Usta gazeteci Uğur Dündar, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ'la
gündeme ilişkin yaptığı söyleşiyi köşesine taşıdı.
UĞUR DÜNDAR - Sevgili okurlarım, Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) lideri Mesut Barzani'nin,
Irak, İran ve Türkiye'nin baskılarına ve uluslararası alandaki yaygın
eleştirilere rağmen gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumuna karşı çok sert
açıklamalar yaptı. Barzani'yi aşağılayıcı sözcükler kullanan Cumhurbaşkanı, bu
girişimin Türkiye için bir beka sorunu yarattığını, ülkemizin yanı başında
bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına asla izin verilmeyeceğini belirtti.
Ayrıca bunun engellenmesi için siyasi, ekonomik, ticari ve askeri alanlarda
gerekli adımların atılacağından kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini
vurguladı. Bu arada petrol vanasının ve sınır kapısının kapatılması halinde
Barzani'nin işinin biteceğini söylemeyi de ihmal etmedi…
Bugünkü söyleşimizde, Cumhurbaşkanı'nın “Türkiye için beka
sorunu yaratır” dediği referandumu, tüm öngörüleri doğru çıkan bilge diplomat,
emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile konuşacağız.
UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Elekdağ, bu aşırı tehditkâr
ifadelerin referandumdan önce söylenmesi gerekmez miydi? Şimdi bir etkisi
olabilir mi?
BARZANİ REFERANDUM SONUCUNU KOZ OLARAK KULLANACAK
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Ş.E.): Bu yaptırımlar aynı sertlik ve
kararlıkla referandumdan önce zamanında dile getirilmiş olsaydı, caydırıcı bir
etki yapabilirdi!.. Söz konusu yaptırımların ağır bir mali krizin pençesinde
kıvranan IKBY ekonomisi üzerinde yapacağı boğucu etkiler nedeniyle, Barzani'nin
kararından vazgeçmesine yol açması olasılığı vardı… Tehdidin şu safhada
yapılmasının bağımsızlık adımının atılmasını engelleyeceği söylenebilirse de,
Barzani esasen uzunca bir süredir, referandumdan sonra bağımsızlık ilan
etmeyeceğini ve bir-iki yıl Bağdat'la müzakerede bulunacağını söylüyordu. Yani,
Barzani, “Irak Kürdistan bölgesinin” bağımsızlığının halkın % 93'ü tarafından
istendiği hususundaki referandum sonucunu ilerde kullanacağı bir pazarlık kozu
olarak cebine koymayı ve bağımsızlığa hemen yönelmeyip, bunun için uygun bir
siyasi konjonktürün oluşmasını beklemeyi başlangıçta tasarlamıştı.
BARZANİ İLE BAĞDAT ARASINDAKİ TEHLİKELİ RESTLEŞME
(U.D.): Peki o zaman Barzani Bağdat'la neyi müzakere etmek
istiyor?
(Ş.E.): Referandumda sorulan soru şuydu: “Kürdistan bölgesi
ve Kürdistan bölgesi dışında kalan Kürt yerleşimlerinin bağımsız bir devlet
olmasını istiyor musunuz?” Görüleceği üzere soru, sadece belirli bölgelerin
bağımsızlığına ilişkin. Yani kurulacak Kürt devletinin sınırlarını muğlak
bırakmış. Barzani, referandum sonrası süreçte, gaspetmiş olduğu ve “Kürt
yerleşimleri” olarak adlandırdığı bölgelerin ve bu meyanda Kerkük'ün kesin
sınırlarının, buralarda yapılacak plebisitle veya Bağdat'la yapılacak
müzakerelerle tayin edilmesini öneriyor. Fakat, Irak Merkezi Hükümeti böyle bir
müzakereyi kabul etmiyor. Çünkü, Barzani'nin “Kürt yerleşimleri” diyerek
referandum kapsamına almış olduğu topraklar, Irak Anayasası'nın 140. maddesinde
“tartışmalı bölgeler” diye tanımlanan ve Bağdat'la Erbil arasında
paylaşılamayan topraklar. Bağdat'la Erbil arasındaki krizin odak noktası da
burası!.. 2005 tarihli Anayasa'nın 140. maddesi 2007 sonuna kadar nüfusunun çoğunluğunu
Türkmen ve Arapların oluşturduğu tartışmalı bölgelerin nüfus sayımı ve
referandum yapılarak Erbil'e veya Bağdat'a bağlanmasını öngörüyordu. Ancak 140.
