BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

19 Eylül 2017 Salı

AKP'li Ensarioğlu: "Referanduma karışmamız yanlış

AKP Diyarbakır Milletvekili Ensarioğlu, peşmergenin Irak'ın kuzeyinde yapmayı planladığı sözde bağımsızlık referandumu için "ABD’ye rest çeken Barzani bizden mi korkacak? Aksine Kerkük’ün Kürt bölgesinde kalması bizim açımızdan çok daha iyidir" dedi.
Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu'nun Irak'ın kuzeyindeki sözde bağımsızlık referandumuna ilişkin açıklamalarını köşesine taşıdı."AK Parti milletvekillerinin tamamı destek veriyor mu?" sorusuna cevap arayan Sarıkaya, Ensarioğlu'nun "Referanduma karşı çıkmamız yanlış" dediğini aktararak AKP'de referanduma sıcak bakanların sayısının az olmadığını ileri sürdü.

"BARZANİ BİZDEN Mİ KORKACAK?"


Sarıkaya'nın ‘Referanduma karşı çıkmamız yanlış...’ başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:HÜKÜMETİN, Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bağımsızlık referandumuna karşı duruşuna, AK Parti milletvekillerinin tamamı destek veriyor mu?Şunu belirteyim, AK Parti’de hükümetin aksi görüşünde olanların sayısı az değil...AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu da bunu açıkça ifade edenlerden biri...Ensarioğlu dünkü sohbetimizde görüşünü söylemekten kaçınmadı, bu noktaya nasıl gelindiğini anımsatarak söze girdi:“Bu noktaya gelinmesine Bağdat’ın mezhebi yönetim tarzı, Kürtleri ve Türkmenleri dışlayan tutumu neden oldu. Türkiye’nin Erbil’le yaptığı petrol anlaşması da Bağdat ile arasının açılmasını hızlandıran faktördü.”“Bu konuda ABD’ye rest çeken Barzani bizden mi korkacak? Aksine Kerkük’ün Kürt bölgesinde kalması bizim açımızdan çok daha iyidir. Arap bölgesinde kalırsa petrolün taşınmasında problem olur. Kürt bölgesinde kalırsa bugüne kadar yaptığımız gibi hem pazarlarız hem de çıkarırız. Barzani geçmişte bu konuda ABD’yi karşısına alma pahasına Türkiye ile petrol anlaşması imzaladı.”


Yeniçağ Gazetesi İnternet Sitesi Genel Yayın Yönetmeni Çolak, KRT TV'de Çağlar Cilara'nın Haber Merkezi programında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
KRT TV'de Çağlar Cilara'nın sunduğu Haber Merkezi programına katılan Yeniçağ yazarı ve İnternet Sitesi Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak, gündemi değerlendirdi.Irak'ın kuzeyindeki sözde bağımsızlık referandumuna değinen Çolak, "Ancak söz konusu sadece erteleme talebi biz Kürdistan’a karşıyız denilmiyor. dahası bu niyetli, bu bayraklı Barzani ile görüşme de o bayraklar gönlere çekiliyor ve anayasasına göre Başbakan Binali Yıldırım böyle bir yapının olduğunu söylüyor. Oysa Irak anayasasına göre böyle Kürdistan diye bir yapı bulunmuyor" diyerek Hükümet'in konuya bakış açısını eleştirdi.Batuhan Çolak'ın açıklamaları şöyle:Şimdi olayları bugünden ya da dünden bu güne getirebilmemiz için biraz daha geniş çerçeveden bakmamız gerekiyor. Çünkü Barzani’nin açıklaması Kürdistan girişimidir, bir anda ortaya çıkmamıştır. Bu bir sürecin sonucunda olmuştur. Bu sürecin nasıl başladığını iyi okumamız gerekiyor. O yüzden çok kısa bir hatırlatma yapmakta fayda görüyorum. Özellikle ABD’nin Saddam’ın elindeki nükleer silahları bahane ederek Irak’ı işgaliyle başlayan süreçten itibaren biliyorsunuz Türkiye’de o dönemde belirli tartışmalar vardı, dönemin Başbakanının “Amerikan