BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

30 Ağustos 2018 Perşembe

İdlib'e Yönelik Operasyon Türkiye'yi Alarma Geçirdi

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

Esad Rejiminin İdlib'e Yönelik Olası Operasyonu, Türkiye'yi Alarma Geçirdi 

Dünya kamuoyunun son günlerde yakından takip ettiği Esad rejiminin İdlib'e yönelik olası operasyonu, Türkiye'yi alarma geçirdi. Operasyonun gerçekleşmesi durumunda 4 milyona yakın sivilin sığınmak isteyeceği adres Türkiye olacak




Dünya kamuoyunun son günlerde yakından takip ettiği Esad rejiminin İdlib'e yönelik olası operasyonu, Türkiye'yi alarma geçirdi. Muhaliflerin son kalesi olarak bilinen İdlib'e yönelik rejimin olası operasyonunun engellenmesi için diplomasi trafiği devam ederken, sahadaki hareketlilik de her geçen gün artıyor.

4 MİLYON SURİYELİ TÜRKİYE'YE SIĞINABİLİR


Kenti kontrolü altında tutan silahlı gruplar, İdlib'in çevresine hendekler kazıyor. Türkiye operasyon durumunda 4 milyona yakın sivilin sığınmak isteyeceği adres olduğu için çok bilinmeyenli İdlib denkleminin masada çözülmesi için çaba harcıyor. Çatışma durumunda sınır hattına yönelebilecek sivillerin ilk etapta Türkiye sınırına yakın noktada, Suriye tarafındaki Atme kampı ve civarında tutulması hedefleniyor. Suriye'nin kuzeybatısında yer alan Hatay'ın karşısındaki İdlib kenti, ülkedeki iç savaşın başlamasıyla birlikte muhaliflerin kontrolüne girdi. 1,5 milyon nüfusa sahip Lazkiye, Halep ve Hama ile komşu olan tarım kenti İdlib'in nüfusu, rejim kontrolüne giren bölgelerden kaçanların sığınmasıyla birlikte 4 milyona ulaştı.

İDLİB'DE BEKLENTİ VE UMUT: TSK


Fırtına öncesi sessizliğin hüküm sürdüğü İdlib'de 4 milyona yakın sivil, rejimin olası operasyonunu nedeniyle tedirgin. İdlib'de milyonlarca insanın endişe içerisinde olduğunu ifade eden siviller, kentte çözümün TSK tarafından sağlanmasını istiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatları ile Carablus ile Afrin arasındaki bölgenin terör örgütlerinden arındırılarak özgürleştirildiğini anlatan kentteki siviller, benzer bir harekat ile İdlib'in de HTŞ ve diğer silahlı unsurlardan temizlenerek huzura kavuşturulmasını arzuladıklarını ifade ediyor.

REJİM KARŞITLARININ SON KALESİ


Fırtına öncesi sessizliğin hakim olduğu İdlib, şu anda ülkede muhaliflerin son kalesi olarak biliniyor. Birçok grubun bulunduğu kentin kontrolünü HTŞ olarak adlandırılan Heyet Tahriri Şam elinde bulunduruyor. Bünyesinde 70 bin civarında savaşçı barındıran radikal dinci örgüt HTŞ'nin yanı sıra kentte diğer muhalif grupların oluşturduğu Suriye Ulusal Özgürleştirme Cephesi'nin de 30 bin civarında silahlı gücü bulunuyor.

REJİM SALDIRISI AN MESELESİ


Suriye rejiminin kontrolü sağladığı bölgelerdeki muhaliflerle yapılan anlaşmalar ile sivillerin gönderildiği kent olan İdlib, Dera'da kontrolü sağlayan Esad rejimi tarafından yeni hedef olarak belirlendi. Astana mutabakatı kapsamında çatışmasızlık bölgesi ilan edilen İdlib, muhtemel operasyon nedeniyle dünyanın gözünü çevirdiği adres oldu. Zaman zaman havadan ve karadan ateş altına aldığı kentin çevresine askeri yığınak yapan rejim güçleri, 9 Ağustos günü İdlib kırsalına havadan; 'Suriye Arap Ordusu ile işbirliği sizi militan ve teröristlerin hakimiyetinden kurtaracak, sizin ve ailenizin hayatını koruyacak. Suriye'de diğerlerinin yaptığı gibi siz de yerel uzlaşıya katılın' yazılı bildiriler atarak operasyonun her an olabileceği mesajını yinelemiş oldu.

OPERASYON 'KATLİAMA YOL AÇAR' ENDİŞESİ


Suriye rejimi tarafından 'terörist' ilan edilen çoğunluğu HTŞ üyesi, 100 bin civarında silahlı unsurun bulunduğu İdlib'e yönelik olası operasyon, kentteki 4 milyon sivili de tehdit ediyor. Esad rejimi terörist olarak tanımladığı muhalifleri hedef alacağını duyursa da silahlı güçlerin sivillerin bulunduğu kent merkezinde yer alması, yapılacak operasyonda terörist-sivil ayırımı yapılamayacağı ve bunun da katliama yol açacağı belirtiliyor. Ağır sonuçları olabilecek operasyonun yapılmaması için Astana süreci ile İdlib'de garantör ülke olarak yer alan Türkiye, Rusya ve İran operasyon seçeneği dışındaki çözüm yolları için diplomasi trafiği yürütüyor.

SAHADA DA HAREKETLİLİK YOĞUNLAŞTI


Rejimin olası operasyonuna karşı kentte, HTŞ ve diğer silahlı gruplar da teyakkuza geçti. Silahlı gruplar, kentin etrafına hendekler kazarak rejimin olası kara operasyonuna karşı hazırlık yapıyor. Muhalif gruplar, ellerindeki son kale olan ve etrafında savunma hattı oluşturulan İdlib'in kaybedilmemesi için farklı bölgelerden de kente takviye güç kaydırıyor.

TSK'NIN 12 GÖZLEM NOKTASINA TAKVİYE YAPILDI


Astana mutabakatı kapsamında varılan anlaşmayla Türkiye, Rusya ve İran; dünyanın yakından takip ettiği İdlib'de, askeri güç bulunduruyor. 'Gerginliği Azaltma Kontrol Gücü' olarak İdlib'de şu anda Türkiye 12, Rusya 10 ve İran 7 gözlem noktası inşa etti. Çatışmasızlık bölgesi ilan edilen İdlib'de, 3 ülke askerleri ateşkesin etkinliğinin artırılması, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, yerlerinden edilenlerin evlerine dönüşü için uygun şartların sağlanması ve ihtilafın barışçıl yollarla çözülmesi için uygun koşulların oluşturulmasına destek sağlanması amacıyla inşa edilen gözlem noktalarında görev yapıyor. Afrin'in güneyi, Halep'in batısı, Hama'nın kuzeyi ve Lazkiye'nin güneyindeki 12 noktada TSK tarafından kurulan gözlem noktalarına, yaşanan son gelişmelerin ardından takviyeler yapıldı. Hatay'ın Reyhanlı ilçesinden sınırı geçen zırhlı araç ve personeller, sevk edildikleri alarm durumuna geçilen gözlem noktalarında görev yapmaya başladı.

OPERASYON BAŞLARSA SİVİLLERİN KAÇIŞ NOKTASI TÜRKİYE


Askeri harekat seçeneğinin devre dışı bırakılması için diplomatik çalışmalar sürerken, en kötü senaryoda rejimin başlatacağı bir operasyonda hedef olabilecek sivillerin tek kaçış noktası ise Türkiye. Çatışma durumunda kentte yaşayan 4 milyona yakın Suriyeli'nin, Hatay sınırına dayanması kaçınılmaz gözüküyor. Türkiye bu nedenle rejimin İdlib'e yönelik operasyona karşı çıkıyor. TSK hem İdlib'deki gözlem noktalarında, hem de sınır hattında teyakkuz durumuna geçerken, diğer resmi kurumlar da oluşabilecek göç dalgasına karşı çalışma yürütüyor. Olası operasyonla sınır hattına yönelebilecek sivillerin ilk etapta Türkiye sınırına yakın noktada Suriye tarafındaki Atme kampı ve civarında tutulması hedefleniyor.

27 Ağustos 2018 Pazartesi

ABD derin devletinin piyonu Trump

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

ABD derin devletini ‘Neocon paralel yapı’ olarak özetleyen Güvenlik ve Strateji Uzmanı Hüseyin Bayazıt, Trump’ın ABD derin devletinin piyonu olduğunu kaydetti. Bayazıt, kur savaşları üzerinden güç gösterisine girişen Neoconların çöktüğünü vurguladı.


Amerika’da, Başkan Donald Trump’ın “görevden azledilmesi”ne yönelik tartışmalar artarken, Güvenlik ve Strateji Uzmanı Hüseyin Bayazıt yaşanan süreci, 15 Temmuz’da Türkiye’deki parmağı açıkça görülen Amerikan derin devletinin Trump üzerindeki etkisini arttırmak suretiyle yaptığı planlamalar olarak değerlendirdi. Bayazıt, Amerikan derin devletinin Trump üzerindeki etki ve müdahaleleri ile Türkiye’ye yönelik planlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

NEOCON PARALEL YAPI

Amerikan derin devletini, FETÖ’nün yanısıra PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerini de taşeron olarak kullanan Neocon paralel devlet yapılanması olarak özetleyen Bayazıt, “Uluslararası sistemde 15 Temmuz önemli bir dönüm noktasıdır. Neoconların çizdiği plan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk milleti tarafından bozuldu. FETÖ eliyle gerçekleştirilen askeri kalkışma, Neoconların çizdiği bir plandı ve buradaki başarısızlık, Amerika’nın itibar ve hegemonyasını zedeledi” dedi.

