
Tamer Ashraf
Kızgın demiri soğutalım soğutmasına da, aklı kiralık, vicdanı karanlık, değerleri bulanık olan çevrelerle sırf arıza çıkarmasınlar bahanesiyle Türkiye ortak paydasında nasıl buluşacağız?
Sayın Cumhurbaşkanının, “Türkiye ittifakı” ve “Kızgın demiri soğutma zamanı” sözleri siyaset bezirganlarının gündemine oturdu. Sayın Cumhurbaşkanı açıklık getirmiş olmasına rağmen, malum mihrakların bu iki cümleyi çekmedikleri alan, yüklemedikleri anlam kalmadı. CHP ile ittifaktan tutun da, yeni bir çözülme süreci işareti sayanlara kadar her şeyi duyduk. Sanki seçim analizi yapıyormuş havası ile bu cümleler üzerinden Cumhur ittifakını hedefe koyuyor, özellikle MHP’ye hücum ediyorlar.
SEÇİLMİŞ OLMAK YETMEZ
Milletimizin verdiği karara kuşkusuz her şeyin üzerindedir. Hiç kimse buradan bir yere varamaz. Demokrasi elbette olmazsa olmazdır. Ancak, seçilmiş olmak, sicillerdeki karanlığı ortadan kaldırmadığı, yapılan ve yapılacak yanlışlara da meşruiyet kazandırmaz. Mesela, Edirne’ye belediye seçilmiş olması, bu şansın 15 Temmuz gecesi hainlerin lehine kadeh kaldırdığı gerçeğini değiştirmez. Aynı şekilde Tunceli Belediye Başkanı olan TKP’linin bozuk sicilini düzeltmez. HDP’den seçilenlerin Kandil bağlantılarını ortadan kaldırmaz.
Sayın Bahçeli’de Antalya toplantısında bu duruma dikkat çekmiş ve “Biz bu aziz vatanı sandıkta değil savaş meydanlarında kurtardık. Bilfarz, Damat Ferit, Gazi Mustafa Kemal ile seçime girseydi ve oyların kahir ekseriyetini almış olsaydı, ne yapacaktık, ne diyecektik, ihanet ödüllendirilip ibra edildi diye suskun mu kalacaktık?” diyerek, seçilmiş olmanın kiri ve ihaneti ortadan kaldırmayacağını net olarak ilan etmiştir.
BÖLÜCÜLÜR SEVİNİYOR
Cumhur ittifakı milletten kesin bir onay almıştır. Buna rağmen, kimlerin bazı belediyelerin el değiştirmesini fırsat bilerek harekete geçtiğini ibretle izliyoruz.
FETÖ’sünden, PKK’sına bütün bölücü ve hainler sevinç naraları atıyorlar. Diğer taraftan malum siyaset eskileri hemen sahne almış, manifesto yayınlamış ve CHP’yi siper olarak kullanmaya başlamışlardır. Alayının ortak noktası, Türkiye’yi kötülemek, Cumhur ittifakına fitne sokmak ve bir kriz ve kaos ortamı oluşturmaktır.
BU YANLIŞLARI GÖRMEYELİM Mİ?
Bütün bu gerçekler orta yerde durmaktadır ve muhataplardan birisi de elbette AK Parti’dir. Kızgın demiri soğuturken, bunları görmeyelim mi, bunları söyleyelim mi?
Nitekim, sayın Bahçeli de aynı şeye dikkat çekmektedir: “Kızgın demiri soğutalım soğutmasına, ama demlenen ihanetin, demir alan melanetin ısınan tuzak ve tertiplerini de ağırdan almayalım. Kimseyi dışlamayalım, kimseyi öteki görmeyelim, buna varız, bugüne kadar söylediklerimiz ise bunlardır.
Ortak akıl, ortak vicdan, ortak vizyon, ortak değerler vazgeçemeyeceğimiz milli ilke ve inançlarımızdır. Bunlara diyecek bir şey olmayacaktır. Fakat aklı kiralık, vicdanı karanlık, değerleri bulanık olan çevrelerle sırf arıza çıkarmasınlar bahanesiyle Türkiye ortak paydasında nasıl buluşacağız? Bunu nasıl başaracağız?”
