
İhanete yol verme Türkiye...
Ölmek, öldürmek, mayın, bomba, kurşun dışında başka bir özelliği olmayan terör örgütü niçin adapte olmuş bir şekilde kendilerini CHP, İP ve SP üzerinden yönetim üzerinde etkili konuma getirmek istiyor. Yarın Allah göstermesin Ankara, İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük illerini HDP destekli CHP yönettiğinde Gezi gibi, Kobani gibi, hendek ve çukur gibi eylemler olduğunda buraların belediye başkanları kimin hesabına çalışacaktır?
Yarın oylarımızı kullanacağız. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “Şimdi karşımızda iki seçenek var; ya hep birlikte olacağız ya da hep birlikte yok olacağız, ya beka diyeceğiz ya da belaya razı olacağız” şeklinde özetlediği bir sonucu tercih edeceğiz.
Bu seçimler sıradan bir seçim değil, sıradan bir yerel yönetimler tercihi değildir.
Bu seçimler, köşeye sıkışmış tüm terör örgütlerinin, yasal partiler üzerinden kendine kurtuluş kapısının açılışına inandığı bir seçim olacaktır.
Eğer millete dönüp “Ne bekası canım” diye kim artistlik yapıyorsa bilin ki, o parti bünyesinde pkk-fetö gibi terör örgütlerinin uzantılarını taşıyordur. Bakın CHP’ye, bakın İP’e, bakın SP’ye bunu yapan özellikle bunlardır.
Doğu ve Güneydoğu’da birçok belediye almış olan HDP’nin bir gün olsun belediyecilik yaptığına şahit olan var mı? Elbette yok…
Vatandaşa yol yapmıyor, terör örgütü için hendek, çukur kazıyorlar. Şimdi böyle bir bölücü zihniyet niçin CHP, İP, SP üzerinden söz sahibi olmaya çalışıyor ve bunu da açık açık ifade ediyor?
Kandil açıklama yaptı “Oyunuzu CHP, İP ve SP’ye verin” diye…
Cezaevindeki terörist Selahattin Demirtaş açıklama yaptı “Oyunuzu CHP, İP ve SP’ye verin” diye… PKK’nın siyasi uzantısı HDP Eşbaşkanları ve diğer yöneticileri açıklama yaptı “Oyunuzu CHP, İP ve SP’ye verin” diye…
Ölmek, öldürmek, mayın, bomba, kurşun dışında başka bir özelliği olmayan terör örgütü niçin adapte olmuş bir şekilde kendilerini CHP, İP ve SP üzerinden yönetim üzerinde etkili konuma getirmek istiyor. Yarın Allah göstermesin Ankara, İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük illerini HDP destekli CHP yönettiğinde Gezi gibi, Kobani gibi, hendek ve çukur gibi eylemler olduğunda buraların belediye başkanları kimin hesabına çalışacaktır?
Terör örgütünün bir kolu olan YPG’yi terör örgütü olarak dahi görmeyen Kemal Kılıçdaroğlu kimden yana tercihini kullanacaktır? CHP-HDP ilişkisi bu derecede ortada iken “Ne bekası?” diyen ahmaklara aldırış etmeyin, imkânınız varsa onu diyenlerin yüzüne tükürüp geçin gidin…
Türk milleti var olduğu günden bu yana beka meselesi vardır. Dünyadaki ve bölgedeki tüm gelişmeler ortadadır. Ortada Türkiye’den de toprak parçası alıp, sözde Kürdistan’ı kurma planından kimse vazgeçmemiştir.
“Türkiye’de beka meselesi yoktur” diyen alçakların, şerefsizlerin “Kürdistan’da kazanacağız” diyenlerle ittifak yapması ve bu bölücülüğe tepki vermemesi bile size herşeyi göstermeye yetmiyor mu?
“HDP gönül ittifakımız var”, “HDP ile ittifak milli görev” diyenler pkk’nın talepleri karşısında esir alınan zavallı CHP ve onun yancılarıdır.
Aylardır kalemimizde mürekkep bitti bu durumları yazmaktan…
Her şey ortada… Aklı, fikri, gözü, kulağı olup da, “Ben görmedim, anlamadım, duymadım” diyecek bir tane vatandaşımızın olmaması lazımdır.
Yarın oyunu verirken olacakları düşün… CHP’ye, İP’e, SP’ye verdiğin her oyun HDP’ye ve PKK’ya hayat vereceğini aklından çıkarma…
Bu partilerin içinde tertemiz insanlar vardır ama maalesef ortaya çıkan manzara budur. Yönetim noktasında Pensilvanya’ya, Kandil’e uzanan eller vardır. Bu eller o temiz insanların sadece duygularını sömürmektedir.
