BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

7 Nisan 2019 Pazar

Haftalık Haber Yorum ve Analiz

07.04.2019 / 14.04.2019

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ




NATO’yu kim tehdit ediyor: Türkiye’nin S-400’leri mi, Beyaz Saray’ın Evanjelikleri mi?


ABD’deki Evanjelik-Neocon yapılanma S-400 sistemlerinin Türkiye tarafından alımını bahane ederek, Doğu Akdeniz’de inşa edilen enerji yataklarını yağmalama ittifakının güvenliğini sağlama derdinde,
NATO dışişleri bakanlarının Washington’daki toplantılarında, F-35 projesinin Kuzey Atlantik İttifakı’nın hava gücünü modernize etme amacını aşarak, Türkiye başta olmak üzere Avrupalı müttefikler üzerinde bir baskı unsuru olma amacı taşıdığı artık uluslararası kamuoyunun malumu haline geldi. Türkiye’nin yüksek irtifa hava savunma sistemi ihtiyacını karşılama konusundaki umursamaz tavrını yıllarca muhafaza eden ABD, bugün Rusya’dan tedarik edilecek S-400 füze sistemi ile F-35 projesi arasında kurduğu akıl dışı bağ ile Türkiye’yi projenin dışına itmeye çalışıyor. Peki, Türkiye’nin S-400 alması durumunda güvenilmez bir müttefik durumuna düşeceği, NATO’nun güvenliğini tehlikeye atacağı ya da F-35 uçaklarının sırlarının Rusya’nın eline geçeceğine dair korkular gerçeği yansıtıyor mu? 



ABD'nin Golan kararı bir uluslararası hukuk cinayetidir

Trump yönetiminin Golan kararı, uluslararası hukukta büyük mücadeleler sonucunda elde edilmiş kazanımların yok sayılmasıdır; saldırgan devletlerin cezalandırılması yerine ödüllendirilmesidir.

Uluslararası hukukun bugün en büyük sorunlarından biri olan devletlerin saldırganlığının önlenmesi hususu, geçmişte günümüzden de önemli bir sorundu. Uluslararası hukukun başlangıcı olarak genellikle 1648 Vestfalya Barışı kabul edilir. 1648’den başlatılan klasik uluslararası hukuk, Avrupalı devletlerin oluşturduğu ve onların arasında geçerli olan bir hukuktu. O nedenle, klasik uluslararası hukuk yerine, “Avrupa kamu hukuku” kavramı da kullanılır.



Mısır’da yargının zoru ne?

Mısır’da darbenin gerçekleşmesinden bugüne, yargı yoluyla ciddi bir baskı inşa edilmiş durumda. Yargının sürekli olarak idam kararları vermesi ve bu kararları aralıklarla uyguluyor olması toplumda ciddi bir baskı oluşturuyor.

Mısır son dönemlerde aldığı idam kararları ve idam ettiği gençler dolayısıyla yargı sistemi üzerinden sıklıkla gündeme geliyor. Yargının aldığı bu kararlar, Mısır’da hem yargı bağımsızlığının durumunu hem de siyasi otoritenin halka karşı acımasız tavrını tekrar dünya gündemine taşıyor. Aslında Mısır’da yargı sisteminin rejim açısından oynadığı rol yeni bir durum değil. Mısır’da yargının bugünkü misyonu, Nasır döneminde inşa edilen haliyle uyum içindedir.



Orta Afrika Cumhuriyeti’nde barış süreci ve yeni dengeler

Bağımsızlığından bu yana beş askeri darbeye maruz kalan ve 2012 yılından bu yana oldukça yıpratıcı bir iç savaş yaşayan Orta Afrika Cumhuriyeti’nde nihayet iç barış sağlanmak üzere.
Bağımsızlığını ilan ettiği 1960 yılından itibaren istikrarsız yapısıyla dikkatleri üzerine çeken, bu süreçte Fransa’nın güdümünde gerçekleşen beş askeri darbeye maruz kalan ve 2012 yılından bu yana oldukça yıpratıcı bir iç savaş yaşayan Orta Afrika Cumhuriyeti’nde nihayet iç barış sağlanmak üzere. Yıllardır uluslararası siyasetin gündemini yoğun olarak meşgul etmesine rağmen sorunlarının çözümü konusunda yeterli destek alamayan ülkede, hükümet kağıt üzerinde egemenliği altında görünen toprakların yaklaşık yüzde 80’inde fiili hâkimiyetini sürdüren çeşitli silahlı gruplarla anlaşmaya vardı. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde barışın tesis edilmesi ve ülkenin istikrara kavuşturulmasına yönelik çabalarda iki aktör ön plana çıkıyor: Komşu Sudan ve kıta dışından gelen Rusya Federasyonu.



