BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

23 Mayıs 2019 Perşembe

HDP, Kürt partisi değildir!

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

19 Mayıs’ta HDP Şişli örgütünün yayınladığı mesaj:
“19 Mayıs Pontus Rum Soykırımı Anma Günü. 353 bin Rum öldürüldü, 1 milyon 250 bin Rum mübadeleyle sürgün edildi. #BuAcıHepimizin”
TBMM’de yer alan bir partinin örgütü yayınlıyor bunu…
Y-CHP’nin PKK sevicisi İstanbul İl Başkanı'nın şu mesajından farkı yok:
“23 Nisan’dan bir sonraki gün neydi? Bilmek istemeyenler için ipucu: 1915”.
El ele, kol kola bir ihanet ve utanç!
19 Mayıs’ta Samsun’da Atatürkçülük gösterisi yapan İmamoğlu’nun müttefiki…
HDP, Kürt olmayan ve Kürtçe bile bilmeyen Marksist-Leninistlerin, DHKP-C’lilerin yönettiği bir parti…
PKK uzantısı HEP’ten ÖZDEP’e, ÖZDEP’ten HADEP’e, HADEP’ten DEHAP’a, DEHAP’tan DTP’ye, DTP’den BDP’ye ve BDP’den HDP’ye uzanan bölücü bir siyasî hareket…
Bu militan hareketi Meclise taşıyan da Y-CHP… 1991’de SHP listelerinden seçilip sonra istifa ettiler… DEP, Meclise giriverdi…
Y-CHP, o tarihî hatasını şimdi de PKK’yı belediyelere taşıyarak tekrarlıyor ve aldıkları sonucu da halkın iradesi olarak ilan ediyor…
Bu PKK uzantısı hareketin ilk başkanı Yaşar Kaya idi. Bir süre Almanya’da kaldı, Erbil’de öldü, Özgür Gündem’in sahibi idi…
HADEP kongresinde PKK paçavraları ve bebek katilinin posterlerini astıran Murat Bozlak tutuklandı, sonra vekil oldu, sonra da kanserden öldü.
Ahmet Turan Demir, defalarca tutuklandı, hapis cezası aldı.
DTP’nin eş başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’tu.
Sonra piyasaya Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak ve Sabahat Tuncel çıktı.
ÖDP’li fırıldak Ufuk Uras, Mehmet Metiner, Altan Tan, Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder, Osman Baydemir ve Figen Yüksekdağ yeni figüranlardı…
Kürtçe konuşamayan ve belediye başkanlığı yapan Kışanak ve Tuncel yargılanıp hapse gönderildi. Şimdi açlık grevi yapan Tuncel, bir ara şu nutukları atıyordu:
“Türkiye halklarına da çağrımız 'Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz.' Bu sadece bir slogan değil, bir gerçekliktir. Eğer bugün Kürtler özgür değilse Türkler de özgür değildir.”
Figen Yüksekdağ, Kürtçe bilmeyen bir Marksist-Leninist… Şimdi hapiste… HDP eş başkanı idi ve şu küstahlığı unutulmayacak:
“Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz!”
Ne Ertuğrul Kürkçü ne de Sırrı Süreyya Önder, Kürt… Kürkçü Dev-Genç’li… Çayan’ın öldürüldüğü olayda samanlıkta saklanmış biri. Kürt olmayan Kürtçü solcu Önder ise şimdi hapiste…
HDP, hiç Kürt halkının derdi ile dertlenmedi. Ne aş, ne iş, ne huzur…
Çözüm sürecinde kirli emelleri için Güneydoğu’yu köstebek yuvası yapıp kan gölüne çevirdiler… Bölge esnafını tehdit ederek sürekli kepenk kapattırdılar.
Yasa dışı eylemlerinde sürekli polisle çatıştılar…
Halkın kendilerine teslim ettiği belediyelerin imkânlarını PKK’ya taşıdılar, yataklık yaptılar…
Mesela eş başkan kızıl Sezai Temelli Kürt değil ve KHK ile İstanbul Üniversitesinden atılanlardan… ÖDP’den ayrılıp HDP’nin kuruluşunda yer aldı. HDP’nin eş başkanı…
“23 Haziran’da CHP’ye oy verirseniz Kandil’in yolu açılır” itirafı ile “Bugün Türkiye’nin en bereketli toprakları burası. Buralar vadedilmiş topraklar. Musa bütün ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi. Geldiler bu toprakları da kuruttular” küstahlığı ona ait…
Bu kızıl Temelli, 31 Mart sonrası “İstanbul ve Ankara’yı İmamoğlu ve Yavaş değil HDP yönetecek” diyen adam…
Şimdi de “Kayyımları nasıl süpürdüysek İstanbul’u da süpüreceğiz” diyor…
Kürtçü Buldan, Hakkari’de memur iken daha sonra öldürülen, teyzeoğlu eski bir uyuşturucu kaçakçısı PKK’lı ile evlendi…  İstanbul’da “cumartesi anneleri”nin elebaşılarındandı. HDP eş başkanı…
Kürtçü Buldan demokrasi ittifakı dediği “zillet ittifakı”nın adayı İmamoğlu’nun aldığı oy için şöyle diyor: “İmamoğlu'nun başkanlığında 'Kürdistani partiler’in payı var.”
Kürdistani partiler kim? Müttefikleri Y-CHP/İP/SP…
HDP, asla bir Türkiye partisi olmadığı gibi asla Kürt kardeşlerimizi de temsil edemez…
Bunlar, TBMM araçları ile terörist ve silah taşıma ihanetini gösteren taşeronlar…
Birçok Ermeni'yi barındıran PKK’nın siyasî uzantısı ve maşası…
19 Mayıslarda  “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” çığlığı atan Y-CHP’liler nasıl bir kirli iş birliğinin içindeler?
Kürtçü Sakık’ın kendilerine yaptığı “İt sürüleri” hakaretine razılar mı?
Ve Y-CHP’ye bir uyarı daha:
Zırt pırt başvurduğunuz meşhur “367 mucidi” Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu, 2002’de DEHAP'ın seçimlere girmesini engellemek için başvurmuş ancak YSK, DEHAP'ın seçimlere katılmasına karar vermişti…

