AKP Diyarbakır Milletvekili Ensarioğlu, peşmergenin Irak'ın
kuzeyinde yapmayı planladığı sözde bağımsızlık referandumu için "ABD’ye
rest çeken Barzani bizden mi korkacak? Aksine Kerkük’ün Kürt bölgesinde kalması
bizim açımızdan çok daha iyidir" dedi.
Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya AKP Diyarbakır
Milletvekili Galip Ensarioğlu'nun Irak'ın kuzeyindeki sözde bağımsızlık
referandumuna ilişkin açıklamalarını köşesine taşıdı."AK Parti
milletvekillerinin tamamı destek veriyor mu?" sorusuna cevap
arayan Sarıkaya, Ensarioğlu'nun "Referanduma karşı çıkmamız
yanlış" dediğini aktararak AKP'de referanduma sıcak bakanların sayısının
az olmadığını ileri sürdü.
"BARZANİ BİZDEN Mİ KORKACAK?"
Sarıkaya'nın ‘Referanduma karşı çıkmamız yanlış...’
başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:HÜKÜMETİN, Kuzey Irak Kürt Bölgesel
Yönetimi’nin (IKBY) bağımsızlık referandumuna karşı duruşuna, AK Parti
milletvekillerinin tamamı destek veriyor mu?Şunu belirteyim, AK Parti’de
hükümetin aksi görüşünde olanların sayısı az değil...AK Parti Diyarbakır
Milletvekili Galip Ensarioğlu da bunu açıkça ifade edenlerden biri...Ensarioğlu dünkü
sohbetimizde görüşünü söylemekten kaçınmadı, bu noktaya nasıl gelindiğini
anımsatarak söze girdi:“Bu noktaya gelinmesine Bağdat’ın mezhebi yönetim tarzı,
Kürtleri ve Türkmenleri dışlayan tutumu neden oldu. Türkiye’nin Erbil’le
yaptığı petrol anlaşması da Bağdat ile arasının açılmasını hızlandıran
faktördü.”“Bu konuda ABD’ye rest çeken Barzani bizden mi korkacak? Aksine
Kerkük’ün Kürt bölgesinde kalması bizim açımızdan çok daha iyidir. Arap
bölgesinde kalırsa petrolün taşınmasında problem olur. Kürt bölgesinde kalırsa
bugüne kadar yaptığımız gibi hem pazarlarız hem de çıkarırız. Barzani geçmişte
bu konuda ABD’yi karşısına alma pahasına Türkiye ile petrol anlaşması
imzaladı.”
Yeniçağ Gazetesi İnternet Sitesi Genel Yayın Yönetmeni
Çolak, KRT TV'de Çağlar Cilara'nın Haber Merkezi programında gündeme dair
değerlendirmelerde bulundu.
KRT TV'de Çağlar Cilara'nın sunduğu Haber Merkezi programına
katılan Yeniçağ yazarı ve İnternet Sitesi Genel Yayın Yönetmeni Batuhan
Çolak, gündemi değerlendirdi.Irak'ın kuzeyindeki sözde bağımsızlık
referandumuna değinen Çolak, "Ancak söz konusu sadece erteleme talebi biz
Kürdistan’a karşıyız denilmiyor. dahası bu niyetli, bu bayraklı Barzani ile
görüşme de o bayraklar gönlere çekiliyor ve anayasasına göre Başbakan Binali
Yıldırım böyle bir yapının olduğunu söylüyor. Oysa Irak anayasasına göre böyle
Kürdistan diye bir yapı bulunmuyor" diyerek Hükümet'in konuya bakış