askerlerinin başarısı için dua ediyorum” diye bir beyanı vardı. Bu dönemde bilhassa Irak’ın kuzeyinde 91 1. Körfez müdahalesi ile başlayan ve yarım kalan Kürtleştirme, Kürt devleti oluşturma, defacto bir oluşum yapma girişimleri 2000-2002 yıllarında belirli bir şekilde politika halini almıştı. Dolayısıyla bu süreci şu şekilde okumamız lazım. Özellikle Kerkük, Musul gibi Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde doğrudan doğruya Barzani’nin ön plana çıkartılarak iskan politikasının değiştirilerek ve demografik yapıya açık bir ameliyat sonucunda Kürtleştirme ve peşmergenin adeta düzenli bir orduymuşçasına planlı bir şekilde Kürtlerin devletleştirilmesine geçildi.“2002’DEN BERİ ABD İLE IRAK’TA BAŞLAYAN BİR YAPI”-Amerikan işgali sırasında Kerkük’te ki tapu kayıtları yok edildi değil mi? Çöplerden çıkartıldı. O dönemin kayıtları, Osmanlı dönemine dayanan Türkmen varlığı, Türkmeneli diye geçen yerlerdir. Dediğiniz gibi tapu kayıtları Barzani’nin peşmergenin eline geçip yakıldı, yıkıldı, değiştirildi, tapu binaları işgal edildi. Yani yapılacak konuşulacak o kadar şey var ki esasında o sürece ilişkin, fakat sadece bununla sınırlı kalmadı beraberinde peşmergenin doğrudan doğruya silahlandırılması ve bir devlet halinde tanınmaya başlaması var. Burada Türk Dış politikasının ikilicikli, belirsiz ve kırmızı çizgileri geri plana atan yaklaşımları ne yazık ki süreci Türkiye açısından çok ciddi bir noktaya getirdi. Devlet Bahçeli’nin belirtmiş olduğu savaş sebebi esasında bir anda olan bir şey değildir. Devlet Bahçeli bunu referandum öncesi de biliyordu daha öncesinde de biliyordu. 2002’den beri ABD ile Irak’ta başlayan bir yapıdan söz ediyoruz.Sonrasında çözüm süreci gibi bir vaka yaşadı Türkiye. Çözüm sürecinde ne yapıldı, Suriye’nin kuzeyinde de tıpkı Barzani gibi PYD’nin başı Salih Müslim Türkiye’de ağırlanmaya başlandı. Yani o koridor Irak’ın kuzeyinde Barzani, Suriye’nin kuzeyinde PYD-Salih Müslim aracılığıyla oluşturuluyordu. Dolayısıyla Çözüm Sürecini de katarak bu sürece genel bir bakış açısı getirmemiz gerekiyor.“ONUR KONUĞU BARZANİ”Şu okumayı yapacağız: Türkiye Cumhuriyeti Devleti için Irak’ın kuzeyinde bir peşmerge devletinin, beraberinde bunun adının Kürdistan olmasının bir zararı var mıdır? Çok büyük bir zararı vardır. Çünkü 1950’ler den itibaren baba Molla Barzani’den itibaren başlayan süreçte Türkiye’de KDP faaliyetleri hep olmuştur. Onların en büyük amacı kendi bölgelerini, intilkal ettikleri alanları daha da geliştirmek ve bunu da Türkiye sathına yaymaktır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde Barzani’nin kanalı Rudaw TV’de harita var. Bu kadar aleni bir şekilde kendilerini ifade eden bir yapı var karşımızda bundan bahsediyorum. Bu yapının arkasında Amerika var. İşin kötü tarafı sadece Amerika yoktu. 1950’lerden itibaren bu yapı sırtını birilerine yaslayarak bir şekilde devam ettirdi. Ama Türkiye’nin zaman zaman problemli çıkışları olsa da, problemli dış politika izlemiş olsa da 2002 sonrası gibi hiçbir dönem yaşanmadı. İlk kez Barzani Türkiye’de ki bir siyasi partinin olağan kongresine ‘’Onur Konuğu’’ olarak davet edilebilecek noktaya taşındı.Türkmenlerin bir yandan bütün evrakları, tapuları yakılırken üzerlerine çeşitli milletlerin ürettiği bombalar, füzeler yağdırılırken, toplu katliamlar yaşanırken ne yazık ki Barzani Türkiye’de onur konuğu olarak ağırlanıp kırmızı halılarda karşılandı. Bunun yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez Türkiye’de ki bayrak direklerine sözde bayrak, sözde paçavralar çekildi. Bakın bu sözde paçavranın altını çizmek istiyorum bu bir bayrak değildir. 