BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

19 Ağustos 2019 Pazartesi

İhanette yarışıyorlar

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


Tamer Ashraf
Türkiye yeni sisteme geçeli neredeyse 2,5 yıl oldu. Bu süre içinde genel seçimler yapıldı, cumhurbaşkanı hükümetini kurdu, Meclis çalışmaya başladı, yeni sistem bütün unsurları ile devreye girdi. Bu da yetmedi bir de özellikle genel seçim havasına sokulan yerel seçimler yapıldı. Bütün bu süreçte Cumhur İttifakı’nın oy oranı hiçbir zaman, yeni sisteme geçmek için yapılan anayasa değişikliği reformundaki oranın altına inmedi. Ancak, CHP ve yancıları hâlâ yeni sistemi hazmetmekte ve kabullenmekte büyük sıkıntı çekiyorlar. Öyle şeyler söylüyor, öyle tavırlar takınıyorlar ki, “bunlar nerede yaşıyor, ne yiyor ve ne içiyorlar da bu hale geliyorlar?” diye düşünmeden edemiyoruz. Eski sisteme takılıp kalmışlar ve aynı ezberleri her fırsatta tekrarlayıp duruyorlar.

ARTIK ANLAYIN

CHP ve yancıları artık şunu anlamalıdırlar: Siz isteseniz de istemeseniz de, Türk milleti kararını verdi ve yeni sistem hayata geçti. Daha sonraki seçimlerde de kesin ve net bir tavırla bu kararının arkasında durdu ve onayladı. Artık bu gerçeği kabullenin ve buna göre kendinize çeki düzen verin. Bir defa daha ve altını çizerek söylüyorum ki, bu her şeyden önce sizin menfaatinize olacaktır. Aksi halde bir dolgu malzemesi olmanın, PKK ve FETÖ’nün verdiği ayarlarla oradan oraya sürüklenmenin dışına çıkamayacaksınız. Dönüp dolaşıp ağzınıza sakız ettiğiniz içi boş laflarla MHP’yi meşgul etmeyin. Cumhur İttifakı’na fitne sokmak ve buradan bir siyasi belirsizlik oluşturmak gibi beyhude işlerle vakit geçirmeyin. Bütün söyledikleriniz ve yakıştırmalarınız, kendinizi kandırmaktan ve güdük zihniyetinizi daha da kısırlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor.

ÜLKENİN BİRLİĞİ, HER ŞEYİN ÜZERİNDE

Cumhur İttifakı’nın ne olduğunu, bu ülkenin geleceği için nasıl bir misyon yüklendiğini hâlâ anlayamadınız. Bu ittifak, sizin hayallerinizin çok ötesindedir. Bir seçim iş birliği değildir. Daha ilk günden itibaren ülkenin varlığı ve birliği, her şeyin önünde ve üstünde tutulmuş ve çerçeve çok net şekilde çizilerek bir protokole bağlanmıştır. Bu protokolün gereği daha sonraki seçimlerin öncesinde ve seçimler sırasında yapıldığı gibi, bundan sonra da aynen devam edecektir. Her iki taraf da buna bağlı kaldıkça, bu durum değişmeyecektir. MHP, bir siyasi hesap peşinde olmadığını defalarca ispatlamıştır. Türk milleti de bunu görmüş ve onaylamıştır. Bu sebeple hükümetin oluşumunda bakanlık istenmemiştir. Meclis başkanı seçimlerinde Meclisin yapısı dikkate alınmış ve ittifaka uygun hareket edilmiştir. Hükümet icraatları ve Meclis çalışmaları sırasında da yine aynı ölçülere riayet edilmiş ve ülkemiz bundan çok büyük fayda görmüştür. Önümüzdeki seçimsiz 4 yıl içinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi için tam bir anlayış birliği ve uyum olduğu, liderlerin görüşmelerinden ve yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.

MİLLÎ DURUŞ

CHP sözcülerinin hâlâ eski sistem türküleri söylemeleri, fitne çıkarmak için müflis tüccar misali eski defterleri karıştırmaları beyhude bir çabadır. Protokolde de belirtildiği gibi, Cumhur İttifakı esasen, 15 Temmuz 2016’da FETÖ’nün teşebbüs ettiği hain darbe ve işgal hareketi sonrasında, Türkiye’nin maruz kaldığı saldırılara karşı yerli ve milli bir duruşun doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin istiklâlini ve istikbâlini her şeyin üstünde tutan bir anlayışla hazırlanan Cumhur İttifakı Protokolü bugün de geçerlidir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesinde tam bir mutabakat sağlanmıştır ve bunun için gerekenler bundan sonra da kararlılıkla yapılacaktır.

