![]() |
Tamer Ashraf |
24 Haziran’da “özerklik” vaadi bulunan ve Y-CHP’yi “PKK’nın
sesi” haline getiren…
İP’çi Topuklu ile Mersin, Adana, İstanbul, Manisa ve Ankara
üzerine sıkı pazarlık yapan…
HDP’yi kanatları altına alan…
İstanbul’da Kürtçü, bölücü, ÖDP’li, HDP’li adayları
yerleştiren…
Güneydoğu’da aşiret reisini aday gösteren…
Kemal Kılıçtaroğlu, Ankara Spor Salonu’nda partisinin aday
tanıtım toplantısında…
Uzun uzun Erdoğan’ı eleştirdikten sonra “bildirge”yi
açıklıyor, tamamı 12 satır!
1 – Halka saygılı kentler
2 – Hakça paylaşan kentler
3 –
Hesap veren ve şeffaf yönetilen kentler
4 – Yoksulluğu yenen kentler
5 – Üreten ve istihdam yaratan kentler
6 –
Yenilikçi ve akıllı kentler
7 – Ulaşım ve altyapı sorunlarını çözme
8 – Nefes
alan kentler
9 – Sosyal adaleti sağlayan
kentler. Engelliler için yaşanabilir kentler.
10 – Kültür ve sanatı geliştiren
kentler
11 – Doğa dostu yeşil kentler
12 – Tüm yurttaşlarımız beraber bir
kentte mutlu yaşamak…”
Ve sonunda alışılmış laf:
“Biz size söz veriyoruz.”
Tam bir Y-CHP bildirgesi!
Halkla dalga geçer gibi…
“Hakça paylaşan kentler”de diyor ki Kemal Kılıçtaroğlu:
“Rant her kentte vardır. Rantı hakça bölüşüldüğünde sorun yoktur. Rantı yandaşa
aktarırsanız orada sorun vardır.”
Halkın vergileri ile icraat yapan belediye nasıl bir “rant”
paylaşacak?
İSKİ skandalı, Ataşehir, Beşiktaş ve Şişli Belediyelerindeki
yolsuzluklar mı kıstası acaba?
Yoksa tutuklu Karaaslan skandalının arka cephesi mi?
CHP’li Meclis üyelerinin kendisinden tehditle rüşvet
aldığını itiraf eden Çankaya eski Belediye Başkanı’nın “yamyam dediği
partilileri, “Bugün ne götürürüm” derdi içinde olmakla suçlaması” mı?
Sonra da “Hesap veren ve şeffaf yönetilen kentler” hangisi hesap
vermiş bugüne kadar?
Kalkıp “yoksulluğu yenmek”ten bahsediyor. Mesela
yönettikleri İzmir, bildiğin hormonlu köy! Sahiller gökdelen, arkalar
gecekondu! “Kentsel dönüşüm” hiç uğramıyor nedense? Ama Balçova, boydan boya
AVM! Bolca Kültür Merkezi…
Efendim belediyelerde asgari ücret 2.200 liraymış! Aylarca
ödeyemediğin maaş!
Her metro çukurunda dilenen insanlar…
Hangi CHP’li belediye, kendi yandaşı dışında personel almış?
İstihdama nasıl katkı koymuş, bir açıklasalar?
CHP’li belediyelerin klasik üretim merkezi, kadınların
alınteri el işlerini sergilediği standlardır, var mı itirazı olan?
Köylerdeki kooperatiflerden aldığı ve her ay “rant” elde
edilen çiçek dikiminden başka ne üretir Y-CHP’li belediyeler?
Konak otoban gişelerinden sonra Menemen çıkışına kadar
İzmir’de gözle görülen gecekondular mı, trafik karmaşası mı üretim ve
şehircilik?
MHP’li Aliağa Belediyesi’ni bir mercek altına alın bakalım,
ne göreceksiniz?
Her ters rüzgârda kokan İzmir mi akıllı kent dediğiniz?
Eskişehir’de Hoca’nın Posuk Çayı kıyısındaki yaratıcılık
dışında nerede Y-CHP’li “Yenilikçi ve akıllı kent” var?
“Yaşanabilir kent” dediğinize bir örnek verseniz Bay Kemal?
Sizin tek hedefiniz İstanbul’u ve Erdoğan’ı düşürmek!
Gerisi “rejim kaosu”, gerisi “beka belası” değil mi?
Teknoloji, ulaşım ve altyapıda sınıfta kalmış bir Y-CHP var
mı, yok mu?
Arslan sosyal demokratların “sosyal adalet” lafına çok
gülüyorum…
“Elitlerin partisi”nde bir tek “sosyal adalet örneği”
gösterseler alkışlayacağım!
“Kültür” dediğinizi Edirne’de gördük, başkanınız kendini
Bizans şehrinin belediye başkanı sanıyordu! Gerisi “Alevi, Roman, Ermeni
istismarı”…
Siz daha “Atatürk milliyetçiliğinin, 15 Temmuz’un, istiklâl
ve millî mutluluğun” farkında değilsiniz…
Her zamanki “soyut, fındık kabuğunu doldurmayacak” maddeler…
Kalkmış, “Türkiye’nin sorunlarına çözüm bulmak istiyorlarsa
CHP’nin kadrolarına başvurun” diyor! Maşşallah!
Bilindik halksız, cumhuriyetsiz, ilim ve millî bilinçsiz
Y-CHP lafları!
Tek çare tek ilaç Milli Ülkü
Ülkü uğrunda gönüller delidir/ Kişiler ülkü için ölmelidir”
der, Ziya Gökalp.
