Bu isimlerin tamamı bu seçimlerde oyunu CHP’ye vermiş ve
CHP’nin başarısı için çalışmış kişiler… Hepsinin ortak
özelliği MHP’de siyasete başlaması ve daha sonra parti parti gezmeleridir. Bu
öyle sıradan bir gezme değil, pervaneyi bunlarla yarıştırsan pervane bunların
hızına erişemez. Bu isimler içinde biri televizyonda konuşsa, gazete ve dergide
yazı yazsa yahut bir röportaj verse direkt diğer dördü gözümün önüne gelir. Hep
de kendi kendime sorarım. ‘Acaba bunlar bir fabrikada tek tip özel mi
üretildiler?’ diye… Önce MHP’ye sızdırılmışlar, sonra hepsi Türkeş düşmanı
olmuş ve ömürlerinin büyük bölümünü MHP düşmanı olarak geçirmişlerdir. Bunları
tek yahut toplu gördüğümde aklımdaki oluşan kanaat budur. “Yanlış düşünüyorsun”
diyen de varsa buyursun bu konuda atomu parçalamaktan daha zor bir işe
girişsin…
Hepsinin ortada “kutsanmış ağabey” gibi dolaşmasını sağlayan
da MHP’de kazandıkları eski kimliklerdir. Aslında bunların ideolojisi, siyasi
kimlikleri bir hayaletten ibarettir. Parti parti gezen adamın bir ideolojisi,
kimliği mi olur? Sadi Somuncuoğlu: MHP, ANAP, MHP, Doğu Perinçek yanaşması, İP,
CHP Namık Kemal Zeybek: MHP, ANAP, DYP, MHP, DP, BBP, Doğu Perinçek yanaşması,
İP, CHP Yaşar Okuyan: MHP, Anavatan, DYP, MHP, Hürriyet ve Değişim Partisi,
Halkın Yükselişi Partisi, Vatan Partisi, CHP Agâh Oktay Güner: MHP, ANAP, DYP,
Doğu Perinçek yanaşması, #İP, CHP Yılma Durak: MHP, ANAP, DYP, İP, CHP
Hayatımızın son demlerinde “edebimizle, adabımızla oturalım” da demiyorlar. “Ne
yaparız, ne ederiz de son nefesimizi MHP düşmanlığı yaparak veririz” diye
çırpınıyorlar. Geçmişte “MHP ve Alparslan Türkeş düşmanlığı” bunları motive
ediyordu, günümüzde de “MHP-Devlet Bahçeli düşmanlığı” motivasyonlarını
sağlıyor. MHP’ye zarar verecek hangi oluşum varsa anında zehirli ot gibi orada
yeşeriyorlar, Devlet Bahçeli düşmanlığı için de, o ne yaparsa tersini yaparak
misyonlarını yerine getiriyorlar.
Bir zamanlar gördüğü düşmanlıklar yüzünden Başbuğ Türkeş’in
bile “Sadi Somuncuoğlu’nu genel başkan yardımcısı yapan benim. Sadi Somuncuoğlu
yanlış yoldadır” diye tarif ettiği Sadi Somuncuoğlu’nun düşünme sağlığı nasıl
bir perişan haldeyse Yeniçağ gazetesinde “CHP-İP güzellemesi, MHP düşmanlığı
yapacağım” diye “Ancak MHP’yi, Türkiye sıralamasında İYİ Partinin gerisine, 4.
Sıraya düşmekten kurtaramadı.” gibi cümleler kurarak yine malum misyonunu
sürdürmüştür. Oysa yağlama ve güzelleme yaparak şişirdiği İP isimli parti,
Türkiye genelinde hiçbir Büyükşehir ve il belediyesi kazanamamış, toplamda 21
ilçe ve belde belediyesi kazanmış partidir. MHP ise 1 Büyükşehir, 10 il, 125
ilçe, 89 belde belediyesi kazanmış bir partidir. MHP İl Genel Meclisinde 1.976.