Türkiye’yi ateşe atmamak için CHP, HDP, İP, SP gibi partilerin oluşturduğu zillet ittifakına karşı oldukça dikkatli olmanız gerekmektedir. Bir oyunuz Kandil’e, Pensilvanya’ya güç verecekse, bu ihanete ortak olmayın…
Bir oyunuz Murat Karayılan, Selahattin Demirtaş, Sezai Temelli, Fethullah Gülen, Ekrem Dumanlı gibi alçakları memnun edecekse oyunuzun namusunu koruyun…
Yarın bir oyunuzla Türkiye’yi bunlardan temizleyin… Aksi halde bunların 31 Mart akşamı zafer kazanırlarsa sırıtışlarını göz önüne getirin…
Yarın milletin geleceği oylanacak…
Yarın ihanet birlikteliği yapanların ya bitişi, ya zaferi olacak…
Türkiye’nin değerlerine savaş açmış bu ihanet cephesi yenilirse Türkiye kazanan olacaktır. Bir oyla Türkiye’nin kaderi senin elinde…
İhanete yol verme Türkiye…
Bu seçimler sıradan bir seçim değil, sıradan bir yerel yönetimler tercihi değildir.
Bu seçimler, köşeye sıkışmış tüm terör örgütlerinin, yasal partiler üzerinden kendine kurtuluş kapısının açılışına inandığı bir seçim olacaktır.
Eğer millete dönüp “Ne bekası canım” diye kim artistlik yapıyorsa bilin ki, o parti bünyesinde pkk-fetö gibi terör örgütlerinin uzantılarını taşıyordur. Bakın CHP’ye, bakın İP’e, bakın SP’ye bunu yapan özellikle bunlardır.
Doğu ve Güneydoğu’da birçok belediye almış olan HDP’nin bir gün olsun belediyecilik yaptığına şahit olan var mı? Elbette yok…
Vatandaşa yol yapmıyor, terör örgütü için hendek, çukur kazıyorlar. Şimdi böyle bir bölücü zihniyet niçin CHP, İP, SP üzerinden söz sahibi olmaya çalışıyor ve bunu da açık açık ifade ediyor?
Kandil açıklama yaptı “Oyunuzu CHP, İP ve SP’ye verin” diye…
Cezaevindeki terörist Selahattin Demirtaş açıklama yaptı “Oyunuzu CHP, İP ve SP’ye verin” diye… PKK’nın siyasi uzantısı HDP Eşbaşkanları ve diğer yöneticileri açıklama yaptı “Oyunuzu CHP, İP ve SP’ye verin” diye…
Ölmek, öldürmek, mayın, bomba, kurşun dışında başka bir özelliği olmayan terör örgütü niçin adapte olmuş bir şekilde kendilerini CHP, İP ve SP üzerinden yönetim üzerinde etkili konuma getirmek istiyor. Yarın Allah göstermesin Ankara, İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük illerini HDP destekli CHP yönettiğinde Gezi gibi, Kobani gibi, hendek ve çukur gibi eylemler olduğunda buraların belediye başkanları kimin hesabına çalışacaktır?
Terör örgütünün bir kolu olan YPG’yi terör örgütü olarak dahi görmeyen Kemal Kılıçdaroğlu kimden yana tercihini kullanacaktır? CHP-HDP ilişkisi bu derecede ortada iken “Ne bekası?” diyen ahmaklara aldırış etmeyin, imkânınız varsa onu diyenlerin yüzüne tükürüp geçin gidin…
Türk milleti var olduğu günden bu yana beka meselesi vardır. Dünyadaki ve bölgedeki tüm gelişmeler ortadadır. Ortada Türkiye’den de toprak parçası alıp, sözde Kürdistan’ı kurma planından kimse vazgeçmemiştir.
“Türkiye’de beka meselesi yoktur” diyen alçakların, şerefsizlerin “Kürdistan’da kazanacağız” diyenlerle ittifak yapması ve bu bölücülüğe tepki vermemesi bile size herşeyi göstermeye yetmiyor mu?
“HDP gönül ittifakımız var”, “HDP ile ittifak milli görev” diyenler pkk’nın talepleri karşısında esir alınan zavallı CHP ve onun yancılarıdır.
Aylardır kalemimizde mürekkep bitti bu durumları yazmaktan…
Her şey ortada… Aklı, fikri, gözü, kulağı olup da, “Ben görmedim, anlamadım, duymadım” diyecek bir tane vatandaşımızın olmaması lazımdır.
