Türkiye Cumhuriyeti rejiminin kurucusu olarak kabul edilen parti, ülkeyi uzun yıllar tek başına yönetti, çok partili dönemde güç kaybetti, askeri darbede kapatıldı. Ülkenin dönüşüme şahit olduğu son on bir yıldır ise ana muhalefet görevini üstleniyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk siyasi partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi, çok partili döneme geçişin öncesi de göz önüne alındığında, aynı zamanda Türkiye'de en uzun süre iktidarda kalan partidir. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra kendisini ideolojik olarak siyasi yelpazenin solunda, sosyal demokrat anlayışa sahip parti olarak konumlandırdı.
Osmanlı Devleti sonrası, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda ve yeni rejimin yapılanmasında rol alan parti, ülkedeki modernist devrimlerin gerçekleştirilmesi ve uygulanmasında temel oldu.
1923'te Mustafa Kemal Atatürk tarafından ilk olarak Halk Fırkası adıyla kurulan CHP'nin siyasi kimliği, yeni rejimin temellerini oluşturan altı ilkeye dayanıyor. 'Altı Ok' olarak bilinen bu ilkeler cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve devrimciliktir.
Bu ilkeler ışığında siyasi hayatına devam eden CHP, en son 1995'te kurulan koalisyon hükümetinde görev aldı, son 11 yıldır ise ana muhalefet görevini sürdürüyor. Genel Başkanlığı'nı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sürdürdüğü partinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 134 temsilcisi bulunuyor. Türkiye'deki yerel yönetim yapılanmasındaki 2 bin 903 belediyeden ise 531'ini elinde bulunduruyor.
TARİHÇE |
1923 - 1960 |
Lozan Antlaşması'nın kabulü nedeniyle TBMM'deki tartışmalar üzerine Mustafa Kemal, 9 Eylül 1923'te kendisine bağlı milletvekillerinden oluşan Halk Fırkası'nı kurdu. Parti kurucuları arasında Refik Saydam, Celal Bayar, Sabit Sağıroğlu, Münir Hüsrev Göle, Cemil Uybadın, Kazım Hüsnü, Saffet Arıkan ve Zülfü Bey yer alıyordu. Partinin ilk genel sekreterliğini ise Recep Peker üstlenmişti.
29 Ekim 1923'te, Halk Fırkası üyesi 158 milletvekili yeni devletin yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunu ilan ederek Mustafa Kemal'i Cumhurbaşkanı seçti.
İlerleyen aylarda halifeliğin kaldırılması başta olmak üzere bazı konulardan rahatsız olan Milli Mücadele döneminin asker ve aydın kadrosundan Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Adnan Adıvar, Ali Fuat Cebesoy ve Hüseyin Cahit Yalçın gibi isimler, Meclis'te yeni bir grup oluşturarak 17 Kasım 1924'de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu. Aynı dönemde Halk Fırkası'nın adı 'Cumhuriyet Halk Fırkası' olarak değiştirildi.
Ancak çok partili hayatın habercisi olan bu girişimin ömrü kısa sürdü. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın Şeyh Sait isyanından sonra 5 Haziran 1925'te kapatılıp önde gelen üyelerinin idamı veya siyasetten uzaklaştırılmasıyla Cumhuriyet Halk Fırkası, 1930'daki yerel seçimler hariç, 1946 yılına kadar seçimleri tek parti olarak katıldı.
![]() |
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Kemal Atatürk, Milli Mücadele dönemini anlatan Söylev'ini Halk Fırkası kurultayında okudu. [AA] |
Cumhuriyet rejimini tesis eden önemli reformların birçoğu partinin 15 Ekim 1927'deki İkinci Olağan Kurultayı'ndan önce gerçekleştirildi. Kurultayda Mustafa Kemal, büyük Milli Mücadele ve Cumhuriyet'in kuruluş dönemini anlatan Söylev'ini okudu. Kabul edilen yeni tüzüğe göre partinin cumhuriyetçi, halkçı, milliyetçi ve laik siyasi bir cemiyet olduğu yazıldı. 1931'deki kurultayda ise devletçilik ve devrimcilik anlayışı da partinin ilkeleri arasına eklendi. Bu ilkeleri simgeleyen altı oklu amblem ise partinin simgesi olarak 1933'te kullanılmaya başlandı.