açısını eleştirdi.Batuhan Çolak'ın açıklamaları şöyle:Şimdi olayları bugünden
ya da dünden bu güne getirebilmemiz için biraz daha geniş çerçeveden bakmamız
gerekiyor. Çünkü Barzani’nin açıklaması Kürdistan girişimidir, bir anda ortaya
çıkmamıştır. Bu bir sürecin sonucunda olmuştur. Bu sürecin nasıl başladığını
iyi okumamız gerekiyor. O yüzden çok kısa bir hatırlatma yapmakta fayda
görüyorum. Özellikle ABD’nin Saddam’ın elindeki nükleer silahları bahane ederek
Irak’ı işgaliyle başlayan süreçten itibaren biliyorsunuz Türkiye’de o dönemde
belirli tartışmalar vardı, dönemin Başbakanının “Amerikan askerlerinin başarısı
için dua ediyorum” diye bir beyanı vardı. Bu dönemde bilhassa Irak’ın kuzeyinde
91 1. Körfez müdahalesi ile başlayan ve yarım kalan Kürtleştirme, Kürt devleti
oluşturma, defacto bir oluşum yapma girişimleri 2000-2002 yıllarında belirli
bir şekilde politika halini almıştı. Dolayısıyla bu süreci şu şekilde okumamız
lazım. Özellikle Kerkük, Musul gibi Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde
doğrudan doğruya Barzani’nin ön plana çıkartılarak iskan politikasının
değiştirilerek ve demografik yapıya açık bir ameliyat sonucunda Kürtleştirme ve
peşmergenin adeta düzenli bir orduymuşçasına planlı bir şekilde Kürtlerin
devletleştirilmesine geçildi.“2002’DEN BERİ ABD İLE IRAK’TA BAŞLAYAN BİR
YAPI”-Amerikan işgali sırasında Kerkük’te ki tapu kayıtları yok edildi değil
mi? Çöplerden çıkartıldı. O dönemin kayıtları, Osmanlı dönemine dayanan Türkmen
varlığı, Türkmeneli diye geçen yerlerdir. Dediğiniz gibi tapu kayıtları
Barzani’nin peşmergenin eline geçip yakıldı, yıkıldı, değiştirildi, tapu
binaları işgal edildi. Yani yapılacak konuşulacak o kadar şey var ki esasında o
sürece ilişkin, fakat sadece bununla sınırlı kalmadı beraberinde peşmergenin
doğrudan doğruya silahlandırılması ve bir devlet halinde tanınmaya başlaması
var. Burada Türk Dış politikasının ikilicikli, belirsiz ve kırmızı çizgileri
geri plana atan yaklaşımları ne yazık ki süreci Türkiye açısından çok ciddi bir
noktaya getirdi. Devlet Bahçeli’nin belirtmiş olduğu savaş sebebi esasında bir
anda olan bir şey değildir. Devlet Bahçeli bunu referandum öncesi de biliyordu
daha öncesinde de biliyordu. 2002’den beri ABD ile Irak’ta başlayan bir yapıdan
söz ediyoruz.Sonrasında çözüm süreci gibi bir vaka yaşadı Türkiye. Çözüm
sürecinde ne yapıldı, Suriye’nin kuzeyinde de tıpkı Barzani gibi PYD’nin başı
Salih Müslim Türkiye’de ağırlanmaya başlandı. Yani o koridor Irak’ın kuzeyinde
Barzani, Suriye’nin kuzeyinde PYD-Salih Müslim aracılığıyla oluşturuluyordu.
