![]() |
Tamer Ashraf |
Seçim tarihi yaklaştıkça, Türk milletinden ümidini kesmiş olan ve Cumhur ittifakı karşısında çaresiz kalan zilletin kızgınlığı ve saldırganlığı daha da artıyor. Bu kızgınlıkla kendilerini daha çok ele veriyor, daha çok ifşa oluyor, daha çok yerin dibine gömülüyorlar.
BÜYÜK FIRSAT YAKALANDI
Türkiye, bir dönüm noktasındadır. Cumhur ittifakı ile birlikte güzel ülkemiz, ayak bağlarından kurtulmuş, Türk milletinin de onayı ve desteği ile gelişmek, yükselmek ve ileri gitmek için büyük bir fırsat yakalamıştır. Terörle mücadelede tarihi başarılar sağlanmış, dış politikada daha etkili ve belirleyici bir konuma gelmiş, milli duruşunu sağlamlaştırmıştır. Sorun da buradan çıkıyor. Bütün ümidini Türkiye’nin yorulmasına, yoksullaşmasına, teröre teslim olmasına, içine kapanmasına bağlamış olanlar bu durum karşısında çıldırıyor. Bu güruh Türk milletinden onay alamayacaklarını çok iyi bildikleri için, bütün hesaplarını Türkiye’nin batmasına ve buna bağlı olarak oluşacak belirsizliklere bağlamış durumdadır. Kimdir bunlar diye bakıyorsunuz, karşınıza FETÖ, PKK, PYD çıkıyor. Bunların olduğu yerde HDP’nin de olması bizi şaşırtmıyor. CHP ve İP’in de katılmasıyla birlikte zillet tamamlanıyor.
MADURO’NUN BAŞNA GELENLER
Venezuela’da Maduro’nun başına gelenler, zillet için yeni bir ümittir. Nitekim, zilleti oluşturanların ABD’nin bu ülkedeki zorbalığı, AB’nin kabalığı karşısında en küçük bir itirazları olmamıştır. ABD’nin planlarının tutması, seçilmiş Maduro’nun baskı ve olağandışı yöntemlerle gönderilmesi, zillet için de, diğer ülkelerdeki zillet benzeri yapılar için de bir emsal teşkil etmektedir. Bu sebeple Venezuela’nın direnmesi, Madro’nun işbaşında kalması ve bu kirli oyunun bozulması şarttır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun son dönemlerdeki açıklamaları, neleri göze alabileceklerini göstermektedir. Özellikle bir televizyon kanalındaki Sayın Devlet Bahçeli ile ilgili sözleri çok düşündürücüdür ve asıl niyeti net olarak ortaya koymaktadır.
AKLA ZİYAN SÖZLER
Kılıçdaroğlu, Sakarya’da kurulu bulunan ve Milli Savunma Bakanlığı Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü’ne ait olan 1’nci Ana Bakım Fabrikalar Müdürlüğü işletimindeki mal ve hizmet üretim birimlerinin özelleştirme işlemleri üzerinden, sayın Bahçeli’ye akla ziyan sözler sarf etmiştir. Söylediklerinin aslı astarı yoktur. Her zamanki gibi düzmecedir ve bir gaflet ürünüdür. Devam edilmekte olan özelleştirme yöntemi bir satış değil, işletme hakkının 25 yıl süreyle devredilmesidir.Türkiye, iddia edilenin aksine, Savunma Sanayinde büyük atılımlar yapmış, yerlilik ve millilik oranını yüzde 68’e kadar çıkarmıştır. Bu gurur vericidir, ama yeterli değildir. Oranın çok daha yükseltilmesi ve kendi kendine yeten bir ülke olma hedefine ulaşması gerekmektedir. Kandillilerle ortaklık kurmuş, Türkiye ile hesabı olanların ümit kapısı haline gelmiş birinin bu gelişmelerden rahatsız olması, elbette bizi şaşırtmamaktadır. Bütün bunlar ihanetin yeni versiyonudur.
Bu suçlamaların trajikomik olan tarafı, milliyetçilik dersi vermeye kalkışması ve ülkücüleri kardeşi ilan etmesidir. Kılıçdaroğlu gibi, PKK, PYD, HDP güzellemesi yapmakla kalmayıp, bu terör unsurları ile her türlü işbirliği yapabilen birinin sayın Bahçeli’ye milliyetçilik anlatması, eşi emsali görülmemiş bir rezilliktir ve kıyamet alameti olmalıdır. PYD’yi terör örgütü saymayıp, halkının hizmetinde bir yapı olarak anlatan, daha kısa süre önce Almanya’da arkasına bölücü paçavralar alıp Türkiye’ye kin kusan bir teröristi ziyaret eden bu Kılıçdaroğlu değil miydi? Bütün bunların üzerine, 12 Eylül darbesin zindanlarında ülkücü olmaktan başka hiçbir suçu olmayan yiğitlere, zulmetmiş, ağır işkencelerde bulunmuş, darağacına göndermiş bir zalimin, bu mirasla övünen oğlunu İzmir’e aday göstermiştir. Kılıçdaroğlu’nun bu siciliyle ülkücülerden “kardeşlerim” diye söz etmesi, aslında ülkücülere yapılabilecek en ağır hakarettir.