1934 yılında ekonomide kalkınmayı öngören 'Birinci Beş Yıllık Plan' devreye sokuldu. Devlet eliyle ağır sanayinin kurulmasını öngören plan için gereken finansal kaynak, büyük ölçüde Sovyetler Birliği kredilerinden sağlandı. Demiryolu yapımına önem verildi.
1935 yılındaki 4. Kurultay'da partinin adı, dil devriminin getirdiği yeni anlayış uyarınca 'Cumhuriyet Halk Partisi' olarak değiştirildi, 'Kemalizm' kavramı ilk defa parti programına girdi.
1936 yılında yayınlanan bir genelgeyle bütün illerde parti il başkanlıkları valiliklerle birleştirildi ve içişleri bakanı resmen, parti genel sekreterliği sıfatını üstlendi. 1937'de ise, anayasa değişikliğiyle CHP'nin 'altı oku' Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na resmen dahil edildi. Bu değişiklikler ile tek parti rejimi devletle iyice bütünleşmiş oldu.
İnönü dönemi
Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının ardından cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan İsmet İnönü, 26 Aralık 1938’de yapılan partinin ilk olağanüstü kurultayında 'Değişmez Genel Başkan' seçildi.
Cumhurbaşkanı ve ülkenin tek partisinin lideri olarak İnönü, görevinin ilk yıllarında henüz başlayan İkinci Dünya Savaşı’yla karşı karşıya kaldı. İnönü ve 1939-1945 arasındaki savaş döneminde kurulan beş CHP hükümetinin en büyük çabası ülkeyi, bütün dünyayı kasıp kavuran bir savaştan uzak tutmak oldu. Ancak Türkiye her ne kadar cepheden uzak kalsa da, savaş koşulları ülkeyi büyük bir ekonomik zorluğa soktu, birçok temel gıda karneyle satıldı.
Savaş döneminde en önemli gelişme ise Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel öncülüğünde Köy Enstitüleri’nin açılması oldu. Kemalizm ideolojisine dayanan bu kurum köylü aydınlanması açısından önemli görevler üstlendi.
Savaşın ardından 1946 yılında Türkiye çok partili hayata geçti. CHP’den ayrılan Celal Bayar ve Adnan Menderes Demokrat Parti’nin (DP) kurulduğunu ilan etti.
Yeni bir partinin siyasi hayata atılmasıyla CHP bazı uygulamalara son verdi. Tek dereceli çoğunluk esasına dayanan seçim kanunu kabul edildi. Bazı vergiler kaldırıldı, sendikalaşmaya izin verildi, sınıfsal partilerin kurulması serbest bırakıldı.
Çok partili dönemin başlangıcı: 1946 genel seçimleri
21 Temmuz 1946’da yapılan genel seçimleri CHP oyların yüzde 70'ini alarak kazandı. Bu Meclis'te CHP 396, ilk sınavını veren DP 61 ve bağımsızlar da yedi sandalye elde etti. Recep Peker liderliğinde kurulan yeni hükümet, DP ile Meclis'te yaşanan gerilimlerden dolayı fazla uzun sürmedi. Peker, CHP içinde kendisine karşı oluşan muhalefetten dolayı istifa etti, yerine Hasan Saka’nın kurduğu hükümet görev aldı.
1950 genel seçimleri
14 Mayıs 1950 günü Türkiye tarihinde yeni bir devir başladı. DP genel seçimlerde büyük bir çoğunluk elde ederek iktidarı CHP'den aldı. Demokratlar yurt genelinde yüzde 53'lük bir oy oranına ulaştı. CHP'nin oyları ise yüzde 39'da kaldı.
