BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

29 Nisan 2019 Pazartesi

Kızgın demiri soğutalım da kızgın ihaneti ne yapacağız?

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

Tamer Ashraf
Kızgın demiri soğutalım soğutmasına da, aklı kiralık, vicdanı karanlık, değerleri bulanık olan çevrelerle sırf arıza çıkarmasınlar bahanesiyle Türkiye ortak paydasında nasıl buluşacağız?

Sayın Cumhurbaşkanının, “Türkiye ittifakı” ve “Kızgın demiri soğutma zamanı” sözleri siyaset bezirganlarının gündemine oturdu. Sayın Cumhurbaşkanı açıklık getirmiş olmasına rağmen, malum mihrakların bu iki cümleyi çekmedikleri alan, yüklemedikleri anlam kalmadı. CHP ile ittifaktan tutun da, yeni bir çözülme süreci işareti sayanlara kadar her şeyi duyduk. Sanki seçim analizi yapıyormuş havası ile bu cümleler üzerinden Cumhur ittifakını hedefe koyuyor, özellikle MHP’ye hücum ediyorlar.

SEÇİLMİŞ OLMAK YETMEZ

         Milletimizin verdiği karara kuşkusuz her şeyin üzerindedir. Hiç kimse buradan bir yere varamaz. Demokrasi elbette olmazsa olmazdır. Ancak, seçilmiş olmak, sicillerdeki karanlığı ortadan kaldırmadığı, yapılan ve yapılacak yanlışlara da meşruiyet kazandırmaz. Mesela, Edirne’ye belediye seçilmiş olması, bu şansın 15 Temmuz gecesi hainlerin lehine kadeh kaldırdığı gerçeğini değiştirmez. Aynı şekilde Tunceli Belediye Başkanı olan TKP’linin bozuk sicilini düzeltmez. HDP’den seçilenlerin Kandil bağlantılarını ortadan kaldırmaz.  

Sayın Bahçeli’de Antalya toplantısında bu duruma dikkat çekmiş ve “Biz bu aziz vatanı sandıkta değil savaş meydanlarında kurtardık. Bilfarz, Damat Ferit, Gazi Mustafa Kemal ile seçime girseydi ve oyların kahir ekseriyetini almış olsaydı, ne yapacaktık, ne diyecektik, ihanet ödüllendirilip ibra edildi diye suskun mu kalacaktık?”  diyerek, seçilmiş olmanın kiri ve ihaneti ortadan kaldırmayacağını net olarak ilan etmiştir.

BÖLÜCÜLÜR SEVİNİYOR

         Cumhur ittifakı milletten kesin bir onay almıştır. Buna rağmen, kimlerin bazı belediyelerin el değiştirmesini fırsat bilerek harekete geçtiğini ibretle izliyoruz. 

FETÖ’sünden, PKK’sına bütün bölücü ve hainler sevinç naraları atıyorlar. Diğer taraftan malum siyaset eskileri hemen sahne almış, manifesto yayınlamış ve CHP’yi siper olarak kullanmaya başlamışlardır. Alayının ortak noktası, Türkiye’yi kötülemek, Cumhur ittifakına fitne sokmak ve bir kriz ve kaos ortamı oluşturmaktır.

BU YANLIŞLARI GÖRMEYELİM Mİ?

         Bütün bu gerçekler orta yerde durmaktadır ve muhataplardan birisi de elbette AK Parti’dir. Kızgın demiri soğuturken, bunları görmeyelim mi, bunları söyleyelim mi? 

Nitekim, sayın Bahçeli de aynı şeye dikkat çekmektedir: “Kızgın demiri soğutalım soğutmasına, ama demlenen ihanetin, demir alan melanetin ısınan tuzak ve tertiplerini de ağırdan almayalım. Kimseyi dışlamayalım, kimseyi öteki görmeyelim, buna varız, bugüne kadar söylediklerimiz ise bunlardır. 

Ortak akıl, ortak vicdan, ortak vizyon, ortak değerler vazgeçemeyeceğimiz milli ilke ve inançlarımızdır. Bunlara diyecek bir şey olmayacaktır. Fakat aklı kiralık, vicdanı karanlık, değerleri bulanık olan çevrelerle sırf arıza çıkarmasınlar bahanesiyle Türkiye ortak paydasında nasıl buluşacağız? Bunu nasıl başaracağız?

HESAP KARANLIK

         Dikkatli olmak, gelişmeleri doğru okumak, oynanan oyunu fark etmek ve ona göre hareket etmek gerekiyor. Yine sayın Bahçeli’nin işaret ettiği gibi, karşımızdaki operasyon küreseldir, mazisi iki asra dayanmaktadır. 

Bize göre tüm hesaplar 2023’e göre yapılmıştır. Eğer Cumhur İttifakı ayakta kalamazsa, bundan sonra yerel yönetimler kanalıyla palazlanan PKK’lılar, FETÖ’cüler, geziciler, çukurcular, Sorosçular, teslimiyetçiler daha da güçlenerek Türkiye’nin boğazına sarılacaklardır. Hesap kirlidir. Hesap karanlıktır. Hesap vandaldır.

Bunu görmek, bunu bilmek lazımdır.

ÜLKE BAZLI İTTİFAK OLMAZ

         MHP’nin duruşu bellidir ve sözü senettir. Duruma göre vaziyet almaz, küçük hesaplar yapmaz. Doğal olarak muhataplarından da aynı ciddiyeti, aynı samimiyeti, aynı kararlılığı bekler. “Türkiye ittifakı” sözü ile anlatılmak isteneni, biz milletin birliği ve ülkenin bölünmez bütünlüğünün sağlanması olarak anlıyoruz

82 milyon Türk vatandaşının inancı birdir, irfanı birdir, acısı birdir, ahlakı birdir, adı birdir. Bu sözden başka türlü anlamlar çıkarmak, başka türlü değerlendirmeler yapmak zaten siyasetin tabiatına aykırıdır. İşi milli ittifaka kadar götürenler oldu. 

Ülke bazlı, coğrafya tabanlı siyasi bir ittifak siyasi partilerin kendi varlıklarını inkar olur. Milli ittifak ancak, Allah muhafaza savaş gibi, çok olağanüstü şartlarda düşünülebilecek bir durumdur. Türkiye’nin seçilmiş meclisi iş başındadır. 

Seçilmiş Cumhurbaşkanı görevini sürdürmektedir ve 4,5 yıl seçimsiz ve sorunsuz bir zaman dönem vardır.

AMACIMIZ BEKAYI YAŞATMAK

         Sayın Bahçeli’nin söylediği nettir ve her türlü spekülasyonu bitirmektedir. Bir defa daha hatırlatalım: “Bizim ittifakımız cumhurladır. Bizim ittifakımız vatan ve millet sevgisinde erimiş AK Partili kardeşlerimledir. Milli beka mücadelesinde siyasi görüş ayrılıklarımızı elbette kenara itmeliyiz. Biteviye söylediğimiz de budur. 

Cumhur İttifakı siyasi kaygı ve gayelerle kurulmamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye ittifakıyla neyi kastettiğini elbette bilemeyiz. Ancak konunun başta gazeteler ve televizyonlar olmak üzere, her zeminde, özellikle zillet ittifakı tarafından istismar edildiğini de görüyor ve çok yakından takip ediyoruz. Bizim bildiğimiz Cumhur İttifakı’dır. Bizim inandığımız milli birlik ve beraberliktir. Bizim amacımız milli bekayı sonsuza kadar yaşatmaktır. Öncelikli gündemimiz Cumhur İttifakı’na yönelik sabotajlara asla fırsat vermemektir.”