TRUMP KONU MANKENİ

Amerikan derin devletinin düşmanca tutumunun Türkiye’yi doğu bloğuna ittiğinin yadsınamaz bir gerçek olduğunu vurgulayan Bayazıt, Trump’ın bu süreçte derin devletin konu mankeni haline geldiğini söyledi. Trump’a seçimleri de senaryo dahilinde kazandırdıklarını kaydeden Bayazıt şöyle konuştu: “Amerika’da Trump karar veremez, onun önüne seçenekler konulur. Amerika’daki sistemde söz sahibi kimse kararı da o verir.”

ARTIK DEDİĞİNİ YAPTIRAMIYOR

Bayazıt, Amerika’nın ekonomik yaptırımlar ve Türkiye ile ilişkileri geren son dönem politikaları konusunda şu değerlendirmelerde bulundu: “Bugün baktığımızda, küresel Atlantik temelli Neoconların çizdiği sistem çöküyor. Doları manipüle ederek, kur savaşları üzerinden güç gösterisi yapıyor, bunu da başaramıyorlar. Çünkü yapılan hiçbir şey yasalara uygun değil, uluslararası anlaşmalara zıt. Amerika önceden dediğini yaptırıyordu ama artık yaptıramıyor.”

İDLİB'İ KAŞIYORLAR

Güvenlik ve Strateji Uzmanı Hüseyin Bayazıt şunları söyledi: “Amerika, Neocon politikası sonucu Türkiye’yi kaybetti. Türkiye’yi Avrasya eksenine itti. Bu da Amerika’ya bu bölgede kaybettirdi. Bugün hiçbir konuda güven vermiyor. Münbiç sözünden de çok umutlanmamalıyız. Amerikan derin devleti bir yandan ekonomi üzerinden saldırırken, bir yandan da başka yollar deniyor. Bugün Türkiye’yi içeriden karıştıramayacağını biliyor. Bu kez Türkiye’de istikrarsızlık oluşturmak için dışarıdan müdahale etmeye çalışıyor, İdlib’i karıştırıyor. Amaç, Türkiye’nin dışarıdaki konumunu manipüle ederek içte dengesizlik oluşturmak, sonra da kurtarıcı rolüne soyunmak. Erdoğan’ı deviremiyor, Suudiler üzerinden darbe kehanetleri yaptırıyorlar.”

KÜRESEL BOYUTTA KAYBEDEN ABD

Bugün sadece Türkiye’de değil küresel anlamda büyük bir gerginlik olduğunu belirten Hüseyin Bayazıt, şöyle konuştu: “Bu gelişmelerden hiç kimse memnun değil. NATO’daki İngiliz uçakları Romanya’dan kalkan Rus uçaklarının önünü kesmeye başladı. Amerika agresifleşiyor. Yeni ittifakların mesajları daha yüksek tondan veriliyor. Önemli bir bölgede olan Türkiye’nin tarafı merak ediliyor. Türkiye’nin Rusya ile artan üst düzey görüşme trafiği ve ASEAN Zirvesi’nde ortaya konulan tutum, modern ipek yoluna sadece Türkiye’den değil, batılı ülkelerin de ilgisini gösteriyor. Artık uluslararası ilişkileri anlama parametreleri çok başka. Artık çözümler askeri değil. Dünya dengesinin yeniden kurulduğu bir dönemdeyiz. Sadece Türkiye değil herkes bu dönemde geriliyor. Hangi gerilimi çıkarırlarsa çıkarsınlar, Türkiye bölgesinde küresel etkisi olan önemli bir aktör. Ve yeni dengelerde de büyük güç olarak yerini almıştır. Bu denklemde kaybeden de Amerika’dır.”

Trump’a Türkiye uyarısı: Felaket olur!


Eski NATO Komutanı Amiral Stavridis, “Trump, NATO’ya büyük katkı yapan Türkiye’nin önemini anlamalı. Kriz diplomasiyle çözülebilir. Türkiye’nin ayrılması NATO için felaket olur” dedi
ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye aleyhine attığı tek taraflı adımlar ve tehdit politikası ABD'de de tartışma yarattı.
NATO'nun eski Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı Amiral James Stavridis, Bloomberg'e geçen hafta verdiği mülakatta, rahip Andrew Brunson krizinin ancak diplomatik yollarla çözülebileceğini söyledi. Stavridis, Trump'ın Brunson konusunda adımlar atarken Türkiye'nin NATO ittifakı için öneminin gözden kaçırılmaması gerektiğini belirtti.

'RUSYA ALARMI'

Türk ordusunun Afganistan'dan Libya'ya kadar NATO'ya yaptığı katkıları gözlerinle gördüğünü belirten Stavridis şöyle konuştu: "Bu soruna bir numaralı çözüm, Türkiye'ye bir büyükelçi atamak. Hala orada elçimiz yok. Bu meseleyi diplomatik bir şekilde çözmeliyiz." Türkiye'nin NATO'dan ayrılması ihtimalini yüzde 10 gördüğünü belirten Stavridis, bu olasılığın tartışılmasının kendisini şoka uğrattığını çünkü bunun oldukça kaygı verici bir gelişme olacağını söyledi. Türkiye'nin son günlerde Rusya ile yakınlaşmasının endişeleri daha da artırdığını belirten Stavridis, Türkiye'nin NATO'dan ayrılmaması için gerekçeleri de şöyle saydı: "Birincisi kapasitesi. Türkiye, NATO'daki en büyük ikinci orduya sahip. İkincisi jeopolitik açıdan en sorunlu bölgenin sınırında oturuyorlar. Üçüncüsü sembolik olarak, bugüne dek çok önemli bir şekilde öne çıkacak bir ülke NATO'dan ayrılmadı. Bu NATO için felaket olur."

ABD TARİHİNİN ÜÇÜNCÜ KRİZİ

ABD Başkanı Trump'ı, temmuz ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşme sonrasında kendisini "vatan hainliğiyle" suçlayan ve bu nedenle gizli belgelere erişimi engellenen eski CIA Başkanı John Brennan'ın verdiği bir röportajda, "Trump'ın iç savaş ve devrim savaşlarından sonra ülke tarihinin yaşadığı en büyük kriz olduğu" yorumunu yaptı. HBO kanalında yayımlanan komedyen Bill Maher'in sunduğu programa katılan Bennan, "Durum iyiye değil, kötüye gidecek. Trump hala ABD Başkanlığı yetkilerini elinde tutuyor ve ülke içinde veya dışında yurtdışına yönelik bazı maceralara girebilir. Bu askeri veya başka şekillerde olabilir. Yaptığı şey, bu ülkeyi bölmek" dedi.

HİZMETÇİSİNDEN ÇOCUĞU MU VAR?

ABD Başkanı Donald Trump'ın 1980'lerde hizmetçisiyle yaşadığı ilişkiden bir çocuğu olduğu iddiasını ortaya atan eski kapıcısı Dio Sajudin'in avukatı Marc Held, müvekkilinin Trump'a yakın The National Enquirer dergisiyle anlaşması gereği kimseye konuşmadığını, ancak artık bu anlaşmadan muaf olduğu için konuşmakta özgür olduğunu bildirdi. Trump'a yakın The National Enquirer dergisi para karşılığı bu iddiayı yayınlama hakkını aldığına dair Sajudin ile bir anlaşma yapmış ama daha sonra yayımlamayarak Sajudin'i susturmuş olmuştu. Avukat Held, derginin bağlı olduğu American Media Inc. (AMI) ile görüşülerek sözleşme iki taraflı iptal edildiğini söyledi.

ABD'den Türkiye'nin PKK operasyonlarına kirli plan

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

ABD, Irak’ın işgalinde uyguladığı ve ülkeyi bölmek için kullandığı ‘uçuşa yasak bölge’ stratejisini Suriye’ye taşıyor. Suriye’de Fırat’ın doğusundaki PKK terör örgütü işgalindeki bölgelere gelişmiş radar sistemleri konuşlandıran Pentagon, bu yolla Türkiye’nin PKK’ya yönelik operasyonlarını da engellemeyi hedefliyor.



Suriye’de Fırat’ın doğusundaki PKK/YPG terör örgütü işgalindeki bölgelere gelişmiş radar sistemleri konuşlandıran ABD yönetimi, bölgede “uçuşa yasak bölge” rejimi uygulaması başlatmaya hazırlanıyor. Washington bu yöntemle daha önce Irak’ta olduğu gibi Suriye’yi de bölmeyi hedefliyor. Pentagon’un söz konusu adımla Türkiye’nin terör örgütüne yönelik etkili operasyonlarına da engel olmayı hedeflediği değerlendiriliyor.

ABD, Irak’ın işgali sırasında uyguladığı ve sonrasında ülkeyi bölmek amacıyla kullandığı “uçuşa yasak bölge” rejimini Suriye’ye taşımayı planlıyor. Bölge kaynakları, ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) Suriye’de Fırat’ın doğusuna kurduğu askeri havalimanlarına gelişmiş radar sistemleri konuşlandırdığını bildiriyor. Haseke-Rimeylan hattında bulunan ABD askeri üssüne radar sistemi kurma hazırlığı yaptığı bilgisi bölge kaynaklarınca teyit edildi.

Rimeylan’da kurulacak gelişmiş radar sistemiyle, PKK/YPG işgalindeki bölgenin “uçuşa yasak bölge” ilan edilerek korunması hedefleniyor. ABD radar sistemlerinin, Türkiye’nin son dönemde Haseke Karaçok ve Irak’ın Sincar bölgelerinde terör örgütü ve destekçilerine karşı yaptığı etikili operasyonların ardından, bölgeye konuşlandırılması da dikkat çekti.

