BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

31 Ocak 2018 Çarşamba

Milli mutabakat ve CHP'nin perişan hali

Tamer Ashraf
Türkiye tarihin en büyük operasyonlarından birini yapıyor. Şanlı ordumuz, bekamıza doğrudan tehdit oluşturan hainleri tepelemek ve önce Türkiye'nin sonra da bölgenin huzurunu sağlamak için kahramanca bir mücadele yürütüyor. Girilemez zannedilen mevziler bir fiske ile yerle bir ediliyor. Afrin ve civarı havadan ve karadan bütün teröristlere mezar ediliyor. ABD uşağı hainlerin ellerine verilen silahlar hiçbir işe yaramış, kazdıkları çukurlar başlarına yıkılmıştır. Burseya dağının bu katil sürüsünden temizlenmesi bir dönüm noktasıdır. Bundan sonra da değişen hiçbir şey olmayacak, bu kahpeler ortadan kaldırılacaktır. Başka yol ve yöntem kalmamıştır.                                   
OK YAYDAN ÇIKTI
          ABD'nin rahatsızlığı, üstü kapalı göndermeleri, bazı batı ülkelerinin karın ağrıları sonucu değiştirmez.  Ok yaydan çıkmıştır. Söyleneni yapmak bir mecburiyettir. Afrin'in huzuru, İdlip'le birleştirilip huzur koridoru oluşturulması, Münbiç'in kontrole alınması ve sonrasında güney sınırımızın boydan boya temizlenmesi mutlaka yerine getirilmesi gereken bir görev haline gelmiştir. Hükümetin kararlılığı son derece isabetlidir ve aynen devam etmelidir. Ordumuz son derece moralli ve zindedir. Dışarıdan gelen çatlak sesleri ne duymaya, ne dikkate almaya gerek bile yoktur. Elbette diplomasiyi hiçbir zaman ihmal etmemek ve haklılığımızı dünyaya ısrarla ve inatla anlatmak gerekiyor. Kamu diplomasisi sonuna kadar işletilmelidir. Biz doğru yoldayız ve bu iyi anlatılırsa bütün dünyada karşılık bulacağı kanaatindeyiz.
                                       
TEK SES TEK YÜREK
          Böyle bir ortamda milli mutabakat sağlamak, birlik ve beraberlik görüntüsü vermek zorundayız. Türk milleti tek ses, tek nefes, tek yürek olmuştur. Nereden gelip nereye gittiği herkesin malumu olan hainleri, bölücülerin, PKK severlerin, PYD uzantılarının ne dedikleri sonucu değiştirmeyecektir. Meydan bu hainler için boş değildir ve Türk yargısı, gerekeni yapmaktadır ve yapacaktır. Unutmamak gerekiyor ki, özellikle içeriden çıkacak en küçük bir çatlak ses, gelecek en hafif bir itiraz, sadece ve sadece bu millet ve devletle meselesi olanların işini kolaylaştırmaktadır ve bunu asla müsaade edilmemelidir.
                           
ANAMUHALEFETTEN ANA İHANETE
           Bu kesin gerçeklere rağmen özellikle CHP'nin tavrı, tutumu ve açıklamaları çok vahim, çok acı ve çok yaralayıcıdır. Biz CHP'yi bu Cumhuriyeti kurmuş Mustafa Kemal Atatürk'ün partisi olarak görmek istedikçe, partiyi yönetenler ısrarla ve inatla bizi yanıltıyorlar, Türk milletini derinden üzüyorlar. Her açıklamaları ile bu operasyonu başka yerlere çekmeye çalışan ve bunun üzerinden yeni bir düşmanlık geliştiren, NATO müdahalesi isteyecek kadar rezilleşen, vatan haini PKK uzantısı, PYD versiyonu HDP ile aynı çizgide oluyorlar. Biz CHP'nin anamuhalefet partisi olmasını, milli birliğe katkı yapmasını, alternatif üretmesini, çözüm geliştirmesini beklerken, onlar gererek, karıştırarak, öteleyerek, bölerek ve yıkarak anaihanet olmayı tercih ediyorlar. Neresinden bakansanız bakınız, CHP giderek ağırlaşan ciddi bir milli güvenlik sorunu olmaya devam ediyor.
                             
BU ZİHNİYETLE NEREYE?
          Hafta sonunda bir kurultay yapacaklar. Birçok genel başkan adayı çıktı ve her zaman olduğu gibi, curcunaya dönüşen bir toplantı olacağı şimdiden bellidir. Aday olacağını açıklayan isimlerin söyledikleri, kim seçilirse seçilsin, CHP'de değişen bir şey olmayacağını gösteriyor. Türkiye'nin bu kadar meselesi var. Yeni bir istiklal savaşı verme noktasındayız. Ülkeyi 15 yıl tek başına idare edip de, bu noktaya getirenler için elbette söylenecek çok söz var. Ancak, şimdi bunun ne yeri, ne sırasıdır. Elbirliği ile, güçbirliği ile, ağız birliği ile önce düze çıkmak, varlığımıza yönelik tehdit ve tehlikeleri ortadan kaldırmak her vatan evladı için bir görevdir. Buna rağmen, CHP'yi yönetmeye talip olanların hiçbirinden ülkenin selametine yönelik tek bir laf duymadık. Bir taraftan kendi içlerindeki kısır, anlamsız, sonuçsuz tartışmaları sürdürüyor, diğer taraftan Zeytin Dalı Harekatı'nı sulandırmak ve içini boşaltmak için birbirleriyle yarış ediyorlar. Bu nasıl bir akıl tutulması, nasıl bir siyaset anlayışıdır? CHP'nin bugünkü haliyle bırakın iktidar olmayı, bu milletin önüne çıkmaya dahi hakkı yoktur.
                         
İSİMLER DEĞİL ZİHNİYET DEĞİŞMELİ
           Biz CHP'ye tavsiyemizi bir defa daha yenileyelim. Bu zihniyet, bu yol ve yöntem devam ettikçe, yapılacak kurultayda kimin başkan olacağı ile vakit geçirmek beyhudedir. İsimlerin değişmesi, vahameti ortadan kaldırmayacaktır. CHP bu kurultayda ciddi ve anlamlı bir özeleştiri yapmak, yaşadığı ağır ve yıkıcı savrulmaları masaya yatırmak, kendisine çeki düzen vermek, HDP paraleline düşmekten kurtulmak için tedbir alıp, milli ve yerli bir çizgiye gelmek durumundadır. Bir fırsat yakalamıştır. Bu fırsat doğru değerlendirilmeli ve sonu karanlık olan bu yoldan dönülmelidir. Aksi halde, CHP'deki sorunlar daha da derinleşeceği gibi, ülkemiz için de ciddi ve ağır bir sorun olmaya devam edecektir.
Milli mutabakat ve CHP'nin perişan hali

CHP ÖSO ÜZERİNDEN , PKK'YI SAVUNUYOR!

