BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

18 Şubat 2019 Pazartesi

Türkiye kırmızı çizgisini çizdi: Ya operasyon, ya da...

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

Haber7.com yazarı Taha Dağlı, Suriye sınırında kurulması planlanan güvenli bölge ile alakalı "Ya operasyon, ya güvenli bölge" adlı bir köşe yazısı kaleme aldı.

İşte Taha Dağlı'nın o yazısı;

Suriye’de DAİŞ’in işgalindeki son toprak parçası olan Deyrizzor’daki Bagoz kasabası da PKK işgaline girdi. İki terör örgütü tıpkı daha önce Rakka’da olduğu gibi burada da işbirliği yaptı.

Böylece Suriye’de DAİŞ işgalinde hiçbir yer kalmadı.
Yani Amerika’nın DAİŞ bahanesi ortadan kalktı.
DAİŞ yarın tekrar hortlar mı, hortlar. Daha önce oldu.

Şu anki şartlarda ise DAİŞ bitti, Trump mutlak zafer ilanına hazırlanıyor ve Amerikan askerlerinin Suriye’den çekilmesinin önü tamamen açıldı.

Peki bu durumda PKK’ya ne olacak?
Türkiye Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon için tüm hazırlıklarını yaptı.

Tam bu aşamada ABD’den “güvenli bölge kuralım” önerisi geldi.
Münih Güvenlik Zirvesinde konuşulanlara bakılırsa Batı hem operasyona karşı çıkıyor hem de güvenli bölgenin Türkiye’nin denetimine bırakılmasına.

Yani onlara göre PKK’ya operasyon yapılmasın, güvenli bölge de PKK’yı korumaya yönelik olsun.

Kısacası PKK çarkı dönmeye devam etsin.
DAİŞ ve ABD sonrası PKK’nın da paylaşılamadığı ortada.

Esed rejimi PKK’lılara “bize katılın, Amerika artık sizi koruyamaz” diyor.

Amerika, PKK’lılara “eğer rejimle anlaşırsanız sizinle ortaklığı keseriz” diye uyarı yapıyor.

Fransa ise “PKK’lılara sahip çıkılmalı, ortada bırakılıp, mağdur edilmemeli, onlara borcumuz var” diyor.

Batı ülkeleri Münih’teki Güvenlik Konferansında ne derse desin, bu iki ihtimalin dışına çıkılması PKK tezgahının devamı anlamındadır ve Türkiye için asla kabul edilebilir bir durum değildir.

İşte bu anlaşmazlık sürecinde Rusya’nın tavrına da göz atmakta fayda var.
Rusya, Esed rejiminin PKK’lılara yaptığı “bize katılın” çağrısını destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin PKK’lıları kast ederek, “Suriyeli Kürtler, rejimle diyaloğa başlamalı” dedi.

Rusya için PKK terör örgütü değil.
Ama Rusya’nın PKK’ya bakışı ABD’nin kurduğu ittifak kadar güçlü de değil.

Putin’in başkan Erdoğan’la olan yakınlığı, Türkiye ile kurduğu stratejik ortaklıkların Moskova için önemini hesaba kattığımızda Rusların PKK konusunda Türkiye’ye ABD ya da diğer Batı ülkeleri gibi yaklaşmalarının Ruslar adına hiçbir getirisi olmayacaktır.

Putin bu anlamda Hafız Esed dönemi anlaşmaları öne sürerek, Türkiye ile Şam’ı irtibatlandırıp, PKK konusunu bu yolla çözmeyi hesaplıyor olabilir.

Peki şimdi ne olacak?

Türkiye’nin tavrı net.

PKK Türkiye sınırından defedilecek.

Bu ya Türk askerinin operasyonuyla yapılacak ya da Türkiye denetimindeki bir güvenli bölge veya tampon bölgenin kurulmasıyla gerçekleştirilecek.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın çizdiği çerçeve açık.
Yaklaşık 450 kilometre genişliğinde, 32 kilometre derinlikte bir güvenli bölge kurulacak, diyor.
Ve şunu da ekliyor, “terör örgütünün o bölgede olmasına asla müsaade etmeyeceğiz”.

Belli ki adı güvenli bölge ya da tampon bölge olsun, bu bölgede PKK asla olmayacak, bunun yolu da bölgenin denetiminin Türkiye’de olmasından geçiyor.

Aksi halde Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonu için haftalar öncesinden yaptığı ve bütün dünyanın dikkatini çeken o geniş çaplı hazırlık sürecinin hala devam ettiğini hatırlatmakta fayda olacaktır.

Vatan görevi


PKK ve uzantıları ile FETÖ ve kalıntıları zilletin özünü oluşturmaktadır. CHP ve İP çaresizlik içinde bu terör unsurlarına teslim olmuş ve güdümüne girmiş durumdalar.

Yerel seçimlerin önemini, beka sorunun ciddiyetini milletten gizleyebilmek için çok özel bir çaba sarf edildiğini ibretle izliyoruz. Bekayı patlıcana, belayı domatese sardılar ve milletin önüne koydular. Zilletin gayretine ve telaşına bakarsanız, bu ülkenin tek ve değişmez meselesinin sebze, meyve fiyatları olduğunu zannedersiniz.

VARLIĞIMIZ HER ŞEYDEN ÖNEMLİ


Domates, biber, patlıcan fiyatları elbette önemlidir ve kontrolde tutulmalıdır. Biz tarım konusunda çok daha esaslı ve kalıcı bir sistem geliştirilmesi, mutlaka bir reforma gidilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bunun için bir hazırlık yapıldığı anlaşılıyor. Piyasaların biran önce rahatlatılması için gerekli tedbirler alınıyor. Tanzim satışların yaygınlaştırılmasıyla kalınmayacak ve çok daha fazlası yapılacaktır. Kaldı ki, domates, biber, patlıcan mevsim ürünleri değildir. Kış mevsiminde bu ürünlerin fiyatı her zaman normalin üzerinde olur. Ancak hiçbir şey ülkenin varlığından, birliğinden, bölünmez bütünlüğünden ve istikbalinden daha önemli değildir ve olamaz.

