BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

30 Mayıs 2018 Çarşamba

CHP-HDP kardeşliği ve Sonuçları;

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

CHP-HDP ilişikisi yeni bir boyut arz ediyor. Malum, bu ilişki 7 Haziran 2015 seçimlerine giderken iyice ayyuka çıkmıştı. Bir CHP'li vekilin 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra bir HDP yöneticisine söylediği "birlikte iyi salladık" lafı bu ilişkiyi en iyi sembolize eden ifadeydi. O seçimde CHP HDP'ye alan açmış, HDP'nin barajı geçmesi için yoğun bir gayret göstermişti. Öyle ki bugün CHP'de milletvekili adayı olan, yöneticilik yapan birçok kişi oyunu HDP'ye vereceklerini açıklamıştı.
7 Haziran seçimlerinden sonra PKK, bir yandan HDP'nin aldığı 6 milyon oydan, diğer yandan Suriye'de işgal ettiği topraklardan güç alarak yeni bir terör dalgası başlatmıştı. PKK bir yandan büyükşehirlerde bomba patlatmaya, öte yandan Güneydoğu şehirlerini sözüm ona özyönetim adı altında çukurlar kazarak izole etmeye ve o şehirlerde devlet otoritesine başkaldırmaya başladı.

Tam da bekleneceği üzere HDP PKK'nın bu eylemlerine destek verdi. HDP'li yöneticiler, vekiller, belediye başkanları devleti, milleti tehdit eden konuşmalar yaptılar. Kâh "PKK sizi tükürüğüyle boğar, tükürüğüyle..." dediler, kâh "biz sırtımızı YPG'ye, YPJ'ye dayamışız" diye meydan okudular.
Bu süreçte HDP'nin PKK ile olan yakınlığı HDP'ye destek veren CHP'lileri ürküttü. Ne var ki bu durum CHP yönetiminin PKK'nın terör eylemlerini ve güneydoğudaki zorbalıklarını Erdoğan'ı yıpratmak için bir fırsat olarak görmesini engellemedi. Bütün bu süreç CHP'nin HDP'lileşmesine hizmet etti. Evet, CHP bu süreçte HDP'lileşti. CHP'nin HDP'lileşmesinde elbette her şeyden önce 7 Haziran seçimleri öncesi CHP'nin HDP'ye verdiği desteğin büyük bir payı vardı.
CHP'nin HDP'lileşmesine hizmet eden ikinci unsur 7 Haziran seçimleri sonrasında CHP'nin PKK'nın terör eylemlerini bir fırsat olarak değerlendirme çabasıydı. Bir diğer unsur ise CHP'nin HDP'nin yıpranmasıyla birlikte kendisinden kaçan emanet oyları geri alma, HDP'nin boşluğunu doldurma çabası oldu.


O günden bugüne CHP'nin HDP'lileşme süreci devam etti. CHP ideolojik olarak HDP'nin vermesi beklenen bütün refleksleri verdi. HDP'yi hiçbir surette aratmadı. Öte yandan HDP ile bir rekabet süreci içinde olduğunu da hiçbir zaman unutmadı. Fırsatını bulduğunda HDP'ye karşı kendi alanını genişletmeye dönük adım atmaktan çekinmedi.
24 Haziran seçimlerine giderken her ne kadar CHP ve HDP resmi olarak aynı ittifakın parçası değillerse de fiili bir ortaklık içindeler. CHP'nin HDP'lileşmesi süreci bu birlikteliği mümkün kılan en önemli unsur. Nasılsa devletin etkin terörle mücadele politikası PKK'ya büyük bir hezimet yaşattı ve bu durum kamuoyunun dikkatini HDP-PKK bağlantısından uzaklaştırıyor.
Bu ortamda CHP yönetimi bir kez daha HDP'ye destek verme çabası içinde görünüyor.
CHP'den aday olması beklenen birçok ismin HDP'den aday gösterilmesi bu projeyle alakalı. CHP'lilerin bir kez daha HDP'ye barajı aşması için destek vermesi isteniyor. Fakat bu kez bir çelişki var. Eğer CHP'lilerin bir kısmı HDP'ye oy verirse o takdirde CHP'nin oyu azalacak ve Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin oyu CHP'den fazla olacak. Bu da CHP yönetimine 24 Haziran akşamı büyük sıkıntı yaratacak. Böylesi bir sonuç İnce'ye yarayacak. Bu nedenle İnce, alttan alta Meclis seçiminde HDP'ye, Cumhurbaşkanlığı seçiminde bana oy verin mesajını dolaşıma sokuyor. Bunlar muhalefetteyken böyle alavere dalavere siyaseti uyguluyorlar. Allah muhafaza bir de iktidarda olsalar!
Son olarak... 7 Haziran seçimleri öncesinde söylemiştim. Bir kez daha söyleyeyim. HDP'nin barajı aşıp Meclis'e girmesi teröre hizmet etmekten başka bir işe yaramayacak. Bu süreçte rol alan bütün aktörler yarın ortaya çıkacak faturadan sorumlu olacaklar. Yeter ki Erdoğan gitsin, gidemiyorsa kolu kanadı kırık bir şekilde koltuğunda otursun diye ülkeyi ateşe atanlar bunun bedelini öderler. Bu da böyle biline!

Kılıçdaroğlu'nun OBİT projesi

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kuracağı OBİT'le Ortadoğu'dan ABD ve Rusya'yı atacağını, en büyük ihaleleri Türkiye'nin alıp bölgede liderliğe yükseleceğini iddia etti.


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş'ta bir otelde yaptığı konuşmada, bir süredir dillendirdiği OBİT projesini detaylandırarak tekrarladı.
Kılıçdaroğlu'nun kuracağını söylediği OBİT kurulunca bölgede şunlar olacak:
- Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nın üyeleri arasında (OBİT) Türkiye, İran, Irak ve Suriye yer alacak.
- Teşkilat kurulunca Türk iş adamları diğer üç ülkedeki bütün en büyük ihaleleri alıp bölgeye yerleşecek.
- Yine Türkiye, Suriye'ye gidip Suriyelilerin yıkılan evlerini yapacak ve Türkiye'deki Suriyeliler geri gönderilecek.
- Türkiye Suriyelilere "evinizi yaptık, barkınızı yaptık, yurdunuzu yaptık, okulunuz yaptık, hastanenizi yaptık. Gidin kardeşim, oturun evinizde" diyecek.
- Ortadoğu'dan bütün egemen güçler OBİT kurulunca hemen çıkıp gidecekler.
- Irak ve Suriye'den Türkiye'ye terörist gelmeyecek.
- Türkiye böylece bir anda lider ülke konumuna geçecek ve bölgede yıldız olacak.
- Tüm bunlar olurken, Irak, Suriye, İran, ABD, Rusya, Avrupa Birliği ve diğer bölge ülkeleri eli kolu bağlı oturup, Türkiye'nin nasıl yıldızlaştığını seyredecek. Ve Ortadoğu Türkiye'ye altın tepside sunulacak.

BİR ZAMANLAR BOB VARDI ; NE OLDU ?

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ NEDİR?



Basına deklare edilen, dünya kamuoyuna açıklanan hali ile "Büyük Ortadoğu Projesi", Ortadoğu ve yakın çevresi coğrafyasında yer alan ülkelerde batılı anlamda demokrasinin sağlanması, terörizmin ortadan kaldırılması, ekonomik ilişkilerin arttırılması ve ekonomik işbirlikleri sağlanarak bölgenin istikrara kavuşturulmasıdır.Diğer bir yandan da 1920 de İngiltere tarafından çizilen sınırların yeniden gözden geçirilmesidir. ABD'ye göre yanlış çizilen sınırlar yüzünden bölgede terörizm ve istikrarsızlık oluyor, bölge kaynakları yanlış ülkeler tarafından kullanılıyor. Bu noktada ABD 1920'de İngiltere'nin yaptığı gibi bölgede böl ve yönet taktiğini uygulamaya sokmaya çabalıyor ve bunun içinde İsrail'i kullanıyor.

BOP'UN ORTAYA ÇIKIŞI

ABD'nin Donald Rumsfeld, Dick Cheney, Paul Wolfowitz,Richard Perle ve William Kristol öncülüğünde, 1997'de oluşturduğu 'Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi'nin(PNAC) bir alt unsuru olan 'Yeni Dünya Düzeni' projesidir.Tüm Dünyaca kabul edilen ilk ortadoğu projesinin babası sayılan ve ABD Kongresinin 1957'de kabul ettiği Ortadoğu'da Barış ve İstikrarı Koruma başlığını taşıyan ve Eisenhower Doktrini olarak anılan kararı bugünkü BOP'tan farklı değildir.Fakat ABD'nin BOP ile ilgili planları 1957'ye değil 1871'e dayanır.Osmanlı bu tarihte Musul ve Kerkük üzerinde petrol çıkarımıyla ilgili Almanlarla görüşmüş ve Musul da bulunan Mandali bataklığına bir rafineri açmıştır.Bunu hazmedemeyen İngilizler 1901 yılında petrol çıkaran Alman Deutsche Bank şirketine dolaylı yoldan ortak olmuş ve petrol çıkarmaya devam edilmiştir. 1907 de patlak veren Jön Türk devriminde bütün bu girişimler iptal edilmiş ve işe o zamanların gelişmekte olan ülkesi ABD petrol arama işine girmiştir. İşte ABD'nin BOP projesi bu vasıtayla başlamış oldu.

