 |
Tamer AShraf |
2011 yılında Libya’dan sonra sıra Suriye’ye geldiğinde, 22
NATO ülkesinden oluşan (ülkemiz T.C. dahil) haçlı işgal ordusu, adı B.O.P. ve
Kuzey Afrika Projesi olan, Afganistan’dan Fas’a, Ukrayna’dan Yemen’e, Mısır’dan
Somali’ye kadar Balkanları da içeren üç kıta üzerinde 21. yüzyılın siyasi ve
ekonomik sömürü coğrafyasını kurmak için 11.9.2001’de başlattıkları işgalin son
aşamasında Rusya’nın süper güç olarak devreye girmesiyle birden durdular.
Yavru G.W. Bush ile iki seçim dönemi boyunca büyük prestij
kaybına uğrayan ABD ve AB haçlı koalisyonu da “ezilen ülkeler arasında tekrar
sevilen ülke olma çabasına girdiler ve Suriye’yi de doğrudan askeri saldırıyla
değil, iç karışıklık ve taşeron terör örgütleri ile ele geçirme faaliyetlerine
girdiler.
Baştan beri ortakları olan El Kaide ilk işe koşulan örgüt
oldu. Onu El Nüsra’lar, ÖSO’lar ve benzerleri takip etti. Birden çok yüksek
düzeyli, en son model yakın savaş silahlarıyla donatılmış IŞİD (ISIS) birden
beliriverdi.
 |
İstanbul’da eğitilen IŞİD militanları. |
Meğer yıllardır bütün ABD-AB ülkelerinde beslenen
“köktendinci radikal İslamcılar olarak adlandırılan ve batıda “Sapık Müslüman”
anlayışı yaratan bu sahte Müslüman veya beyni çağdaş Mason İslamıyla yıkanmış,
haçlı dünyasına kendisini bağımlı hisseden Vehhabi zihniyetli bu tayfa
Suriye’den başlayıp Irak’ın ortalarına kadar her yeri işgal etti, petrol,
banka, askeri üsler ve her türlü zenginliğin üstüne konarak, komşumuz oluverdi.
Bu kadar zenginliği yetmezmiş gibi, başta ülkemizin AKP
hükumetinin yanında bütün AB ülkelerinde apartman bodrumlarında kurulmuş İslam
evlerinde asker kökenli, paralı askerler, gönüllü gayrimüslüm gençlerin
çoğunlukta olduğu ve özellikle “Yahudi sakalı” bırakmayı çok seven bu kan
emici, kelle kesen, köleci, ırz düşmanı çakma Müslüman örgüte İstanbul’un en
merkezi yerlerinde yardım standları açılmış, gazeteciler bunlara katılarak
gönüllü karılık edecek dindar (!) bayanların cennete gideceğini yazarken, Mason
İslam’ın yerleşmiş olduğu Afrika ve Arap yarımadası Müslüman ülkelerinde de din
adamlarının açıkça bu kadınların cennete gireceklerine dair fetvalar vermeleri
ilginçtir.
IŞİD, Suriye ve Irak’ta yalnızca Şii Türkmenleri, Arapları
ve Yezidi Kürtleri toplu kıyımlara tutunca, 800 yıldır Haçlı yardakçısı olan
Mezopotamya’ya Afganistan’dan 16.yy. da göçüp gelmiş, kendilerine Kürt diyen,
Büyük İskender zamanında Grek-Fars-Peştun-Türk ve Hintlilerle karışmış,
kendisini Grek/ Yunan soylu sayan bu millet gene “mağduriyet” çığlıklarına
sarılmıştır. İskender’in ölümünden sonra komutanları arasında bölünen büyük
Grek imparatorluğunun Mısır’daki Selevkos hanedanından daha uzun yaşayan en
uzun ömürlü Grek devleti Afganistan’da yaşamıştır.