TSK’ya ait savaş uçakları Nisan 2017’de Irak’ın Sincar Dağı ve Suriye’nin kuzeydoğusundaki Karaçok Dağı’ndaki PKK/ YPG hedeflerini vurmuştu. Vurulan terör mevzilerini daha sonra üst düzey ABD’li askeri yetkililerin ziyaret etmesi dikkat çekmişti.


TERÖR ÖRGÜTÜNÜ TÜRKİYE’DEN KORUMAYI AMAÇLIYOR


ABD’nin Irak işgal sürecinde 12 yıl boyunca uçuşa yasak bölge uygulamasını sürdürdüğünü belirten Kerküklü akademisyen, Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahir Nakip, söz konusu uygulama ile bugünkü bölünmüş Irak haritasının temelinin atıldığını, Suriye’de de benzer senaryonun yinelenmek istendiğini belirtti. 

Yeni Şafak’a konuşan Nakip, ABD’nin ilan edeceği uçuşa yasak bölge uygulamasını PKK’yı Türk hava unsurlarından koruma amaçlı bir girişim olarak nitelendirdi. Prof. Dr. Nakip, “ABD, Irak’ta tek başına tüm sürecin tek aktörüydü. Suriye’de işler ABD’nin istediği gibi gitmeyecek. Başta Türkiye olmak üzere bölgesel aktörlerin kararlılığı ve etkisi ABD planını etkisiz kılacak” diye konuştu.


SİNCAR’A KADAR GENİŞLETECEK


Mahir Nakip, Türkiye’nin PKK’nın Suriye’deki yapılanmasıyla mücadele konusundaki kararlılığının ABD’nin böyle bir karar almasında asli faktör olduğunu belirterek, “Haseke Karaçok Dağı ve Sincar’da mevzilenen PKK’lı teröristler Türk savaş uçakları tarafından vuruldu ve vurulmaya devam ediyor. 

ABD açıkça, PKK’ya açtığı alanı güvenli kılmaya çalışıyor. Suriye’nin kuzeyinde başlatacağı uygulamanın kapsama alanını Sincar’a kadar uzatmak isteyecektir. ABD’nin başarı şansı yok çünkü Suriye kesinlikle Irak değil. Türkiye-Rusya-İran işbirliği çözüm odaklı girişimlerini de sürdürmekte” değerlendirmesinde bulundu.


FEDERATİF BÖLGE DAYATMASI


ABD’nin Suriye’nin doğusunda uçuşa yasak bölge hamlesini, federatif bölge talebinin izleyeceği değerlendiriliyor. 

PKK/YPG’nin, askeri, ekonomik, güvenlik, yargı ve eğitim özerkliği ile birlikte yeraltı kaynaklarının kullanımı konusunda da Şam’dan tavizler koparmak amacıyla pazarlık masasına oturacağı belirtiliyor. 

Yeniden yazılacak olan Suriye Anayasası bu açıdan çok önemli. ABD’nin Cenevre süreci kapsamında bir Anayasa taslağını Suriye’de dayatmak isteyeceği, öte yandan İran, Rusya ve Türkiye denkleminin de alternatif bir anayasa modeli ortaya koyacağı değerlendiriliyor. 

Özellikle Türkiye’nin süreçte birliğini ve toprak bütünlüğünü koruyacak Suriye konusunda tüm gücünü ortaya koyacağı kabul ediliyor. 

ABD’nin hedefinin ise Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi Suriye’de de federal bölge modeline uluslararası meşruiyet kazandırmak olacağı görülüyor. ABD’nin mevcut planda ısrarının kendisi için büyük maliyetler doğuracağı belirtiliyor.
Bolton’dan Suriye tehdidi

ABD merkezli Bloomberg’in dört farklı kaynağa dayandırdığı iddiasına göre, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı Nikolay Patruşev’i, Washington’un Suriye hükmet güçlerine yeni ve daha güçlü bir darbe indirmeye hazır olduğu konusunda uyardı. Habere göre Bolton, Patruşev’le geçen perşembe Cenevre’de yaptığı görüşmede Washington’un Suriye hükümet güçlerine yeni ve daha güçlü bir darbe indirmeye hazır olduğu konusunda tehdit etti.

 Kaynakların aktardığı bilgiye göre ABD yönetimi, ellerinde Suriye ordusunun, militanların kontrolündeki bölgeleri kurtarırken kimyasal silah kullanma olasılığı bulunduğuna dair bilgiler olduğunu ileri sürüyor ve ABD’nin böyle bir saldırıya öncekine göre ‘daha güçlü askeri eylemlerle yanıt vermeye’ hazır olduğunu belirtiyor.

Yeni Şafak

23 Ağustos 2018 Perşembe

Fırat Kalkanı' teröristlerin planlarını altüst etti.

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

Hudut güvenliğini sağlamak, sınırları terör örgütleri DEAŞ ve PKK/PYD/YPG'den temizlemek için düzenlenen ve başarıyla tamamlanan Fırat Kalkanı Harekatı'nın başlangıcının üzerinden 2 yıl geçti.
Türkiye tarafından iki yıl önce, 24 Ağustos'ta saatler 04.00'ü gösterdiğinde hudut güvenliğini sağlamak, sınırları terör örgütlerinden temizlemek için büyük bir askeri harekat başlatıldı. Topçu ve çok namlulu roketatar atışlarıyla başlayan ve 7 ay süren Fırat Kalkanı Harekatı ile terör örgütü DEAŞ'ın Türkiye sınırıyla teması tamamen kesildi, PKK/PYD/YPG'nin sınır boyunca terör koridoru kurup Akdeniz'e çıkma planına darbe vuruldu. Harekatla güvenli hale getirilen bölgeye yüzbinlerce sivil döndü.
Fırat Kalkanı Harekatı'nın başlangıcının 2. yılı dolayısıyla derlediği bilgilere göre, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Müşterek Özel Görev Kuvveti ve koalisyon hava kuvvetleri tarafından Suriye'nin Halep kentine bağlı Cerablus bölgesinin terör örgütü DEAŞ unsurlarından temizlenmesi amacıyla 24 Ağustos 2016'da saat 04.00'te askeri harekat başlatıldı.
Harekat kapsamında ilk atışlar topçu bataryaları ve çok namlulu roketatarlarla (ÇNRA) yapıldı, 04.05'te daha önceden belirlenmiş belli noktalardan geçiş için iş makineleriyle geçitler açıldı. Yaklaşık iki saat süren top ve ÇNRA atışlarının ardından 06.08'de ilk hava harekatı icra edildi. Sonrasında saat 06.10 ve 06.30'da hava harekatları tekrarlandı. Harekatın başında yapılan ilk atışlarla tespit edilen 70 hedef tam isabetle vurularak imha edildi. Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı savaş uçaklarının Keklice ve Cerablus bölgesindeki hedeflere yönelik hava taarruzu sonucu da 12 hedefin tamamı vuruldu.
Harekata "Fırat Kalkanı Harekatı" adının verildiği duyurulurken, yapılan ilk açıklamalarda, "23 Ağustos 2016 tarihinde Gaziantep'in Karkamış ilçesine yapılan roket saldırıları üzerine, halkımızın can ve mal güvenliğini korumak ve yapılan sınır ihlallerini önlemek amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından operasyon başlatılmıştır. Bu kapsamda düşman unsurlarına cevap ve her türlü terörist grupla mücadele amaçlı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından bugün saat 04.00 itibariyle daha önceden belirlenen DEAŞ hedeflerine yönelik topçu atışı başlamıştır" ifadesi kullanıldı.
Cerablus ve çevresinde ilk etapta 81 hedefin etkisiz hale getirildiği bildirilen açıklamada, "Saat 08.16 itibariyle 294 topçu ateşi yapılmış, ayrıca sabah saat 06.08 ile 07.50 arasında Hava Kuvvetlerimize ait F16 uçakları ile Cerablus'ta 12 hedef vurulmuştur. Bu tür sınır ihlalleri ve halkımızın can ve mal güvenliğini ilgilendiren konularda misliyle mukabelede bulunulacaktır." bilgisi paylaşıldı.

ÖSO UNSURLARI CERABLUS'A GİRDİ

Harekatın başlamasının ardından geçen kısa sürede Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurları Cerablus ilçe merkezinin girişine kadar ilerledi.
Harekat dış basında da yoğun yer buldu. Bölgenin terör örgütü DEAŞ'tan temizlenmesi amacıyla başlatılan askeri harekatla ilgili görseller de yabancı basın kuruluşlarının internet sitelerinde sıcak gelişme başlığı altında aktarıldı.
Harekatın ilk gününde terör örgütü DEAŞ'ten arındırılan Cerablus'un ardından, TSK destekli ÖSO birlikleri kentin güneydoğusunda, Fırat Nehri kıyısındaki Cerablus Tahtani'yi kurtardı ve batıdaki Keklice kasabasına ilerledi. Harekatın dördüncü gününe gelindiğinde, Cerablus bölgesinde 10, Rai bölgesinde 3 köy teröristlerden temizlendi. Cerablus'ta mayınlardan temizlenen alanlarda Türk Kızılayı ekiplerince ihtiyaç sahiplerine insani yardım ulaştırılması ve sıcak yemek dağıtımına başlandı.
Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları ve BM sözleşmesinin 51'inci maddesinde yer alan meşru müdafaa hakkı ile BM'nin DEAŞ ile mücadeleye yönelik kararları çerçevesinde sürdürülen harekatın dokuzuncu gününde ise vurulan hedef 262, yapılan atım ise bin 128'e ulaştı. Harekatın ikinci haftasına başlanırken teröristlerden arındırılan 32 köye Zavgar, Tell El Agbar ve Kulliyah eklenirken, terörist unsurlardan temizlenen alan 400 kilometrekareye yükseldi.