Şehit cenazesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun yediği yumruk ve linçten zor kurtulmasının tartışmaları yanında, bir başka tartışılan konu da olay yerinden kaçıp giden CHP’lilerin varlığıdır. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şehidimizin cenaze töreninin yapıldığı alana geldiği andan itibaren büyük öfke ve tepki gördü. Alana adım attıkça yuhalamalar, hakaretler arttı. Olayların büyüyeceği ilk andan itibaren belliydi. Böyle bir atmosferde CHP’lilerin ne yapması beklenir. Kendi genel başkanları etrafında etten duvar olması beklenir değil mi?


Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında koskoca alanda 2-3 yönetici kalmış, geri kalan CHP’liler topuklamış kaçmıştır. Bu kaçanların başında da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş gelmektedir.

Kendi de kalabalıktan çok büyük tepki alan Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında durmak yerine arkasına bile bakmadan kaçmıştır. Hatta kaçarken sivil araç bile aradığı iddialar yanındadır. Yanında da CHP’nin devşirdiği eskiden Ülkücülük sıfatını taşımış kişiler varmış…

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli olaylara yönelik açıklamasında “Gizli kapaklı hiçbir şey kalmamalıdır. Provokasyon varsa, oyun varsa, tuzak varsa, organize bir tertip ve tezgâh kurulmuşsa mutlaka deşifre edilip sonuçlar milletimizle paylaşılmalıdır. 

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın olay mahallinden Genel Başkanı’nı bırakıp kaçması titizlikle araştırılmalı, olayların içinde parmağının olup olmadığı analiz edilmelidir.” değerlendirmesinde bulunmuştur.

Şehidimizin cenaze töreninde olan, olaylar başladığında Kemal Kılıçdaroğlu’nun eve sığınması anında, evden çıkarılma anında hep sağduyulu yönlendirmeler yapan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanından hiç ayrılmayan, olayların büyümemesi için elinden geleni yapan MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mevlüt Karakaya da “Sayın Kılıçdaroğlu’yla Mansur Yavaş cenaze namazında yan yanaydı ardından resmi geçit töreni için Kılıçdaroğlu yalnız geldi yanında Sayın Yavaş yoktu. 

Mansur Yavaş orada hiç görüntülerde yok nereye kaçtı?" açıklamasını yaparak MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin dikkat çektiği konuya canlı şahit olarak katkılarda bulunmuştur.

Daha sonra da ANAP Genel Başkanı İbrahim Çelebi de olaylar esnasında şahit olduklarını “O esnada sivil bir arkadaş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın yanına gelerek "Başkanım seni buradan çıkarmamız lazım" dedi. Biz buna bizzat şahidiz. 

Mansur Yavaş genel başkanını bıraktı, onu uyaran kişiyle beraber kalabalığın içerisinden tabiri caizse sıvıştı" sözleriyle ifade etmiştir.
Kaçma ve sıvışma” haline olay yerinde olanların hepsi şahit…
Mansur Yavaş’ın kendi kaçması ve sıvışması hakkında "Kemal Bey ile o anda ayrılmamızın sebebi, onu arabanın arkasına koydular. Cenazeyle beraber oraya götürdüler. 

Benim etrafımda da Çubuklular vardı. Biz geçemedik. Daha sonra beni fark ettiklerinde biz geçtik ama aramızda 40-50 metre mesafe oldu. 

Toz toprak kalktı. Sol taraf boştu. Yani sağ taraftan götüreceklerine soldan götürse vatandaşa daha uzak olurdu diye düşünüyorum.” Şeklinde tuhaf ve tekrardan izaha muhtaç açıklama yapması da herkesi hayrete düşürmüştür.

Genel Başkanını niye bırakıp kaçıp gittin?” sorusunun cevabı bu mudur?

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin kendisiyle ilgili tespitleri sorulduğunda ise “Bahçeli'ye cevap vermeyeceğim, polemiğe girmeyeceğim” diyebilmiştir. 

Nasıl bir cevap vereceksin ki?
Seni Beypazarı Belediye Başkanlığından alıp, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapmış, daha sonra MHP MYK üyesi yapmış MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi bir yıl içinde hançerlemiş birisinin Kemal Kılıçdaroğlu için ne yapmasını bekleyebiliriz ki?

 O Kılıçdaroğlu ki, “Maneviyatsız CHP” diye hakaret ettiğin halde seni önce 2014, sonra da bu seçimlerde aday yaparak belediye başkanı olmanı sağlamıştır. Senin vefan linç ortamında genel başkanın olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu olay yerinde bırakıp kaçmak mıdır?

Bir insan öleceğini bilse bile, genel başkanını böyle bir ortamda bırakıp kaçar mı? Bırakıp kaçmak delikanlılığın kitabında yazar mı?

Gerçi biz Mansur Yavaş’ın korkaklığını, HDP’li Hasip Kaplan’ın "Mansur Yavaş, Seni öyle bir rehabilite ederiz ki feleğin şaşar. Aklın tavana vurur, Edepsiz..!" tehditleri sorulduğunda “HDP’liler rehabilite edilmeli” derken dilim sürçmüş olabilir.” Şeklinde attığı geri adımda bir kez daha görmüştük. Böyle biri kaçmış, sıvışmış onu konuşuyoruz…

Onun huyudur yavaş yavaş kaçar ve sıvışır…
Gün gelecek mahkemelerde köşeye sıkıştığında da “CHP, İP, HDP yükünü kaldıramıyorum” diye CHP’den de nasıl kaçtığına ve sıvıştığına şahit olacağız. Zübük serisi devam ediyor.
  

22 Nisan 2019 Pazartesi

Devlet Bahçeli'den Kılıçdaroğlu açıklaması!

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


Bahçeli: Kılıçdaroğlu'na yönelik saldırı kabul edilemez

Saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu ile ilgili bir açıklama daha yapan Bahçeli, "HDP ile aynı kareye girenlerin, tedbir almadan şehit cenazesine gitmesi gaflet değilse, gizli gündemdir" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na Ankara'nın Çubuk ilçesinde yapılan saldırının ardından siyasi parti liderlerinden de açıklamalar gelmeye devam ediyor.


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kılıçdaroğlu'na yönelik saldırının kabul edilemez nitelikte olduğunu belirterek CHP için "HDP ile aynı kareye girenlerin, tedbir almadan şehit cenazesine gitmesi gaflet değilse, gizli gündemdir" açıklamasında bulundu.

Bahçeli'nin açıklamasında öne çıkan satır başları:

31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinden hemen sonra düşmesi ve yatışması beklenen siyasi tansiyon bilakis günden güne artış göstermiş, kışkırtılan ve kutuplaşmayla birlikte yaygınlık kazanan gerginlik süreci tehlikeli bir noktaya gelmiştir. 

Gelişmeler esef ve endişe verici boyutlara ulaşmıştır. İç barış ortamımız ve toplumsal huzurumuz açıktan hedef alınmıştır. Türkiye kontrollü şekilde tırmandırılan, sistematik biçimde genişletilen siyasi anlaşmazlıkların ve sertleşen görüş ayrılıklarının yörüngesine çekilmiştir.

Milli beka, milli kimlik, milli varlık ve kardeşlik için duyduğumuz kaygı verici gelişmelerin tamamı ve öngörülerimiz maalesef gerçekleşme yolunda hız kazanmıştır. Bugünkü ülke tablosunda milletimizin sinir uçlarıyla oynanması şöyle dursun, milli sabır ve tahammül sınırları vahim derecede tahrip edilmiştir.

İstanbul Büyükşehir Belediye Seçimleri üzerindeki sis perdesi, şirazesinden çıkan şaibe iddiaları, devamlı kamçılanan ihtilaflar, devamlı körüklenen husumet ve cepheleşmeler Türkiye’yi bir yol ayrımına kadar getirmiştir.

