19 Mayıs’ta HDP Şişli örgütünün yayınladığı mesaj:
“19 Mayıs Pontus Rum Soykırımı Anma Günü. 353 bin Rum
öldürüldü, 1 milyon 250 bin Rum mübadeleyle sürgün edildi. #BuAcıHepimizin”
TBMM’de yer alan bir partinin örgütü yayınlıyor bunu…
Y-CHP’nin PKK sevicisi İstanbul İl Başkanı'nın şu mesajından
farkı yok:
“23 Nisan’dan bir sonraki gün neydi? Bilmek istemeyenler
için ipucu: 1915”.
El ele, kol kola bir ihanet ve utanç!
19 Mayıs’ta Samsun’da Atatürkçülük gösterisi yapan
İmamoğlu’nun müttefiki…
HDP, Kürt olmayan ve Kürtçe bile bilmeyen Marksist-Leninistlerin,
DHKP-C’lilerin yönettiği bir parti…
PKK uzantısı HEP’ten ÖZDEP’e, ÖZDEP’ten HADEP’e, HADEP’ten
DEHAP’a, DEHAP’tan DTP’ye, DTP’den BDP’ye ve BDP’den HDP’ye uzanan bölücü bir
siyasî hareket…
Bu militan hareketi Meclise taşıyan da Y-CHP… 1991’de SHP
listelerinden seçilip sonra istifa ettiler… DEP, Meclise giriverdi…
Y-CHP, o tarihî hatasını şimdi de PKK’yı belediyelere
taşıyarak tekrarlıyor ve aldıkları sonucu da halkın iradesi olarak ilan ediyor…
Bu PKK uzantısı hareketin ilk başkanı Yaşar Kaya idi. Bir
süre Almanya’da kaldı, Erbil’de öldü, Özgür Gündem’in sahibi idi…
HADEP kongresinde PKK paçavraları ve bebek katilinin
posterlerini astıran Murat Bozlak tutuklandı, sonra vekil oldu, sonra da
kanserden öldü.
Ahmet Turan Demir, defalarca tutuklandı, hapis cezası aldı.
DTP’nin eş başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’tu.
Sonra piyasaya Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak ve
Sabahat Tuncel çıktı.
ÖDP’li fırıldak Ufuk Uras, Mehmet Metiner, Altan Tan,
Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder, Osman Baydemir ve Figen Yüksekdağ yeni
figüranlardı…
Kürtçe konuşamayan ve belediye başkanlığı yapan Kışanak ve
Tuncel yargılanıp hapse gönderildi. Şimdi açlık grevi yapan Tuncel, bir ara şu
nutukları atıyordu:
“Türkiye halklarına da çağrımız 'Kurtuluş yok tek başına ya
hep beraber ya hiç birimiz.' Bu sadece bir slogan değil, bir gerçekliktir. Eğer
bugün Kürtler özgür değilse Türkler de özgür değildir.”
Figen Yüksekdağ, Kürtçe bilmeyen bir Marksist-Leninist…
Şimdi hapiste… HDP eş başkanı idi ve şu küstahlığı unutulmayacak:
“Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz bunu
söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz!”
Ne Ertuğrul Kürkçü ne de Sırrı Süreyya Önder, Kürt… Kürkçü
Dev-Genç’li… Çayan’ın öldürüldüğü olayda samanlıkta saklanmış biri. Kürt
olmayan Kürtçü solcu Önder ise şimdi hapiste…
HDP, hiç Kürt halkının derdi ile dertlenmedi. Ne aş, ne iş,
ne huzur…
Çözüm sürecinde kirli emelleri için Güneydoğu’yu köstebek
yuvası yapıp kan gölüne çevirdiler… Bölge esnafını tehdit ederek sürekli kepenk
kapattırdılar.