Yarın oyunu verirken olacakları düşün… CHP’ye, İP’e, SP’ye verdiğin her oyun HDP’ye ve PKK’ya hayat vereceğini aklından çıkarma…
Bu partilerin içinde tertemiz insanlar vardır ama maalesef ortaya çıkan manzara budur. Yönetim noktasında Pensilvanya’ya, Kandil’e uzanan eller vardır. Bu eller o temiz insanların sadece duygularını sömürmektedir.
Türkiye’yi ateşe atmamak için CHP, HDP, İP, SP gibi partilerin oluşturduğu zillet ittifakına karşı oldukça dikkatli olmanız gerekmektedir. Bir oyunuz Kandil’e, Pensilvanya’ya güç verecekse, bu ihanete ortak olmayın…
Bir oyunuz Murat Karayılan, Selahattin Demirtaş, Sezai Temelli, Fethullah Gülen, Ekrem Dumanlı gibi alçakları memnun edecekse oyunuzun namusunu koruyun…
Yarın bir oyunuzla Türkiye’yi bunlardan temizleyin… Aksi halde bunların 31 Mart akşamı zafer kazanırlarsa sırıtışlarını göz önüne getirin…
Yarın milletin geleceği oylanacak…
Yarın ihanet birlikteliği yapanların ya bitişi, ya zaferi olacak…
Türkiye’nin değerlerine savaş açmış bu ihanet cephesi yenilirse Türkiye kazanan olacaktır. Bir oyla Türkiye’nin kaderi senin elinde…
İhanete yol verme Türkiye…
Gönül seferberliği
Seçim bitti.
Milli irade, yerel seçim düzleminde tecelli etti.
Seçim sonuçları halkın tercihidir.
Bu demokratik bir yarıştır .
Elbette mevcut seçim sonucunun bir dili, bir söylemi vardır.
Halk, oyunu verirken şehrin, ilçenin, beldenin durumu kadar; ülke genelinin dalgalanmalarının etkisini de göz önünde bulundurur.
Sonuç bir hükümet krizini işaret etmemektedir.
Cumhur İttifakı'nın hedeflediği genel başarı oranına ulaşılmıştır.
Bu seçimde MHP müthiş bir başarı yakalamıştır. Önceki yerel seçimde 125 belediye kazanmış olan MHP, bu defa 237 belediye kazanarak başarasını ikiye katlamış hem partinin kurumsal kimliğini halkın teveccühü ile buluşturmuş hem de devletin bekası yolunda kararlılıkla yürümüştür.
Şimdi bir an evvel normale dönülmeli ve Türkiye’nin elzem sorunlarının üzerine gidilmelidir.
Bu seçim öncelikli olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin millet nezdinde kabul gördüğünü ortaya koymuştur.
İcra yeteneği güçlü Türkiye, ekonomiye, asayişe, dış politikaya daha çabuk ve kolay müdahil olabilecektir. Dokuz Işıkçı yönetim anlayışı bu sebeple elli yıldır başkanlık sistemini dile getirmiş ve uygulanması için çaba sarf etmiştir.
Türkiye’nin bir an evvel seçim havasından çıkıp güncel meselelere dönmesi hayati önem taşımaktadır.
Şimdi partizanlıktan uzak durmak ve Türkiye’nin selameti için çalışmak zamanıdır. Öfke diliyle hareket etmeden ortak bileşenlerimizi geliştirmek, önümüze bakmak, Türkiye’nin üzerine titremek vaktidir.
Sistem, her ne kadar partili cumhurbaşkanı modeli içeriyorsa da seçilmiş cumhurbaşkanına bu derlenip, toparlanma döneminde çok büyük görev düşmektedir. Böylesine görkemli bir seçimin gerçekleşmesi başlıbaşına bir demokrasi zaferidir. Türkiye bunu dünyanın gözü önünde başarmıştır.
Ayrıca muhalefete de büyük bir sorumluluk düşmektedir. Dış politikadaki dalgalanmaların olağanüstü etkisinin görüldüğü siyasi konjonktürde icranın elini zayıflatacak keskin ve yıkıcı muhalefetten vazgeçilmesi ve ortak bir siyaset dili oluşturulması şarttır.
Türkiye’nin milli vicdanında bu saygı kültürü canlı bir şekilde bulunmaktadır.
Hiçbir ülke, dünyadaki gelişmelerden bağımsız değildir. Sık sık dile getirdiğimiz milletler mücadelesi kavramı en keskin üslubuyla devam etmektedir. Kişisel ya da kurumsal çıkarlar doğrultusunda hareket etmek, bizi milletler mücadelesinde zaafa düşürecektir. Belediye başkanları şehirlerini mamur etmek için çalışacak, halkı mutlu kılmak için çaba sarf edeceklerdir. Kazanılan başarıyı siyasi bir manivela gibi kullanmayı düşünmek, kutuplaşmaya çalışmak, milli politikaları heder etmek, milletlerarası camianın operasyonlarına teşne olmak demektir. Financial Times, daha şimdiden,” Türk lirasının kaçınılmaz sonucu beklediğini ve değer kaybedeceğini” belirtiyor; bu bir ekonomik öngörü değil, niyet belirtisidir.