Darbeci Sisi İslam’ın değerlerine savaş açtı! Skandal talimat

Mısır'da darbeyle başa geçen Sisi, ülkedeki belirli grupların veya cemaatlerin adını taşıyan camilerin adlarını bir ay içinde değiştirmelerini emretti.
Mısır'ın darbeci lideri Sisi, İslâm dini devletin tekeli altına almak için harekete geçti. Ramazan programlarına sansür getirme hazırlığı içinde olan Sisi; şimdi de, camilere el attı. Rejime yönelik tepkilerin giderek artmasından rahatsız olan Sisi yönetimi, ülkedeki belirli grupların veya cemaatlerin adını taşıyan camilerin adlarını bir ay içinde değiştirmelerini emretti.
"Bir grubun veya dini partinin ideolojisine yansıtılmamalı"
Mısır Vakıflar Bakanlığı tarafından geçen çarşamba günü yapılan açıklamada, isimlerin seçiminde herhangi bir grubun veya dini partinin ideolojisine yansıtmamasını istendi.
Vakıflardan sorumlu bakan Dr. Mohamed Mokhtar Gomaa yaptığı açıklamada, camilerin Allah'ın evleri olduğunu, belirli gruplara ait olmamalı veya belirli bir parti lehine veya hizip lehine kullanılmaması gerektiğini söyledi. Gomaa, camilerin kısmi, siyasi veya ideolojik ihtilaflarda kullanılmaması gerektiğini ileri sürerek, aşırılık yanlısı grupların şiddeti teşvik etmek ve sivilleri hedef almak için ibadet eden yerleri kullanmasının engellenmesi gerektiğini belirtti.
Bu arada Gomaa, camilerin mesajının vandalizm çağrısına karşı dünyada barışı yayması gerektiğini söyledi.


TÜRKİYE'NİN YAZARLARI NE DEMİŞ ?


YILDIRAY ÇİÇEK

İhanete yol verme Türkiye...

Ölmek, öldürmek, mayın, bomba, kurşun dışında başka bir özelliği olmayan terör örgütü niçin adapte olmuş bir şekilde kendilerini CHP, İP ve SP üzerinden yönetim üzerinde etkili konuma getirmek istiyor. Yarın Allah göstermesin Ankara, İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük illerini HDP destekli CHP yönettiğinde Gezi gibi, Kobani gibi, hendek ve çukur gibi eylemler olduğunda buraların belediye başkanları kimin hesabına çalışacaktır?


AHMET ŞAFAK



Gönül seferberliği


Seçim bitti.
Milli irade, yerel seçim düzleminde tecelli etti.
Seçim sonuçları halkın tercihidir.
Bu demokratik bir yarıştır .

Elbette mevcut seçim sonucunun bir dili, bir söylemi vardır.
Halk, oyunu verirken şehrin, ilçenin, beldenin durumu kadar; ülke genelinin dalgalanmalarının etkisini de göz önünde bulundurur.



ORHAN KARATAŞ



YSK’daki ilginç durum

YSK Yüksek Mahkeme Üyesi ve İl ve İlçe Seçim Kurul Başkanları arasında bu kadar ihraç varken, çok daha yüksek sayıdaki İlçe Seçim Kurulu Üyesi ve Seçim Müdürlüklerinde ihraç sayısının sıfır olması çok dikkat çekicidir.


 Seçim sonuçlarının çok küçük farklar ortaya koyduğu yerlerde itirazların olması anlaşılabilir bir durumdur. İstanbul gibi 9 milyondan fazla seçmeni bulunan, 8,5 milyon oy kullanılan bir metropolde, binde 2’yi bile bulmayan birkaç bin oy fark ortaya çıkarsa, itirazlar olması son derece doğaldır. Kaldı ki, bu itirazları haklı çıkaran başka gelişmeler de yaşanmaktadır. 320 bin geçersiz oy vardır. Birleştirme tutanaklarında sonuçların yanlış işlendiği ortaya çıkmıştır. Sahte seçmene varan başka iddialar ortalıkta dolaşmaktadır. Her oy kıymetlidir ve değerlidir ve tek bir tanesinin bile ziyan olmaması gerekir. Sonuç ne olursa olsun, verilmiş helal oylara sahip çıkmak her partinin görevidir.



MUSTAFA ÖNDER



AKP medyasının payı…


Bu seçimlerin en önemli mağlubu AKP medyasıdır…
Gazetelerinden televizyonlarına kadar…
Neresinden başlayalım anlatmaya?
“Yağcılık”tan başka hüneri olmayan ve Reis’in uçağından inmeyen…
Lüks hayatları ve evlilikleri göz önündeyken…
Gazete ve televizyonlarda bol paralı köşe başlarını tutmuş…
Birçok kanalda “assolist” olarak boy gösteren…
Birçok antipatik kadın ve erkek kalemşör-medya maydanozunun fikir üretmekten ziyade…
Devamlı ona buna saldırıp nefret saçan…
Korkak, ürkek, menfaatperest, egoist ve güç zehirlenmesinde birçok insan…
Zillet ittifakının değirmenine su taşıdıklarının farkına bile varamadılar!











google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html