![]() |
| TAMER ASHRAF DİRİLİŞ POSTASI |
Barzani kalleşliğinde
DEAŞ'ın rolü;
DEAŞ, ya da daha yaygın bilinen adıyla IŞID, ABD'nin
Ortadoğu'daki kanlı planı BOP'a zemin hazırlamak, alan açmak için piyasaya
sürülmüştür. Kuzey Irak'da yaşananlar, Kerkük'de devam eden Türkmen katliamları
ve Barzani peşmergesinin referandum oyunu ile İsrail uydusu bir terör devleti
kurma teşebbüsü, DEAŞ'ın açtığı alan üzerinde yürüyor. Barzani'nin çapulcu
peşmergeleri güya DEAŞ'ı kovmak için Kerkük'e girdiklerini söylüyorlar. ABD ve
İsrail terörist Barzani'yi DEAŞ'la mücadele ettiği gerekçesiyle koruyor,
kolluyor. Suriye'de olanları zaten bütün dünya ibretle izliyor. DEAŞ bahanesiyle
Suriye'yi parçalayıp, terör örgütü PYD üzerinden Kuzey Irak benzeri bir yapı
oluşturuyorlar.
FIRAT KALKANI OPERASYONU ÖRNEKTİR
DEAŞ
gerçekten de bir tehdit olarak görülse ve bu terör örgütünün ortadan
kaldırılması için mücadele edilseydi, bunun nasıl yapılacağını Türkiye bütün
dünyaya göstermiştir. Fırat Kalkanı Operasyonu ile bu kanlı örgütün elindeki
200'e yakın köy, mezra, belde, ilçe temizlenmiş, 3 bin civarında terörist
etkisiz hale getirilmiş ve 2 bin kilometrekarelik bir alanda huzur ve güvenlik
tam olarak sağlanmıştır. Bugün o alanda Türkiye'den geri dönen yaklaşık 100 bin
civarındaki Suriye'li huzur içinde yaşamaktadır. Türkiye, Rakka başta olmak
üzere DEAŞ'ın bulunduğu yerlerin temizlenmesi için, işbirliğine hazır olduğunu
açıklamış ve ABD'yle ortak hareket teklifi yapmıştır. Ancak, bu teklif dikkate
alınmadığı gibi, bölgedeki diğer terör örgütü PYD özel olarak korumaya alınmış,
içinde ağır silahların da olduğu binden fazla TIR dolusu silah ve mühimmat verilmiş
ve açıkça bir terör ordusu kurdurulmuştur. Ve daha da ilginci, DEAŞ'la ciddi
bir çatışma yaşanmadan, birçok yer boşaltılmış ve PYD'ye teslim edilmiştir. PYD
girdiği yerlerde tam bir etnik temizlik yapıyor. Demografik yapıyı
değiştiriyor, yerel halkın mallarına el koyuyor, zulmediyor ve DEAŞ'tan çok
daha ağır bir terör uyguluyor. Hiç kimsenin de bu duruma sesi çıkmıyor.
AYNI OYUN KUZEY IRAK'DA
Aynı oyunu
biz Kuzey Irak'da gördük. Saddam sonrasında Barzani'nin hızla Türkmen
bölgelerine girip, nüfus dairelerini yakıp, tapu kayıtlarını yok ettiğini ve
etnik temizlik uyguladığını ibretle izledik. Bununla da yetinmedi Irak'ın her
yerinden kendi peşmergelerini getirip, Kerkük başta olmak üzere, kontrolündeki
Türkmen bölgelerine yerleştirdi ve demografik yapıyı kendi lehine değiştirdi.
Şimdi de çıkmış, referandum oyunu ile buraların üzerine oturmaya uğraşıyor.
Sadece Barzani mi, aynı şeyi içimizdeki katil PKK'lılar da yapmadılar mı?
Malum, çözülme sürecinde ülkenin belli bir bölgesi bu hain sürüsüne terk
edilmişti. Diyarbakır başta olmak üzere, bulundukları il ve ilçelerde bir
taraftan hendek kazıp isyan hazırlıkları yaparken, diğer taraftan PKK'lı
olmayanlara hayat hakkı dahi tanımadılar. Zulmettiler ve sürdüler. Barzani'den
PYD'ye, PYD'den PKK'ya, hepsi bir birini tamamlıyor, hepsi aynı kirli oyuna
hizmet ediyor.