"CHP'NİN SORUMSUZ POLİTİKALARI GÜVENLİK SORUNUNA DAVETİYE ÇIKARMIŞTIR"


31 Mart seçimlerinden önce HDP ve PKK’yla siyasi emel ve hedef birlikteliği içine girerek tarihi istikametinden sapan, kuruluş ilkelerinden savrulan CHP’nin, doğrudan kargaşa ve kriz anlayışına saplanması, ülkemizin demokratik imajını karalama hevesi tevili olmayan bir akıl tutulması olarak karşımıza çıkmıştır. 

Türkiye’nin suhulete, uhulete ve sükûnete ihtiyacı varken, milli birlik ve kardeşliğimizin kuvvetlenip temel meselelerin ortak akıl ile kavranması gerekiyorken CHP’nin sancılı ve sorumsuz politikalara meyletmesi bir güvenlik sorununa davetiye çıkarmıştır.

31 Mart öncesi yaptığımız uyarıların hemen hepsi ne hazin ve ibretlik bir vakıadır ki, yaşanmaya, birer birer ortaya çıkmaya başlamıştır. CHP’nin sırf daha fazla belediye kazanmak için PKK’ya umut bağlaması, HDP’yle aynı hizaya girmesi milletimizde beklendiği gibi büyük bir tepki ve itiraza neden olmuştur. 

Açıktır ki, kaleme alınan karanlık bir senaryo adım adım icra edilmektedir. Meydana gelen zincirleme olaylar CHP’nin öz eleştiri yapmasını zorunlu hale getirmiştir. İstanbul merkezli derinleşen tahrik kampanyasının, bardağı taşıran sandık yolsuzluklarının, izahı olmayan hak gasplarının, hukuka giydirilmek istenen deli gömleklerinin ülkemizin meflûç hale gelmesi için planlandığı bir vehim değil, bir vakadır.

Türkiye ekonomisine yönelik organize saldırıların, 31 Mart’ı kaosa havale etmek isteyen iç ve dış odakların, bunlara çanak tutan maksatlı ve marazi siyasetçilerin yanan ateşe benzin döktükleri, bunu da pervasızca yaptıkları geldiğimiz bu aşamada barizdir, belgelidir. 

Milliyetçi HareketPartisi Türkiye üzerinde oynanan oyunları dikkatle takip etmektedir. Özellikle partimizi provokasyonlarına alet etmek isteyen ahlaksızlara karşı uyanık ve soğukkanlı vasfımızı da sonuna kadar koruyacağız.

"PARTİMİZİ HEDEF ALAN SALDIRILARIN KOMPLO OLDUĞU KESİNDİR"


Kaynağı ne olursa olsun, nereden gelirse gelsin, hangi bahaneyle yapılırsa yapılsın şiddeti tasvip etmek, şiddete göz yummak akıl ve vicdan ölçülerini inkar etmektir. 

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Çubuk’un Akkuzulu Köyü’nde katıldığı şehit cenazesinden hemen sonra maiyetiyle birlikte karşı karşıya kaldığı saldırı ve kötü muameleler kabul edilemez niteliktedir. Milli kültürümüzün, inançlarımızın ve geleneklerimizin tamamen hilafına vasat bulan dünkü manzaraları Milliyetçi Hareket Partisi reddetmektedir.

Hiç kimse olayların gizli faili ve azmettiricisi olarak partimizi ve dava arkadaşlarımızı göstermeye kalkışmamalıdır. Partimizi hedef alan iğrenç iftiraların, sosyal medya aracılığıyla yapılan hayasız saldırıların, ilkesiz medya karalamalarının, ilkel isnatların alçak bir komplo olduğu katidir, kesindir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin siyaset ve üslubu kavga ve karışıklığa değil, kardeşlik ve kucaklaşmaya hizmet etmektedir. Sağduyu, sabır, sakinlik ve akıl davamızın harcıdır.

"GÜVENLİK GÜÇLERİNE BİLDİRMEDEN GELMELERİNİN SONUCUDUR"


Berat Kandili gecesi Türkiye-Irak sınırında 4 kahramanımız PKK’lı teröristlerin saldırılarıyla şehit olmuş, 6 kahramanımız da yaralanmıştır. 31 Mart seçimlerine kadar hiçbir eylemi görülmeyen katillerin, bugünkü nazik ve hassas dönemde hunhar saldırılarla tekrar gündem olmaları muhataralı bir tezgâhın tezahürüne işarettir.

Bir yanda YSK’nın İstanbul seçimleriyle ilgili olağanüstü itiraz sürecinin işlediği, diğer yanda 1 Mayıs gösterileriyle ilgili bugünden zorlama ve dayatmaların tedavülde olduğu bir zaman aralığında Çubuk hadisesi gerçekleşmiştir. 

Mehmetçik katilleriyle örtülü ittifak yapanların, HDP’yle aynı kareye girenlerin, YPG’ye terör örgütü demekten acziyet yaşayanların protesto edilmeleri neredeyse kaçınılmaz iken, adeta meydan okur gibi, hiçbir tedbir almadan, güvenlik güçlerini bilgilendirmeden, şehit ailesine bilgi vermeden şehit cenazesine katılmaları eğer gaflet değilse, kesinlikle bir gizli gündemin sonucudur.

Ne üzücüdür ki, şehidimiz Yener Kırıkcı’yı ne anan ne de hatırlayan olmuştur. Aziz vatan evlatlarına Berat Gecesi’nde saldıran hainler ikinci plana düşerken Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırılar ön plana geçmiştir. 

Çubuk’un Akkuzulu Köyü’nün yüksek duyarlılığı, şehidimizin geride bıraktığı acı ve yası dikkate alınmamış, muhtemel provokasyonlar gözardı edilmiştir. Bize göre bunun izahı yoktur. CHP’nin, HDP ve PKK ittifakı sıcaklığını hala korurken yöre halkının infialini ve galeyana gelme ihtimalini hesaba katmamak hem ufuksuzluk hem de siyasi mağduriyet tesis etme hazırlığıdır.

"GİZLİ KAPAKLI HİÇBİR ŞEY KALMAMALIDIR"


Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırının failleri gözaltına alınmıştır. Her şey hukuk içinde yürütülmektedir. Kuşkusuz menfur saldırı bütün yönleriyle, bütün unsurlarıyla incelenmeli, adli ve idari soruşturma ve kovuşturma süreçleri derinleştirilerek temin ve takviye edilmelidir. Gizli kapaklı hiçbir şey kalmamalıdır. Provokasyon varsa, oyun varsa, tuzak varsa, organize bir tertip ve tezgah kurulmuşsa mutlaka deşifre edilip sonuçlar milletimizle paylaşılmalıdır.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın olay mahallinden Genel Başkanı’nı bırakıp kaçması titizlikle araştırılmalı, olayların içinde parmağının olup olmadığı analiz edilmelidir.

Siyasette farklı ittifak modellerinin konuşulup yeni hükümet sistemine siyasi sicilleri karanlık ve şaibeli isimlerden sosyal medya vasıtasıyla itirazların dillendirilmesi önümüzde ağır bir gündemin varlığına işarettir. 

Puslu ortamları siyasi çıkarları için devşirmeye kalkışan müflis siyaset eskilerinin; hem Cumhur İttifakı’na hem de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne kurnaz akınları Türkiye’nin uçuruma çekilme amacının en bariz delilidir. Türk milleti Cumhur İttifakı’na ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne, inanıyorum ki, adanmışlıkla, inanmışlıkla sahip çıkacaktır. Mazileri yıkım ve çözülme olanların yeniden başlarını kaldırmaları beyhude bir çırpınmadır.

"TÜRK MİLLERİNİN CHP İLE PKK'NIN KURDUĞU TUZAĞA DÜŞMEYECEĞİNE İNANIYORUM


Gazi Meclisimizin 99’uncu kuruluş yıldönümünü kutladığımız bugünlerde, İlk Meclis’in aziz anıları, muhterem emanetleri, Milli Mücadele’nin eşsiz hatıraları milli vicdanda mahfuz tutulup, milli birlik ve kardeşliğimizin daha da güçlenmesine katkı verecektir. Beklentimiz budur, mücadelemiz buna yöneliktir. 

