ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti
olarak tanıma girişimi hangi planın bir parçası?
Trump'ın Kudüs planı ne anlama geliyor?
Haber7.com yazarı Taha Dağlı, bugünkü köşe yazısında
Trump'ın Kudüs planının ne anlama geldiğini ve sonuçlarını kaleme aldı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti
olarak tanıma girişimi ne anlama geliyor?
Kudüs bir asır önce İngilizlerin, yarım asır önce de
İsrail’in işgaline girdi.
İsrail Müslümanların Mekke ve Medine’den sonra en önemli
kutsallarının bulunduğu bu şehri 1980’de tek taraflı başkent ilan etse de uluslararası
bir karşılık bulamadı.
ABD’nin eski başkanlarından Reagen’ın 80’lerde böyle bir
hamlesi olmuştu.
Tel Aviv’deki Amerikan büyükelçiliğini Kudüs’e taşımak gibi
bir girişimde bulunmuşlar, güvenlik gerekçesiyle vaz geçmişlerdi.
Şimdi bu meseleyi Trump gündeme getirdi.
Her ABD Başkan adayı gibi Trump da seçim öncesi Yahudi
lobisine bir takım vaatlerde bulundu.
Bunu 2008’de Obama da yapmıştı.
Trump çıtayı biraz daha yükseltti, Kudüs’ü başkent olarak
tanımayı vaat etti.
Bugün içinde bulunduğu kriz ortamından da Yahudi lobisinin
desteğini alarak çıkmayı planlıyor. Çünkü başkanlığı sorgulama altında. Eski
ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn üzerinden kendisine yönelik yürütülen
bir soruşturma var.
Trump’ın Kudüs hamlesinin kendi açısından izahatı böyle.
Ancak Yahudi lobisinin desteğini almak Trump’ı kurtarır mı?
Yahudi lobisi zaten destek olmasa Trump seçilemezdi.
Yahudi lobisi engel olmak istese Trump bugün soruşturma
altına alınmazdı.
Üstelik kabinesi ve yönetimin bir çok kanadı Yahudi
lobisinin adamlarıyla dolu.
O nedenle Trump’ın bir başka beklentisi olmalı.
Obama ile İsrail arasındaki dengesiz ilişkiyi daha yükseğe
çıkarmak gibi bir hedefi var, burası belli.
Bir de Suudi Arabistan başta olmak üzere belli Körfez
ülkelerini İsrail’le yakınlaştırma çalışmaları yürütüyor.
Trump kaynaklı Suudi Arabistan krizlerinde ki Haziran’daki
Katar ve Kasım ayındaki Lübnan meseleleri Riyad yönetimini İsrail’e daha da
yakınlaştırdı.
İran düşmanlığı noktasındaki Körfez krizlerinin tamamında
İsrail ile Suudi Arabistan aynı safta buluştu.
Türkiye’nin duruşu çok net.
Tavrı da şimdiden belli.
İsrail ile diplomatik ilişkileri koparmaya kadar varabilecek
adımlar atabilir Türkiye.
Peki ya Araplar ne yapacak?
Suudi Arabistan Trump’ın Kudüs’ü İsrail’e bahşetmesine ne
diyecek?
Suudi Arabistan yönetimi sessiz kalsa bile Arap sokağı
sessiz kalmayacak.
Sokaktaki yankı Körfez ülkelerinin Kudüs duruşunu ve
İsrail’e olan bakışlarını değiştirmeye zorlayacaktır.
Değişim olmazsa Kralların tahtları bile sallantıya
gidebilir.
Trump’ın Kudüs hamlesi tam bir kırılma noktasıdır.
Hedef tahtasına konmuş görünen İran’ın önüne hem de altın
tepsiyle müthiş bir siyasi malzeme sunulacaktır.
Şu unutulmamalı ki Arap sokağında en çok prim yapan şey
İsrail düşmanlığıdır. İran’ın bugüne kadar bu kadar prestij kazanmasının
gerekçesidir.
İran, Suriye’de Müslüman katlederken bile İsrail’e arada bir
meydan okuyarak kaybettiği tüm prestiji geri alabilmektedir. Aynı durum
Hizbullah için de geçerlidir.
Yemen’de İran’ın saf değiştiren eski Cumhurbaşkanı Ali
Abdullah Salih’in öldürülmesiyle Suudi Arabistan’a verdiği bir ders vardı.
Trump’ın Kudüs tuzağına Körfez ülkeleri düşerse, İran’ın eli
daha da güçlenecektir ve Yemen’deki tokattan çok daha ağırı Riyad’ın yüzünde
patlayacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kudüs mesajının şifresine gelince.
Hem ABD’ye hem de İsrail’e “Kudüs tüm Müslümanların kırmızı
çizgisidir” derken bu tuzağı fark etmiş ve gereken yerlere gereken uyarıyı yapmıştır.
Çünkü Kudüs Suudi Arabistan’ın da İran’ın da tekelinde
değildir, Sünni-Şii ayrımı yapmadan Kudüs tüm Müslümanların en belirgin
toplanma noktası, en vazgeçilmez bütünlüğüdür.