![]() |
Cumhuriyetin kuruluşundan beri ülkeyi yöneten CHP'nin iktidar devrini Ulus gazetesi bu manşetle duyurdu. |
Oy oranları arasında büyük farklılık olmamasına rağmen seçimlerde uygulanan çoğunluk sistemi, sandalye dağılımında büyük fark yarattı. DP’nin 408 milletvekiline karşı CHP ancak 69 milletvekilini Meclis'e sokabildi. 27 yıl ülkeyi tek başına yöneten CHP ve Atatürk’ten sonra 12 yıl cumhurbaşkanlığı yapan İnönü artık muhalefet lideriydi. CHP’nin yayın organı Ulus gazetesi sonucu "CHP iktidarı devrediyor" manşetiyle okurlarına duyurdu.
CHP’nin Haziran 1953'teki 10. Kurultayı'nda parti programında ilk kez 'hukuk devleti' ilkesine yer verildi. Ayrıca, iki meclisli bir sisteme geçilmesi, Anayasa Mahkemesi'nin kurulması, seçim güvenliği, yargıç bağımsızlığı, sendika ve meslek örgütleri kurma özgürlüğü, işçilere grev hakkı gibi görüşler programa girdi. Kurultay sonunda yapılan seçimlerde İnönü tekrar genel başkanlığa seçildi.
1954 genel seçimleri
Çok partili siyasi hayatın ikinci genel seçimlerinde CHP'nin güç kaybı devam etti. DP, Türkiye siyasetinde bugüne kadarki en yüksek oy oranı olan yüzde 57’yle 502 milletvekilini Meclis'e sokarken, CHP yüzde 35 oy oranı ve 31 milletvekiliyle temsil hakkı kazandı.
DP’nin ikinci döneminde yaşanan ekonomik sorunlar, dış borçlar ve iktidarın giderek artan baskısı, CHP öncülüğünde muhalefet partilerini birleştirdi. 9 Eylül 1957’de yapılan kurultayda Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisi ile işbirliği yapılmasına onay verildi. Ancak hükümet, yaklaşan seçimler öncesi çıkardığı bir yasayla bu işbirliğini engelledi.
1957 genel seçimleri
DP’nin güç kaybettiği, CHP’nin yeniden toparlandığı seçim yarışı oldu. Yüzde 41 oranında oy alan CHP milletvekili sayısını 178’e çıkardı. Parti, birçok ilde tam liste halinde seçimden galip ayrıldı. Yüzde 48 oranında oy alan DP’ye karşı muhalefet güçlendi. Sandıkta elde edilen başarı partiye temel politikalarda değişime gitme cesareti verdi.
Partinin, 12 Ocak 1959'da yapılan 14. Kurultayı'nda, 'İlk Hedefler Beyannamesi' kabul edildi. 'Düzen değiştirici' olarak nitelenen bildirgeye göre demokratik kurumların kurulması ve hukuk devleti anlayışının tesis edilmesi ve çalışan/işçi sınıfına yeni sosyal haklar sağlanması öngörülüyordu.
CHP'liler Nisan 1959’da batı illerini kapsayan ve 'Büyük Taarruz' adı verilen bir seçim kampanyası başlattı. Ülke ise hükümetin muhalefet üzerindeki baskısı nedeniyle büyük bir gerilim içindeydi. Seçim gezisi sırasında parti lideri İnönü, Uşak’ta taşlı saldırıya uğradı. Güvenlik güçlerinin bu saldırıya müdahale etmemesi siyasetteki CHP - DP kavgasını daha da büyüttü.
1960’ın başında basına uygulanan sansür arttı, CHP'nin yayın organı Ulus gazetesi kapatıldı.
DP, Nisan 1960'da muhalefet ve basının faaliyetlerini denetlemek için Meclis Tahkikat Encümenliği'ni kurdu. 18 Nisan günü Tahkikat Encümenliği hakkında Meclis'te bir konuşma yapan İnönü iktidar partisine şu sözlerle seslendi:
Biz demokratik rejim dedik, bu rejim kurulmuştur. Bu demokratik rejim istikametinden ayrılıp, baskı rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam. Şartlar tamam olduğunda milletler için ihtilal, meşru bir haktır.