LİDER ÜLKE

Cumhur İttifakı’nın Türkiye için ne kadar önemli olduğu sadece içerideki gelişmelerle değil, dışarıda yaşananlarla da net olarak görülmektedir. Türkiye’ye yönelik iç ve dış kaynaklı hasmane girişimler karşısında, millî ve ahlakî bir duruş sergilenmekte, tarihî bir birliktelik yürütmektedir. Cumhur İttifakı, Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmadan ortak hareket ediyor, Türkiye’yi zayıflatarak uluslararası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin de karşısına dikiliyor. Bu kararlılık ve iş birliği ile Türkiye’yi bölgesel güç ve lider ülke yapmayı hedefliyor.

SÖZÜN BİTTİĞİ YER

Diğer tarafta ise PKK uzantısı HDP ile seçim ittifakı kuran, ülkemizin varlığına ve birliğine yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye ortaklık etmekte sakınca görmeyen, kirli siyasi hesaplarla bir kriz ve kaos ortamı oluşmasını isteyen ve bunun için çabalayan, bazı belediyelerin el değiştirmesinin verdiği cesaretle bu hazin durumu çok daha ileri götürmeye çabalayan bir zillet ittifakı var. CHP ve İP, PKK uzantıları ile kurdukları yıkım ortaklığını artık gizleme gereği dahi duymuyor, hatta ihanette HDP ile yarışıyorlar. İP’in ‘insan haklarından sorumlu’ sıfatıyla başkanlık divanına aldığı şahsın, Türk milletinin bir parçası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin herkes gibi eşit vatandaşları olan Çerkez kardeşlerimizle ilgili sözleri, tam bir PKK ağzıdır. Türkiye’nin birliğine kasteden yabancıların fonladığı PKK yanlısı bir televizyon kanalında bu bölücü beyanlarda bulunmuştur. Bu beyanlar, İP’in nereden gelip nereye gittiğini ve içinde bulunduğu kirli ittifaka nasıl uyum sağladığını gösteren son örnektir ve sözün bittiği yerdir.

Terörist yetiştiren HDP ile ittifak yapan, FETÖ haydutları!