353 oyla % 18.81 oy oranıyla AKP’den sonra Türkiye’nin en yüksek oyu alan
ikinci partisi iken, Sadi Somuncuoğlu’nun şişirmeye çalıştığı İP isimli parti
852.630 bin oyla % 8.12 oy oranıyla CHP’den sonra dördüncü partidir. Sadi
Somuncuoğlu bu bilgileri vermeden aklınca kurnazlık yapıyor. MHP’nin başarısını
gösteren asıl bu bilgidir.
“MHP 4. Sıraya düştü” diyen Sadi Somuncuoğlu’nun karakteri
MHP düşmanlığı uğruna 80 yaşında yerlere düştükçe düşüyor. Sadi Somuncuoğlu’nun
Başbuğ Türkeş’ten bugüne MHP düşmanlığı yapması huyudur. Sadi Somuncuoğlu’nun 6
Ekim 1992 tarihinde Tercüman’a verdiği demeçte; “Türkiye’nin en güçlü
kadrolarına sahipken, bunların küçük bir kısmını çatısı altında
bulundurabilmek. Sayıca üstün, vasıfça yüksek değerde olan milliyetçi
kadroların bir araya gelemeyeceği bir ortam yaratmak. Büyük kısmı siyasetin
dışında kalmış olan milliyetçi kadroların bir araya gelmeyeceği bir ortam
yaratmak. Büyük kısmı siyasetin dışında kalmış olan milliyetçi kadroları, sırf
kendileriyle beraber değil diye hain, satılmış, ajan gibi haksız, yakışıksız ve
ağır sözlerle itham etmek. Suçlamadan, asılsız ithamda bulunmadan konuşamaz bir
ruh halinde bulunmak. Yüzde 2.9’luk oy oranıyla #Türkiye’nin en küçük partisi olmak”
cümleleriyle nasıl Başbuğ Türkeş düşmanlığı yaptığını hafızalarımız unutmadı. O
günlerde Başbuğ Türkeş’e düşmanlık zemini hazırlamaya çalışan Sadi
Somuncuoğlu’na cevabı MÇP Genel Sekreteri olan Sayın Devlet Bahçeli “MÇP’nin
oyları 1989 yerel seçimlerinde 4.1’e çıkmıştır. Hali hazırda yüzde 7 ile 8
arasındadır. Somuncuoğlu ve arkadaşları mücadele azim ve kararlılığından yoksun
kişilerdir.” cümlesiyle vermişti.
Yıl 2019 Sadi Somuncuoğlu yine aynı… Son nefesine kadar da
öyle olacaktır. Sadi Somuncuoğlu ve diğerlerini üreten fabrikanın bir ürünü de
Namık Kemal Zeybek isimli şahıstır. Onun ismini ne zaman duysam kusasım gelir.
Böyle basit adamlar nasıl olur da ortada “kutsanmış ağabey” olarak dolaşır
aklım almaz. O da Sadi Somuncuoğlu’ndan geri kalır mı? Seçim değerlendirmesinde
“MHP diye bir parti kalmadı” demiş… %18.81 oy oranıyla il genel meclisinde
Türkiye’nin ikinci partisi olmuş, toplamda 235 belediye kazanmış MHP’ye bunu
diyen bir adamın sizce çalışan beyin hücresi kalmış mıdır?
Gerçi Namık Kemal Zeybek’in özelliği budur. 3 Temmuz 1988
günü “Pazar Sohbeti” adı altında Emin Çölaşan’la yapmış olduğu bir söyleşide de
“MHP bitti, misyonunu tamamladı ve tarihteki yerini aldı diye bakıyorum. Bugün
artık MHP diye bir şey olduğuna inanmıyorum.
MHP belli bir görev yapmıştır ve tarihteki yerine intikal
etmiştir.” cümlesini de kuran aynı Namık Kemal Zeybek idi. 31 yıl önce bu
cümleyi kurmuş, bugün o cümlesini tekrarlıyor. Dün Başbuğ #Türkeş zamanı MHP
düşmanlığı yapıyordu, bugün Bilge Lider Devlet Bahçeli zamanı bu düşmanlığı
sürdürüyor. Beynine ne yükledilerse 31 yıl geçse de değişen bir şey yok…
Kamuoyuna bu tür açıklamalar yapıyor ama yüz yüze geldiğin vakitte çok değişik
bir kimliğe bürünüyor. 2014 yılında Ankara kalesinde tesadüfen karşılaşıp,
tanıştığım ve 15 dakikalık sohbetimizde bana “Devlet Bey milli her konuda haklı
çıktı.