Dolayısıyla Çözüm Sürecini de katarak bu sürece genel bir bakış açısı
getirmemiz gerekiyor.“ONUR KONUĞU BARZANİ”Şu okumayı yapacağız: Türkiye
Cumhuriyeti Devleti için Irak’ın kuzeyinde bir peşmerge devletinin, beraberinde
bunun adının Kürdistan olmasının bir zararı var mıdır? Çok büyük bir zararı
vardır. Çünkü 1950’ler den itibaren baba Molla Barzani’den itibaren başlayan
süreçte Türkiye’de KDP faaliyetleri hep olmuştur. Onların en büyük amacı kendi
bölgelerini, intilkal ettikleri alanları daha da geliştirmek ve bunu da Türkiye
sathına yaymaktır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde Barzani’nin kanalı
Rudaw TV’de harita var. Bu kadar aleni bir şekilde kendilerini ifade eden bir
yapı var karşımızda bundan bahsediyorum. Bu yapının arkasında Amerika var. İşin
kötü tarafı sadece Amerika yoktu. 1950’lerden itibaren bu yapı sırtını
birilerine yaslayarak bir şekilde devam ettirdi. Ama Türkiye’nin zaman zaman
problemli çıkışları olsa da, problemli dış politika izlemiş olsa da 2002
sonrası gibi hiçbir dönem yaşanmadı. İlk kez Barzani Türkiye’de ki bir siyasi
partinin olağan kongresine ‘’Onur Konuğu’’ olarak davet edilebilecek noktaya
taşındı.Türkmenlerin bir yandan bütün evrakları, tapuları yakılırken üzerlerine
çeşitli milletlerin ürettiği bombalar, füzeler yağdırılırken, toplu katliamlar
yaşanırken ne yazık ki Barzani Türkiye’de onur konuğu olarak ağırlanıp kırmızı
halılarda karşılandı. Bunun yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez
Türkiye’de ki bayrak direklerine sözde bayrak, sözde paçavralar çekildi. Bakın
bu sözde paçavranın altını çizmek istiyorum bu bir bayrak değildir. 1929
yılında Ağrı’da yan Mustafa Kemal Atatürk’ün genç cumhuriyetinde birçok bölgede
Kürt ayaklanmaları çıkartılmak istendi ve bunun arkasında İngiliz desteği
vardı. Hani bir komplo teorisi ya da kaynaklara dayandırılmadan söylenen sözler
değil doğrudan doğruya zaten İngiltere’nin Türkiye’ye yakın bölgelerinden
sorumlu kuvvet komutanlarına yazılan gerçekler, tarihi vesikalarla gerçektir.
Ve 1929 yılında Ağrı’da çıkartılan isyanda kullanılan sözde bayraktır. Bu
bayrağın tasarımı Londra’da yapılmıştır. Şimdi bu bayrağı alıp yıllar sonra siz
Türkiye’de gönlere çekiyorsanız Barzani’nin ilan etmeye çalıştığı Kürdistan’ı
destekliyorsunuz demektir. Bunun yanı sıra bir dipnot daha eklemek istiyorum.
Son dönemde sanki Türkiye dış politikasında dış ilişkilerde bir sorun
varmışçasına ertelenmeli vs. deniyor. Ancak söz konusu sadece erteleme talebi
biz Kürdistan’a karşıyız denilmiyor. Dahası bu niyetli, bu bayraklı Barzani ile
görüşme de o bayraklar gönlere çekiliyor ve anayasasına göre Başbakan Binali
Yıldırım böyle bir yapının olduğunu söylüyor. Oysa Irak anayasasına göre böyle
Kürdistan diye bir yapı ulunmuyor.- Türk Dış işleri bir açıklama yaptı ve bunun
acı sonuçları olur dedi, Bugün Başbakan Binali Yıldırım bir açıklama yaptı.
Bölgenizde zaten Irak’ta İran’da Suriye’de ciddi problemler yaşanıyor buna bir
yenisini daha eklemeyin, bu referandumdan vazgeçin dedi. Türkiye başka ne
yapsın şimdi? AKP’nin bu konuda ki tavrı tamamen başkanlık sistemine göre yanı
başında bak Kürdistan kuruldu denilerek başkanlığı kaybetmeyi gördükleri için
havaya atılmış kurusıkı sözler bunlar.-Yaptırım nasıl uygulanmalı Sayın Çolak?