1 Kasım 2015 seçimleri sonrası FETÖ’nün ana kumandada oturduğu, solun her türlü destek verdiği bir “MHP’yi ele geçirme operasyonuna” şahit olmuştuk. Bu operasyonda baş figüran, MHP’de tekrar milletvekili adayı yapılmayan Meral Akşener’di. Yardımcı oyuncular da aynı ona benzer durumda olan, tekrar MHP’de milletvekili yapılmayan ya da yapılıp tekrar seçilemeyen kişilerden oluşuyordu. Cihan Paçacı, Müsavat Dervişoğlu, Metin Ergün, Koray Aydın, Lütfü Türkkan vb. gibi isimlere bakın bakalım MHP’de bulamadığını Meral Akşener’in hangi siyasi omurgasında, ideolojisinde bulmuşlardır?
Bunlar şimdi Meral Akşener’in ana kadrosunu oluşturuyor, MHP’ye de en çok şimdi bunlar hakaret ediyor.
Oysa MHP, bunlara iyilikten başka hiçbir şey yapmamıştı.
Bunlara benzer makam, mevki, koltuk kaygısı taşıyan birçok kişi de 1 Kasım sonrası MHP üzerinde yaratılan rüzgâra kapılıp bunların peşine takılıp gitti. Kimi de son anda oynanan oyunları gördü ve gitmekten vazgeçti, kimi ise gidip yaşananları bizzat içlerinde gördükten sonra MHP’ye geri döndü.
CHP, HDP ve FETÖ tarafından kullanılan bunlar ya dağılma sürecini yaşayacaklar ya da üst aklın bunlara vereceği göreve göre ömürlerini biraz daha uzatacaklar. Zaten ihanet ilişkilerini görenler de bunları teker teker terk ediyor.
MHP’yi sözde idealist kavramlar üzerinden eleştirip, CHP’nin, PKK’nın, FETÖ’nün yancısı olmak da bunların kabiliyeti oldu. 16 Nisan referandumunda, 31 Mart ve 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimlerinde PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile ittifak yaptıkları halde utanmadan, yüzleri kızarmadan hâlâ MHP’ye laf yetiştirmeye çalışıyorlar. HDP ile ittifak yapma alçaklığı kadar başka bir alçaklık olmayacağına göre, bunlardaki yüzsüzlük boyutunu siz hesap edin…
Eşkıyalarla, haydutlarla, teröristlerle iş birliği yapıp, bir de utanmadan dün ekmeğini yedikleri, suyunu içtikleri ve geçmişte konakladıkları MHP’ye “Bir kişiye, beş kişi saldıran haydutlardan, ne milliyetçi olur ne de adam olur. Siyasetçi yetiştireceğine, haydut yetiştiren zihniyetten, ne milliyetçi olur ne de adam olur. “ diyebiliyorlar.
İttifak yaptıkları terörist yetiştiren HDP’yi “Kürtlerin siyasal temsilcisi gören” Meral Akşener, MHP’yi haydut görüyor. Siyasi ahlaka ve vefaya bakar mısınız?
Konya’da Doğanhisar Belediye Başkanı MHP'li İhsan Öztoklu'yu senin partinin mensubu alçaklar öldürmedi mi?
Geride gözü yaşlı bir eş, iki tane yavruyu yetim bırakan, İP’li haydutlar değil miydi?
MHP camiasında sizin tarafınızdan öldürülen bir belediye başkanı varken, namussuz paylaşımlar, ahlaksız konuşmalar yüzünden kendi safınızda dayak yiyenlerin yediği yumruğu sayacak kadar mı küçüldünüz?
MHP’ye ahlaksızca sıfat takmayı bırakın!
Yahu siz kendi istişare toplantınızda Gençlik Kolları Genel Başkanı'nızın “burnunu kıran” haydutlar değil misiniz?
MHP’yi ele geçirmeye çalıştığınız tarla kongrelerinde size desteğe gelenlere yumruk atan haydutlar siz değil misiniz?
Kandırılıp, o tarla kurultaylarına getirilen ülkücülere “Bir sürü gerizekalı” diye hakaretler eden sen değil miydin Meral Akşener?
PKK-HDP karşısında süt dökmüş kedi gibisiniz… Hatta onlarla ittifak yaptığınız yerlerde kazandık diye zafer naraları atıyorsunuz. Söz konusu MHP olunca da ne edebiniz kalıyor, ne ahlakınız…
HDP’li Fatma Kurtulan “İYİ Partililer, içinde bulunduğunuz ittifaka, HDP ve PKK'ya içinde gönül vermişlerin de olduğu insanlar oy verdi. Şu an koltuklarınızda HDP'nin oylarıyla oturuyorsunuz.” dediğinde ağzını açıp cevap dahi veremeyip, hatta o konuyu bile nasıl olduysa MHP lideri Devlet Bahçeli’ye “Bahçeli'nin yeni kurbanı Fatma Hanım.” cümlesiyle bağlayıp, PKK’lı Fatma’ya “Fatma Hanım” yumuşaklığı gösteren Meral Akşener, sen PKK’nın elinde mi yoksa FETÖ’nün elinde mi esirsin?
Söyle de muamelemiz ona göre olsun…
Gerçi FETÖ’cü deniliyorsun, PKK ile her türlü iş birliğini yapabildiğini de gösterdin… Bunun sebebi her iki terör örgütünü de ABD’nin yönlendirmesi olmasın?
Terörist yetiştiren HDP ile ittifak yapıp, şehit ve gazileri olan milliyetçi-ülkücü harekete “Haydut” demek, şerefsizliği de aşan bir söylemdir.
Meral Akşener, 7 Haziran 2015 seçimlerinde milletvekili adayı gösterilirken, seçimlerden önce MHP lideri Devlet Bahçeli'yi "Devlet Bey tam bir Adanalıdır. Adanalıların sohbetleri muhteşemdir. Devlet Bey de çok hoşsohbettir. Fevkalade mizahi bir tarafı vardır. Gençleri çok sever. Samimi ve inanmış bir demokrattır. Son derece yardımseverdir ama yardımlarını gizli yapar. Çok iyi de bir stratejik akla sahiptir. Satranç oyuncusudur, hep 5 hamle sonrasını görür. Bazı şeyleri göze alır, ama demokrasinin yanında durur. Partiye zarar getirecek bir şey Türkiye'ye faydalıysa, onu yapar. Rastgele konuşmaz. Çok edeplidir. Çocuğu yaşında birini de ceketini ilikleyerek karşılar. Devlet Bey'i kamuoyuna doğru düzgün anlatamamamız bizim eksikliğimizdir. Devlet Bey ile daha rahat ve sükûnet içinde çalışılıyor. Fikirlerimizi çok rahat ifade edebildiğimiz biri. " (3 May 2015/Haber Türk) şeklinde övüyordun. Ama 1 Kasım 2015 seçimlerinde seni aday yapmadı diye nasıl bir nefret dolduysan ya da seni nasıl bir projede figüran yaptılarsa PKK ile iş birliğine kadar sürüklendin…
MHP’de milletvekili, TBMM Başkanvekili iken PKK’lı Demirtaş’a Ey gafiller, Abdullah Öcalan'ın heykelini yapacakmışsınız. Yapın da görelim. Heykeli yapan o elleri kırarız. Bu irade o elleri kırar " diye bağırırken, CHP ve HDP yancısı olarak kurduğun partinde de defalarca PKK’lı Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istedin. Aranızda o kadar sevgi bağı oluşmuş ki, terörist Demirtaş 31 Mart seçimleri öncesi cezaevinden yaptığı açıklama ile HDP seçmenine “CHP ve İYİ Partiye oyunuzu verin” çağrısında bulunmuştu.
Bu ilişkilere bakarak tekrar tekrar söylüyorum Meral Akşener; ekmeğini yediğin, suyunu içtiğin MHP’ye “Haydut” deme edepsizliğini bırak da, teröristlerle bu derece sıcak ilişkiyi nasıl kurdun, onu Türk milletine anlat…
Sana ve genel başkan yardımcılarına, bölücülükte HDP ile yarışma görevini kim verdi?


