![]() |
Tamer Ashraf |
RİSKLİ BÖLGEDEYİZ
Türkiye
tarihi, coğrafi, ekonomik ve siyasi olarak çok riskli bir bölgededir. Dünyadaki
gelişmeler ve özellikle bölgemizdeki hızlı değişimlere bağlı olarak bu risk çok
daha artmıştır. ABD Başkanı Trump'ın İran ile nükleer anlaşmadan ayrılama ve 2015'te
askıya alınan yaptırımları yeniden uygulama kararı, zaten gergin olan ve her
türlü gelişmeye açık bulunan ortamı daha da belirsiz hale getirmiştir. İsrailrahat durmamaktadır. Arkasına aldığı Trump üzerinden bölgede yeni bir kan ve
gözyaşı dönemi başlatma arayışına yeni boyutlar kazandırmaktadır. DEAŞ, PKK ve
PYD terör örgütleri üzerinden sürdürülen bölgeyi yeniden dizayn etme ve bir
terör devleti kurma çabaları kaldığı yerden devam etmektedir. Türkiye bütün bu
gelişmelerden birinci derecede etkilenen ülkedir. Bu kanlı planları bozmak ve
kendi güvenliğini sağlamak için olağanüstü gayret göstermektedir. Bu gayretin
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı gibi operasyonlarla sonuç vermesi,
Türkiye'den duyulan rahatsızlığı çok daha arttırmıştır.
HEDEF ÜLKEYİZ
Hedef
ülke olduğumuz, bir beka sorunu yaşadığımız acı bir gerçektir. Bu duruma nasıl
ve niye geldiğimiz ayrı bir tartışmadır, ama böyle bir zamanda bunu öne
çıkarmanın hiçbir faydası yoktur. Yanlıştan dönülmüş ve olması gereken
yapılmıştır. Türkiye'nin var olan imkanlarını ve gücünü kullanması, buna bağlı
olarak bölgesinde etkili ve belirleyici duruma gelmesi, ABD ve dost
zannettiğimiz, müttefik olduğumuz ülkeleri çok rahatsız etmiştir.Etkinliğimizi
kırmak, kendi iç meselelerimizle meşgul olup, burnumuzun dibinde yaşananlara
ilgisiz kalmamızı sağlamak ve sonunda da Türkiye ile ilgili asıl hesaplarını
devreye sokmak için, her imkanı kullanarak üzerimize geliyorlar. Gizli veya
açık olarak ağır tehdit altındayız. FETÖ'nün bu kadar canlı tutulmasının,
darbeye karışmış elamanlarının korunup korunmasının altında Türkiye ile ilgili
kirli hesaplar var. PKK uzantısı PYD'ye 5 bin Tır, 2 bin uçak silah
verilmesinin ve ABD bütçesinden pay ayrılmasının asıl hedefi Türkiye'dir.
Doların son günlerde neden fırlayıp gittiğinin izahı da, ABD'nin Rusya ile
gelişen ilişkileri bahane ederek Türkiye'ye silah ambargosu uygulamayı
düşünmesinin sebebi de yine buralarda aranmalıdır.
ŞER CEHPESİ ÖFKELİ
Türkiye'nin
geleceğini karartmak için ellerindeki bütün imkanları seferber etmiş
durumdalar. Özellikle siyasi gidişatı değiştirmek için uzun süredir özel
programlar uygulandığını ibretle izliyoruz. Önlerinde en büyük engel gördükleri
parti, hiç şüphesiz MHP'dir. Sayın Devlet Bahçeli'nin ufku, aklı, liderliği,
vizyonu ve birikimi ile bütün oyunları bozması, bütün hesapları tersine
çevirmesi, bu şer cephesinde büyük bir öfke doğurmuştur. FETÖ'nün seçmen ayağı
açıklaması karşısında nasıl büyük bir telaş yaşadıklarını ve alayının birden
saldırdığını ibretle izledik. Ahlakın, aklın, vicdanın tamamen bir kanara
bırakıldığını hayretle görüyoruz. Ancak ne yapsalar fayda etmiyor. Sayın DevletBahçeli, üzerlerine üzerlerine gidiyor. Planlarını ifşa ediyor.
BU MİLLET SİZE NASIL GÜVENSİN?
24 Haziranseçimlerini hedef olarak belirledikleri ve sonuç almak istedikleri çok açıktır.
İçeridekiler ve dışarıdakiler tam bir dayanışma içindeler. Birinin bıraktığını
diğeri tamamlıyor.İçinde HDP'nin de olduğu ve aynı havayı teneffüs etmeye dahi
tahammülü olmayanların bir araya getirilmesi bunun sonucudur. Bir an için
bunların başarılı olduklarını var sayalım.Bu kadar farklı, bu kadar ayrı, bu
kadar tahammülsüz olanlar biraraya gelip bu ülkeyi nasıl idare edecekler?
Bırakın partiler arası uzlaşmayı, kendi içlerinde dahi anlaşamayıp gırlak
gırlağa kavga ettiklerini biliyoruz. Bu millet bunlara nasıl güvenecek, nasıl
oy verecek?
SEÇİMİ DOĞRU YAPALIM
Önümüze
bakmak, her zaman dikkatli olmak, her zaman hazırlıklı bulunmak zorundayız.24
Haziran seçimlerinde ortaya çıkacak yürütme organı her anlamda bir dönüm
noktası ile karşı karşıyadır. Bu sebepledir ki, bütün bu zorlukların farkında
olan, birikimi, öngörüsü ve deneyimi ile
öne çıkan, planı ve programı bulunan bir Cumhurbaşkanı seçmek tercih değil, bir
mecburiyettir. Her partinin, hatta yeni sistemde yeterli şartları yerine
getiren herkesin Cumhurbaşkanı adayı olmak gibi bir hakkı elbette vardır.
Ancak, seçimi doğru yapmak zorundayız. Sayın Erdoğan'a rakip olarak çıkan
adayların tamamı, birikim, deneyim, program, alt yapı ve proje bakımından çok
ama çok gerilerdedirler. Bu isimlerden her hangi birinin seçilmesi durumunda
ülkenin bu kadar meselesiyle ilgili ne yapacağını, nasıl bir hükümet kurup
sorunların üstesinden geleceğini bilmediğimiz gibi, bir tahminde de
bulunamıyoruz. Ülkeni yeni ve büyük bir belirsizliğe sürükleneceği son derece
açıktır.Bütün bu şartlara bir de yine tamamının birden diline doladığı, ancak
hiçbir geçerliliği olmayan parlamenter sisteme dönme söylemi eklenmiştir.
Ülkenin kaybedecek bir saat bile zamanı yoktur. Buna rağmen parlamenter sistem
tartışması açmak, çok daha büyük ve derin belirsizliklere savrulmaktan başka bir
sonuç doğurmayacaktır ki, buna ne ülkenin ne de milletin tahammülü var.