![]() |
Tamer Ashraf |
KURTLA KUZU
Bir telefonun iadesi için nota verilmesi ve bunun devamında da vizelerin askıya alınmasının dünya tarihinde başka bir örneği var mıdır, bilmiyorum. Bilenin olduğunu da zannetmiyorum. "Fıkradır" ya da "şaka yapmışlardır." Bunun dışında, aklın, izanın, vicdanın, ahlakın kabul edeceği bir izah bulamıyorum. Koskoca devlet işini gücünü bırakıp Türkiye'ye şaka yapmakla uğraşıyor! Birbirimizi kandırmayalım. Ne yapılmak istendiği bellidir ve işin aslı meşhur kurtla kuzunun hikayesinde olduğu gibidir. Hani kurtla kuzu aynı dereden su içiyormuş. Kuzu dereninin aşağı tarafındaymış, ama Kurt "niye suyumu bulandırıyorsun?" diye hiddetlenmiş. Kuzu, "ben suyunu nasıl bulandırayım, yukarı tarafta olan sensin." Cevabı vermiş. Kurt, "şimdi tanıdım seni. Sen değil miydin, geçen yıl bana hakaret eden?" diye üstelemiş. Kuzu şaşkın cevap vermiş: "Ben daha bu yıl doğdum, geçen yıl hayatta bile değildim." Kurt son sözünü söylemiş: "Artık sız çok oldunuz, yüz verdik diye tepemize çıktınız. Ben şimdi seni bir yiyeyim de bütün kuzuların koyunların aklı başına gelsin!"
BEDELİNİ ÖDEMEDİĞİMİZ BİR ŞEY YOK
Suyu bulandıranın kim olduğunu zaten bütün dünya biliyor. Asıl mesele, bizim kuzu olmayı kabul edip etmeyeceğimizdir. Susarak, geri çekilerek, alttan alarak veya kabullenerek varılacak yer, kuzunun akıbetidir.Dolayısı ile herkese anladığı dilden konuşmak, suyumuza sahip çıkmak, yıldırmak ve rezilliği kabul ettirmek için ileri sürülen bahanelere pabuç bırakmamak, bir tercih değil mecburiyettir. Biz ne ABD'nin yardımıyla kurtuluş savaşı verdik, ne onların himmetiyle bağımsız Cumhuriyetimizi kurduk, ne de onların yardımıyla ayakta duruyoruz? Bütün ilişkilerimizin esasını karşılıklı menfaatler oluşturur. Bedelini ödemediğimiz hiçbir şey yoktur. NATO üyeliği de buna dahildir.
ABD'YE MECBUR DEĞİLİZ
Bir defa daha ve altını çizerek belirtelim: ABD'nin özellikle son dönemlerde Türkiye'ye karşı tavrı, tarzı, politikaları ve hatta sözleri ne müttefiklikle, ne ortaklıkla, ne dostlukla asla izah edilemez. Düpedüz düşmanlık ediyorlar. Varlığımıza ve birliğimize kast eden teröristlerle işbirliği yapıyorlar. PKK uzantısı PYD ile kurdukları kanlı ortaklığı artık saklama gereği dahi duymadıkları gibi, açık ve aleni biçimde işbirliğini sürdüreceklerini söyleyip, bir terör devleti kurdurmanın kirli taşlarını döşüyorlar. FETÖ ve benzeri hainleri barındırmakla kalmıyor, üzerimize saldırtıyorlar. Kasıtlı biçimde etrafımızda bir ateş çemberi oluşturuyorlar. Bunu kabul etmemiz ve sessiz kalmamız mümkün değildir. Asla ABD'ye mahkum değiliz. Bizim onlara ihtiyacımızdan çok, onlar bize mahkumlar. Terör örügütleriyle, kanla, gözyaşıyla nereye kadar gidecekler? Dünya yeniden kurulur ve Türkiye'de bu yeni dünyadaki yerini alır. Bunu göstermenin zamanı çoktan gelmiştir, hatta geçiyor bile.
BİZDE NOTA VERELİM!
Telefon için verilen notanın karşılığı da, aynı tonda, aynı seviyede, aynı ciddiyette olmalıdır. Biz de ABD'nin bölgedeki rezilliklerini sona erdirmesi, işgal ettiği ülkelerden çekilmesini, kanlı planlarını durdurmasını istemeliyiz! Terör örgütlerini desteklemekten vazgeçmesini, FETÖ'yü derhal iade etmesini, Türkiye ile iyi geçinmesini talep etmeli ve bunun için nota vermeliyiz. Böyle bir notayı vermenin hukuki dayanakları fazlasıyla vardır. Birleşmiş Milletlerden tutun, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne varıncaya kadar akla gelebilecek geçerli bütün uluslararası hukuk kuralları, sözleşmeler, anlaşmalar bizden yanadır. İstediğiniz sözleşmeyle, istediğiniz maddeyle gerekçelendirebilirsiniz.
CEVAP HAZIR
Burada hemen akla şu gelecektir: Böyle bir nota ne kadar ciddiye alınır, ne kadar karşılık görür ve ne kadar etkili olur? Bu haklı sorunun cevabını yine bir fıkra ile verelim:
Adamın biri iş başvurusunda bulunmuş.
Görüşmeye çağırmışlar; görüşme sonuna doğru adama yönetici sormuş:
-Peki beklentilerin neler?
Adam saymaya başlamış:
-Öncelikli olarak bir araba istiyorum, ayrıca şu anda bulunduğum dairenin kirası biraz fazla onu da şirketin karşılaması iyi olur,maaş olarak da 3000$'dan aşağı çalışmam....
Şirket yöneticisi gayet sakin dinledikten sonra, anlatmaya başlar:
-Biz sana son model bir Mercedes ve Tarabya'da bir villa vereceğiz, ayrıca bizim bu iş için planladığımız maaş 6000 $'dı.
Bizimkinin gözleri fırlamış:
-Şaka yapıyorsunuz....
Şirket yöneticisi hemen eklemiş:
-Evet, ama önce sen başlattın !
Nitekim, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün konuyla ilgili açıklaması da bu fıkradan farklı değil: ''Öyle bir yazı geldi. Bu yazıyı da soruşturmayı yapan savcılık makamına gönderdik. Onların vereceği bir karardır. Şunu söylüyor, 'Telefon her ne kadar şahsın olsa da bizim işler için kullanıyor.' O zaman 'Her ne kadar Türk vatandaşıysa da bizim işler için kullanılıyor, onu da verin' gibi bir noktaya, telefondan başlayıp adama kadar gidecek bir şey olacak. Böyle bir telefon dokunulmazlığını da yeni görmüş oldum."