Türkiye siyaset sahnesinin milliyetçi partisi, Alparslan Türkeş tarafından kuruldu. 12 Eylül 1980'in ardından kapatılan parti, en yüsek oy oranına Devlet Bahçeli liderliğinde 1999'da ulaştı.
MHP'nin sembolleri
Partinin amblemi kırmızı zemin üzerine beyaz üç hilalden oluşuyor ve üç kıtada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nu sembolize ediyor. Hilal içinde bozkurt ise MHP’nin gençlik kolları tarafından kullanılıyor. Ergenekon Destanı’nda bozkurtun Türklere Ergenekon’dan çıkarken yol gösterdiğine inanılıyor.
Komandoları ve ülkü ocaklarıyla, öğrenci eylemleri gibi toplumsal çatışmaların odağında yer alan MHP, onlarca kişinin ölümüne neden olan kanlı çatışmaları tetiklediği gerekçesiyle 12 Eylül 1980 darbesinin ardından kapatıldı.
Partinin yargılanan lideri Alparslan Türkeş, dört buçuk yıl süren tutukluluğun ardından 1985’te beraat etti. Kadro, Milliyetçi Çalışma Partisi adı altında 1987’de siyaset hayatında yeniden kendini gösterdi. Parti, 1992 yılında eski ismine tekrar kavuştu. Bugün, Türkiye’nin önde gelen partilerinden biri olan MHP’nin Genel Başkanlığını Devlet Bahçeli yürütüyor.
Dokuz Işık Doktrini
Günümüzde ılımlı bir milliyetçilik sergileyen MHP, zaman içinde çizgisinde çeşitli kaymalar yaşadı. Partinin yola çıkışında benimsediği ideoloji ise Türkçü-Turancı ideolojiydi.Kurucu Alparslan Türkeş, ideolojisini Milliyetçilik, Ülkücülük, Ahlakçılık, İlimcilik, Toplumculuk, Endüstri ve Teknikçilik, Köycülük, Gelişmecilik ve Halkçılık, Hürriyet ve Şahsiyetçilik olmak üzere dokuz ilkeyle açıkladı.
Türkeş, MHP’nin öğretisini, “Türk milletinin özelliklerine uygun Müslüman ve Türk realitesini göz önünde bulunduran, modern ilim ve tekniği yol gösterici olarak kabul eden milli bir doktrin” olarak tanımladı.
MHP’nin kurucusu, Türklerin bir bayrak altında toplanmasının uzak ama mümkün olan bir hedef olduğu görüşündeydi.
![]() |
MHP, emekli albay Alparslan Türkeş tarafından kuruldu. [MHP] |
Türkçü-Turancı ideoloji
Türkeş’in bu Türkçü-Turancı vizyonunun ilk yansımalarına, memleketi Kıbrıs’ta Türklerin azınlık muamelesi görmesine duyduğu tepkiye karşı kaleme aldığı yazılarda rastlanıyor.
Çeşitli dergilerde Pantürkist ideolojiyi savunan yazılar yazan Türkeş’in düşünceleri, 2. Dünya Savaşı sırasında öne çıkan radikal milliyetçilik akımından da etkilendi. Türkiye’de Türkçülüğün yükselişine büyük katkı sağlayan unsurlardan biri de Sovyetler Birliği’nin (SSCB) yıkılacağı ve Türki cumhuriyetlerin bağımsız kalacağı düşüncesiydi.Türkeş’in ideolojisinin gelişmesinde dönemin önde gelen yazar, şair ve tarihçisi Nihal Atsız’ın da büyük etkisi var. Cumhuriyet devri Türkçülüğü’nün öncüsü olan Atsız’ı takip eden Türkeş, 1944’te Atsız ve arkadaşlarıyla birlikte Türkçülük-Turancılık davasında yargılandı.
Türkeş’in ismi kamuoyunda ilk olarak bu davayla duyuldu. İlerleyen yıllarda ise önce darbecilerin arasında, daha sonra da sivil bir parti lideri olarak Türk siyaset sahnesinde yerini aldı. Lideri olduğu MHP ise yıllar içinde değişen iç ve dış konjonktüre göre şekil aldı.