1929 yılında Ağrı’da yan Mustafa Kemal Atatürk’ün genç cumhuriyetinde birçok bölgede Kürt ayaklanmaları çıkartılmak istendi ve bunun arkasında İngiliz desteği vardı. Hani bir komplo teorisi ya da kaynaklara dayandırılmadan söylenen sözler değil doğrudan doğruya zaten İngiltere’nin Türkiye’ye yakın bölgelerinden sorumlu kuvvet komutanlarına yazılan gerçekler, tarihi vesikalarla gerçektir. Ve 1929 yılında Ağrı’da çıkartılan isyanda kullanılan sözde bayraktır. Bu bayrağın tasarımı Londra’da yapılmıştır. Şimdi bu bayrağı alıp yıllar sonra siz Türkiye’de gönlere çekiyorsanız Barzani’nin ilan etmeye çalıştığı Kürdistan’ı destekliyorsunuz demektir. Bunun yanı sıra bir dipnot daha eklemek istiyorum. Son dönemde sanki Türkiye dış politikasında dış ilişkilerde bir sorun varmışçasına ertelenmeli vs. deniyor. Ancak söz konusu sadece erteleme talebi biz Kürdistan’a karşıyız denilmiyor. Dahası bu niyetli, bu bayraklı Barzani ile görüşme de o bayraklar gönlere çekiliyor ve anayasasına göre Başbakan Binali Yıldırım böyle bir yapının olduğunu söylüyor. Oysa Irak anayasasına göre böyle Kürdistan diye bir yapı ulunmuyor.- Türk Dış işleri bir açıklama yaptı ve bunun acı sonuçları olur dedi, Bugün Başbakan Binali Yıldırım bir açıklama yaptı. Bölgenizde zaten Irak’ta İran’da Suriye’de ciddi problemler yaşanıyor buna bir yenisini daha eklemeyin, bu referandumdan vazgeçin dedi. Türkiye başka ne yapsın şimdi? AKP’nin bu konuda ki tavrı tamamen başkanlık sistemine göre yanı başında bak Kürdistan kuruldu denilerek başkanlığı kaybetmeyi gördükleri için havaya atılmış kurusıkı sözler bunlar.-Yaptırım nasıl uygulanmalı Sayın Çolak? 1- Türkiye’nin ihracatının %50’i Avrupa Birliği üyesi 28 ülkeye yapılıyor değil mi? AB üyesi ülkelerle birlikte Türkiye en fazla ihracatını Kuzey Irak’a yani bölgesel yönetime Barzani’nin hakim olduğu bölgeye yapıyor. Ve Türkiye Barzani’nin petrollerini Avrupa’ya daha ucuza taşıyor. Yani ortada Barzani ile ciddi bir ticari ortaklık var. Türk iş insanları özellikle inşaat işinde olan iş insanları en çok yatırımı Irak'ın kuzeyine yapıyor. Milyonlarca dolarlık Türk iş adamlarının o bölgede yatırımları var. İrili ufaklı yatırımlar da var gidip restoran açan, otel açan Türk iş insanları da var. Yaptırım demek bütün bu ticari anlaşmaları da sonlandırmak demektir. Eğer bağımsız Kürdistan’a karşıysak bunu yapmalıyız? Böyle mi düşünüyorsunuz?“KIBRIS'TAN VAZGEÇSEYDİK BUGÜN AVRUPA BİRLİĞİNDE OLURDUK”Şimdi bunun tezi ve antitezi olarak ben yaklaşmak istiyorum. Eğer Kürdistan’a karşı bir Türkiye varsa Kuzey Irakla ilişkilerini kesecek bir anlam çıkartmak istemiyorum. Neden çıkartmak istemiyorum çünkü burda oluşturulan yapı tamamen suni bir yapıdan söz ediyorum. Yani bu olmazsa Türkiye buna karlı çıkması durumunda oraya ekonomik ambargo uygulamasına gerek yok çünkü oranın bir ihtiyacı, bir sermayesi bir dönüşümü var. Türkiye burada aktif rol oynuyor. Evet Barzani’yle çok yakın diyalog kurulmasından dolayı orada ki karşılıklı ticaret hacmi artmış durumda. Ama