Haber7.com yazarı Taha Dağlı, Suriye sınırında kurulması
planlanan güvenli bölge ile alakalı "Ya operasyon, ya güvenli bölge"
adlı bir köşe yazısı kaleme aldı.
İşte Taha Dağlı'nın o yazısı;
Suriye’de DAİŞ’in işgalindeki son toprak parçası olan
Deyrizzor’daki Bagoz kasabası da PKK işgaline girdi. İki terör örgütü tıpkı
daha önce Rakka’da olduğu gibi burada da işbirliği yaptı.
Böylece Suriye’de DAİŞ işgalinde hiçbir yer kalmadı.
Yani Amerika’nın DAİŞ bahanesi ortadan kalktı.
DAİŞ yarın tekrar hortlar mı, hortlar. Daha önce oldu.
Şu anki şartlarda ise DAİŞ bitti, Trump mutlak zafer ilanına
hazırlanıyor ve Amerikan askerlerinin Suriye’den çekilmesinin önü tamamen
açıldı.
Peki bu durumda PKK’ya ne olacak?
Türkiye Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon için tüm
hazırlıklarını yaptı.
Tam bu aşamada ABD’den “güvenli bölge kuralım” önerisi
geldi.
Münih Güvenlik Zirvesinde konuşulanlara bakılırsa Batı hem
operasyona karşı çıkıyor hem de güvenli bölgenin Türkiye’nin denetimine
bırakılmasına.
Yani onlara göre PKK’ya operasyon yapılmasın, güvenli bölge
de PKK’yı korumaya yönelik olsun.
Kısacası PKK çarkı dönmeye devam etsin.
DAİŞ ve ABD sonrası PKK’nın da paylaşılamadığı ortada.
Esed rejimi PKK’lılara “bize katılın, Amerika artık sizi
koruyamaz” diyor.
Amerika, PKK’lılara “eğer rejimle anlaşırsanız sizinle
ortaklığı keseriz” diye uyarı yapıyor.
Fransa ise “PKK’lılara sahip çıkılmalı, ortada bırakılıp,
mağdur edilmemeli, onlara borcumuz var” diyor.
Batı ülkeleri Münih’teki Güvenlik Konferansında ne derse
desin, bu iki ihtimalin dışına çıkılması PKK tezgahının devamı anlamındadır ve
Türkiye için asla kabul edilebilir bir durum değildir.
İşte bu anlaşmazlık sürecinde Rusya’nın tavrına da göz
atmakta fayda var.
Rusya, Esed rejiminin PKK’lılara yaptığı “bize katılın”
çağrısını destekliyor.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin PKK’lıları
kast ederek, “Suriyeli Kürtler, rejimle diyaloğa başlamalı” dedi.
Rusya için PKK terör örgütü değil.
Ama Rusya’nın PKK’ya bakışı ABD’nin kurduğu ittifak kadar
güçlü de değil.
Putin’in başkan Erdoğan’la olan yakınlığı, Türkiye ile
kurduğu stratejik ortaklıkların Moskova için önemini hesaba kattığımızda
Rusların PKK konusunda Türkiye’ye ABD ya da diğer Batı ülkeleri gibi
yaklaşmalarının Ruslar adına hiçbir getirisi olmayacaktır.
Putin bu anlamda Hafız Esed dönemi anlaşmaları öne sürerek,
Türkiye ile Şam’ı irtibatlandırıp, PKK konusunu bu yolla çözmeyi hesaplıyor
olabilir.
Peki şimdi ne olacak?
Türkiye’nin tavrı net.
PKK Türkiye sınırından defedilecek.
Bu ya Türk askerinin operasyonuyla yapılacak ya da Türkiye
denetimindeki bir güvenli bölge veya tampon bölgenin kurulmasıyla
gerçekleştirilecek.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın çizdiği çerçeve açık.
Yaklaşık 450 kilometre genişliğinde, 32 kilometre derinlikte
bir güvenli bölge kurulacak, diyor.