1- Türkiye’nin ihracatının %50’i Avrupa Birliği üyesi 28 ülkeye yapılıyor değil
mi? AB üyesi ülkelerle birlikte Türkiye en fazla ihracatını Kuzey Irak’a yani
bölgesel yönetime Barzani’nin hakim olduğu bölgeye yapıyor. Ve Türkiye
Barzani’nin petrollerini Avrupa’ya daha ucuza taşıyor. Yani ortada Barzani ile
ciddi bir ticari ortaklık var. Türk iş insanları özellikle inşaat işinde olan
iş insanları en çok yatırımı Irak'ın kuzeyine yapıyor. Milyonlarca dolarlık
Türk iş adamlarının o bölgede yatırımları var. İrili ufaklı yatırımlar da var
gidip restoran açan, otel açan Türk iş insanları da var. Yaptırım demek bütün
bu ticari anlaşmaları da sonlandırmak demektir. Eğer bağımsız Kürdistan’a
karşıysak bunu yapmalıyız? Böyle mi düşünüyorsunuz?“KIBRIS'TAN VAZGEÇSEYDİK
BUGÜN AVRUPA BİRLİĞİNDE OLURDUK”Şimdi bunun tezi ve antitezi olarak ben
yaklaşmak istiyorum. Eğer Kürdistan’a karşı bir Türkiye varsa Kuzey Irakla
ilişkilerini kesecek bir anlam çıkartmak istemiyorum. Neden çıkartmak
istemiyorum çünkü burda oluşturulan yapı tamamen suni bir yapıdan söz ediyorum.
Yani bu olmazsa Türkiye buna karlı çıkması durumunda oraya ekonomik ambargo
uygulamasına gerek yok çünkü oranın bir ihtiyacı, bir sermayesi bir dönüşümü
var. Türkiye burada aktif rol oynuyor. Evet Barzani’yle çok yakın diyalog
kurulmasından dolayı orada ki karşılıklı ticaret hacmi artmış durumda. Ama
eşitti şu değildir. Her devlet için bu geçerlidir. Devletlerin bazı kırmızı
çizgileri vardır. Kendileri için güvenlik tehdidi oluşturacak yapılarla
ekonomik ilişkilerinin belirli bir aralıkta tutarlar. Yani biz oradan çok para
gelecek diye kendi davamızdan kendi insanımızdan kendi soydaşımızın
yaşantısından vazgeçemeyiz.Eğer vazgeçseydik, eğer parayı tercih etseydik bugün
Kıbras’ta Türk varlığı olmaması gerekirdi. Eğer biz bugün Kıbras’ta olmasaydık,
eğer Kıbrıs’ta herhangi bir askerimiz olmasaydı ve 1960’lardan itibaren
Kıbrıs’ta kan döken EOKA’ya Rum’a teslim edilseydi orası, o soykırıma biz
sessiz kalsaydık Kıbrıs bizim olmayabilirdi. Karşılığında ne olurdu belki
dediğiniz gibi ticari ilişkileri güçlü olurdu belki Avrupa Birliğinde bugün
Türkiye olurdu. Ancak bu noktada sizin bağımsızlığınız tehlikeye girdiyse,
sizin soydaşınız tehlikeye giriyorsa, sizin bayrağınızın yanında başka devlet
bayrağı dalgalanıyorsa, sizin egemenlik alanınız daralıyorsa siz ne kadar zengin
olursanız olun bunun devletler alanında hiçbir önemi hiçbir prestiji ve
uluslararası arenada hiçbir karşılığı yoktur. Orda ki ticari ilişkilerimizi
kaybedeceğiz diye yanı başımızda Türkiye’yi doğrudan doğruya hedef alan,
doğrudan doğruya tehdit eden bir yapı karşısında sessiz kalabilmemiz mümkün
değildir.“İŞİN EN TEHLİKELİ YANI…”- Sayın Çolak bunu biraz daha açalım. Barzani
Türkiye’yi nasıl tehdit ediyor? İlişkiler iyi, para alışveriş iyi ileriye
doğru mu tehdit oluşturacak? Konumuzun girişinde kısmen değindik ama bunun 3
ayağı olduğunu düşünüyorum.Birinci ayak; PKK terör örgütü ile Barzani’nin
ilişkileri çok iyidir. Yıllardan beri Irak’ın kuzeyinden yapılan sızmaları Türk
Silahlı Kuvvetleri açıklarsa rakamları çok daha iyi göreceğiz. 90 ve 95’li
yıllarda bölgede bulunup notlar çıkarıp bunları kitaba döken bazı komutanlar
oldu. Bu komutanların anılarının neredeyse hepsini ben okudum, atladığımı
düşünmüyorum. Hepsinin üzerinde durduğu ortak nokta bizim müttefik bildiğimiz
çatışma karakollarından üzerimize ateş açılıyordu. Gelen teröristlerin çoğu
Barzani’nin hakim olduğu bölgeden geliyordu. Biraz önce 90’lı yılların başında
Amerika Körfez müdahalesi ile bölgeyi karıştırıp Barzani’yi güçlendirdi ve
Türkiye’yi de PKK terörü üzerinden köşeye sıkıştırmak istediğini vurgulamıştık.
