BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

20 Ocak 2019 Pazar

Güvenilmez ABD’den güvenli bölge olmaz

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

ABD’nin oyalama gayretlerini boşa çıkarmak ve milli güvenliğimize yönelik ağır tehdidi ortadan kaldırmak için daha fazla geç kalamayız. En küçük bir gevşemenin bedeli çok ağır olacaktır.


Fırat’ın doğusu ve Münbiç için yapılacak operasyonlarda daha fazla zaman kaybetme lüksümüz kalmamıştır. ABD çok sinsi ve kalleş bir oyun oynamaktadır. Önce PKK-PYD’yi Kürt kökenli kardeşlerimizle bir tutup teröristler üzerinden Türkiye’yi tehdit etmiş, sonra da 20 millik, yani yaklaşık 30 km derinliğinde bir güvenli bölge teklifinde bulunmuştur. Bu iki açıklama tezat gibi görünse de, oynanan rezil oyunun ayaklarını oluşturmaktadır. “ABD, güvenli bölgeyi kimin için açıyor, kimi korumaya ve dokunulmaz kılmaya uğraşıyor?” sorusu orta yerde durmaktadır ve verilecek cevap işin aslını gün yüzüne çıkaracaktır.

ZAMANINDA YAPILMALIYDI


Güvenli bölge fikrini ilk ortaya atan, sayın DevletBahçeli’dir. Bugünleri çok önceden öngörerek, 6 Ağustos 2012’de; “Ülkemize yönelen tehditleri en aza indirmek amacıyla batı ucu Afrin, doğu ucu Kandil’i içine alacak biçimde tesis edilecek hilal şeklindeki güvenlik kuşağının bir an önce sağlanmasını ve icra edilmesini” teklif etmişti. Bu teklifin gereği zamanında yerine getirilip Afrin’den Kandil’e uzanan hilal şeklinde bir kuşak hayata geçirilseydi, bugün Suriye’deki durum da, ülkemizin karşı karşıya kaldığı riskler de bu kadar ağır olmazdı. Nitekim, bu teklifin bir kısmı sayılabilecek Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatları ile sağlanan güvenli bölgeler dahi, bütün dengeleri değiştirmiş ve elimizi oldukça güçlendirmiştir.

CEVAP ARAYAN SORULAR


Güvenli bölge teklifi ABD’den geliyorsa, durup düşünmek ve işin aslını iyi anlamak şarttır. Her şeyden önce sayın Bahçeli’nin sorduğu şu sorulara cevap bulunmalıdır: “20 millik derinliğe sahip olacağı söylenen güvenli bölge tanımıyla kast edilen nedir? Bu güvenli bölgede terör örgütleri bulunacak mıdır? Uçuşa yasak bölge planlaması var mıdır? Rusya bu işin neresindedir? Başta ABD olmak üzere, koalisyon ülkelerinin güvenli bölgedeki rolü, payı ne olacaktır? Dahası terörün kökünün kazınma sürecinde devamlı önümüze engeller çıkaranların bundan sonraki stratejik amaçları devlet ve millet aklıyla görülüp yorumlanmakta mıdır?”

KUZEY IRAK MODELİ


Bu sorular aynı zamanda muhtemel tehlikeleri de ortaya koymakta ve işin ciddiyetini net olarak göstermektedir. Her şeyden önce terör örgütlerini Kürtlerle ilişkilendirmek ne insanlığın, ne hukukun, ne de bölge gerçeklerinin kabul edemeyeceği bir kepazeliktir. Sınırlarımızın öte yakasında yaşayan Kürt kökenli kardeşlerimizin bu kanlı tuzağa düşmeyeceklerine inanıyoruz. Biz bu pis oyunu daha önce Kuzey Irak’da gördük. ABD şimdi de aynı şeyi yapıyor ve Fırat’ın doğusunda sınırları belirlenmiş, özerk bir yapı kurarak yeni bir Barzani modeli inşa etmeye çalışıyor. Böyle bir yapının hayata geçirilmesi durumunda Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz edilemez. Bu, dört parçalı Kürdistan hayallerinin Suriye ayağını oluşturmak demektir ve bizim için milli ve tarihi bir tehdittir.Bedeli çok ağır olacak bir bölüşüm ve paylaşım süreci önümüzdedir. Türkiye tavrını bu muhtemel gelişmelere göre belirlemeli, sonra da her ne pahasına olursa olsun gereğini yapmalıdır.