YENİ CEPHE AÇILDI

Fırat Kalkanı Harekatı 3 Eylül 2016'da yeni bir evreye kavuştu. Bu kapsamda TSK'ya ait zırhlı araçlar Suriye tarafındaki Çobanbey ilçesine geçti. Kilis ilinin Elbeyli ilçesinden geçiş yapan TSK unsurlarıyla harekat kapsamında yeni bir cephe açılmış oldu.
Harekatın Cerablus ayağında da ilerleme devam ederken 12'nci güne gelindiğinde ÖSO güçleri, TSK'nın desteğiyle Çobanbey ve Cerablus arasındaki Suriye-Türkiye sınırında, terörist unsurlardan arındırılmış bir kuşak meydana getirdi. Türkiye sınırından Suriye içine doğru 3 ila 5 kilometre derinliğe sahip güvenli kuşak, DEAŞ'ın Türkiye sınırı ile doğrudan fiziki temasını ortadan kaldırdı. ÖSO'nun terör örgütleri DEAŞ'tan ve PKK/PYD/YPG'den kurtardığı alan 600 kilometrekareye yaklaştı

SURİYELİLER ÜLKELERİNE DÖNÜYOR

Terör örgütünün sınırla temasının kesilmesinin ardından güvenli bölgeleri genişletme aşamasına geçildi. İlk 15 gün içinde yaklaşık 650 kilometrekare alan terör örgütlerinden arındırılırken eylül ayının ortasına yaklaşıldığında Halep'in kuzeyinde yaklaşık 850 kilometrekare alan DEAŞ ve PKK/PYD/YPG unsurlarından temizlendi, yüze yakın köy kurtarıldı. Söz konusu sürede terör örgütlerine ait 516 hedefe 2 bin 223 atım gerçekleştirildi. Cerablus bölgesinde ulaşılan 24 kilometre derinliğin ardından Çobanbey bölgesinde de sınıra komşu alanlarda Suriye içinde güneye doğru genişletme faaliyetleri başladı.
Fırat Kalkanı Harekatı'yla arındırılan bölgelerde mayın temizliği sürerken ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan ve harekatla terör örgütü DEAŞ'tan temizlenen Cerablus'a dönen Suriyelilerin sayısı eylülün son haftası itibarıyla 2 bin 857 oldu. Harekatın 40'ıncı gününe gelindiğinde ise muhalif unsurlarca Suriye'de yaklaşık 960 kilometrekarelik alanda kontrol sağlandı, atış vasıtalarıyla 6 bin 319 atış yapıldı, bin 657 hedef ateş altına alındı.
Takvimler 16 Ekim 2016'yı gösterdiğinde Suriye'nin kuzeyindeki Dabık köyü muhalifler tarafından ele geçirildi. Terör örgütü DEAŞ'ın bir yayın organına adını veren Dabık, örgüt için sembolik öneme sahipti.

HEDEF BAB

Harekatın başlamasının ardından geçen iki aylık sürede muhalif unsurları yaklaşık bin 280 kilometrekarelik bir alanı kapsayan 159 meskun mahalde kontrolü sağladı. Harekat kapsamında gelinen son aşamada Türk Silahlı Kuvvetleri destekli ÖSO unsurlarının yeni hedefi Bab'daki terörist unsurlar oldu.
El Bab'ın kuzeyden ve batıdan kuşatılmasına yönelik karadan ve havadan operasyonlarını sürdüren TSK unsurlarının harekatın üçüncü ayında kontrolü sağlanan alanı bin 800 kilometrekareye çıkardı. Aralık ayının sonuna gelindiğinde ise havadan ve karadan sağlanan yoğun ateş desteğiyle Bab'ın etrafı kuşatıldı, çatışmalar devam etti.
Yoğun çatışmaların sonunda Bab'ta kontrol 24 Şubat 2017'de sağlandı. Genelkurmay Başkanlığınca söz konusu tarihte yapılan açıklamada, "24 Ağustos 2016'da, koalisyon güçleriyle koordineli başlatılan Fırat Kalkanı Harekatı'nda, bugün itibarıyla Bab bölgesi kontrol altına alındı" ifadeleri kullanıldı.

3 BİNDEN FAZLA TERÖRİST ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ

Genelkurmay Başkanlığınca, 31 Mart 2017'de yapılan açıklamayla da Fırat Kalkanı Harekatı'nın başarıyla tamamlandığı belirtildi. AA .

Trump'a Türkiye uyarısı! Siyasi, askeri ve ekonomik...

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

Washington’da bulunan, Bahçeşehir Üniversitesi'nin uluslararası kuruluşu Küresel Politikalar Enstitüsü tarafından düzenlenen panelde, konunun uzmanları Türkiye ve ABD arasındaki gerginliği ele aldı.



Türkiye'nin ABD'deki önemli düşünce örgütlerinden Bahçeşehir Uluslararası Üniversitesi ve Küresel Politikalar Enstitüsü'nde Türkiye ile ABD arasında yaşanan siyasal ve ekonomik gerilim ele alındı.
"ABD - Türkiye ilişkilerinde Sorunlar ve Fırsatlar" adını taşıyan panelde konuşan Amerikalı ve Türk uzmanlar, son dönemde ABD Başkanı Trump’ın açıklamaları ve Türkiye’ye uygulanan yaptırımlarla tırmanan gerginliğin bir an önce sona ermesi gerektiğinin altını çizdi

TÜRKİYE'NİN KRİTİK ROLÜNE DİKKAT ÇEKİLDİ

Bahçeşehir Uluslararası Üniversitesi ve Küresel Politikalar Enstitüsü tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantıda ilk sözü alan ABD Ticaret Odası Orta Doğu ve Türkiye’den sorumlu Başkan Yardımcısı Khush Choksy, iki ülke arasındaki ticari ilişkilere vurgu yaptı ve Türkiye’de Amerikan sermayesiyle kurulan yaklaşık bin sekiz yüz şirket olduğuna dikkat çekti.
Choksy, ABD Başkanı Trump tarafından empoze edilen ekonomik yaptırımları da yorumladı ve bu tip ekonomik yaptırımların uzun vadede ülkelerin kendi ekonomik çıkarlarına zarar verdiğini söyledi. ABD Ticaret Odası olarak yaptırımların karşısında olduklarını yineleyen Khush Choksy, küresel müttefikleri uzaklaştıracak politikaların ABD ulusal çıkarları için olumsuz sonuçlar doğurabileceğinin altını çizdi. “Siyasi sorunlar ekonomik boyuta taşındığında bambaşka siyasi sorunlara yol açabiliyor” diye konuşan Choksy, ABD’nin uluslararası alanda yalnızlaşmaması için diyalogdan ödün verilmemesini tavsiye etti.

''YIKICI ETKİLERE YOL AÇABİLİR"

Türkiye Cumhuriyeti Vaşington Büyükelçiliği Ticaret Müsteşarı Selman Kurt da konuşmasında, ABD ve Türkiye arasındaki ticaretin ABD lehine bir dengede olduğunu hatırlatarak, “Serbest piyasa ekonomisinin merkezi konumundaki ABD’nin Türkiye gibi önemli bir müttefike yaptırım uygulaması ticari ilişkilerde yıkıcı etkiler yapabilir” uyarısında bulundu. İki ülke hükümetinin sorunlarını yapıcı ve diyaloğa dayalı diplomasi kanalları üzerinden tartışması gerektiğini söyleyen Kurt, ABD yönetiminin Türkiye’yi alternatif pazarlara iten anlayıştan bir an önce uzaklaşmasını umduklarını anlattı.

"VAZGEÇİLMEZ MÜTTEFİK TÜRKİYE"

