![]() |
| Tamer Ashraf |
1974 Kıbrıs Barış Harekatı öncesini hatırlamamak mümkün
değil! CHP- MSP koalisyon hükümeti iş başındaydı. Ayşe tatile çıkmadan önce
bütün partilerin, dernek ve teşekküllerin nabzı aynı atıyordu. Birkaç zavallı
marjinal küçük gruplar hariç, Türk milleti tek vücut olmuştu. Gençlik, askerlik
şubelerinin önünde uzun kuyruklar oluşturuyor, gönüllü yazılmak için olağanüstü
gayret sarf ediyordu.
O zaman CHP'nin genel başkanı rahmetli Bülent Ecevit
Başbakan idi…
25 Eylül'e bir gün kaldı.
Barzani'nin sözde bağımsızlık referandumu son anda bir
değişiklik olmazsa yarın yapılacak.
Türkiye, İran ve Irak'ın en yüksek perdeden
"Yapma" demesine rağmen!
ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin, BM'nin "Vazgeç,
iptal et" demesine rağmen!
Sadece İsrail ve biraz da Suudi Arabistan'ın desteği ile!..
CHP şu an ana muhalefet partisi.
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu..
Barzani, Irak'ın kuzeyinde ENOSİS benzeri bir planın
uygulayıcısı olmak üzere. EOKA-B rolünde olanlar ise peşmergeler!
Dün, gözlerini Kıbrıs'a dikmişlerdi. Şimdi KERKÜK'ü zapt
etmek istiyorlar..Yüz yılların Türkmen şehri KERKÜK'ü gasp etmek; Arkasından da
bölücü illeti Türkiye'ye bulaştırmak istiyorlar.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ısrarla "Kısık
sesle", konuşuyor gibi yapmaya devam ediyor.
Tıpkı 15 Temmuz gecesi gibi sadece bir şeyler söylemiş olmak
için söylüyor gibi yapıyor. Bazı yardımcıları da referandumun iptali için
mecburcu gibi konuşuyor. Ama bu konuda da CHP ne yazık ki gürül gürül akamıyor!
Bırakınız Atatürk CHP'sini; bu CHP 1974 deki Ecevit CHP'si
bile olamıyor! Neden acaba? Demek ki CHP, Kılıçdaroğlu ile gerçekten YCHP
olmuş!..
Bir partiyi ele geçirmek için genel başkanı ele geçirmek
kafiymiş!
MHP'ye kurulan kumpasların, genel başkanlık sevdalarının,
tarla kurultayı provalarının sebebi sanıyorum biraz daha anlaşılmıştır!
Bu kumpasları hazırlayan perde arkası güçlerin bütün hırsı,
kızgınlığı, MHP liderine güçlerinin yetmemesi ve MHP'yi YMHP yapamamaları değil
mi?
Gelelim referandum meselesine..
Öncelikle Barzani'nin, bu oyunun sadece ve basit bir kuklası
olduğunu göz ardı etmemek gerekir!
Türkiye bütün dikkatini kukla oynatıcısına vermelidir. Çünkü
bu çirkin oyunun ikinci veya üçüncü perdesi Türkiye'de sahnelenmek
istenmektedir.
Replikleri ağırlıklı olarak etnik ve mezhebik farklılıklara
dayandırılmış bu çirkin oyunun, kuklası ve kukla oynatıcısı ile birlikte artık
sahnede sonlandırılma zamanı gelmiştir…
Irak, Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin, Keldanilerin,
Yezidilerin birlikte yaşadığı bir ülkedir.
Suriye'de de durum benzer özelliklerdedir.
İran, Farsların ve Azeri Türkmenlerin çoğunluklu, Kürtlerin
de az da olsa var olduğu bir ülkedir.
Türkiye ise bin yıllık kardeşliğin, etle tırnak olmuşluğun
şahitliğini, son haçlı seferlerinin, Malazgirt'in, Çanakkale'nin, yani tarihin
yaptığı bir milletin kurduğu devlete adını vermiştir.