Kılıçdaroğlu'ndan şaşkına çeviren Doğu Akdeniz ve Türkiye çıkışı!

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ




CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Nevşehir'de CHP İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada akıl almaz bir çıkış yaptı. Birçok ülkenin zengin petrol ve doğal gaz kaynakları nedeniyle Doğu Akdeniz'de yer aldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, sadece Türkiye'nin bu bölgede yer almadığını iddia etti.

TÜRKİYE'NİN SONDAJ GEMİLERİ GÖNDERDİĞİNDEN HABERİ YOK

Türkiye'nin 3 sondaj gemisiyle bölgede faaliyet yürütmesine ve Rum yönetiminin bölgedeki faaliyetlerini engellemesine rağmen Kılıçdaroğlu'nun 'Türkiye niye Doğu Akdeniz'de yok' demesi şaşkınlıkla karşılandı.

"ESED'LE İŞ BİRLİĞİ YAPALIM, SİSİ'YLE BARIŞALIM"

CHP lideri ayrıca, Türkiye'nin, yübzinlerce sivilin katili olan Esed rejimiyle bir an önce iş birliği yapması gerektiğini savunurken, Mısır'daki darbeci yönetimle de barışılması çağrısında bulundu.
Kılıçdaroğlu konuyla ilgili şöyle konuştu:


Suriye yönetimiyle süratli bir şekilde iş birliği yapılması lazım. Mısır'la barışılması lazım. Mısır'la niye kavga ediyoruz? Hangi gerekçeyle Mısır'la kavga ediyoruz?

PES DEDİRTEN SORU: DOĞU AKDENİZ'DE NİYE TÜRKİYE YOK

Doğu Akdeniz'de zengin petrol var, doğal gaz yatakları var. Amerika orada, Yunanistan orada, Kıbrıs Rum Yönetimi orada, Mısır orada, Katar orada... 

Hepsi orada. Bir tek devlet yok, Türkiye! Niye yok? Başarılı dış politika güdüyorlar sözde. Niye yok? Hangi gerekçeyle yok Türkiye orada?

Mısır'la kavga ettik. Niye kavga ettik?

AK Parti'den Kılıçdaroğlu'na sert tepki


AK Parti Sözcüsü Çelik, "Vatandaşlarımız, CHP Genel Başkanı'nın dış politika konusunda benzer yanlışlarına daha önce de defalarca kez şahit oldu. Ancak bu ölçekte bilgisizlik CHP adına da kabul edilemez bir durumdur" dedi.




AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partisinin il başkanları toplantısında "Doğu Akdeniz'de zengin petrol var, doğalgaz yatakları var. 

ABD, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır, Katar orada, hepsi orada. Bir tek devlet yok, Türkiye" şeklindeki açıklamasına yanıt verdi.

Kılıçdaroğlu'nun "En temel bilgilerden yoksun bir açıklama yaptığını" belirten Çelik, "Vatandaşlarımız, CHP Genel Başkanı'nın dış politika konusunda benzer yanlışlarına daha önce de defalarca kez şahit oldu. 


