SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ
![]() |
Tamer Ashraf |
Dün sabah "Yeni Türkiye"ye uyandım.. Bir gece
evvel yatarken, ülke yönetimini "Parlamenter"den,
"Başkanlık"a çeviren yeni Anayasa yürürlüğe girmiş, Türkiye
Cumhuriyeti'nin ilk Başkan'ı göreve başlamış ve ilk kabinesini açıklamıştı.
Yepyeni bir sistem geldiğine göre, buna "İkinci
Cumhuriyet" de denebilirdi.
27 Mayıs Anayasası sistemi değiştirmediği halde, o zaman
"İkinci Cumhuriyet" tartışmaları hem de nasıl yoğun yapılmıştı, iyi
hatırlarım..
Fransa'nın 1789 Devriminden sonra, Beşinci Cumhuriyete
girişini örnek göstermişlerdi, İkinci Cumhuriyetçiler..
Ama sonunda Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek
yaşayacaktır" sözü ağır basmıştı.
Bu defa, hiçbir yerden "İkinci Cumhuriyet" sözü
yükselmedi. İyi de oldu.. Bitmez tükenmez kavgalarımıza biri daha eklenirdi.
Muhalefet, somut değil, soyut muhalefet yapmayı marifet sayan muhalefet,
"İkinci" lafından ne kavgalar çıkarırdı, düşünün..
CHP'yi eleştirenler "Sandıklara birkaç yerde rastgele
itiraz etseydiniz. Böylece seçime gölge düşürürdünüz" bile dediler..
Anlayın. "Gölge düşürme muhalefeti!."
Yeni Anayasa ile getirilen Başkanlık Sistemi için de kıyamet
koptu.. Sanki hiç bilinmeyen, bambaşka bir rejim geliyormuş havası verilmeye
çalışıldı, Anayasa Referandumu öncesinden başlayarak..
Şimdi ben soruyorum.
Bu ülkede, 23 Nisan 1920'den beri, aslında Başkanlık Sistemiyaşamıyor muyuz?.
Atatürk, İnönü, Menderes, Demirel, Özal başkan değiller
miydi?. Onlar ne dediyse onlar olmuyor muydu, esasta?.
Ülkeyi geçin. Her demokratik kurumumuz "Başkan"
sistemi ile yönetilmiyor mu?.
Partilerimizde hangi sistem var?.
Erdoğan'a "Diktatör" diyen CHP'de, son seçimlerde,
gerek Başkan, gerek Milletvekili adaylarını kim seçti?. Partiyi kim yönetiyor?.
Kimin dediği oluyor hep?. Ya MHP'de?. İyi Parti, HDP'de?.
Peki Fenerbahçe'de?. Galatasaray, Beşiktaş'ta sistem
"Başkanlık" değil mi?.
Bizde her zaman ve her yerde adı konmamış Başkanlık Sistemi
var, kimse kimseyi kandırmasın. Şimdi fark?.
Bu defa adını koyduk.. Demokrasilerde kusursuz sistem yok..
İster Doğrudan.. İster Parlamenter.. İster Başkanlık.. Hepsinin artıları,
eksileri var. Tarih boyu tartışıldı. Tartışılacak..
Amerika hep Başkanlık Sistemi ile yönetildi. Fransa,
darmadağın olmak üzereyken, yönetime adeta sivil darbeyle el koyan De Gaulle,
Başkanlık sistemini getirdi. Beşinci Cumhuriyet bir yığın sorunu çözdü.
Bizde, dedim ya, zaten Başkan yönetimine alışkın olduğumuz
için, fazla bir değişiklik beklemiyorum. Ama bazı şeyler hızlanacak..
Bürokratik yavaşlamalar azalacak.. "İstemezükçüler" eskisi gibi hemen
her şeyi durdurma veya en azından geciktirmede başarılı olamayacaklar.
Siyasi değil, daha çok Teknik Kabine kuracak başkanlar, daha
hızlı sonuçlar alma fırsatı bulacaklar.
