"Türkiye'de petrol var mı?" sorusu hep cevap aramıştır. Bu soruya yanıt çarpıcı bir yazıda keleme alındı. Şöyle ki; "Alman ve İngiliz haritalarına göre Erzurum-Bitlis-Van ücgeninin altında petrol denizi var".
Şoke eden Türkiye haritası....
Anadolu binlerce, on binlerce yıllık bir maziye sahip bir
coğrafyanın adıdır. Belki de yeryüzünün insanla ilk tanışan mıntıkalarından
birisidir. Türlü türlü milletlere, idare ve devletlere mesken olmuş, zengin bir
kültürel varlığa her daim sahnelik etmiştir. Dolayısıyla Anadolu adeta bir açık
hava müzesidir. Her bir parçası ve her bir noktası birbirinden farklı görsel
zenginliklerle doludur. Kimi yakın zamanların eseri, kimi çok daha devirlerin
yadigarıdır. Kiminin kimliği açık ve belli, kimileri ise meçhullerin eseridir.
Medeniyetler beldesi bu kadim topraklar, üstünde yer alan
anıtsal, sanatsal zenginliğe ve coğrafi güzelliğe mukabil derununda
barındırdığı madenler ve cevherler bakımından da son derece zengindir. Bu
madenlerin en başta gelenlerinden birisi ise petroldür.
Petrolün önceki asırda tespiti ve enerji değerinin
anlaşılması üzerine ne denli kıymetli bir maden haline geldiği ve gerek dün
gerekse bugün devletlerin petrol için ne büyük ve ne türden mücadele ve
çatışmalara maruz kaldıkları da malumdur.
Anadolu, sahip olduğu madenler ve hususiyle petrol
rezervleri nedeniyle başta İngiltere olmak üzere Almanya, Fransa ve Amerika
Birleşik Devletleri'nin yakından ilgilendiği bir alan olmuştur.
Geçen asırda söz konusu ilginin ve ilgi nedeninin farkında
olan dönemin Osmanlı padişahı Sultan Abdülhamid'in Doğu Anadolu ve Orta Doğu'da
nerelerde petrol bulunduğunu uzmanlara tespit ettirerek haritasını çıkarttığı
ve bu yerlerin işgal ve gasplara uğramaması için mülkiyetlerini şahsileştirdiği
bilinmektedir. Ancak onun iktidardan uzaklaştırılması, yapılan hukuki ve mülki
değişiklikler ve nihayet Birinci Dünya Savaşı'nın aleyhimize neticelenmesi
petrol bulunan beldelerin büyük bir kısmının da el değiştirmesine sebebiyet
vermiştir.
Anadolu ve Orta Doğu'nun yer altı zenginlikleri ve petrol
yatakları ile ilgilenen sadece Sultan Abdülhamid olmamıştır. İngiltere, Fransa,
Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri de, söz konusu bölgelerin sadece üstü
ile değil, altı ile de yakından ilgilenmiştir.
1920'li yıllara ait Amerikan belgeleri yer altı
zenginliklerinin tespiti noktasında Anadolu'nun neredeyse karış karış inceleme
alanı yapıldığını göstermektedir.
Var olan her bir maden yatağı şehir şehir, bölge bölge tespit
edilip krokileri çizilerek, önemleri vurgulanıp rezervleri belirtilerek
kayıtlara geçirilmiştir.
Söz konusu belgelerde yer alan bilgilere göre bakır, altın,
platin, demir, kurşun, çinko, kalay, nikel madenleri Anadolu'nun yer altı
zenginliğinin daha o tarihlerde tespit edilebilmiş olanlarının sadece bir kaçı
olarak kayıtlarda yerini almıştır.
Anadolu'da var olduğu belirtilen ve birden fazla belgede
mevcudiyeti önemle zikredilen yer altı zenginliklerinin en ilginç olanı ise
Erzurum-Bitlis-Van bölgesinin altında bir petrol denizinin olduğu yolundaki
tespitler ve beyanlardır.
Verilen bilgilere göre Erzurum-Bitlis-Van bölgesinde bulunan
petrol denizi en az Musul petrol rezervleri kadar zengin ve hatta ondan çok
daha fazla kapasitelidir ve dünyanın önemli petrol kaynaklarından birisini
oluşturmaktadır. Bu özelliğinden ötürü de burada bulunan petrolün her halükarda
işletilmesi gerektiği önemle dile getirilmiştir.
İlk Ermeni isyanlarından birisi olan ve aynı yerde Ermenilerin
iki defa isyan ettiği (Birinci Sasun İsyanı 1894, İkinci Sasun İsyanı 1903)
Sasun'da platinle beraber altın madeninin mevcudiyetinden söz edilmektedir.