Tamer Ashraf
Son günlerde CHP'lilerin hedefinde ÖSO var. Hepsi ÖSO'ya çok ağır ifadelerle saldırıyor. 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yahut herhangi CHP'liye sorun "Size yakın olarak gördüğünüz, dost olarak bildiğiniz PKK mı, ÖSO mü?" diye emin olsun hepsi terör örgütü PKK'yı tercih edecektir. İşte ÖSO'ya saldırının temel sebebi de budur. ÖSO şu an Türk Ordusuna PKK'ya yönelik operasyonlarda yardımcı oluyor.
CHP'nin çıldırmasının sebebi budur. CHP'nin derdi ne Suriye'nin toprak bütünlüğü, ne de ÖSO'nun Türk Ordusu yanında görünmesinden dolayı Türk Ordusunun itibarını korumaktır. Tek ve tartışılmaz sebep, PKK'ya yönelik operasyonlarda Türk ordusuna omuz vermesidir.
Mesela PKK'lı Demirtaş'ı cezaevinde ziyaret eden, onunla ilgili güzellemeler yapan Eren Erdem söz konusu ÖSO olunca niçin "Asıl vatan hainliği TSK'yı ÖSO gibi bir terör örgütüyle operasyona yollamaktır. ÖSO kimdir ya, kimdir bu çapulcu sürüsü, kimdir bu it sürüsü?" diyecek kadar çıldırmaktadır?
Kemal Kılıçdaroğlu şimdi çıkmış sanki Türk Ordusunu çok düşünüyormuş gibi, "Ordumuz ÖSO'nun ardına neden gizlenir? Biz bundan rahatsızız. İkisinin birlikte anılması da ağrıma gidiyor. Siz operasyon yapıyorsanız bunu kendi silahlı birliklerimizle yaparsınız. TSK yedek ordu gibi gösteriliyor." Açıklamasını yapmış…
Türk Ordusu'nun başına bomba yağdırdığı terör örgütü için "YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ÖSO hassasiyetini şimdi daha iyi anlıyorsunuz değil mi?
Yakalanan PKK'lı terörist bile yalvararak "Beni ÖSO'ye teslim etmeyin, Türk askerine verin" derken, CHP'nin de bu süreçte ÖSO'ya saldırması PKK'lı teröristlere yapılan bir avukatlık olsa gerek…
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli bunun farkında olarak "Zeytin Dalı Harekatı'nı akıllarınca sulandıracaklar ya, bir bakıyorsunuz ÖSO'ya kulp takıyorlar, bir bakıyorsunuz mücadeleyi kötülemek için hayal mahsulü iddialara bel bağlıyorlar. CHP, uçurumdan yuvarlanmak için hazırlığı yapmış, geri sayım düğmesine basmıştır. Yazık ki yazık!" ifadelerini kullanmıştır.
CHP niçin Türk ordusuna karşı terör eylemleri yapan PKK'ya karşı "it sürüleri" diyemiyor da, Türk Ordusu yanında PKK'ya karşı canını ortaya koyarak mücadele eden ÖSO'ye bunu diyor. Zaten tek başına bu soru bile CHP'nin niyetini açığa çıkaracaktır.
Türk Ordusu, Afrin'de PKK'nın başına bomba yağdırdıkça CHP'nin yüreği parçalanmaktadır.
"YPG'yi terör örgütü değil, vatanını seven oluşum" diyen Kemal Kılıçdaroğlu her YPG'li (PKK) öldürüldüğünde yanına Sezgin Tanrıkulu'nu, Eren Erdem'i, Tuncay Özkan'ı alıp gizli gizli ağlamıyorsa ne olayım!
CHP hangi konuya el atsa, kendi ihanetini açık etmektedir. ÖSO konusuna el atmaları da böyle olmuştur.
Geçmişte AKP'nin Suriye politikalarını çok sert şekilde eleştirmiş biri olarak Suriye'nin toprak bütünlüğünün sonuna kadar korunması gerektiğine inanıyorum. Geçmişte Suriye rejimini devirmek için atılan yanlış adımları hep vurguladım. Sırf Suriye rejimini devirmek için ÖSO benzerlerini silahlandırmanın yanlışlarına sık sık işaret ettim. Ama buradaki mesele Suriye rejimini devirmekten ziyade Türkiye'yi sözde Kürdistan kurmakla tehdit eden ABD/PKK işbirliğine karşı bir mücadele vardır. Şimdi ki mücadele aynı zamanda kendi toprak bütünlüğü tehlikede olan Suriye rejimini de rahatlatmaktadır.
ÖSO bu konuda Türk Ordusunun yanında PKK'ya karşı mücadele ederken, onlara "it sürüsü" diyerek saldırmak olsa olsa PKK borazanlığıdır.  ÖSO içinde Türkmen birlikler vardır. İşte bunlar Türk Ordusu yanında canını, kanını feda etmektedir. Aynı zamanda PKK'lı teröristleri "Dinsiz, imansız" gören Kürt kökenli ÖSO mensupları da PKK'lı teröristlere göz açtırmamaktadır.
CHP işte bu manzara karşısında da "Dinsiz, imansız" terör örgütü PKK'yı kendine yoldaş edinmiş, onu korumak için ÖSO üzerinden algı çalışması yapmaktadır.
ÖSO'ye "it sürüleri" diyen CHP'li Eren Erdem hadi çık, PKK'lı teröristler için de "İt sürüleri" ifadesini kullanda endamını görelim…
Suriye'de öldürülen PKK'lı teröristleri törenle karşılayan CHP milletvekilleri varken, ÖSO'ye karşı bu dilin altında neyin yattığını Türk milleti çok iyi anlamaktadır.
Türk Ordusu'nun yanında omuz veren ÖSO'yü mü, yoksa Türk Ordusuna kurşun atan PKK'lı teröristleri mi savunacağız?  CHP elbette Mehmetçiğe kurşun sıkanı tercih etmiştir.
Bize ÖSO masalları anlatmasınlar, onların PKK aşkı artık dillere destan olmuştur.

CHP İÇİN ÖSO BAHANE, PKK'YI SAVUNMA ŞAHANE!

30 Ocak 2018 Salı

Türkiye'den "Afrin Afrinlilerindir" mesajı.

, Afrin halkına yönelik 3 dilde hazırlanan bildirileri havadan dağıttı. Bildiride, bölgede bulunan terör örgütlerine karşı birlik çağrısı yapılırken, "Afrin Afrinlilerindir" mesajı verildi.

'nin terör örgütü PYD'ye Afrin'de başlattığı Zeytin Dalı Harekatı'nın 11. Günüde Türki Silahlı Kuvvetleri Afrin halkını operasyon hakkında bilgilendirdi.

"BESMELE" İLE BAŞLAYAN NOT

, Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) desteğiyle 20 Ocak'tan bu yana Afrin'de düzenlediği Zeytin Dalı Harekatı kapsamında bölge halkına yönelik Türkçe, Arapça ve Kürtçe hazırlanan bildirileri havadan attı.

TSK'nın, halka PKK/PYD ve DEAŞ terör örgütlerine karşı birlikte mücadele çağrısı yaptığı bildiriye "Besmele" ile başlandı.

"TERÖRİSTLERDEN UZAK DURUN. AFRİN, AFRİNLİLERİNDİR"

"Afrinli Kardeşlerimiz" diye hitap edilen bildiride, bölgede barış, huzur, güven ve refahın tesis edilmesi için birlikte çalışma çağrısında bulunuldu.


Bildiride, şu ifadelere yer verildi:
"Komşusuna silah çeken, camilerimizi yıkan, hain PKK/PYD/YPG ve DEAŞ'lı teröristlerin baskı ve zulmüne son verme zamanı. Teröristlerin evlatlarınızı kullanmalarına, sizi, hanenizi ve geleceğinizi çiğnemelerine izin vermeyin. Teröristlere 'dur' demenin zamanı geldi. Teröristlere karşı hep birlikte olalım. Teröristlerden uzak durun. Afrin, Afrinlilerindir. Allah'ın izniyle, Afrin'de barış, sağlık, huzur, güven ve bereket dolu günlere."

Muharrem İnce;den bomba açıklamalar! Seçileceğim;Kuşkum yok dedi;

CHP’nin 4 gün sonra yapacağı 36’ncı Olağan Kurultayı’nda Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun karşısına aday olan Yalova Milletvekili Muharrem İnce ‘Kuşkum yok, seçileceğim’ dedi ve ekledi: Bu rekabet değil, toplum ve Cumhuriyet’i düşünerek değişim ihtiyacı.
CHP'nin 3-4 Şubat'ta yapacağı 36'ncı Olağan Kurultayı'nda Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu karşısına aday olarak çıkan Yalova Milletvekili Muharrem İnce “Kuşkum yok, genel başkan seçileceğim'' dedi. SÖZCÜ'ye açıklamalarda bulunan İnce, “Bu kişisel bir yarış değil, ülkenin geleceği ile ilgili yenileşme talebi. Parti içi rekabet değil, toplumu, cumhuriyeti düşünerek değişim ihtiyacı'' diye konuştu. İnce, partiye üye olmayanları da kurultaya davet etti. SÖZCÜ'nün sorularını ise şöyle cevapladı:

KAZANMAK ZORUNDAYIZ

– Genel başkanlığa aday olmanızın gerekçeleri nedir?
Türkiye bir yol ayrımında. Ya kazanacağız ya da kaybedeceğiz. Bu kurultay Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu ve kişilerin kurultayı değil. Kurultayın delegeleri de sadece CHP'nin delegeleri değil, 80 milyonun ve Cumhuriyet'in delegeleri. Önümüzde üç seçim var. Kazanmak zorundayız. Mazeret üretme lüksümüz de yok. Türkiye'ye karşı sorumlu olan delegelerimizin ‘il başkanımız, belediye başkanımız böyle istedi' gibi gerekçeleri olamaz. Cumhuriyetimizin geleceği tehlikedeyse bizlerin hiçbir önemi yok. Bunun için kutuplaşmış bir Türkiye'de büyük uzlaşmayı gerçekleştirmek için adayım.