TARİHÇE |
27 Mayıs 1960 darbesini Türkiye’ye duyuran bildiriyi okuyan isim olan Alparslan Türkeş, Türkçü-Turancı ideolojisini bu partiyle Türk siyasetine tanıttı.
Darbenin ardından yaşanan süreçte sürgüne gönderilen ve siyaset sahnesinden bir süre uzak kalan Türkeş, önce Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne (CKMP) üye oldu. 1965’te Osman Bölükbaşı’nın ölümüyle lidersiz kalan CKMP’nin başkanlık koltuğuna aynı yıl içinde oturmayı başardı. 1969’da partinin ismi MHP olarak değişti. Böylece, Türkiye’nin önde gelen milliyetçi partisinin temeli atılmış oldu.
12 Mart Muhtırası
Türkeş’in partisi CKMP’nin sözcüsü Rıfat Baykal, partinin kamplarda gençlere komando eğitimi vereceğini açıkladı. Bu dönemde sol ideolojideki gençler ise İsrail’e karşı gerilla yetiştiren Filistin kamplarında eğitim görüyordu.
1971’e giden dönemde sağcı ve solcu bu gruplar arasında çok sayıda çatışma yaşandı. Bunların ilki, 1969’da ABD Altıncı Filosu'nun ülkeye gelişini protesto etmek isteyen gruplar arasında yaşandı. Solcu gençler meslek kuruluşlarıyla birlikte İstanbul Taksim Meydanı'nda buluştu. Sağcılar ise Dolmabahçe Sarayı önünde toplandı. İki grup Gümüşsuyu’nda karşı karşıya geldi. Olaylarda iki kişi öldü, 114 kişi ise yaralandı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 12 Mart 1971 muhtırasında MHP, nasyonal sosyalistlikle, ırkçılık ve faşistlikle suçlandı. Bu tarihte solcuların Dev-Genç örgütü ve sağcıların Ülkü Ocakları kapatıldı.
![]() |
Türkeş, 1980'in ardından dört yıl, yedi ay hapis yattı. [AA] |
Milli Cephe hükümetleri
Muhtıranın ardından MHP, 1977 yılına kadar oylarını yüzde yedinin üzerine çıkarmayı başardı. Parti, Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Cumhuriyetçi Güven Partisi ile oluşturduğu koalisyon olan Milliyetçi Cephe (MC) hükümetleriyle iki kez iktidar ortağı olma fırsatı yakaladı.Alparslan Türkeş, 31 Mart 1975’te kurulan birinci MC hükümetinde Başbakan Yardımcısı oldu, MHP’li M. Kemal Erkovan ise Devlet Bakanı olarak görev aldı. Bu hükümet 21 Haziran 1977’ye kadar görevde kaldı.
Türkeş, 21 Temmuz 1977’de göreve başlayan ikinci MC hükümetinde de Başbakan Yardımcılığı görevini üstlendi ve bu kez MHP hükümete dört bakan daha gönderdi. 5 Ocak 1978’de ikinci MC hükümetinin dağılmasının ardından Türkiye’de sağ-sol çatışmaları hızla yükselişe geçti. Parti, toplumsal gerilimi tırmandırmakla suçlandı ve 1980 darbesinin önünü açan en önemli aktörlerden biri olarak görüldü.
Türkeş, darbe sonrası tutuklanarak dört yıl yedi ay 25 gün hapis yattı. Sağlık sebeplerinden ötürü 1985’te tahliye edildi ve 4 Ekim 1987’de Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) Genel Başkanlığı'nı Abdülkerim Doğru’dan devralarak siyaset sahnesine geri döndü.