Ancak bu ölçekte bilgisizlik CHP adına da kabul edilemez bir durumdur. Bir genel başkandan daha sorumlu açıklamalar beklemek tüm kamuoyunun hakkıdır. 

Türkiye, Nisan 2017'de Barbaros Hayreddin Paşa sismik arama gemisiyle Gaziantep Fırkateyni eşliğinde Doğu Akdeniz'de çalışmalar başlattı. 

Mayıs 2019'da Fatih, Haziran 2019'da Yavuz sondaj gemilerimizi Doğu Akdeniz'e göndererek hak ve menfaatlerimizin takipçisi olduk" ifadelerini kullandı.

"DÜNYANIN DUYDUĞUNU SAYIN KILIÇDAROĞLU YİNE DUYMAMIŞTIR"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sık sık, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerinden asla taviz vermeyeceğini vurguladığını anımsatan Ömer Çelik, şunları kaydetti:

"Ordumuz, bölgede ve deniz hudutlarımızda dünya basınına genişçe yansıyan başta 'Mavi Vatan' olmak üzere bir dizi başarılı tatbikat icra etti. Kararlılığımız vurgulandı. 


Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki bu güçlü duruşu, dost/hasım tüm taraflara belli edilmiştir. Bu durumun Sayın Kılıçdaroğlu tarafından bilinmemesi siyaset hayatımız adına kaygı vericidir. Dünyanın duyduğunu Sayın Kılıçdaroğlu yine duymamıştır.

Kılıçdaroğlu bilsin ya da bilmesin, hükümetimiz Doğu Akdeniz'de gerek kendi ulusal hak ve menfaatlerimizi, gerekse KKTC'nin hak ve menfaatlerini sonuna kadar korumaya devam edecek irade ve kararlılığa sahiptir, gerekli adımları atmayı sürdürecektir. Siyasi partilerin dış politika konusunda farklı yaklaşımları olabilir. Ama her türlü yaklaşımın doğru yoruma dayanması esastır. Ayrıca ülkemizin hak ve menfaatlerinden yana bir tutum sergilenmesi siyasi ve ahlaki bir gerekliliktir."

Çavuşoğlu'ndan Kılıçdaroğlu'na tepki: Herhalde Yunan gemisi sanıyor


Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Doğu Akdeniz'deki sondaj çalışmalarına ilişkin açıklamasına tepki gösterdi. Çavuşoğlu, "Sayın Kılıçdaroğlu Doğu Akdeniz'de bizim ve KKTC'nin haklarını koruyan Fatih, Yavuz ve Barbaros'u Yunan gemisi sanıyor herhalde" ifadelerini kullandı.




Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Doğu Akdeniz'deki çalışmalara ilişkin açıklaması hakkında "Sayın Kılıçdaroğlu Doğu Akdeniz'de bizim ve KKTC'nin haklarını koruyan Fatih, Yavuz ve Barbaros'u Yunan gemisi sanıyor herhalde." değerlendirmesinde bulundu.


Çavuşoğlu, Twitter hesabından Kılıçdaroğlu'nun, partisinin il başkanları toplantısında "Doğu Akdeniz'de zengin petrol var, doğal gaz yatakları var. ABD, Yunanistan, Kıbrıs Rum yönetimi, Mısır, Katar orada, hepsi orada. Bir tek devlet yok, Türkiye." şeklindeki açıklamasına yanıt verdi.

Kılıçdaroğlu'nun bu sözlerini içeren görüntüsünü de paylaşan Çavuşoğlu, mesajında şu ifadeleri kullandı:

"Sayın Kılıçdaroğlu Doğu Akdeniz'de bizim ve KKTC'nin haklarını koruyan Fatih, Yavuz ve Barbaros'u Yunan gemisi sanıyor herhalde. 4. gemimiz Oruç Reis de yolda. Milli davamız Kıbrıs konusunda bile yeterince bilgilendirilmeyen Sayın Genel Başkan'a bu konuda bilgi vermeye hazırız."





4 Ağustos 2019 Pazar

Kıbrıs'taki uyuşmazlığın nedeni Megali İdea hayali

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


KKTC'nin eski Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç' Megali İdea İstanbul'a kadar uzanan bir projedir. Kıbrıs tabii ki bunun önemli bir parçasıdır. Kıbrıs'taki uyuşmazlıkların temeli Megali İdea'da yatar. Meseleler sağlıklı bir şekilde değerlendirildiğinde bu net bir şekilde anlaşılır. Biz kavramları iyi kullanmalıyız ki sonun da iyi tespit edilsin' değerlendirmesinde bulundu.