Birinci aşaması bu. 1 PKK terörü artar.İkinci ayak; Barzani’nin bugün Rudaw TV
de bahsetmiş olduğu yani her gün bahsetmiş olduğu sözde Kürdistan’ın alanları
Türkiye’yi de kapsamaya başlar. Hangi illerimiz var açın Rudaw TV’yi Diyarbakır’dan
tutun her yeri kapsıyor. Bu ikinci kısımdır. Türkiye’nin doğrudan doğruya
sınırlarını, kan dökerek aldığı vatan topraklarına göz dikilmesi hadisesidir.
Bu da ikincisidir.Üçüncü aşaması nedir? PKK bir anda azmadı, gelecekte azdı.
Türkiye topraklarına da göz dikti, hala dikiyor. Üç, yanı başımızda kendi iç
işlerimize karışabilme ihtimali olan, bizim orda da soydaşlarımız denilerekten
Türkiye’de ki Kürt vatandaşlarımıza yaklaşan ve beraberinde düzenli orduya
geçecek bir yapı. Bu da bu işin en tehlikeli yanıdır. Belki Barzani bugün
çok ağır teçhizatları, uçağı helikopteri olmayabilir ama tankları olmaya
başladı son 15 senede. Yerden havaya füzeleri olmaya başladı PKK gibi. Sonlarca
silah taşınıyor. Aslında sadece Barzani üzerinden açıklayamayız Türkiye’ye olan
tehdidi. Bölgede yeni bir devlet oluşturulmak isteniyor ABD eli ile. Ne kadar
çok Müslüman coğrafyasında farklı devletler olursa ve bu devletler etnik
ırkçılık üzerine oluşturulursa tıpkı Barzani’nin içinde bulunduğu konum gibi
Türkiye gibi Cumhuriyetler devletler daha çok yıkılma riski altında kalırlar.
Yani bunun 3 ayağı var; PKK terörü azar, Türkiye sınırları içinde hedef haline
gelir, üçüncüsü peşmerge düzenli orduya geçerek önümüzde ki on yıl içinde
Türkiye’yi tehdit eden terörist bir devlet haline gelir.-Peşmergenin devlet
kurulduktan sonra uluslararası destekler tanklar, füze savunma sistemleri
alması durumunda bugünkü bölgesel yönetim yarın ki kürdistan olacak orası
Türkiye’de ki Kürtlere arkanızdayız der mi?Zaten şuan deniyor. Biz referandum
öncesi yayınlarımızda referandumda evet çıkması halinde Kürdistan’ın
kurulmasının önünde ki birçok engel kalkmış olacaktı. Bunu neye dayanarak
söyledik. Biz AKP’nin Güneydoğu ve doğu da destek bulamadığı yerleri Barzani'ye
bıraktı. Barzani’nin de güçlü olduğu yerleri. Nasıl bıraktı? KDP Türkiye’de
Evet ofisleri açıp seçim kampanyasına katıldı. Ve o süreçte çok yoğun çalıştı.