KISA ORTADOĞU TARİHİ

Orta Doğu, güney batı Asya'da, tarihsel ve kültürel yakınlığı olan ülkelerin oluşturduğu bir bölgedir. Arap ülkeleriyle Arap olmayan üç ülkenin (Türkiye, İran ve İsrail) oluşturduğu alandır. Bazen Yakın Doğu olarak da adlandırılır.Bu tanıma göre Orta Doğu ülkeleri Azerbaycan,Türkiye, Suriye, Irak, Ürdün, İsrail, Lübnan, İran, Suudi Arabistan, BAE (Birleşik Arap Emirlikleri), Umman, Kuveyt, Bahreyn, Yemen'dir.I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'na ait olan bölgenin İngiltere ve Fransa arasında 16 Mayıs 1916 tarihinde yapılan Sykes-Picot Antlaşması ile iki ülke arasında paylaşılmasını öngörülmüştür. Bölgenin idaresi savaş sonunda 25 Nisan 1920'de alınan BM kararıyla, manda hakimiyeti ile yönetimi İngiltere'ye verilmiştir.

ORTADOĞU VE KÜRESEL ENERJİ

·Dünyanın kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin ise yüzde 34'ü de Ortadoğu'dadır.
· Petrol tüketimi 2003'te günde 66 milyon varilken, 2020'de 119 milyon varil olacaktır.
· Ortadoğu petrolünün kalitesi bir hayli yüksek ve maliyeti de ucuzdur.
· Ortadoğu dünya petrol rezervlerinin yüzde 65.4 üne sahiptir. Bu rezerv 1.047 milyar varildir. Mısır, Cezayir, Libya ve Tunus rezervleri de eklenince toplam, rezerv dünya rezervlerinin yüzde 69.6 sına ulaşmaktadır.
· Ortadoğu'nun potansiyel rezervleri ise 252.5 milyar varildir.
· 2002 Yılında Ortadoğu küresel petrol ihtiyacının yüzde 41.4 ünü karşılamıştır.
· Geleceğin küresel petrol ihtiyacını karşılayabilecek ve bu maksatla üretimi artırabilecek bölge Ortadoğu'dur.
· Kuzey Amerika'nın 2025'e dek Ortadoğu'dan alacağı petrol yüzde 85 artacak, bunun büyük bir kısmı ABD'de tüketilecektir.
· 2025'e kadar Avrupa'nın Ortadoğu'dan petrol alımı yüzde 57, Japonya'nın yüzde 50, Pasifik'teki gelişmekte olan ülkelerin yüzde 100 ve Çin'in ise yüzde 500 artacaktır.
. Rakamlar doğrultusunda ABD gelecekte gücünü korumak istiyorsa BOP'u gerçekleştirmekten başka çaresi yoktur.

BOP İLE ABD'NİN AMACI



Bill Clinton Mayıs 1997'de "Yeni bir Yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi " adı verilen belgeyi imzalamıştır. Belgenin özü"ABD çıkarlarına dayanan ekonomik milliyetçiliğin", gerekirse silah gücüyle dünyaya egemen kılınması üzerine bina edilmiştir. Aynı belgede şu cümleler yer almaktadır;200 milyon varillik petrol rezerviyle Hazar Denizi bölgesi (Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kafkasya, İran, Kuzey Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu) dünyanın artan enerji talebini karşılamada önemli bir rol oynamaya adaydır... Kendi petrol kaynaklarımız tükeneceğinden bu bölgedeki kaynaklara ulaşmak, ABD'nin yaşamsal çıkarlarından biridir.

Peki projenin tek sebebi bölgedeki yeraltı ve yerüstü kaynaklar mı?

• Kendine rakip olabilecek muhtemel gücün oluşmasını engellemek
• Petrol,doğalgaz,bor ve toryum gibi değerli kaynaklar üzerinde denetimi sağlamak
• İsrail'i emniyet altına almak
• AB,Çin,Rusya ve Japonya gibi ülkeleri bu kaynaklardan uzak tutmak
• Dört din için kutsal sayılan yerlerde Müslüman nüfusunu yok etmek. Bunun adını da onlara göre var olan İslami Terör diye adlandırılan terörü bitirmek ile son bulması

İSRAİLİN BOP'U DESTEKLEMESİNİN NEDENİ

·Tevrat'ta bahsedilen vaat edilmiş topraklara sahip olmaktır.
· Türkiye için önemli olan GAP projesini engellemek istemesi.
ABD'nin eski başkanlarından Reagan, Siyonizm'in armagedon diye adlandırdığı büyük kıyamet savaşına işaret ederek "İsa ile Deccal arasında, Kudüs civarında vuku bulacak savaşı muhtemelen bizim nesil görecek." diyordu.
Peygamberimiz, Deccal denilen büyük fitneden bahsederken, kendisinden önceki bütün peygamberlerin ümmetlerine bundan bahsettiğini bildirmişti. Deccal dünyaya şerri hakim kılmak için savaşacak ve "Rablık" iddiasında bulunacaktır. İslam kaynakları 70.000 yahudinin ona tabi olacağını yazar. Hz. İsa ikinci defa avdet edecek ve deccalle savaşarak onu yenecektir. Siyonist evangelist ittifakının armagedon dediği bu savaşa bizim kaynaklarımızda Melhame-i Kübra adı verilmektedir. Bu savaşın gerçekleşeceği yer ise "atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği" haber verilen Amik Ovasıdır. Amik Ovası Konya'nın güneydoğusunda ve Torosların eteklerinde yer almaktadır.
İsrail-ABD ikilisinin Konya'mızda yıllardır tatbikat yapma heveslerinin ve son zamanlarda gündeme taşınan Kıbrıs'ın kuzeyinde üs kurma ihtiyacı duymalarının nedeni de budur.

ABD'NİN AFGANİSTAN VE IRAK İŞGALLERİ



11 Eylül 2001 saldırılarından sonra yıllardır aradığı fırsatı eline geçiren ABD barış demokrasi ve terör naraları atarak ilk önce Afganistan'a daha sonra ise Irak'a girmiştir ve buralarda BOP politikasını uygulamaya koymuştur. İlk önce Afgan mafyalarını yok edip uyuşturucu trafiğini kontrol altına almıştır.Bu ABD'ye 300 milyar dolar kazandırmıştır daha sonra Irak'a girip Sünni-Şii çatışması çıkartmış ve ırağın 2 ye bölünmesini sağlamıştır.Bu sayede ABD yıllık 5 trilyon dolar değerindeki petrol piyasasını ele geçirmiştir.ABD petrol kontrolünü ise Kürtlere vermiştir.

BOP TÜRKİYE İÇİN NEDEN TEHLİKELİ

ABD'nin petrolleri kontrol altına alabilmesinin tek yolu Ortadoğu da bulunan bütün devletlerin parçalanmasını sağlamaktır. Yani Ortadoğu da bulunan 22 ülkeyi parçalayıp 220 eyalet haline getirerek bütün kaynakları elinde tutmak istemesidir.2030 yılında bitme noktasına gelmesi beklenilen petrolün yerini hidrojen yakıtı alacak. Hidrojen yakıtının ucuz yolla üretilebildiği tek maden ise BOR'dur. Dünya bor rezervlerine bakıldığında bor yataklarının %76 ülkemizde bulunuyor ve bu bizi BOP'un tam hedefine yerleştiriyor.Türkiye için tek tehlike bor değil Ortadoğu da kurulacak bir Kürt devleti de bulunuyor. Olası bir Kürt devletinin kurulması demek Kars'tan Diyarbakır'a kadar olan bölümün Kürt toprakları olarak koparılması demektir. Yıllardır ABD'nin bu proje için harcadığı para su anda 1 trilyon doları bulmuştur buda şu demektir sadece Ortadoğu için ABD kendi ülke ekonomisinin 10'da 1'ini Ortadoğu'ya aktarmış. MİT raporlarında Ortadoğu da ciddi bir silahlanma ve biyolojik silah üretimi bulunuyorDünyada ve Türkiye de ki birçok strateji kuruluşlarına göre şu anda müttefiğimiz görünen ABD 10 yıl içinde İran ve Suriye'yi 20 yıl içinde ise Türkiye'yi işgal edecektir. Yani ve bu topraklar 20 yıl sonra yeniden bir kurtuluş savaşı mücadelesi verecektir.

