BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

25 Şubat 2019 Pazartesi

Arka bahçede terör var!

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


Memleket, cahilliklerine ışık tutup, kendilerini aydın sayan bir güruh tarafından kargaşaya sürükleniyor. Hümanizm, Feminizm, Atatürkçülük kavramlarını gerçekten uzak, uydurulmuş ezberlerle savunan, insanlıktan, kadınlıktan ve de Atatürk’ün fikri mücadelesinden uzak guruplar türüyor. 

Dağdan Meclise gelen terörizmin sokaklarda, caddelerde, okullarda, kafelerde sesi oluyorlar; ellerini kanla yıkayanları temiz bilip, kanıyla toprağı besleyen şehitleri insancıllık sınırının dışında tutuyorlar, Vatan evladı ile teröristi “karşıt görüş” diye tanımlayarak, teröriste güzelleme ile sunuyorlar. 

Vatan için verilen canlar, cebinde molotofla ekmek almaya gidenler kadar kıymet bulmuyor, masum bulunmuyor. Bunlar gurup gurup, aynı arka bahçede yetişiyor…

Ömrünü milletinin kurtuluşuna ve bekasına adamış Atatürk’ü kullanan, Atatürk’ten ve milliyetçiliğin tanımından bi haber “Ben Atatürk milliyetçisiyim(!)” ciler var; bunlar sol cenahın aydın cahilleri, bir dipçe verelim: Atatürk milliyetçiliği diye bir şey yoktur, Milliyetin ve milliyetçiliğin tanımına aykırı bir tabirdir bu, bir şahsın milliyetçiliği olmaz ancak onun milliyetçilik anlayışının benimsenmesi olur, buna da Atatürk’ün Türk Milliyetçiliği Yaklaşımı deniyor. 

İşte bunlar uydurulmuş kavramlarına sempatizanlığı ve insancıl(!) küflü fikirlerini sokarak sokaklarda terör estiriyor, Vatan-millet-bayrak nirengisi dışında keyfe keder bir hayat izleyerek sempatizan sınırlar içinde yaşıyorlar. 

Oysa ki Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayat gayesinde  Vatan-millet-bayrak sevdası var. Atatürk’ü anlamak için Selanik’i kaybettiğimiz anlara gitmek yeterlidir; o dönemin ana vatanı gibidir Selanik ve kaybı Atatürk’te milli sınırları daha kudretle çizdiren, Türk milliyetçiliğini perçinleyen bir karakter oluşturmuştur. 

Vatan kaybetmenin derin hüznü ile kurtuluş mücadelesinde zafere koşmuştur.  İsyanlara ve Kürdistan düşlerine sille atan, bölünmeye tahammülü olmayan, Türk milliyetçiliğini vurgulayan ve bu yönde taviz vermeyen Atatürk, bu gün bu zihniyetsizlerin uydurup taptığı bir meta halini almış ve işin acı yanı da teröristle saf tutanların diline pelesenk olmuştur…

Feminizmden beslenen terörün en derin kaynakları var bir de; kadını kutuplaştırarak, kadın tabiatını yok sayan, erkeksileşerek veya ahlaksızlaşarak kadın haklarını savunmaya çalışan kafası karışık, kıblesi belirsiz kaostan beslenen “bayan”lar… 
Bayan tabirinden rahatsız olup, ülkeyi bayan hareketlere imza atan bu taraftarlar şüphesiz ki ülkenin “bayanları”dır ve toplumda kadın tabirini yok etmeye programlanmış gibi türüyorlar. 

Kadın hakları üzerine yola çıktıklarını iddia ediyorlar ama yer yer terör eylemlerinde, yer yer üçüncü cinsiyet eylemlerinde polis yumrukluyorlar…

Bunların temsilcileri de terör örgütünün Meclis yansıması eş başkanlar… 
Kadınların siyasi ilerlemede kilit nokta olduğunu çözen PKK, yıllarca yaptığı infazlarla, karısını kızını döven-ezen  adamları öldürerek kadınları safına çekti, kimlik kazandırmaya çalıştı ve dağlarda yaşanan tüm ahlaksızlıklara göz yumacak kadar bağlı kadınlar üretti. 