– Ülke için nasıl kaygılar taşıyorsunuz?

Birlikte yaşama arzusunu kaybetmek üzereyiz. Cumhuriyetçi, kamu anlayışı temelinde büyük uzlaşmayı yeniden kurmamız lazım. Bunun için de yenilenmek durumundayız. Zamanında yenilenemeyenlerin gereğini yapamayanların kaderi dağılmaktır, parçalanmaktır. Bu kaderi tersine çevirmek için ben adayım. Türkiyemizi, cumhuriyetimizi, demokrasimizi, özgürlüklerimizi yeniden kazanmak için hatalarımızı onarmak için ve daha iyisini yapmak için adayım.

– Mevcut Genel Başkan'dan farkınız ve iddianız ne olacak?

Sayın Genel Başkana teşekkür ediyorum yaptıkları için. Ama 1972'yi düşünmek lazım. 1972 Kurultayı'nda İsmet Paşa'ya oy vermeyen delegeler hiç tanınmayan Bülent Ecevit'e oy verdiler. İsmet Paşa'yı sevmiyorlar mıydı? Hayır, seviyorlardı ama partinin yenilenmesi gerekiyordu. Bunu başardı o günkü delegeler. Ecevit genel başkan oldu, CHP'yi de birinci parti yaptı. Bugün de CHP'nin yenilenmesi lazım. Yeni birinin gelmesi lazım. 17 ay sonra seçim var. 1972'de yapılanın aynısını şimdi de yapabiliriz.

50+1'İ ALABİLİRİZ

– Diğer hedeflerinizi nasıl ortaya koyuyorsunuz?
Kendimizi bileceğiz, kendi gücümüzü esas alacağız. Kendimize güveneceğiz. Birinci kural özgüveni yüksek bir CHP. “Başarabiliriz, yapabiliriz, 50+1'i alabiliriz” diyen bir CHP. Önce insan, önce emek, önce sol diyen bir parti olduğumuzu unutmayacağız. Cumhuriyetimizin kurucularına yapılan saldırılar karşısında sadece direnen olmayacağız, kazanan olacağız. Sorunlarımızı bilimsel verilerin ortaya koyduğu bilgiler ve etik ilkeleri temel alarak çözeceğiz. Bilim, kamu yararı ve hukuk esas olacak. Devlet işlerinde keyfiliğin ve imtiyazcılığın acımasız düşmanı olacağız.
– CHP için hedefiniz nelerdir?
‘Her yurttaş devletine eşit yakınlık ve eşit uzaklık mesafesindedir' mantığında olacağız. Katılımcı demokrasi için uğraşacağız. Demokrasimizi katılımcı temelde yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Türkiye'de ne istiyorsak partimizde de onu istiyoruz. Türkiye'de adalet istiyorsak partimizde de adalet olacak. “Türkiye'de yüzde 10 seçim barajı kaldırılmalı” diyorsak, kendi içimizde de yüzde 10 barajı olmayacak.
– Genel başkanlık ve iktidar hedefinde yol haritanız nedir?
Benim sloganım “Önce CHP'de değişim sonra Türkiye'de değişim. Önce CHP'de devrim sonra Türkiye'de devrim.” Laiklik demokrasimizin temelidir. Utangaç laiklerden olmayacağız. Laikliğin olmadığı bir yerde demokrasi olamaz. Yerinden yönetimi katılımcı demokrasinin temeli sayacağız. Mevcut ekonomik sorunlarımızı aşacağız. İnsani gelişmişlik ölçütü olmadan yapılacak kalkınmayı kabul etmiyoruz. Gelir dağılımını düzeltmek hedefimiz. Dolaylı vergilerin oranını gelişmiş ülkeler düzeyinde tutmak, tarımda yeniden kendine yeten bir ülke olmak, sattığı aldığından fazla olan bir ülke olmak, ekonominin aktörlerine hukuki güvenceler sağlamak, neo liberal ekonomik politikaların yerine kamu yararını öne çıkaran politikalar izlemek hedefimiz. Bunlar için adayım.
BAĞIMSIZ YARGI ŞART
– Yargı ve dış politika da öncelikli konularınız arasında mı?
Türkiye'de, büyük uzlaşmanın temeli olan bağımsız, hukukun üstünlüğüne göre hareket eden bir yargı düzeni kurulmalı. Hedefimiz bu olacak. İnsan haklarından taviz vermeyen, evrensel hukuk ilkelerini eksiksiz uygulayan, adaletine güvenilen ve adaletine sığınılan bir Türkiye… Türkiye'nin içeride ve dışarıda kendi çıkarlarını ‘barış' diyerek sağlayabileceğine inanıyorum. Türkiye'nin her bir tarafı ateş çemberi. Problemsiz komşumuz yok. Türkiye kendi güvenliğini meşru müdafaa içinde etkin biçimde sağlamalıdır. AB de bizim vazgeçilmezimizdir.
– Parti örgütü için farklı projeleriniz olacak mı?
Kendimizi değiştireceğiz. Karşı tarafa konuşmaktan çok kendimizi güçlendiren bir çaba içinde olacağız. Bize oy verenlerin de dahil olacağı, etkin bir örgütlenme ağı kuracağız. Karşı tarafın saldırıları karşısında kendimizi tepeden tırnağa bilgiyle donatmış olacağız. Dönüştürücü bir siyaset yapacağız. Mevcut kutuplaşma içinde sesimizi karşıdaki duysun diye olmadık işlere kalkışmayacağız. Partimize transfer dönemini kapatıp, katılımı sağlayacağız. Bizim kiminle bir kesişim kümemiz varsa onunla diyalog içinde olacağız. Bu kesişim kümesi Cumhuriyet, yolsuzluk ve yoksulluğa karşı olmak… Cumhuriyet'le sorunu olmayanlarla dayanışmamızı güçlendireceğiz. AKP'ye karşı söylem geliştiren örgütlenmeleri yaratacağız. Aydınlarımızla buluşacağız. Bilimden, bilgiden, teknolojiden daha fazla yararlanan bir parti olacağız.

Bu CHP'nin değil milletin kurultayı

– Bu kurultay sadece CHP üyelerinin kurultayı değil, 80 milyonun kurultayıdır. Onun için parti üyesi olmayanlar da başka partilere üye olanlar da davetlidir. 80 milyon davetlidir. Gönlü Cumhuriyet'ten yana olan, ülkenin geleceğinden kaygı duyan, 2019'dan sonra başımıza felaketlerin gelebileceğini öngören başka siyasi parti mensupları dahil herkesin kurultayıdır. Onun için herkesi yapılacak kurultaya davet ediyorum. Ankara sokaklarının Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi insan seliyle birlikte değişim rüzgarını estirmeleri gerekiyor. Bu kurultay delegelerinin vicdanlarında yer bulacaktır. Sokaktaki değişim talebinin kurultaya da yansıyacağına inanıyorum. Genel başkan seçileceğimden de hiç kuşku duymuyorum.

Delegeler özgürdür baskılara son verir

– Genel Başkanımızı ayrı yanındakileri ayrı değerlendiriyorum. Kraldan fazla kralcılar olduğunu görüyorum. Bu kişilerin kurultayda ne yapacaklarını göreceğiz. Delegelere baskı yaptıklarını biliyoruz. Kurultay delegesi özgür iradelidir. Toplu imza törenleri yapılamaz. Göreceğiz kaç imza alacaklar, kaç oy olacaklar. Yanındaki yardımcılarının, Genel Başkan'a büyük kötülük yaptıklarını düşünüyorum. Geçen kurultayda Kılıçdaroğlu 940 imza almış ama 700 kadar oy aldı. 200 kişi imza vermesine rağmen oy vermedi. Bu sefer 950 imza alıp 550 oy alırsa o yardımcıları nasıl insanların yüzüne bakacaklar. Sayın Genel Başkan buna engel olmalı. 150-200 imza ile aday olunur. Zaten ben genel başkan olduğumda ilk hedefim imza rezaletini kaldırmak olacak.