BOP HAKKINDA SÖYLENENLER



GEORGE W. BUSHBBC'de Yayınlanan Belgeselinde ABD Başkanı Filistin Lideri Mahmut ABBAS ile Görüşmesinde Şu Sözleri Söylemiştir;"Tanrını dan Görev Aldım.Afganistan ve Irak'ı da Onun İçin İşgal Ettim.Biz Siz Müslümanlar İçin 9.Haçlı Seferini Başlattık"
C. RİSE (ABD Eski Dışişleri Bakanı)Washington Post Gazetesinde ki Röportajında Şunları Söylemiştir;"Başta Türkiye Olmak Üzere Fas'tan Basra Körfezine Kadar Ortadoğu da Bulunan 22 Ülkenin Sınır larının Değişmesi Gerekli"
DİCK CHENEY (Başkan Yardımcısı)Amerikan Girişim Enstitüsünde Yaptığı Konuşmada Şunları Söylemiştir;"Başkan Bush'un Haçlı Seferi Sözlerini Destekliyorum Savaşımız İslam'la Biz Afganistan ve Irak'ı İşgal Etmeseydik Onlar İslam Birliğini Kurup İsrail'i Yok Edeceklerdi"
JACQUES CHIRAC (Eski Fransa Cumhurbaşkanı)Fransa Eski Lideri Chirac Amerikalı Bir Gazeteciye Verdiği Demeçte Şunları Söylemiştir;"Hepimiz Bizans'ın Çocuklarıyız Avrupa'nın Temel Şartlarına Uymuş Olan Bir Türkiye Avrupa İçin Olağanüstü Tehlikelidir.Bu Yüzden BOP Gerçekleştirilmelidir."

29 Mayıs 2018 Salı

ABD-İran hattında artan gerilim ve muhtemel senaryolar

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

İran nükleer anlaşmayı ister korumaya çalışsın isterse terk etsin ekonomik sorunların büyümesini engelleyemediği gibi balistik füzeler ve bölgesel müdahaleleri konularında yeni sorun alanlarıyla karşılaşacak.

ABD Başkanı Donald Trump’ın 8 Mayıs 2018’de JCPOA (Kapsamlı Ortak Eylem Planı) olarak bilinen nükleer anlaşmadan ABD’nin tek taraflı olarak çekildiğini açıklaması, İran’ın nükleer faaliyetlerini yeniden ve eskisinden daha büyük bir uluslararası kriz hâline getirme potansiyeline sahip bulunuyor. Trump’ın seçim kampanyasından beri anlaşma karşıtı tutumu göz önüne alındığında bu durum sürpriz olmasa da son dönemde Avrupa ülkelerinin arabuluculuğuyla gerçekleştirilen yoğun görüşmelerin bir orta yol bulunmasında yardımcı olabileceği düşüncesi dillendiriliyordu.
Trump’ın açıklamasından yaklaşık iki hafta sonra, 21 Mayıs’ta ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun da İran’a yönelik on iki maddelik bir ültimatom sunmasının ardından İran’ın vereceği olası cevaplar büyük önem taşıyor. Her ne kadar İranlı bazı yetkililer, özellikle mayıs ayının ilk haftasında peş peşe, ABD’nin anlaşmadan çekilmesi durumunda ortada bir anlaşma kalmayacağını açıklasalar da Ruhani’nin 8 Mayıs’taki açıklamaları, ABD’nin çekilmesinden sonra bile İran’ın Avrupa ülkeleri, Çin ve Rusya gibi ülkelerle anlaşmayı ağır aksak da olsa yaşatmaya çalışacağını düşündürüyor. Bu durumun İran açısından son derece anlaşılabilir sebepleri mevcut. Öncelikle 8 Mayıs’a giden süreçteki üç hafta içinde İran riyalinin iki aşamada yüzde 50’ye yakın değer kaybetmesi, İran’ın anlaşmadan tamamen çıkması ve ABD dışında kalan ülkelerin de desteğini kaybetmesi durumunda ülke ekonomisinin birkaç ay içerisinde tamamen iflas edeceği yönündeki iddiaları güçlendiriyor. Gerçekten de son bir yılda ülkede irili ufaklı yüzlerce şehir ve kasabada ekonomik sorunlardan kaynaklanan çok sayıda grev ve gösteri düzenlendiği düşünüldüğünde, İran ekonomisinin yeni ve daha büyük bir şoku atlatması oldukça zor olacak.
Diğer yandan İran’ın anlaşmadan çıkması, uluslararası basında İran’ın nükleer silah yapımına yöneldiğine ilişkin büyük bir algı kampanyasına yol açacak ve özellikle İsrail’in İran’ı provoke eden adımları hız kazanacaktır. Son dönemde Suriye’de İran’a ve ona bağlı gruplara yönelik saldırılarını ciddi oranda artırmış durumda olan İsrail, böyle bir fırsatı kaçırmayarak gerek bölgedeki gerekse de İran içindeki sınırlı hedeflere saldırılarını yoğunlaştırabilir. İran’ın şimdiye kadar Suriye’de kendi askerî varlığına yönelik saldırılara cevap vermemiş ya da verememiş olması da İsrail’in cüretini artırabilir.
İran’ın anlaşmayı sürdürmeye çalışması sorunsuz olmayacaktır. İç politikada Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani çok büyük baskı altına girecek ve ekonomik kazanımların söz konusu olmadığı anlaşmada kalınarak neden daha fazla vakit yitirildiğine dair eleştirilere maruz kalacaktır. Ülke içinde birçok kesim Kuzey Kore modeli izlenerek NPT’den dahi çıkılması ve gerektiği takdirde nükleer silah yapımına kadar gidilmesi yönündeki görüşlerini daha sesli şekilde dillendireceklerdir.

Washington neyin peşinde?



Ancak mesele İran’ın iç politika tartışmalarının sınırlarını çoktan aşmış bulunmaktadır. Zira İran ister anlaşmayı korumaya çalışsın isterse de tamamen terk etsin ekonomi kaynaklı sorunların büyümesini engelleyemediği gibi Avrupa ülkelerinin daha fazla seslendirmeye başladığı balistik füzeler ve bölgesel müdahaleleri hususunda yeni sorun alanlarıyla karşılaşacaktır. Bu durum İranlı yöneticilerde uzun süredir var olan ABD’nin ve Batının asıl niyetinin nükleer teknoloji değil İran’da rejim değişikliğine dair temel bir strateji olduğu yönündeki düşünceleri güçlendirecektir. Bu husus İran’ın nasıl bir karşı strateji geliştireceği noktasında hayati bir öneme sahip. Daha açık bir ifadeyle Trump’ın hedefinin yalnızca ABD ve dünya kamuoyuna pazarlayabileceği diplomatik bir başarı kazanmak olduğu düşüncesi galip gelirse, İran gerek nükleer faaliyetleri gerekse de balistik füze teknolojisi ve bölgesel faaliyetleri hususunda birtakım tavizler vererek sorunu çözmeye çalışacaktır. Ancak Washington’daki yönetimin ve bölgesel ortaklarının nihai hedefinin rejim değişikliği olduğuna kani olması durumunda İran’ın tepkileri farklılaşacaktır.
Bu aşamada ABD’nin İran konusunda iki ayaklı bir strateji izlediği söylenebilir. Washington yönetimi, öncelikle nükleer anlaşmadan çekilme tehdidini kullanarak ve sonunda çekilerek zaten kırılgan olan İran ekonomisini tamamen felç etmek ve ülke içindeki baskıların ve muhtemel karışıklıkların artmasını teşvik etmek istemektedir. İkinci olarak da ABD, İsrail ve Arabistan gibi bölgesel müttefikleriyle birlikte İran’ın bölgedeki varlığına karşı girişilen operasyonları tedrici olarak genişletmeyi amaçlamaktadır. Birinci alanda çok fazla enstrümana sahip olmayan İran’ın bölgesel askerî operasyonlara cevap vermesi durumunda ise Amerika’nın doğrudan çatışmaya girme ihtimali oldukça yüksek görünüyor. Nitekim Obama döneminde tehditlerini askıya alan İsrail’in bizzat Esed’i ya da İran’ın içini vurma tehditleri bu tür bir koalisyonun çoktan oluştuğu izlenimini güçlendirmektedir.

HMÖ devreye girebilir

Nisan ayının ortalarında Trump’ın hukuk ekibine katılan İran karşıtı şahin isimlerden Rudy Giuliani’nin mayıs ayı başında Halkın Mücahitleri Örgütüne yönelik yaptığı bir konuşmada, Trump’ın hedefinin yalnız nükleer anlaşmadan çıkmak değil, rejim değişikliğine gitmek olduğunu söylemesi bu anlatılanlar çerçevesinde anlam kazanmaktadır. Böyle bir sürecin ileriki aşamasında zaten ekonomik sorunlardan bireysel özgürlüklere, çevre sorunlarından etnik haklara uzanan geniş sorun alanlarına sahip ülkedeki sosyal protestoların artması, İran’ın askerî olarak hırpalanması ve sonraki aşamada ise bir süredir aktif hazırlıklar sürdüren HMÖ ya da farklı etnik milis grupların İran içinde devreye girmesi beklenmektedir. Bu durumun farkında olan İran, ekonomik alanda elinden bir şey gelmese de toplumsal taleplerin karşılanması hususunda sınırlı da olsa bazı adımlar atmaya çalışmaktadır. Özellikle Irak Kürt bölgesindeki ayrılıkçı silahlı Kürt grupların komutanlarına yönelik seri suikastların da bu adımlarla bağlantılı olduğu ifade ediliyor.
Bununla birlikte İran’a yönelik yakın tehdit askeri değil ekonomi odaklı. Üç ve altı aylık periyotlarla devreye girecek ağır yaptırımların tamamen uygulanması durumunda İran’ın büyük bir ekonomik krizle karşılaşması kaçınılmaz görünüyor. İkincil yaptırımlar olarak adlandırılan ve İranlı şirket ve yaptırım listesindeki isimlerle ticaret yapan üçüncü taraflara yönelik müeyyideler de içeren ambargolar özellikle endişe konusu. Pompeo’nun “tarihin gördüğü en ağır yaptırımları uygulayacağız” tehdidi etkili olmuşa benziyor. Nitekim daha ilk seri yaptırımların başlayacağı 6 Ağustos tarihi gelmeden çok sayıda Batılı büyük şirket İran’dan çekilme kararını açıklamış, diğerleri de Avrupa’nın bu alandaki nihai görüşünü beklemekteler. Avrupa her ne kadar politik olarak anlaşmayı korumadan yana tavır koysa da İran’ın ve şirketlerin talep ettiği hukuki ve ticari bir garanti vermeye şu ana kadar yanaşmamış durumda. ABD ile ticari bir savaşı göze almak anlamına geleceğinden Avrupa’nın böyle bir garanti vermesi şu an için çok olası görünmüyor.