Kendilerini Greklere dayayan Müslüman, Yahudi, Hristiyan
Arapların ve hatta peygamber Muhammed’in kıyamet alametleriyle ilgili işgaline
“yazık oldu Talikan’a” diye bahsettiği bu Baktriya Afgan Rumlarıdır.
Kürtçülüğün arkası ne Kürt ne Ermenidir, bal gibi Bizans
kokusu vardır. ki buna Süryaniler de dahildir. PKK’ya verdikleri gönüllü genç
kızlarına kadar bu işbirliğini görüyoruz.
 |
IŞİD’in köle pazarında sattığı Şii, Yezidi esir kadınlar |
Haçlı işgal dünyasının 800 yıllık ortağı olan Yezidi
Kürtler, 1200 yıllık ortakları olan Süryaniler, Sabiler, Keldaniler’i tanıtan
bir Facebook sayfası kurulmuş.
Adı da “Mezopotamya’nın Din ve Kültürleri” dir. Mezopotamya,
şeytana ve putlara ibadetin, cinsellik açısından en sapık dini ibadet ve
ritüelleri içeren Tapınak Fahişe Kültü’nün doğduğu bölgedir. Bu gün, yaşayan
şeytana ibadet eden dinlere inananların en eskileri Keldaniler,
Aramiler/Sabiler, Sabilerin Hristiyanları Süryaniler, İran Yezidileri, Kürt
Yezidileri, Maniler/Maniheistler ve Zerdüştler yaşamaktadırar. Zerdüştlük
dışındaki dinlerin temeli Keldanilik ve Sabiliktir.
Dicle ve Fırat arasındaki adaya Araplar “El Cezire”,
batılılar da Mezopotamya (İki nehir arası)” adını vermişlerdir. Üç kıtada
yayılmış bütün dinlerin kökeninin bu iki din oluşturur.
Bu site Mezopotamya’nın bu din ve kültürlerini tanıtmaktan
çok Süryani, Ermeni, Yezidi soykırımlarını öne çıkartır.
IŞİD mağduru Yezidi Kürtlerin son günlerdeki
mağduriyetlerini aşırılıkla öne çıkarma gayreti içindedir. Bunların asıl
beslendikleri madde temel gıda maddeleri değil, “soykırım mağduriyetleridir”.
Lafa geldiğinde “Mağdur, zavallı, fakir Yezidileri Işid, Osmanlı, Araplar, TC.
hep soykırıma uğratmıştır. Bu kıyımlar da onlar camide namaz kılarken
yapılmışçasına masumiyetler içinde planlı senaryolarla anlatılır.
Bu site de aynen öyle anlatmış.İşte bir alıntı;
“Bir yandan bakarsan, yezidiler haklı. Var eden ve yaratan
ki topraktır, Güneştir, Sudur, Havadır.
Yezidiler günde üç kere,
Bir sabah gün doğarken,
Bir kez de öğleyin, güneş tepedeyken,
Bir de gün batarken yönlerini güneşe dönerler,
dualarını okurlar.
Yüzyıllardır bu insanlar öldürüldüler, o kadar sürgün
edildiler,
o kadar işkence gördüler, o kadar aşağılandılar, gene de
yılmadılar, tükenmediler.
Şu insanoğlunda öylesine bir güç var ki tükenmiyor,
çürümüyor, ölmüyor, toprak gibi, ışık gibi, su gibi.
Ben yezidi değilim, ama onların direnme güçlerini,
insanlıklarını, dostluklarını seviyorum,
onların dirençlerine saygı duyuyorum.
ONLAR ADAM ÖLDÜRMEZLER.
Adam öldürenler Yezidilikten çıkarılırlar. onlar savaşı bir
toplu kırım sayarlar.”