Haberiniz ola!

Türk milleti bu tuzağa düşmez


Türk milleti üzerinde oyun oynayanların, sonu hep hezimet, hep bozgun, hep de acı olmuştur. Bir seçim kazanmanın telaşında değiliz. Ülkemize, milletimize, bekamıza, geleceğimize sahip çıkmanın derdindeyiz.

Birkaç belediye ele geçirdiler ya, gerisini getirip ülkeyi kaosa sürükleyeceklerine olan inançları iyice arttı. Şimdi çok daha hevesli saldırıyor, akla hayale gelmeyecek yalanlara başvuruyor, gafletten ihanete her yolu deniyorlar. 23 Haziran İstanbul seçimlerinde istedikleri sonucu elde etmeleri durumunda daha da azacak ve ülkeyi kilitleyeceklerdir.

SİZİ BİRARAYA GETİREN ŞEY NEDİR?

  Bütün bunları yapıyorlar, sonra da dönüp büyük bir pişkinlikle, erdemden, ahlaktan, davadan, dürüstlükten, samimiyetten dem vuruyorlar. Kendilerine, “bırakın işbirliği yapmayı, bir araya gelmeyi aynı havayı bile teneffüs etmeye tahammül gösteremediğiniz halde, sizi bir araya getiren şey nedir?” diye soruyoruz, duymazdan geliyorlar. Sicillerinin büyük bölümünü oluşturan belgeli yalanlar, hukuk kararları ile kesinleşmiş hırsızlıklar sanki kendilerinin değilmiş gibi, üste çıkıyorlar. Yaptıklarını gizlemek ve ihanetlerini milletten kaçırmak için de, arkadan dolanıyor, “MHP geçmişte şunları söylemişti, AK Parti şöyle yapmıştı” gibi ezberleri tekrarlayıp zihin bulandırmaya uğraşıyorlar.

BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜK

  Bin defa anlattık, aslında çok da iyi anladılar, ama işlerine gelmediği için aynı sakızı çiğneyip duruyorlar. Be hey gafiller, MHP hangi söylediğini inkar etti, hangi yaptığından vazgeçti? MHP’nin tarihi şan ve şerefle yazılmıştır. Geçmişte söylediklerinin hepsi kendi sitesinde duruyor. Ülkemizin ve milletimizin menfaatleri o zaman onu gerektiriyordu. Söylenenlerin doğruluğu ve haklılığı ispatlandı.Sonra 15 Temmuz gibi dünya tarihinde görülmemiş bir ihanet yaşandı. Türkiye ile meselesi olan içeride ve dışarıda her kim varsa, saldırıya geçti. MHP gibi bu ülkenin teminatı olan bir parti, AK Parti’nin gitmesi uğruna memleketimizin felakete sürüklenmesini göze alacak mı zannettiniz?Bunu siz yapabilirsiniz, zaten yapıyorsunuz, ancak MHP için ülkenin bölünmez bütünlüğü her şeyin önünde ve üstündedir. Anlamadığınız, anlasanız da işinize gelmeyen şey tam olarak budur. MHP siyasi menfaatlerinin, küçük oy hesaplarının peşinde koşmuyor, bekamıza sahip çıkıyor.

BİRBİRİNİZE YAKIŞIYORSUNUZ

  Hadi sizde çıkın, ne dünya görüşü, ne siyaset gerçekleri, ne geçmişte, ne gelecekte hiçbir şekilde aynı hedefte olmadığınız halde, sizi bir araya getiren şeyin ne olduğunu bu millete bir anlatın. İhanet derseniz, alası sizin aranızda yaşandı. PKK’dan başlayıp FETÖ’ye uzanan terör örgütlerini temize çıkarma gayretini büyük bir fedakârlıkla yapanlar sizler değil miydiniz? Selahattin Demirtaş’a güzellemeler için aranızda yarışa girmediniz mi? Hakaret derseniz, su katılmamışını birbirinize karşı kullandınız. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu PKK ve uzantılarına kol kanat germekte bir sakınca görmüyor, ama ortaklık kurdukları İP’in Genel Başkanı için, “Kişisel olarak ben, Meral Akşener’in geçmişte namussuz ve aktif siyaset yaptığı, devlet yöneticiliği yaptığı dönemlerdeki duruşunu unutmayanlardanım. Meral Akşener gibi geçmişin kirli siyasetçilerinden Türkiye’nin merkez sağını dolduracak gibi çok umut vadeden cümleler kurmayı da siyasetçi olarak her şeyden önce kendime yakıştıramıyorum.” diyebiliyor. Kim kime ne yakıştırır onu bilemem, ama birbirinize çok yakıştığınız muhakkak.

İSTANBUL’UN KAYBA TAHAMMÜLÜ YOK

  Erdemden uzaklaşmış, utanma duygusundan mahrum kalmış, doğruluğu kaybolmuş siyasi ihtiras sahiplerinden dürüstlük ve samimiyet beklemek beyhudedir. İstanbul gibi, fethi Peygamber Efendimiz tarafından müjdelenmiş bir mübarek şehir böyle bir zihniyete, böyle bir kirli ortaklığa teslim edilemez. Bir defa daha altını çizerek söylüyorum, İstanbul’un zilletin eline geçmesi kaybın ötesinde, çok büyük bir yıkım olur. Zaten büyük sorunları olan bu müstesna şehrimizin 5 yıl gibi bir zamanı kaybetme lüksü yoktur. İddia edilenin tersine, İstanbul’un zillete teslimi halinde çok, ama çok kötü şeyler olacak.