Çok merkezli diplomasi dönemi kaçınılmazdır. Nato, AB, Avrasya politikaları eş zamanlı yürüyebilir. Siyasi hamlelerin yanı sıra özel sektör, kamu yönetimi bir araya gelerek Batılı ülkelerin başkentlerine yönelik ekonomik nüfuz toplantıları tertip edilmelidir. Bu konuda etkili lobiler devreye sokulup Türk ekonomisinin güvenli liman olduğu ifade edilmelidir. Böylece yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi yolunda adımlar atılabilir. Eski-yeni Türkiye söylemi derhal terk edilmelidir. Türkiye bir tanedir, aşkımızdır.
Biz ne günler gördük, yaşadığımız süreç o günlerin yanında düğün bayram.
Şimdi yeniden “Gönül seferberliği” zamanı.
Milli irade, yerel seçim düzleminde tecelli etti.
Seçim sonuçları halkın tercihidir.
Bu demokratik bir yarıştır .
Elbette mevcut seçim sonucunun bir dili, bir söylemi vardır.
Halk, oyunu verirken şehrin, ilçenin, beldenin durumu kadar; ülke genelinin dalgalanmalarının etkisini de göz önünde bulundurur.
Sonuç bir hükümet krizini işaret etmemektedir.
Cumhur İttifakı'nın hedeflediği genel başarı oranına ulaşılmıştır.
Bu seçimde MHP müthiş bir başarı yakalamıştır. Önceki yerel seçimde 125 belediye kazanmış olan MHP, bu defa 237 belediye kazanarak başarasını ikiye katlamış hem partinin kurumsal kimliğini halkın teveccühü ile buluşturmuş hem de devletin bekası yolunda kararlılıkla yürümüştür.
Şimdi bir an evvel normale dönülmeli ve Türkiye’nin elzem sorunlarının üzerine gidilmelidir.
Bu seçim öncelikli olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin millet nezdinde kabul gördüğünü ortaya koymuştur.
İcra yeteneği güçlü Türkiye, ekonomiye, asayişe, dış politikaya daha çabuk ve kolay müdahil olabilecektir. Dokuz Işıkçı yönetim anlayışı bu sebeple elli yıldır başkanlık sistemini dile getirmiş ve uygulanması için çaba sarf etmiştir.
Türkiye’nin bir an evvel seçim havasından çıkıp güncel meselelere dönmesi hayati önem taşımaktadır.
Şimdi partizanlıktan uzak durmak ve Türkiye’nin selameti için çalışmak zamanıdır. Öfke diliyle hareket etmeden ortak bileşenlerimizi geliştirmek, önümüze bakmak, Türkiye’nin üzerine titremek vaktidir.
Sistem, her ne kadar partili cumhurbaşkanı modeli içeriyorsa da seçilmiş cumhurbaşkanına bu derlenip, toparlanma döneminde çok büyük görev düşmektedir. Böylesine görkemli bir seçimin gerçekleşmesi başlıbaşına bir demokrasi zaferidir. Türkiye bunu dünyanın gözü önünde başarmıştır.
Ayrıca muhalefete de büyük bir sorumluluk düşmektedir. Dış politikadaki dalgalanmaların olağanüstü etkisinin görüldüğü siyasi konjonktürde icranın elini zayıflatacak keskin ve yıkıcı muhalefetten vazgeçilmesi ve ortak bir siyaset dili oluşturulması şarttır.
Türkiye’nin milli vicdanında bu saygı kültürü canlı bir şekilde bulunmaktadır.
Hiçbir ülke, dünyadaki gelişmelerden bağımsız değildir. Sık sık dile getirdiğimiz milletler mücadelesi kavramı en keskin üslubuyla devam etmektedir. Kişisel ya da kurumsal çıkarlar doğrultusunda hareket etmek, bizi milletler mücadelesinde zaafa düşürecektir. Belediye başkanları şehirlerini mamur etmek için çalışacak, halkı mutlu kılmak için çaba sarf edeceklerdir. Kazanılan başarıyı siyasi bir manivela gibi kullanmayı düşünmek, kutuplaşmaya çalışmak, milli politikaları heder etmek, milletlerarası camianın operasyonlarına teşne olmak demektir. Financial Times, daha şimdiden,” Türk lirasının kaçınılmaz sonucu beklediğini ve değer kaybedeceğini” belirtiyor; bu bir ekonomik öngörü değil, niyet belirtisidir.
