SADECE HAKİKAT VE GERÇEKLER
![]() |
Tamer Ashraf |
Barzani'nin BOP'un uşağı olduğunu zaten biliyor, söylüyor ve
tedbir alınmasını istiyorduk. ABD aslı "Büyük İsrail Projesi" olan bu
kanlı yola çıkarken piyonlarını, maşalarını, uşaklarını elbette en başında
seçmiş ve görevlerini tevdi etmiştir. Barzani, ta babasından itibaren bu kanlı
göreve talip olmuş ve üzerine düşeni yapmak için sırasını beklemiştir. Sinsi ve
planlı biçimde yürümüş, kimi zaman sureti haktan görünmüş, kimi zaman ucuz
kahramanlıklara soyunmuş, ama hep fırsat kollamıştır.
ARAP BAHARI!
Aradığı
fırsatı kendisi bulamadı ama devreye asıl sahibi olan ABD girdi ve kanlı
biçimde yolunu açtı. Irak'ın işgali
tamamen bunun sonucudur. Sahayı ve zemini daha da olgunlaştırmak için Arap baharı
ile birlikte kendilerine sorun teşkil edebilecek bütün liderleri devirip, bütün
ülkeleri iç savaşa sürüklediler. Defalarca yazdım, bir kez daha hatırlayım.
Devrilen liderlerin, parçalanan ülkelerin tamamı İsrail için sorun teşkil eden,
Büyük İsrail planına engel olanlardı. Bölgedeki halkların işi fark etmesi ve
sorun çıkarması üzerine, devreye b planı sokuldu. DEAŞ denilen vahşi yapı
sahaya sürüldü. Oyun kaldığı yerden, "DEAŞ'la mücadele ediyoruz"
diyerek sürdürüldü ve hala da bu bahaneyle devam ettiriliyor.
GAFLET VE YANILGI
Barzani,
Türkiye'de bir kaymakamla dahi muhatap olabilmek için haftalarca beklerken,
kırmızı halılarla karşılanıp devlet başkanı muamelesi görme aşamasına işte
böyle geldi, daha doğrusu getirildi. Bütün bunlar olurken bölge halklarının
derin uykusu, Türkiye'yi yönetenlerin gafleti elbette işlerini çok
kolaylaştırdı. Bu ayrı bir tartışmadır ve yıllarca bunları yazdık, anlattık.
Bütün tespitlerimizde, bütün itirazlarımızda, bütün öngörülerimizde haklı
çıktık. Keşke yanılsaydık. Biz yanılmadık, ama bugünlere gelinmesinde büyük
sorumluluk taşıyanlar, yanıldıklarını, yanıltıldıklarını kabul ediyorlar. Olan
bu millete, bu ülkeye oluyor. "Ekonomik fayda elde ettik" gibi akla
ziyan savunmaları, hala dinliyoruz. Bunu söyleyenler üç kuruşluk fayda uğruna
ülkenin nasıl bir felaketin eşiğine getirildiğinin ya farkında değiller, ya
aklımızla alay edecek kadar kendilerini kaybetmiş şekilde bir ihanetin
içindedirler.
ARTIK YANLIŞ YAPMAYALIM
Bu referandum
ne pahasına olursa olsun yatırılmamalıydı. Hiç olmazsa bundan sonra
yanılmayalım, yanlış yapmayalım.Karşımızdaki ihanet cephesi artık kendini
gizleme gereği bile duymuyor. Barzani üzerinden BOP'lu oyunun yeni bir aşaması
daha tamamlanmak üzeredir. ABD'nin bu referandumun ertelenmesini istemesi
tamamen taktik gereğidir. Eğer gerçekten isteselerdi bu referandumu çok
rahatlıkla durdururlardı. Kaldı ki, istenilen sadece bir ertelemedir ve çok
daha uygun şartlarda yapılması için bu tavır alınmıştır. Ancak, özellikle
ABD'nin şımarık çocuğu İsrail'in bu referandumun bizzat içinde yer alması,
erteleme talebinin zerre kadar samimiyet taşımadığını zaten belgeliyordu.
Şimdi, Barzani ile nasıl kolkola yürüdüklerini ibretle izliyoruz. Türkiye, İran
ve Irak Merkezi hükümetinin Barzani'nin daha ileri gitmesini engellemek için
harekete geçmesi üzerine, ABD açık şekilde sahaya indi. Peşmergebaşını korumak
ve referandum sonuçlarını hayata geçirmek için tıpkı Kuzey Suriye'dekine benzer
şekilde bölgeye asker ve silah yığmaya başladı. Kuzey Irak'a asker, silah ve
cephane sevkiyatını son 3 günde arttığı,
Mahmur, Zaho, Zemmar, Kerkük ve Kesik bölgelerine asker, cephane ve
zırhlı araç sevk edildiği, Harir ve Hevler üslerine füze, helikopter ve
insansız hava aracı (İHA) yüklü konteynerler gönderdiği basına yansıdı.
İPİNİ TUTANLAR BÖYLE İSTEDİ
İşte size
Barzani'nin bu cüreti nasıl bulduğunun, Türkiye kafa tutmaya nasıl cesaret
ettiğinin ispatı. Asıl sahibine güvenerek bu yola çakmış, daha doğrusu ipini
tutanlar böyle hareket etmesini istemişlerdir, o da üzerine düşeni yapmıştır.
Şimdi, "sen görevini yaptın, gerisini bize bırak" diyorlar. Kuzey
Irak'da yaşananlarla Kuzey Suriye'deki gelişmeler paralel yürümektedir ve BOP
yolunun iki kritik ayağı aynı anda tamamlanmaktadır. Fırat Kalkanı Harekatı
sırasında Münbiç'e ilerleyen Türk askerine karşı PKK/PYD'yi korumak için
teröristlerin bulunduğu mevzilere ABD bayrağı çektiler. Sonrasında
"DEAŞ'la ortak mücadele sürdürüyoruz" diyerek, bu kanlı teröristlere
binlerce TIR silah gönderip ordu kurdurdular. Oysa, gerçekten maksat DEAŞ'la mücadele
etmek olsaydı, bunun nasıl yapılacağını ve nasıl sonuç alınacağını Türkiye
Fırat Kalkanı Operasyonu ile gösterdi.Daha fazlası için de ABD'ye "ortak
hareket edelim" teklifinde bulundu. Şimi aynı kanlı plan Barzani için işliyor.
NEYİ BEKLİYORUZ?
Artık sıranın
Türkiye geleceği bellidir. Güney sınırımızda boydan boya bir terör kuşağı
oluşmuştur. Bu şartlar altında bizim Kerkük'e sahip çıkmamız ve içerideki
terörü bitirmemiz mümkün olmayacaktır. 350 kilometrelik Irak, 600 kilometrelik
Suriye sınırından her türlü silah, bomba, terörist kolaylıkla girip çıkacak ve
Türkiye çok kanlı bir çatışmanın içinde kendini bulacaktır. Benzer durum İran
için de geçerlidir. Dolayısı ile İran'la bu konuda işbirliği yapmak ve bu kirli
oyunu her ne pahasına olursa olsun durdurmak bir seçenek değil, bir
mecburiyettir. Ertelemeyiz, geç kalamayız, vazgeçemeyiz. Biran önce harekete
geçmek zorundayız. Her geçen gün aleyhimize işliyor. Referandum öncesinde
müdahale edilseydi, bölge şartları, mevsim şartları çok daha müsaitti. Bugün
ABD orada Barzani'yi korumaya almak üzere harekete geçmiştir. Yarın geç
olabilir. Neyi bekliyoruz? Daha ne olmasını istiyoruz?