HUKUK GEREĞİNİ YAPTI

  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleri, bir ilin alanıyla sınırlı değildir. Bu seçimler aynı zamanda geleceğimizin seçimidir. Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi, İstanbul iftiharımızın mihveri, istiklal haklarımızın mektebidir. Bu aziz kenti hukuksuzluklara rehin bırakamayız. Bu aziz kenti ihanet senaryolarına, sandık yolsuzluklarına kurban veremeyiz. Unutmayalım ki, 31 Mart’ta İstanbul’un önü kesilmek için hesap üstüne hesap yapıldı. İstanbullu kardeşlerimizin iradeleri gasp edilmek için tezgah kuruldu. Sahada kazanamayanlar, sandık oyunlarına teşebbüs ettiler. Sonuç itibariyle İstanbul seçimlerine şaibe karıştığı netleşti, teyit edildi ve hukuk gereğini yaptı.

YİNE ÖYLE OLACAK  


  Zilletin hesapları, bu kirli oyunun içinde olanların beklentileri kendilerini bağlar. Türk milleti bu tuzağa düşmeyecektir. Türk milleti üzerinde oyun oynayanların, sonu hep hezimet, hep bozgun, hep de acı olmuştur. Yine öyle olacaktır. Bir seçim kazanmanın veya kaybetmenin telaşında değiliz.Ülkemize, milletimize, bekamıza, geleceğimize sahip çıkmanın derdindeyiz. Ve bu yoldan hiçbir şekilde, hiçbir şartta dönmemiz mümkün değildir.