Sincar dağlarına sığınan Türkmenler, Yezidler de bunlarla
birliktedir
 |
IŞİD saldırılarına direnen Türkmenler |
Yezidi Kürtler adam öldürmüyorlarsa, 30 yılda 50.000
insanımızı, Abdal Han’dan bu yana Gürcülerle, Ermenilerle bir olup saldıranlar,
1915-1917 arasında Gürcistan’a kaçıp sığınanlar ve Gürcistan’ın “Osmanlı’nın
Ermeni tehcirinden kaçarak bize sığınan 37.500 Yezidi sığınmacıyı Tiflis’e
yerleştirdik” dediği 2003 Gürcistan Azınlık raporu ifadeleri yalan mı söylüyor?
Oysa yalnızca Yezidilik değil her inanç, insanlar içindir ve
saygı görmek de haklarıdır. Kimse doğuştan kazandığı kimliği yüzünden
aşağılanamayacağı gibi yüceltilemez de.
Çünkü o doğumla kazanılmıştır, emekle değil.
Sorun şurada, neden Yezidiler ve Süryanilerin mağduriyetleri
öne çıkartılıyor da Alevi-Şii Türkmenlerin hatta Sünni olanlarının da
mağduriyetleri paylaşılmaz bu sitelerde? Kürt Yezidilik dini 12. yy başlarında
Emevi halifelerinden Mervan’ın soyundan gelen Yezidi Şeyh Adi tarafından
kuruldu. İran-Hicaz Mecusiliğinin Kürtlere uyarlanmışı olan bir Yezidilik
dinidir ve peygamber Muhammed’in düşmanları olan Süfyan, Muaviye, oğlu Yezidi
tanrıları ilan etmişlerdir ve Sabileri Hristiyanları olan Süryanilerle bir
olarak Bizans’ın yanında yer almışlardır.
800 yıldır Abbasilerden Selçuklulara, Osmanlıdan Türkiye
Cumhuriyetine kadar geçen zaman içinde her türlü Haçlı saldırısı veya onlardan
beslenen isyan, karışıklığın içinde olmuşlardır. Bu günkü PKK-KCK-YPG-PYD gibi
Kürtçü akımların temelinde de Kürt Yezidilik dini vardır. Bunların kitapları
dün paylaştığım yazımda vardır ve dilimize de ben çevirdim.
Kürt milliyetçiliğinin temeli de bu dindir. Namazı üç vakit
kılarlar, oruç tutarlar, kurban keserler, çarşaf giyerler ama kuran* kitap
Muhammed’i peygamber saymadıkları gibi, onun soyunun kurutulmasının efsanesini
de zevkle kitaplarında dillendirirler. Bu konuyu da dünkü paylaşımlarımda
bulabilirsiniz.
Işid saldırısında bile kader ortakları olan Türkmenlerden
boşalan yerlere konuvermeleri ne kadar ahlakidir?
Bu defa da “onlar da insan mı demeliyiz?
Tamam insanlar ama, Musul ve Kerkük’ten Türkmenleri def eden
IŞİD’in bu halinden Şafi, Yahudi Kürtler hiç şikayetçi değiller yalnızca Yezidi
kan kardeşlerinin mağduriyetlerini savunuyorlar.
Türkmenlere gelince çıt yok. Neden, AB-D haçlı koalisyonu
şimdi onları silahlandırma kararı aldı, bunu bekledikleri içindi. Bu çığlıklar
mağduriyetten değil, haçlı desteği almak içindir.
Haçlı kamuoyunu kendilerine yardımcı olmaya ikna edebilmek
içindir. Başında da yazdığım gibi doğumla kazanılan dini ve ırki kimlikleri
yüzünden kimse kınanamaz ama yaptıklarıyla, Yahudileri aratmayan ırkçılıkları
ve ihanetleriyle insanlar kınanabilirler de cezalandırılabilirler de.
Sorun buradadır. Türk ve Müslüman dünyası da aralarında
yaşayan, 800 yıldır kendisine yapılan haçlı saldırılarına ortam hazırlayan,
savaş esnasında kendisini arkadan vuran ve bu gün de bunu sürdürenleri ne kadar
hoş görecektir?
Bu hoşgörü kendisine ihanet değil midir?
Takdir sizindir.