HESAP KARANLIK
Dikkatli olmak, gelişmeleri doğru okumak, oynanan oyunu fark etmek ve ona göre hareket etmek gerekiyor. Yine sayın Bahçeli’nin işaret ettiği gibi, karşımızdaki operasyon küreseldir, mazisi iki asra dayanmaktadır.
Bize göre tüm hesaplar 2023’e göre yapılmıştır. Eğer Cumhur İttifakı ayakta kalamazsa, bundan sonra yerel yönetimler kanalıyla palazlanan PKK’lılar, FETÖ’cüler, geziciler, çukurcular, Sorosçular, teslimiyetçiler daha da güçlenerek Türkiye’nin boğazına sarılacaklardır. Hesap kirlidir. Hesap karanlıktır. Hesap vandaldır.
Bunu görmek, bunu bilmek lazımdır.
ÜLKE BAZLI İTTİFAK OLMAZ
MHP’nin duruşu bellidir ve sözü senettir. Duruma göre vaziyet almaz, küçük hesaplar yapmaz. Doğal olarak muhataplarından da aynı ciddiyeti, aynı samimiyeti, aynı kararlılığı bekler. “Türkiye ittifakı” sözü ile anlatılmak isteneni, biz milletin birliği ve ülkenin bölünmez bütünlüğünün sağlanması olarak anlıyoruz.
82 milyon Türk vatandaşının inancı birdir, irfanı birdir, acısı birdir, ahlakı birdir, adı birdir. Bu sözden başka türlü anlamlar çıkarmak, başka türlü değerlendirmeler yapmak zaten siyasetin tabiatına aykırıdır. İşi milli ittifaka kadar götürenler oldu.
Ülke bazlı, coğrafya tabanlı siyasi bir ittifak siyasi partilerin kendi varlıklarını inkar olur. Milli ittifak ancak, Allah muhafaza savaş gibi, çok olağanüstü şartlarda düşünülebilecek bir durumdur. Türkiye’nin seçilmiş meclisi iş başındadır.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı görevini sürdürmektedir ve 4,5 yıl seçimsiz ve sorunsuz bir zaman dönem vardır.
AMACIMIZ BEKAYI YAŞATMAK
Sayın Bahçeli’nin söylediği nettir ve her türlü spekülasyonu bitirmektedir. Bir defa daha hatırlatalım: “Bizim ittifakımız cumhurladır. Bizim ittifakımız vatan ve millet sevgisinde erimiş AK Partili kardeşlerimledir. Milli beka mücadelesinde siyasi görüş ayrılıklarımızı elbette kenara itmeliyiz. Biteviye söylediğimiz de budur.
Cumhur İttifakı siyasi kaygı ve gayelerle kurulmamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye ittifakıyla neyi kastettiğini elbette bilemeyiz. Ancak konunun başta gazeteler ve televizyonlar olmak üzere, her zeminde, özellikle zillet ittifakı tarafından istismar edildiğini de görüyor ve çok yakından takip ediyoruz. Bizim bildiğimiz Cumhur İttifakı’dır. Bizim inandığımız milli birlik ve beraberliktir. Bizim amacımız milli bekayı sonsuza kadar yaşatmaktır. Öncelikli gündemimiz Cumhur İttifakı’na yönelik sabotajlara asla fırsat vermemektir.”
Şehit cenazesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun yediği yumruk ve linçten zor kurtulmasının tartışmaları yanında, bir başka tartışılan konu da olay yerinden kaçıp giden CHP’lilerin varlığıdır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şehidimizin cenaze töreninin yapıldığı alana geldiği andan itibaren büyük öfke ve tepki gördü. Alana adım attıkça yuhalamalar, hakaretler arttı. Olayların büyüyeceği ilk andan itibaren belliydi. Böyle bir atmosferde CHP’lilerin ne yapması beklenir. Kendi genel başkanları etrafında etten duvar olması beklenir değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında koskoca alanda 2-3 yönetici kalmış, geri kalan CHP’liler topuklamış kaçmıştır. Bu kaçanların başında da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş gelmektedir.