Üç soruda dağıldı gitti

Ekrem İmamoğlu’nun gerçek yüzü Ahmet Hakan’ın sunduğu programda tamamen ortaya çıktı. Yani maskesi düştü. 31 Mart seçimleri öncesi “herkesi kucaklayan, sevgi pıtırcığı, hoşgörülü” diye pazarlanan Ekrem İmamoğlu’na dikkat ederseniz mazbatası elinden alındığı günden bu yana çok gergin, çok stresli, sesini gereğinden çok yükseltiyor, kızıyor, bağırıyor, sinirlerine hâkim olamıyor.
Belli ki bir kaygısı var. Rahat değil…
Ahmet Hakan’ın programı Ekrem İmamoğlu’nun bugüne kadar nasıl rol yaptığının ispatı olmuştur. Ben kendisini tanıdığım ilk günden itibaren “yapmacık, sinsi, kurnaz” diyordum ama tam tanıyamamış olanlar için bu program bir ölçü olacaktır.
Şişirilen bir balon ve hormonlu kahramanlık yüklenilen biri olduğu çok net görülmüştür.
Programda olmayanları “oldu” diye, olanları “olmadı” diye sunması ve bugüne kadar inkâr ettiklerini kabul etmesi en çok göze batanlar olmuştur.
Esenler Belediye Başkanı ve İBB Meclisi AKP Grup Başkanvekili Tevfik Göksu Yunan medyasında çıkan haberleri hatırlatarak aynen şunları demişti:  “Yunan medyası İstanbul’u Yunan kazandı diyor! Bir dakika ya bu arkadaş nereli? CHP’nin adayı nereli? Trabzonlu! Ee nasıl olur, Yunan medyası İstanbul’u Yunan kazandı dedi. Bunlardan bir ses çıkmadı?”
Ahmet Hakan da Ekrem İmamoğlu’na programda bu konuyu sordu.
Bu konuyla ilgili Ahmet Hakan ve Ekrem İmamoğlu arasında geçen diyalog aynen şöyle:
Ekrem İmamoğlu :‘’Uydurma bir yerel gazete, bana diyorlar ki niye cevap vermiyorsun? niye cevap vereceğim? Yunansa yunandır, Rumsa Rumdur, bu ülkede Rum var mı? Var, Yunanlı var mı? Var, işte ne biliyim Ermeni vatandaşımız var mı? Var, herkes var benim de secerem belli yani. İmamoğlu ailesini kime sorsan Trabzon’da tanırlar. Seceresinin nereden geldiğini, ben şimdi oturup da seceremi mi anlatacağım? Kime? Aklı kıt bir belediye başkanına, “aklı kıt”, “cahil”, iftira atıyor ya. Kim derse ona “aklı kıt” derim, kim derse bakın.
Ahmet Hakan: Diyor ki “Bir Yunan medyasında bir haber çıkmış, Ekrem İmamoğlu İstanbul’u fetheden Yunanlı diye, Ekrem İmamoğlu nereli? Trabzonlu, e niye cevap vermiyor bu habere? Ben Trabzonluyum kardeşim bana nasıl böyle bir şey dersin” diye.
Ekrem İmamoğlu: Siz anladınız ne demek istediğimi diyor böyle göz işareti yapıyor, iyi izleyin o zaman.
Ahmet Hakan: Ben izledim, 80 defa izledim.
Ekrem İmamoğlu: Yani “Yunanistan’daki bir yerel gazeteye Ekrem İmamoğlu ne için cevap vermedi? Anladınız onu.”
Ahmet Hakan: Anladınız onu demiyor.
Ekrem İmamoğlu: İzleyin, izleyin.
Ahmet Hakan: Peki beraber izleyelim programdan sonra.
 Ekrem İmamoğlu hem hakaret ediyor, hem de söylenenler ortada iken resmen yalan söylüyor. Buyurun o videoyu tekrar tekrar herkes izlesin. Bakın bakalım Ekrem İmamoğlu’nun dediği gibi mi?
 Ahmet Hakan, “maddi hataların neden büyük bir çoğunluğu Binali Yıldırım’ın aleyhine?” diye sorduğunda Ekrem İmamoğlu itiraf gibi  “O bilgisayar başındaki insanların hatası.” açıklamasını da yaparak aslında oyların çalınma sistemini de göstermiştir.
CHP geçersiz oyların yeniden sayılması için AKP'nin yaptığı başvurunun kabulünün hukuka aykırı olduğu ve durdurulmasını talep ettiği halde bunu inkâr eden şu diyaloğu yaşattı.
Ahmet Hakan: Neden "oylar yeniden sayılsın" demediniz, neden itiraz ettiniz oyların tümünün sayılmasına?
Ekrem İmamoğlu: İtiraz etmedik biz.
Ahmet Hakan: Siz dilekçe vermediniz mi tümü sayılmasın diye?
Ekrem İmamoğlu: Tabii ki.
Ekrem İmamoğlu’na niye güvenilmez gözüyle baktığımı bu programda bir kez daha anladım.
Ekrem İmamoğlu “kazanan” olmak için her yola başvuracak, her türlü karanlık odaklarla işbirliği yapacak karakterde birisidir. Mazbatasını alır almaz “Demirtaş’ın çizgisini çok beğeniyorum” demesi aslında onun çakma bir Trabzonlu ve Karadenizli olduğunun ispatı olmuştu. Trabzon’a HDP giremezken “HDP aday çıkarmıyor beni destekliyorsa, HDP seçmeninin başımın üstünde yeri var” diyen Ekrem İmamoğlu üzerinden Trabzon ve Karadenizlilik tartışması bile zaman kaybıdır.
Ekrem İmamoğlu bir projedir. Ama kendinin dediği gibi “Ben bir projeyim. Tümüyle bir proje aslında, bu proje Atatürk Cumhuriyeti’nin projesi.” şeklinde değil…
Ekrem İmamoğlu Atatürk’ün miras bıraktığı Türkiye Cumhuriyetini bölmek ve parçalamak isteyenleri başının üstünde taşıyan, onların çizgisini çok beğenen bir projedir.
Öyle bir proje ki Ahmet Hakan gibi 2-3 gazeteci daha soru sorarsa dağılıp gidecek…
Ne diyordu o meşhur şarkının sözlerinde…
Of bu ne sinir bu öfke
Aman bir telaş bir acele
Herkes birbirini boğacak
Bu gidişle sonumuz ne olacak
Şişt şişt sakin ol sinirlerine hâkim ol
Şişşt Şiişt sakin ol sinirlerine hâkim ol

Sana armağan ediyoruz bu şarkıyı Ekrem İmamoğlu…





google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html