Adında adalet var yarışta adalet yok

– Kurultayın adı ‘adalet ve cesaret'. Ama yarışırken maalesef adalet yok. Yüzde 10 barajı var partide… Recep Tayyip Erdoğan devletin imkanlarıyla seçime giriyor diye eleştiriyoruz. Partinin imkanları ile seçime girenler ne olacak? Ben genel başkan olduğumda kurultay sürecine girildiğinde genel merkezden ayrılacağım. Bir genel başkan vekiline bırakacağım. Genel merkezin hiçbir olanağını kullanmayacağım, hiçbir ilde toplu imza töreni yapılmayacak. Genel başkana karşı toplu imzalar olabilir ama destek için olamaz.

Atatürk ile sorunu olmayanla çalışırım

– Benim listemde Cumhuriyet ve Atatürk ile sorunu olmayan herkes olacak. Gençlik kollarından beri siyaset yapıyorum. CHP'de farklı bakış açıları olabilir, kendini daha solda tanımlayan arkadaşlarımız olabilir, olmalıdır. Ben ilkeli bir siyasetten yanayım. Değişim olmazsa sonuçları vahim. Düşünmek bile istemiyorum. Sokaktaki ruhun sandığa yansıyacağını hissediyorum. Değişim olmazsa umutsuzluk olacak. Kampanyalarda çok zorlanacağız. Ülkenin geleceği ile ilgili yenileşme talebi bu. Parti içi bir rekabet değil. Toplumu, cumhuriyeti düşünerek değişim ihtiyacının olduğunu söylüyorum.

Siyaset, kurulu bir ilke ile yapılmalıdır

– Dokunulmazlıklar konusunda CHP'nin tavrını beğenmiyorum. Ben ‘Hayır' oyu verdim. Siyaset yapma biçimim bir ilke üzerine kuruludur. Günübirlik değildir. CHP yönetimi ‘Evet' oyu verdi. Çünkü HDP ‘hayır' diyordu. Hayır dersek HDP ile aynı çizgiye düşeriz diye korktular. Böyle bir siyaset yapma biçimi yok. Siyaset ilke üzerine yapılır. HDP ‘Ay bir uydudur' diyorsa, ‘hayır Ay gezegen' mi diyeceğiz. Böyle siyaset yapılmaz…
KUTUPLAŞAN TÜRKİYE YERİNE BİRLİK BERABERLİK Arkadaşımız Başak Kaya ile bir araya gelen CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, genel başkan seçilirse hedeflerini açıkladı... Türkiye'nin kutuplaştığını ve bunun bitmesi gerektiğini belirten İnce, “Birlikte yaşama arzusunu kaybettik. Cumhuriyetçi, kamu anlayışı temelinde büyük uzlaşmayı yeniden kuracağız” dedi.
KUTUPLAŞAN TÜRKİYE YERİNE BİRLİK BERABERLİK
Arkadaşımız Başak Kaya ile bir araya gelen CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, genel başkan seçilirse hedeflerini açıkladı… Türkiye'nin kutuplaştığını ve bunun bitmesi gerektiğini belirten İnce, “Birlikte yaşama arzusunu kaybettik. Cumhuriyetçi, kamu anlayışı temelinde büyük uzlaşmayı yeniden kuracağız” dedi.

Oy alabilmek için Erdoğan ile Gül kavgasını bekleyemeyiz!

Mevcut yönetim insan kaynağını etkin kullanamıyor. 100'ün üzerinde genel başkan yardımcısı değişti. Görevlendirmeler, yönlendirmeler yanlış. Denetleme yanlış. Dünyanın hiçbir yerinde bir siyasi partide bu kadar çok MYK üyesi değişmemiştir. İkinci büyük yanlış ise hedefe yönelik kararlılık sorunu var. Ortaya bir iddia atıyoruz. O iddiayı takip etmiyoruz. ‘Yolsuzluk belgesi' diyoruz orada kalıyor. Sonuca ulaştıramıyorlar. ‘Adalet Yürüyüşü' diyoruz, sonucu yok. Bırakıyoruz orada. Konjonktüre göre davranılıyor. Kendi gündeminin partisi olamıyor ve ortaya koyduğu bir iddiayı sonuçlandıramıyor, terk ediyor. Anlatmada da problem var. İkna siyasetin en klasik yöntemidir. Ancak bu yöntem medya araçları üzerinden ve özel durumlarda çok etkilidir. İnsanlarla diyaloğu, etkileşimi esas alan bir ilişki içinde olmalıyız. Yani anlatmak ikna etmek yerine kendimiz olmalıyız. İlkelerimiz bir bütündür. Karşı tarafın hatalarına bel bağlıyoruz.
BU DÜZENİ YIKMALIYIZ
Bu doğru değil. Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül kavga etsin, biz de elimizi ovuşturalım. Bu siyaset anlayışı doğru değil. Kurultay delegeleri beni seçsin, ben kurultay delegeleri aday yapayım. Bu düzeni yıkmalıyız ve partide devrim yapmalıyız. Genel merkez çalışanı kurultay delegesi olabilir mi? Bir genel başkan yardımcısının ilçe belediye başkanlığını istemesini anlamıyorum. Hedefi bakanlık olmalı. Partiye yönelik ideolojik saldırılar var. Bize “PKK'lı, FETÖ'cü, kafatasçı, faşist” diyebiliyorlar. Mantık açısından zaten hepsinin birden söylenebilmesi mümkün değil ama bunlara yeterli cevap verilemiyor. Bekliyoruz Erdoğan ile Gül kavga etsin, biz de oy alalım diye. İdeolojik ve siyasal mücadeleyi küçümseme ve partinin davası yokmuş gibi davranmak yanlış. Farklılıklara saygıyı, bütünleşmeyi öne çıkarmayı, olayları-gelişmeleri partinin temel ilkeleri etrafında yorumlamayı yapabilmeliyiz.

Beştepe için adayı üyelerle seçeceğiz

– Cumhurbaşkanı adayımızı genel başkanın iki dudağı arasına bırakamayız. Kurultaya sunulmak üzere önerge hazırladım. İmzaya açacağım. Adayımızı üyelerimizle birlikte seçeceğiz. Türkiye için nasıl bir demokrasi istiyorsak, partimizde de bu demokrasiyi gerçekleştireceğiz. Aday belirleme yöntemleri bulunur. Örneğin kurultay delegeleri adayları ikiye düşürür, sonra üyelere sorulabilir. Ben grup başkanvekiliydim, cumhurbaşkanı adayımızı televizyondan öğrendim. Bu doğru değil. Katılımcılığı esas almalıyız. 1 milyon 200 bin üye ile sağlıklı sonuç alacağımızı düşünüyorum.

ABD'den çok konuşulacak PKK/PYD raporu!

ABD'li Ortadoğu analistleri Andrew Self ve Jared Ferris tarafından kaleme alınan makalede, terör örgütü PKK ile PYD arasındaki bağ, çatışmalarda ölen teröristlere ait veriler üzerinden belgelerle ortaya konuldu.