Bu vesileyle bütün çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı yürekten tebrik ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bize emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İlk Meclis’in tüm mebuslarını, kurucu kahramanları ve vatanımızın bekası için canlarını seve seve veren muhterem şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Vatan ve millet uğruna evlatlarını şehit veren, bu yolda gazi olan, yıllarını bu mücadeleye adayan bütün kardeşlerimden, ailelerinden, arkadaşlarından ve vatandaşlarımdan metanetlerini korumalarını temenni ediyorum. Türk milletinin, CHP ile PKK’nın kurduğu tuzağa düşmeyeceğine, birliğini ve beraberliğini bozmayacağına yürekten inanıyorum.


Partimiz ve kadrolarımız, milletimiz üzerindeki oyunu okumuş, görmüş ve bozmak için bir kez daha harekete geçmiştir. Bilinmelidir ki, Milliyetçi Hareket Partisi karanlık şirret oyunun içinde asla yer almayacaktır. 

Aziz milletimizi de bu oyuna düşmemesi konusunda uyarmaya sonuna kadar devam edecektir. Kirli oyundaki aktörlerin partimize yönelik saldırıları ve yükselen öfkeleri ters tepecek, nihai olarak sağduyu kazanacak, Türk milleti emin adımlarla 2023 Lider Ülke Türkiye hedefine ulaşacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda yeminlidir, hiçbir tahrike prim vermeyecek, doğru bildiklerini haykırmaktan da vazgeçmeyecektir.








15 Nisan 2019 Pazartesi

Bu hayalet milliyetçiler hangi fabrikada üretiliyor?

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ









Bu isimlerin tamamı bu seçimlerde oyunu CHP’ye vermiş ve
CHP’nin başarısı için çalışmış kişiler… Hepsinin ortak özelliği MHP’de siyasete başlaması ve daha sonra parti parti gezmeleridir. Bu öyle sıradan bir gezme değil, pervaneyi bunlarla yarıştırsan pervane bunların hızına erişemez. Bu isimler içinde biri televizyonda konuşsa, gazete ve dergide yazı yazsa yahut bir röportaj verse direkt diğer dördü gözümün önüne gelir. Hep de kendi kendime sorarım. ‘Acaba bunlar bir fabrikada tek tip özel mi üretildiler?’ diye… Önce MHP’ye sızdırılmışlar, sonra hepsi Türkeş düşmanı olmuş ve ömürlerinin büyük bölümünü MHP düşmanı olarak geçirmişlerdir. Bunları tek yahut toplu gördüğümde aklımdaki oluşan kanaat budur. “Yanlış düşünüyorsun” diyen de varsa buyursun bu konuda atomu parçalamaktan daha zor bir işe girişsin…

Hepsinin ortada “kutsanmış ağabey” gibi dolaşmasını sağlayan da MHP’de kazandıkları eski kimliklerdir. Aslında bunların ideolojisi, siyasi kimlikleri bir hayaletten ibarettir. Parti parti gezen adamın bir ideolojisi, kimliği mi olur? Sadi Somuncuoğlu: MHP, ANAP, MHP, Doğu Perinçek yanaşması, İP, CHP Namık Kemal Zeybek: MHP, ANAP, DYP, MHP, DP, BBP, Doğu Perinçek yanaşması, İP, CHP Yaşar Okuyan: MHP, Anavatan, DYP, MHP, Hürriyet ve Değişim Partisi, Halkın Yükselişi Partisi, Vatan Partisi, CHP Agâh Oktay Güner: MHP, ANAP, DYP, Doğu Perinçek yanaşması, #İP, CHP Yılma Durak: MHP, ANAP, DYP, İP, CHP Hayatımızın son demlerinde “edebimizle, adabımızla oturalım” da demiyorlar. “Ne yaparız, ne ederiz de son nefesimizi MHP düşmanlığı yaparak veririz” diye çırpınıyorlar. Geçmişte “MHP ve Alparslan Türkeş düşmanlığı” bunları motive ediyordu, günümüzde de “MHP-Devlet Bahçeli düşmanlığı” motivasyonlarını sağlıyor. MHP’ye zarar verecek hangi oluşum varsa anında zehirli ot gibi orada yeşeriyorlar, Devlet Bahçeli düşmanlığı için de, o ne yaparsa tersini yaparak misyonlarını yerine getiriyorlar.
Bir zamanlar gördüğü düşmanlıklar yüzünden Başbuğ Türkeş’in bile “Sadi Somuncuoğlu’nu genel başkan yardımcısı yapan benim. Sadi Somuncuoğlu yanlış yoldadır” diye tarif ettiği Sadi Somuncuoğlu’nun düşünme sağlığı nasıl bir perişan haldeyse Yeniçağ gazetesinde “CHP-İP güzellemesi, MHP düşmanlığı yapacağım” diye “Ancak MHP’yi, Türkiye sıralamasında İYİ Partinin gerisine, 4. Sıraya düşmekten kurtaramadı.” gibi cümleler kurarak yine malum misyonunu sürdürmüştür. Oysa yağlama ve güzelleme yaparak şişirdiği İP isimli parti, Türkiye genelinde hiçbir Büyükşehir ve il belediyesi kazanamamış, toplamda 21 ilçe ve belde belediyesi kazanmış partidir. MHP ise 1 Büyükşehir, 10 il, 125 ilçe, 89 belde belediyesi kazanmış bir partidir. MHP İl Genel Meclisinde 1.976. 353 oyla % 18.81 oy oranıyla AKP’den sonra Türkiye’nin en yüksek oyu alan ikinci partisi iken, Sadi Somuncuoğlu’nun şişirmeye çalıştığı İP isimli parti 852.630 bin oyla % 8.12 oy oranıyla CHP’den sonra dördüncü partidir. Sadi Somuncuoğlu bu bilgileri vermeden aklınca kurnazlık yapıyor. MHP’nin başarısını gösteren asıl bu bilgidir.
