Birbirine
rakip, hatta düşman görünen pek çok Solcu parti, dernek ve örgütün "derin
bir koordinasyonla" hareket ettiği iddiası, zaman zaman gündeme gelmiştir.
Bazen bu
koordinasyona,aşırı sertlik içerenbir analizle PKK da dâhil edilmiştir.
Sertlikten
kastım, aklı başında adamların, siyasi neticeler elde etmek için binlerce
Mehmetçiğin kanına ekmek doğranabileceğine inanmasıdır.
PKK'yı MİT
kurmuş olabilir. Olmayabilir de…
Ama
Sosyalist 9 Mart cuntasıyla PKK arasında samimi bir hedef birliği
olduğukesindir.
Hedef
birliğine sahip olanlar da kolayca koordine edilebilir.
Bizim için
meselenin bu tarafı mühimdir.
Çünkü
Alparslan Türkeş'in başlattığı Milliyetçi Hareket, hem 1960'ların sonunda
anarşistlerle birlikte yol alan cuntacılarla, hem de Mehmetçiğe kurşun sıkan
bütün devrimci gruplarla kavgalıdır.
Mevcut CHP
yürüyüşünün, PKK dâhil devrimci yüreklerde yarattığı ilk etkiden hareketle
Türkiye'de solun son kırk yılına bakıyorum.
Sandık umudu
her seferince boşa çıkmış üç değişikmerkez görüyorum.
1-Bunlardan
birincisi, Atatürk sevdalısı kesimleri ve Alevileri,irtica tehdidiyle sürekli
korkutarak "kadrolu sandıkproletaryası" halinde getiren CHP'dir.
1950'lerde
muhalefete düşmüş kaygılı kitleleri muhafaza etme görevi CHP'ye verilmiştir.
Şeriat ve irtica
tehlikesi karşısında her türlü seküler devrime taban olacak ana kitleyi, bir
süredir "Dersimli"Kılıçdaroğlukonsolide etmektedir.
2-Türkiye'de
solun bugüne kadar ürettiği "en parlak" düşünce olan "yüz işçi
yerine bir albay" tekniğinin bugünkü teknisyeni ise Doğu Perinçek'tir.
Perinçek'teki
asker sevgisi, 12 Mart 1971'de MİT'in akim bıraktığı 9 Mart cuntasının işini,
bir şekilde tamamlamaya çalışmasından kaynaklanmaktadır.
Doğan
Avcıoğlu'nun "Denizleri, Mahirleri" öncü kuvvet olarak kullanıp,
harcayan "Ulusal Demokratik Devrim" düşüncesinin yaşayan üç
oyuncusundan biriPerinçek'tir.
3-Bir diğer
oyuncu "Dev-Genç çizgisini terk etmediğini" her fırsatta dile getiren
Öcalan'dır.
Derin Sol,
12 Eylül'den sonrasilahlıeylemi, kentlilere göre "hayatı daha değersiz
olan insanların yaşadığı"taşraya kaydırmış;Öcalan'a teslim etmiştir.
Sonra da
gitmiş, Bekaa'da, Şam'da ve Kandil'de kirli ve kanlı elleri öpmüştür.
Sol
değerlere ve Sosyalizme bakış açılarında her ne kadar teoriknüanslar varsa da
tarihi dönemeçlerde bu üç yapının birbirleriyle koordineli hareket etmelerine
mani olacak herhangi bir ilkesel zorunluluk yoktur.
Bu üç
unsurun, çapakları ve çakıldaklarıyla birlikte, AKP hükümetine ve onu
destekleyenlere karşı 15 Temmuz'da oluşan zaaftan da istifade ederek koordine
olmaları, imkânsız değildir.
Nitekim
Kılıçdaroğlu, bulduğu ilk fırsatta Yenikapı'da oluşan darbe karşıtı birlik
ekseninden ayrılarak, Yenikapı'yı baştan reddedenHDP'yle yakınlaşma yoluna
girmiştir.
Kendisine 16
Nisan'dan önce Bandırma'da Havacıların yaptığı, teamülleri zorlayan resmi
karşılama töreniyle verilen mesaj da açıktır.
FETÖ'nün
vurduğu Ergenekon ve Balyoz davalarımağdurlarının,FETÖ'cüler için umut olan bu
"Adalet" yürüyüşüne destek olmaları da"manidar"dır!
Bugüne kadar
"yürüyüş"le ilgili yaşanan tekciddi vukuat, Maçka parkında, halka
"Çoluğuyla çocuğuyla sokağa dökülme" çağrısı yapan CHP üyesi Şenay
Günaydın'ın tutuklanmasıdır.
Günaydın'ın
oğlu, 15 Temmuz'dan sonra FETÖ suçlamasıyla işinden atılanlardandır.
Türkiye'de
askeri derinlikleri olan Sol-Seküler cephenin, Sağ'da 15 Temmuz'da ortaya çıkan
bütünlük ve istikrar sorunundan güç alarak başlatacağı bir toplu hücumda, 40
yıllık birikimleriyle birlikte kolayca koordine olabileceğinin belirtileri, son
bir yıl içinde artmıştır.
DEAŞ'tan kurtulmak
için PKK'yla, AKP'den kurtulmak için FETÖ'yle rahatça işbirliği yapabilen
ABD'nin, Erdoğan'a karşı böyle"uzun yürüyüşler" yapabilen bir ekibi,
seve seve koordine edebileceği degün gibi ortadadır.
Perinçek
ekibinin elindeki asker koleksiyonu ve Rusya kartıyla bu koordinasyona girip
girmeyeceği ise hepimiz için merak konusudur.
Kolay darbe
ve hazır devrim ekipmanları konusunda uzman olan Perinçek'in FETÖ gibi global
bir aparatı, Atlantik'ten çıkarıp Avrasya'nınhizmetine sokma hayali kurduğundan
hiç şüphem yoktur.
Bu durumda,
bir süre daha "iyi sol"u oynayıp; sonunda
"erkân-ıharbiye"siyle birlikte, Erdoğan'a karşı kurulan "isyan
cephesi"nde yer alması sürprizolmayacaktır.
Çünkü
yemini, kini, fırsatı ve zemini vardır; ilkesi ve sorumluğu ise yoktur.
Hislerim
beni yanıltmıyorsa,şampiyonluktan uzak geçen 70 yılın sonunda demokrasiye olan
inancını tamamen kaybeden "derin sol" koordineli bir hücuma kalkarak,
uzatmalardaki "altın vuruşu" yapmaya hazırlanmaktadır.
Bir renk
körünün ardından giden bizim muhalifler de formaları karıştırmış olmalılar
ki!..
Kendi
kalemize girecek bu ofsayt kokulu gole,peşinenalkış tutmaktadır!