ABD'li analistler, "Çatışma kaybı verileri HPG, PJAK ve YPG'nin silahlı unsurları arasında, emir ve komuta birliği olmadan elde edilemeyecek yüksek düzeyde bir askeri koordinasyon var" tespitine yer verdikleri makalede, "PJAK ve PYD sadece bir bağlı unsur ya da yan örgüt değil, aynı zamanda PKK'nın ayrılmaz birer parçasıdır" vurgusu yaptı.
''ÖLÜ İNSANLAR YALAN SÖYLEMEZ''
Türkiye ve Ortadoğu üzerine çalışmaları bulunan Andrew Self ile Suriye ve devlet dışı aktörler konusunda çalışmalar yapan Jared Ferris, "Ölü İnsanlar Yalan Söylemez: PKK'nın Bölgesel Kılıf Oyununu Açığa Çıkarmak İçin Ölü Dataları Kullanmak" başlığıyla kaleme aldıkları makalede, PKK'nın PYD ile ilişkisini verilerden yola çıkarak, gözler önüne serdi.
TERÖRİST TRANSFERİNİ BELGELER NİTELİKTE
PKK ve kendisine bağlı unsurlar arasındaki ilişkileri ve tarafların örgütsel düzeylerde zaman içerisinde nasıl etkileşime girdiğini inceleyen ABD'li analistler, PKK, PJAK ya da YPG'li 2 bin 500'den fazla teröristin ölüm verisini kullandı.
Çatışmada öldürülen teröristlere ait veriler başta olmak üzere ABD Hazine Bakanlığının PJAK analizi, Uluslararası Kriz Grubu'nun YPG raporu, üst düzey Türk askeri yetkililerle görüşmeler, Kandil'e giden gazeteciler ve araştırmacıların saha gözlemleri ve raporlarından faydalanılarak kaleme alınan makale, örgütler arasındaki terörist transferini de belgeler nitelikte.
BİRBİRİNDEN FARKLI DEĞİLLER
PKK ile bölgedeki bağlı unsurları arasında karşılıklı olarak destekleyici bir ilişki olduğuna dair kanıtlar sunan makale, tüm bu örgütlerin birbirinden farklı olduğuna dair iddiaların doğruluğunu da tartışmaya açıyor.
2 BİN MİLTANI SURİYE'YE GÖNDERDİLER
PKK, PYD ve PJAK'ın Suriye'deki iç savaşın başlamasına verdiği tepkinin bu örgütlerin Kandil'den yönetildiğine ve PKK ile aralarında stratejik bir fark olmadığına dair en kuvvetli kanıtı sunduğuna yer verilen makalede, şu ifadeler kullanıldı:
"2011 yılının Mart ayında Suriye'de protestoların başlamasından hemen sonra nisan ayında Suriye'ye dönen Salih Müslim, siyasi ve askeri faaliyetlere hemen başlamıştır. Birçok kaynak, PKK'nın bu esnada PYD'nin silahlı kanadı YPG'nin kuruluşuna destek vermek üzere bin hatta iki bin militanını Suriye'ye gönderdiği konusunda hemfikirdir.
DERİK, YPG'DEN ÖNCE PKK'NIN KURUCU ÜYESİYDİ
YPG'nin kurucu komutanı Khebat Derik de bu militanlar arasında yer almıştır. Kendisi YPG'den önce PKK'nın kurucu üyesi ve kıdemli bir komutanı olarak bilinmektedir.
PYD İNKAR ETSE DE GERÇEK ORTADA
PYD her ne kadar PKK militanlarının Suriye'ye gönderildiğini inkar etse de çatışmada ölüm verilerindeki iki gösterge, bir grup PKK'lının Suriye'ye gönderildiğini doğrulamaktadır."
RAKAMLAR HER ŞEYİ ORTAYA KOYUYOR
Makalede, PJAK'ın kuruluşunda olduğu gibi HPG kayıplarındaki Suriyelilerin oranının 2010'da yüzde 14'ten 2011'de yüzde 9'a gerileyerek son 10 yılın en büyük düşüşünü sergilemiş ve iç savaş öncesi ortalama oran olan yüzde 16'dan, 2011'den 2015'e yüzde 9'a kadar düşmek suretiyle neredeyse yarı yarıya azaldığı ifade edilerek, şu görüşlere yer verildi:
"Aynı zamanda PJAK, İran cephesinde ateşkes çağrısında bulunmasının ardından HPG kayıpları arasında İranlıların oranı yüzde 4 artmış ve 2011'den 2015'e kadar ölen İranlıların sayısı neredeyse 2001-2010 arasındaki toplama ulaşmıştır. Bu rakamlar, PKK'nın YPG'nin çekirdek kadrosunu oluşturmak maksadıyla Suriyeli militanları Suriye'ye gönderdiği iddialarını desteklemektedir.
KAYIPLARI 'HPG' OLARAK DUYURDULAR
Suriye cephesinde terörist ihtiyacı hisseden PKK, PJAK'ın kuruluşundaki modeli takip ederek, çoğunlukla Suriyelilerden oluşan bir çekirdek kadroyu YPG birliklerini desteklemek üzere Suriye'ye yollamıştır.
Bu esnada, Türkiye cephesinde artan askeri baskıyla karşılaşan PKK, YRK bünyesindeki birimlerini HPG saflarına çekmiş ve kayıpları HPG kayıpları olarak duyurmuştur. Bu istatistiksel yükselişin Suriyelilerin azalmasıyla mı yoksa İranlıların artmasıyla mı alakalı olduğu konusunda belirsizliğe rağmen iki faktörün de etkili olduğu düşünülmektedir."
PKK İLE BAĞLANTILARINI ÖRTMEK İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPIYORLAR
Makalede, Uluslararası Kriz Grubunun Kandil'deki PKK sözde lider kadrosunun YPG üzerinde sözünün geçtiği ve YPG'nin kendi kıdemli kadrosunun "Kandil'de eğitim görmüş, Türkiye'de çatışmış ve hatta Türkçe konuşan Suriye vatandaşı PKK'lı teröristlerden oluştuğu" tespiti paylaşılarak, "PYD ve YPG, PKK ile olan bağlantılarını örtmek üzere elinden geleni yapmaktadır. Bunun sebeplerinden birincisi, kendilerine olan uluslararası ve bölgesel desteği devam ettirmek; ikincisi ise Suriyeli kimliğini benimseyerek tabanlarını PKK destekçilerinin ötesinde de genişletebilmektir. PKK'nın adı 1990'larda kirlendiği için PYD kendini hakiki bir Suriyeli Kürt partisi olarak sunmak istemektedir." bilgisine yer verildi.
HİÇ BİR ÇATIŞMA KAYBI DUYURUNDA BULUNULMADI
DEAŞ'ın Ayn el-Arap bölgesine yönelmesinin ardından PKK'nın 2014'ün Eylül ayında açıkça bu bölgede YPG'yi desteklemek üzere Kandil'den 400 terörist gönderdiğinin vurgulandığı makalede, şunlar kaydedildi:
"Bunun yanı sıra YPG'nin çağrısı üzerine onlarca Türkiye vatandaşı Kürt'ün de sınırı geçip Ayn el-Arap'a gittiği tahmin edilmektedir. PKK'nın Ayn el-Arap'a yüzlerce mensubunu göndermesine rağmen, HPG Ayn el-Arap'ta gerçekleşen hiçbir çatışma kaybı duyurusunda bulunmamıştır. Bunun yerine Ayn el-Arap'taki kayıpların duyurusu YPG tarafından yapılmıştır. Dahası, PKK Suriye'ye eylülden önce militan göndermediğini açıklamakla birlikte Suriyeli olmayan çatışma kayıplarının yaklaşık yüzde 20'si temmuz ve ağustos aylarında gerçekleşmiştir. Bu durum, PYD'nin inkarına rağmen Suriye kökenli olmayan PKK militanlarının Ayn el-Arap kuşatmasından önce de bölgede bulunduğunu göstermektedir. Görüleceği üzere, bu olayda da PKK, bilinçli bir şekilde Türkiye dışındaki faaliyetlerini ve PYD-YPG ile yapısal bağlantısını karartmaya çalışmaktadır."
PKK'LI TERÖRİSTİ KANDİL'DEKİLER SURİYE'YE GÖNDERDİ
Terörist Arzu Adıgüzel vakasının PKK'nın Suriye'deki müdahalesini ve bunu gizleme girişimlerini gözler önüne serdiğine yer verilen makalede, şu ifadeler kullanıldı:
"Yivan Amed kod adlı Adıgüzel, Diyarbakır'da doğmuş bir YPG mensubudur. 14 Ağustos 2014'te Adıgüzel'in ölümü YPG tarafından duyurulmuştur. YPG'nin duyurusuna göre, Adıgüzel 17 Şubat 2011'de, yani PYD'nin Suriye'ye dönüp YPG birliklerini kurmasından birkaç ay önce Diyarbakır'da YPG saflarına katılmıştır. Diyarbakır'daki yerel medya, Adıgüzel'in hikayesiyle birlikte resimlerine de yer vermiştir. Adıgüzel bu resimlerde YPG/YPJ üniforması ve flamasıyla değil HPG flaması, üniforması ve Öcalan posteriyle birlikte poz vermektedir. Ayrıca kendisi Türkiye'de, YPG'nin katılım ofisleri olmadığı halde ve hatta YPG'nin kuruluşundan dahi önce örgüte katılan yegane örgüt mensubu değildir.
Esasında, YPG'nin çatışma kaybı duyurularına göre biri 1994'te ve biri de 1995'te olmak üzere, yani kuruluşundan yıllar önce dahi örgüte katılmış Suriyeli YPG mensupları mevcuttur. Suriyeli ya da Türkiyeli Kürtlerin PYD'nin Suriye'ye dönüşünden önce YPG'ye katılması gibi bir şeyin söz konusu olması hayli imkan dışıdır, zira ortada katılacak bir YPG mevcut değildir. En muhtemel senaryo, Adıgüzel'in HPG'ye katılması ve Kandil'deki lider kadro tarafından YPG saflarında çatışmak üzere Suriye'ye gönderilmesidir. Bu bakımdan, PYD ve YPG'nin PKK'dan özerklik iddiaları çelişkiye düşmektedir."
''YAN ÖRGÜT DEĞİL PKK'NIN AYRILMAZ BİR PARÇASIDIR''
Makalenin sonuç bölümünde, geçmişine bakıldığında PKK'nın bölgede kendine bağlı unsurlar kurmasının sır olmadığı vurgulanarak, şu görüşler ve tespitlere yer verildi:
"PKK'nın kardeş yapılanmalarındaki mensuplarını, Türkiye ile mücadelesi bağlamında HPG saflarına geri getirmesi gözden kaçan önemli bir husustur. Bu bağlamda, son dönemde YPG'nin sayı ve kabiliyetlerindeki artış, 2012'deki ateşkesle birlikte Türkiye'nin askeri baskısından azade bir şekilde Suriye'ye yönelen PKK'nın, YPG ile birlikte güçleneceği ve tekrar Türkiye'ye saldıracağı yönündeki endişelere haklılık kazandırmaktadır. Çatışma kaybı verileri HPG, PJAK ve YPG'nin silahlı unsurları arasında emir ve komuta birliği olmadan elde edilemeyecek yüksek düzeyde bir askeri koordinasyonun var olduğunu göstermektedir. PJAK ve PYD sadece bir bağlı unsur ya da yan örgüt değil, aynı zamanda PKK’nın ayrılmaz birer parçasıdır.
''AMERİKA TEHLİKELİ BİR AKTÖRLE İŞBİRLİĞİ KURMUŞTUR''
Çatışma kaybı verileri, PKK'nın stratejik ve operasyonel yekpareliğini korurken isim değişiklikleri yoluyla bir 'bul karayı al parayı' peşinde olduğunu açığa çıkarmaktadır. Amerika, DEAŞ ve Esad rejimi ile mücadelesinde çaresiz bir şekilde stratejik ortak ararken tehlikeli bir aktörle işbirliği kurmuştur. ABD, PJAK'ı PKK kontrolü altında bir örgüt olarak tanıyıp yaptırımlara tabi tutarken, ayrı bir örgüt olarak gördüğü PYD'ye askeri destek sağlamaktadır. Amerika'nın PYD'nin gerçek karakterinden ne kadar haberdar olduğu ya da isim değişikliklerinin getirdiği anlam karmaşasını benimsemeye nereye kadar razı olacağı belirsizliğini korumaktadır.
''HER ŞEY ORTADA, TERÖR ÖRGÜTÜNÜ DESTEKLİYOR''
PKK'nın Suriye'ye çok yakından müdahil olduğu açık seçik ortadadır. PKK ile işbirliği yapmak için verilen stratejik kararın ABD'nin yararına olup olmadığı politika yapıcıların takdirindedir ve bu makalenin kapsamı dışındadır. Ancak bununla birlikte, ABD'nin farkında olması gereken gerçek şudur ki eğer Suriye'de PYD ile askeri alanda işbirliği yapmaya devam edecekse, uzun süredir terör örgütü listesinde yer alan bir örgütü, yani PKK'yı desteklediğinin bilincinde olması gerektiğidir."