TÜRK DÜŞMANLARININ SİYASİ OLUŞUMU
Kılıçdaroğlu hak ettiği cevabı, ömrü boyunca unutamayacağı bir şekilde sayın Devlet Bahçeli’den almıştır. Bir daha MHP ve ülkücüleri ağzına alırken bir değil bin defa düşünmesi gerektiğini umarız anlamıştır. Zilletin HDP ayağı PKK’ya, İP ayağı FETÖ’ye aittir. Kılıçdaroğlu’nun CHP’si de zilletin gövdesi ve beynidir. Bunu bir siyasi değerlendirme olarak söylemiyoruz. Kılıçdaroğlu’nun sicilinin, yaptıklarının, söylediklerinin ortaya koyduğu bir gerçeğe dikkat çekiyoruz. Özel ısrarı ve Genel Başkanlık imkanları ile CHP’yi Türkiye ve Türk düşmanlarının siyasi oluşumu haline getirmiştir.İttifakın yetmediği yerde bizzat devreye girmiştir. Vatan-millet düşmanlarını partiye almakla kalmamış, aday yapmış ve belediye başkanı olmaları için sahaya sürmüştür. Bunların kimler olduğu ayrıntılı olarak her gün gazete sayfalarında yer almaktadır.
Türk milleti her şeyin farkındadır ve bu zillete hiçbir şartta geçit vermeyecektir. 31 Mart, Kılıçdaroğlu ve onun başını çektiği zilletin siyaset sahnesinden silinmesinin tarihi olacaktır.
Ülke zillet tehlikesinden kurtarılmalı
YEREL seçimlerin ne kadar önemli olduğunu zilletin içine düştüğü hazin durum çok daha açık şekilde ortaya koyuyor. Başka hiçbir gerekçe olmasa dahi, zilletin varlığı bu ülke için yeteri kadar büyük bir tehlike, çok ciddi bir beka sorunudur. İP siyasi ömrünü tamamladığı ve uzatmaları oynadığı için ne dediği, ne yaptığı çok da önemli değil. Zira, gittikleri yolun nereye çıktığı artık herkesin malumudur. Kurucu olanlar, milletvekili seçilenler birer birer partiden ayrılmaktalar. Ayrılırken de, İP’in asıl sahiplerini, neye ve kime hizmet edildiğini ifşa ediyorlar. Yapılan açıklamalarda bizi şaşırtan hiçbir şey yoktur. Bütün tespitlerimiz, öngörülerimiz, değerlendirmelerimiz haklı ve doğru çıkmıştır. Unutmamak gerekiyor ki, bunlar MHP’yi ele geçirmek için yola çıkmışlardı. MHP’nin nasıl büyük bir saldırıya uğradığını, neler tertiplendiğini ve neyin hedeflendiğini bugünkü İP’e bakarak çok daha iyi anlıyoruz. Çok şükür ki, sayın Devlet Bahçeli’nin basireti, kararlılığı ve liderliği ile bu büyük tehlike savuşturuldu.
HDP YOK HÜKMÜNDEDİR
HDP için zaten söyleyecek bir şey yok. Kandil’in emrinde, PKK’nın siyasi uzantısı olamaya devam ediyorlar. Birçok milletvekili, belediye başkanı terör örgütüne yardım ve yataklık, halkı isyana teşvik gibi suçlardan cezaevindedir ve yargılanmaktadır. Bu şekilde devem ettikçe aldıkları oy oranı da, milletvekili sayıları da bizim için hiçbir anlam ifade etmeyecektir ve yok hükmündedir. Meclise girmeleri hukuki olabilir, ama asla meşru değildir. Kaldı ki, bize göre terör örgütü ile bağını kesmemiş bir partinin mecliste bulunması da doğru değildir ve bu bir hukuk yanlışıdır. Bunun düzeltilmesi ve gereğinin mutlaka yapılması lazımdır.