“MHP 4. Sıraya düştü” diyen Sadi Somuncuoğlu’nun karakteri MHP düşmanlığı uğruna 80 yaşında yerlere düştükçe düşüyor. Sadi Somuncuoğlu’nun Başbuğ Türkeş’ten bugüne MHP düşmanlığı yapması huyudur. Sadi Somuncuoğlu’nun 6 Ekim 1992 tarihinde Tercüman’a verdiği demeçte; “Türkiye’nin en güçlü kadrolarına sahipken, bunların küçük bir kısmını çatısı altında bulundurabilmek. Sayıca üstün, vasıfça yüksek değerde olan milliyetçi kadroların bir araya gelemeyeceği bir ortam yaratmak. Büyük kısmı siyasetin dışında kalmış olan milliyetçi kadroların bir araya gelmeyeceği bir ortam yaratmak. Büyük kısmı siyasetin dışında kalmış olan milliyetçi kadroları, sırf kendileriyle beraber değil diye hain, satılmış, ajan gibi haksız, yakışıksız ve ağır sözlerle itham etmek. Suçlamadan, asılsız ithamda bulunmadan konuşamaz bir ruh halinde bulunmak. Yüzde 2.9’luk oy oranıyla #Türkiye’nin en küçük partisi olmak” cümleleriyle nasıl Başbuğ Türkeş düşmanlığı yaptığını hafızalarımız unutmadı. O günlerde Başbuğ Türkeş’e düşmanlık zemini hazırlamaya çalışan Sadi Somuncuoğlu’na cevabı MÇP Genel Sekreteri olan Sayın Devlet Bahçeli “MÇP’nin oyları 1989 yerel seçimlerinde 4.1’e çıkmıştır. Hali hazırda yüzde 7 ile 8 arasındadır. Somuncuoğlu ve arkadaşları mücadele azim ve kararlılığından yoksun kişilerdir.” cümlesiyle vermişti.
Yıl 2019 Sadi Somuncuoğlu yine aynı… Son nefesine kadar da öyle olacaktır. Sadi Somuncuoğlu ve diğerlerini üreten fabrikanın bir ürünü de Namık Kemal Zeybek isimli şahıstır. Onun ismini ne zaman duysam kusasım gelir. Böyle basit adamlar nasıl olur da ortada “kutsanmış ağabey” olarak dolaşır aklım almaz. O da Sadi Somuncuoğlu’ndan geri kalır mı? Seçim değerlendirmesinde “MHP diye bir parti kalmadı” demiş… %18.81 oy oranıyla il genel meclisinde Türkiye’nin ikinci partisi olmuş, toplamda 235 belediye kazanmış MHP’ye bunu diyen bir adamın sizce çalışan beyin hücresi kalmış mıdır?
Gerçi Namık Kemal Zeybek’in özelliği budur. 3 Temmuz 1988 günü “Pazar Sohbeti” adı altında Emin Çölaşan’la yapmış olduğu bir söyleşide de “MHP bitti, misyonunu tamamladı ve tarihteki yerini aldı diye bakıyorum. Bugün artık MHP diye bir şey olduğuna inanmıyorum.
MHP belli bir görev yapmıştır ve tarihteki yerine intikal etmiştir.” cümlesini de kuran aynı Namık Kemal Zeybek idi. 31 yıl önce bu cümleyi kurmuş, bugün o cümlesini tekrarlıyor. Dün Başbuğ #Türkeş zamanı MHP düşmanlığı yapıyordu, bugün Bilge Lider Devlet Bahçeli zamanı bu düşmanlığı sürdürüyor. Beynine ne yükledilerse 31 yıl geçse de değişen bir şey yok… Kamuoyuna bu tür açıklamalar yapıyor ama yüz yüze geldiğin vakitte çok değişik bir kimliğe bürünüyor. 2014 yılında Ankara kalesinde tesadüfen karşılaşıp, tanıştığım ve 15 dakikalık sohbetimizde bana “Devlet Bey milli her konuda haklı çıktı.
Biz onu anlayamadık. Bol bol selamlarımı götür” diyen de bu Namık Kemal Zeybek’ti. Bu sözlerinden sonra televizyon ve gazetelerde #MHP ve Sayın Devlet Bahçeli hakkında yine abuk sabuk açıklamalar yapmaya devam etti. Bakın tek tornadan çıkmış, aynı fabrika ürünü bu isimlere bir tanesi bile #CHP-PKK ittifakı hakkında bir kelime eleştiri yapamadılar. Yapamadıkları gibi hepsi oyunu CHP’ye verdi, CHP’ye çalıştı. Yaşar Okuyan ise bizzat CHP’ye katıldı.
Agâh Oktay Güner 7 Haziran 2015 seçimlerinden önce “MHP’li akrabalarım HDP’ye oy verdi” diye MHP’nin niye HDP ile beraber hükümet kurmadığını sorguluyor ve saldırıyordu. Şimdi böyle bir adamdan CHP-PKK ittifakına yönelik tepki beklemek de elbette gereksizdir. Bunlar asla “kutsanmış ağabey” değil, ömürleri MHP, Başbuğ Türkeş ve Devlet Bahçeli düşmanlığıyla geçmiş elma kurtlarıdır. Sürekli kin, nefret, takıntı ve saplantıları sadece bu düşmanlıkları için diridir. Bunların milliyetçiliği hayalettir. Dün Başbuğ Türkeş’i beğenmiyorlardı, bugün Bilge Lider Devlet Bahçeli’nin milliyetçiliğini, Ülkücülüğünü beğenmiyorlar. Ama PKK ile ittifak yapan, YPG avukatı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si başarılı olsun diye birbiriyle yarışıyorlar.
Bunları tek tip üreten fabrika bulunmalı ve imha edilmelidir. Aksi halde yine Sadi Somuncuoğlu, Namık Kemal Zeybek, Yaşar Okuyan, Agâh Oktay Güner, Yılma Durak gibi benzerlerinin üretilmesi demek Türk milliyetçileri içinde fitne, Ülkücü Hareket içinde fesat olacaktır. Biz bunların fitnesi, fesatı ve düşmanlıklarıyla uğraştık bizden sonraki Ülkücü nesilleri koruyalım bari… Hayalet milliyetçiler, hayalet avcılarından kaçamazsınız siciliniz ve arşiviniz ortadadır.