İslamcılarla görüş ayrılığı
MÇP, 1991 genel seçimlerinde Refah Partisi (RP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi (IDP) ile ittifak kurdu. Sonuçlar, 19 MÇP üyesinin meclise girmeyi başardığını gösterdi, ancak parti mecliste grup kurmak için gerekli 20 sandalyeyi elde edemedi. Bu arada üyeler arasındaki ideolojik farklılıklar çeşitli bölünmelere yol açtı. Bunların en önemlisi 9 Aralık 1991’de yaşanan ayrılık oldu. Parti içindeki İslamcı kesim, Muhsin Yazıcıoğlu liderliğinde gruptan ayrıldı.![]() |
Alparslan Türkeş 4 Nisan 1997'de hayatını kaybetti. [AA] |
Türkeş sonrası
Destekçileri tarafından ‘Başbuğ’ olarak adlandırılan Alparslan Türkeş’in ardından MHP’de yeni bir dönem başladı. 6 Temmuz 1995 Genel Kurultayı’nda Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş ile yarışan Devlet Bahçeli partinin ikinci genel başkanı oldu.Parti, 1999 yılında yapılan genel seçimlere Bahçeli liderliğinde girdi ve yüzde 17,98’la Demokratik Sol Parti’nin (DSP) ardından en çok oy alan ikinci parti oldu. 129 milletvekili çıkardı ve DSP-ANAP-MHP koalisyonunda 12 bakanlık elde ederek hükümetin ikinci büyük ortağı oldu.
İdam cezasının kaldırılması
Koalisyon, iktidarı süresinde Avrupa Birliği'ne adaylık statüsü kazanan Türkiye ile örgüt arasındaki müzakereler gereğince ilk üç uyum paketini yasalaştırdı. Bunlar uyarınca ana dilde öğrenim ve yayın hakkı ile idam cezasının kaldırılması uzun tartışmalara neden oldu, ancak MHP'nin muhalefetine rağmen kabul edildi. PKK lideri Abdullah Öcalan'ın da bu kanundan yararlanarak idam edilememesi ise tartışmaları iyice tırmandırdı. Hükümet bu süreçte yaşanan sürtüşmeler nedeniyle zayıfladı.![]() |
MHP, 1999 seçimlerinde tarihindeki en yüksek oy oranına ulaştı. [AA] |
Meclis'e geri dönüş
MHP, 2007 seçimlerinde ise oy oranını yüzde 6 civarında arttırarak yüzde 14,29 ile 71 milletvekilliği kazandı ve yeniden mecliste grup kurdu. Parti, 2009 yerel seçimlerinde ise biri büyükşehir, 10 ilin belediye başkanlığı ile toplam 490 belediye başkanlığı kazandı. MHP, 2011 seçimlerinde ise yüzde 13,01 oranında oy aldı. Partinin TBMM'deki şu anki sandalye sayısı ise 52.4 Kasım 2012’de yapılan 10. Olağan Büyük Kurultay’da Devlet Bahçeli, 1241 delegeli seçimde 725 oy alarak en yakın rakibi Koray Aydın’ı geride bıraktı. Bahçeli daha önce 2000, 2003, 2006 ve 2009 yıllarındaki kurultaylarda da koltuğunu korumuştu.
PARTİNİN TEMEL KONULARDAKİ DURUŞU |
Temel hak ve özgürlükler
MHP'nin kurucusu Alparslan Türkeş'e göre toplum ve birey arasındaki ilişkide milletin menfaatleri öne çıkar, bireyin hak ve özgürlükleri ikinci planda kalır. Bu düşünce totaliter ve hiyerarşik bir ideolojinin önünü açtığı gerekçesiyle çeşitli kesimler tarafından eleştirilmiştir.
MHP'nin parti programında yer alan açıklamada insan hak ve özgürlükleri “Her insanın insan olması sıfatından kaynaklanan, şahıslara bağlı, dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez niteliklere sahip temel hak ve özgürlükleri bulunur" şeklinde ifade edilmiştir.
Ancak kişisel hak ve özgürlüklerin sınırı olması gerektiğinin altını çizen MHP, “Partimiz, bireyin haklarını kullanma özgürlüğünün sınırını aynı zamanda diğer bireylerin haklarını kullanma özgürlüğünün de sınırı olarak kabul eder” demektedir.
MHP, insan hak ve özgürlüklerini güvence altına almayı amaçlayan evrensel hukuki normların geliştirilmesi, güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılmasına katkı sağlamayı benimsediğinin altını çizer. Parti, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı davranış ve uygulamaları ise bu kişisel hak ve özgürlüklerin dışında tutuyor.