Bu süreçte dediniz ya Barzani öbür gün silahıyla tankıyla topuyla bu işe
kalkışırsa diye zaten şuanda alt yapısını tamamen hazırlamış durumda yani o
bölgede PKK olmazsa Barzani, Barzani olmazsa PKK şeklinde Kürt vatandaşlarımıza
yönelik sürekli olarak sistematik olarak devam eden bir süreç vardır. Bu
organizasyona ne yazık ki siyasi iktidar da dahil oluyor. Nasıl dahil oluyor
bakın bu çok önemlidir.“AKP’NİN YAPTIKLARI ORTADA”Sanki bugün AKP iktidarını
biz bölgede ki Kürdistanın kurulmasına karşıymış gibi algılıyoruz. Bakın son
iki ayda AKP milletvekillerinin doğrudan doğruya sözlerini size aktarmak
istiyorum:1-AKP Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu: Referandum çok abartılıyor
bunda büyütülecek bir şey yok.2-Orhan Atalay AKP Ardahan Milletvekili:
Referandum temel bir haktır.3-AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu:
(Daha önce PYD’li teröristlerin cenazesine katılmış ve bu anayasal bir suç değil
diyerek kendisine hak görmüş birisi) Türkiye Kürdistan’a saygı göstermeli.Şimdi
bu üç milletvekili ile ilgili AKP’nin kendi içinde başlatmış olduğu herhangi
bir soruşturma, herhangi bir yalanlama, herhangi bir tensip bulunmuyor.
Ve son dönemde Erbil Başkonsolosluğu Barzani’nin üniversitesine Zaho
üniversitesine o rektör ziyareti için gönderildiğinde tam ortaya bir sözde
Kürdistan bayrağı, bir tarafta rektör bir tarafta başkonsolos, başkonsolos
Kürdistan’dan bahsediyor sözde rektör de söz de Kürdistan’dan bahsediyor. Şimdi
vekillerin açıklamaları ortada, AKP’nin yaptıkları ortada, AKP’nin
kongrelerinde onur konuğu olanlar ortada, son dönemde yapılanlar ortada şimdi
de çıkılmış biz referanduma karşıyız, biz bölgede Barzani’nin devlet kurmasına
karşıyız. Kimseyi kandırmasınlar. Çünkü aleni bir şekilde Barzani’nin devlet
kurması bölge de AKP milletvekillileri tarafından destekleniyor.Bu aslında Türk
Milliyetçilerini bağlayan bir mesele değil doğrudan doğruya Türkiye’yi bağlayan
bir mesele.– Şöyle diyenler var. “Türk milliyetçileri kendilerini hiç
geliştirmiyor. Başka topraklarda, başka devletlerde yaşayan insanların vereceği
karar niye Türkiye’de yaşayan milliyetçileri kızdırıyor. Orası bambaşka bir
devlet, referandum yapılacak insanlar bu referandumda evet biz ayrı bir devlet
kurmak istiyoruz derse bu karara herkes saygı duymalı diyenler var. Yani
niye karışıyorsunuz başka ülkelerin iç işlerine Türk milliyetçileri diyenler
var.Bu aslında Türk Milliyetçilerini bağlayan bir mesele değil doğrudan doğruya
Türkiye’yi bağlayan bir mesele. Devlet politikalarının genelinde ulus
devletlerinin bilhassa milliyetçilik ilkesinin önemli bir ağırlığı vardır.