Çok merkezli diplomasi dönemi kaçınılmazdır. Nato, AB, Avrasya politikaları eş zamanlı yürüyebilir. Siyasi hamlelerin yanı sıra özel sektör, kamu yönetimi bir araya gelerek Batılı ülkelerin başkentlerine yönelik ekonomik nüfuz toplantıları tertip edilmelidir. Bu konuda etkili lobiler devreye sokulup Türk ekonomisinin güvenli liman olduğu ifade edilmelidir. Böylece yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi yolunda adımlar atılabilir. Eski-yeni Türkiye söylemi derhal terk edilmelidir. Türkiye bir tanedir, aşkımızdır.
Biz ne günler gördük, yaşadığımız süreç o günlerin yanında düğün bayram.
Şimdi yeniden “Gönül seferberliği” zamanı.

YSK’daki ilginç durum
YSK Yüksek Mahkeme Üyesi ve İl ve İlçe Seçim Kurul Başkanları arasında bu kadar ihraç varken, çok daha yüksek sayıdaki İlçe Seçim Kurulu Üyesi ve Seçim Müdürlüklerinde ihraç sayısının sıfır olması çok dikkat çekicidir.
Seçim sonuçlarının çok küçük farklar ortaya koyduğu yerlerde itirazların olması anlaşılabilir bir durumdur. İstanbul gibi 9 milyondan fazla seçmeni bulunan, 8,5 milyon oy kullanılan bir metropolde, binde 2’yi bile bulmayan birkaç bin oy fark ortaya çıkarsa, itirazlar olması son derece doğaldır. Kaldı ki, bu itirazları haklı çıkaran başka gelişmeler de yaşanmaktadır. 320 bin geçersiz oy vardır. Birleştirme tutanaklarında sonuçların yanlış işlendiği ortaya çıkmıştır. Sahte seçmene varan başka iddialar ortalıkta dolaşmaktadır. Her oy kıymetlidir ve değerlidir ve tek bir tanesinin bile ziyan olmaması gerekir. Sonuç ne olursa olsun, verilmiş helal oylara sahip çıkmak her partinin görevidir.
ÇOK SORU İŞARETİ VAR
İstanbul’da geçeriz oyların yüzde 10’unun geçerli hale gelmesi bile sonucu değiştirebilecektir. 320 bin oyun neden geçersiz sayıldığı konusunda bir ayrıntı yoktur. Tutanak birleştirmelerde nasıl oluyor da bu kadar hata yapılabiliyor? Ortada çok ciddi soru işaretleri var ve bunların makul ve mantıklı bir cevap bulması şarttır. Sayın Devlet Bahçeli yaptığı açıklamada, “İstanbul’da oyların tekrar sayımını durduran, sandık hilelerine ve usulsüzlüklerine ortam açan kim varsa tüm bağlantıları, tüm ilişki ağları araştırılmalı, mutlaka sonuca bağlanmalıdır. FETÖ’yle iltisakları varsa tespit edilip gereği yapılmalıdır” diyerek, çok önemli bir uyarıda bulunmuştur.
FAHİŞ FARKLAR VARYerel seçimlerde sadece İstanbul’da değil, ülkenin birçok yerinde akılla, mantıkla, izanla izahı mümkün olmayan, hata olarak değerlendirilemeyecek çok ilginç şeyler yaşanmıştır. Sayın Bahçeli’nin önemle belirttiği gibi, oyların ilk olarak kayda geçirildiği, ıslak imzalı ve mühürlü sandık sayım-döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanakları ve YSK’ya bildirilen oylar arasında fahiş farkların tespiti meşru ve mecburi bir ihtiyaçtır.
KARS VE IĞDIR
YSK’ya büyük görev düşmektedir. Bu hayati kurum için seçim süreci bitmiştir, ama yargı görevi daha yeni başlamıştır. İtirazların titizlikle değerlendirilmesi, araştırılması ve vicdanları rahatlatacak şekilde bir sonuca bağlanması şarttır. İstanbul’dakine benzer itirazlar Ankara ve Kırklareli için de yapılmıştır. Kars ve Iğdır’daki durum çok daha çarpıcıdır. Seçmen taşımadan tutun da, sandık güvenliğine kadar seçim sonuçlarına doğrudan tesir edebilecek her şey yapılmıştır. Bunların tamamı belgelidir ve bu şartlarda sonuçların ilanı mümkün değildir. Orta yerde duran bilgi ve belgeler Kars ve Iğdır’da seçimlerin yenilenmesinin kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.