KKTC'nin eski Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç, "Kıbrıs Barış Harekatı, Enosis'e giden süreçte son adımların engellenmesi ve ağır bir derstir." dedi.
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi ve Marmara Üniversitesi Mezun ve Mensupları Derneğince Marmara Üniversitesi Rektörlük binasında düzenlenen  "Kıbrıs Barış Harekatı'nın 45. yılında Doğu Akdeniz'de Enerji Arama Çalışmaları ve KKTC'nin Geleceği" paneline katılan KKTC'nin eski Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç, Kıbrıs Barış Harekatı'na giden süreci ve sonrasında gelişen olayları değerlendirdi.

Barış harekatına giden süreçte Türklerin baskı altında tutulduğunu, hukuki ve siyasi haklarının ellerinden alındığını ve bu açıdan harekatın bir mecburiyet haline geldiğini anlatan Bulunç, "Aslında Kıbrıs sorunu diye bir kavram yok. Uyuşmazlık var. O dönemde Türklerin yaşama hakları yoktu. Dolaşma hakları yoktu. Bir cemaat gibi ele alınıyorlardı. Kıbrıs Barış Harekatı'yla birlikte bu sorun ortadan kalktı." diye konuştu.
Bulunç, adada yaşanan sorunların çok denklemli olduğunu, fakat en temelinin Enosis planı ve Megali İdea olduğunu söyledi.

İSTANBUL'A KADAR UZANAN BİR PROJE


Yunanistan'ın Megali İdea hedefleri doğrultusunda siyaset izlemesinin adada hiçbir zaman çözümü sağlamayacağını vurgalayan Bulunç, "Megali İdea İstanbul'a kadar uzanan bir projedir. Kıbrıs tabii ki bunun önemli bir parçasıdır. Kıbrıs'taki uyuşmazlıkların temeli Megali İdea'da yatar. Meseleler sağlıklı bir şekilde değerlendirildiğinde bu net bir şekilde anlaşılır. Biz kavramları iyi kullanmalıyız ki sonun da iyi tespit edilsin. Enosis sadece adanın Yunanistan'a ilhakı anlamına gelmemektedir. Kendini Yunanlı sayan herkes bu plan dahilinde Yunanistan'a bağlanacaktır. Bu planın sonlandırılması bizim için can ve mal güvenliğimiz açısından son derece önemlidir. KKTC'nin egemenliği temelli bir uzlaşma sağlanması gerekiyor. Olayı bu şekilde özetlememiz gerekir. " ifadelerini kullandı.
Bulunç konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Rumların 21 Aralık 1963'te Akritas gizli terör örgütü ve Akritas planı çerçevesinde Türklere karşı başlattığı katliamlar ve Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama girişimleriyle Kıbrıs uyuşmazlığı başladı. Bu tarihten sonra Kıbrıs Türk halkı, aşama aşama siyasi süreci kuvvetlendirmeye çalıştı ve anayasal boyutu ön planda tutmaya çalıştı. Öncelikle Genel Komite kuruldu. Bunun kuruluşu bile çok anlamlıdır. Sonrasında 1968 yılında taraflar arası görüşmeler başladı. Bu sırada Genel Komite'yi, Geçici  Kıbrıs Türk Yönetimi olarak ilan ettik. Daha sonraki gelişmelerde geçici kavramı da kaldırıldı. Barış Harekatından sonra da mutabakat sonucunda Kıbrıs'ta iki ayrı otoritenin varlığı kabul edildi ve yeni bir uzlaşma süreci başladı. Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi kuruldu. Rumların bu süreçte uzlaşmaz tavırlarını sürdürmeleri ve Türkiye aleyhinde uluslararası kamuoyunda çalışmalar yapmaları neticesinde KKTC devleti kurulmuştur."
 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası sürece de değinen Bulunç, uzlaşmanın sağlanabilmesi için "egemenlik" temelli bir anlaşmanın mecburi olduğuna işaret ederek sözlerini şöyle tamamladı:
"KKTC'nin Yeşil Hat'tı yoktur. KKTC'nin egemen sınırları vardır. Türkiye'de ya da başka bir ülkede nasıl egemen sınır varsa bizim de öyle sınırlarımız var. Yeşil Hat kavramı Rumların 21 Aralık hareketiyle Lefkoşa'nın sadece surlar içindeki kesimini ayıran bir çizgiydi. 1974'ten sonra bu hat yok oldu ve siyasi sınırlarımız oluştu. Kıbrıs Barış Harekatı, Enosis'e giden süreçte son adımların engellenmesi ve ağır bir derstir."