eşitti şu değildir. Her devlet için bu geçerlidir. Devletlerin bazı kırmızı çizgileri vardır. Kendileri için güvenlik tehdidi oluşturacak yapılarla ekonomik ilişkilerinin belirli bir aralıkta tutarlar. Yani biz oradan çok para gelecek diye kendi davamızdan kendi insanımızdan kendi soydaşımızın yaşantısından vazgeçemeyiz.Eğer vazgeçseydik, eğer parayı tercih etseydik bugün Kıbras’ta Türk varlığı olmaması gerekirdi. Eğer biz bugün Kıbras’ta olmasaydık, eğer Kıbrıs’ta herhangi bir askerimiz olmasaydı ve 1960’lardan itibaren Kıbrıs’ta kan döken EOKA’ya Rum’a teslim edilseydi orası, o soykırıma biz sessiz kalsaydık Kıbrıs bizim olmayabilirdi. Karşılığında ne olurdu belki dediğiniz gibi ticari ilişkileri güçlü olurdu belki Avrupa Birliğinde bugün Türkiye olurdu. Ancak bu noktada sizin bağımsızlığınız tehlikeye girdiyse, sizin soydaşınız tehlikeye giriyorsa, sizin bayrağınızın yanında başka devlet bayrağı dalgalanıyorsa, sizin egemenlik alanınız daralıyorsa siz ne kadar zengin olursanız olun bunun devletler alanında hiçbir önemi hiçbir prestiji ve uluslararası arenada hiçbir karşılığı yoktur. Orda ki ticari ilişkilerimizi kaybedeceğiz diye yanı başımızda Türkiye’yi doğrudan doğruya hedef alan, doğrudan doğruya tehdit eden bir yapı karşısında sessiz kalabilmemiz mümkün değildir.“İŞİN EN TEHLİKELİ YANI…”- Sayın Çolak bunu biraz daha açalım. Barzani Türkiye’yi nasıl tehdit ediyor?  İlişkiler iyi, para alışveriş iyi ileriye doğru mu tehdit oluşturacak? Konumuzun girişinde kısmen değindik ama bunun 3 ayağı olduğunu düşünüyorum.Birinci ayak; PKK terör örgütü ile Barzani’nin ilişkileri çok iyidir. Yıllardan beri Irak’ın kuzeyinden yapılan sızmaları Türk Silahlı Kuvvetleri açıklarsa rakamları çok daha iyi göreceğiz. 90 ve 95’li yıllarda bölgede bulunup notlar çıkarıp bunları kitaba döken bazı komutanlar oldu. Bu komutanların anılarının neredeyse hepsini ben okudum, atladığımı düşünmüyorum. Hepsinin üzerinde durduğu ortak nokta bizim müttefik bildiğimiz çatışma karakollarından üzerimize ateş açılıyordu. Gelen teröristlerin çoğu Barzani’nin hakim olduğu bölgeden geliyordu. Biraz önce 90’lı yılların başında Amerika Körfez müdahalesi ile bölgeyi karıştırıp Barzani’yi güçlendirdi ve Türkiye’yi de PKK terörü üzerinden köşeye sıkıştırmak istediğini vurgulamıştık. Birinci aşaması bu. 1 PKK terörü artar.İkinci ayak; Barzani’nin bugün Rudaw TV de bahsetmiş olduğu yani her gün bahsetmiş olduğu sözde Kürdistan’ın alanları Türkiye’yi de kapsamaya başlar. Hangi illerimiz var açın Rudaw TV’yi Diyarbakır’dan tutun her yeri kapsıyor. Bu ikinci kısımdır. Türkiye’nin doğrudan doğruya sınırlarını, kan dökerek aldığı vatan topraklarına göz dikilmesi hadisesidir. Bu da ikincisidir.Üçüncü aşaması nedir? PKK bir anda azmadı, gelecekte azdı. Türkiye topraklarına da göz dikti, hala dikiyor. Üç, yanı başımızda kendi iç işlerimize karışabilme ihtimali olan, bizim orda da soydaşlarımız denilerekten Türkiye’de ki Kürt vatandaşlarımıza yaklaşan ve beraberinde düzenli orduya geçecek bir yapı. Bu da bu işin en tehlikeli yanıdır. Belki Barzani bugün çok ağır teçhizatları, uçağı helikopteri olmayabilir ama tankları olmaya başladı son 15 senede. Yerden havaya füzeleri olmaya başladı PKK gibi. Sonlarca silah taşınıyor. Aslında sadece Barzani üzerinden açıklayamayız Türkiye’ye olan