Rusya ve ABD'nin Suriye'deki varlık sebebi nedir?

Tamer Ashraf
Suriye terör bataklığına dönerken yayılan mikrobun teşhisinde zorlanıyoruz.
Bu topraklarda sahnede; kan var, kin, var, ihanet var, entrika var, insanlık ayıbı var, ama bu oyununu kuran siluet karanlık perdenin arkasındadır…

Suriye'de ana aktör Rusya ve ABD gözükürken, Alman, İngiliz, Fransız siyasetçilerin Aktörlere sufle yapan çıkışları ve Esad rejiminin tutarsızlığı Suriye eksenli gizli bir arka planın varlığını düşündürüyor.

Sayın Erdoğan ile Başkan Trump'ın telefon görüşmesi sonrasında ABD tarafından yapılan farklı açıklama ABD'nin Suriye ekseninde farklı bir algı yaymak istediğini gösteriyor…
Erdoğan'ın PYD-YPG ye "Silah desteğine son verin" çağrısı duymayan Trump'ın "Afrin operasyonunda Türk ve Amerikan güçleri arasında çatışma ihtimalini önlemek için Türkiye'nin ihtiyatlı davranmasını" istemesi şüphe doğuruyor.
ABD bir taraftan Türkiye'ye şirinlik, PYD ye himayecilik yapma cinliğindedir.

Türk silahlı kuvvetleri Suriye'de teröristlere karşı bir operasyon yaparken ABD ni bir çatışma ihtimalinden bahsetmesi kimi korumaya çalıştıkları noktasında fikir veriyor…

ABD ve Türk askeri ne olacakta bir çatışma içine girecek acaba?
ABD Suriye'de istikrar vaat ederken, terör odaklarına operasyon yapan TSK ile bir çatışma ihtimalinden neden söz ediyor?
ABD orada kimi koruyacaktır?

Rusya ve ABD'nin Suriye'deki varlık sebebi nedir?

Rusya sessizdir…
Rusya rejimin arkasında gözükse de, Amerika'nın karşısında da değil…

Denklem karmaşıktır…
Mesela; Tom Bossert'in "ABD'nin Afrin'de güvenli bir bölge oluşturulması" önerisini tekrarlaması ve "Ankara'nın Afrin'den çekilmesini tercih ettiklerini" söylemesi hangi sorunu çözecektir…
Bu sözlerin gerilimi düşürmek için söylenmiş "gaz alma" söylemi olması kuvvetle muhtemeldir.
Bu şüphe Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlit Çavuşoğlu tarafından da duyuluyor olacak ki; Önce Amerika "güveni tazeleyecek adımlar atmalı" diye ihtiyatlı davranmıştır.

Türk Dış işleri Bakanının ihtiyatlı davranması yerinde ve gerçekçi bir yaklaşımdır.

Çünkü Suriye bataklığında gelişen olaylar Türkiye'yi hedef alan yaklaşımlardır…
Daha iç savaşın ilk günlerinde Esad ani bir karala Suriye'nin kuzeyini Kürt guruplara terk etmesini sırrı henüz çözülememiştir.
Esad bu bölgeye Kürt gurupların yerleşmesine neden izin vermiştir?
ABD ve Rusya bu karadan önceden haberdar olmuş mudur?

Suriye meselesinde kırılma noktası olan Kobani ve Rakka vakası henüz hafızalardadır.
Rakka ve Kobani'de bulunan İŞİD unsurları PYD/YPG gelince çatışmadan teslim etmiş ve adeta el sallanarak yolcu edilmişlerdi…

Merak ettiğim mesele şu; ABD ve Rusya'nın ortak düşmanı İŞİD ise Himaye ettikleri PYD ve YPG İŞİD unsurları ile neden çatışmadan Al gülüm-Ver Gülüm oyunu oynamaktadır?