İktidar düşürmek için, vatan düşürmeye razı olanlar


31 Mart 2019 yerel seçimleri sonrası bazı il ve ilçeler dışında neredeyse belediye başkanlarının büyük çoğunluğu mazbatasını alarak görevine başladı. İstanbul’da, bazı il ve ilçelerde ise itiraz odaklı yargı süreci devam ediyor. İlk defa bir yerel seçim, bu derece de terör örgütü pkk odaklı ve onun siyasi taşeronu HDP’nin gölgesinin düştüğü bir seçim olmuştur. Türk milletini bu konuda çok uyardık. Özellikle İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Mersin, Antalya özelinde uyarı yazılarımızla tehlikelere dikkat çekmeye çalıştık. Ama sonuç itibarıyla bu illerde HDP ile ittifak yaparak sonuç elde eden CHP olmuştur. Bu illere yönelik “Biz yöneteceğiz” mesajını seçimlerden önce veren HDP, bu illerin belediyelerinde nasıl konumlandırılacak onu da zamanla göreceğiz.
Aslında bu seçimin özetini, merhum Necip Fazıl Kısakürek’in “Bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme pahasına, vatanı düşürmeye razıdır” sözü özetlemiştir. Şu an terör örgütü PKK’nın, teröristbaşı Öcalan’dan sonraki sözde önderi durumunda olan teröristbaşı Murat Karayılan seçimlerden önce “Türkiye’deki ‘demokrasi güçleri’ (CHP-SP-HDP-İP) demokratik kimseler, çevreler, sanatçılar, yazarlar Erdoğan ve Bahçeli’ye karşı durmaları gerekiyor” açıklamasını yaparak; Cezaevindeki HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş “Sizi tarihin çöp sepetine göndermek için batıda CHP ve İYİ Parti’ye rağmen onların adaylarını destekleyeceğiz” açıklamasını yaparak; HDP Eş başkanı Sezai Temelli “Kürdistan’da kazanacağız. Batıda da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz” ve “Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu seçilmişse bilecek ki HDP oylarıyla seçilmiştir. HDP’lileri yok sayarak, Kürtleri yok sayarak siyaset yapamaz” açıklamasını yaparak; PKK ve HDP’nin alacağı konumu göstermişti.
Kemal Kılıçdaroğlu da seçimlerden 3 ay önce Ahmet Türk ile gizlice buluşarak bu konumda kendi rolünü üstlenmişti. Sonradan deşifre olan görüşme için Ahmet Türk, “Sayın Kılıçdaroğlu’nu biliyorsunuz, çok açık konuşmaz ama söylediklerimi onayladı. Karşı çıkışı olmadı. Yerel seçimlerde doğru adaylarla daha başarılı olunacağının kaçınılmaz olduğunu herkesin görmesi gerekir. Ortak bazı çözümler olması gerekir” açıklamasını yapmıştı. Bu kirli ittifakı ortaya seren daha o kadar örnek var ki, yaz yaz gazetenin sayfaları yetmez. Bu kirli iş birliği her yönüyle deşifre olduğu halde CHP, İP, SP hala inkâr etmeye çalışıyor. Bu ittifakı gizlemeden, saklamadan PKK’lılar, HDP’liler ve CHP’den Barış Yarkadaş çok net bir şekilde itiraf etmektedir.
Seçimlerden sonra CHP’li Barış Yarkadaş “Sağolsunlar CHP’ye Küçükçekmece’de 65 bin oy, Esenyurt’ta 106 bin oy vererek iki belediyeyi de kazanmamızı sağladılar. Adana’da, Mersin’de, İstanbul’da ve Ankara’da bütün siyasi ayrımları bir kenara bırakarak iktidara da bir uyarıda bulundular. (...) Bu seçimlerin en etkili aktörlerinden birisi Selahattin Demirtaş’tır” açıklamasıyla; HDP Eş Başkanı Sezai Temelli “Batı’daki hedeflerimizde başarılı olduk” diyerek; kayyum atanarak görevden alınan HDP’li Batman Belediye Başkanı Sabri Özdemir “HDP olarak beş büyükşehire kayyum atadık. Ankara, İstanbul, Mersin, Antalya, Adana” sosyal medya paylaşımıyla; HDP Adana Milletvekili Kemal Peköz de “Kobani düşmedi. İstanbul düştü düşecek” mesajıyla, HDP eski Eş Başkanı terörist Selahattin Demirtaş “Muhalefet bloğu bu seçimlerle birlikte demokratik bir seçeneği ete kemiğe büründürmeyi başardı” açıklamasıyla tavırlarını netleştirdiler ve CHP, İP, SP gibi siyasi dansözlük yapmadılar.
İlginçtir 16 Nisan referandumunda kendileri yanında “Hayır cephesinde” yer aldığı için “üst düzey yöneticileri hapiste olmasına rağmen HDP’ye” şeklinde teşekkür eden Kemal Kılıçdaroğlu seçimlerden bu yana yaklaşık iki hafta geçmesine rağmen, CHP’ye İstanbul( belli değil) Ankara, Antalya, Adana, Mersin, Hatay gibi illeri kazandırmasına rağmen hala HDP’ye teşekkür etmedi. Biliyorsunuz sinsi bir siyasetçi olan Kemal Kılıçdaroğlu, HDP ile ittifak kurma tezgâhını 2014 tarihinde de denemişti. Bunu da şu an cezaevinde bulunan HDP’li Sırrı Süreyya Önder, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bizi destekleyin ama kimse görmesin kamuya açık olmasın, bu bize zarar verir” dediğini söyleyerek zaten yıllar önce deşifre etmişti. Velhasıl “Mustafa Kemal’in askerleri” olarak yanlış bildikleriniz yıllar önce “Öcalan’ın siyasi militanları” haline dönüşmüştür. Bu konu gerçekten çok uzun değerlendirilecek bir konudur. Yaz yaz bitiremeyiz. Ama çok açık ve net olarak 2014 yılından bugüne CHP’nin terör örgütü PKK güdümüne girdiği, içine HDP’nin kaçtığı tartışılmaz bir gerçektir. Gelelim asıl konumuza… Kendisine Türk milliyetçisi, ülkücü, eski MHP’li diyen, MHP’nin milliyetçiliğini, ülkücülüğünü beğenmeyerek ayrılanlar böyle bir CHP’nin güdümüne nasıl girmiştir? HDP, Kandil’den ve cezaevinden aldıkları talimatla oylarını CHP’ye akıtarak tavizsiz bir duruş sergilerken, Meral Akşener’in adı İYİ olan ama kötü projelerin taşeronu partisinin Genel Sekreteri Cihan Paçacı seçim sonuçlarını değerlendirirken diyor ki: “CHP’ye ilk kez sağdan oy akışı sağladık.”
Yani PKK’nın siyasi taşeronu HDP ile ittifak yapan CHP’ye oy akışı sağladığını söyleyerek bununla övünen ve HDP’li Sezai Temelli’nin “Kürdistan’da kazanacağız. Batı’da da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz” sözüne omuz veren eski bir DYP’li, eski MHP’li yeni İP’li... Utanmıyorlar, yüzleri kızarmıyor… Bir tane il belediyesi kazanamadılar ama AKP ve MHP’ye kaybettirmekle övünüyorlar. Gerçi kazanmalarının önündeki engeli “Partimizin sarı güneş amblemi siyah göründü. Vatandaş gitmiş, siyah güneşin altına değil de üstüne mühür basmış” açıklamasıyla komedyen üretkenlikle izah yapıyorlar. Terör örgütünün güdümündeki HDP ile aynı hedefte, aynı partiye oy toplamakla görevlendirilmiş bu İP’in gerçek yüzü budur. Bu yüzü tanıyan herkes, tanımayanlara anlatsın…
HDP’lilerin, PKK’lıların bayram havası estirdiği bazı büyükşehir belediyelerinin CHP’ye geçmesi demek, HDP’nin buralarda hücre evi oluşturacağının ön sinyalidir. Zaten seçimlerden önce bunu da çok açık herkese duyurdular. Bu İP’çilerde işte buna garsonluk yapmıştır. Ölmek ve öldürmek için kurulmuş bir terör örgütünün kurduğu bir parti olan HDP neyin karşılığında CHP’ye kendini adak etti? Önümüzdeki günlerde bunun kokusu her boyutuyla ortaya çıkacaktır. HDP’nin gücünü arttırmak için elimden gelen desteği vereceğim” diyen Tunç Soyer İzmir’de ne yapacak? “İttifakımızda HDP de var” diyen Ekrem İmamoğlu (eğer kazanırsa) İstanbul’da ne yapacak?

“Ajans izin verirse HDP ile görüşürüm” diyerek yola koyulan, HDP’nin tehdidi karşısında anında “Dilim sürçtü” duruşuna geçen Mansur Yavaş Ankara’da ne yapacaktır? Ne yapacaklar, hepsi HDP’ye diyet ödeyecektir… PKK’nın en büyük şansı ve umudu Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Kemal Kılıçdaroğlu diyetini ödeyecek kadar gönlü geniştir, HDP de CHP’den diyetini alacak kadar CHP’nin içine girmiştir.

7 Nisan 2019 Pazar

Haftalık Haber Yorum ve Analiz

07.04.2019 / 14.04.2019

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ




NATO’yu kim tehdit ediyor: Türkiye’nin S-400’leri mi, Beyaz Saray’ın Evanjelikleri mi?


ABD’deki Evanjelik-Neocon yapılanma S-400 sistemlerinin Türkiye tarafından alımını bahane ederek, Doğu Akdeniz’de inşa edilen enerji yataklarını yağmalama ittifakının güvenliğini sağlama derdinde,
NATO dışişleri bakanlarının Washington’daki toplantılarında, F-35 projesinin Kuzey Atlantik İttifakı’nın hava gücünü modernize etme amacını aşarak, Türkiye başta olmak üzere Avrupalı müttefikler üzerinde bir baskı unsuru olma amacı taşıdığı artık uluslararası kamuoyunun malumu haline geldi. Türkiye’nin yüksek irtifa hava savunma sistemi ihtiyacını karşılama konusundaki umursamaz tavrını yıllarca muhafaza eden ABD, bugün Rusya’dan tedarik edilecek S-400 füze sistemi ile F-35 projesi arasında kurduğu akıl dışı bağ ile Türkiye’yi projenin dışına itmeye çalışıyor. Peki, Türkiye’nin S-400 alması durumunda güvenilmez bir müttefik durumuna düşeceği, NATO’nun güvenliğini tehlikeye atacağı ya da F-35 uçaklarının sırlarının Rusya’nın eline geçeceğine dair korkular gerçeği yansıtıyor mu? 



ABD'nin Golan kararı bir uluslararası hukuk cinayetidir

Trump yönetiminin Golan kararı, uluslararası hukukta büyük mücadeleler sonucunda elde edilmiş kazanımların yok sayılmasıdır; saldırgan devletlerin cezalandırılması yerine ödüllendirilmesidir.