tehdidi. Bölgede yeni bir devlet oluşturulmak isteniyor ABD eli ile. Ne kadar çok Müslüman coğrafyasında farklı devletler olursa ve bu devletler etnik ırkçılık üzerine oluşturulursa tıpkı Barzani’nin içinde bulunduğu konum gibi Türkiye gibi Cumhuriyetler devletler daha çok yıkılma riski altında kalırlar. Yani bunun 3 ayağı var; PKK terörü azar, Türkiye sınırları içinde hedef haline gelir, üçüncüsü peşmerge düzenli orduya geçerek önümüzde ki on yıl içinde Türkiye’yi tehdit eden terörist bir devlet haline gelir.-Peşmergenin devlet kurulduktan sonra uluslararası destekler tanklar, füze savunma sistemleri alması durumunda bugünkü bölgesel yönetim yarın ki kürdistan olacak orası Türkiye’de ki Kürtlere arkanızdayız der mi?Zaten şuan deniyor. Biz referandum öncesi yayınlarımızda referandumda evet çıkması halinde Kürdistan’ın kurulmasının önünde ki birçok engel kalkmış olacaktı. Bunu neye dayanarak söyledik. Biz AKP’nin Güneydoğu ve doğu da destek bulamadığı yerleri Barzani'ye bıraktı. Barzani’nin de güçlü olduğu yerleri. Nasıl bıraktı? KDP Türkiye’de Evet ofisleri açıp seçim kampanyasına katıldı. Ve o süreçte çok yoğun çalıştı. Bu süreçte dediniz ya Barzani öbür gün silahıyla tankıyla topuyla bu işe kalkışırsa diye zaten şuanda alt yapısını tamamen hazırlamış durumda yani o bölgede PKK olmazsa Barzani, Barzani olmazsa PKK şeklinde Kürt vatandaşlarımıza yönelik sürekli olarak sistematik olarak devam eden bir süreç vardır. Bu organizasyona ne yazık ki siyasi iktidar da dahil oluyor. Nasıl dahil oluyor bakın bu çok önemlidir.“AKP’NİN YAPTIKLARI ORTADA”Sanki bugün AKP iktidarını biz bölgede ki Kürdistanın kurulmasına karşıymış gibi algılıyoruz. Bakın son iki ayda AKP milletvekillerinin doğrudan doğruya sözlerini size aktarmak istiyorum:1-AKP Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu: Referandum çok abartılıyor bunda büyütülecek bir şey yok.2-Orhan Atalay AKP Ardahan Milletvekili: Referandum temel bir haktır.3-AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu: (Daha önce PYD’li teröristlerin cenazesine katılmış ve bu anayasal bir suç değil diyerek kendisine hak görmüş birisi) Türkiye Kürdistan’a saygı göstermeli.Şimdi bu üç milletvekili ile ilgili AKP’nin kendi içinde başlatmış olduğu herhangi bir soruşturma, herhangi bir yalanlama, herhangi bir tensip bulunmuyor.  Ve son dönemde Erbil Başkonsolosluğu Barzani’nin üniversitesine Zaho üniversitesine o rektör ziyareti için gönderildiğinde tam ortaya bir sözde Kürdistan bayrağı, bir tarafta rektör bir tarafta başkonsolos, başkonsolos Kürdistan’dan bahsediyor sözde rektör de söz de Kürdistan’dan bahsediyor. Şimdi vekillerin açıklamaları ortada, AKP’nin yaptıkları ortada, AKP’nin kongrelerinde onur konuğu olanlar ortada, son dönemde yapılanlar ortada şimdi de çıkılmış biz referanduma karşıyız, biz bölgede Barzani’nin devlet kurmasına karşıyız. Kimseyi kandırmasınlar. Çünkü aleni bir şekilde Barzani’nin devlet kurması bölge de AKP milletvekillileri tarafından destekleniyor.Bu aslında Türk Milliyetçilerini bağlayan bir mesele değil doğrudan doğruya Türkiye’yi bağlayan bir mesele.– Şöyle diyenler var. “Türk milliyetçileri kendilerini hiç geliştirmiyor. Başka topraklarda, başka devletlerde yaşayan insanların vereceği karar niye Türkiye’de yaşayan milliyetçileri kızdırıyor. Orası bambaşka bir devlet, referandum yapılacak insanlar bu referandumda evet biz ayrı bir devlet kurmak istiyoruz derse bu karara herkes saygı duymalı diyenler var.  