Ve şunu da ekliyor, “terör örgütünün o bölgede olmasına asla
müsaade etmeyeceğiz”.
Belli ki adı güvenli bölge ya da tampon bölge olsun, bu
bölgede PKK asla olmayacak, bunun yolu da bölgenin denetiminin Türkiye’de
olmasından geçiyor.
Aksi halde Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonu
için haftalar öncesinden yaptığı ve bütün dünyanın dikkatini çeken o geniş
çaplı hazırlık sürecinin hala devam ettiğini hatırlatmakta fayda olacaktır.
Vatan görevi
PKK ve uzantıları ile FETÖ ve kalıntıları zilletin özünü
oluşturmaktadır. CHP ve İP çaresizlik içinde bu terör unsurlarına teslim olmuş
ve güdümüne girmiş durumdalar.
Yerel seçimlerin önemini, beka sorunun ciddiyetini milletten
gizleyebilmek için çok özel bir çaba sarf edildiğini ibretle izliyoruz. Bekayı
patlıcana, belayı domatese sardılar ve milletin önüne koydular. Zilletin
gayretine ve telaşına bakarsanız, bu ülkenin tek ve değişmez meselesinin sebze,
meyve fiyatları olduğunu zannedersiniz.
VARLIĞIMIZ HER ŞEYDEN ÖNEMLİ
Domates, biber, patlıcan fiyatları elbette önemlidir ve
kontrolde tutulmalıdır. Biz tarım konusunda çok daha esaslı ve kalıcı bir
sistem geliştirilmesi, mutlaka bir reforma gidilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Bunun için bir hazırlık yapıldığı anlaşılıyor. Piyasaların biran önce
rahatlatılması için gerekli tedbirler alınıyor. Tanzim satışların
yaygınlaştırılmasıyla kalınmayacak ve çok daha fazlası yapılacaktır. Kaldı ki,
domates, biber, patlıcan mevsim ürünleri değildir. Kış mevsiminde bu ürünlerin
fiyatı her zaman normalin üzerinde olur. Ancak hiçbir şey ülkenin varlığından,
birliğinden, bölünmez bütünlüğünden ve istikbalinden daha önemli değildir ve olamaz.
BU SÖZLERİ SÖYLEYEN HAİNDİR
Zillet bütün unsurları ile ifşa olmuştur ve artık takke
düşmüştür. PKK ve uzantıları ile FETÖ ve kalıntıları zilletin özünü
oluşturmaktadır. CHP ve İP çaresizlik içinde bu terör unsurlarına teslim olmuş
ve güdümüne girmiş durumdalar. Bunu bir siyaset yapma güdüsü ile söylemiyoruz.
Yaşananların, gelişmelerin, milletin gözleri önündeki gerçeklerin ortaya
koyduğu bir gerçeği anlatıyoruz. PKK’nın siyasi uzantısı HDP sözcüleri
kelimenin tam anlamıyla ihanet olan açıklamalar yapıyor, davranışlar
sergiliyorlar. Eş Genel Başkan olduğu söylenen birisi, 31 Mart Yerel
Seçimlerinin kendileri için ne anlama geldiğini net şekilde ifade etmiştir.
TBMM içinde, grup kürsüsünden açık ve alenen bölücülük yapmış ve hainlik
etmiştir. İhanetinin önünde engel olarak gördüğü AKP ve MHP’yi kaybettirmeyi
hedeflemesi, bu alçaklığa uygundur. Bu sözler suçtur ve mutlaka gereği
yapılmalıdır.