Amerikan Türk Konseyi Başkanı Howard Beasey, ABD ve Türkiye arasındaki sorunların ekonomik olmaktan ziyade siyasi sorunlar olduğunu söyledi. Ekonominin siyasi sorunları çözmek için sadece bir sopa olarak kullanıldığını söyleyen Beasey, siyasetin aradan çıkması durumunda ekonomik anlamda atılabilecek çok olumlu adımlar olduğunu anlattı.
Yaptırım krizi yüzünden yüz milyonlarca doların ABD’ye gelmediğini vurgulayan Beasey, tarafların masaya dönerek bu sorunu daha fazla derinleşmeden aşmaları gerektiğini söyledi. Özellikle iki ülke liderine sorumluluk düştüğüne dikkat çeken Beasey, Türkiye’nin başta siyasi, askeri ve ekonomik olmak üzere her açıdan vazgeçilmez bir ABD müttefiki olduğunu hatırlattı.
Moderatörlüğünü Bahçeşehir Uluslararası Üniversitesi Rektörü Sinem Vatanartıran’ın üstlendiği panel, Bahçeşehir Uluslararası Üniversitesinin Vaşington’daki merkez kampüsünde gerçekleşti. Panele Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Serdar Kılıç’ın yanı sıra çeşitli ülke büyükelçilik temsilcileri, düşünce kuruluşları, üniversiteler ve basın mensupları katıldı.
Trump'a Çin darbesi! Yürürlüğe girdi
Çin Ticaret Bakanlığı, toplamda 16 milyar dolar tutarındaki ABD menşeli ürünlere yüzde 25 ilave vergilerin yürürlüğe girdiğini duyurdu.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, ABD'nin bugün yürürlüğe soktuğu 16 milyar dolar tutarındaki Çin mallarına yüzde 25 ilave vergi hamlesine misilleme olarak Pekin yönetiminin daha önce duyurduğu toplamda 16 milyar dolarlık ABD menşeli ürünlere yüzde 25 ilave vergi getirme kararının yürürlüğe girdiği bildirildi. Açıklamada, Washington yönetiminin Çin mallarına ilave vergi hamlesine kesinlikle karşı çıkıldığı belirtilirken, ABD'nin söz konusu ilave vergi hamleleriyle Çin'e karşı önlem almaktan başka bir seçenek bırakmadığı kaydedildi.
Çin'in serbest ticareti ve çoklu ticaret sistemini koruyacağının altı çizilerek, ABD'nin ilave vergi hamlesine yönelik Dünya Ticaret Örgütünün anlaşmazlıkların halli mekanizmasına başvurulacağı bildirildi. Pekin yönetimi 8 Ağustos'ta ABD'nin 16 milyar dolarındaki Çin mallarına yüzde 25 gümrük tarifesi kararına misilleme olarak 16 milyar dolar tutarındaki ABD mallarına yüzde 25 ilave gümrük vergisi uygulanacağını açıklamış ve kararın 23 Ağustos'ta yürürlüğe gireceğini duyurmuştu.
ABD-Çin ticaret savaşının gelişimi
ABD ile Çin arasında bir ticaret savaşının başlangıcı olarak görülen gelişmeler, Donald Trump yönetiminin 23 Mart'ta ithal çelik ve alüminyuma sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10 ek gümrük vergisi getirmesiyle başladı. Çin, Washington'ın çelik ve alüminyum ürünlerine yönelik ek gümrük vergilerine cevaben nisan başında ABD menşeli 128 ürüne yüzde 15 ila yüzde 25 gümrük vergisi getirdi. ABD yönetimi ayrıca 22 Mart'ta Çin'in, Amerikalı şirketlerin teknolojilerini ve fikri mülkiyetlerini ele geçirmeye yönelik usulsüz faaliyetleri gerekçesiyle 50 milyar dolar değerindeki bini aşkın Çin menşeli ürüne iki aşamalı yüzde 25 ek gümrük vergisi getireceğini açıkladı.
Pekin yönetiminin, ABD'nin sadece Çin'i hedef alan bu hamlesine tepkisi gecikmedi. Çin Ticaret Bakanlığı, bu karara cevaben ABD'den ithal edilen 50 milyar dolar tutarındaki 659 ürüne yüzde 25 gümrük vergisi getirileceğini bildirdi. ABD Başkanı Donald Trump, 18 Haziran'da Çin'in daha önce açıkladığı tarifelere misillemeyle karşılık vermesi halinde 200 milyar dolar değerinde ürüne daha yüzde 10 gümrük vergisi uygulanması talimatını verdi. Takvimler 6 Temmuz'u gösterdiğinde ABD yönetimi, Çin'den ithal edilen 34 milyar dolar değerindeki 800'den fazla ürüne yüzde 25 ek gümrük vergisi uygulamaya resmen başladı. Çin yönetimi, Trump'ın tüm tehditlerine rağmen ABD'nin ithal ürünlere yönelik mütekabil tarife artışlarının "anında yürürlüğe girdiğini" duyurdu. ABD'nin şimdiye kadar attığı korumacı ticaret adımlarına "kısasa kısas" yanıtlar veren Pekin yönetimi, Washington yönetimi ile birkaç defa ikili ziyaretler çerçevesinde ticaret savaşına çözüm bulmaya çalışmış ancak sonuç alınamamıştı.
Bununla birlikte dün Çin Ticaret Bakanı Yardımcısı Vang Şouvın başkanlığında bir heyet iki ülke arasındaki ticaret savaşına ilişkin müzakereleri yürütmek için ABD'ye gitmişti.

22 Ağustos 2018 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın sözlerindeki o ‘şifreler’…

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


ABD’nin Ankara Büyükelçiliğine yapılan saldırı girişimi ile irkildik.. Buram buram provokasyon kokuyordu.. Araç plakasının profesyonelce gizlenmeye çalışılması dikkat çekiciydi.. Belli ki Ankara-Washington arasındaki mevcut durumu kullanmak isteyenler var.. 

Bu ülke neler gördü, neler geçirdi.. Kimseye pabuç bırakmaz.. Öyle de oldu.. Daha 24 saat geçmeden failler yakalandı..


TRUMP VE ABD’SİZ MESAJLAR


Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti kongresinde önemli mesajlar verdi.. O sözlerdeki “şifreler” dikkat çekiciydi.. -“Zahirde bize stratejik ortak diyenlerin bizi nasıl stratejik hedef hâline getirdiklerini gördük”.. -“Oyununuzu gördük ve meydan okuyoruz”.. Bir defa, hemen belirtelim ki bu cümleler rastgele kurulmuş değil.. Ölçüp biçmeden, tartılmadan da söylenmiş değil..


‘KIRMIZI KİTAP’TAN


Türkiye artık yıllar sonrasının planlarını yapabiliyor.. Masada konuştuklarını, dünya kamuoyu ile paylaştıklarını da hayata geçirebiliyor.. 2023 ve sonrasının projeksiyonu çok önemli.. Adım adım da hayata geçiriliyor.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kongredeki sözleri bu minvalde okunmalı.. Darbe sonrası yeniden yazılan ‘Kırmızı Kitap’ın söylem şekli olarak değerlendirilmeli..


YENİ DAVRANIŞ MODU


‘Yeni davranış modundan’ bahsetmek de mümkün.. Ankara artık dünyaya farklı paradigma ile bakıyor.. -Siyasi, ekonomik ve askerî ilişkilerini bu yeni ‘MOD’a göre belirliyor ve uyguluyor.. Farklı paradigma cümlesi yanlış anlaşılmasın: -Türkiye’nin ulusal güvenliği ve ekonomik çıkarları kastediliyor..


15 MİLYAR DOLARLIK TWEET


Katar Emiri Tamim’i son olaylardan sonra ayrı bir yere koymalıyız.. Helal olsun.. Açık açık.. Çok önemliydi o 15 milyar dolarlık destek.. Tweeti dünyanın gözüne soktu âdeta.. 70 sente muhtaç olunan günlerden geçti bu ülke.. Hadi onu da bırakın.. Anayasa kitapçığı fırlatıldıktan sonra memur maaşları bile az kalsın ödenemiyordu.. Sadece 300 milyon dolar için bile kapı kapı dolaşılmadı mı? IMF bile “başka kapıya” demedi mi? Ecevit, Clinton’dan defalarca ricacı olmadı mı.. Adam gözünü bile kırpmadan “15 milyar doları” gönderdi..


MUHALEFET YİNE YANLIŞ OKUMA YAPTI


Konumuz yine muhalefet.. İsmet İnönü sonrasındaki gibi “Ecevit”ini aramaya devam eden muhalefetten bahsediyoruz.. Ama bir türlü bulamayan muhalefet.. Umutsuz vaka.. Maalesef yeni dünyayı, konjonktürü bile anlayamıyorlar.. Mars’ta yaşamaya devam eden bir CHP ile karşı karşıyayız.. ‘CHP’ derken CHP’nin mevcut yönetimi.. Politikayı sadece kurultaylardan ibaret sanan bir topluluk var karşımızda.. Onlar ve medyadaki taraftarları yine Arap sermayesini küçümsemeye devam ediyor.. Bu aslında çok önemli ve yeni bir kırılma: -28 Şubat döneminden kalma Arapları hor gören, aşağılayan anlayışın ta kendisi..


BUNUN ADI CEHALET


2’nci Dünya Savaşı yıllarında Yahudilere yardım edilmişti.. Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan unutulmadı ve ödül verildi.. Muharrem İnce de konuya bodoslama daldı.. -Sırf Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirmek; -AK Partiyi vurmak için.. Sonra da özür diledi.. Yahudi ve cesaret kelimeleri üzerinden cahilce bağ kurmaya çalışan anlayış işte tam da bu.. Türkiye’yi yönetmekten ne kadar uzak bir muhalefet partisi ile karşı karşıyayız.. Bırakın dünyayı, Türkiye’yi bile tanımayan bir muhalefet partisi gerçeği var önümüzde.. “Tanımak da istemeyen” cümlesini de eklememiz lazım.. “Klasik öğrenilmişliklerle” kapı gibi orada duruyor: İlkokul öğrencisinin doktora tezi vermeye kalkışması değil de ne bu..


TELKİNLER, MANŞETLER


Türkiye’nin yeni refleksleri var.. 
Defalarca yazdık çizdik: Bu ülkeye, dışarıdan telkinlerle, söylemlerle ve gazete manşetleriyle artık yön verilemiyor.. 
Türkiye gücünün ve potansiyelinin farkında olan insanlar tarafından idare ediliyor.. 
Bürokrasi de bu istikamete doğru evriliyor.. 
‘Düşman kim ve ne yapmak istiyor’, bunların farkına çoktan varıldı.. 
Yeni güç merkezleri ve sistemler kuran bir ülke doğdu âdeta..


“KUTUPLAŞTIRAN” KENDİNİ ELE VERDİ


Cumhurbaşkanı, “Oyunu gördük” cümlesini de boşuna kullanılmadı.. 
-Ekonomi ve dolar fiyatı üzerinden seçmen hareketleri değiştirilmek istendi.. 
Kaldı ki Türkiye’ye yönelik ekonomi operasyonu yeni değil uzun süredir devam ediyor.. 
24 Haziran’da bir kez daha yanıldıklarını gördüler.. 
Bir de tabii “kutuplaştırma” konusu var.. 
Peki Türkiye’yi kim kutuplaştırıyor? 
Hem Kılıçdaroğlu hem de o koltuğa namzet İnce’nin sözlerine bakmak lazım.. 
Salı günkü grup toplantılarına.. 
Kullanılan jargona.. 
İç savaş çağrılarına.. 
Kaos ve sokak davetlerine.. 
Bir de İnce’yi sürekli ABD’den arayanlar var.. 
Muhalefet tam kadro kutuplaştırma mesaisinde.. 
Atatürk’ün arkasına sığınılarak kullanılan içi boş söylemler.. Laiklik konusu bile tedavülden kalkmadı.. 
Her fırsatta sosyal medya üzerinden kullanıma sunuluyor.. 
İktidara gelmek bugünkü CHP’nin umurunda mı? Hayır.. 
Tek bir hedef var: -Kurultay zaferleri.. 
Ama emin olun CHP er ya da geç yeni “Ecevit’i” bulacaktır.. 
İşte o zaman “içeride” FETÖ ve dış güçlerin kullanabileceği hiçbir aparat kalmamış olacak.. 
Bayramınızı tebrik ediyorum.. 
Lütfen dönüş yolunda gaza basmayın..