Yani niye karışıyorsunuz başka ülkelerin iç işlerine Türk milliyetçileri diyenler var.Bu aslında Türk Milliyetçilerini bağlayan bir mesele değil doğrudan doğruya Türkiye’yi bağlayan bir mesele. Devlet politikalarının genelinde ulus devletlerinin bilhassa milliyetçilik ilkesinin önemli bir ağırlığı vardır. Türkiye’de de bunun olması gerekiyor. Fakat Türk milliyetçilerinin temsil makamı bile bugün tartışma konusu olup meşruluklarını yitirdikleri için ne yazık ki Türk milliyetçilerinin şuan için kendilerini ifade edecekleri bir ortam kalmadı. Konumuza dönecek olursak, Irak’ın biz içişlerini düşündüğümüz için esasında bölgede etnik ırkçılığı esas alan bir yapının olmamasını gerektiğine kanaat ediyoruz. Çünkü bölgede sadece Kürtler yok. Biraz önce sizin de dediğiniz gibi orada çöplerde Türkmenlerin tapuları çıktı. Büyük göç hareketleri ile Türkmenleri birçok yere kaydırdılar. Türkiye’ye de geldiler ve perişan ettiler. Şimdi siz eğer Türkmeneli coğrafyasını adım adım gün ve gün tasfiye edip bunları da antidemokratik yollarla, militarist girişimlerle yapıp bundan da figüran Barzani’yi kullanırsanız oranın içişleri değil oranın mandasından söz etmemiz gerekir. ABD mandası bölgede Kürt devleti kurulsun istiyor ve bunun için yapılıyor. Şimdi bölgede insanların gerçekten 2002 öncesi ABD’nin işgali öncesinde o zamanki şartları ile referandum yapılıyor olsaydı sonuçlar nasıl çıkacaktı. Şimdi bütün coğrafyayı alt üst edin bütün tapuları yakın bütün insanları göçe zorlayın perişan edin alt üst edin sonra da getirelim biz burası aynı değil. Mesela aynısını bugün Kilis için de yapalım. Kilis’in merkezine sandık koyalım burası Suriye’ye bağlansın mı burayı Suriye yönetsin mi diye, Kilis’in merkezinde Suriyeliler Türk nüfusundan fazla olduğu için Suriye’ye bağlanır bugün Kilis. Ben Kilis’in merkezine gittim insanlar biz çalışacak yer bulamıyoruz diye Kilis’i terk ediyor. Çünkü Suriyeliler daha ucuz rakamlara çalışıyorlar.“TÜRKMENELİ COĞRAFYASINI GASP EDİLME PROJESİDİR”- Türkler asimile oluyor diyenler var Kilis’teSadece Kilis değil birçok yerde var o. Biz Avrupa yakasındayız bulunduğumuz yerde ama ben artık rahat rahat sahile gidemiyorum, eskiden çok daha rahat gidebildiğim yerlere. Bilhassa özellikle belirli nargile cafeler üzerinde kendilerini ifade eden bu Suriyeli topluluklar eşimizle dostumuzla, arkadaşlarımızla geçtiğimiz yerlerde bile artık huzursuz bakışlarıyla taciz eder gibi hale geldiler. Bakın Suriye’nin milli maçında yolların nasıl kesildiğine şahit oldu tüm Türkiye. Artık bunu aleni ve organize bir şekilde yapıyorlar. Kimsenin varlığından soyundan etnik kökeninden dolayı ayrıştırılmasına karşı olan biriyim ancak karşımızdaki kitle kendini bir soy ve mezhep bağlamında karşı tarafı bunlar böyle diye yukarıdan bakması benim kendi topraklarım üzerinde kabul edemeyeceğim benim egemenlik haklarımı özgürlük alanımı ihlal ettiği için öyle bakıyorum. Dolayısı ile tekrar Irak’a bağlamak gerekirse konuyu Irak’ın kuzeyinde ki referandum Kürtlerin kendi kendini yönetebilmesi dışında gelişen ve tamamen dış organizasyon ve Türkmenlerin asimile edilmesi sonucunda Türkmeneli coğrafyasını gasp edilme projesidir.