Uluslararası hukukun bugün en büyük sorunlarından biri olan devletlerin saldırganlığının önlenmesi hususu, geçmişte günümüzden de önemli bir sorundu. Uluslararası hukukun başlangıcı olarak genellikle 1648 Vestfalya Barışı kabul edilir. 1648’den başlatılan klasik uluslararası hukuk, Avrupalı devletlerin oluşturduğu ve onların arasında geçerli olan bir hukuktu. O nedenle, klasik uluslararası hukuk yerine, “Avrupa kamu hukuku” kavramı da kullanılır.



Mısır’da yargının zoru ne?

Mısır’da darbenin gerçekleşmesinden bugüne, yargı yoluyla ciddi bir baskı inşa edilmiş durumda. Yargının sürekli olarak idam kararları vermesi ve bu kararları aralıklarla uyguluyor olması toplumda ciddi bir baskı oluşturuyor.

Mısır son dönemlerde aldığı idam kararları ve idam ettiği gençler dolayısıyla yargı sistemi üzerinden sıklıkla gündeme geliyor. Yargının aldığı bu kararlar, Mısır’da hem yargı bağımsızlığının durumunu hem de siyasi otoritenin halka karşı acımasız tavrını tekrar dünya gündemine taşıyor. Aslında Mısır’da yargı sisteminin rejim açısından oynadığı rol yeni bir durum değil. Mısır’da yargının bugünkü misyonu, Nasır döneminde inşa edilen haliyle uyum içindedir.



Orta Afrika Cumhuriyeti’nde barış süreci ve yeni dengeler

Bağımsızlığından bu yana beş askeri darbeye maruz kalan ve 2012 yılından bu yana oldukça yıpratıcı bir iç savaş yaşayan Orta Afrika Cumhuriyeti’nde nihayet iç barış sağlanmak üzere.
Bağımsızlığını ilan ettiği 1960 yılından itibaren istikrarsız yapısıyla dikkatleri üzerine çeken, bu süreçte Fransa’nın güdümünde gerçekleşen beş askeri darbeye maruz kalan ve 2012 yılından bu yana oldukça yıpratıcı bir iç savaş yaşayan Orta Afrika Cumhuriyeti’nde nihayet iç barış sağlanmak üzere. Yıllardır uluslararası siyasetin gündemini yoğun olarak meşgul etmesine rağmen sorunlarının çözümü konusunda yeterli destek alamayan ülkede, hükümet kağıt üzerinde egemenliği altında görünen toprakların yaklaşık yüzde 80’inde fiili hâkimiyetini sürdüren çeşitli silahlı gruplarla anlaşmaya vardı. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde barışın tesis edilmesi ve ülkenin istikrara kavuşturulmasına yönelik çabalarda iki aktör ön plana çıkıyor: Komşu Sudan ve kıta dışından gelen Rusya Federasyonu.



Darbeci Sisi İslam’ın değerlerine savaş açtı! Skandal talimat

Mısır'da darbeyle başa geçen Sisi, ülkedeki belirli grupların veya cemaatlerin adını taşıyan camilerin adlarını bir ay içinde değiştirmelerini emretti.
Mısır'ın darbeci lideri Sisi, İslâm dini devletin tekeli altına almak için harekete geçti. Ramazan programlarına sansür getirme hazırlığı içinde olan Sisi; şimdi de, camilere el attı. Rejime yönelik tepkilerin giderek artmasından rahatsız olan Sisi yönetimi, ülkedeki belirli grupların veya cemaatlerin adını taşıyan camilerin adlarını bir ay içinde değiştirmelerini emretti.
"Bir grubun veya dini partinin ideolojisine yansıtılmamalı"
Mısır Vakıflar Bakanlığı tarafından geçen çarşamba günü yapılan açıklamada, isimlerin seçiminde herhangi bir grubun veya dini partinin ideolojisine yansıtmamasını istendi.
Vakıflardan sorumlu bakan Dr. Mohamed Mokhtar Gomaa yaptığı açıklamada, camilerin Allah'ın evleri olduğunu, belirli gruplara ait olmamalı veya belirli bir parti lehine veya hizip lehine kullanılmaması gerektiğini söyledi. Gomaa, camilerin kısmi, siyasi veya ideolojik ihtilaflarda kullanılmaması gerektiğini ileri sürerek, aşırılık yanlısı grupların şiddeti teşvik etmek ve sivilleri hedef almak için ibadet eden yerleri kullanmasının engellenmesi gerektiğini belirtti.
Bu arada Gomaa, camilerin mesajının vandalizm çağrısına karşı dünyada barışı yayması gerektiğini söyledi.


TÜRKİYE'NİN YAZARLARI NE DEMİŞ ?


YILDIRAY ÇİÇEK

İhanete yol verme Türkiye...

Ölmek, öldürmek, mayın, bomba, kurşun dışında başka bir özelliği olmayan terör örgütü niçin adapte olmuş bir şekilde kendilerini CHP, İP ve SP üzerinden yönetim üzerinde etkili konuma getirmek istiyor. Yarın Allah göstermesin Ankara, İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük illerini HDP destekli CHP yönettiğinde Gezi gibi, Kobani gibi, hendek ve çukur gibi eylemler olduğunda buraların belediye başkanları kimin hesabına çalışacaktır?


AHMET ŞAFAK



Gönül seferberliği


Seçim bitti.
Milli irade, yerel seçim düzleminde tecelli etti.
Seçim sonuçları halkın tercihidir.
Bu demokratik bir yarıştır .

Elbette mevcut seçim sonucunun bir dili, bir söylemi vardır.
Halk, oyunu verirken şehrin, ilçenin, beldenin durumu kadar; ülke genelinin dalgalanmalarının etkisini de göz önünde bulundurur.



ORHAN KARATAŞ



YSK’daki ilginç durum

YSK Yüksek Mahkeme Üyesi ve İl ve İlçe Seçim Kurul Başkanları arasında bu kadar ihraç varken, çok daha yüksek sayıdaki İlçe Seçim Kurulu Üyesi ve Seçim Müdürlüklerinde ihraç sayısının sıfır olması çok dikkat çekicidir.


 Seçim sonuçlarının çok küçük farklar ortaya koyduğu yerlerde itirazların olması anlaşılabilir bir durumdur. İstanbul gibi 9 milyondan fazla seçmeni bulunan, 8,5 milyon oy kullanılan bir metropolde, binde 2’yi bile bulmayan birkaç bin oy fark ortaya çıkarsa, itirazlar olması son derece doğaldır. Kaldı ki, bu itirazları haklı çıkaran başka gelişmeler de yaşanmaktadır. 320 bin geçersiz oy vardır. Birleştirme tutanaklarında sonuçların yanlış işlendiği ortaya çıkmıştır. Sahte seçmene varan başka iddialar ortalıkta dolaşmaktadır. Her oy kıymetlidir ve değerlidir ve tek bir tanesinin bile ziyan olmaması gerekir. Sonuç ne olursa olsun, verilmiş helal oylara sahip çıkmak her partinin görevidir.



MUSTAFA ÖNDER



AKP medyasının payı…


Bu seçimlerin en önemli mağlubu AKP medyasıdır…
Gazetelerinden televizyonlarına kadar…
Neresinden başlayalım anlatmaya?
“Yağcılık”tan başka hüneri olmayan ve Reis’in uçağından inmeyen…
Lüks hayatları ve evlilikleri göz önündeyken…
Gazete ve televizyonlarda bol paralı köşe başlarını tutmuş…
Birçok kanalda “assolist” olarak boy gösteren…
Birçok antipatik kadın ve erkek kalemşör-medya maydanozunun fikir üretmekten ziyade…
Devamlı ona buna saldırıp nefret saçan…
Korkak, ürkek, menfaatperest, egoist ve güç zehirlenmesinde birçok insan…
Zillet ittifakının değirmenine su taşıdıklarının farkına bile varamadılar!