Türkiye'de ABD'ye karşı 4'lü plan!

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

Numan Kurtulmuş, ekonomik saldırıya geçen ABD'ye karşı "4 alanlı plan" diye niteleyerek yapılacakları şöyle sıraladı: AB ile yeniden, Çin ile yakınlaşma, Rusya ve ABD ilişkileri, Yapısal değişim.




ABD'den kaynaklı Türkiye'ye dönük bir ekonomik saldırının yanı sıra, dünyanın da farklı bir dönemin içinde olduğunu vurgulayan AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, bunu "Ticaret savaşları" olarak isimlendirdi.

"ABD Başkanı Trump bu savaş ortamında Türkiye'yi test ediyor" tespitini yapan Kurtulmuş, sonrasında yapılması gerekenleri "4 alanlı plan" diye niteledi.


"TÜRKİYE'Yİ TEST ETME OPERASYONU"


Habertürk'ün haberine göre, Numan Kurtulmuş ABD'nin Rusya, Çin, Japonya, hatta hemen yanı başında Kanada ile olan yakın geçmişteki çekişmelerini anımsattı ve "ABD Başkanı Trump bu savaş ortamında Türkiye'yi test ediyor" tespitini yapıp sözlerine şöyle devam etti:

"Trump, Türkiye'ye 'bu savaşta bizden misin, yoksa karşı cepheden mi?' sorgusu çekiyor. Ekonomik, siyasi ve teolojik, hepsi üst üste bindi. Bu yapılanların adı Türkiye'yi test etme operasyonudur."


ABD'YE KARŞI 4'LÜ PLAN


Kurtulmuş, ardından bundan sonrasında yapılması gerekenleri "4 alanlı plan" diye niteleyerek şöyle sıraladı:

1-AB İLE YENİDEN: Avrupa Birliği ile ilişkiler yeniden düzenlenmeli. AB tarafından gelen sinyaller önemli, bu pratik olarak da ekonomi açısından olumlu sinyaller yaratıyor. AB ile biran önce gerilim yaratan çatışmacı faktörleri ortadan kaldırmalıyız.

2- ÇİN YAKINLAŞMASI: Orta vadede Çin ile yakınlaşmayı tamamlamalı. "Yeni kuşak, yeni yol" projesini Çin de çok önemsiyor. İlişkilerde önemli bir aşamaya gelindi, bu yıl çok sayıda Çinli turist de gelmeye başladı. Bundan sonrasında tempoyu arttırıp hızlı gidilmeli.

3- RUSYA VE ABD İLİŞKİLERİ: Rusya ile var olan ilişkilerin devamı sağlanmalı. Bölgesel işbirliği geliştirilebilir. Ki gelişiyor da…

ABD ile PKK ve PYD konusunda yaşanan muamma da bitirilmeli. Menbiç konusu askeri açıdan iyi gidiliyor. 

Ancak bu yeterli olmamalı. Tabii, milli paralarla ticaret, altına dayalı yeni para sistemi, Türkiye'nin BRICS'e üyelik niyeti, Rusya ve Çin ile ilişkilerin geliştirilmesi ABD'yi telaşlandırmış olabilir. Ama ABD, Türkiye ile ilişkilerini asla koparamaz. 

Unutmaması gereken, karşılarında bundan böyle bir emir kulu Türkiye artık karşılarında yok. İlişkiler buna göre yeniden tesis edilmeli. Bölgede zayıflamış bir Türkiye'nin ABD'ye fayda getirmeyeceği, bu bölgedeki birçok direncini kaybedeceğini de görmeli.

4- YAPISAL DEĞİŞİM: Dördüncü alanı önemsiyorum, Türkiye kendi içinde bugüne kadar yapması gereken yapısal dönüşümü ve değişimi de ekonomik alanda gerçekleştirmek zorunda. Bunun daha ileriye ötelenecek hali kalmadı, biran önce hayata geçirilmeli... 


ABD'den Türkiye ve Brunson açıklaması 


Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, 'Türkiye Brunson'u koşulsuz serbest bırakırsa kriz anında biter' sözleriyle pervasızlığını gözler önüne serdi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, İsrail ziyareti sırasında Reuters Haber Ajansı'na verdiği röportajda Brunson konusunda Türkiye ile yaşanan kriz ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Türkiye'nin Brunson'ı serbest bırakmama konusunda büyük bir hata yaptığını ileri süren Bolton, "Her gün bu hatayla devam ediyor. (Türkiye) NATO müttefiki Batı'nın bir parçası olarak doğru şeyi yaparsa ve Pastör Brunson'ı şartsız serbest bırakırsa kriz anında biter” ifadelerini kullandı.



3 ülkeden uyarı! Harekete geçeriz...




ABD, İngiltere ve Fransa, "Esed rejiminin tekrar kimyasal kullanması durumunda harekete geçmekte kararlıyız." mesajı verdi.

3 ülkeden uyarı! Harekete geçeriz...


ABD, İngiltere ve Fransa'nın yaptığı ortak açıklamada, "Guta'daki  korkunç sarin gazısaldırısının 5. yılında, Esed rejiminin kimyasal silah  kullanmasını kınadığımızı bir kez daha vurguluyoruz." ifadesi kullanıldı.

Suriye rejiminin 2012'den bu yana sadece Guta'da değil Han Şeyhun,  Latamina ve Duma'da da binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan  kimyasal silah kullanımına başvurduğu anımsatılan açıklamaya, şöyle devam edildi:

"Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimi üyeleri olarak  Suriye rejiminin kimyasal silah kullanmasını engellemek ve böyle bir kullanımda  rejimi sorumlu tutmak konusundaki ortak kararlılığımızı bir kez daha teyit  ederiz."

21 Ağustos 2018 Salı

Amerika Türkiye İlişkileri Yazarların Kaleminden

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


ABD’nin Türkiye’yi gözden çıkarması mümkün değil

Özay Şendir
ozay.sendir@milliyet.com.tr
Suriye’de olduğu gibi İran konusunda da Türkiye’siz bir çözümün mümkün olmadığını belirten Turkish Heritage Organization Başkanı Ali Çınar, Pentagon’un Türkiye ile krizin derinleşmesini istemediğini söyledi...
ABD’de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Turkish Heritage Organization Başkanı Ali Çınar ile Ankara-Washington ilişkilerini konuşmuştuk. O röportajda söylenen “Yaptırım gelebilir” cümlesi aylar sonra gerçek oldu. O yüzden bundan sonrasına dair neler olabileceğini sordum Ali Çınar’a bir kez daha. Konuşmamızda dikkatimi en fazla çeken iki nokta oldu. Bunlardan birincisi, Pentagon’un Türkiye ile krizin derinleşmesini istemediği, diğeri de Evanjelistlerin Washington’da kazandıkları güç oldu.
‘Kredi vermeyine baskı’
- Ali Bey hem ABD Başkanı hem de Dışişleri Sözcüsü ek yaptırımlardan söz ediyor, neler olabilir bu yaptırımlar?
Kişisel yaptırımlar genişleyebilir, demir çelik ve aluminyuma yapılan haksız gümrük vergilendirmesinin devamı olarak yeni Türk ürünlerine ek yaptırım kararı gelebilir. Ayrıca bazı ABD’li Senatörlerin önerisi ile Türkiye Uluslararası Mali Kurumlar Yasası hayata geçirerek, Türkiye’ye kredi vermeme konusunda baskı yapabilir. Tabi söylenenler arasında milli gururumuz olan Türk Hava Yolları’na kadar bu işin gidebileceği. Bu yapılan ekonomik savaş kimseye faydası olmaz zira Türk toplumunu daha çok birleştiriyor bu tarz tehditler.
- Pentagon Türkiye’yi tam olarak kaybetmeyi göze aldı mı? Almadıysa bu krizi nereye kadar tırmandırabilir? Aldıysa Türkiye’nin desteği olmadan İran’ı sıkıştırması mümkün mü?
Açıkçası bu krizde Pentagon çok olumlu mesajlar vererek Türkiye’nin askeri alandaki işbirliğinin devam edeceği mesajı veriyor. Bilhassa ABD Savunma Bakanı’nın bizimle yaptırım ayrı tutmak mesajı var. Türk ve Amerikan askeri birlikleri Münbiç’te de ortak devriyeye başlıyorlar. İran konusu ABD için çok hassas bir konu oldu. Tabi burada Israil ve Evanjelistlerin de etkisi büyük. Tıpkı Suriye gibi İran konusunda da Türkiye’siz bir çözüm elbette mümkün değil. Sonuç olarak ABD Türkiye’yi gözden çıkarması mümkün değil, çıkarırsa da zararı herkese olur.
‘Herkesi tehdit ediyor’
- Washington’da Türkiye’yi kaybetmemeliyiz diyen tek bir ses bile yok mu?
Açıkçası Türk Dostu Kongre Üyeleri ve Senatörleri ile görüşmelerimizde Başkan Trump’ın ekonomik tehdidti öne sürmesinin çok yanlış olduğunu diyenler var. Senatör Lindsay Graham, Senatör Chris Murphy gibi Dış İlişkiler Komitesi’nde yer alan ağır toplar bile Türkiye’nin kaybedilmemesini yakın zamanda vurguladılar. Türkiye’de görev yapmış Emekli General ve Büyükelçiler de Türkiye’nin önemini bildiği için diplomatik yolların açık olması gerektiğini vurguluyor. Türkiye çok dirayetli tavır sergileyerek, diplomatik olarak sağduyulu davrandı ancak ABD Yönetimi bu işi sosyal medya üzerinden saldırarak yaparak daha da ilişkiye zarar veriyor. Ancak şunu hatırlatmakta fayda var ki Trump tweetlerinde daha önce de Meksika, Kanada, Almanya, NATO olmak üzere birçok ülke ve kurumu hedef almıştı.
‘Evanjelistler çok güçlendi’
- ABD’de Başkan Yardımcılarının diplomaside bu kadar belirleyici olmasına izin verilmezdi eskiden. Şimdi ne oldu da bir Başkan Yardımcısı krizin ana aktörü haline gelebildi?
Başkan Yardımcısı Pence, yönetime geldikten beri çok aktif bir Başkan Yardımcılığı sergilemedi. Aslında Kongre ile ilişkilere daha çok ağırlık verdi zira daha önceden Kongre Üyeliği yapmış hatta Kongre’deki Türk Dostluk Grubu üyelerinden biriydi. 1995 yılında Pence Evanjelist Megaklisesi’ne ailesi ile birlikte üye oldu. Üye olduğu andan itibaren de Evanjelist gruptan çok ciddi bir çevre edindi ve destek aldı. ABD’ nin 2 numarasının ekibinde de birçok Evanjelist bulunmakta ve Washington’da çok güçlendiler.
‘Türk-ABD ilişkilerinde en kötü yıl’
- İkili ilişkilerde dip noktayı gördük mü yoksa ilişkiler daha aşağı da gidebilir mi?
Açıkçası bu hafta yaşanan olaylarla çok kötüye gidiyor. Zira ben 2017 sonunda 2018 yılının Türk-ABD ilişkileri tarihi içinde en kötü yıl olacağını belirtmiştim. Başkan Trump ve yönetimi diplomasi ile bu işi götürmezse daha da kötüye gidecek. Zira Türk tarafı hakikaten alttan alarak konuyu çözmeye çalıştı, çalışmaya devam ediyor. Peki kime faydası olur. Hiç kimseye. Zarar büyük olur. Türkiye’nin Ruslarla olan uçak krizi sonrası aynı gerginlik yaşanmış ve 1 yıl sonra çözülmüştü. Türk-ABD ilişkileri bu dönemden geçiyor ama bunun tamiri çok zor olabilir.