Ülkü kavramını çok net ve sert bir şekilde bize açıklamıştır.
Türk kavminin hem de dünya üzerindeki diğer kavimlerin bir hedefi, bir amacı,
ulaşmak istediği bir durağı vardır. Bu durak ülkü olarak adlandırılır.
Ülkü,
insan kafasının içinde elde edilmesi, varılması en mükemmel, en güzel,
kendisini mutlu edecek hedeflerin tasarlanması, bu hedeflerin gerçekleştirilmesi
için arzu gösterilmesi ve çalışılması anlamını taşır. Başbuğumuz: ”Türk birliği
ülküsü, yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve bir devlet halinde, bir
bayrak altında toplanması ülküsüdür” diyerek Türk ülküsünün tanımını en güzel
ve en anlaşılır biçimde yapmıştır.
Türk ülküsü birçok düşünürümüzü, yazarımızı, yol başçımızı
etkilediği gibi ülkücü camianın en önemli fikir adamlarından Hüseyin Nihâl
Atsız’ı da etkilemiştir ve Atsız, Türk ülküsü hakkında şunları demektedir: “Bir
ülkünün çerçevesinde toplanmak ve onun için ölümü bile göze alarak savaşmak ne
güzel şeydir!
İnsanlar, ancak ülkü ile hayvanlardan ayrılabiliyorlar. Millî bir
ülkü olmadıktan sonra, insanın hayvandan ne farkı kalır? Hayvan, ölümden ve
ızdıraptan kaçar, kuvvetliden korkar. Ölümden korkmayan, ızdıraptan kaçmayan,
kuvvetli ile savaşı göze alan yaratık ancak ülkücü insandır.”
Türk ülküsü mefkûresi söz konusu olduğunda akla gelen diğer
bir diğer önemli isim de Ömer Seyfettin’dir. “Milliyet, din ve dil birliği olan
insan topluluğunun adıdır. Türkiye’de, İran’da, Afganistan’da, Türkistan’da,
Buhara’da, Kaşgar’da, Çin’de, Mançurya’da, Kafkasya’da, Kırım’da, Rusya’da ne
kadar Türkçe konuşan Müslüman varsa Türk’tür, bizim milletimizdendir.
Ve
onların oturdukları yerlerin hepsine birden Turan denilir ki, Türk yurdu
manasındadır…” diyerek, Türk ülküsü ve Türk birliği kavramına İslamî pencereden
bakmıştır. Ülkü, insanın kalbini aydınlatan ışık, bir güneş ve insanlara yönünü
tayin etmesini sağlayan bir pusuladır.
Ülkü, toplulukların yaratıcı kuvvetidir. Bugün Türk
milliyetçilerinin en güçlü silahıdır, Türk ülküsüdür. Türk ülküsü, Türk
büyüklüğü ve Türk kudreti isteği ve inancıdır. Milli ülkü, insanları
sürükleyen, güçlendiren ve asilleştiren, uğrunda çarpışılan bir duygu ve
düşüncedir.
Türk ülküsü, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından benimsenmiş,
Nihal Atsız ile öne çıkmış, Başbuğ Türkeş’in ilkesi olarak doktrininde yer
almıştır. Türkçülüğün, Türk milliyetçiliğinin adı olduğunu, Türkçülüğün de Türk
sevgisi ve taraftarlığı demek olduğunu, başka milletlerin Türk taraftarlığının
ve Türk sevgisinin bu kelime ile ifade olunmayacağını, zaten başka milletlerin
Türk’ü sevmesi de gerçekten bir sevgiye değil, geçici bir nezakete, çıkara,
siyasi zaruretlere işaret olduğunu ve Türk’ü, gerçek olarak, Türk’ten başkası
sevemeyeceğini bilmeliyiz. Bundan dolayıdır ki, tek çare tek ilaç olarak
nitelendirilen mefkûre, Türk ülküsüdür.
Peki Türk milleti için tasarlanan ülkü nedir, Türk
milletinin hedefi ne olmalıdır? Türk milletinin ahlakta, maneviyatta, insanlık
duygularında en yüksek seviyede bulunması, yaşaması ve ilimde, teknikte
dünyanın en ilerlemiş milleti haline gelmesi ve ekonomik açıdan kalkınmış,
refah bir toplum haline gelmesidir. Türk milletini en kısa yoldan, en kısa
zamanda modern uygarlığın en üst seviyesine çıkarmak, mutlu, müreffeh hale
getirmek; bağımsız, özgür, kendi haklarına sahip bir hayata kavuşturmaktır.
Türk milletinin haklarını her zaman dünyaya tanıtabilmesi, dünyaya
duyurabilmesi düşüncesidir.
Ülkücünün üzerine düşen, Atamız Mustafa Kemal Atatürk’ün ve
Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in belirttiği gibi, Türk milletini muasır
medeniyetlerin de üzerine taşımak, maneviyatını asla kaybetmemek, tarihini ve
buna bağlı olarak özünü bilmek, her daim ileride olmak, fikren, zihnen aydın,
erdemli bir insan olmaktır. Atatürk’ün manevi mirası akıl ve bilim eşliğinde,
hedefimiz çağdaş bir medeniyet mertebesidir. Kısaca ülkümüz; “yükselmek, ileri
gitmektir.” Bu yüzden sorumluluğu ağır ve ehemmiyetlidir.
“Bu toprak için, bu bayrak için, ölelim.. Fakat bilelim.”
Yüksek ahlaklı, yüksek ülkülerle dolu yiğit nesiller yetişmesi dileğiyle…