KONTROL BİZDE OLMALI


Hükümet ABD’nin güvenli bölge teklifine olumlu yaklaşmaktadır. Bunu anlayabiliyoruz, ancak şartları biz belirlemeli, kontrolü biz sağlamalıyız. Nitekim, sayın Bahçeli de, “Şayet, kurulacak ve oluşturulacak güvenli bölge tamamen Türkiye’nin denetim ve kontrolünde olacaksa, üstelik terörle tavizsiz bir mücadele sürecekse diyeceğim bir şey yoktur. Güvenli bölge stratejisini biz kurmuşsak, biz hazırlamışsak, biz sahaya ve masaya taşımışsak mesele yoktur. Şartlarını, sınırlarını, muhtevasını, sürecini ve zamanını biz belirlemişsek yine mesele yoktur. Kuralı koyan, kozlarını kullanan, caydırıcılığını gösteren, yaptırımını ispat eden, siyaset ve diplomasiyle bir adım önde, bir tık üstte yer alan bizsek hiçbir kaygıya da mahal olmayacaktır.” Diyerek, bu konudaki ölçüyü net olarak koymuş ve ilan etmiştir.

TARİHİ UYARI


Bu ölçüye uyulmaması durumunda, çok tehlikeli gelişmelerin yaşanması kaçınılmazdır. ABD’nin yazdığı kanlı senaryoya kanıp, terör örgütlerine göz yummak, güvenli bölge diye tampon bölgeye tamam demek felaketimiz olacaktır. Sadece bu kadarla da kalmıyor. Körfez Savaşı’ndan sonra yaşandığı gibi, yeni bir uçuşa yasak bölge kararına hiçbir şekilde onay verilemez. Bu tür yanlışların yapılmasının doğuracağı sonuçları, yine sayın Bahçeli net şekilde ortaya koymuş ve “herkesi uyarıyorum ki, bugüne kadar yaptıklarımızın üzeri bir kalemde çizilecektir. Yani şehitlerimizin kanı yerde kalacaktır. Bilahare milli güvenliğimiz rehin alınacaktır. Tehlike bu kadar ciddi, bu kadar yakındır.Hepsinden önemlisi, Irak ve Suriye’den sonra sırayı, Allah muhafaza, Türkiye alabilecektir.” Diyerek, tarihi bir ikazda bulunmuştur.

HAİNLER İMHA EDİLMELİ


Yapılması gereken bellidir; Türkiye Fırat’ın doğusunu baştan ayağa temizlemek zorundadır.Hainlerin imhası, kazdıkları çukurlara defni kaçınılmaz bir milli görevdir. Terör bitmeden ne söylense, ne yapılsa boştur, anlamsızdır. Süreç nereye gidiyorsa gitsin, nereye dayanırsa dayansın, neyi gerektiriyorsa gerektirsin, ama haklı davamızdan, beka mücadelemizden kesinlikle dönmemeliyiz, kesinlikle geri adım atmamalıyız. ABD’nin oyalama gayretlerini boşa çıkarmak ve milli güvenliğimize yönelik ağır tehdidi ortadan kaldırmak konusunda daha fazla geç kalamayız. En küçük bir gevşemenin bedeli çok ağır olacaktır. Bir kararlılık ortaya koyduk ve bunu sürdürmek zorundayız.