Şirvan Dağı ve Van gölünün güneyinde ise birden fazla
cinsten maden bulunduğu belirtilmekte ve V. Cuinet'in, Esad Paşa tarafından
keşfedilen Van madenlerinin dikkate değer mahiyette olduğu ifadesine yer
verilmektedir.
Rusya'da Ural Dağlarında zengin rezervlerle bulunan Platin
cevherinin, Anadolu'da fazla olmamakla birlikte az miktarda da olsa Çoruh
nehrinin kumlarında altın madeni ile birlikte yer aldığı ve platinin Bitlis
Vilayeti, Muş Sancağı dahilinde yer alan Sasun'da da mevcut olduğu
belirtilmektedir.
Petrolün sadece Erzurum-Bitlis-Van bölgesinde değil,
Türkiye'nin batısında Tekirdağ, Şarköy'de de mevcut olduğu ve bu yerin
imtiyazının da L. İbranik Tomas'a ait olduğu zikredilmektedir. Ancak Tomas'ın
sahip olduğu bu imtiyaz sahasında herhangi bir kuyu açmadığı da ayrıca dile
getirilmektedir
Petrol bulmak ve işletmek üzere imtiyaz alan sadece İ. Tomas
olmamış, daha başkaları tarafından da Edirne-Tekirdağ'da 16; İzmir'de 5;
Erzurum'da 3; Van'da 1 ve Adana'da 1 sahanın imtiyazı alınmıştır. Açılan kuyu
sayısı ise fazla değil, İzmir'de 2 ve Erzurum'da 1 adetle sınırlı kalmıştır.
Chester Projesi bir dizi müstakil imtiyazlar şeklinde inşaat
sözleşmelerinden oluşmakta ve 200.000.000 ile 300.000.000 dolar arasında bir
yatırımı öngörmekteydi.
Ancak böyle bir yatırımın karşılığında ise mineraller ve
tabii kaynakların işlenmesi neticesinde ise en az 10.000.000.000 dolarlık bir
kazancın elde edileceği hesaplanmaktaydı.
Chester Projesi kapsamında işletilecek olan
Erzurum-Bitlis-Van ve Musul bölgeleri petrol sahalarının potansiyel olarak
8.000.000.000 varilden fazla petrolü olduğu; Ergani bakır madeninin ise
200.000.000 ton yüksek dereceli bakır cevherine sahip olduğu tahmin
edilmekteydi.
Chester Projesi kapsamında bulunan bölgelere dair İngiliz,
Alman, Fransız ve daha başak taraflarca yapılan jeolojik araştırmaların gizli
raporlarına göre, bu bölgeler başta petrol olmak üzere, bakır, altın, platin,
gümüş, demir, kurşun, çinko, kalay, cıva, kobalt, manganez, nikel, antimon,
kömür ve tuz açısından oldukça zengindi.
Erzurum-Bitlis-Van petrol sahalarının ve Ergani bakır
madeninin hayal ve sanal değil, gerçek olduğu ve sahip olduğu değer, belgelerin
ifadesiyle, buralarda yapılan teknik operasyonlarla da kanıtlanmıştı.
Anadolu'da petrolün varlığı ve Erzurum-Bitlis-Van
petrollerinin zenginliği konusunda yüz yıl öncesine (1923) ait Amerikan
belgelerinin çok özetle söyledikleri bunlardan ibaret.
Belgeler zaman zaman tabii ki yalan söyler, söyleyebilir.
Yahut yukarıdaki tespitler doğru olmakla birlikte yüz yıl öncesinin teknik
yanılgısı yahut gravite düşüklüğü veyahut abartılı yaklaşımlar şeklinde
değerlendirilip açıklanabilir. Tabii ki mümkündür, olabilir.
Ancak bu tür açıklamalar halkın Anadolu'da petrol var mı
sorusuna verdiği cevabı hiç bir şekilde gölgeleyemeyecektir. O da halkın
tercihi.
Ayrıca terör olaylarının, Ermeni isyanlarının veya PKK
eylemlerinin genellikle doğuda yoğunlaşmış olması gerçeğini sade bir
milliyetçilik hareketi, ulus devlet arayışı veya rastlantısal bir durum olarak
açıklamak yahut Chester Projesi'ni Amerika'nın saf ve temiz bir Anadolu sevdası
şeklinde açıklamak da herhalde kafi olmayacaktır.
Kaynak: Prof. Dr. Metin Hülagü