PYD ye hamilik yapan ABD ile PYD'nin topraklarındaki faaliyetine izin veren Rusya arasında eğer bir uzlaşma yok ise, Ortak düşman dedikleri İŞİD ile PYD arasındaki bariz ilişkinin nedeni nedir?

Suriye'de Rusya-ABD ve Esad arasında bir ittifak sağlanmış ve rol paylaşımı yapılmış ise Terör unsurları hangi amaca hizmet için o bölgede virüs gibi yayılmaktadır?
Batı medyasının PKK'dan "Suriye Kürtleri" olarak söz etmesi, PKK'nın terör örgütü olduğunun algı ile gizlenmesi şüpheleri derinleştirmektedir.

ABD'nin Fırat'ın iki yakasına ve  Afrin'e yerleşen PYD/YPG unsurları kalıcı olmasını istemesi ve Esad'ın dostu Rusya'nın duruma sessiz kalması tesadüf değildir.
Kürt unsurlarının oralarda kalmaları konusunda ABD-RUSYA ve Esad tarafında bir mutabakatın olması muhtemeldir.
Zaten RUSYA ve ABD'nin anlaştığı yönündeki şüpheler de bu tezlerden kaynaklanıyor.
Bir taraftan Suriye'nin toprak bütünlüğünden söz eden ABD ve Rusya'nı o bölgeleri Kürt terör guruplarının yerleşmesi adına korumaya çalışması çelişkili bir denklemdir.

ABD DEAŞ'la mücadele teziyle Suriye'de kalmayı sürdürürken ve onunla savaşmak yerine "Türkiye'ye karşı PYD/PKK'ya silah desteği" vermeyi sürdürüyor…
ABD ve Rusya gerçekten DEAŞ ile mücadele ediyor ise, DEAŞ'lı teröristlerin Afrin'de TSK ve ÖSÖ ye karşı savaşmaları için serbest bırakılmasına ne demektedir?

 Bu durumda plan başka oyun büyük diye düşünmekten başka seçenek kalmıyor.
Oyunun Türkiye'ye karşı oynandığından şüphe yoktur.
Afrin'den Amanos üzerinden teröristlerin sızdığını bilinmesine rağmen,PYD koruyucularının "PKK da orada kalsın" anlamına gelecek açıklamalar yapması oyunun Türkiye'ye karşı oynandığını gösteriyor.

Oyunun büyük ve komplike olması karşısında sınır güvenliği için yapılan Zeytin dalı Operasyonu'nun meşruiyeti artık tartışılmazdır…
Bazı çevrelerin masum kavramları kullanarak başlattığı algı operasyonuna dikkat etmek lazım.
Avrupa'da yayılmak istenen algı operasyonuna içimizdekilerin alet olması ülkeye ihanettir…

ZOR DENKLEM…
KÖŞE YAZILARI / 2018-01-27 09:22:53MUSTAFA ERTEKİN - ORTADOĞU GAZETESİ

Afrin'de Siviller Vuruluyor yalanı

"Afrin operasyonunda siviller vuruluyor" yalanına TSK, "Terör örgütü ve yandaşları tarafından kasıtlı yayın yapılıyor." diyerek tepki gösterdi.


TSK'dan Afrin'e Zeytin Dalı Harekatı'yla ilgili açıklama yapıldı. Açıklamada, "Hava kuvvetlerimizce napalm, kimyasal, biyolojik ve benzeri yasaklanmış mühimmatlar kullanılmamaktadır." denildi.

TSK'dan yapılan yeni açıklama şöyle:

"MEŞRU MÜDAFAA ÇERÇEVESİNDE İCRA EDİLİYOR"


Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla, Suriye'nin kuzeybatısında Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ'a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek ve dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak üzere, 20 Ocak 2018 saat 17.00'den itibaren "Zeytin Dalı Harekâtı" başlatılmıştır.


Harekat, ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları, BMGK'nin terörle mücadeleye yönelik özellikle 1624 (2005), 2170 (2014) ve 2178 (2014) sayılı kararları ve BM sözleşmesinin 51'inci maddesinde yer alan Meşru Müdafaa Hakkı çerçevesinde, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılı olarak icra edilmektedir.

"TERÖR ÖRGÜTÜ VE YANDAŞLARI KASITLI YAYIN YAPIYOR"



Bununla birlikte, bir süredir harekatın meşruiyetinin sorgulanmasını hedefleyen dezenformasyona yönelik kasıtlı bazı yayın ve faaliyetler görülmektedir. Yalana ve iftiraya dayalı bu girişimlerin terör örgütleri ve yandaşları tarafından yapıldığı, yaptırıldığı açıktır. 

Bu yayınların amacı da tamamen meşru zeminlerde şeffaf bir şekilde yürütülmekte olan harekata gölge düşürmektir. Bunlara itibar edilmemelidir.

Harekatın planlama ve icrasında sadece teröristler ve bunlara ait barınak, sığınak, mevzii, silah, araç ve gereçler hedef alınmakta olup, sivil/masum kişilerin ve çevrenin zarar görmemesi için her türlü dikkat ve hassasiyet gösterilmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından her zaman olduğu gibi Zeytin Dalı Harekatında da sadece teröristler hedef alınmaktadır. Sivil/masum insanlar kesinlikle hedef alınmamaktadır.


"DİNİ VE KÜLTÜREL YAPILAR VE TARİHİ ESERLER HEDEFİMİZDE YOK"


  Aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarınca harekatın başlangıcından itibaren, harekat alanında bulunan dini ve kültürel yapılar, tarihi eserler ve arkeolojik kalıntılar ve kamu yararına faaliyet gösteren tesisler de kesinlikle hedeflerimiz arasında bulunmamaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ateş altına alınan hedeflerin tamamı kayıt altında bulunmaktadır. Bu çerçevede Türk Silahlı Kuvvetlerince sivillere olduğu kadar çevreye de zarar verilmemesi için azami dikkat ve hassasiyet gösterilmektedir.

"KİMYASAL, BİYOLOJİK GİBİ YASAKLANMIŞ SİLAHLAR KULLANILMIYOR"


Bu hususlara ilave olarak, Hava Kuvvetlerimiz tarafından, napalm, kimyasal, biyolojik ve benzeri, uluslararası hukuk ve anlaşmalar tarafından yasaklanmış mühimmat kullanılmamaktadır. 

Bu tür mühimmat Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunmamaktadır. Kara ateş destek vasıtalarımız da aynı esaslarla hareket etmektedir.


Zeytin Dalı Harekatı bölgede barış ve istikrarı sağlamak üzere tamamen ve sadece DEAŞ dahil tüm teröristlere karşı, ahlaki değerler ve uluslarası hukuk kuralları esas alınarak azim ve kararlılıkla başarılı bir şekilde sürdürülmektedir.

BBC Zeytin Dalı Harekatı'nı karalamaya başladı

TSK'nın Afrin'de teröristlere yönelik düzenlediği operasyonlara karşı kötü bir algı oluşturmaya çalışan İngilizler, tarihi eserlerin vurulduğunu savunuyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Zeytin Dalı Harekatı ile teröristlere darbe üstüne darbe vurmasının dünyadaki etkileri sürüyor.
Türkiye sınırında oluşturulmak istenen terör hattına engel olan TSK'nın operasyonlarını durduramayan İngilizler, medyayı kullanarak algı çalışmasına başladı.

TAPINAK VURULUYOR YALANI

Ülkede yayın yapan BBC'de ekrana gelen haberde; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgede yaptığı hava operasyonları kapsamında tarihi eserlerin de hedef alındığı ifade edildi.
BBC Zeytin Dalı Harekatı'nı karalamaya başladı

TARİHİ ESERLER AVRUPA'YA TAŞINSIN İSTİYORLAR

Terör örgütü DEAŞ'ın bölgede müzeleri imha etmesine, YPG'li teröristlerin de tarihi eserleri kaçırarak Avrupa'ya satmasıyla ilgili tek bir haber yapmayan BBC, Zeytin Dalı Harekatı'nı karalamak için böyle bir habere imza attı.