Biz onu anlayamadık. Bol bol selamlarımı götür” diyen de bu
Namık Kemal Zeybek’ti. Bu sözlerinden sonra televizyon ve gazetelerde #MHP ve
Sayın Devlet Bahçeli hakkında yine abuk sabuk açıklamalar yapmaya devam etti.
Bakın tek tornadan çıkmış, aynı fabrika ürünü bu isimlere bir tanesi bile
#CHP-PKK ittifakı hakkında bir kelime eleştiri yapamadılar. Yapamadıkları gibi
hepsi oyunu CHP’ye verdi, CHP’ye çalıştı. Yaşar Okuyan ise bizzat CHP’ye
katıldı.
Agâh Oktay Güner 7 Haziran 2015 seçimlerinden önce “MHP’li
akrabalarım HDP’ye oy verdi” diye MHP’nin niye HDP ile beraber hükümet
kurmadığını sorguluyor ve saldırıyordu. Şimdi böyle bir adamdan CHP-PKK
ittifakına yönelik tepki beklemek de elbette gereksizdir. Bunlar asla
“kutsanmış ağabey” değil, ömürleri MHP, Başbuğ Türkeş ve Devlet Bahçeli
düşmanlığıyla geçmiş elma kurtlarıdır. Sürekli kin, nefret, takıntı ve
saplantıları sadece bu düşmanlıkları için diridir. Bunların milliyetçiliği hayalettir.
Dün Başbuğ Türkeş’i beğenmiyorlardı, bugün Bilge Lider Devlet Bahçeli’nin
milliyetçiliğini, Ülkücülüğünü beğenmiyorlar. Ama PKK ile ittifak yapan, YPG
avukatı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si başarılı olsun diye birbiriyle
yarışıyorlar.
Bunları tek tip üreten fabrika bulunmalı ve imha
edilmelidir. Aksi halde yine Sadi Somuncuoğlu, Namık Kemal Zeybek, Yaşar
Okuyan, Agâh Oktay Güner, Yılma Durak gibi benzerlerinin üretilmesi demek Türk
milliyetçileri içinde fitne, Ülkücü Hareket içinde fesat olacaktır. Biz
bunların fitnesi, fesatı ve düşmanlıklarıyla uğraştık bizden sonraki Ülkücü
nesilleri koruyalım bari… Hayalet milliyetçiler, hayalet avcılarından
kaçamazsınız siciliniz ve arşiviniz ortadadır.
İktidar düşürmek için, vatan düşürmeye razı olanlar
31 Mart 2019 yerel seçimleri sonrası bazı il ve ilçeler
dışında neredeyse belediye başkanlarının büyük çoğunluğu mazbatasını alarak
görevine başladı. İstanbul’da, bazı il ve ilçelerde ise itiraz odaklı yargı
süreci devam ediyor. İlk defa bir yerel seçim, bu derece de terör örgütü pkk
odaklı ve onun siyasi taşeronu HDP’nin gölgesinin düştüğü bir seçim olmuştur.
Türk milletini bu konuda çok uyardık. Özellikle İstanbul, Ankara, Adana, İzmir,
Mersin, Antalya özelinde uyarı yazılarımızla tehlikelere dikkat çekmeye
çalıştık. Ama sonuç itibarıyla bu illerde HDP ile ittifak yaparak sonuç elde
eden CHP olmuştur. Bu illere yönelik “Biz yöneteceğiz” mesajını seçimlerden
önce veren HDP, bu illerin belediyelerinde nasıl konumlandırılacak onu da
zamanla göreceğiz.
