Din ve
milliyet, birbirinden ayrı mefhumlar olsa da tarihte bazı dinler zamanla
milliyet halini almıştır.
Yaşananmeşakkatli
olaylardini, İsrailoğulları'ndaki kadar millileştirmese de ortaya bir
"sentez" çıkarmıştır.
Türklük ve
İslamiyet, yoğun tarihi olaylardan dolayı bu sentezin şampiyonudur.
Bu yüzden de
"milliyet"le "din"i birbirinden ayırarak "sadece
Müslüman'ım" ya da "sadece Türk'üm" demenin stratejik mahzurları
vardır.
Türk
Tarihinde özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bu iki kimlik öylesine
birbirine geçmiştir ki; birini terk edenin diğer kimliği taşıması da
zorlaşmaktadır.
İslam'dan
çıkan Marksistlerin kolayca Moskovacı olmasıyla Türklükten çıkan Müslümanların hızla
Washingtoncu olması, bu çözülmenin kanıtlarındandır.
"Biz
renk körüyüz" veya "seccademizi koyduğumuz yer vatanımızdır"
anlayışı, İngiliz Kraliyet Bilimler Akademisindeki "maymun üretme
çiftliği"ninmottolarıdır.
Çünkü
"Ulus devletler" çağında milli şuur, milli sembol ve ideallerin
koruyucu enerjisinden mahrum kalan bir din, "tekbir"in hakkını
verecek askeri gücü ve siyasi hürriyeti de kaybetmektedir.
Afganistan,
Irak, Suriye ve Libya örneklerinde görüldüğü gibi…
Düşmanın
ülkesinde operasyon yapmasına, kardeşi kardeşe kırdırmasına, İslam'ın imajını
bozmasına mani olamayan bir din adamı, görevini yapmamış demektir.
Öyleyse
Müslümanların, namaza durmadan önce"bağımsız" olması gerekmektedir.
Bağımsızlık
ise günümüzde"Milliyetçiliğin Devletler hukukundaki tezahürü"dür.
Öyleyse din
adamlarından başlayarak bir toplumda bütün Müslümanlar Milliyetçi olmalıdır.
Dün barışçı
ve savunmacı bir Milliyetçiliği bile "Irkçılık" olarak tanımlayan
ideolojileri telif eden Yahudi müellifler, bugün de Müslümanlığı "saldırganlık"
şekline sokarak İslamofobiyi yaymaktadır.
Tarihte
Türklerin ağır meşakkat gerektiren kutsal bir misyonüstlenmesi,Tarih
eğitiminestratejik bir önemkazandırmıştır.
Çünkü bir
toprağı vatan yapmak için Türk Milleti kadar zahmet çekmiş başka bir millet
yoktur.
Malazgirt ve
Haçlı Seferlerinden başlayarak Sakarya ve Büyük Taarruzla sonuçlanan bütün
Osmanlı Tarihi savaşlarının nihai sonucu, Anadolu'nun vatan yapılmasıdır.
Osmanlı
Türkleri, Viyana kapılarında aslında Haçlıları durdurmakta, İstanbul'u, Konya'yı,
Urfa'yı savunmaktadır.
Böylece,
İslami motiflerle donatılmış bir var oluş mücadelesi, Türklüğe adeta
"kutsal bir muvazzaflık" karakteri kazandırmıştır.
Bu kutsal
kimliğe, Osmanlı sınırları daraldıkça Anadolu'ya doğru hicret eden muhacir
kardeşler de katılmıştır.
Mesela
Sırplar, Bosnalı Müslümanlara: "Neden Türk oldunuz?.." diye
saldırmıştır.
Kürtlerin
dini bütün ve soyu sopu sahih olanlar, bu kutsal misyonasadakatle bağlıdır.
Kuzey
Kafkasyalılar, 35 yıllık yoğun mücahede ve türlü meşakkatten sonra,talimlisüvariler
olarakaramıza katılmışlardır.
Teşkilat-ı
Mahsusa'da ve Kuva'y-ı Milliye'de yoğunlaşmaları bundandır.
Sırp tehdidi
altındaki Osmanlı Türkleri olan Arnavutlar için de durum aynıdır.
Türklüğün
bu, "Tarihi Millet" sosyolojizmine uyguntanımı karşısında,sokaktaki
ümmi mugalatanın bir ehemmiyeti yoktur.
Türklük, ilk
vecibesi: "Ortak bir kaderi paylaşanların birbirini sevmesi"olan
milli bir "duruş"tur!
İslam'la iç
içedir vemayası İslam'la yoğrulmuştur.
O yüzden
Türklükten çıkan, İslamlıktan da çıkmaktadır.
Türklük
zırhı, operasyonlarlaparçalanınca, eskiden kapalı kapılar ardında bile
görülmeyen dinler arası diyalog, "Hepimiz Ermeni'yiz"sloganlarıyla
sokağataşmaktadır!
Böylece
operatörler amacına ulaşmaktadır.
Vatikan'ın
bir amacı da Kürtleri PKK üzerinden Hıristiyan yapmaktır.
Anadolu'yu
Ermenilere vatan, İstanbul'u yeniden Bizans yapmaktır.
Bu yüzden
"ılımlı" İslam, milliyet konusunda "aşırı"dır; Türk
Milliyetçiliğine düşmandır.
Bu durumda
Türkiye'de"Türklükle sorunuolanherkes"potansiyeldüşman ajanıdır!
Herhangi bir
cemaat önderiyle felsefi tartışmaya giren bir Müslüman münazarayı kaybedebilir.
Kafası
karışabilir, sonunda gönlü karşı tarafa kayabilir.
Oysa:
"Ben Türk'üm!.. Vatanım Türkiye, siyaset merkezim Ankara'dır." diyen
bir adamı, üzerine bin tane eğitimli ajan gelse, yerinden kıpırdatamazsınız.
Onunçelik
zırhınıparçalayamazsınız.
Öyleyse
bumilli mücadele için aranan kutsal mekân İmam Hatip Liseleri değil, Fen
Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Anadolu Liseleri ve Kolejlerdir.
Modern
okullarda verilecek millibekabilincidir.
Renk körü
yapılarak devşirilen Türk gencine "kırmızıyla beyazı" öğretmektir.
Bunun için
zevksiz zorlamalara gerek yoktur.
Siz okulun
bahçesine "emperyalizmin torbacıları"nı sokmayın…
Türk'e
sadecetarihini düzgün anlatın…
Ona milli
şahsiyetkazandırın…
O zaten
anasını da,atasını da…
Allah'ını
da, kitabını dabırakmayacaktır!
Ölecektir
belki yine bölük bölük,sınırboyunda…
Ama asla
vatanını satmayacaktır!