Bu topraklar, İstiklal savaşında emperyalizme haddini
bildirmiş, dersini vermiş şanlı şerefli bir milletin vatan topraklarıdır.
Dikkat edilirse daha ziyade İran, Irak, Suriye gibi
ülkelerde etnik ve mezhep üzerinden farklılaştırma öne çıkarılmıştır.
Son zamanlarda ülkemizde de, iktidarların yanlış
politikaları ve sandık (oy) kaygıları nedeniyle etnik ve mezhebik kimlikler
okşanmıştır.
Bu durum elbette bizim için zafiyet, emperyalizm için
avantaj oluşturmuştur.
Böl, parçala, yönet metodunun tam istediği budur. Ne yazık
ki emperyalizme istediği, özellikle son yıllarda altın tepsilerle adeta ikram
edilmiştir.
Türklük yerine Türkiye vatandaşlığı dillendirilmiş,
Müslümanlar mezhepler ve cemaatler ile ayrı ayrı tasnif edilmiştir.
Açılım, Çözüm, Demokratikleşme Paketi gibi adlarla PKK terör
örgütüne sevimli maske takılmış, PKK sanki Kürtlerin temsilcisi gibi nitelendirilmiş,
terörle aynı çuvala girmek bile denenmiştir.
Ama içerde Diyarbakır ve civarındaki hendek savaşları, 15
Temmuz kalkışma ve darbe teşebbüsü; dışarıda ise ABD'nin PKK/PYD/YPG/SDG
sevdası, DEAŞ gerçeği ve son tahlilde Barzani'nin Irak'ın kuzeyinde bağımsızlık
referandumu ısrarı maskeleri düşürmüş, vekaletleri sona erdirmiş, asalet
savaşlarının maksadını, taraflarını ve taraftarlarını ortaya çıkarmıştır.
Yani artık hakikat gün gibi ortadadır.
ABD'de ikiz kulelere yapılan saldırı sonrası, oğul BUSH'un dediği
son haçlı seferleri 2003 den beri devam etmektedir.
Bu seferlerde haçlı silahları vardır ama haçlı orduları
yoktur. Bu görev, etnik ve mezhebik usullerle bölünüp, birbirine düşürülerek
oluşturulan aynı dine mensup "Düşman kardeşlere" verilmiştir.
Küresel emperyalizmin haçlı seferlerinde, haçlı güçler adına
savaşanlar ne yazık ki Müslümanlardır.
Türkiye büyük bir devlettir. Türk- İslam varlığı ve bekası
bu gün Türkiye'nin liderliği ve kararlılığına bağlıdır. Bu nedenle tarihi
tecrübesini de değerlendirerek emperyalizmin "Bölme" oyununu boşa
çıkarmalıdır.
İran, Suriye ve Irak'ta ve Kafkasya dahil Asya'daki bütün
Müslüman unsurları mezhep çekişmelerinden kurtulup, Müslümanlıkta bir olmaya ve
son haçlı teşebbüsünü de hezimete uğratmaya davet etmelidir.
Kürt'e de, Türkmen'e de, Arap'a da aynı kıbleye yöneldikleri
unutturulmamalıdır.
Bu son haçlı seferini hezimete uğratmak, Türk- İslam birliği
ve bölünmeye karşı tek vücut olmayı başarabilmekle mümkün olabilir.
Bu birliğe giden yolun cesaretli ilk adımı elbette KERKÜK'ü
sarı öküz yaptırmamaktır.
Lider ülke olmak, gerekli entegrasyonu sağlayarak, büyük bir
güç oluşturup bu son haçlı seferini de hezimete uğratmakla mümkün olabilir.
Türklüğün, İslam aleminin ve dünya insanlığının uzun vadeli barışa ve huzura
erişmesinin başka yolu yoktur.