Aslında bu seçimin özetini, merhum Necip Fazıl Kısakürek’in
“Bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme pahasına, vatanı düşürmeye razıdır” sözü
özetlemiştir. Şu an terör örgütü PKK’nın, teröristbaşı Öcalan’dan sonraki sözde
önderi durumunda olan teröristbaşı Murat Karayılan seçimlerden önce
“Türkiye’deki ‘demokrasi güçleri’ (CHP-SP-HDP-İP) demokratik kimseler,
çevreler, sanatçılar, yazarlar Erdoğan ve Bahçeli’ye karşı durmaları gerekiyor”
açıklamasını yaparak; Cezaevindeki HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş “Sizi
tarihin çöp sepetine göndermek için batıda CHP ve İYİ Parti’ye rağmen onların
adaylarını destekleyeceğiz” açıklamasını yaparak; HDP Eş başkanı Sezai Temelli
“Kürdistan’da kazanacağız. Batıda da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz” ve “Mansur
Yavaş, Ekrem İmamoğlu seçilmişse bilecek ki HDP oylarıyla seçilmiştir.
HDP’lileri yok sayarak, Kürtleri yok sayarak siyaset yapamaz” açıklamasını
yaparak; PKK ve HDP’nin alacağı konumu göstermişti.
Kemal Kılıçdaroğlu da seçimlerden 3 ay önce Ahmet Türk ile
gizlice buluşarak bu konumda kendi rolünü üstlenmişti. Sonradan deşifre olan
görüşme için Ahmet Türk, “Sayın Kılıçdaroğlu’nu biliyorsunuz, çok açık konuşmaz
ama söylediklerimi onayladı. Karşı çıkışı olmadı. Yerel seçimlerde doğru
adaylarla daha başarılı olunacağının kaçınılmaz olduğunu herkesin görmesi
gerekir. Ortak bazı çözümler olması gerekir” açıklamasını yapmıştı. Bu kirli
ittifakı ortaya seren daha o kadar örnek var ki, yaz yaz gazetenin sayfaları
yetmez. Bu kirli iş birliği her yönüyle deşifre olduğu halde CHP, İP, SP hala
inkâr etmeye çalışıyor. Bu ittifakı gizlemeden, saklamadan PKK’lılar, HDP’liler
ve CHP’den Barış Yarkadaş çok net bir şekilde itiraf etmektedir.
Seçimlerden sonra CHP’li Barış Yarkadaş “Sağolsunlar CHP’ye
Küçükçekmece’de 65 bin oy, Esenyurt’ta 106 bin oy vererek iki belediyeyi de
kazanmamızı sağladılar. Adana’da, Mersin’de, İstanbul’da ve Ankara’da bütün
siyasi ayrımları bir kenara bırakarak iktidara da bir uyarıda bulundular. (...)
Bu seçimlerin en etkili aktörlerinden birisi Selahattin Demirtaş’tır”
açıklamasıyla; HDP Eş Başkanı Sezai Temelli “Batı’daki hedeflerimizde başarılı
olduk” diyerek; kayyum atanarak görevden alınan HDP’li Batman Belediye Başkanı
Sabri Özdemir “HDP olarak beş büyükşehire kayyum atadık. Ankara, İstanbul,
Mersin, Antalya, Adana” sosyal medya paylaşımıyla; HDP Adana Milletvekili Kemal
Peköz de “Kobani düşmedi. İstanbul düştü düşecek” mesajıyla, HDP eski Eş
Başkanı terörist Selahattin Demirtaş “Muhalefet bloğu bu seçimlerle birlikte
demokratik bir seçeneği ete kemiğe büründürmeyi başardı” açıklamasıyla
tavırlarını netleştirdiler ve CHP, İP, SP gibi siyasi dansözlük yapmadılar.