CHP VE İP İHANETE SESSİZ
Bu bölücü hainin sözleri kadar vahim olan başka bir durum
da, zillet içindeki diğer partilerin bu alçaklığa sessiz kalmalarıdır. Susmak
kabullenmektir. Bazı televizyon programlarında bu kalleşliğin hatırlatılması
üzerine, kerhen ve çok sınırlı biçimde yapıla kınamalar, duruma göre vaziyet
almaktan başka bir şey değildir ve asla inandırıcı değildir. CHP ve İP’in
yönetim kademelerinden bu alçaklığı reddeden, doyurucu, kararlı ve kesin bir
açıklama gelmemiştir. Birde utanmadan, sıkılmadan çıkıp HDP’nin legal bir parti
olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. İP’in başının HDP’yi Cumhur ittifakı ile ilişkilendirmeye
çabalaması ise bir suçluluk telaşından başka bir şey değildir.
SÖZDE MİLLETVEKİLİ POLİSİ ISIRDI
Bu tavrın ve suskunluğun bir tesadüf olmadığını gösteren
başka gelişmeler de yaşanmıştır. Bölücü örgütün şehir kadrosunu oluşturan sözde
bir milletvekili, bir polis kardeşimizin kolunu ısırarak hastanelik etmiştir.
Üstelik bu olay bölücübaşı ve bebek katili olan İmralı’daki cani için yapılmak
istenen bir yürüyüş sırasında olmuştur. Bebek katili için yürümeye kalkışmak,
yeteri kadar bir büyük ihanettir ve buna izin verilmemesi ve güvenlik güçleri
tarafından engellenmesi son derece isabetlidir ve mutlaka olması gerekendir.
Görevini yapan polis kardeşlerimize saldırılması, ısırılması, yaralanması
suçtur. Ne yazık ki, zilletin CHP ve İP’i, bu rezilliğe, bu kalleşliğe de
sessiz kalmış ve bir bakıma onaylamışlardır. Bu hainlere karşı sessiz kalmak,
onlara ortak olmaktır, işledikleri ihanet suçlarını desteklemektir.
BEKAMIZ HER ŞEYDEN ÖNEMLİ
Her şey milletin gözleri önünde yaşanmaktadır. Zillet bütün
unsurları ile bir milli güvenlik sorunu, çok ciddi bir beka meselesi haline
gelmiştir. Bu her şeyden çok daha önemli ve ileridedir. Ekonomik
sıkıntılarımızı aşarız, yatırım ve üretimimizi arttırır düze çıkarız. Bunun
için yeni fedakarlıklar gerekiyorsa yaparız. Ama ülkemiz, varlığımız,
birliğimiz, bekamız her şeyin üzerindedir. Bunu ne ihmal edebiliriz, ne
erteleyebiliriz, ne de görmezden gelebiliriz. Ciddiye almak, üzerine gitmek,
beka sorunu haline gelenlere fırsat vermemek bir vatan görevidir. Domates,
biber, patlıcan üzerinden bu vatan görevini unutturmaya veya ikinci plana
itmeye çalışanlar, asla iyi niyetli olamazlar ve bu ihanetin bir parçası
olmaktan kurtulamazlar.
TEHLİKE ÇOK DAHA BÜYÜK
“Bu seçimler yerel özellikte, dolayısı ile beka sorunuyla,
ülkenin varlığı ve birliği ile ne ilgisi var” diyenler, bu gerçekleri nereye
koyduklarını da söylemelidirler. Kaldı ki, yereldeki ihanetin nerelere
ulaştığını biz HDP’ye verilen belediyelerde açık şekilde gördük. O belediyeler,
Kandilin şubesi, ihanetin merkezi haline geldiler. Onun içindir ki, birçoğu şu
anda yargıya hesap veriyor. Şimdiki tehlike çok daha büyük ve yaygındır, çünkü
HDP ile sınırlı değildir. CHP ve İP’de
HDP kadar sorun olmaya, tehlike oluşturmaya başlamışlardır. Bu gruba zillet
dememizin sebebi budur. Ülkesiyle, devletiyle, milletiyle, bayrağıyla, ezanıyla
sorun olmayan hiç kimse, zillete onay veremez ve bu ihanete ortak olamaz.