KUZEY IRAK BATAKLIĞI
Çözülme
sürecinin ülkeyi felakete götürdüğünün nihayet anlaşılmasından sonra, PKK ile
adam gibi mücadele edilmeye başlanıldı. Kahraman güvenlik güçlerimiz olağanüstü
başarılar elde ediyor. Hendeklerin, şehir yapılanmalarının temizlenmesinden
sonra, dağdaki eli kanlı katillere de hayat hakkı tanınmıyor. Teröristlerin
bulundukları inlere giriliyor ve tek tek bulunup hak ettikleri cezaya
çarptırılıyorlar. Türkiye sınırları içinde kaçacakları, yaşayacakları,
barınacakları hemen hemen hiçbir yer kalmadı. Buna rağmen bitmiyorlar ve
vazgeçmiyorlar.Sebebi gayet açık. Kuzey Irak'da bir bataklık var. Bu hainlerin
saklandıkları Kandil orada. Şimdi ona bir de Sincar eklendi. Sincar üzerinden
PYD ayağı da tamamlanıyor. Bir de Kuzey Irak'ın bağımsız bir Kürdistan olduğunu
düşünün. Türkiye için bundan daha büyük bir felaket olabilir mi?
SIRA İRAN'A GELECEK
Neresinden
bakılırsa bakılsın, Türkiye Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulmasına ve Kuzey
Irak'da yeni bir yapının ortaya çıkmasına izin veremez. Buna seyirci kalmak
veya müdahalede bulunmamak açık şekilde Türkiye'nin intiharı olur. Kaldı ki,
kurulacak olan bir Kürt devleti değil, yeni bir İsrail'dir. Böyle olduğu
içindir ki, bütün dünya karşı çıkmasına rağmen, İsrail hemen Kuzey Irak'a
yerleşmiş, bayrağını açmış ve Barzani ile kolkola girmiştir.Bu rezil durum,
nihayet İran'ı da harekete geçirmiştir. Kuzey Irak'da bir sünni yapı oluşması
durumunda, Irak'ın geri kalanı Şii merkezli olup İran'ın kucağına düşecek
olmasına rağmen, Tahran son derece tedirgindir ve referandumun durdurulması
için çabalamaktadır. İran artık çok iyi biliyor ki, Barzani'nin başarılı olması
halinde İsrail'le komşu olacaktır ve yeni bir terör dalgası ile karşı karşıya
kalacaktır. 4 parçalı Büyük Kürdistan, daha doğrusu Büyük İsrail planında sıra
artık İran'a gelmektedir. İşte bu kaçınılmaz durum, İran'ı Türkiye ile
işbirliğine mecbur bırakıyor. PKK ve PYD ile mücadelede son dönemlerde artan
işbirliği bunun göstergesidir.
Teröristle muhatap
olmanın bedeli;
Sadece Irak'ı değil,
bütün Ortadoğu bölgesini ateşe atacak Peşmerge Barzani'nin referandum
kalleşliğinin hayata geçmesi için 3 gün kaldı. Bir çapulcunun bütün dünyayı bu
kadar meşgul edebilmesi dahi, başlı başına bir rezalettir. Teröristlerle
muhatap olmanın sadece belli bir bölgeyi değil, bütün dünyayı nasıl zor durumda
bıraktığının yeni ve çok çarpıcı bir örneği ile daha karşı karşıyayız. Bu
referandum ısrarının Barzani yandaşları dahil, ne Kuzey Irak'da yaşayan
insanlara, ne bölge ülkelerine, ne de dünyaya kan ve ateşten başka hiçbir şey
vermeyeceği kesindir.
BARZANİ ZOR DURUMDA
Barzani
referandumu ısrarını kendi özel durumunu kurtarabilmek için sürdürüyor.
Siyaseten bitmiştir ve bu referandumla siyasi ömrünü uzatabileceğini, hatta
buradan bir sahte kahramanlık çıkarabileceğini zannetmektedir. Asıl sahibi olan
ABD'yi bile karşısına almaktan çekinmiyor. O ABD ki, Ortadoğu'yu kan gölüne
dönüştürmekte zerre kadar tereddüt göstermemiş ve hain planlarını ısrarla
sürdürmektedir. Barzani'den referandumu ertelemesini istemelerinin sebebi, Kuzey
Irak'ın huzuru veya Irak'ın toprak bütünlüğü değildir. Nitekim,
"referandumdan vazgeç" demiyorlar, "ertele" çağrısı
yapıyorlar. Her ne kadar DEAŞ'la mücadele ettiklerini ve bütün imkanların
buraya seferber edilmesi gerektiği için erteleme istediklerini söyleseler de,
asıl sebep bu değildir.
ABD NEDEN ERTELEME İSTİYOR
Bugün Irak
merkezi hükümeti, İran ve Türkiye başta olmak üzere İsrail dışındaki her
ülkeden bu referanduma çok sert itirazlar geliyor. Hatta, müdahale edilmesi çok
yüksek ihtimaldir. Yani, bu referandumun yapılmasının önü mutlaka kesilecektir,
en azından bizim beklentimiz bu yöndedir. Oysa ABD, bu referandumun kesin sonuç
alacak bir ortamda yapılmasını planlıyor. Bölgeyi dizayn edecek, referanduma ve
buna bağlı olarak Kuzey Irak'da planladığı İsrail uydusu terör devletinin
kurulmasına itiraz edecek ve engelleyecek bütün unsurları en azından angaje
tutacak. Kerkük'deki soykırımı tamamlayıp, bu kanlı yapıya dahil edecek ortamı
hazırlayacak. Suriye tarafında PYD üzerinden Kuzey Irak'ı rahatlatacak ve
tamamlayacak bir yapı oluşturacak. Sonra da referandumu yaptırıp, fişi çekecek.