YSK’DAN İHRAÇLAR
CHP’li Umut Oran’ın bilgi edindirme yasası kapsamında YSK’ya yaptığı başvuru üzerine, Bşkan Sadi Güven’in verdiği rakamları okuyucularımın ve ilgilenen herkesin bilgi ve değerlendirmesine sunuyorum. YSK Yüksek Mahkeme üyesi 11 kişiden 3’ü, İl Seçim Kurulu Başkanı 81 kişiden 11’i, İl Seçim Kurulu Üyesi 162 kişiden 59’u, İlçe Seçim Kurulu Başkanı 922 kişiden 210’u, FETÖ bağlantıları gerekçesi ile kurumdan ihraç edilmiştir. İlginç olan bundan sonrasıdır. İlçe Seçim Kurulu Üyesi 1.844 kişiden ve Seçim Müdürü görevindeki 523 kişiden hiç kimse için bir işlem yapılmamıştır. 1.254 Zabıt Katibi’nden sadece 15 ihraç vardır. YSK Yüksek Mahkeme Üyesi ve İl ve İlçe Seçim Kurul Başkanları arasında bu kadar ihraç varken, bu üyelerin kontrolünde olan ve çok daha yüksek sayıdaki İlçe Seçim Kurulu Üyesi ve Seçim Müdürlüklerinde ihraç sayısının sıfır olması çok dikkat çekicidir. Sadece bir tespitte bulundum. Yorum sizin.
SÜREÇ İŞLİYOR
Bu kadar çok belirsizlik, bu kadar çok itiraz, bu kadar çok soru işareti varken ve YSK yargı görevini dikkatle yürütürken, CHP’nin İstanbul’da “mazbata” diye tutturması, bir oldu-bitti oluşturmaya çabalaması anlaşılabilir bir durum değildir. Aynı şekilde İstanbul adayının Anıtkabir ziyareti ve deftere yazdıkları gerçekten de akla ziyan bir durumdur. Süreç işlemektedir. Herkes sabırla sonucu beklemelidir. Özellikle dışarıdan gelen değerlendirmeler, baskılar ve hatta tehditler asla kabul edilemez. Bu telaş, bu acele niye? Uluslararası toplumu işin içine dahil edilme çabaları, toplumsal bünyeyi kaşıma ve kutuplaştırma çalışmaları asla iyi niyetli değildir.
KAMUOYU İZLİYOR
Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi, hiç kimse yangından mal kaçırmaya uğraşmasın. Hiç kimse ülkemizi karanlığa itmek için fırsat kollamasın. Seçim sonuçlarıyla ilgili itirazları YSK en iyi şekilde sonuçlandıracaktır. Bu aşamaya kadar da mazbatasız, haksız, hukuksuz şekilde yetki ve unvan gaspına muhatapları tevessül etmesin. Kamuoyu gelişmeleri yakinen izlemektedir. Türkiye bugünkü sancılı süreci atlatacaktır. Sağduyu inanıyorum ki galip gelecektir.
ÇOK SORU İŞARETİ VAR
İstanbul’da geçeriz oyların yüzde 10’unun geçerli hale gelmesi bile sonucu değiştirebilecektir. 320 bin oyun neden geçersiz sayıldığı konusunda bir ayrıntı yoktur. Tutanak birleştirmelerde nasıl oluyor da bu kadar hata yapılabiliyor? Ortada çok ciddi soru işaretleri var ve bunların makul ve mantıklı bir cevap bulması şarttır. Sayın Devlet Bahçeli yaptığı açıklamada, “İstanbul’da oyların tekrar sayımını durduran, sandık hilelerine ve usulsüzlüklerine ortam açan kim varsa tüm bağlantıları, tüm ilişki ağları araştırılmalı, mutlaka sonuca bağlanmalıdır. FETÖ’yle iltisakları varsa tespit edilip gereği yapılmalıdır” diyerek, çok önemli bir uyarıda bulunmuştur.
FAHİŞ FARKLAR VARYerel seçimlerde sadece İstanbul’da değil, ülkenin birçok yerinde akılla, mantıkla, izanla izahı mümkün olmayan, hata olarak değerlendirilemeyecek çok ilginç şeyler yaşanmıştır. Sayın Bahçeli’nin önemle belirttiği gibi, oyların ilk olarak kayda geçirildiği, ıslak imzalı ve mühürlü sandık sayım-döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanakları ve YSK’ya bildirilen oylar arasında fahiş farkların tespiti meşru ve mecburi bir ihtiyaçtır.