Krizin Türkiye'ye etkileri



İran’a yönelik bu tür geniş kapsamlı bir kampanya, Türkiye’yi de yakından ilgilendirmekte. Bazı Türk iş adamlarının ve bürokratların İran’a uygulanan ambargoları delme suçlamasıyla ABD’de yargılanması, İran meselesinin Türkiye için önemini gözler önüne sermektedir. İran’ın önemli bir enerji ve ticaret ortağı olan Türkiye, daha önce de bu ülkeye yönelik geniş kapsamlı yaptırımlara karşı olduğunu ve yalnızca BM tarafından onaylanan yaptırımlara uyacağını açıklamıştı. Ancak önümüzdeki dönemde meselenin ekonomik yaptırımların ötesine geçmesi ve silahlı rejim muhaliflerini de kullanarak Tahran’da rejim değişikliğine gidilmeye çalışılması durumunda, konu doğrudan Türkiye’nin millî güvenliğini ilgilendiren bir boyut kazanacaktır. Suriye konusunda ABD-Türkiye ihtilafının büyük oranda ABD’nin PKK ile geliştirdiği ilişkilerden kaynaklandığı hesaba katılırsa, benzer bir ittifakın İran hususunda da gerçekleşmesi ya da ilerleyen süreçte Suriye’de olduğu gibi İran’da da bir kaos ve otorite boşluğunun meydana gelmesi hâlinde Türkiye’nin bu durumdan olumsuz etkileneceği kesindir. İran’ın askerî ve ideolojik açıdan diri pozisyonu, muhtemel çatışmanın çok daha geniş boyutlu ve derin olabileceğini göstermektedir.

28 Mayıs 2018 Pazartesi

Nihat Genç'ten Kemal Kılıçdaroğlu'na salvolar

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

CHP'nin seçim beyannamesini okuyan Nihat Genç, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ihanet içerisine girdiğini yazdı.
24 Haziran'da yapılacak seçimlere hazırlanan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin seçim beyannamesini açıkladı.

CHP Lideri tarafından açıklanan beyanname, tartışmaları da beraberinde getirdi.
Kılıçdaroğlu'na en sert tepki ise, gazeteci Nihat Genç'ten geldi.
Oda TV yazarı Genç, "CHP açılımlara doymuyor" başlıklı yazısında Kemal Kılıçdaroğlu'nu yerden yere vurdu.
CHP Lideri'nin ihanet içerisinde olduğunu belirten Genç, Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına gelen en büyük bela olduğunu yazdı.

"PKK YAZSA, BU KADARINI YAZABİLİRDİ"

CHP'nin HDP ile etnik pazarlık içerisinde olduğuna dikkat çeken Nihat Genç, yazısında şu ifadelere yer verdi: "Utanmaz adam o bildiriyi PKK yazsa, bu kadarını yazabilirdi! Kansız ruhsuz cibilliyetsiz adam!

"SEZGİN'İN KÖPEĞİ OLMUŞSUNUZ"



Metnini tane tane okuduk, başımızdan aşağı kaynar sular döküldü, bu satırlarda bin kez cevap verildi, yeniden oturup ayrıntısıyla tek tek boş yere şuydu da efendim buydu da, Sezgin Tanrıkulu'nun köpeği olmuşsunuz, ne söylemişse tek tek yazmışsınız.
"ETNİK PAZARLIKLA KURULACAK MEMLEKETİN..."
Demek HDP'yle etnik pazarlık yapıp Tayyib'i devireceksiniz ha, etnik pazarlıkla kurtulacak memleketin ..ına koyum.

"SENİ DE PARTİNİN DE PAZARLIĞININ DA..."

Demek yeniden süreci bu sefer CHP başlatıyor, demek hendekler isyanlar PKK bombalar yine siyasetin kanlı pazarlığında.
Seni de partinin de pazarlığının da...
HDP'nin 'yüzde on'u olmadan nasıl olacakmış?
Ananın... olacak.
Ajanlar CHP'yi ele geçirmiş, bir de Kemalistmişler, bir de Atatürkçüymüşler, bir de Kuvay-ı Milliye'den gelen CHP'liymişler, bir de Cumhuriyet'i kuran partiymişler.
Ha de lan."


Yorum yapmak!

Herkesin her konuda fikri vardır.

Neden siz de yorumlarınızla bize fikirlerinizi aktarmayasınız? Sitemizde memnun olmadığınız bir şey mi var?

Ya da sitemizde yayınladığımız bir yazı hakkında bir ekleme yapmak mı istiyorsunuz?
Yorum yapın!

Ziyaretçilerimizin fikirleri ve önerileri bizler için çok değerli!
X
Tekrar merhaba!

Sitemizde çeşitli değişiklikler yapıyoruz. TDP tarafından bizler için kodlanmış facebook stilli bu yeni duyuru sistemimizi beğeneceğinizi umarız.
X
Hoşgeldiniz!

Sitemizde,sizlere hizmet edebilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Sitemizi mümkün olduğunca güncel tutuyoruz.

Beğenmeniz dileğiyle...
X

x

Merhaba!

Sitemiz için hazırlanmış duyuru panosundan sitemizle ilgili son yenilikleri öğrenebilirsiniz!

Görüşmek üzere!

Ulusalcı yazar Nihat Genç isyan etti!

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

Türkiye’deki Ulusalcı ve Kemalist çevrelerin sembol isimlerinden biri olan yazar Nihat Genç, Kılıçdaroğlu’nun “kontrollü darbe” söylemini yerden yere vurdu. 15 Temmuz’un Türk milletinin destanı olduğuna vurgu yapan Nihat Genç “Erdoğan’a suikast başarılı olsaydı, Türkiye’ye FETÖ’ye teslim edilseydi mutlu mu olacaktınız” dedi.

İŞTE NİHAT GENÇ'İN YAZISINDAN BAZI BAŞLIKLAR 

 15 TEMMUZ'DA FETÖ, AB VE ABD TÜRK HALKINDAN TOKAT YEMİŞTİR. NOKTA! 

İçerden-dışardan bir 'kontrollü darbe' fırtınası kopartılıyor ki inanılacak bir aptallık değil akıllara seza. Lami cimi yok, kafayı yemişiz. …15 Temmuz gecesi Türk halkı Amerika Nato ve Avrupa işbirliğiyle kalkışılan Fetö darbesini yenmiştir, bu kadar. Bu gerçeği neden aklımız almıyor? Halkın direnişi darbecileri püskürtmüştür, nokta, bunun gururunu yaşayın ve keyfini çıkartın ve şanlı tarihini yazın.

O GECENİN KAHRAMANI POLİS VE MEHMETÇİKLER

Yaralı gazimiz, o umutsuz işgal gecesinin umutsuzluğunu çok iyi ifade eden şu sözlerle karşılık veriyor: "İyi bak o mermi deliğinden kanka, vatan görünüyor mu?"
O gece vatan görülmedi. O gece vatan sadece kahpe mermi deliklerinden göründü!
Mesela o gecenin asıl kahramanları Türk Ordusu'nun 'erleridir' yani Mehmetçik. Bir şaşkınlık anı sonrası olup biteni anlayıp 'silahlarını bıraktı'.
"Bir TOMA'yla iki polis arkadaş duvarı yıkıp içeri girdik, önümüzde binden çok asker, silah bıraktı ve teslim olmak için kuyruğa girdi, içimden şu soruyu sordum, şimdi kim inanır, biz iki kişiydik…"

15 TEMMUZ GECESİ SAVAŞ TARİHİNE GEÇECEK OLAYLAR YAŞANDI



O gece mesela savaş tarihine girecek ve derslerde okutulacak olağanüstü şeyler oldu. Misal, Ankara Sıhhiye'de halkımız bir tankı durdurmak için tankın üzerine nerden bulduysa bir branda çekti, tank önünü göremedi. Emniyetin önünde tankın paletlerine trafik levhaları sokuldu, tanklar zınk diye kaldı. Kızılay'da tankın tüfeklik deliklerinden itfaiye hortumuyla su basıldı, tankın içindeki hainler boğulmamak için dışarı çıktı. Ve emniyetin önünde tankın tüfeklik deliklerinden gaz sıkıldı, tankın içinden öksüre öksüre Fetöcü subaylar kendini dışarı attı.