Bu kadar net, bu kadar açıktır. Artık bütün dünya ibretle görüyor ki, DEAŞ bu
kanlı planı hayata geçirebilmek için piyasaya sürülmüştür ve hala varlık
sebebinin gereğini yerine getirmektedir. PYD üzerinden Suriye'de Kuzey Irak
benzeri bir yapıyı hemen hemen tamladılar. PYD girdiği yerlerde etnik temizlik
yapıyor ve kendini garantiye alıyor. Önümüzdeki aylarda küçük yerleşim
merkezlerinde, yeni yılın ilk aylarında da şehir merkezlerinde yapacakları
göstermelik seçimle kanlı plana son noktayı koyacaklar.
BÜYÜK İSRAİL'İN İKİ AYAĞI
Büyük
Kürdistan'ın, daha doğrusu Büyük İsrail'in iki ayağı birden tamamlanıyor.
Barzani bu süreçte kendi özel durumunu öne çıkarıp plana çomak soktuğu için
ABD'de büyük rahatsızlık doğuruyor. Barzani'de fırsatı ele geçirmişken ABD'den
kendisiyle ilgili teminat istiyor. Nitekim, vazgeçme karşılığında bir takım
garantiler istediğini açıklamıştır, ama bunların neler olduğu belli
değildir.ABD'nin Kerkük'ü de içine alacak şekilde, kurmayı planladığı terör
devletini taahhüt etmesini dahi yeterli görmemiştir. Şu anda bu peşmergebaşı
için önemli ve ivedi olan kendi siyasi varlığıdır. Büyük baskı altındadır ve
Kuzey Irak'da sonbaharda seçimler yapılacaktır. Bu seçimler Barzani'nin siyasi
ömrünün sonu demektir.
İÇ SAVAŞ VE KAOS
Barzani kendi
geleceği ile ilgili kesin bir teminat almadıkça bu referandumu yapacaktır. Ve
bu referandumun yapılması, Irak'da bir iç savaş, bölgede ise sonu belirsiz bir
kaos demektir. Kuzey Irak'da sadece Barzani taraftarları yok. GORAN hareketi ve
PKK uzantıları her ne kadar bu referanduma karşı gibi görünüyor olsalar da,
onların ki tamamen kendi aralarındaki bir iktidar mücadelesidir. Aslında
birbirlerinden hiçbir farkları yoktur. Hepsi aynı yolun yolcusudur ve hepsi
ABD'nin uşağı kanlı teröristlerdir. Haşdi Şabi şimdiden Kerkük'e yerleşmiştir
ve tetikte beklemektedir. Türkmen kardeşlerimize saldırılar şimdiden
başlamıştır ve bunun sonunun nasıl geleceğini kimse kestiremiyor. Irak merkezi
hükümeti bu referandumun parçalanma olduğunun farkındadır ve engellemek için
her şeyi göze alacağı anlaşılmaktadır. Kısacası Kuzey Irak'daki bütün unsurlar
gardını almıştır.
REFERANDUMUN GERİ DÖNÜŞÜ OLMAZ
Bu
referandumun yapılması savaş ilanı olacaktır. Sonrasında ne olacağını Barzani
dahi tahmin edemez. Televizyonlarda bazı yorumcular referandum yapılsa da,
bunun hemen bir bağımsızlık ilanı anlamına gelmediğini söylüyorlar. Tamamen
yanlış ve yanıltmaya yönelik bu değerlendirmelerin ciddiye alınacak bir tarafı
yoktur. Referandum yapılır ve sonuç ortaya çıkarsa, artık bunun geri dönüşü
olmaz. Barzani kuracağı İsrail uydusu terör devletinin en önemli virajını
dönmüş olur. İsrail'in de yardımı ve itmesiyle kısa zamanda sözde bağımsızlık
ilan eder. Kaldı ki, "Kuzey Irak'ın
bağımsızlık referandumu" diyerek, adını zaten koymuş ve ne yapmak istediklerini
ilan etmişlerdir.
Kimse
kimseyi kandırmaya uğraşmasın. Büyük ve ciddi bir felaketle karşı karşıyayız.
Söylediklerimizi yapmak zorundayız. Bugünkü Milli Güvenlik Kurulu toplantısından
çok net ve caydırıcı kararların çıkması ve hükümetin bu kararları hayata
geçireceğini ilan etmesi yüksek beklentimizdir. En küçük bir tereddüt veya
zaman kaybına tahammül kalmamıştır.
![]() |
| Orhan KARATAŞ Yazısı (Ortadoğu Gazetesi) |