Yasa dışı eylemlerinde sürekli polisle çatıştılar…
Halkın kendilerine teslim ettiği belediyelerin imkânlarını
PKK’ya taşıdılar, yataklık yaptılar…
Mesela eş başkan kızıl Sezai Temelli Kürt değil ve KHK ile
İstanbul Üniversitesinden atılanlardan… ÖDP’den ayrılıp HDP’nin kuruluşunda yer
aldı. HDP’nin eş başkanı…
“23 Haziran’da CHP’ye oy verirseniz Kandil’in yolu açılır”
itirafı ile “Bugün Türkiye’nin en bereketli toprakları burası. Buralar
vadedilmiş topraklar. Musa bütün ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi.
Geldiler bu toprakları da kuruttular” küstahlığı ona ait…
Bu kızıl Temelli, 31 Mart sonrası “İstanbul ve Ankara’yı
İmamoğlu ve Yavaş değil HDP yönetecek” diyen adam…
Şimdi de “Kayyımları nasıl süpürdüysek İstanbul’u da
süpüreceğiz” diyor…
Kürtçü Buldan, Hakkari’de memur iken daha sonra öldürülen,
teyzeoğlu eski bir uyuşturucu kaçakçısı PKK’lı ile evlendi… İstanbul’da “cumartesi anneleri”nin elebaşılarındandı.
HDP eş başkanı…
Kürtçü Buldan demokrasi ittifakı dediği “zillet ittifakı”nın
adayı İmamoğlu’nun aldığı oy için şöyle diyor: “İmamoğlu'nun başkanlığında 'Kürdistani
partiler’in payı var.”
Kürdistani partiler kim? Müttefikleri Y-CHP/İP/SP…
HDP, asla bir Türkiye partisi olmadığı gibi asla Kürt kardeşlerimizi
de temsil edemez…
Bunlar, TBMM araçları ile terörist ve silah taşıma ihanetini
gösteren taşeronlar…
Birçok Ermeni'yi barındıran PKK’nın siyasî uzantısı ve
maşası…
19 Mayıslarda
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” çığlığı atan Y-CHP’liler nasıl bir kirli
iş birliğinin içindeler?
Kürtçü Sakık’ın kendilerine yaptığı “İt sürüleri” hakaretine
razılar mı?
Ve Y-CHP’ye bir uyarı daha:
Zırt pırt başvurduğunuz meşhur “367 mucidi” Yargıtay
Başsavcısı Kanadoğlu, 2002’de DEHAP'ın seçimlere girmesini engellemek için
başvurmuş ancak YSK, DEHAP'ın seçimlere katılmasına karar vermişti…
Haberiniz ola!
Türk milleti bu tuzağa düşmez
Türk milleti üzerinde oyun oynayanların, sonu hep hezimet,
hep bozgun, hep de acı olmuştur. Bir seçim kazanmanın telaşında değiliz.
Ülkemize, milletimize, bekamıza, geleceğimize sahip çıkmanın derdindeyiz.
Birkaç belediye ele geçirdiler ya, gerisini getirip ülkeyi
kaosa sürükleyeceklerine olan inançları iyice arttı. Şimdi çok daha hevesli
saldırıyor, akla hayale gelmeyecek yalanlara başvuruyor, gafletten ihanete her
yolu deniyorlar. 23 Haziran İstanbul seçimlerinde istedikleri sonucu elde
etmeleri durumunda daha da azacak ve ülkeyi kilitleyeceklerdir.
SİZİ BİRARAYA GETİREN ŞEY NEDİR?
Bütün bunları
yapıyorlar, sonra da dönüp büyük bir pişkinlikle, erdemden, ahlaktan, davadan,
dürüstlükten, samimiyetten dem vuruyorlar. Kendilerine, “bırakın işbirliği
yapmayı, bir araya gelmeyi aynı havayı bile teneffüs etmeye tahammül
gösteremediğiniz halde, sizi bir araya getiren şey nedir?” diye soruyoruz,
duymazdan geliyorlar. Sicillerinin büyük bölümünü oluşturan belgeli yalanlar,
hukuk kararları ile kesinleşmiş hırsızlıklar sanki kendilerinin değilmiş gibi,
üste çıkıyorlar. Yaptıklarını gizlemek ve ihanetlerini milletten kaçırmak için
de, arkadan dolanıyor, “MHP geçmişte şunları söylemişti, AK Parti şöyle
yapmıştı” gibi ezberleri tekrarlayıp zihin bulandırmaya uğraşıyorlar.
BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜK
Bin defa anlattık,
aslında çok da iyi anladılar, ama işlerine gelmediği için aynı sakızı çiğneyip
duruyorlar. Be hey gafiller, MHP hangi söylediğini inkar etti, hangi
yaptığından vazgeçti? MHP’nin tarihi şan ve şerefle yazılmıştır. Geçmişte
söylediklerinin hepsi kendi sitesinde duruyor. Ülkemizin ve milletimizin
menfaatleri o zaman onu gerektiriyordu. Söylenenlerin doğruluğu ve haklılığı
ispatlandı.Sonra 15 Temmuz gibi dünya tarihinde görülmemiş bir ihanet yaşandı.
Türkiye ile meselesi olan içeride ve dışarıda her kim varsa, saldırıya geçti.
MHP gibi bu ülkenin teminatı olan bir parti, AK Parti’nin gitmesi uğruna
memleketimizin felakete sürüklenmesini göze alacak mı zannettiniz?Bunu siz
yapabilirsiniz, zaten yapıyorsunuz, ancak MHP için ülkenin bölünmez bütünlüğü
her şeyin önünde ve üstündedir. Anlamadığınız, anlasanız da işinize gelmeyen şey
tam olarak budur. MHP siyasi menfaatlerinin, küçük oy hesaplarının peşinde koşmuyor,
bekamıza sahip çıkıyor.
BİRBİRİNİZE YAKIŞIYORSUNUZ
Hadi sizde çıkın, ne
dünya görüşü, ne siyaset gerçekleri, ne geçmişte, ne gelecekte hiçbir şekilde
aynı hedefte olmadığınız halde, sizi bir araya getiren şeyin ne olduğunu bu
millete bir anlatın. İhanet derseniz, alası sizin aranızda yaşandı. PKK’dan başlayıp
FETÖ’ye uzanan terör örgütlerini temize çıkarma gayretini büyük bir
fedakârlıkla yapanlar sizler değil miydiniz? Selahattin Demirtaş’a güzellemeler
için aranızda yarışa girmediniz mi? Hakaret derseniz, su katılmamışını
birbirinize karşı kullandınız. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu PKK
ve uzantılarına kol kanat germekte bir sakınca görmüyor, ama ortaklık
kurdukları İP’in Genel Başkanı için, “Kişisel olarak ben, Meral Akşener’in
geçmişte namussuz ve aktif siyaset yaptığı, devlet yöneticiliği yaptığı
dönemlerdeki duruşunu unutmayanlardanım. Meral Akşener gibi geçmişin kirli
siyasetçilerinden Türkiye’nin merkez sağını dolduracak gibi çok umut vadeden
cümleler kurmayı da siyasetçi olarak her şeyden önce kendime yakıştıramıyorum.”
diyebiliyor. Kim kime ne yakıştırır onu bilemem, ama birbirinize çok
yakıştığınız muhakkak.
İSTANBUL’UN KAYBA TAHAMMÜLÜ YOK
Erdemden uzaklaşmış,
utanma duygusundan mahrum kalmış, doğruluğu kaybolmuş siyasi ihtiras
sahiplerinden dürüstlük ve samimiyet beklemek beyhudedir. İstanbul gibi, fethi
Peygamber Efendimiz tarafından müjdelenmiş bir mübarek şehir böyle bir
zihniyete, böyle bir kirli ortaklığa teslim edilemez. Bir defa daha altını
çizerek söylüyorum, İstanbul’un zilletin eline geçmesi kaybın ötesinde, çok
büyük bir yıkım olur. Zaten büyük sorunları olan bu müstesna şehrimizin 5 yıl
gibi bir zamanı kaybetme lüksü yoktur. İddia edilenin tersine, İstanbul’un
zillete teslimi halinde çok, ama çok kötü şeyler olacak.