Dün sabah "Yeni Türkiye"ye uyandım..
..Ve fevkalade "İyimser" uyandım.
Bakanlar ve beklentiler
Türk milletinin
tarihi kararıyla değişen hükümet sistemi, görkemli törenlerden sonra yapılan
bakan atamalarıyla birlikte tam olarak hayata geçmiş oldu. Atanan bakanların
kimlikleri, kişilikleri, birikimleri, kariyerleri elbette önemlidir. Hiç birisi
hakkında bir önyargımız yoktur. İsabetli seçimler yapılmış olduğunu umuyoruz.
Meclisten 4 bakan alınması dikkat çekicidir. Biz sayın Berat Albayrak'ın bakan
yapılamasını bekliyorduk ve bunu zaten okuyucularımızla paylaşmıştık. Maliye ve
Hazine'nin başına getirilmiş olması, sorumluluğunu çok daha arttırmıştır. Zira,
ekonominin çok ciddi bir revizyona ihtiyacı olduğu ve ivedi tedbirler alınması
gereği ortadadır. Kabinenin açıklandığı saatte dövizin hareketlenmesi, ne kadar
dikkatli olunması gerektiğini de net olarak ortaya koyuyor.
DEVAM EDEN BAKANLAR
Adalet,
İçişleri ve Dışişleri Bakanları değişmemiştir. Bu anlaşılabilir bir durumdur.
Hem devlette devamlılık açısından, hem de üstlendikleri görevlerdeki başarıları
bakımından, böyle bir yola gidildiği görülüyor. Adalet'in mülkün temeli olduğu
dikkate alınırsa, yeni dönemde bu konuda çok mesafe alınması gerektiği
kendiliğinden ortaya çıkar. Abdülhamit Gül geçtiğimiz dönemde genel anlamda
olumlu intibalar bıraktı. Bakanlığa devam etmesinde bu durumun etkili olduğu
anlaşılıyor. İçişleri Bakanlığı çok kritik bir görevdir. Terörle mücadelede
artık kesin sonuç almak şart olmuştur. İçeride ve dışarıda yapılması gereken
çok şey var. Kandil operasyonunun biran önce ve başarıyla tamamlanması ve
terörün kaynağında kurtulması milletin yüksek beklentisidir. Terörün kökünün
kurutulması için hayli mesafe alınmıştır, ama aynı kararlılıkla devam edilmesi
ve bu katil güruhuna hiçbir şart altında hayat hakkı tanınmayacağının bütün
dünyaya gösterilmesinin artık zamanı gelmiştir.
MİLLİ DIŞ POLİTİKA
Dış
ilişkilerimiz bakımından sıkıntılı bir dönem geçirdiğimizi kabul etmek zorundayız.
ABD'den AB ülkelerine, yakın komşularımızdan Türk Cumhuriyetlerine kadar her
yerde birikmiş ciddi sorunlarımız var. Bunları aşmanın zamanı çoktan gelmiştir.
Milli bir duruş şarttır ve meselenin özünü oluşturmaktadır. Özellikle son
dönemlerde milli ve yerli olma önemsenmiştir, ciddi mesafe alınmıştır. Bunun
devam etmesinin çok isabetli olacağı, meselelere Ankara'dan bakmanın sorunların
çözümünü kolaylaştıracağını ve hızlandıracağını düşünüyoruz. Genelkurmay
Başkanı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na getirilmesi dikkat çekici bir durumdur.
Bu seçimi, terörle mücadele kadar, dış destek başta olmak üzere, terörün diğer
unsurlarıyla mücadelede de yeni bir döneme girilmesi olarak yorumlamak yanlış
olmayacaktır.
KURULLAR VE OFİSLER
Meclisten 4
bakan alınması aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi'nin meclisteki sandalye
sayısının 4 eksilmesi anlamına da geliyor. Bu durum MHP'nin meclisteki
sorumluluğunu daha da arttırıyor.