Bu tavır da PKK ‘yı Meclise ve halkın içine sempati ile soktu. Bugün feminizmin Türkiye’deki en büyük temsilcisi HDP olarak görülüyor. 

Bu aklı evvel, niyeti kargaşa olan bayanlar, kadın hakkı diyerek onu bile tam manası ile savunmayıp, kadını ötekileştiren zihniyetiyle, sınırlandırılmış bir insancıllık sergiliyor. Onlar için şehrin ortasında, metroda, merkezlerde patlatılan bombaların, öldürülen masumların önemi yok, karakolları saymıyoruz bile zaten, çünkü bunlar için polis-asker-devlet düşman… 
İnsanın hakkını savunuyoruz, eşitliği adaleti savunuyoruz diyerek, haksızlığın, adaletsizliğin, caniliğin sırtını sıvazlıyorlar!

Bu kadınları tasvir için ip cambazlarının hanım ağası da izlenebilir mesela; “Bunlar kadınları inançları gereği önde tutmaz, başa koymaz, el sıkışmaz ama ben bir kadın olarak karşılarındayım…”  diyen zat-ı muhterem, tabiatın kadına verdiği zarafetten uzak, mahalle kabadayısı tarzı bir üslupla, erkeksi siyasetçiliği karakter bürünerek var olmaya çalışıyor. 

Yani ağzından çıkana önce kendi inanmıyor… 
Ülkücüyüm deyip teröristle saf tutuyor, saldırgan üslupla kaostan besleniyor ve kıblesi de meçhul.

Türk tarihi, hoşgörüye, anlayışa ve de adalete dayanan bir namzet iken; memlekette, kavramları yeniden tanımlayan ve tavırlarıyla terörizmi besleyen, memleketi ve de dünyayı Türkiye’de özgürlük olmadığına inandıran, özgürlük tanımı çarpık olan maşalar türemiş. Ne kadınları savunuyorlar ne insanlığı ne de Atatürk’ü, üstelik eylem mecraları da CHP’nin arka bahçesi olmuş, İYİ Parti bahçeyi suluyor, HDP mayınları döşüyor ve maalesef ki medya da buna alkış tutuyor…



Sayın Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı zilletin öteki yüzünü ifşa eden, HDP üzerinden PKK ile bağlantılarını ortaya koyan çok önemli açıklamalar yapıyorlar. Diğer taraftan ABD’nin PKK ile nasıl iç içe geçtiğini belgeleyen yeni gelişmelere, yeni beyanlara şahit oluyoruz. 

Yakalanan teröristler, ABD’nin kendilerini nasıl koruyup kolladığını, besleyip sahaya sürdüğünü ayrıntıları ile anlatıyorlar. Bu durum içeride ve dışarıdaki zilletin birbirini nasıl tamamladığını, nasıl organize olduklarını ve sonuç alabilmek için nasıl işbirliği yaptıklarını da belgeliyor.

AZ YEDİM ÇOK YEDİM MESELESİ DEĞİL


Bütün bunlar Türk milletinin gözleri önünde hayata geçerken, birileri hala “beka sorunu nereden çıktı, bu sadece bir seçim” diyorsa, kesinlikli iyi niyetli olamaz. Bekamızın tehdit altında olduğunun anlaşılması için daha ne olması gerekiyor? 

Beka hafife alınamaz, görmezden gelinemez, ertelenemez ve asla vazgeçilemez bir gerçektir. 31 Mart’ta sadece bir seçim yapılmayacaktır, ülkenin bekası, devletimizin geleceği ile ilgili çok hayati bir karar verilecektir. 
Böyle olduğu içindir ki, gerçeği gizlemeye, meseleyi Türk milletinden saklamaya uğraşıyorlar. O kadar ki, bekayı getirip patlıcan, biber ve domatese teslim ediyorlar.

Mevsimi bile olmayan bu zerzevatın fiyatlarının bekadan daha önemli, daha hayati ve daha belirleyici olduğunu anlatmaya ve bunu kabul ettirmeye çabalıyorlar. Bu oyuna gelmemek, bu yanlışa düşmemek şarttır. 

Sayın Devlet Bahçeli’nin belirttiği gibi, bugün aldığımız patlıcan, biber, patates mesela bir kilogram az, iki kilogram çok olabilir. İşimiz yoksa yarın olur, yoksulsak gün gelir varlığa kavuşuruz. Yani konu az yedim, çok yedim konusu değildir. Bunların hepsi aşılır, ama beka giderse dünyamız gider, hayatımız söner.