KARS VE IĞDIR
YSK’ya büyük görev düşmektedir. Bu hayati kurum için seçim süreci bitmiştir, ama yargı görevi daha yeni başlamıştır. İtirazların titizlikle değerlendirilmesi, araştırılması ve vicdanları rahatlatacak şekilde bir sonuca bağlanması şarttır. İstanbul’dakine benzer itirazlar Ankara ve Kırklareli için de yapılmıştır. Kars ve Iğdır’daki durum çok daha çarpıcıdır. Seçmen taşımadan tutun da, sandık güvenliğine kadar seçim sonuçlarına doğrudan tesir edebilecek her şey yapılmıştır. Bunların tamamı belgelidir ve bu şartlarda sonuçların ilanı mümkün değildir. Orta yerde duran bilgi ve belgeler Kars ve Iğdır’da seçimlerin yenilenmesinin kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.
YSK’DAN İHRAÇLAR
CHP’li Umut Oran’ın bilgi edindirme yasası kapsamında YSK’ya yaptığı başvuru üzerine, Bşkan Sadi Güven’in verdiği rakamları okuyucularımın ve ilgilenen herkesin bilgi ve değerlendirmesine sunuyorum. YSK Yüksek Mahkeme üyesi 11 kişiden 3’ü, İl Seçim Kurulu Başkanı 81 kişiden 11’i, İl Seçim Kurulu Üyesi 162 kişiden 59’u, İlçe Seçim Kurulu Başkanı 922 kişiden 210’u, FETÖ bağlantıları gerekçesi ile kurumdan ihraç edilmiştir. İlginç olan bundan sonrasıdır. İlçe Seçim Kurulu Üyesi 1.844 kişiden ve Seçim Müdürü görevindeki 523 kişiden hiç kimse için bir işlem yapılmamıştır. 1.254 Zabıt Katibi’nden sadece 15 ihraç vardır. YSK Yüksek Mahkeme Üyesi ve İl ve İlçe Seçim Kurul Başkanları arasında bu kadar ihraç varken, bu üyelerin kontrolünde olan ve çok daha yüksek sayıdaki İlçe Seçim Kurulu Üyesi ve Seçim Müdürlüklerinde ihraç sayısının sıfır olması çok dikkat çekicidir. Sadece bir tespitte bulundum. Yorum sizin.
SÜREÇ İŞLİYOR
Bu kadar çok belirsizlik, bu kadar çok itiraz, bu kadar çok soru işareti varken ve YSK yargı görevini dikkatle yürütürken, CHP’nin İstanbul’da “mazbata” diye tutturması, bir oldu-bitti oluşturmaya çabalaması anlaşılabilir bir durum değildir. Aynı şekilde İstanbul adayının Anıtkabir ziyareti ve deftere yazdıkları gerçekten de akla ziyan bir durumdur. Süreç işlemektedir. Herkes sabırla sonucu beklemelidir. Özellikle dışarıdan gelen değerlendirmeler, baskılar ve hatta tehditler asla kabul edilemez. Bu telaş, bu acele niye? Uluslararası toplumu işin içine dahil edilme çabaları, toplumsal bünyeyi kaşıma ve kutuplaştırma çalışmaları asla iyi niyetli değildir.
KAMUOYU İZLİYOR
Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi, hiç kimse yangından mal kaçırmaya uğraşmasın. Hiç kimse ülkemizi karanlığa itmek için fırsat kollamasın. Seçim sonuçlarıyla ilgili itirazları YSK en iyi şekilde sonuçlandıracaktır. Bu aşamaya kadar da mazbatasız, haksız, hukuksuz şekilde yetki ve unvan gaspına muhatapları tevessül etmesin. Kamuoyu gelişmeleri yakinen izlemektedir. Türkiye bugünkü sancılı süreci atlatacaktır. Sağduyu inanıyorum ki galip gelecektir.
AKP medyasının payı…
Bu seçimlerin en önemli mağlubu AKP medyasıdır…
Gazetelerinden televizyonlarına kadar…
Neresinden başlayalım anlatmaya?
“Yağcılık”tan başka hüneri olmayan ve Reis’in uçağından inmeyen…
Lüks hayatları ve evlilikleri göz önündeyken…
Gazete ve televizyonlarda bol paralı köşe başlarını tutmuş…
Birçok kanalda “assolist” olarak boy gösteren…
Birçok antipatik kadın ve erkek kalemşör-medya maydanozunun fikir üretmekten ziyade…
Devamlı ona buna saldırıp nefret saçan…
Korkak, ürkek, menfaatperest, egoist ve güç zehirlenmesinde birçok insan…
Zillet ittifakının değirmenine su taşıdıklarının farkına bile varamadılar!
*
“Cumhur ittifakı”nın tabanda yerleşmesi için en küçük bir gayretleri olmadı…
İstanbul, Ankara, Mersin ve Adana’daki değişimin sebeplerinden biri de bu yandaş medyadır.