İlginçtir 16 Nisan referandumunda kendileri yanında “Hayır
cephesinde” yer aldığı için “üst düzey yöneticileri hapiste olmasına rağmen
HDP’ye” şeklinde teşekkür eden Kemal Kılıçdaroğlu seçimlerden bu yana yaklaşık
iki hafta geçmesine rağmen, CHP’ye İstanbul( belli değil) Ankara, Antalya,
Adana, Mersin, Hatay gibi illeri kazandırmasına rağmen hala HDP’ye teşekkür
etmedi. Biliyorsunuz sinsi bir siyasetçi olan Kemal Kılıçdaroğlu, HDP ile
ittifak kurma tezgâhını 2014 tarihinde de denemişti. Bunu da şu an cezaevinde
bulunan HDP’li Sırrı Süreyya Önder, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bizi destekleyin
ama kimse görmesin kamuya açık olmasın, bu bize zarar verir” dediğini söyleyerek
zaten yıllar önce deşifre etmişti. Velhasıl “Mustafa Kemal’in askerleri” olarak
yanlış bildikleriniz yıllar önce “Öcalan’ın siyasi militanları” haline
dönüşmüştür. Bu konu gerçekten çok uzun değerlendirilecek bir konudur. Yaz yaz
bitiremeyiz. Ama çok açık ve net olarak 2014 yılından bugüne CHP’nin terör
örgütü PKK güdümüne girdiği, içine HDP’nin kaçtığı tartışılmaz bir gerçektir.
Gelelim asıl konumuza… Kendisine Türk milliyetçisi, ülkücü, eski MHP’li diyen,
MHP’nin milliyetçiliğini, ülkücülüğünü beğenmeyerek ayrılanlar böyle bir
CHP’nin güdümüne nasıl girmiştir? HDP, Kandil’den ve cezaevinden aldıkları
talimatla oylarını CHP’ye akıtarak tavizsiz bir duruş sergilerken, Meral
Akşener’in adı İYİ olan ama kötü projelerin taşeronu partisinin Genel Sekreteri
Cihan Paçacı seçim sonuçlarını değerlendirirken diyor ki: “CHP’ye ilk kez
sağdan oy akışı sağladık.”
Yani PKK’nın siyasi taşeronu HDP ile ittifak yapan CHP’ye oy
akışı sağladığını söyleyerek bununla övünen ve HDP’li Sezai Temelli’nin
“Kürdistan’da kazanacağız. Batı’da da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz” sözüne
omuz veren eski bir DYP’li, eski MHP’li yeni İP’li... Utanmıyorlar, yüzleri
kızarmıyor… Bir tane il belediyesi kazanamadılar ama AKP ve MHP’ye
kaybettirmekle övünüyorlar. Gerçi kazanmalarının önündeki engeli “Partimizin
sarı güneş amblemi siyah göründü. Vatandaş gitmiş, siyah güneşin altına değil
de üstüne mühür basmış” açıklamasıyla komedyen üretkenlikle izah yapıyorlar.
Terör örgütünün güdümündeki HDP ile aynı hedefte, aynı partiye oy toplamakla görevlendirilmiş
bu İP’in gerçek yüzü budur. Bu yüzü tanıyan herkes, tanımayanlara anlatsın…
HDP’lilerin, PKK’lıların bayram havası estirdiği bazı
büyükşehir belediyelerinin CHP’ye geçmesi demek, HDP’nin buralarda hücre evi
oluşturacağının ön sinyalidir. Zaten seçimlerden önce bunu da çok açık herkese
duyurdular. Bu İP’çilerde işte buna garsonluk yapmıştır. Ölmek ve öldürmek için
kurulmuş bir terör örgütünün kurduğu bir parti olan HDP neyin karşılığında
CHP’ye kendini adak etti? Önümüzdeki günlerde bunun kokusu her boyutuyla ortaya
çıkacaktır. HDP’nin gücünü arttırmak için elimden gelen desteği vereceğim”
diyen Tunç Soyer İzmir’de ne yapacak? “İttifakımızda HDP de var” diyen Ekrem
İmamoğlu (eğer kazanırsa) İstanbul’da ne yapacak?
“Ajans izin verirse HDP ile görüşürüm” diyerek yola koyulan,
HDP’nin tehdidi karşısında anında “Dilim sürçtü” duruşuna geçen Mansur Yavaş
Ankara’da ne yapacaktır? Ne yapacaklar, hepsi HDP’ye diyet ödeyecektir… PKK’nın
en büyük şansı ve umudu Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Kemal Kılıçdaroğlu diyetini
ödeyecek kadar gönlü geniştir, HDP de CHP’den diyetini alacak kadar CHP’nin
içine girmiştir.