Bu konuşmaya tepki olarak İnönü, 12 oturum TBMM toplantılarından uzaklaştırıldı. Buna tepki gösteren CHP milletvekilleri de Meclis'ten polis zoruyla çıkartıldı.
28-30 Nisan’da, İstanbul ve Ankara'da hükümete karşı öğrenci gösterileri düzenlendi. Çıkan olaylar ölümlerle sonuçlandı. İki kentte de sıkıyönetim ilan edildi. Başbakan Menderes olaylardan CHP ve İnönü'yü sorumlu tuttu. 3 Mayıs'ta Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel hükümeti bir mektupla uyardı.
1960 - 1980 |
Askeri darbe sonrası CHP
27 Mayıs 1960’da Türk Silahlı Kuvvetleri, DP’nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine dönüştürdüğü gerekçesiyle yönetime el koydu, anayasa feshedildi. Başta Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes olmak üzere DP'liler, pek çok bürokrat ve partiye yakın olduğu düşünülen generaller tutuklandı. Demokrat Parti kapatıldı.
Cumhurbaşkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Başbakanlık görevleri Orgeneral Cemal Gürsel tarafından üstlenildi. Gürsel, Milli Birlik Komitesi (MBK) ile ülkenin tek hakimi haline geldi. Yeni anayasanın hazırlanması ve siyasi yapıların kurulması için çalışmalar başladı. Yeni anayasanın hazırlanması için oluşturulan Kurucu Meclis'e CHP lideri İnönü de seçildi.
Darbe sonrası CHP'nin 1959 tarihli 'İlk Hedefler Beyannamesi'ndeki pek çok konu hayata geçirildi. CHP, bütün enerjisini yeni anayasanın hazırlanması ve yeniden demokratik düzene geçilmesine verdi.
Yeni siyasi partilerin kurulmasına 9 Şubat 1961'de izin verildi, bunda altı ay sonra referanduma sunulan 1961 Anayasası halkın yüzde 61'inin oyuyla yürürlüğe girdi.
Yeni Anayasa ile TBMM iki meclise ayrıldı, cumhurbaşkanını görev süresi yedi yılla sınırlandırıldı, yasama kararlarını denetlemek için Anayasa Mahkemesi kuruldu. Böylece 'hukuk devleti' ilkesi öne çıkarıldı. Temel hak ve özgürlükler arttırıldı, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kurularak askerlerin de siyasi konularda görüş belirtmesine olanak verildi.
1961 genel seçimleri
15 Ekim 1961’de yapılan seçimlerde CHP beklenen başarıyı elde edemedi. Parti yüzde 36 oy alarak 173 milletvekilliği elde etti. Kapatılan DP'nin ardılı olarak kurulan iki partiden; Adalet Partisi (AP) yüzde 35 oy oranıyla 158 milletvekili, Yeni Türkiye Partisi (YTP) ise 65 milletvekilini Meclis'e sokmayı başardı. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ise 54 milletvekili çıkardı.
Hiçbir parti hükümet olmak için salt çoğunluğu sağlayamayınca Türkiye tarihinde ilk defa koalisyon hükümetine ihtiyaç duyuldu. Hükümet kurma görevini alan İnönü, 20 Kasım 1961'de Adalet Partisi ile koalisyonda anlaştıklarını duyurdu. Ancak koalisyonun ömrü fazla uzun sürmedi. Meclis'teki siyasi çekişmeler yürütmenin önünde engel olunca Başbakan İnönü 30 Mayıs 1962'de istifa etti.
Hükümeti kurma görevini yeniden alan İnönü 25 Haziran 1962'de YTP, CKMP ve bağımsızlarla 2. Koalisyon Hükümeti’ni kurdu.