madde, Kürt, Türkmen ve Araplar arasındaki görüş farklılıkları nedeniyle
uygulanamadı ve 2007 yılı sonunda tartışmalı bölgelerin ve bu meyanda Kerkük'ün
statüsü belirlenemedi. Bilahare, IŞİD'e karşı savaş ortamından yararlanan
peşmergeler tartışmalı bölgeleri ve Kerkük'ü işgal ettiler. Barzani de bu
toprakları sahiplendi. Bu durumda Bağdat, Barzani ile müzakereye oturursa,
referandumun sonuçlarını ve tartışmalı bölgelerle Kerkük'ün Kürt toprağı
olduğunu kabul etmiş olacak.
(U.D.): Bu koşullarda Bağdat ne istiyor?
BAĞDAT'A GÖRE TÜRKİYE, BARZANİ'Yİ MUHATAP ALMAMALI
(Ş.E.): Bağdat, referandumun Barzani tarafından hükümsüz
olduğunun ilan edilmesini, Kerkük dahil statüsü tartışmalı bölgelerden
peşmergenin çekilmesini, IKBY'nin kara ve hava sınır kapılarını üç gün içinde
Bağdat'a devretmesini ve bundan böyle bütün petrol ve doğal gaz anlaşmaları
için Irak'ın muhatap alınmasını istedi. Bu son talebin önde gelen muhatabı
tabii ki Türkiye. Başbakan Binali Yıldırım'ın buna cevabı, “Bundan sonra
muhatabımız Irak Hükümeti'dir!..” oldu. Akabinde hiç de beklenmeyen bir gelişme
vuku buldu. Habur Kapısı civarında tatbikat yapan Türk zırhlı birliklerine bir
Irak piyade birliği katıldı. Bu suretle, Barzani'ye, Irak topraklarında Türkiye
ile Irak'ın ortak operasyon yapabilecekleri mesajı verilmiş oldu… Esasında,
Barzani'nin referandum ısrarı, Bağdat, Ankara ve Tahran'ı birbirlerine
yaklaştıran bir rol oynadı. Bu üç başkentin aralarında düzenli bir işbirliği
oluşturmaları, hem Irak'ın toprak bütünlüğünün sağlanmasına, hem de bölgesel
barış ve istikrara katkıda bulunur.
(U.D.): ABD başlangıçta referandumun ertelenmesini önerirken
sonra birden tutum değiştirerek karşı çıktı. İsrail ise bölgede Kuzey Irak'ın
bağımsızlığına açıktan destek veren tek ülke olarak öne çıktı. ABD'nin ve
İsrail'in tutumlarını nasıl izah ediyorsunuz?
İSRAİL PİYON KÜRT DEVLETİNİN KURULMASINI İSTİYOR
(Ş.E.): İsrail Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasını
hararetle destekliyor. Bunun birinci nedeni, Arap denizinde kendisini dört
tarafı kuşatılmış bir ada gibi gören İsrail'in, bir Kürt devletinin kurulması
ve yeni bir güç odağı oluşturulmasıyla Ortadoğu'daki Arap yapıyı bozmak
istemesidir. Tabii İsrail, silahlandıracağı bu uydu devlette üsler kurmayı ve
onu bölgedeki hasımlarına karşı kullanmayı hesaplamaktadır. Plana göre piyon
Kürt devleti İran'a karşı İsrail'in operasyon merkezi olacak ve tampon görevi
yapacak. İsrail, Kürt devleti vasıtasıyla Tahran-Şam koridorunu keserek
Hizbullah'a desteği önlemek ve İran'ın bölgedeki erişimini ve etkisini
zayıflatmak istiyor.