Türkiye’de de bunun olması gerekiyor. Fakat Türk milliyetçilerinin temsil
makamı bile bugün tartışma konusu olup meşruluklarını yitirdikleri için ne
yazık ki Türk milliyetçilerinin şuan için kendilerini ifade edecekleri bir
ortam kalmadı. Konumuza dönecek olursak, Irak’ın biz içişlerini düşündüğümüz
için esasında bölgede etnik ırkçılığı esas alan bir yapının olmamasını gerektiğine
kanaat ediyoruz. Çünkü bölgede sadece Kürtler yok. Biraz önce sizin de
dediğiniz gibi orada çöplerde Türkmenlerin tapuları çıktı. Büyük göç
hareketleri ile Türkmenleri birçok yere kaydırdılar. Türkiye’ye de geldiler ve
perişan ettiler. Şimdi siz eğer Türkmeneli coğrafyasını adım adım gün ve gün
tasfiye edip bunları da antidemokratik yollarla, militarist girişimlerle yapıp
bundan da figüran Barzani’yi kullanırsanız oranın içişleri değil oranın
mandasından söz etmemiz gerekir. ABD mandası bölgede Kürt devleti kurulsun
istiyor ve bunun için yapılıyor. Şimdi bölgede insanların gerçekten 2002 öncesi
ABD’nin işgali öncesinde o zamanki şartları ile referandum yapılıyor olsaydı
sonuçlar nasıl çıkacaktı. Şimdi bütün coğrafyayı alt üst edin bütün tapuları yakın
bütün insanları göçe zorlayın perişan edin alt üst edin sonra da getirelim biz
burası aynı değil. Mesela aynısını bugün Kilis için de yapalım. Kilis’in
merkezine sandık koyalım burası Suriye’ye bağlansın mı burayı Suriye yönetsin
mi diye, Kilis’in merkezinde Suriyeliler Türk nüfusundan fazla olduğu için
Suriye’ye bağlanır bugün Kilis. Ben Kilis’in merkezine gittim insanlar biz
çalışacak yer bulamıyoruz diye Kilis’i terk ediyor. Çünkü Suriyeliler daha ucuz
rakamlara çalışıyorlar.“TÜRKMENELİ COĞRAFYASINI GASP EDİLME PROJESİDİR”-
Türkler asimile oluyor diyenler var Kilis’teSadece Kilis değil birçok yerde var
o. Biz Avrupa yakasındayız bulunduğumuz yerde ama ben artık rahat rahat sahile
gidemiyorum, eskiden çok daha rahat gidebildiğim yerlere. Bilhassa özellikle
belirli nargile cafeler üzerinde kendilerini ifade eden bu Suriyeli topluluklar
eşimizle dostumuzla, arkadaşlarımızla geçtiğimiz yerlerde bile artık huzursuz
bakışlarıyla taciz eder gibi hale geldiler. Bakın Suriye’nin milli maçında
yolların nasıl kesildiğine şahit oldu tüm Türkiye. Artık bunu aleni ve organize
bir şekilde yapıyorlar. Kimsenin varlığından soyundan etnik kökeninden dolayı
ayrıştırılmasına karşı olan biriyim ancak karşımızdaki kitle kendini bir soy ve
mezhep bağlamında karşı tarafı bunlar böyle diye yukarıdan bakması benim kendi
topraklarım üzerinde kabul edemeyeceğim benim egemenlik haklarımı özgürlük
alanımı ihlal ettiği için öyle bakıyorum. Dolayısı ile tekrar Irak’a bağlamak
gerekirse konuyu Irak’ın kuzeyinde ki referandum Kürtlerin kendi kendini
yönetebilmesi dışında gelişen ve tamamen dış organizasyon ve Türkmenlerin
asimile edilmesi sonucunda Türkmeneli coğrafyasını gasp edilme projesidir.
"BÜYÜK KÜRDİSTAN'IN EN BÜYÜK PROVASINI ATATÜRK
ZAMANINDA YAPTILAR"
Peki, hedef Büyük Kürdistan diyorsunuz. Hem Türkiye hem İran
hem de Suriye toprakları içinde yer alan Irak’ta dahil büyük bir Kürdistan
kurma niyetindeler.En büyük provasını da Atatürk döneminde yaptılar. Rahmetli
Mustafa Kemal Atatürk’ün onurlu, dik duruşu Türk milliyetçi duruşu bu
toprakların bir karış verilmeden bizde kalmasına imkan sağladı. Büyük bir
fedakarlıkla Mehmetçiğin yaptığı operasyonlarla orada ki İngiltere destekli
büyün kalkışmalara, din görünümlü bazıları da Şeyh Sait gibi, hepsi temizlendi.