Rumlar'dan Türkiye'ye komik şart!


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs'ta müzakerelerin yeniden başlaması için Rum yönetiminin, Türkiye'nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz çalışmalarını durması şartını öne sürdüğünü açıkladı. Kıbrıs Türk tarafının müzakerelerin başlaması için bir ön şart dile getirmediğini belirten Akıncı, "Ön şart aslında Rum tarafı koşuyor ve diyor ki, 'Türkiye, bölgede kazı yaptığı sürece müzakereler başlamaz'' dedi.
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum basınına açıklamalar yaptı. Rum lider Nikos Anastasiadis ile 9 Ağustos'ta yapacağı görüşmeye atıf yapan Akıncı, "Şu bir gerçek değil mi; bir yandan barış müzakereleri sürdüreceksiniz diğer yandan Rum tarafının lisans verdiği şirketler kazı yapacak, Türkiye'nin gemileri kazı yapacak ve arada da büyük bir anlaşmazlık olacak. Bu anlaşmazlık da devam edecek, savaş gemileri bu platformların etrafında dört dönecek ve siz de hiç bir şey yokmuş gibi müzakere edeceksiniz. Bu kolay değil" dedi.
Kıbrıs Rum tarafına doğalgaz konusunda ortak komite önerisi yaptıklarını hatırlatan Akıncı, "Ondan dolayıdır ki doğalgaz konusunda bir çıkış yolu bulmamız lazım. Ondan dolayıdır ki ben, tam da bu dönemde, o eski öneriyi genişleterek ve güncelleyerek ortak komite konusunda yeni bir öneri sundum. Yani biz 'ön şarttır' demesek de, bu politik iklim bize müsaade edecek mi daha ileriye gidelim? Ön şart aslında Rum tarafı koşuyor ve diyor ki, 'Türkiye bölgede kazı yaptığı sürece müzakereler başlamaz'' diye konuştu.
"9 Ağustos’taki gayri resmi liderler buluşmasında doğalgaz konusunda çıkış yolu bulmak gerektiğini Anastasiadis’e bir kez daha anlatmaya çalışacağını" kaydeden Akıncı, "Bu konu şimdi müzakerelerin bir maddesi olmayabilir ama hayatımızın bir maddesi, bölgemizin bir maddesi, gerginliklerin sorumlusu" dedi.

'SEN KAZARSAN, BEN DE KAZARIM'


Akıncı şöyle devam etti; "Eğer bir taraf, 'ben bunu seninle konuşmam, ben komite de kurmam, sen bekle, çözümden sonra senin hakkını ben vereceğim. Ne zaman olacağı belli değil, çözümden sonra. Ama ben şimdiden bu doğalgazı Afrodit’ten Mısır’a gönderiyorum ve oradan da birkaç sene sonra gelir almaya başlıyorum. Sen bekle, çözümden sonra' derse, bu şekilde Kıbrıs Türk tarafı da Türkiye de tatmin olmaz. O zaman ne olur? 'Sen kazıyorsan, ben de kazarım. Sen araştırma yapıyorsan, ben de yaparım. Gücüm varsa yaparım, gemim yoktu yapamazdım, şimdi artık gemim var. Ben de hem kendime ait gördüğüm kıta sahanlığında, hem de Kıbrıslı Türklerin bana yetki verdiği bölgede bu araştırmayı yaparım' diyor Türkiye. İdeali bu mu? İdeali uzlaşmaktır, anlaşmaktır. Anlaşabilmenin şartı nedir? Konuşabilmektir. Bir komite kurup, bu konuları ele almak, birlikte planlamak, birlikte karar vermektir. Onun olmadığı bir noktada bir tarafın yaptığını, diğer taraf da yapmak zorundadır. Şu anda olan hadise de budur."

KAPALI MARAŞ UYARISI


Kapalı Maraş'ın açılması konusunda da açıklamalar yapan Akıncı şöyle devam etti; "Kapalı Maraş'ta ne yapacaksak, Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası hukuk içinde olması lazım. BM ile çatışarak, anlaşmazlığa düşerek herhangi bir adım atılmaması lazımdır. Kıbrıs Türk tarafı sıkıntıya düşer. Yani orada bu kadar yıldır bir ölü kent var. Ne kadar süre daha böyle kalacak? Böyle kalmaması lazım. Ama açılış yöntemi bu mu olacak, BM kararlarına rağmen mi olacak? Ben, Kıbrıslı Türk lider olarak uluslararası hukuk ve BM çerçevesinde hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum."