"BÜYÜK KÜRDİSTAN'IN EN BÜYÜK PROVASINI ATATÜRK ZAMANINDA YAPTILAR"

Peki, hedef Büyük Kürdistan diyorsunuz. Hem Türkiye hem İran hem de Suriye toprakları içinde yer alan Irak’ta dahil büyük bir Kürdistan kurma niyetindeler.En büyük provasını da Atatürk döneminde yaptılar. Rahmetli Mustafa Kemal Atatürk’ün onurlu, dik duruşu Türk milliyetçi duruşu bu toprakların bir karış verilmeden bizde kalmasına imkan sağladı. Büyük bir fedakarlıkla Mehmetçiğin yaptığı operasyonlarla orada ki İngiltere destekli büyün kalkışmalara, din görünümlü bazıları da Şeyh Sait gibi, hepsi temizlendi. Şimdi de böyle bir ihtiyaç var ne yazık ki.“BÖLGE HALKI OLACAKLARI TAHMİN ETTİĞİ İÇİN ‘KÜRDİSTAN DEVLETİ’Nİ İSTEMİYOR”- Erşat Salihi Türkiye’ye geldi ve “Bölgede yaşayan Kürtler de Bağımsız Kürdistan’ı istemiyor” dedi.Erşat Salihi’nin söyledikleri gerçekten orada yerleşik konumdaki Kürtlerin iç sesi, çünkü oranın gerçek sahipleri Türkmenler, Araplar, Kürtler olası bir referandum sorasında yaşanacakları çok iyi biliyorlar. Saddam dönemi kötüydü ama Saddam’ı ‘demokrasi getiriyoruz’ diye tasfiye ettikten sonra Irak’ın her yanında patlayan bombalarla milyonlarca insan etkilendi ve hayatını kaybetti. Ve biz bu olayın dışında olmamıza rağmen Türkiye bunun ızdırabını çekiyor. Bizim burada 15 Temmuz’da başımızın üzerinden bir jet geçti biz hala bunu konuşuyoruz. Buradaki gariban çocuklar bunu her gün yaşadılar. Dolayısıyla oranın yerleşik düzenindeki insanların orada bir Kürdistan devleti istememesinin sebebi gelecekten korktukları ve olacakları tahmin ettikleri içindir.“BİRİ PKK’YI, BİRİ BARZANİ’Yİ DESTEKLİYOR, MHP KOLTUK SEVDASINDA, CHP’DE TANRIKULU HER ŞEYİ ALTÜST EDİYOR”- Bugün Erşat Salihi BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’yle ortak basın toplantısı düzenledi. Destici, “TBMM acilen toplanmalı” çağrısı yaptı. Destici’den önce benzer bir çağrı da İlker Başbuğ’dan geldi. Başbuğ da Meclis’in acil olarak toplanıp ortak bir tepki vermesi gerektiğini söyledi. Türkiye de sanki bu işle biraz ilgilenmiyormuş gibi gözükmüyor mu?Türkiye’de biraz evvel de belirttiğimiz gibi AKP’nin gerçekleştirmiş olduğu dış politik yaklaşımlar ne yazık ki toplumu farklı bir noktaya taşıdı. Yani bu konuya yaklaşım çok abes durumda. Hani biz bekliyoruz ki bir adım, bir milli his olacak, bir refleks oluşacak da bunun önlemi alınacak. Böyle bir hava estiriyorlar. Ancak nihayetinde tüm uygulamalara baktığımızda AKP’nin bu sürecin bizzat içinde olduğunu görüyoruz. Biraz evvel okuduğum milletvekili söylemleriyle.Dolayısıyla Erşat Salihi ve İlker Başbuğ’un belirtmiş olduğu “Meclis acil olarak toplanmalı ve Türkiye harekete geçmeli” söylemi çok önemlidir. Ancak bunu yapabilecek bir Meclis yapılanması yok. Bugün Cumhuriyet rejimini kaldırma girişiminde bulunurken “Türkiye propagandalarından kurtuluyor” diyen insanların ne yazık ki içinde bulunduğu bir yapıdan bahsediyoruz. Böyle bir yapıda bir tarafı PKK’yı destekliyor, bir tarafı Barzani’yi destekliyor, MHP kendini koltuk sevdasından AKP’ye teslim etmiş durumda, CHP belirli yerlerde kendi içinde karışık, Sezgin Tanrıkulu her şeyi alt üst ediyor orada. Adalet Yürüyüşü yapıyorsunuz, bambaşka bir şeyden bahsediyorsunuz, orada terör mağdurları çıkıyor, adam teröristleri savunuyor. Şimdi siz böyle bir tabloda hangi milli refleksi ortaya koyacaksınız? Siyaset sıkışmış durumda Türkiye’de.
google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html