Şimdi de böyle bir ihtiyaç var ne yazık ki.“BÖLGE HALKI OLACAKLARI TAHMİN
ETTİĞİ İÇİN ‘KÜRDİSTAN DEVLETİ’Nİ İSTEMİYOR”- Erşat Salihi Türkiye’ye geldi ve
“Bölgede yaşayan Kürtler de Bağımsız Kürdistan’ı istemiyor” dedi.Erşat
Salihi’nin söyledikleri gerçekten orada yerleşik konumdaki Kürtlerin iç sesi,
çünkü oranın gerçek sahipleri Türkmenler, Araplar, Kürtler olası bir referandum
sorasında yaşanacakları çok iyi biliyorlar. Saddam dönemi kötüydü ama Saddam’ı
‘demokrasi getiriyoruz’ diye tasfiye ettikten sonra Irak’ın her yanında patlayan
bombalarla milyonlarca insan etkilendi ve hayatını kaybetti. Ve biz bu olayın
dışında olmamıza rağmen Türkiye bunun ızdırabını çekiyor. Bizim burada 15
Temmuz’da başımızın üzerinden bir jet geçti biz hala bunu konuşuyoruz. Buradaki
gariban çocuklar bunu her gün yaşadılar. Dolayısıyla oranın yerleşik
düzenindeki insanların orada bir Kürdistan devleti istememesinin sebebi
gelecekten korktukları ve olacakları tahmin ettikleri içindir.“BİRİ PKK’YI,
BİRİ BARZANİ’Yİ DESTEKLİYOR, MHP KOLTUK SEVDASINDA, CHP’DE TANRIKULU HER ŞEYİ
ALTÜST EDİYOR”- Bugün Erşat Salihi BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’yle ortak
basın toplantısı düzenledi. Destici, “TBMM acilen toplanmalı” çağrısı yaptı.
Destici’den önce benzer bir çağrı da İlker Başbuğ’dan geldi. Başbuğ da Meclis’in
acil olarak toplanıp ortak bir tepki vermesi gerektiğini söyledi. Türkiye de
sanki bu işle biraz ilgilenmiyormuş gibi gözükmüyor mu?Türkiye’de biraz evvel
de belirttiğimiz gibi AKP’nin gerçekleştirmiş olduğu dış politik yaklaşımlar ne
yazık ki toplumu farklı bir noktaya taşıdı. Yani bu konuya yaklaşım çok abes
durumda. Hani biz bekliyoruz ki bir adım, bir milli his olacak, bir refleks
oluşacak da bunun önlemi alınacak. Böyle bir hava estiriyorlar. Ancak
nihayetinde tüm uygulamalara baktığımızda AKP’nin bu sürecin bizzat içinde
olduğunu görüyoruz. Biraz evvel okuduğum milletvekili söylemleriyle.Dolayısıyla
Erşat Salihi ve İlker Başbuğ’un belirtmiş olduğu “Meclis acil olarak toplanmalı
ve Türkiye harekete geçmeli” söylemi çok önemlidir. Ancak bunu yapabilecek bir
Meclis yapılanması yok. Bugün Cumhuriyet rejimini kaldırma girişiminde
bulunurken “Türkiye propagandalarından kurtuluyor” diyen insanların ne yazık ki
içinde bulunduğu bir yapıdan bahsediyoruz. Böyle bir yapıda bir tarafı PKK’yı
destekliyor, bir tarafı Barzani’yi destekliyor, MHP kendini koltuk sevdasından
AKP’ye teslim etmiş durumda, CHP belirli yerlerde kendi içinde karışık, Sezgin
Tanrıkulu her şeyi alt üst ediyor orada. Adalet Yürüyüşü yapıyorsunuz, bambaşka
bir şeyden bahsediyorsunuz, orada terör mağdurları çıkıyor, adam teröristleri
savunuyor. Şimdi siz böyle bir tabloda hangi milli refleksi ortaya
koyacaksınız? Siyaset sıkışmış durumda Türkiye’de.