ERDOĞAN'IN UÇAĞI VURULSA TÜRKİYE'YE FETÖ'YE TESLİM EDİLSE RAHAT MI EDECEKTİNİZ!

Bunlara niye inanmıyorsunuz, videoları ortada, şahitleri hala yaşıyor ve çoğu hikayesini ekranlardan anlatıyor, işte özel hareketin kahramanları hala görev başında…
Efendim, Tayyip Erdoğan'ın uçağını nasıl olur da vuramazlarmış…
Acemiydiler, beceriksizdiler, şuurları, iradeleri ve muhakemeleri yerinde değildi, vuramadılar.
Vursalar mıydı, Türkiye, Nato Amerika ve işbirlikçisi Fetö'ye teslim olsaydı rahat mı edecektiniz?

KÜLLİYE'NİN BOMBALANMA VİDEOLARINI İZLEYİN!

İşte videosu hala jeneriklerde dönüyor, Külliye'nin önünde iki tane camii, özel hareket camilerden birinin arkasında mevzilenmiş, savaş uçağı vurmak için konum istiyor, bu video her gün ekranda dönüyor, gelin görün ki, savaş uçağı yanlış camiiyi vuruyor. Özel hareketin başındaki Eraslan Er, o gecenin en büyük kahramanlarındandır, yanlış camiiyi vurmasalardı, hepimiz ölmüştük ve şansımız kalmamıştı, diyor.

BOMBA YANLIŞ YERE DÜŞMESEYDİ "KONTROLLÜ DARBE" DİYEMEYECEKTİNİZ!

Yanlış camiyi vurmasalardı bugün hiç biriniz 'kontrollü darbe' diyemeyecektiniz, çünkü elinizde hareket halinde tek silahlı güç bertaraf edilecek ve darbe gerçekleşecekti.
Bu 'kontrol' işi zıvanadan çoktan çıktı, öyleyse, Balyoz - Ergenekon davaları da kontrollüydü, çünkü Fetö, Anayasa Mahkemesi, Hakimler Kurulu'nu, yüzlerce savcı ve hakimi ve bütün medyayı ele geçirdiği halde, altı-yedi yıl içinde Balyoz-Ergenekon davaları çöktü. O halde soralım, efendim niye çöker, niye anlayamıyorsunuz bu Fetöcü zavallılar hiçbir şeyi başaramaz. Bu sütunlardan defalarca yazdık, milyonları aşan sayfalık iddianameleri var ancak delil kanıt gösteren yarım sayfalık belgeleri yok diye.

FETÖ'CÜLER BAŞARISIZ OLDU ÇÜNKÜ HİÇBİRİNDE İNSİYATİF ALACAK KİŞİLİK YOK!

Kozmik odalardan binlerce subayın yatak odasına onlarca operasyon ve yedi uzun yıl giriyorsunuz ama tek bir delil bulamıyorsunuz.
İnsan bir köy, bir sıradan gecekondu kahvesini bassa elli tane suç unsuru ve suçlu bulur, ama yedi uzun yıl ülkenin altını üstünü getirip bir yarım sayfalık 'suç, kanıt' oluşturmadılar.
Bu eşyanın tabiatına da aykırı bu kadar subayın içinde hain ajan değilse de manşetlere çekilip suçlanacak adi suçlardan birkaç kişi pekala bulunabilirdi.
Neden bulamadılar?
Çünkü Fetöcü savcılar bir projenin genel talimatıyla ve emir alarak safha safha iş tutuyorlar, hiç biri 'insiyatif' alacak kişilik özelliğine sahip değil.

KİŞİLİKSİZ OLDUKLARI İÇİN DARBE GECESİ FETÖ'CÜ ÖDLEKLERİN HEPSİ TESLİM OLDU

Darbe gecesi de böyleydi, Fetöcü subaylar 'insiyatif' alamadılar, böyle bir yetenekleri kişilikleri yoktu.
Subay, insiyatif alabilendir, bir arazide merkezle telsiz irtibatınız kopar ve artık ölümcül kararları bir teğmen vermeye başlar, teğmen şehit düşer, insiyatifi çavuş alır, askerliğin kanunu budur.
Yakın tarihteki savaşlarımız saniye saniye ortada, subayları vuruldu ya da subaylarıyla irtibat koptu diye teslim olan askerimiz yoktur, kim hangi cephedeyse kaldığı yerden savaşına kahramanca şehit oluncaya kadar devam eder.
Bu Fetöcü ödleklerin yüzlercesi ise halk sokağa çıkınca ve birkaç yerde önlerini kesilince korkudan teslim oldu.

İNSİYATİF ALABİLEN KİŞİLİKLİ TEK BİR FETÖ SUBAYI ÇIKMADI!



Tankları çıkarttılar olmadı, savaş uçaklarını kaldırdılar olmadı, TRT'yi bastılar olmadı, birkaç saat içinde, iradeleri çözüldü, birkaçı vuruldu bir kaçı gizlendi kaçtı ve insiyatif alabilen tek bir yüksek subay bulamadılar.
Ancak buna rağmen sabahın sekizine kadar savaşı kudurmuş bir hain iştahla sürdüren ve sonik patlamalar yapan uçakları havadaydı, yani sabahın sekizine kadar kertenkelenin kopan ayakları hala canlı canlı kıpırdıyordu.
Size ne oluyor, bırakın Amerikası Natosu Avrupası aptallığına doymasın, kırk yıldır hazırladıkları kırk bin üstündeki ajanla darbeyi başaramayıp rezil oldular, kendileri düşünsün.
Bırakın bu utanç dolu hüsranı, sınav soruları çalarak terfi alan, himmetle (hırsızlıkla) çeteleşmiş, bir sümüklü mehdiye tapacak kadar zavallı, ilk gençlik yıllarında TV dahi seyretmemiş bu cahillere bel bağlayan Amerika Nato düşünsün.

BIRAKIN BU "KONTROLLÜ DARBE" AYAKLARINI!

Bırakın kontrollü darbe ayaklarını, bu dünyada ve öbür dünyada her şeyi Mehdi'den bekleyen bu Fetöcü zavallılarla yola çıkanlar bunlara para basanlar kucağına, yatağına alanlar, dert edinsin.
Ulan, adam Mehdi, şu kontrollü darbe diyenlerden bir tanesi bile çıkıp, neden sen ne biçim Mehdisin demiyor, kendini kainat efendisi ilan ediyorsun ama mucizen, kerametin, öngörün sıfır, diyemiyor.
Fetö şeytanı kırk yıldır Amerika'yı Avrupa'yı kandırmış, Amerikalılara Nato'ya boş umutlar vermiş, Amerika ve Nato'yu yalanlarıyla kendine bağlamış, ve sonunda Amerika ve Nato'nun desteğini almayı başarmış ama iş 'darbe'yi yapmaya gelince, elindeki malzeme bu, çuvallamış.

FETÖ'CÜLER KORKAK VE ÖDLEK OLDUĞU İÇİN BU HALKA YENİLDİLER!

İnsan malzemesi kişilik malzemesi sıfır olduğu için çuvalladı.
Bu meczuplar ordusunun modern bir toplumu yenmeleri mümkün mü?
Müridleri korkak ödlek olduğu için çuvalladı.
Birisi emir verir onlar da yapar düşüncesine inanacak kadar zavallı dünya dışı yaratıklar oldukları için yenildiler.
Müridleri himmet paralarını toplarken ekranlardan twitlerden palavralar sıkarken hepsi kahramandı ancak göğüs göğüse dövüşe gelince, pısss.
Fetö'nün gerçekte tek şeytani gücü vardır, onu da başarmıştır: O da 'gizlilik'.
İkinci bir şeytani gücü vardır. O da iftira ve manipüle.
Onu da başardılar.
Saklanmayı bilirler, kamufleyi, örtmeyi, karanlığı, kriptoyu, sır içinde kalmaya bayılırlar.
Ama er meydanında dövüşe gelince, sıfır…

"KONTROLLÜ DARBE" DİYENLERE DELİ BİLE DEMEYECEĞİM!

Fetö'nün tek bir adam ayartamadığı, para yediremediği, tarafına çekemediği, manipüle edemediği, Silivri'ye tıkmakla bitiremediği, tehdit ve iftiralarla yıldıramadığı kim varsa, bu soylu vatansever insanları suçlamayı hala sürdürüyorlar.
Ve darbe gecesi ekrana çıkıp kitlesini teyakkuza geçirememiş, hatta darbe gecesi, kanlı Fetö katillerinin bildirisini okumuş..
Ve şimdi: 'kontrollü darbeymiş?'…
Size deli bile diyemeyeceğim.

FETÖ'CÜLERLE BİRLİK OLMAK HİÇ Mİ AĞRINIZA GİTMİYOR?

