Küçük bir akvaryumda yüzen, küçük balıklar gibiyiz. Bizi
saran bu çevrenin dışında ne oluyor, ne bitiyor kimsenin umurunda değil. Bu
ülkede gündem denilince akla gelen; dolar, referandum, terör, üçüncü sınıf
birkaç yerli dizi, beşinci sınıf şarkıcıların-sinemacıların derinlikten uzak
ucuz ürünleri… Bazen kendimi 1453 yılının İstanbulundaki bir Bizanslı gibi
hissediyorum. Çevrem, şehrim çok büyük bir güç tarafından kuşatılmış ama ben
surların içinde hala melekleri tartışıyorum.
Bu ülkede çok az kimse orta vadede çocuklarımızın ve
torunlarımızın büyük bir istila ile karşı karşıya kalacağını biliyor. Acil
olarak aklımızı başımıza almazsak gelecek nesillerimiz, İspanyol işgalcilerle
karşılaşmış Amerikan yerlisi gibi çaresiz kalacak…
DÜNYA EKONOMİSİ VE SİYASETİ BÜYÜK BİR
DÖNÜŞÜM GEÇİRİYOR
Yüzyıllardır ekonomik faaliyetler insanlık tarihinin
akışını belirliyor. Büyük savaşların, teknolojik ve coğrafi keşiflerin, siyasi
duruş ve eylemlerin özünde hep bu gerçek saklı. İnsanlık tarihinde sanayi
devrimlerine baktığımızda geçmişte üç ana aşamayı görüyoruz:
1.Buhar gücü ile çalışan makinaların kullanılması (Buharlı
trenler, tekstil makinaları gibi)
2.Henry Ford isimli Amerikalı girişimcinin fabrikalarında,
otomobil üretimini kayan bir bant üzerinde yapması. Yani şase bant üzerinde
kayarken kapının, camın, motorun takılması. Böylece fabrikalarda seri
üretimlerin başlaması.
3.1970’lerden itibaren fabrikalarda mekanik teknolojilerin
yerini elektronik teknolojilere bırakması.
Günümüzde ise bu devrimin 4.’sü yaşanmaya başladı. Adına
ise “Endüstri 4.0” deniliyor. Kısaca, yeni nesil yazılım ve donanımlar içeren,
birbirleri ile bağlantılı ve konuşabilen makinalardan kurulu, insansız,
karanlıkta çalışabilecek fabrikaların olduğu bir ekonomi geliyor.
YAŞANAN SANAYİ DEVRİMİNİN TÜRKİYE’YE
EKONOMİK ETKİSİ NE OLUR?
İlk önce Türkiye’nin dünya ekonomisi içindeki konumuna
bakalım. Biz ne üretiyoruz? Türkiye dünya ekonomisine hakim firmaların ve
devletlerin izin verdiği “montaj otomotiv” ve “tekstil” üretmektedir. Bu
üretimin Türkiye’de yabancı markalar adına yapılmasının ana sebebi ise Türk
halkının daha ucuza çalışmaya hazır olmasıdır. Ucuza çalışan Türk işçisi o markanın
ilgili ürünü daha ucuza üretmesine katkıda bulunarak, o firmaya maliyet
avantajı sağlamaktadır.
Türkiye’nin
önündeki tehlike ise şu: Türk ekonomisi çok para getiren elektronik, kimya,
havacılık ve uzay, ilaç gibi sektörlerde üretim yapamıyor. Otomotiv ve tekstil
gibi yıllardır taşeronluk yaptığı iki sektörde bile dünya markası çıkaramamış
son derece zayıf ve dışa bağımlı bir ülke. Hal böyle olunca Batı ve Uzak
Doğu’da firmalar robot teknolojilere geçtikçe, Türkiye’de işçilerin batıya göre
ucuza çalışmasının önemi kalmayacak. Gelecekte işçi gerektiği durumlarda da sadece
karın tokluğuna çalışmaya hazır Afrikalılar ve Afganlar/Pakistanlılar bizim
yerimize geçecekler.
Yaşanan
süreçte büyük dünya markaları Türkiye’den tek tek çıkacaklar, taşeron
fabrikalar ve bunların sanayicileri özgün markalar kurmadıkları için ekonomiden
silinecek, işsizlik korkunç boyutlara ulaşacak, cari açık patlayacak…
SANAYİ
DEVRİMİNİN SİYASİ ETKİLERİ
Geçenlerde
bir arkadaşıma gittiğimde evde ilkokul 3.sınıfta okuyan oğlu elinde tablet
bilgisayarla oyun oynuyordu. Arkadaşım bana dönerek: “Oğlum çok akıllı amcası,
tüm bilgisayarları çok iyi kullanır” dedi. Bende çocuğa dönüp: “Evladım sekiz
kere dokuz kaç eder?” diye sordum. Çocuk bana boş boş bakıp hiçbir şey
söylemedi. İşte tam da Türkiye’nin durumu budur. Bugün Türkler çocuklarına
yabancı dil öğretmeye çalışırken dünyada çocuklar “makinaların dilini yani
yazılım dillerini” öğreniyor, kodlar yazıyorlar.
Bu durumun
siyasete etkileri kaçınılmaz. Zira Türkiye’nin doğusunda İran son derece hızlı
gelişiyor. Üniversitelerinde üretilen dünya çapında geçerli makale sayısı Türk
üniversitelerini solladı geçti bile, nükleer bir güç olarak karşımıza çıkması
an meselesi. Kuzeyde Rusya var, onun gücünü anlatamaya gerek yok. Batımızda ise
4. sanayi devrimi içindeki Avrupa Birliği ve saldırmaya hazır askeri Yunanistan
var. Güneyde ise aradaki tampon Kürtleri çıkartınca, yine 4.sanayi devrimini
yaşayan, nükleer güce sahip İsrail ve destekçisi ABD bulunuyor.
Bütün
bunları neden mi söylüyoruz? Robotlardan kurulu askeri güçler, fabrikalar kurma
aşamasında olan, sürekli geliştirdikleri teknolojileri ile uzayda bile
yerleşecek yeni dünyalar peşinde olan bu ülkeler, Türkiye Cumhuriyeti’ni bu
topraklarda gelecek 20 yıl içinde sağlam bırakırlar mı?
YIKIM GELİYOR FARKINDA DEĞİLİZ
Bu ülkeyi
yönetenler Abdülhamit, türban, iman derken, dünyanın nasıl büyük bir hızla
değiştiğini görüyor ancak değişimin sonuçlarını idrak edemiyorlar. Sınırlar
gelecekte klasik ordularla korunamayacak. Robotik yüksek teknolojiler, kahraman
askerleri etkisiz hale getirecek. Ekonomide dünya markası çıkartamayan ülkeler
fakirleşecek ve parçalanacak…
Geç olmadan
yeni nesilleri yaşanan sanayi devrimine uygun kuşaklar haline getirmek amacıyla
adımlar atılmazsa Türkiye için çok geç kalınmış olacak…
Beni hala anlamadıysanız aşağıdaki görüntülerde bir
Amerikalı firmanın yaptıklarına bakmanızı öneriyorum.