BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

21 Ağustos 2018 Salı

Amerika Türkiye İlişkileri Yazarların Kaleminden

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


ABD’nin Türkiye’yi gözden çıkarması mümkün değil

Özay Şendir
ozay.sendir@milliyet.com.tr
Suriye’de olduğu gibi İran konusunda da Türkiye’siz bir çözümün mümkün olmadığını belirten Turkish Heritage Organization Başkanı Ali Çınar, Pentagon’un Türkiye ile krizin derinleşmesini istemediğini söyledi...
ABD’de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Turkish Heritage Organization Başkanı Ali Çınar ile Ankara-Washington ilişkilerini konuşmuştuk. O röportajda söylenen “Yaptırım gelebilir” cümlesi aylar sonra gerçek oldu. O yüzden bundan sonrasına dair neler olabileceğini sordum Ali Çınar’a bir kez daha. Konuşmamızda dikkatimi en fazla çeken iki nokta oldu. Bunlardan birincisi, Pentagon’un Türkiye ile krizin derinleşmesini istemediği, diğeri de Evanjelistlerin Washington’da kazandıkları güç oldu.
‘Kredi vermeyine baskı’
- Ali Bey hem ABD Başkanı hem de Dışişleri Sözcüsü ek yaptırımlardan söz ediyor, neler olabilir bu yaptırımlar?
Kişisel yaptırımlar genişleyebilir, demir çelik ve aluminyuma yapılan haksız gümrük vergilendirmesinin devamı olarak yeni Türk ürünlerine ek yaptırım kararı gelebilir. Ayrıca bazı ABD’li Senatörlerin önerisi ile Türkiye Uluslararası Mali Kurumlar Yasası hayata geçirerek, Türkiye’ye kredi vermeme konusunda baskı yapabilir. Tabi söylenenler arasında milli gururumuz olan Türk Hava Yolları’na kadar bu işin gidebileceği. Bu yapılan ekonomik savaş kimseye faydası olmaz zira Türk toplumunu daha çok birleştiriyor bu tarz tehditler.
- Pentagon Türkiye’yi tam olarak kaybetmeyi göze aldı mı? Almadıysa bu krizi nereye kadar tırmandırabilir? Aldıysa Türkiye’nin desteği olmadan İran’ı sıkıştırması mümkün mü?
Açıkçası bu krizde Pentagon çok olumlu mesajlar vererek Türkiye’nin askeri alandaki işbirliğinin devam edeceği mesajı veriyor. Bilhassa ABD Savunma Bakanı’nın bizimle yaptırım ayrı tutmak mesajı var. Türk ve Amerikan askeri birlikleri Münbiç’te de ortak devriyeye başlıyorlar. İran konusu ABD için çok hassas bir konu oldu. Tabi burada Israil ve Evanjelistlerin de etkisi büyük. Tıpkı Suriye gibi İran konusunda da Türkiye’siz bir çözüm elbette mümkün değil. Sonuç olarak ABD Türkiye’yi gözden çıkarması mümkün değil, çıkarırsa da zararı herkese olur.
‘Herkesi tehdit ediyor’
- Washington’da Türkiye’yi kaybetmemeliyiz diyen tek bir ses bile yok mu?
Açıkçası Türk Dostu Kongre Üyeleri ve Senatörleri ile görüşmelerimizde Başkan Trump’ın ekonomik tehdidti öne sürmesinin çok yanlış olduğunu diyenler var. Senatör Lindsay Graham, Senatör Chris Murphy gibi Dış İlişkiler Komitesi’nde yer alan ağır toplar bile Türkiye’nin kaybedilmemesini yakın zamanda vurguladılar. Türkiye’de görev yapmış Emekli General ve Büyükelçiler de Türkiye’nin önemini bildiği için diplomatik yolların açık olması gerektiğini vurguluyor. Türkiye çok dirayetli tavır sergileyerek, diplomatik olarak sağduyulu davrandı ancak ABD Yönetimi bu işi sosyal medya üzerinden saldırarak yaparak daha da ilişkiye zarar veriyor. Ancak şunu hatırlatmakta fayda var ki Trump tweetlerinde daha önce de Meksika, Kanada, Almanya, NATO olmak üzere birçok ülke ve kurumu hedef almıştı.
‘Evanjelistler çok güçlendi’
- ABD’de Başkan Yardımcılarının diplomaside bu kadar belirleyici olmasına izin verilmezdi eskiden. Şimdi ne oldu da bir Başkan Yardımcısı krizin ana aktörü haline gelebildi?
Başkan Yardımcısı Pence, yönetime geldikten beri çok aktif bir Başkan Yardımcılığı sergilemedi. Aslında Kongre ile ilişkilere daha çok ağırlık verdi zira daha önceden Kongre Üyeliği yapmış hatta Kongre’deki Türk Dostluk Grubu üyelerinden biriydi. 1995 yılında Pence Evanjelist Megaklisesi’ne ailesi ile birlikte üye oldu. Üye olduğu andan itibaren de Evanjelist gruptan çok ciddi bir çevre edindi ve destek aldı. ABD’ nin 2 numarasının ekibinde de birçok Evanjelist bulunmakta ve Washington’da çok güçlendiler.
‘Türk-ABD ilişkilerinde en kötü yıl’
- İkili ilişkilerde dip noktayı gördük mü yoksa ilişkiler daha aşağı da gidebilir mi?
Açıkçası bu hafta yaşanan olaylarla çok kötüye gidiyor. Zira ben 2017 sonunda 2018 yılının Türk-ABD ilişkileri tarihi içinde en kötü yıl olacağını belirtmiştim. Başkan Trump ve yönetimi diplomasi ile bu işi götürmezse daha da kötüye gidecek. Zira Türk tarafı hakikaten alttan alarak konuyu çözmeye çalıştı, çalışmaya devam ediyor. Peki kime faydası olur. Hiç kimseye. Zarar büyük olur. Türkiye’nin Ruslarla olan uçak krizi sonrası aynı gerginlik yaşanmış ve 1 yıl sonra çözülmüştü. Türk-ABD ilişkileri bu dönemden geçiyor ama bunun tamiri çok zor olabilir.