Sonuçta sorumluluk sayın Cumhurbaşkanındadır. Arka arkaya
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yayınlanmıştır. Tamamı teşkilatlanmaya
yöneliktir. Oluşturulan kurullar da
bakanlıklar kadar önemlidir. Hatta bazı kurulların veya ofislerin çok daha üst
görevler yapacağı anlaşılmaktadır. Kimin hangi göreve getirileceği, nasıl bir
çalışma sistemi kurulacağı sayın Cumhurbaşkanının bileceği iştir. Asıl önemli
olan ve bizi ilgilendiren kısmı, atanan isimlerin üstlendikleri görevdeki
başarılarıdır. Ülkemiz çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır ve ivedi olarak bu
girdaptan çıkmamız gerekiyor. Sabırla ve olgunlukla sürecin işlemesini
bekleyeceğiz. Ümidimiz, beklentimiz ve dileğimiz sistemin doğru kurgulanması,
başarılı bir dönem yaşanması, bir an önce düze çıkabileceğimiz bir performans
sergilenmesidir. Bu ülkenin menfaatleri bakımından hayati öneme sahip olduğu
gibi, yapılan sistem değişikliğinin isabeti açısından da bir ölçü olacaktır.
ANAYASA TARTIŞMASI YOK
Yeni
sistemle birlikte sonu gelmeyen Anayasa tartışmalarının da artık bir sonuca
bağlanacağını düşünüyoruz. Anayasa değişikliği istisnasız her dönem gündeme
gelmiş, ancak hiçbir zaman gereği yapılamamıştır. 24 Haziran seçimlerinin
öncesinde ve sonrasında, ne yeni Anayasa ne de bir değişiklik fikri hiçbir
siyasi parti tarafından dillendirilmemiştir. Sadece bu kadarı, yeni sistemin
isabetini anlamaya yeterlidir. Artık hükümeti doğrudan millet belirlemektedir.
Bu çok önemli ve çok köklü bir değişimdir. Milletin devletine net olarak sahip
çıkması, devletin milletinin emrine aracısız girmesidir. Tek adamlık
eleştirilerinin ne kadar boş ve temelsiz olduğu uygulamada çok daha net
görülecektir.
GÜÇLÜ MECLİS
Yeni
sistemin yürütme erkini elinde bulunduranların bahane üretmek yerine iş
yapmasını mecburi hale getirmekle kalmayacağı, aynı zamanda ciddi bir denetim
de sağlayacağı kanaatindeyiz. Güçlü bir meclis yapısı ortaya çıkmıştır. İhtiyaç
duyulan kanun düzenlemelerinin meclisten geçmesinde bir sorun yaşanmayacaktır.
Yeter ki, ülke ve millet menfaatine olsun. MHP denge ve denetleme görevini
eksiksiz biçimde yerin getireceğini daha seçim akşamından ilan etmiştir. Her
şeyin yolunda gitmesi durumunda 5 yıl sonrasında yine milletin önüne
gidilecektir ve yapılanların isabeti işte o zaman çok daha net anlaşılacaktır.
Y-CHP ve Özerklik İsteği Anlatılmalı
Y-CHP kendini yeni bir yol ayrımında bulduysa bugüne kadar
yaptıklarındandır. Memleket kötü duruma düştüğünde kötülerle bir olan,
milliyetçilik ve din işlerine uzak olan ve özellikle komünist felsefeyle
beslenen bu dinsiz ya da dini konularda sessiz kalan komünist özgürlüklerin
partisi bir kez olsun vatanını, milletini, dinine bağlı olan insanları gerçekten
gerçek manada düşünmemiştir.
Atatürk'ün kurduğu şekilde milletine aşık ve inanan,
bayrağına sevdalı özgürlüğü, bayrağı ve dini için her şeyi göze alan Türk
Milleti onun kurduğu şekilde bu değerleri savunduğu için CHP'yi seviyordu. Türk
Milleti bu düşüncedeyken, bize uymayan ideolojilere doğru koşan hep bu
Y-CHP'lileştirilen CHP oldu.