14 senatörden ABD Hazinesi'ne mektup


Dün yazımda Amerikan Yönetimi'nin her biriminden Kanal İstanbul projesine neredeyse tek bir merkezden yazılmış gibi aynı laflarla tepki verilmesinin temelinde ne olduğunu irdelemiş ve bunun yönetimin bu projenin aslında çok önemli bir jeostratejik yatırım olduğu tespitini yapmış olmasının ve yönetimde Türkiye'nin Çin ile işbirliği yapması ihtimalinden duyulan korkunun yattığını yazmıştım .
Bugün ise halen ABD medyasına yansımamış olan bir karşı tepkiyi anlatacağım.
14 Senatör, ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin ile Dışişleri Bakanı Pompeo’ya gönderdikleri bir mektup kaleme aldılar.
Bir kopyası elimde bulunan bu mektupta özetle şunlar söyleniyor;
- Çin ‘Bir yol bir kuşak’ adını verdiği global projesi bağlamında birçok ülkeyle ekonomik anlaşmalar yapıyor.
- Bu proje temelinde global düzeyde Amerika’nın hegemonik gücüne karşı bir tavır sergilemektedir. Nihai amacı ABD’nin global gücünü azaltmaktır
- Bu yüzden proje oluşmaktayken yapılan bu ekonomik anlaşmaların ve bazı projelere yatırımlar ‘predatory investment’ olarak tanımlanıp bunları kabul eden ülkelere karşı önlemler getirilmelidir.
(Predatory investment’in tam çevirisi, ‘vahşi, yırtıcı yatırım’ olabilir ama bu anlamı tam vermiyor. Stratejik açıdan saldırgan yatırım da diyebiliriz. Senatörler bunu Amerika açısından kötü niyetli yatırımlar olarak görüyorlar.)
- Senatörlerin amacı bu tür Çin yatırımlarını kabul eden ülkelere karşı Amerikan Hazinesi’ni harekete geçirmek. Akıllarına gelen ilk tedbir olarak mektuplarında ABD’nin bu ülkelerin IMF ile ilerde anlaşmalar yapmasının önlenmesi fikrini ortaya atıyorlar.
- Fakat Kongre’yi iyi takip eden kaynaklar senatörlerin sadece bu tedbirle yetinilmemesini istedikleri ve Hazine’ye bu ülkelere ek yaptırım uygulatmak gibi bir amaçları da bulunduğunu söylüyorlar.
- Kongre mantığının nasıl çalıştığını ve bunun ucunun ilerde Türkiye’ye nasıl dokunabileceğini görüyorsunuz umarım.
- Eğer Türkiye altyapı yatırımlarıyla ve özellikle Kanal İstanbul projesiyle Çin’in ‘Bir kuşak bir yol’ projesi içinde yer alırsa, ABD’nin buna sert tepki vermesi ihtimali olabilecek.
Sadece bu gelişme bile dün anlattığım Kanal İstanbul projesine birimlerde var olan ortak tepkinin tespitinin ne kadar da doğru olduğunu gösteriyor.
Amerika her biriminde, her düzeyde Türkiye’nin ortaya koyduğu yeni jeostratejik ufuktan ve gelişmelerden ürküyor ve bunun kendi global egemeliğine güçlü bir karşı çıkış olduğunu anlamış durumda, bu nedenle de tepki veriyor.

Trump kılıcı çekti!Putin'i kızdıracak dolar kararı

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

ABD Hazine Bakanlığı, Rusya'nın ABD'de bulunan yüz milyonlarca dolarlık aktif varlığını bloke etti.

ABD'den Rusya'ya yönelik yeni yaptırımlar geldi. 



ABD Hazine Bakanlığı, Kuzey Kore'ye yönelik yaptırımlarla bağlantılı olarak 2 Rusya vatandaşına, 3 Rus şirkete ve 6 Rusya bayraklı gemiyi yaptırım listesine dahil etti. Rusya'nın ABD'de bulunan yüz milyonlarca dolarlık aktif varlığı da bloke edildi.

Slovakyalı bir firmanın da dahil edildiği yaptırımların, ABD'de kötücül siber faaliyetlere karşı yürütülen program kapsamında getirildiği de aktarıldı.

Bakanlığın açıklamasına göre, Dive Techno Services şirketi ile bağlantılı Anton Nagibin ve Mariya Tsareva isimli şahıslar yer aldı. Yaptırım listesine dahil edilen gemilerin de Gudzon ve Primorye denizcilik şirketlerine ait olduğu belirtildi.

"KUZEY KORE'YE YASADIŞI ŞEVKİYAT" İDDİASI

Bakanlık, yaptırım getirilen kişi ve kuruluşları, Kuzey Kore'ye yasadışı şekilde petrol ürünleri sevkiyatı yaptığını iddia etti. Açıklamada "Bu adım 2 şirket, 6 gemiye karşı atılmış ve BMGK tarafından yasaklandığı üzere Kuzey Kore bayraklı gemilere, başka gemiler aracılığıyla rafine petrol ürünü sevkiyatı işine müdahil olan kişileri hedef almaktadır" ifadeleri kullanıldı.

Rusya'nın bu tarz "kötücül eylemler" gerçekleştirdiği iddia edilen açıklamada, Moskova'ya karşı sert yanıt verilmesi gerektiği vurgulandı.

Yaptırım getirilen gemilerin isimleri de Neptun, Bella, Bogatyr, Partizan, Patriot ve Sevastopol olarak sıralandı.

Rusya'dan ABD'ye Yaptırım Cevabı: Ajitasyon Yapıyorlar

Rusya Dışişleri Bakanı Zaharova, ABD'nin yeni yaptırımlarına ilişkin yaptığı açıklamada, "Seçimler daha gelmedi, ama yaptırımlar hazır. Neden mi? Zira bu ABD'de seçim öncesi ajitasyon için önemli bir faktör." dedi.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Rusya'ya yönelik yeni yaptırımlarının ardından Rusya'dan konuya ilişkin cevap gecikmedi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, ABD'nin ajitasyon yaptığını iddia etti.

ABD SEÇİMLER ÖNCESİ RUSYA'YA YENİ YAPTIRIMLAR UYGULAYABİLİR

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, ABD'nin kasımda yapılacak seçimlere 'müdahale edebileceği gerekçesiyle' Rusya'ya yaptırım uygulamaya hazır olduğu haberlerini değerlendirdi. Zaharova, Washington'ın yaptırımları seçimler öncesinde ajitasyon aracı olarak kullandığını ifade etti.

"SEÇİMLER DAHA GELMEDİ AMA YAPTIRIMLAR HAZIR"

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Ashley Ford, gelecek seçimlere müdahale gerekçesiyle Rusya'ya yaptırım uygulamaya hazır olduklarını açıkladı.

Konuyla ilgili Facebook'tan açıklama yapan Zaharova "Seçimler daha gelmedi, ama yaptırımlar hazır. Neden mi? Zira bu ABD'de seçim öncesi ajitasyon için önemli bir faktör" ifadelerini kullandı

Rusya-ABD arasında yeni kriz!

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, ABD'deki muhafazakar düşünce kuruluşlarından bilgi çalmaya çalışan Rus hackerları engellediğini iddia eden ABD'li yazılım şirketi Microsoft'un bu iddiasına anlam veremediklerini söyledi.