Hukuk ve adalet
MHP'nin parti programında haklıyı koruyan bir adalet sisteminin önemine vurgu yapılıyor. Parti, adaleti, temel hak ve özgürlüklerin güvencesi ve devletin temeli olarak gördüğünü ifade ediyor.Bu bağlamda, MHP, hukukun üstünlüğü prensibinin hâkim kılınmasını, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını, çeşitli güç unsurlarının hukuk devleti kurallarına göre sınırlandırılmasını devletin temel görevi olarak görüyor.
MHP'ye göre hukuk ve adalet alanında yargı hizmetlerinde etkinlik, hızlı ve adil yargılanma, yargı bağımsızlığı, suç ve ceza arasında denge sağlanması, kesin hüküm olmadan suçlu gösterilmenin önlenmesi, suçlunun topluma kazandırılması gibi esaslar öne çıkmalı.
Demokratikleşme ve sivil toplum
Parti programında MHP'nin demokrasiyi, hukukun üstünlüğünün, insan hak ve özgürlükleri ile fikir, teşebbüs ve vicdan özgürlüğünün en geniş anlamda teminat altına alındığı bir sistem olarak gördüğü belirtilmekte. MHP'nin kurucusu Alparslan Tükeş, 'Türkiye'nin Meseleleri' adlı kitabında milli devlet ve milli demokrasi anlayışını anlatmıştır. Türkeş'e göre Batılı anlamda temsili demokrasi belirli bir sınıfı temsil etmesinden dolayı Türk milletine uygun değil. Ona göre, Türk milletine en uygun demokrasi, milli demokrasidir.MHP'ye göre ideal bir demokrasi ancak vatandaşların hak ve menfaatlerinin korunması, siyasi ve sosyal katılımlarının sağlanması, fırsat eşitliği tanınması ve ekonomik değerlerin eşit paylaşımı halinde gerçekleşebilir.
MHP, yine parti programındaki açıklamalarına göre çoğunluk iktidarı prensibinin çoğunluk diktasına dönüşme ihtimalinin önlenmesi gerektiğini savunuyor.
Medya ve basın
MHP, tutuklu gazetecilerin de içinde bulunduğu sorunların tespit edilmesi için TBMM’ye CHP tarafından 2011 yılında sunulan araştırma önergesine destek verdi.Önergede, tutuklu gazeteciler ve basın özgürlüğüne engel olan diğer sorunların tespiti, bunların ortadan kaldırılarak basın özgürlüğünün iyileştirilmesi için bir komisyon kurulması teklif edilmişti.
![]() |
MHP'li Şandır Parlamento Muhabirleri Derneği'nde.[AA] |
Şandır, TBMM’de yaptığı konuşmada “Milletin iradesini savunalım, terörle mücadeleye koşulsuz destek verelim ama bu iki ortak değer adına biz basın özgürlüğünü kısıtlamayı bir yol olarak görürsek yanlış yapmış oluruz” ifadelerini kullandı. CHP tarafından sunulan bu önerge TBMM Genel Kurulu tarafından reddedildi.
Azınlıklar ve Kürt Sorunu
Dokuz Işık Doktrini'nin birinci ilkesi olan milliyetçilik Türkeş’in ideolojisinin temelini oluşturur. Bunun diğer parti programlarındaki milliyetçilikten farkı Türk’ün nasıl tanımlandığıyla alakalıdır.Türkeş'e göre "Türküm diyen ve Türk milletinin çıkarları için çalışan herkes Türktür. Yine de Türküm demekle Türk olunmamaktadır, ona göre Türk milleti aynı tarihten gelen ve tarih bilincine sahip olan, aynı dinden olan, aynı kültürde yoğurulmuş, aynı devleti kurmuş ve yaşatmış, bugün de aynı devletin sahibi ve aynı bayrağın altında yaşayan insan topluluğudur."
Bu anlayışa göre farklı dinlerdeki Türkiye vatandaşları Türk olarak görülmez yani Türkiye’de yaşayan azınlıklar bu tanımlamanın dışında kalır.
Ancak Türkeş'in görüşünde katı İslamcı tutum yoktur. Türkeş'in İslamiyete mesafeli olmasının nedeni Türk milliyetçiliğini de içinde eriten ümmetçilik anlayışının İslamı benimsemesidir. Türkeş, almış olduğu askeri eğitimin de etkisiyle dinin siyasete karıştırılmasına karşıdır.