CHP BEKA SORUNU
Gelelim zilletin büyük ayağı olan CHP’ye. CHP’nin ne yaptığını, nereye gittiğini anlamakta ve kabullenmekte güçlük çekiyoruz. Kendilerini “Atatürk’ün kurduğu parti” diye anlatanların, Atatürk’ün kurduğu devlete bu kadar tehdit oluşturmaları çok acı bir durumdur. CHP milletten ümidini kesmiştir ve iktidarı olağanüstülüklerde aramaktadır. Bu sebeple biz, CHP’nin bir milli güvenlik sorunu olduğunu hep anlattık. Cumhur ittifakının kararlılığı ve milli duruşu karşısında çok daha büyük savrulmalar yaşamaya, çok daha tehlikeli şeylere tevessül etmeye başladılar. Milli güvenlik sorunu olmayı bir adım daha ileri götürüp, bir beka tehdidine dönüştüler. Bunu sadece söylemlerine bakarak iddia etmiyoruz, eylemlerinin ortaya koyduğu bir gerçeğe dikkat çekiyoruz.
SKANDAL ADAYLAR
İşte çok önemli bir seçimin arifesindeyiz. Beklenir ki, CHP ülke meselelerin vakıf, milli duruşu olan, ciddi, tutarlı, millette karşılığı olan adaylarla, plan proje ortaya koyarak siyaset sahnesinde yer alsın. Ancak, CHP’den doğru bir şey beklemek beyhudedir. Son derece sorunlu, ciddi biçimde hatalı adaylarla yerel seçimlere katılacakları anlaşılmaktadır. Ankara ve İstanbul için açıklanan adaylar kelimenin tam anlamıyla felakettir. Ancak asıl büyük felaket gerideymiş. İzmir için gösterilen aday skandaldır, millete de, Cumhuriyet’e de, Atatürk’e de büyük saygısızlıktır.
RANTA UYGUN İSİM
Diğer şehirler için gösterilen adayların durumu da farklı değildir. Her şeyden önce aday belirleme yöntemi sakat ve sakıncalıdır. Genel Başkan ayrı, Parti Meclisi ayrı, Merkez Yürütme kurulu hepsinden ayrı telden çalmaktadır. Aday adayları ve Milletvekillerinin her biri kendi başına hareket etmektedir. Aday belirlemek için yapılan toplantılarda neler olduğu basına yansımıştır ve kelimenin tam anlamıyla bir rezalet yaşandığı anlaşılmaktadır. Toplantıda MYK üyelerinin kendi aralarında paslaştıkları, kendi istedikleri adayın öne çıkması için karşılıklı destek sözleri aldıkları bizzat orada bulunanlar tarafından anlatılmıştır. Adaylarda aranan tek ölçü, seçilmeleri durumunda rantı kiminle ve nasıl paylaşacaklarıdır. Özellikle kendilerine göre garanti gördükleri yerlerde bu kavganın çok daha büyük olduğu, bu yüzden de belirlenecek aday için yumruk yumruğa kavga edildiği ortaya çıkmıştır. Ve bütün bu olup-bitenler karşısında Genel Başkan çaresizlik içinde önüne geleni onaylamak zorunda kalmıştır.
CHP’Yİ TANIYORUZ
Katıldığımız bir televizyon programında İzmir adayının kim olabileceği tartışılırken, “İzmir’in rantını paylaşmakta ve belirleyici iradeye bağlılıkta kim daha çok teminat verirse, o aday olur” demiştik. Programa katılan CHP sözcüleri çok kızmış ve bize itiraz etmişlerdi. Ama birebir bizim tespitimiz, bizim öngörümüz doğru çıktı. Biz adayları, aday adaylarını bilmiyoruz, ama CHP’yi tanıyor, nasıl bir zihniyetin elinde olduğunu çok iyi biliyoruz. Tespitlerimizin doğruluğu zihniyeti iyi tanımamızdandır.
BU TEHLİKEDEN ÜLKE KURTARILMALI
İşte bu CHP, bu İP ve bu HDP biraraya gelerek ittifak oluşturdular. Böyle bir ittifaka zillet denmez de ne denir? Ve asıl soru şudur: Bunlara nasıl inanılır, nasıl güvenilir de belediye teslim edilir? Teslim edilecek o belediyeden bu ülkeye, bu millete nasıl bir fayda gelebilir? Bunlar bu halleriyle, bu zihniyetleriyle, bu kirli işbirliği ile en ağır, en ciddi beka sorunu haline gelmişlerdir. İyi tanımak, iyi tanıtmak, iyi anlatmak ve mutlaka ülkeyi bu tehlikeden kurtarmak gerekiyor.
KAYNAK:Türkgün Gazetesi/Orhan Karataş