Amerikan yazılım şirketi Microsoft, ABD'de bazı muhafazakar gruplardan bilgi çalmaya çalışan Rus hackerları engellediğini açıkladı.

Peskov düzenlediği basın toplantısında Microsoft şirketinin iddialarına ilişkin "(Bu iddia karşısında) tepkimiz, alışılmış şekilde olacak: Hangi hackerlardan bahsedildiğini bilmiyoruz, seçimlere nasıl bir müdahaleden bahsedildiğini bilmiyoruz. 

Biz ABD'den seçimlere bir müdahale olmadığının doğrulamasını duyuyoruz." yanıtını verdi.

"BİLGİ VERMİYORLAR"

Sputnik'in haberine göre Kremlin Sözcüsü ayrıca, "Tam olarak kimler hakkında konuşuyoruz? 

Onları (Microsoft) bu sonuca varmaya, ne tür bir kanıt ya da dayanağın götürdüğünü anlamıyoruz. 

Zira bu bilgiyi (kanıt) vermiyorlar" vurgusunu yaptı.
Microsoft şirketi yetkilileri, Rusya hükümeti ile ilişkili olduklarına inandıkları Rus hackerların, Cumhuriyetçilere yakın düşünce kuruluşlarına yönelik saldırılarını engellediklerini söyleyip, bunu Rusya'nın ABD'de kasımda düzenlenecek ara seçimlere müdahalesini artırdığının işareti olarak gördüklerini ifade etmişti.

Fakat şirket yetkilileri, bahsettikleri siber saldırıların Rus hükümetiyle nasıl bağlantısı olabileceğine ilişkin bir veri sunamadı.

19 Ağustos 2018 Pazar

1 milyon Türk'ü burada tutuyorlar! Uydu yakaladı

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

The Wall Street Journal gazetesi, Planet Labs isimli şirketin uydu görüntüleri üzerinde yapılan değerlendirme sonucu Sincan'daki "siyasi eğitim kampları"nın genişlediğini öne sürdü.


Çin'in Sincan Uygur Bölgesi'ndeki yüz binlerce Uygur'un tutulduğu iddia edilen "siyasi eğitim kamplarının", uydu görüntülerine göre genişlediği savunuldu.
Amerikan "The Wall Street Journal" gazetesinin haberine göre, uzmanlar tarafından Planet Labs isimli şirketin uydu görüntüleri üzerinde yapılan değerlendirme sonucunda, Sincan'daki "siyasi eğitim kampları"nın büyüdüğü belirlendi.
Uydu görüntülerinde kamplardaki inşaat çalışmalarının devam ettiği, gazete muhabirlerinin kasım ayındaki ziyaretinden bu yana Kaşgar kenti yakınlarındaki bir kampın iki kat genişlediği belirtildi.
Uydu görüntülerinde, Sincan Uygur Bölgesi'ndeki Turfan vilayetinde yaklaşık 5 metre yüksekliğinde duvarları olan merkeze, geçen yıl hazirandan bu yana yeni binalar eklendiği öne sürüldü.
ABD'li yetkililer ve Birleşmiş Milletler uzmanları, yaklaşık 1 milyon kişinin bu siyasi eğitim kamplarında tutulduğunu ifade ediyor. 
Özellikle Uygurları hedef alan Çin'in, toplama kampı programını genişlettiği savunulan haberde, Çin dışında yaşayan çok sayıda Uygur, akrabalarının ya bu kamplardayken ya da serbest bırakıldıktan sonra öldüğünü iddia etti.

''4 SAAT BOYUNCA MARŞ SÖYLEMEYE ZORLANDIK''


Daha önce bu kamplarda kalan 6 Uygur, gazeteye yaptıkları açıklamalarda, sandalyelere bağlandıklarını, sorgulandıklarını, kendilerine doğru düzgün yiyecek verilmediğini anlattı.
Soyadını vermek istemeyen 22 yaşındaki Ablikim, "Bizlere din diye bir şey olmadığını söylediler. 'Neden dine inanıyorsun ki? Tanrı diye bir şey yok' şeklinde konuştular." dedi.
Kampta bir süre kalan ve adını vermek istemeyen başka bir Uygur, kendilerine dua edemeyecekleri, yanlarında Kur'an-ı Kerim bulunduramayacaklarının söylendiğini aktararak, ramazan ayında oruç tutmalarına da izin verilmediğini dile getirdi.
İsmini vermek istemeyen başka bir Uygur da derslerde Çin Komünist Partisi'nin belgelerinin okutulduğunu, Devlet Başkanı Şi Cinping ile ilgili videolar izletildiğini ayrıca günde neredeyse 4 saat boyunca marş söylemeye zorlandıklarını belirtti.

''SANDALYEYE BAĞLI BİR ŞEKİLDE GÜNLERCE SORGULANDIM''


Ablikim, Kazakistan'da uluslararası ilişkiler bölümünde eğitim gördüğü sırada Turfan polisi tarafından telefonla arandığını, polisin kendisine eğer Sincan'a dönmezse ailesinin bazı sorunlarla karşılaşabileceğini söylediğini aktardı.
Sincan'a döner dönmez Turfan yakınlarındaki kampa götürüldüğünü dile getiren Ablikim, "Orada sandalyeye bağlı bir şekilde günlerce sorgulandım. Bana yurt dışındayken dini gruplara dahil olup olmadığımı sordular. Ben de 'Hayır' dedim" ifadelerini kullandı.
Daha sonra diğer tutukluların arasına konulduğunu belirten Ablikim, her gün sabah saat 05.00'te uyandırıldıklarını ve 45 dakika boyunca koştuklarını belirterek, daha sonra "Komünist Parti iyidir. diye bağırdıklarını anlattı.

''KARA DELİK GİBİ, İNSANLAR ORAYA GİRİYOR FAKAT ÇIKAMIYOR''


Finlandiya'da doktor Murat Harri Uygur, geçen yıl 57 yaşındaki annesinin "vatandaşlık bilgisi" öğrenmesi amacıyla Turfan yakınlarında "okula" gönderildiğini öğrendiğini, daha sonra da babasının başka bir kampa götürüldüğünü söyledi.
Anne ve babasından o günden beri haber alamadığını dile getiren Uygur, "Sanki kara delik gibi. İnsanlar oraya giriyor, fakat çıkamıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Turfan kenti polisi ise konuya ilişkin soruları cevapsız bıraktı.
Kanada'da yaşayan 34 yaşındaki Adalet Rehim, 63 yaşındaki kayınvalidesi Adalet Teyip'in Turfan'da kampta sorgu sırasında yaşamını yitirdiğini öğrendiğini belirterek, kayınvalidesinin sağlık durumunun, kampa götürülmeden önce iyi olduğunu dile getirdi.
Rehim, "Sadece onun vefat ettiğini biliyoruz. Bize cesedini göstermediler, cesedini bize vermediler" dedi.
Almanya'daki Avrupa Kültür ve Teoloji Okulu'nda araştırmacı Adrian Zenz de Sincan'da yaklaşık bin 300 kamp olduğunu tahmin ettiğini dile getirdi. Zenz, Sincan'ın bazı bölgelerinde yerel yöneticilerin 2014'ten beri "eğitim yoluyla dönüşüm" merkezleri kurduklarını söyledi.
Zenz bu kişilerin bu kamplara götürülme sebepleri arasında yurt dışına seyahat, Çin dışında akrabalarla iletişime geçme ya da onları ziyaret etme, telefonlarında WhatsApp'ın bulunması olduğunu belirtti.

DAHA ÖNCE DE GÜNDEME GELMİŞTİ


Geçen ay ABD Dışişleri Bakanlığı, Sincan'da yüz binlerce hatta belki milyonlarca Uygur ve diğer Müslümanların zorla tutulmalarından duyduğu endişeyi dile getirmişti.
Çinli insan hakları kuruluşları, Sincan'da milyonlarca Uygur'un "yeniden eğitim" gerekçesiyle toplama kamplarında tutulduğunu ileri sürmüştü.
Birleşmiş Milletler (BM) Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi'nin (İHOP) Çin'de ayrımcılığa uğrayan topluluklarla ilgili İsviçre'nin Cenevre kentinde düzenlediği toplantıya katılan insan hakları kuruluşları, Sincan Uygur Bölgesi'nde yerel yöneticilerin siyasi olarak sakıncalı tutumlar içinde olduğunu iddia ettiği bireyleri siyasi eğitim merkezlerinde alıkoyduğunu öne sürmüştü.

''BU KONUYLA İLGİLİ SÖYLENTİLER YAYMANIN ANLAMI YOK''


Çin Dışişleri Bakanlığı ise Sincan'da bütün etnik grupların uyum içinde yaşadığını öne sürerek, "Bu konuyla ilgili söylentiler yaymanın anlamı yok" ifadesini kullanmıştı.
Çin Komünist Partisinden (ÇKP) Hu Lienhı adlı üst düzey bir yetkili, Sincan'da yerel yöneticilerin, siyasi olarak sakıncalı tutumlar içinde olduğunu öne sürdüğü bireyleri kamplarda alıkoyduğu iddalarının "gerçek dışı" olduğunu söylemişti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) bir süre önce yayınladığı raporda, son iki yılda Sincan Uygur Bölgesi'nde çok sayıda kişinin "önleyici polisiye tedbiri" adı altında suçsuz yere alıkonulduğu ve siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın "siyasi eğitim merkezleri" denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği iddialarına yer vermişti.
Avrupa Birliği (AB), Çin ile yapılan İnsan Hakları Diyaloğu toplantısında Sincan Uygur Bölgesi'ndeki "siyasi eğitim merkezleri"nin endişe kaynağı olduğunu vurgulamıştı.
google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html