(U.D.): Bu analiziniz, İran'ın Türkiye ile neden birden
işbirliği arayışına girdiğini ve Genelkurmay Başkanı Bakiri'nin neden Ankara'yı
ziyaret ettiğini ortaya koyuyor…
İSRAİL KENDİSİNE KARŞI BİR İTTİFAKI ENGELLEMEK İSTİYOR
(Ş.E.): Tamamen öyle!.. İsrail'in Kuzey Irak'ta Kürt devleti
kurulmasını desteklemesinin üçüncü nedeni ise Kürt devletinin Irak'tan
kopmasının bölgede “Balkanizasyon” (küçük-küçük devletler kurulması) süreci
başlatacağı, böylece İsrail'e karşı bir ittifakın oluşmasının engelleneceği ve
İsrail'in güvenlik risklerinin azalacağı düşüncesidir. Dördüncüsü, Suriye'nin
parçalanmasını ulusal çıkarları açısından zorunlu gören Netanyahu Hükümeti,
PYD'nin kontrolünde Suriye'nin kuzeyinde denize çıkışı olan bir Kürt devletinin
kurulmasını kuvvetle desteklemektedir. Bu bağlamda, İsrail, Barzani'nin Kuzey
Irak Kürt devletini kurmasının bölgedeki Kürtlerin bağımsızlık motivasyonunu
kuvvetlendirmek suretiyle, PYD'nin hedefini gerçekleştirmesine yardımcı
olacağını hesaplamaktadır.
ABD REFERANDUMA NİÇİN KARŞI ÇIKTI?
(U.D.): Şimdi ABD'nin tutum değiştirmesine gelelim…
(Ş.E.): Trump yönetimi, tartışmalı bölgeler ve Kerkük'ün
statüsü nedeniyle Erbil ile Bağdat arasındaki gerilimin kanlı bir mezhep
çatışmasına dönüşmesinden endişeye kapıldı. Zira böyle bir çatışma eski
başbakan Maliki'nin öncülük ettiği İran'a yakın bloku güçlendirebilir ve Irak yönetiminin
tamamen İran kontrolüne geçmesine yol açabilirdi. ABD böyle bir gelişmeyi
önlemek için referanduma karşı çıktı.
(U.D.): Yani bu taktik bir hareket mi?..
(Ş.E.): Evet!.. Gerçekte, Kuzey Suriye'de sınırlarımız
boyunca Irak'tan başlayarak Akdeniz'e kadar uzanması öngörülen PYD
egemenliğindeki Kürt kuşağı ile Irak'ta Barzani liderliğinde Kürt devleti
kurulması tek bir projenin ayakları olup ABD'nin Ortadoğu stratejisindeki
öncelikli hedefleridir. Bu bağlamda Trump'ın, PYD'ye verilen desteğin taktik bir
tutum olduğu ve verilen silahların geri alınacağı yolunda Türkiye'ye verdiği
teminat ancak ehliyetsiz kişilerin inanacağı cinsten bir yalandır. Keza,
Pentagon PYD'yi ülkemizle savaş için modern silahlarla donatırken, Trump'ın
Türkiye'yi “stratejik ortak” olarak tanımlaması da, rüşvet-i kelamdan da öte,
muhatabının zekâsıyla alaya yeltenmekten başka bir şey değildir!..
(U.D.): Kuzey Irak'ta ne gibi gelişmeler beklenebilir?
(Ş.E.): Bağdat'ın ültimatomlarından ve bunların Barzani
tarafından reddinden sonra Kuzey Irak'ta her an Türkiye'nin ulusal güvenliğini
ve Türkmenlerin yaşam haklarını tehdit edebilecek siyasal ve toplumsal
patlamalar olabilir. Bu gibi durumların, Irak'ı iç savaşa ve bölgeyi kaosa
sürüklemeden kontrol altına alınabilmesi için referandum krizinin bir araya
getirdiği Türkiye, Irak ve İran hükümetlerinin aralarında devamlı nitelikte
istihbarat paylaşımına, danışmaya, işbirliğine ve koordinasyona imkân verecek
bir mekanizma kurmaları rasyonel bir hareket olacaktır.