TECRÜBE VE EHLİYET


Yerel seçimlerin bekamızı doğrudan ilgilendiren bu öneminin yanında, şehirlerimizin eksiklerini, ihtiyaçlarını doğru ve hızlı şekilde karşılanmasını sağlayacak yeterlilikte isimlerin seçilmesi gibi bir özelliği elbette vardır. 

Bu ölçü dikkate alındığında da, yine en doğru, en ehil, en birikimli isimlerin Cumhur ittifakı ve bu ittifakı oluşturan partiler tarafından aday gösterildiği, hemen anlaşılacaktır. 
Büyükşehirlerin tamamında, diğer şehir, ilçe ve seçim çevrelerinde son derece tecrübeli ve ehliyetli adaylarla milletimizin karşısına çıkılmıştır. Kaldı ki, tecrübe sadece başımıza gelenlerin toplamı da değildir. 

Yine Sayın Bahçeli’nin tanımlamasıyla, esasen tecrübe, başımıza gelenlerle ne yaptığımız, ne yapacağımız, neyi başaracağımızdır. Tecrübeli siyasetçi demek, pek çok badireyi yenmiş, beka ve birliğe samimiyetle yüreğini koymuş adam gibi adam demektir. 
Cumhur ittifakının adaylarının, MHP’nin bütün muhataplarının pek çok badireyi yendiği, sicilleri ile sabittir. Beka ve birliğe samimiyetle yüreğini koymuş adam gibi adamlar olduklarının ispatı ise MHP’nin onayı ve desteğidir. MHP’nin yanlış bir işin içinde olması asla düşünülemeyecektir. Tecrübe bekayla önemlidir, Türkiye sevdası her şeyin önündedir.

İSTİKRAR SÜRDÜRÜLMELİ


Siyaset, bütün gayretlere, bütün müdahalelere rağmen MHP kararlı duruşu ile ritmini bulmuş, mecrasına yönelmiştir. Meclis Başkanlığı seçiminden yeni bir kriz çıkarmak için ellerini ovuşturanlar yanılmış ve yenilmiştir. 

Cumhur ittifakına adaylar ve partiler üzerinden nifak sokma çabaları boşa çıkarılmıştır. Yeni hükümet sistemi işlemekte ve gün geçtikçe yerleşmektedir. 31 Mart seçimlerinin de kazasız belasız atlatılması, bekamızın gereğine sahip çıkılıp gereğinin yapılması ile önümüz daha da açılacak ve büyük bir rahatlama sağlanacaktır. 

Güçlü bir yönetim ve uyumlu bir yerel yapılanma ile mevcut sorunların çözümünü de kolaylaşacak ve hızlanacaktır. Türkiye’nin biber, patlıcan, domatese takılıp kalmak gibi bir lüksü olamaz. 
Bunlar kolaylıkla aşılır. Önemli olan etrafımızdaki kuşatmanın yarılması ve üzerimize gelen zilletin püskürtülmesidir ki, bunun için de yine siyasi istikrarımızı sürdürmek zorundayız.

ANLATTIKLARIMIZ KARŞILIK BULUYOR



Neresinden bakılırsa bakılsın, Türkiye’nin geleceği, emniyeti, huzuru, bekası Cumhur ittifakının başarısı ile doğru orantılıdır. Bir belirsizliğe, maceraya tahammül yoktur. 

Zillete onay vermek, çok tehlikeli ve karanlık bir geleceğe razı olmak demektir. Bütün mesele, bu seçimlerinin öneminin doğru anlatılması, doğru anlaşılması ve doğru karar verilmesidir. Bunu yapmaya, bunu anlatmaya çalışıyoruz. 

Kalan zamanda da ısrarla ve kararlılıkla bunu yapmaya çalışacağız. Anlattıklarımızın karşılık bulduğunu, onay aldığını büyük memnuniyetle takip ediyoruz. Türk milletinin hiçbir şart altında zillete müsaade etmeyeceğinden, ülkeyi bir belirsizliğe itmeyeceğinden kesin olarak eminiz.


google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html