17 yaşımdan beri okuyorum, iyi bir kitaplığım var, benim gibi, bu ülkede yüzbinlerce okumuş bilgili dünyayı takip eden insan var…
Amerika ve Avrupası, işte bu yüzbinlerce okumuş insanı yönetmesi için başımıza sümüklü bir Mehdiyi bize reva görüyor.
Yüzlerce akademisi olan, yüzlerce kurumu olan, bağımsızlık savaşı ve cumhuriyeti olan, yüzlerce şehri, on binlerce sanayisi ve on binlerce batı üniversitelerinde okumuş insanı olan, bu ülkenin başına, bir sümüklü Mehdi'yi layık görüyorlar.
Bu meczuplar, bu hırsızlar, bu yalancılar ordusu ve başlarında sümüklü bir mehdi bu ülkeyi yönetmesi için Amerika ve Avrupa tarafından düğmeye basıldı.
Hiç mi ağrınıza gitmedi!

BATILILAR TÜRKİYE GİBİ BİR ÜLKENİN BAŞINA SÜMÜKLÜ BİR SAHTE MEHDİ'Yİ Mİ UYGUN GÖRDÜ!



Bu koskoca tarih ve kültürü olan bir ülkenin başına Amerika ve Avrupası bir sümüklü mehdiyi uygun gördü.
Batılılar'ın partilerinize, meclisinize, işadamlarınıza, insanınıza verdikleri değer bu, sizi bu sümüklü Mehdi yönetsin, dediler.
Bu ülkenin bir partisi, bir yazarı, bir insanı olarak Batılılar'ın sizi bu denli aşağılamasından hiç mi utanmadınız!

"KONTROLLÜ DARBE" DİYENLER HER KÜFRÜ HAK EDİYOR

Bu muhteşem toprakları sümüklü Mehdi yönetsin diye düğmeye basmışlar karar vermişler, bu emperyalist dünyaya söyleyecek tek bir lafınız dahi yok mu?
Ve bugün, bu manyak Mehdi'yi ülkenizin başına layık görenlerin davaları ve dünyadaki algısını değiştirmek için ortaya sürdüğü 'kontrollü' lafını sürdürüyorsunuz.
Be mübarek ne diyelim sana, darbeye ve ihanete karşı koymaya çalışan bu soylu insanların her türlü aşağılaması ve küfrünü ve isyanını hak ediyorsunuz. (odatv.com)

27 Mayıs 2018 Pazar

PKK ve HDP Kürt Düşmanıdır!

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

KÖŞE YAZILARI / 2018-05-25 09:55:09 YILDIRAY ÇİÇEK/ORTADOĞU GAZETESİ 

16 Nisan referandumu öncesi başlatılan "MHP Kürt düşmanı bir parti, AKP bu birliktelikten kaybedecek" diye propaganda yapanlar, 24 Haziran seçimleri öncesi yine AKP'yi tedirgin etmek, Cumhur ittifakını bozmak için bu propagandayı yapıyorlar. Kimi ekranlardan, kimi gazete köşelerinden bu fitneyi yaratıyor ve besliyor. 16 Nisan referandum sonucu, Doğu ve Güneydoğu'nun oy oranını gösterdi ki, böyle bir fitne başarılı olmadı, olması da mümkün değil…


Doğu ve Güneydoğu'da terör örgütü PKK'ya darbe vuruldukça, bölge insanı devlete daha çok yakınlaşmaktadır.
MHP'yi Kürt düşmanı gösterip, AKP'yi tedirgin etmek bilinçli bir seçim fitne senaryosudur. MHP'nin Doğu ve Güneydoğu'da birçok il ve ilçe başkanı Kürt kökenli olup, Türk bayraklarını, Üç Hilalli bayrakları gururla dalgalandırırken, MHP nasıl Kürt düşmanı olabiliyor?
MHP'nin kurucu Genel Başkanı Başbuğ Alparslan Türkeş "Türkler ne kadar Türkse, Kürtler de o kadar Türktür, Kürtler ne kadar Kürtse Türkler de o kadar Kürttür" derken, MHP Lideri Devlet Bahçeli her fırsatta "Kürt kökenli kardeşlerim" ifadesini kullanıp "Türkiye'nin her tarafında yaşamakta olan ve ana dili Kürtçe olmakla beraber, birinci sınıf vatandaş konumundaki insanlarımızı PKK ile özdeşleştirerek, PKK'nın hedeflerine varmayı kolaylaştırıcı hatalara düşülmemelidir. Birçok sosyal alan çalışması ortaya koymaktadır ki, PKK'ya destek veren insan sayısı yüzde 3 bile değildir.
Ama Doğu'da olduğu gibi Türkiye'nin diğer yörelerinde de yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği vardır. Bizim 57. Hükümetimiz döneminde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Eylem Planı uygulamaya konulmuştur. Bu planın geliştirilerek devamında yarar vardır." Tespitlerinde bulunurken, MHP nasıl Kürt düşmanı oluyor?
MHP bunlara rağmen Kürt düşmanı oluyorsa, Kürtlere şu hakaretleri eden teröristbaşı Öcalan'a hizmet eden ve onun kölesi halindeki HDP Kürt dostu mu oluyor?
"Kürtler kadar aşağılık bir topluluk yok, en ufak hatalarında kafalarını ezeceksin, yoksa laf dinletemezsin"
"Kürt erkeği karıdan yüz kat daha karıdır. Bunlar büyük, tarihi suçlamalardır. Basit suçlama yapmam"
"HEP'e destek vermeyen Kürdün tavuğuna kadar öldürün"


 "Otoritemizi kabul etmeyenlerin evdeki faresine kadar başını ezin, göçertin. O topraklarda tarafsız kimse olmaz, ya bizdendir yada düşman"
Teröristbaşı Öcalan'ın Kürtlere yönelik hakaretlerinden bazıları bunlardır. Buna benzer daha birçok hakaretleri ve aşağılamaları vardır.
Terör örgütü PKK tarafından kundaktaki çocuğuna kadar öldürülen Kürt, evi, camisi, fabrikası, işyeri yakılan Kürt ama nasıl oluyorsa bunu yapanlar Kürt dostu ve temsilcisi olarak gösteriliyor ama bugüne kadar Türk-Kürt kardeşliğini bozacak bir tane eylemi ve söylemi olmayan MHP Kürt düşmanı olarak gösteriliyor.
MHP'nin yine bir seçim öncesi "Kürt düşmanı" olarak gösterilmeye çalışılması MHP Lideri Devlet Bahçeli'yi de öfkelendirmiş ve ona "MHP'yi Kürt düşmanı göstermek, Kürt kökenli kardeşlerimi MHP'ye karşı kışkırtıp bozgunculuğa ve vurgunculuğa heves etmek tek kelimeyle şerefsizliktir. Aynı zamanda vatana, bayrağa, millet ve bin yıllık birikim ve kaynaşmaya çok ağır bir ihanettir. Sinsi ve şuurlu siyasi Kürtçülük yapanlar PKK'nın değirmenine su taşıyan rezillerdir. Kürt kökenli kardeşlerim MHP'ye karşı falan değillerdir. Karşı olanlar PKK'lılardır, PYD/YPG sevdalılarıdır. Kürt terörist olmaz, teröriste Kürt denmez, denemez." açıklamasını yaptırmıştır.
PKK ve HDP'nin Kürtlerin temsilcisi gösterilmesi Kürt kökenli vatandaşlarımıza yapılabilecek en büyük kötülüktür. Kürt kökenli vatandaşlarımızı PKK'nın zulmünden, baskısından koruyacak tek irade, tek fikir ve düşünce sistemi MHP'de varken, MHP'yi Kürt düşmanı göstermek PKK'ya gönüllü ve sinsi hizmettir.
MHP'nin bir tane etnik köken düşmanlığı gösterebilecek örneği yoktur. Türk milliyetçiliği fikri etrafında Türkiye'yi kurulduğu günden bu yana kucaklamıştır.
MHP, Türk milletinin bölünmez bütünlüğü yanında olan, vatan, millet, bayrak sevdalısı herkesi kucakladığı gibi, "Türk milletine ihanet eden Türk'ün de, Kürt'ün de, Çerkez'in de, Laz'ın da Allah belasını versin" diyecek kadar özgüven ve kararlılık yüklüdür.
O yüzden MHP'yi "Kürt düşmanı" göstermek beyhude çabadır. MHP, Türk ve Kürt düşmanı olan terör örgütü PKK ve onun yancılarına düşmandır.