AKP teşkilatı ve külliye, umarız 2023’e giden yolda bu medyayı bir an önce düzene sokar…
“Liyakat” ve “donanım” gazete ve televizyonda çok önemli…
*
Bu AKP medyasının halkın cebiyle, ekonomisiyle hiç işleri olmadı…
Hatta “millî beka”nın ne olduğunu kendileri de umursamamışlardı ki, halka izah etmeye gerek bile görmediler…
Bu medya ancak “korku ve endişe” saldı…
Dini, vıcık vıcık kullandılar her yerde…
“AKP’ye oy vermek, kıyamet günü beraat belgesidir” diyenleri uyarmadılar…
Cumhurbaşkanına “Başkan” etiketiyle seslenmeyi marifet bildiler…
İktidarı hep yanlış bilgilendirip yanlış yönlendiren de bunlardı…
AKP içinde bazı isimleri ötekileştirme ve değersizleştirme çabaları da bunlardan geldi.
İllere mercek tutamadılar; şehirlerde AKP-MHP ittifakını beslemediler, yayınlarında MHP aday ve teşkilatlarını görmezlikten geldiler.
Hâlâ vatandaşı germeye devam ediyorlar…
Hâlâ Cumhur İttifakı’nın yüzde 51,70’lik başarısında MHP’yi görmezden geliyorlar…
Ama galiba Erdoğan’ın seçim gecesi yaptığı şu açıklamayı da anlamamışlar:
“Biz siyaseti milletle inatlaşma, küçümseme, tahkir etme değil sadece ve sadece ülkeye ve millete en iyi hizmetleri getirme amacı olarak görüyoruz. Şahsım dahil hiç kimse davamızdan daha büyük değil. Türkiye'den daha öncelikli değildir, partimizden daha önemli de değildir.”
Bu sözler, AKP kadar MHP için de geçerli…
Bilmem anlatabildik mi?
Gazetelerinden televizyonlarına kadar…
Neresinden başlayalım anlatmaya?
“Yağcılık”tan başka hüneri olmayan ve Reis’in uçağından inmeyen…
Lüks hayatları ve evlilikleri göz önündeyken…
Gazete ve televizyonlarda bol paralı köşe başlarını tutmuş…
Birçok kanalda “assolist” olarak boy gösteren…
Birçok antipatik kadın ve erkek kalemşör-medya maydanozunun fikir üretmekten ziyade…
Devamlı ona buna saldırıp nefret saçan…
Korkak, ürkek, menfaatperest, egoist ve güç zehirlenmesinde birçok insan…
Zillet ittifakının değirmenine su taşıdıklarının farkına bile varamadılar!
*
“Cumhur ittifakı”nın tabanda yerleşmesi için en küçük bir gayretleri olmadı…
İstanbul, Ankara, Mersin ve Adana’daki değişimin sebeplerinden biri de bu yandaş medyadır.
AKP teşkilatı ve külliye, umarız 2023’e giden yolda bu medyayı bir an önce düzene sokar…
“Liyakat” ve “donanım” gazete ve televizyonda çok önemli…
*
Bu AKP medyasının halkın cebiyle, ekonomisiyle hiç işleri olmadı…
Hatta “millî beka”nın ne olduğunu kendileri de umursamamışlardı ki, halka izah etmeye gerek bile görmediler…
Bu medya ancak “korku ve endişe” saldı…
Dini, vıcık vıcık kullandılar her yerde…
“AKP’ye oy vermek, kıyamet günü beraat belgesidir” diyenleri uyarmadılar…
Cumhurbaşkanına “Başkan” etiketiyle seslenmeyi marifet bildiler…
İktidarı hep yanlış bilgilendirip yanlış yönlendiren de bunlardı…
AKP içinde bazı isimleri ötekileştirme ve değersizleştirme çabaları da bunlardan geldi.
İllere mercek tutamadılar; şehirlerde AKP-MHP ittifakını beslemediler, yayınlarında MHP aday ve teşkilatlarını görmezlikten geldiler.
Hâlâ vatandaşı germeye devam ediyorlar…
Hâlâ Cumhur İttifakı’nın yüzde 51,70’lik başarısında MHP’yi görmezden geliyorlar…
Ama galiba Erdoğan’ın seçim gecesi yaptığı şu açıklamayı da anlamamışlar:
“Biz siyaseti milletle inatlaşma, küçümseme, tahkir etme değil sadece ve sadece ülkeye ve millete en iyi hizmetleri getirme amacı olarak görüyoruz. Şahsım dahil hiç kimse davamızdan daha büyük değil. Türkiye'den daha öncelikli değildir, partimizden daha önemli de değildir.”
Bu sözler, AKP kadar MHP için de geçerli…
Bilmem anlatabildik mi?