Batı ucu Afrin, doğu ucu Kandil


”Ülkemize yönelen tehditleri en aza indirmek amacıyla; batı ucu Afrin’i ve doğu ucu da Kandil’i içine alacak biçimde tesis edilecek hilâl şeklindeki güvenlik kuşağı bir an önce sağlanmalı ve icra edilmelidir.”
Bu sözler, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli tarafından 6 Ağustos 2012’de bir basın toplantısında dile getirilmişti. Sayın Bahçeli’nin bu açıklamasını yaptığı günlerde Türkiye’de Afrin’i bilen, konuşan neredeyse hiç yoktu. O tarihte bu öneri bazıları için “gerçekleştirilemez bir temenni” olmanın ötesine geçmiyordu. Bazıları içinse bu, karşı çıkılması ve gündemden düşürülmesi gereken öneriydi. Sayın Bahçeli’nin açıklamasından altı buçuk yıl sonra bu önerinin kaçınılmaz bir ihtiyaç hâline geldiğini artık hemen herkes kabul ediyor. Bunun geç de olsa anlaşılması sevindirici, ancak bu idrakin Trump’ın tehditkâr açıklamasından sonra gelmesi, üzücü olduğu kadar düşündürücü. Trump, geçtiğimiz gün attığı twitter mesajında bir güvenli bölge (safe zone) kurulmasından bahsetti. Bunun üzerine Türk hükümetinden de bu fikre sıcak bakıldığına dair açıklamalar geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump, yaptığı telefon görüşmesinde bu meseleyi konuştular. Salı günü basına beyanat veren İbrahim Kalın da “hükümetin Trump’ın 30-32 kilometrelik bir alana tekabül eden güvenli bölge planına olumlu baktığını” ifade etti.
Sayın Bahçeli, “Afrin’den Kandil’e güvenlik kuşağı” teklifini, “kritik bir aşamaya ulaşan iç ve dış tehditler” hakkında yaptığı basın açıklamasında dile dile getirmişti. Bu açıklamada yer alan bazı görüşler, MHP Genel Başkanının öngörülerindeki isabetliliğin neye dayandığına da işaret etmektedir. Örneğin, Sayın Bahçeli artık neredeyse herkesin benimsediği şu hususu yıllar önce o gün kayda geçirmiştir:
“Suriye’nin kuzeyindeki tehlikeli oluşumlar, bölücü terör örgütü PKK ve uzantısı PYD’nin otonom hareketleri, sınırlarımızın hemen bitişiğinde bekamız açısından meşru olmayan bir yapının inşasına yol açmıştır. Özellikle Kamışlı, Kobani, Afrin, Amude, Derika ve Hemko’da PKK, PYD ve peşmerge unsurları ittifak halinde kontrolü ele geçirmişlerdir.”
Dikkat çekmek isterim ki bu açıklamada geçen yer adlarının tamamı şimdi gündemde olan güvenli bölgenin içinde kalmaktadır. Netice itibarıyla, geçen zaman, Sayın Bahçeli’nin Suriye konusundaki görüşlerinin haklılığını ortaya çıkarmıştır.
Trump’ın açıklamasından sonra da Sayın Bahçeli yine ciddiye alınması gereken bazı uyarılarda bulundu. Sayın Bahçeli, son grup konuşmasında şu hususu vurguladı: “Trump’ın sözüyle hareket etmek, tehditlerine tamam demek yok olmak, tarih ve coğrafyadan sürülmek anlamına gelecektir. Suriye’nin kuzeyinde tampon bölge kurmak, ardından muhtemel uçuşa yasak bölge ilanı teröristlere al da at dercesine gollük pas vermektir. Kısacası yeni bir özerk yönetim, yeni bir Barzani modelidir.”
Gerçekten de oluşturulması öngörülen “güvenli bölge” midir, yoksa “tampon bölge” midir sorusunun en kısa sürede cevaplanması gerekiyor. Bölgenin kim tarafından korunacağı, bölgeye yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünün nasıl olacağı, bölgenin idaresinin kimler tarafından yerine getirileceği gibi muallak noktaların aydınlatılması gerekiyor.
Bu bölgenin, uzun vadede Barzani’nin özerk yönetimine benzer bir yapıya dönüşmemesi ve PKK’lı teröristler için bir “güvenli barınak” hâline gelmemesi için kapsamlı tedbirlerin alınması gerektiği açık. 1991’de 36. enlemin kuzeyinde uçuşa yasak bölgenin oluşturulmasının, Kuzey Irak’ı PKK için terör üssü hâline getirdiği unutulmamalı. Ayrıca, vurgulamak gerekir ki, terör örgütünün sınırımızdan 30 km uzaklaştırılması, elbette terörün sonunun geldiğini anlamına gelmez. Terörle mücadelenin Fırat’ın doğusunda mesafe gözetmeden devam etmesi ve Suriye’nin terörden bütünüyle arındırılması şarttır.


google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html