Kılıçdaroğlu, CHP'nin seçim bildirgesini açıkladı

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Haziran seçimleri için hazırlanan seçim bildirgesini açıkladı. CHP'nin seçim bildirgesinde ekonomi, demokrasi, eğitim, toplumsal barış ve dış politika başlıkları dikkat çekti. KILIÇDAROĞLU, "Asgari ücret net 2 bin 200 lira ve vergisiz olacak. En düşük emekli aylığı bin 500 lira olacak. Ramazan ve Kurban bayramındaki iki maaş ikramiye vaadimiz aynen devam ediyor.Taşımalı eğitime son vereceğiz, en geç iki yılda yurt sorununu çözeceğiz. Bütün organize sanayi bölgelerinde teknoloji liseleri açacağız. Vergi ve sigorta prim borcu olmayan KOBİ'lere bir yıl boyunca sıfır faizli kredi vereceğiz. Çiftçilerin borçlarının faizi sileceğiz" diye vaatleri sıraladı.
 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, JW Marriott Otel'de düzenlenen CHP'nin seçim bildirgesive aday tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, gelecek 50 yılı, 100 yılı düşünenlerin Türkiye'yi yönetmesi gerektiğini belirterek, eğitimde neler yapacaklarını anlattı.
Türkiye'de 16 yılda 14 kez eğitim politikasının değiştiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Eğitim, bir kişinin iki dudağına teslim edilmiş durumda. Oysa eğitim ciddi bir iştir. Türkiye'nin geleceği söz konusu." ifadesini kullandı. "Çocuklarımızın yüzde 90'ı niteliksiz okullara gidiyor." diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Sevgili veliler çocuğunuzu düşünüyorsanız size söylüyorum. 16 yıl iktidara getirdiniz, 16 yıl sonunda bu ülkenin çocukları niteliksiz okullara gidiyor. Eğitim milli bir politikadır, bizim eğitim konusunda çok daha tutarlı politikalar geliştirmemiz lazım. Çocuklara analitik düşünme ve sorgulama yeteneği kazandıracağız. Bütün mahallelerde ücretsiz kreş kuracağız. İlköğretimde eğitimi
tam zamanlı yapacağız. Sabah kahvaltısı ve öğle yemeğini çocuklarımıza vereceğiz.Birleştirilmiş sınıf ayıbına son vereceğiz. Rantiye sınıfının eğitimde sorunu yok, onların çocukları istediği yere gidiyor. Peki garibanın çocuğu nereye gidecek? O çocuklara çağdaş bir eğitim zemini hazırlamak benim boynumun borcudur, ben bunu yapacağım. Taşımalı eğitime son vereceğiz, en geç iki yılda yurt
sorununu çözeceğiz. Bütün organize sanayi bölgelerinde teknoloji liseleri açacağız. Buraya giden çocuklarımız en az 6 yıl okuyacak, kendi alanlarında staj yapacak. Dolayısıyla hiçbir OSB'nin yöneticisi 'ben nitelikli eleman bulamıyorum' diyemeyecek. Nitelikli eleman buralarda yetişecek. Bir yıl içinde 180 bin öğretmeni atayacağız. Kadrolu sözleşmeli öğretmen ayıbı var. Bu ayıbı da kaldıracağız, öğretmen öğretmendir. Hiçbir öğretmen yoksulluk sınırının altında maaş almayacak. 'Parayı nereden bulacaksın diyorlar?'rantiyeye parayı buluyorsun, öğretmene gelince yok."

"ÖĞRETMENİN KANUNU OLACAK

Eğitim konusundaki vaatlerini sürdüren Kılıçdaroğlu, öğretmenleri toplumun en saygın kişileri yapacaklarını ayrıca " Öğretmenler Meslek Kanunu " diye ayrı bir kanun çıkaracaklarını söyledi.
YÖK'ü kaldıracaklarını açıklayan Kılıçdaroğlu, İnsan Kaynakları Bakanlığı kuracaklarını belirterek, bu bakanlık sayesinde insanların hayatın her alanını okuyacaklarını bildirdi.
Bir diğer başlığın ise " toplumsal barış " olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, " İster adına 'Kürt sorunu'deyin, ister başka bir şey 35-40 yıldır çözülemeyen bir sorun var. Bu sorunu çözecek olan siyasilerdir, sorunun çözüm adresi de TBMM'dir. Bu kadar açık bu kadar net söylüyorum. " diye konuştu.
Çözüm şekillerini açıklarken, inançlar üzerinden, kimlikler üzerinden, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapmayacaklarının altını çizen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: " İnsana insan olduğu için değer vereceğiz. İnsanı baş tacı yapacağız.
Biz hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz, her vatandaşa eşit davranacağız. Ben hangi haklara sahipsem, Hakkari'deki de Rize'deki de Tekirdağ'daki de aynı hakka sahip olacak. Size açık bir soru soruyorum: Bu sorunu kim çözer? Cevap çok basit; demokrasiye inanan terörle mücadeleden ödün veremeyen o sorunu çözer. 16 yıldır çözemediler, sözümüz söz, 4 yıl içinde çözeceğiz. Sorunu çözmek için 4 temel ilkemiz var. Bu sorunu çözmek için yola çıkanlar samimi ve dürüst olacak. İkinci kuralımız, gizli kişisel bir ajandaya sahip olmayacaksın. Üçüncüsü, millete hesabını veremeyeceğiniz vaatlerde bulunmayacaksınız. Dört, millete her aşamada bilgi vereceksiniz. Bütün bunları yaparken demokrasiye birlikte yaşamaya inanacaksınız. Eğer bunları yaparsanız bütün sorunları çözersiniz.

YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ



Bir diğer sorun alanının dış politika olduğuna dikkati çeken Kemal Kılıçdaroğlu, dış politikanın bir devlet politikası olmak zorunda olduğuna değindi.
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:  "Bu dış politikanın ana ekseni Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından çizilmiştir; 'Yurtta Barış Dünyada Barış.'Bu kural, bugün dünyanın bütün saygın ülkeleri tarafından uygulanmaktadır. Biz bu kurala uyacağız, dış politikayı yine akılcı yöntemlerle oluşturacağız. Bütün komşularımızla barış için de yaşayacağız.
Maceracı, kavgacı, mezhepçi bir dış politika yürütüldü. Türkiye bunu hak etmiyor, Arap, Ezidi, Kürt kardeşlerimiz Türkmen kardeşlerimiz büyük acılar yaşadı. Oysa ortak tarihimiz kültürümüz var, kavgayı değil barışı öne çıkarmamız lazım."  Bu dönemde Dışişleri Bakanlığının tamamen devre dışı bırakıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde bir yıl içinde bütün komşularla barışacaklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:  "Filistinlilere uygulanan vizeyi kaldıracağız. Bizim onurumuzu zedeleyen bir anlaşma yapıldı, gece yarısı 01.30'da, Mavi Marmara anlaşması. O anlaşmayı iptal edeceğiz. 9 vatandaşımızın hakkını sonuna kadar gözeteceğiz. AB fasıl açacak mı açmayacak mı beklemeyeceğiz. Tam demokrasi için ne gerekiyorsa tamamını geçireceğiz. Önemli bir şeyi gerçekleştireceğiz, Ortadoğu Barış ve İş Birliği Teşkilatı'nı kuracağız. Türkiye, İran, Irak ve Suriye kurucuları olacak.
4 devlet barış içinde yaşayacak. Bu dört devlete kendi sorunlarını çözebilecek kapasiteye sahip değil mi? Biz bunu yapacağız, Ortadoğu'yu bir barış limanını dönüştüreceğiz. Eğer dört ülke böyle bir potansiyeli hayata geçirdiği zaman sosyal, ekonomik, olarak da büyük bir iş birliğinin önü açılmış olacak."  İnsanların telefonda rahat konuşamadıklarını ve korktuklarını iddia eden Kılıçdaroğlu, ülkeye tam anlamıyla demokrasi getireceklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Kesinlikle OHAL kalkacak. Siyaseti kirlilikten arındıracağız, siyasi ahlak kanunu çıkacak. Tüm hukuk sisteminin darbe hukukundan arındıracağız, devlette liyakat sistemini egemen kılacağız, yargı bağımsız ve tarafsız olacak. Savcı, avukat hangi düzeydeyse savcı da o düzeyde olacak.
Cumhurbaşkanı dahil hiçbir makam denetimsiz olmayacak. Madem devletin parasını harcıyorsun, hesabını vereceksin." dedi.

"MEDYA ÖZGÜR OLACAK"

Herkesin can ve mal güvenliğinin olacağını, suç üstü halleri hariç tutukluluğun esas olmayacağını açıklayan Kılıçdaroğlu, medyanın özgür olacağını ve özgürlüğünün evrensel etik kurallar çerçevesinde sınırlanacağını, medya patronlarının medya dışında başka bir alanla uğraşmayacağını belirtti.
Medya çalışanlarının tamamının zorunlu olarak sendikalı olacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, haberi yazan gazetecinin patronuna karşı da özgür olması gerektiğini ifade etti.
Şehitler ve gaziler arasındaki ayrımı kaldıracaklarını açıklayan Kılıçdaroğlu, Şehit Yakını ve Gaziler Yüksek Kurulu oluşturacaklarını, şehit yakını ve gazilerin o makama başvurup, bütün sorunları orada çözeceklerini bildirdi.

MUHTARLIKLAR KURUMSALLAŞTIRILACAK

Kılıçdaroğlu, muhtarlıkların kurumsallaştırılacağını, muhtarların yeri, elemanı, bütçesi olacağını, sosyal yardımların muhtarlar eliyle dağıtılacağını söyledi.

