İnsanlık
tarihinin en üstün soyu ve milleti olan Türk’ler, yüzyıllarca cihan
hakimiyetini ellerinde bulundurduktan sonra, yakın çağlarda gerilemiş, dağılmış
ve güçsüz bir hale düşmüş bulunuyorlar. O hakimiyet yüzyıllarında savaştığımız
ve çarpışmaların çoğunda yendiğimiz milletler, bu devamlı yenilgilerinin
tesiriyle Türk’lere karşı düşmanlık duygusuyla dolup taşmışlardır. Türk
atlarının dolaştığı ve Türk Bayrağının dalgalandığı üç büyük kıtadaki
milletlerin çoğunun Türk’e karşı olmasının sebebi budur.
Avrupa
kıtasındaki toplumların Türk düşmanlığı ise, sürekli yenilgiler dışında bir
sebebi daha vardır. Bu sebep, çağlar boyu sürüp giden HİLAL-HAÇ savaşlarında,
haçlıların, karşılarında yenilmez güç olarak hep Türk soyunu bulmalarıdır.
Batı’nın, İslamlığın kökünü kazımak emel ve ihtirası, bu yüzden başarısızlığa
uğramış ve en ulu dinin cihan hakimiyeti bu sayede sağlanmıştır.
Tarihi
hadiselerin sonucu olan bu durum, bugünün ve yarının Türk nesillerine büyük bir
vazife yüklemektedir. Bu vazife; Türklüğün düşmanlarını öğrenip
tanıma,düşmanlıklarının derecesini tespit etme ve bu düşmanlıklara karşı,
ayakta kalmış son kalemiz olan Türkiye’yi korumanın yollarını araştırıp
bulmadır.
Bu konuda en
büyük yük,gençlerin omuzlarındadır. Türk gençleri, kendilerini yetiştirmekle
görevli bulunanların sürüp giden bağışlanması imkansız ihmallerine ve
çevrelerini saran türlü yıkıcı propagandalara rağmen, soylarındaki o eşsiz
sağduyunun da yardımı ile, gözlerini açmak, tarihin ve kaderin kendilerine
yüklediği vazifeye sarılmak zorundadırlar. Gençler, bu vazifelerini gereği gibi
yapmadıkları takdirde, ufuklarımızı sarmış bulunan kara bulutların, son vatan
parçasının üstüne çökme tehlikesi önlenemez.
Bu vazifenin
yapılmasının ilk adımı, manevi pusatlanmakdır. Türk genci tepeden tırnağa
kadar, Türklük ruhu ve şuuru ile dolmaya mecburdur. Ancak bu ruh ve şuurdur ki,
Türk gencine, bu günün çetin dünyasında yapmak zorunda olduğu büyük mücadele,
yenilmez bir güç sağlayabilir.
Türkiye’yi,
tarihin özlenen o büyük Türkiye’si yapacak yola, milli şuur ile milli ruh
kapısından girebilir. Türk düşmanlarının, Türkiye’yi de yıkma çabalarını ve bu
niyetle yaptıkları saldırıları, ancak milli ruh ve milli şuur seddi
durdurabilir. İçteki sinsi hainin, maskesinin ardındaki kızıl salyalı korkunç
yüzü, bütün çıplaklığı ve korkunçluğu ile Türk’e gösterecek projektör, ancak,
milli şuurun ve milli ruhun ışığı olabilir.
Türk
gençleri, bunun için, milli ruh ve milli şuur ile dolup taşmak zorundadırlar.
Ve artık bu, tarihi bir vazife, büyük bir Türklük vazifesi olmuştur. Her genç;
milli şuur ve milli ruh ile önce kendi dolacak, sonra çevresindeki gençleri
aynı kutsal ateşle doldurmaya çalışacaktır. Tarih boyunca, önünde diz çöktüğü
Türk’e öç duyguları ile dolu dünya milletlerine karşı ayakta durabilmenin en
sağlam yolu, bu yoldur.
Türkiye’nin
dört bucağında ve hele sınır boylarındaki Türk Gençleri!
Tarihin
derinliklerinden gelen sese kulak verin! Bu ses, sizi, silahı elinde ve
yürümeye hazır düşmana karşı, kutsal Türklük vazifesine çağırmaktadır.
Nejdet
SANÇAR
Kaynak:
Türkçülük Üzerine Makaleler – Nejdet Sançar, Devlet- Töre Yayınevi 1976