KKTC'den sert uyarı! Hakkımızdan vazgeçmeyiz


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy, Türkiye ile birlikte Doğu Akdeniz'de devam eden sondaj çalışmalarının hız kesmeden süreceğini ifade ederek, "Kimse bizden haklarımızdan vazgeçmemizi beklemesin" dedi.
KKTC Enerji Bakanı Taçoy, Demirören Haber Ajansı'na özel açıklamalar yaptı. Doğu Akdeniz'de çalışmalarını sürdüren Fatih ve Yavuz Sondaj Gemileri ile Barbaros Hayreddin Paşa Sismik Araştırma Gemisi'nin kendilerine güç verdiğini ifade eden Taçoy, "Bu, son dönemde Türkiye'nin sahada ve masada güçlü diplomasisinin bir sonucudur" dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyeleri ile birlikte Anıtkabir'e yaptığı ziyarette, Anıtkabir Özel Defteri'ne yazdıklarına atıf yapan Taçoy, "Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Doğu Akdeniz'deki durumu ve KKTC'nin hak ve menfaatlerini en üst düzeyde sahiplendiğini bizlere bir kez daha göstermiştir. Sayın Erdoğan'ın, Anıtkabir Özel Defteri'ne yazdığı, 'Bu seneki şura toplantımızı, Doğu Akdeniz ve Suriye'nin kuzeyi başta olmak üzere vatanımızın bekasına, milletimizin bütünlüğüne, KKTC’nin hak ve menfaatlerine yönelik tehditlerin arttığı dönemde icra ediyoruz' yönündeki ifadeleri bizlere büyük güç vermektedir. Dünyanın haksız şekilde izolasyonlarına maruz kalan, Rumların yaşam hakkı tanımamak noktasında adım attığı dönemlerde, Türkiye'miz her zaman yanımızda yer almıştır. KKTC'ye yönelik tehditler ve şantajlara da gerekli cevaplar net şekilde verilmiştir, verilecektir de. Hiçbir yaptırım tehdidi haklı davasından Türkiye'yi ve Kıbrıslı Türkleri vazgeçiremeyecektir'' diyerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etti.

 'OLDUBİTTİYE İZİN VERİLMEYECEK'


Türkiye Cumhuriyeti Enerji Bakanı Fatih Dönmez'in, "Doğu Akdeniz topyekûn 82 milyonun meselesidir. Bir memleket meselesidir. Türkiye'nin ve KKTC'nin uluslararası meşru hakları hiçbir zaman pazarlık meselesi olamaz" açıklamasını da hatırlatan Taçoy, "Sayın Dönmez ile süreçleri yakından takip ediyoruz. Doğu Akdeniz'de bir oldubittiye izin verilmeyecektir" dedi. 
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) Kıbrıslı Türklerin haklarını gasp etme noktasında attıkları adımlardan geri durmadığına işaret eden Taçoy, "GKRY, Yunanistan, İsrail, Mısır işbirliği ile atılan adımları yakından izliyoruz. Rumlar, 'Ada'nın tek sahibi’ gibi hareket ediyor. Buna da yanına aldığı ülkelere destek veriyor. Bu doğru değildir'' dedi.

'KİMSE YANLIŞ HESAP YAPMASIN'


İsrail, Yunanistan ve Mısır'a, 'Kıbrıs'ta Rumların oyununa gelerek bölgenin en büyük ve güçlü ülkesi Türkiye'yi  karşınıza almayın' uyarısında bulunan Bakan Taçoy, "Türkiye ve Kıbrıs Türk Halkı, bölgedeki haklarından asla vazgeçmeyecektir. Bizler, Doğu Akdeniz'in bir barış adası olmasını arzuluyoruz. Gerginliği desteklemiyoruz. Adilce yapılacak paylaşımlarla, gelecek için önemli adımlar atabiliriz. Kimsenin varlığında da gözümüz yoktur. Yaptığımız ve yapacağımız, Türkiye ve Kıbrıs Türk halkının hak ve menfaatlerini savunmaktır. O nedenle, Doğu Akdeniz'de ilgili ülkeler, Rumların oyununa gelerek siyasi adımlar atmasınlar" şeklinde konuştu.
Bakan Taçoy son olarak da bölgede görev yapan gemilerin, Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları tarafından yakın koruma çemberi altında olduğunu kaydederek,  "Kimse yanlış hesap yapmasın" uyarısı yaptı.


google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html