TÜRKİYE BÖLGESİNİN EN ÇOK YATIRIM YAPAN ÜLKESİ OLACAK



Dış politikada barışçıl bir politika izleyeceklerinin altını çizen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Ortadoğu, Kafkasların ve Balkanların en çok yatırım yapan ülkesi olacağını vurguladı. Kılıçdaroğlu, bölgenin kalkınmasına, büyümesine destek verileceğini, hazırladıkları projelerle bölgenin dünyada yeni bir eksen olarak ortaya çıkacağını söyledi.
Eğitimde çağı yakalayan bir Türkiye olacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bölgesinin bilim ve teknoloji merkezi olacağını dile getirdi. Kılıçdaroğlu, "Asgari ücret net 2 bin 200 lira ve vergisiz olacak. En düşük emekli aylığı bin 500 lira olacak. Ramazan ve Kurban bayramındaki iki maaş ikramiye vaadimiz aynen devam ediyor. Bütün bu projelerden sonra, hayatın olağan gelişimi, özel sektörün yarattığı istihdam alanından bağımsız olarak ek olarak 4 milyon 210 bin kişiye istihdam yaratacağız ve Türkiye bölgesinin en güçlü ülkesinden biri olacak." dedi. 

MHP'nin seçim beyannamesinde 'Güçlü Türkiye' vurgusu

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

MHP'nin seçim beyannamesinde "Yeni dönemde güçlü MHP, güçlü Türkiye" vurgusu yapılırken ekonomi ve çalışma hayatı, şehit ve gazi yakınlarıyla kadınlara yönelik taahhütler dikkati çekiyor. MHP'nin "Milli Diriliş, Kutlu Yükseliş" başlıklı seçim beyannamesinde "Yeni dönemde güçlü MHP, güçlü Türkiye" vurgusu yapılırken ekonomi ve çalışma hayatı, şehit ve gazi yakınlarıyla kadınlara yönelik taahhütler dikkati çekiyor. 

MHP SEÇİM BEYANNAMESİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 
MHP'nin seçim beyannamesi açıklandı  


MHP'nin 24 Haziran'daki Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Seçimi için hazırlanan seçim beyannamesi açıklandı.
"Milli Diriliş, Kutlu Yükseliş" başlıklı beyanname, Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin sunuş konuşmasıyla başlıyor.
"Yeni dönemde güçlü MHP, güçlü Türkiye" vurgusunun yapıldığı beyannamede, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Cumhur İttifakı'nın gerekçe ve hedefleri ile MHP'nin taahhütleri yer alıyor.
Öte yandan, toplumsal dayanışma ve uzlaşma ile temel ilke ve görüşlerin de bulunduğu beyannamede MHP'nin politikaları aktarılıyor.
MHP'nin politikaları "akıllı devlet ve kamu yönetimi", "adalet", "yolsuzluklarla mücadele", "çok yönlü ve çok boyutlu dış politika", "sanayileşme ve KOBİ" gibi başlıklar altında sunuluyor.

Taahhütler



Beyannamede, 26. yasama döneminde gerçekleşen taahhütler ile 27. yasama döneminde hedeflenen taahhütlere yer veriliyor.
Bu çerçevede beyannamede ekonomi ve çalışma hayatı, şehit ve gazi yakınlarıyla kadınlara yönelik taahhütler dikkati çekiyor.

Beyannamede yer alan bazı vaatler şöyle:

"Ekonominin ihtiyacı olan alanlarda yapısal reformlar hızla gerçekleştirilecek.
- Vatandaşlar, tüketici kredisi ve kredi kartlarından kaynaklı borç ve yüksek faiz sarmalının neden olduğu yoksulluk tuzağından kurtarılacak.
- Esnaf ve çiftçinin vergi ve prim yükü hafifletilecek. Esnaf ve sanatkarların geçmiş hizmetlerine borçlanma hakkı verilecek.
- AVM yasası, esnafı koruyacak şekilde yeniden düzenlenecek. Esnafı yok eden AVM ve zincir marketlere yönelik tedbirler alınacak, ayrıca esnafın rekabet gücünü olumsuz etkileyen belediye işletmeciliği yeniden düzenlenecek.
- Staj ve çıraklık süreleri emeklilik hizmetine sayılacak.
- Yük ve yolcu taşımacılığı yapan esnafa vergisiz akaryakıt verilecek.
- Şoför esnafına yıpranma payı hakkı verilecek.
- Çiftçinin kullandığı mazot üzerindeki vergiler kaldırılacak. Sulamada ve tarım işletmelerinde kullanılan elektrikten KDV alınmayacak, tohum, fide ve ilaç gibi girdilerin vergi yükü düşürülecek."
"Asgari ücretten vergi alınmayacak"
Asgari ücretten vergi alınmayacağı vurgulanan beyannamede, ücretlilerin asgari ücreti kadar gelirinin vergi dışı bırakılacağına işaret edildi.
Beyannamede, emniyet çalışanlarının özlük haklarının ve çalışma şartlarının iyileştirileceği, üniversite mezunu polislerin ek göstergesinin 3600'e yükseltileceği ve haftada 40 saat üzerindeki çalışmaları için fazla mesai ödeneceği belirtildi.
Uzman erbaşların tümünün kadroya alınacağı, mali ve sosyal haklarının iyileştirileceği vaadinde bulunulan beyannamede, kamuda kadro alamayan taşeron işçilerin, 4/B'li, vekil, sözleşmeli, fahri ve geçici statüde çalışanların kadroya geçirileceği ifade edildi.
Kamu çalışanlarının tüm ek ödemelerinin emekli aylığına yansıtılacağı belirtilen beyannameye göre, mühendislerin özlük hakları iyileştirilecek.
Beyannamede, sağlık çalışanlarına yıpranma payı hakkı verileceği, yardımcı hizmetler sınıfında çalışanların genel idare hizmetleri sınıfına geçirileceği kaydedildi.
Ön lisans mezunlarına lisans tamamlama imkanı sağlanacağı ifade edilen beyannamede, üniversite giriş sınavının kaldırılacağı, mübaşir, zabıt katibi ve diğer adalet çalışanlarının özlük haklarının iyileştirileceği vaadinde bulunuldu.
Engelli, şehit ve gazi yakınlarına yönelik vaatler
Beyannamede, engelli, şehit ve gazi yakınlarına yönelik vaatler arasında şunlar bulunuyor:
"- Engelli ve engelli yakını aylığı yükseltilecek ve engelli aylığı ödenmesinde aile geliri yerine kendi gelirleri esas alınacak.
- Doğuştan ya da işe girmeden önce engelli olanlar, malul şartlarından yararlandırılacak.
- Gazilere 3600 günde emekli olabilme hakkı verilecek.
- Ordu ve polis vazife malullerinin özlük hakları iyileştirilecek.
- Malul sayılmayan gazilerin mağduriyetlerini giderecek düzenleme yapılacak.
- Muharip gazilere ödenen şeref aylığı, geliri olsun olmasın tüm muharip gazilere aynı tutarda ödenecek.
- Şehit yetimlerinin tamamına iş hakkı verilecek. Şehit anne ve babalarının aldıkları maaş artırılacak.
- Gazilere ikinci istihdam imkanı sağlanacak ve ÖTV'siz araç imkanı verilecek.
- Öğretmenlerin ek göstergesi 3600'e çıkarılacak, çalışma şartları iyileştirilecek.
- Atanamayan öğretmenlerin tamamının kademeli olarak atanmasını sağlayacak şekilde kadro ihdası yapılacak."
Beyannamede, işsiz her aileden bir kişiye asgari ücretin yarısı kadar aile desteği yardımı verileceği, işsiz gençlerin ailelerinin sağlık sigortasından yararlandırılacağı bildirildi.
Askerlik süresinin prim ödemeksizin emeklilik hizmetine sayılacağı, emekli aylıklarındaki eşitsizliklerin giderileceği, refah payının yükseltileceği kaydedilen beyannamede, emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin giderileceği, kadınlara sigortalılık öncesi doğumları için doğum borçlanma hakkı verileceği, sağlık hizmetlerinde kalitenin artırılması amacıyla yardımcı sağlık personelinin kamu ve özel sektörde istihdamının yaygınlaştırılacağı ifade edildi.
Kadına şiddet ve çocuk istismarının önlenmesi çerçevesinde kadına ve çocuğa karşı suçlarda cezaların ağırlaştırılması, adli yardım desteğinin sağlanması ve dava açmada zaman aşımının kaldırılması için gerekli yasaların çıkarılması konusunda çalışmaların yürütüleceği bildirildi.
Beyannamede PKK’lılar, FETÖ’cüler ve diğer teröristlerle çocuk istismarcıları, tecavüzcüler ve kadın katilleri hariç olmak üzere demir parmaklıkların gerisinde özgürlük düşü kuran, zindanda gün sayan, dama düşüp sevdiklerinin ve sevenlerinin hasretini çeken kader kurbanlarına af çıkarılması için girişimlerin sürdürüleceği belirtildi.

Kudretli Türkiye'nin inşası



Beyannamede, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sorunları aşmasının ve küresel meydan okumalara karşı durabilmesinin, milli birlik ruhunun güçlenmesi ve milletin kök değerlerine yönelmesiyle mümkün olabileceği değerlendirmesinde bulunuldu.
MHP'nin uzun vadeli stratejik hedefinin, Türkiye'nin 2053'te "Küresel Güç ve Lider Ülke" konumuna ulaşması olduğu vurgulanan beyannamede, bu hedefin gerçekleştirilebilmesi için Türkiye'nin doğal ve beşeri kaynakları ile ekonomik, sosyal ve teknolojik imkan ve fırsatlarının harekete geçirilmesi ve kararlılığın en güçlü şekilde ortaya konulması gerektiği kaydedildi.

google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html