Bu durumu o kadar benimsediler ki yerinde saymak onlar için
Atatürkçülük oldu. Bu ortamda İzmir bu Y-CHP'den en çok çeken taraf olmuştur.
Yıllardır İzmir'i elinde tutan Y-CHP İzmir için ne yapmıştır? Milyonlarca insan
için çekici olan İzmir Y-CHP eliyle gelişememiştir. Yıllardır İzmir diyerek
yola çıkanlar İzmir için bir şey yapmamışlardır. 30 sene, 40 sene önce İzmir ne
ise bugünde aynı şekildedir.
İzmirlinin aldatılışa kanmasının nedeni nedir? Bu Y-CHP bir
40 sene daha İzmir'de iktidara gelme açısından sadece "İzmir'in Dağlarında
Çiçekler Açar Bozulmuş Düşmanlar Yel Gibi Kaçar" diyerek büyük bir oyun
oynamış, Ak partiyi hedef göstererek Türk Devletine doğru hücum etme imkanı
buluyorlardı. Bir zamanlar ülkenin birliği ve beraberliği için çalışan
Cumhuriyet Halk Partisi şimdi ise ülkenin bölünmesi için "özerkliği"
bile savunmaktadır. Herkesin görmesi ince bir detay olması gereken bu
"özerkliğin" nasıl olacağını televizyonlar da açık bir şekilde
anlatan programlar yapılmalıdır.
Bunu yani "özerklik" maddesini açıklamadan Y-CHP
neyin savunucusu olduğunu Türk Milletine açıkça, korkusuzca anlatmalıdır.
Buradan ilkeleri bağımsızlık olan özgür televizyonların bu işe sarılarak
gerçekleri Millete aktararak ne yapmak istediklerini net bir şekilde
göstermelidir. Bunu gördüğü için rahmetli Alparslan Türkeş o anlam dolu sözünü
sarf etmiş "CHP Atatürk'ün izinden gitseydi MHP'yi kurmazdım"
demiştir.
Şimdi özellikle Bengi Türk televizyonunun sorumlusu olan
ağabeyim Metin Özkan'ın milliyetçi bir görüş, açı ve duruş ile maskeleri
düşüreceğine inanıyorum ve kendisinin önderliğinde böyle bir program yapmasını
bekliyorum. Bu program sayesinde Türk Milleti Y-CHP'nin ne olduğunu ve ne
yapmak istediğini daha iyi anlayacaktır.
Şu an sadece sistemin tek adam sistemi olduğunu vurgulamakla
yetinen Y-CHP'nin ne yapmak istediğini daha iyi bir şekilde anlarız. Ya da
Cumhuriyetimizin 3.evresini daha iyi bir şekilde bu hep Türkiye'nin karşısında
olan kafalara çok daha iyi bir şekilde anlatırız. CHP bizim görmek istediğiniz
şekilde Atatürk'ün kurmuş olduğu CHP olarak kalmalıdır.
Bu konular tarihi gerçekleri ile beraber acilen Türk
Milletine anlatılmalıdır. Karşımıza yeni bir
Sykes-Picot oyunu ile çıkan
özellikle Fransa'nın dersi verilmelidir.
"Proje terör örgütü diye tabir edilen terör örgütleri,
proje olduğu kadar cinayet taşeronları, ihanet teşrifatçıları, emperyalizmin
kanlı devriyeleri, haçlı operasyonlarının kiralık tetikçileridir" diyen
Lider Devlet Bahçeli'nin, teröristleri kullanarak terörle yapmak istediklerinin
farkında olmuş büyük bir Türk Lideridir. Bu nedenle terör örgütleri ve
yandaşları tarafından kurulan yoldaşlık ittifakı Türk Milletine acilen
anlatılmalıdır. Millet ittifakının üstünde kurulan Y-CHP ve HDP ittifakı acilen
anlatılmalı ve sorun çözülmelidir. Gerçekler gün ışığına çıkarılmalıdır.