14 senatörden ABD Hazinesi'ne mektup


Dün yazımda Amerikan Yönetimi'nin her biriminden Kanal İstanbul projesine neredeyse tek bir merkezden yazılmış gibi aynı laflarla tepki verilmesinin temelinde ne olduğunu irdelemiş ve bunun yönetimin bu projenin aslında çok önemli bir jeostratejik yatırım olduğu tespitini yapmış olmasının ve yönetimde Türkiye'nin Çin ile işbirliği yapması ihtimalinden duyulan korkunun yattığını yazmıştım .
Bugün ise halen ABD medyasına yansımamış olan bir karşı tepkiyi anlatacağım.
14 Senatör, ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin ile Dışişleri Bakanı Pompeo’ya gönderdikleri bir mektup kaleme aldılar.
Bir kopyası elimde bulunan bu mektupta özetle şunlar söyleniyor;
- Çin ‘Bir yol bir kuşak’ adını verdiği global projesi bağlamında birçok ülkeyle ekonomik anlaşmalar yapıyor.
- Bu proje temelinde global düzeyde Amerika’nın hegemonik gücüne karşı bir tavır sergilemektedir. Nihai amacı ABD’nin global gücünü azaltmaktır
- Bu yüzden proje oluşmaktayken yapılan bu ekonomik anlaşmaların ve bazı projelere yatırımlar ‘predatory investment’ olarak tanımlanıp bunları kabul eden ülkelere karşı önlemler getirilmelidir.
(Predatory investment’in tam çevirisi, ‘vahşi, yırtıcı yatırım’ olabilir ama bu anlamı tam vermiyor. Stratejik açıdan saldırgan yatırım da diyebiliriz. Senatörler bunu Amerika açısından kötü niyetli yatırımlar olarak görüyorlar.)
- Senatörlerin amacı bu tür Çin yatırımlarını kabul eden ülkelere karşı Amerikan Hazinesi’ni harekete geçirmek. Akıllarına gelen ilk tedbir olarak mektuplarında ABD’nin bu ülkelerin IMF ile ilerde anlaşmalar yapmasının önlenmesi fikrini ortaya atıyorlar.
- Fakat Kongre’yi iyi takip eden kaynaklar senatörlerin sadece bu tedbirle yetinilmemesini istedikleri ve Hazine’ye bu ülkelere ek yaptırım uygulatmak gibi bir amaçları da bulunduğunu söylüyorlar.
- Kongre mantığının nasıl çalıştığını ve bunun ucunun ilerde Türkiye’ye nasıl dokunabileceğini görüyorsunuz umarım.
- Eğer Türkiye altyapı yatırımlarıyla ve özellikle Kanal İstanbul projesiyle Çin’in ‘Bir kuşak bir yol’ projesi içinde yer alırsa, ABD’nin buna sert tepki vermesi ihtimali olabilecek.
Sadece bu gelişme bile dün anlattığım Kanal İstanbul projesine birimlerde var olan ortak tepkinin tespitinin ne kadar da doğru olduğunu gösteriyor.
Amerika her biriminde, her düzeyde Türkiye’nin ortaya koyduğu yeni jeostratejik ufuktan ve gelişmelerden ürküyor ve bunun kendi global egemeliğine güçlü bir karşı çıkış olduğunu anlamış durumda, bu nedenle de tepki veriyor.

google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html