16 Kasım 1963’te yapılan yerel seçimlerden yüzde 54 oy oranı elde eden AP zaferle ayrıldı. CHP ise yüzde 36 oranında oy aldı. Bu sonuçların ardından YTP ve CKMP’nin hükümetten çekilmesiyle koalisyon bir kez daha çöktü.
![]() |
'Karaoğlan' lakaplı Bülent Ecevit (sağda), CHP liderliğini 1972'de İsmet İnönü'den devraldı. [AA] |
Yeni bir lider doğuyor
1965’teki genel seçimler ile CHP bir kez daha iktidarı merkez sağa devretmek zorunda kaldı. Yüzde 53 oy oranına ulaşan AP, Süleyman Demirel liderliğinde tek başına iktidar oldu. Yüzde 29 oy oranında kalan CHP’nin yenilgisi partide yeni bir ismin parlamasına neden oldu. Bu isim, 1961-1965 arası kurulan üç İnönü Hükümeti'nin de Çalışma Bakanı olan Bülent Ecevit idi.
Partinin 24 Ekim 1966'da yapılan 18. Kurultay’ında Ecevit genel sekreter seçildi. Giderek partiye hakim olmaya başlasa da CHP, bir sonraki seçimden de istediği başarıyı elde edemedi.
Yine tek başına hükümet kuran Demirel'in görevi ise, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 12 Mart 1971’deki muhtırası nedeniyle fazla uzun sürmedi. Ecevit bu askeri müdahaleye karşı olduğundan, CHP'nin yeni kurulacak hükümette yer almasını istemedi. İnönü ise muhtıraya karşı ılımlı bir tavır takınınca ve hükümete destek vereceğini belirtince Ecevit, genel sekreterlikten istifa etti.
Ecevit'in bu muhalefeti onu hem toplumda büyük destek sahibi yaptı, hem de partide güçlendirdi. 6 Mayıs 1972’de yapılan kurultayda, CHP’de İsmet İnönü devri kapandı. Ecevit partinin yeni lideri oldu.
1973 genel seçimleri
14 Ekim 1973’teki genel seçimlerde CHP, 'halkçı Ecevit' kimliğiyle geniş kitleler tarafından benimsenen 'Karaoğlan' lakaplı yeni lideriyle özlediği zaferi elde etti.
Parti bütün yurtta oyların yüzde 33'ünü alarak 185 milletvekilliği kazandı ve birinci parti oldu. Hükümet kurmakta Demirel’le uzlaşamayan Ecevit, koalisyonu Milli Selamet Partisi lideri Necmettin Erbakan’la sağladı. CHP’nin gelecekteki lideri Deniz Baykal ile onun kurmayı Önder Sav bu hükümette bakan olarak görev yaptılar.
Taban tabana zıt bu iki partiden kurulan koalisyonun uzun sürmeyeceği bekleniyordu, ancak bu dönemde Türkiye'nin Kıbrıs'a askeri müdahalesi gerçekleşti. Başbakan Ecevit’in emriyle 20 Temmuz 1974 gerçekleştirilen 'Kıbrıs Barış Harekatı'nın ardından Birleşmiş Milletler'in (BM) çağrısıyla ateşkes yapıldı. Ancak olayın sonucunda gelen ABD ambargosu Türkiye'yi ekonomik açıdan zora soktu.
Hükümet içi anlaşmazlıkların artması nedeniyle de Ecevit istifasını verdi. Bu istifanın ardından Türkiye, sonrasındaki üç yılı CHP’siz 'Milliyetçi Cephe' hükümetleriyle geçirdi.
Bu arada 27 Kasım 1976'da toplanan, partinin 23’üncü Kurultayı’nda CHP'nin mevcut altı ilkesinin yanına bir de 'Demokratik Sol'un ilkelerinin eklenmesi benimsendi. Ayrıca CHP'nin Sosyalist Enternasyonal'e üyeliği kabul edildi. Ecevit tekrar genel başkan seçildi.