TSK'NIN AÇIKLAMASI

Konuyla ilgili TSK'dan yapılan açıklamada, "Harekat alanında bulunan dini ve kültürel yapılar, tarihi eserler ve arkeolojik kalıntılar ile kamu yararına faaliyet gösteren tesisler de kesinlikle Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının hedefleri arasında bulunmamaktadır." ifadelerine yer verilmişti.

Erdoğan'dan CENTCOM'a cevap

Erdoğan'dan CENTCOM'a cevap

Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu. Konuşmasında CENTCOM'dan dün yapılan açıklamaya yanıt verdi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de yürütülen operasyonun amacını tekrar hatırlatırken ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı CENTCOM'un dünkü "ABD askerlerinin Menbiç'ten çekilmeyeceği" yönündeki açıklamasını da cevaplamış oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:


"KİMSENİN TOPRAĞINDA GÖZÜMÜZ YOK"


"Allah biliyor ki, bizim niyetimiz halistir. Biz kendi ülkemizin ve milletimizin huzuru, refahı için değil, aynı zamanda komşularımızdan başlayarak, tüm kardeşlerimizin, dostlarımızın, mağdurların esenliği için bu mücadeleyi veriyoruz. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok.

"3 BUÇUK MİLYON SURİYELİ EVİNE GÜVENLE DÖNENE KADAR DURMAK YOK"


Bıçak kemiğe dayanana kadar sabretmemizin nedeni 6-7 yıldır bu oldu. Bu noktadan sonra artık gözümüz kimseyi görmez. Sınırlarımızdaki terör tehdidi tamamen ortadan kalkana, halen ülkemizde bulunan üç buçuk milyona yakın Suriyeli kardeşlerimiz kendi evlerine güven içinde dönene kadar durmayacağız. Teröristlerin bulundukları yerleri boşaltıp boşaltmamak orada bulunanların bileceği iştir.

"YANLARINDA KİM OLDUĞUNA BAKMAYIZ"


Biz öyle alavere dalavereyle değil, açıkça ilan ettiğimiz şekilde, yanlarında kimin olup olmadığına bakmaksızın teröristlerin üzerine gitmeye devam edeceğiz."

Pentagon'dan çok konuşulacak YPG açıklaması

Pentagon başta olmak üzere ABD kurumları, Afrin'deki PYD/PKK unsurlarının ABD öncülüğündeki koalisyon ile ilişkili olmadığını ve ABD'nin Afrin'deki gruplara askeri destek vermediğini ifade ediyor. Ayrıca Pentagon, DEAŞ karşıtı operasyonlardan ayrılıp Afrin'de PYD/PKK saflarında savaşmaya giden gruplara ABD'nin desteğini kaybedecekleri uyarısında bulunuyor.

Böyle bir dönemde, daha önce ABD'nin SDG adı altında eğitim ve destek verdiği bazı "PYD/PKK unsurlarının Afrin'e geçtiği" yönündeki haberler ise tartışmalara neden oldu. Bunun yanı sıra ABD'nin resmi olarak desteklediğini belirttiği SDG, Afrin'de Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) karşı intihar saldırısı gerçekleştirdiği iddia edilen Avesta Habur adlı kadın teröristi öven yazılı bir açıklama yaptı. SDG'nin açıklamalarının altındaki "SDG Afrin Komutanlığı" imzası da dikkatlerden kaçmadı. Pentagon sözcülerinden Binbaşı Adrian Rankine-Galloway, konuyla ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

SDG AÇIKLAMASINI GEÇİŞTİRDİ

Türkiye'nin meşru kaygıları ve güvenli bir sınır vurgusuna dikkati çeken Binbaşı Galloway, ABD kuvvetlerinin varlığının bölgeyi istikrarsızlaştıracak durumları engellemeye yardımcı olacağını iddia etti. Ancak, SDG'nin açıklamalarını geçiştirmeyi tercih eden Galloway, "SDG ile ortaklığımız çerçeve itibarıyla DEAŞ'ı yenme operasyonlarıyla sınırlı." değerlendirmesini yapmakla yetindi. Galloway, "Son gerginliklere tepki olarak SDG'nin bazı kuvvetlerini kaydırdığının farkındayız ancak bu, koalisyonun yönlendirmesi ile olmadı" dedi. PYD/PKK'nın paravanı SDG'nin kuvvetlerini nereye kaydırdığı konusunda detay vermeyen Galloway, örgütün açıklamaları ile ilgili olarak ise "SDG adına konuşmuyorum ancak tüm tarafları DEAŞ'ın yenilmesine odaklanmaya, gerginliği azaltmaya, Suriye savaşını çözmeye ve sivilleri korumaya çağırmaya devam ediyoruz." dedi.

Ancak Galloway'in, SDG'nin "SDG Afrin Komutanlığı" şeklinde bir imza kullanması ve bombalı intihar saldırısı düzenleyen bir teröristi övmesi konusunda hiçbir açıklama yapmaması dikkati çekti.

Binbaşı Galloway, Avesta Habur isimli teröristle ilgili, "Afrin'de Kürt bir kadın savaşçının çatışmada öldüğünün farkındayız. Bu kişinin koalisyonun askeri eğitimini alan biri olduğuna dair şu anda yeterli bilgimiz yok. Afrin'deki Kürt gruplar DEAŞ karşıtı koalisyonun ortakları değil." açıklamasını yaptı. İntihar bombacısı olduğu iddia edilen terörist için "çatışmada öldü" ifadesi kullanmasının bir nedeni olup olmadığı şeklindeki soruyu ise Binbaşı Galloway, "Bu kişinin ölüm şekli konusunda önceki cevabımda da atıfta bulunduğum medyada çıkan haberler dışında elimde ek bir bilgi yok." şeklinde geçiştirdi. Buna karşılık, kadın teröristin intihar saldırısı gerçekleştirdiği iddiası medyanın yanı sıra ABD'nin ortaklık yaptığı SDG'nin basın ofisinden yapılan açıklamada da dille getirilmişti. Sözcünün bu açıklaması, intihar saldırısını bir “terör eylemi” olarak kabul eden ABD hükümetinin zor durumda kalmaması için "çatışmada öldü" ifadesini kullanmayı tercih ettiği değerlendirmesine neden oldu.

'MÜNBİÇ ASKERİ KONSEYİ' VURGUSU

Türkiye'nin Afrin'den sonra ABD'nin söz verip de Münbiç'ten çıkaramadığı PYD/PKK unsurlarına karşı operasyon yapacağı yönündeki açıklamalarını daha yüksek sesle dile getirmeye başlaması ABD'nin de Münbiç için "mazeret" arayışını hızlandırdı. ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Joseph Votel, birkaç gün önceki Ortadoğu seyahati sırasında, Türkiye'nin ABD'ye yaptığı "askerlerini Münbiç'ten çek" çağrısına karşılık "Şu anda böyle bir değerlendirmemiz yok." açıklamasını yapmıştı.

Pentagon Sözcüsü Albay Rob Manning de günlük basın toplantısında ABD'nin NATO müttefiki Türkiye ile yakın ve devamlı temaslarının olduğunu ve şu aşamada “ABD askerlerine yönelik bir tehlike hissetmediklerini” ifade etti. Ancak bu açıklamaların yanı sıra ABD'nin Münbiç'te yine paravan bir örgüt olan Münbiç Askeri Konseyi'ni öne çıkarması dikkatlerden kaçmadı.

'ANKARA İLE YAKIN TEMASTAYIZ'

Bu konuyla ilgili sorulara da yanıt veren Binbaşı Galloway, Türkiye ile Suriye sınırında tansiyonu düşürmek için Ankara ile yakın temas halinde olduklarını ifade etti. Bununla birlikte ABD öncülüğündeki DEAŞ karşıtı koalisyonun resmi ilişkisinin sadece Münbiç Askeri Konseyi ile olduğunu iddia etmesi ise dikkati çekti.

Galloway, şöyle konuştu:

"Koalisyonun Münbiç'teki tek resmi ilişkisi, DEAŞ ile mücadele etmek için kurulan ve SDG ile bağlantılı çoğunluğu Arap kuvvetlerden oluşan Münbiç Askeri Konseyi’dir. SDG ile daha geniş ortaklığımız ise sadece DEAŞ'ı yenmek için yürüttükleri operasyon ve faaliyetlerle sınırlıdır."
google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html