BU SÖZLERİ SÖYLEYEN HAİNDİR


Zillet bütün unsurları ile ifşa olmuştur ve artık takke düşmüştür. PKK ve uzantıları ile FETÖ ve kalıntıları zilletin özünü oluşturmaktadır. CHP ve İP çaresizlik içinde bu terör unsurlarına teslim olmuş ve güdümüne girmiş durumdalar. Bunu bir siyaset yapma güdüsü ile söylemiyoruz. Yaşananların, gelişmelerin, milletin gözleri önündeki gerçeklerin ortaya koyduğu bir gerçeği anlatıyoruz. PKK’nın siyasi uzantısı HDP sözcüleri kelimenin tam anlamıyla ihanet olan açıklamalar yapıyor, davranışlar sergiliyorlar. Eş Genel Başkan olduğu söylenen birisi, 31 Mart Yerel Seçimlerinin kendileri için ne anlama geldiğini net şekilde ifade etmiştir. TBMM içinde, grup kürsüsünden açık ve alenen bölücülük yapmış ve hainlik etmiştir. İhanetinin önünde engel olarak gördüğü AKP ve MHP’yi kaybettirmeyi hedeflemesi, bu alçaklığa uygundur. Bu sözler suçtur ve mutlaka gereği yapılmalıdır.

CHP VE İP İHANETE SESSİZ


Bu bölücü hainin sözleri kadar vahim olan başka bir durum da, zillet içindeki diğer partilerin bu alçaklığa sessiz kalmalarıdır. Susmak kabullenmektir. Bazı televizyon programlarında bu kalleşliğin hatırlatılması üzerine, kerhen ve çok sınırlı biçimde yapıla kınamalar, duruma göre vaziyet almaktan başka bir şey değildir ve asla inandırıcı değildir. CHP ve İP’in yönetim kademelerinden bu alçaklığı reddeden, doyurucu, kararlı ve kesin bir açıklama gelmemiştir. Birde utanmadan, sıkılmadan çıkıp HDP’nin legal bir parti olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. İP’in başının HDP’yi Cumhur ittifakı ile ilişkilendirmeye çabalaması ise bir suçluluk telaşından başka bir şey değildir.

SÖZDE MİLLETVEKİLİ POLİSİ ISIRDI


Bu tavrın ve suskunluğun bir tesadüf olmadığını gösteren başka gelişmeler de yaşanmıştır. Bölücü örgütün şehir kadrosunu oluşturan sözde bir milletvekili, bir polis kardeşimizin kolunu ısırarak hastanelik etmiştir. Üstelik bu olay bölücübaşı ve bebek katili olan İmralı’daki cani için yapılmak istenen bir yürüyüş sırasında olmuştur. Bebek katili için yürümeye kalkışmak, yeteri kadar bir büyük ihanettir ve buna izin verilmemesi ve güvenlik güçleri tarafından engellenmesi son derece isabetlidir ve mutlaka olması gerekendir. Görevini yapan polis kardeşlerimize saldırılması, ısırılması, yaralanması suçtur. Ne yazık ki, zilletin CHP ve İP’i, bu rezilliğe, bu kalleşliğe de sessiz kalmış ve bir bakıma onaylamışlardır. Bu hainlere karşı sessiz kalmak, onlara ortak olmaktır, işledikleri ihanet suçlarını desteklemektir.

BEKAMIZ HER ŞEYDEN ÖNEMLİ


Her şey milletin gözleri önünde yaşanmaktadır. Zillet bütün unsurları ile bir milli güvenlik sorunu, çok ciddi bir beka meselesi haline gelmiştir. Bu her şeyden çok daha önemli ve ileridedir. Ekonomik sıkıntılarımızı aşarız, yatırım ve üretimimizi arttırır düze çıkarız. Bunun için yeni fedakarlıklar gerekiyorsa yaparız. Ama ülkemiz, varlığımız, birliğimiz, bekamız her şeyin üzerindedir. Bunu ne ihmal edebiliriz, ne erteleyebiliriz, ne de görmezden gelebiliriz. Ciddiye almak, üzerine gitmek, beka sorunu haline gelenlere fırsat vermemek bir vatan görevidir. Domates, biber, patlıcan üzerinden bu vatan görevini unutturmaya veya ikinci plana itmeye çalışanlar, asla iyi niyetli olamazlar ve bu ihanetin bir parçası olmaktan kurtulamazlar.

TEHLİKE ÇOK DAHA BÜYÜK



“Bu seçimler yerel özellikte, dolayısı ile beka sorunuyla, ülkenin varlığı ve birliği ile ne ilgisi var” diyenler, bu gerçekleri nereye koyduklarını da söylemelidirler. Kaldı ki, yereldeki ihanetin nerelere ulaştığını biz HDP’ye verilen belediyelerde açık şekilde gördük. O belediyeler, Kandilin şubesi, ihanetin merkezi haline geldiler. Onun içindir ki, birçoğu şu anda yargıya hesap veriyor. Şimdiki tehlike çok daha büyük ve yaygındır, çünkü HDP ile sınırlı değildir. CHP  ve İP’de HDP kadar sorun olmaya, tehlike oluşturmaya başlamışlardır. Bu gruba zillet dememizin sebebi budur. Ülkesiyle, devletiyle, milletiyle, bayrağıyla, ezanıyla sorun olmayan hiç kimse, zillete onay veremez ve bu ihanete ortak olamaz.




google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html