2 Nisan 2019 Salı

31 Mart 2019 Yerel Seçimleri Bitti İşte Sonuçlar

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ




Seçim sonuçları 2019 açıklanıyor - İstanbul'u kim kazandı?31 Mart Yerel Seçim sonuçları 

 

Türkiye, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri için sandıklara giderek tercihlerini yaptı. 

YSK'nın seçim yasaklarını kaldırması ile beraber gerek televizyon gerekse internet üzerinden 31 Mart 2019 yerel seçim sonucu son dakika ve canlı olarak vatandaşlar tarafından takip edildi. 

Bu doğrultuda, YSK'nın kesin verileri açıklanana kadar yerel seçim partilerin oy oranları da büyük ölçüde belli oldu. 

Her yerel seçimde olduğu gibi bunda da Bursa, Ankara, İzmir, Antalya ve İstanbul seçim sonuçları en çok merak edilenler arasında öne çıktı. 

Peki, İstanbul'u kim, hangi parti kazandı? Haberimizin detaylarından, olarak Ankara, İzmir ve İstanbul seçim sonuçları bilgilerine ulaşabilir anbean son dakika yerel seçim oy oranları takibini gerçekleştirebilirsiniz.

31 Mart 2019 yerel seçim sonuçları için heyecan dorukta! 

Pazar sabahı sandıklara giderek oylarını kullanan vatandaşlar, akşam saatlerinden itibaren seçim sonucu ve oy oranları hakkında sorgulamalarına başladı. 

Dün, YSK yasaklarının 19.15'te son bulması ve yerel seçim sonuçları televizyon ve internette halka duyurulmaya başlaması ile birçok ildeki son durum canlı takip edildi.

31 MART 2019 YEREL SEÇİM SONUÇLARI


Bu doğrultuda, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Balıkesir, Trabzon, Muğla, Kayseri ve Diyarbakır gibi Büyükşehirler ile tüm illerin son dakika yerel seçim sonuçları için en doğru adres TDP

İSTANBUL'U KİM, HANGİ PARTİ KAZANDI?


Bu seçimde en çok merak edilen il ise hiç şüphesiz İstanbul oldu. Peki, İstanbul'u kim, hangi parti kazandı? 

Haberimizin detaylarından son dakika yerel seçim sonuçları bilgilerine ulaşabilir, Ankara, İzmir ve İstanbul seçim sonucu canlı takibini yapabilirsiniz.


İSTANBUL SEÇİM SONUÇLARI İÇİN TIKLA


ANKARA SEÇİM SONUÇLARI İÇİN TIKLA


 İZMİR SEÇİM SONUÇLARI İÇİN TIKLA


YEREL SEÇİM SONUÇLARI İÇİN TIKLA (GENEL)


31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri için 32 ilde seçmenler, saat 07.00'den itibaren sandık başına giderken, diğer illerde de oy verme saat 08.00'de başladı. 17:00 itibariyle oy verme işlemi sona erdi.

 KAÇ SEÇMEN OY KULLANDI


Seçimde, yaklaşık 57 milyon 58 bin 636 seçmen, 194 bin 390 sandıkta oy kullandı

GÖZLER YSK'DA



17:00'da sandıkların kapanması ile birlikte gözler seçim sonuçlarına çevrilecek. 

Daha önceki seçimlerde 19:00 olarak belirlenen seçim yasakları kaldırılma saati YSK kararı ile öne çekilebilir. 

Bugün konu ile ilgili henüz resmi bir açıklama gelmedi. 

Yüksek Seçim Kurulu'nun seçim yasağını kaldırdığı saatten itibaren sonuçları Türkiye Diriliş Postası'ndan anbean takip edebilirsiniz.



*Türkiye geneli belediye seçim sonuçlarına göre



                                               
AK Parti:44.31 %     MHP :7.31 %            CHP:30.11 %           İyi Parti: 7.45 %       HDP :4.24 %         Diğer:6.58 %  
                              


Haber ve İstatistikler



01.04.2019 19:30
Anadolu Ajansı İstanbul'daki Sandıkların Yüzde Yüzünü açıkladı: Ekrem İmamoğlu 23 Bin 945 Oyla Önde

01.04.2019 13:11
Anadolu Ajansı verileri güncelledi. Buna göre İstanbul'da Ekrem İmamoğlu yüzde 48,79, Binali Yıldırım ise yüzde 48,51 oranında oy alıyor!

01.04.2019 11:54
CHP'den açıklama: Ekrem İmamoğlu İstanbul seçimini 4 milyon 165 bin oyla kazanmıştır, Binali Yıldırım ise 4 milyon 138 bin oy almıştır!

01.04.2019 09:16
Resmi olmayan rakamlara göre Bursa Büyükşehir Belediyesi'ni AK Parti'nin Adayı Alinur Aktaş kazandı.


Sandıkların Yüzde Yüzü Açıldı, 30 İl El Değiştirdi! İşte O iller


Anadolu Ajansı akşam saatlerinde sandıkların yüzde yüzünün açıldığını duyurdu. Kesin olmayan sonuçlara göre 30 il el değiştirdi
31 Mart yerel seçimlerinde kesinleşen sonuçlara göre birçok ilde belediye başkanlıkları el değiştirdi. Resmi olmayan sonuçlara göreAK Parti en az 14 ilde seçimi kaybetti. Bu illerin büyük çoğunluğu CHP'ye geçerken, bazıları ise MHP'ye geçti.

AK PARTİ 3 YENİ İL KAZANDI

AK Parti Kürt seçmenin en yoğun olduğu iller Şırnak, Ağrı, Bitlis'i HDP'den aldı. Bu illere İçişlerş Bakanlığı tarafından kayyum atanmış ve halkın kayyumun hizmetlerinden memnun olduğu belirtiliyordu.

AK PARTİ 14 ŞEHRİ KAYBETTİ

AK Parti 14 ilde ise kaybetti. Ak Parti'nin elinde bulunan illerin büyük çoğunluğu CHP'nin eline geçerken, bazıları ise MHP'ye geçti.

MHP 6 YENİ İL KAZANDI

Bu seçimin karlı çıkan partilerinden biri şüphesiz MHP oldu. MHP 6 yeni il kazanmış oldu.

İŞTE EL DEĞİŞTİREN İLLERİN LİSTESİ

1-İstanbul: AK Parti'den CHP'ye
2- Antalya: AKP'den CHP'ye
3- Ankara: AKP'den CHP'ye
4- Tunceli: BDP'den (HDP) TKP'ye
5- Ardahan: AK Parti'den CHP'ye
6- Ağrı: BDP'den (HDP) AK Parti'ye
7- Bitlis: BDP'den (HDP) AK Parti'ye
8- Artvin: AK Parti'den CHP'ye
9- Kars: MHP'den HDP'ye
10- Bilecik: AK Parti'den CHP'ye
11- Sinop: AK Parti'den CHP'ye
12- Bolu: AK Parti'den CHP'ye
13- Kırşehir: AK Parti'den CHP'ye
14- Amasya: AK Parti'den MHP'ye
15- Kastamonu: AK Parti'den MHP'ye
16- Erzincan: AK Parti'den MHP'ye
17- Karaman: AK Parti'den MHP'ye
18- Çankırı: AK Parti'den MHP'ye
19- Bayburt: AKP'den MHP'ye
20- Kırklareli: CHP'den bağımsız adaya
22- Mardin: Bağımsız'dan HDP'ye
22- Adana: MHP'den CHP'ye
23- Mersin: MHP'den CHP'ye
24- Şırnak: BDP'den (HDP) AK Parti'ye
25- Kayyum atanan Batman, Hakkari, Diyarbakır, Mardin, Siirt ve Van HDP tarafından kazanıldı.



google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html