Kendi de kalabalıktan çok büyük tepki alan Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında durmak yerine arkasına bile bakmadan kaçmıştır. Hatta kaçarken sivil araç bile aradığı iddialar yanındadır. Yanında da CHP’nin devşirdiği eskiden Ülkücülük sıfatını taşımış kişiler varmış…
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli olaylara yönelik açıklamasında “Gizli kapaklı hiçbir şey kalmamalıdır. Provokasyon varsa, oyun varsa, tuzak varsa, organize bir tertip ve tezgâh kurulmuşsa mutlaka deşifre edilip sonuçlar milletimizle paylaşılmalıdır.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın olay mahallinden Genel Başkanı’nı bırakıp kaçması titizlikle araştırılmalı, olayların içinde parmağının olup olmadığı analiz edilmelidir.” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Şehidimizin cenaze töreninde olan, olaylar başladığında Kemal Kılıçdaroğlu’nun eve sığınması anında, evden çıkarılma anında hep sağduyulu yönlendirmeler yapan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanından hiç ayrılmayan, olayların büyümemesi için elinden geleni yapan MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mevlüt Karakaya da “Sayın Kılıçdaroğlu’yla Mansur Yavaş cenaze namazında yan yanaydı ardından resmi geçit töreni için Kılıçdaroğlu yalnız geldi yanında Sayın Yavaş yoktu.
Mansur Yavaş orada hiç görüntülerde yok nereye kaçtı?" açıklamasını yaparak MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin dikkat çektiği konuya canlı şahit olarak katkılarda bulunmuştur.
Daha sonra da ANAP Genel Başkanı İbrahim Çelebi de olaylar esnasında şahit olduklarını “O esnada sivil bir arkadaş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın yanına gelerek "Başkanım seni buradan çıkarmamız lazım" dedi. Biz buna bizzat şahidiz.
Mansur Yavaş genel başkanını bıraktı, onu uyaran kişiyle beraber kalabalığın içerisinden tabiri caizse sıvıştı" sözleriyle ifade etmiştir.
“Kaçma ve sıvışma” haline olay yerinde olanların hepsi şahit…
Mansur Yavaş’ın kendi kaçması ve sıvışması hakkında "Kemal Bey ile o anda ayrılmamızın sebebi, onu arabanın arkasına koydular. Cenazeyle beraber oraya götürdüler.
Benim etrafımda da Çubuklular vardı. Biz geçemedik. Daha sonra beni fark ettiklerinde biz geçtik ama aramızda 40-50 metre mesafe oldu.
Toz toprak kalktı. Sol taraf boştu. Yani sağ taraftan götüreceklerine soldan götürse vatandaşa daha uzak olurdu diye düşünüyorum.” Şeklinde tuhaf ve tekrardan izaha muhtaç açıklama yapması da herkesi hayrete düşürmüştür.
“Genel Başkanını niye bırakıp kaçıp gittin?” sorusunun cevabı bu mudur?
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin kendisiyle ilgili tespitleri sorulduğunda ise “Bahçeli'ye cevap vermeyeceğim, polemiğe girmeyeceğim” diyebilmiştir.
Nasıl bir cevap vereceksin ki?
Seni Beypazarı Belediye Başkanlığından alıp, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapmış, daha sonra MHP MYK üyesi yapmış MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi bir yıl içinde hançerlemiş birisinin Kemal Kılıçdaroğlu için ne yapmasını bekleyebiliriz ki?
O Kılıçdaroğlu ki, “Maneviyatsız CHP” diye hakaret ettiğin halde seni önce 2014, sonra da bu seçimlerde aday yaparak belediye başkanı olmanı sağlamıştır. Senin vefan linç ortamında genel başkanın olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu olay yerinde bırakıp kaçmak mıdır?
Bir insan öleceğini bilse bile, genel başkanını böyle bir ortamda bırakıp kaçar mı? Bırakıp kaçmak delikanlılığın kitabında yazar mı?
Gerçi biz Mansur Yavaş’ın korkaklığını, HDP’li Hasip Kaplan’ın "Mansur Yavaş, Seni öyle bir rehabilite ederiz ki feleğin şaşar. Aklın tavana vurur, Edepsiz..!" tehditleri sorulduğunda “HDP’liler rehabilite edilmeli” derken dilim sürçmüş olabilir.” Şeklinde attığı geri adımda bir kez daha görmüştük. Böyle biri kaçmış, sıvışmış onu konuşuyoruz…
Onun huyudur yavaş yavaş kaçar ve sıvışır…
Gün gelecek mahkemelerde köşeye sıkıştığında da “CHP, İP, HDP yükünü kaldıramıyorum” diye CHP’den de nasıl kaçtığına ve sıvıştığına şahit olacağız. Zübük serisi devam ediyor.