HUKUK GEREĞİNİ YAPTI
İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı Seçimleri, bir ilin alanıyla sınırlı değildir. Bu seçimler
aynı zamanda geleceğimizin seçimidir. Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi,
İstanbul iftiharımızın mihveri, istiklal haklarımızın mektebidir. Bu aziz kenti
hukuksuzluklara rehin bırakamayız. Bu aziz kenti ihanet senaryolarına, sandık
yolsuzluklarına kurban veremeyiz. Unutmayalım ki, 31 Mart’ta İstanbul’un önü
kesilmek için hesap üstüne hesap yapıldı. İstanbullu kardeşlerimizin iradeleri
gasp edilmek için tezgah kuruldu. Sahada kazanamayanlar, sandık oyunlarına
teşebbüs ettiler. Sonuç itibariyle İstanbul seçimlerine şaibe karıştığı
netleşti, teyit edildi ve hukuk gereğini yaptı.
YİNE ÖYLE OLACAK
Zilletin hesapları,
bu kirli oyunun içinde olanların beklentileri kendilerini bağlar. Türk milleti
bu tuzağa düşmeyecektir. Türk milleti üzerinde oyun oynayanların, sonu hep
hezimet, hep bozgun, hep de acı olmuştur. Yine öyle olacaktır. Bir seçim
kazanmanın veya kaybetmenin telaşında değiliz.Ülkemize, milletimize, bekamıza,
geleceğimize sahip çıkmanın derdindeyiz. Ve bu yoldan hiçbir şekilde, hiçbir
şartta dönmemiz mümkün değildir.
Üç soruda dağıldı gitti
Ekrem İmamoğlu’nun gerçek yüzü Ahmet Hakan’ın sunduğu
programda tamamen ortaya çıktı. Yani maskesi düştü. 31 Mart seçimleri öncesi
“herkesi kucaklayan, sevgi pıtırcığı, hoşgörülü” diye pazarlanan Ekrem
İmamoğlu’na dikkat ederseniz mazbatası elinden alındığı günden bu yana çok
gergin, çok stresli, sesini gereğinden çok yükseltiyor, kızıyor, bağırıyor,
sinirlerine hâkim olamıyor.
Belli ki bir kaygısı var. Rahat değil…
Ahmet Hakan’ın programı Ekrem İmamoğlu’nun bugüne kadar
nasıl rol yaptığının ispatı olmuştur. Ben kendisini tanıdığım ilk günden
itibaren “yapmacık, sinsi, kurnaz” diyordum ama tam tanıyamamış olanlar için bu
program bir ölçü olacaktır.
Şişirilen bir balon ve hormonlu kahramanlık yüklenilen biri
olduğu çok net görülmüştür.
Programda olmayanları “oldu” diye, olanları “olmadı” diye
sunması ve bugüne kadar inkâr ettiklerini kabul etmesi en çok göze batanlar
olmuştur.
Esenler Belediye Başkanı ve İBB Meclisi AKP Grup
Başkanvekili Tevfik Göksu Yunan medyasında çıkan haberleri hatırlatarak aynen
şunları demişti: “Yunan medyası
İstanbul’u Yunan kazandı diyor! Bir dakika ya bu arkadaş nereli? CHP’nin adayı
nereli? Trabzonlu! Ee nasıl olur, Yunan medyası İstanbul’u Yunan kazandı dedi.
Bunlardan bir ses çıkmadı?”
Ahmet Hakan da Ekrem İmamoğlu’na programda bu konuyu sordu.
Bu konuyla ilgili Ahmet Hakan ve Ekrem İmamoğlu arasında
geçen diyalog aynen şöyle:
Ekrem İmamoğlu :‘’Uydurma bir yerel gazete, bana diyorlar ki
niye cevap vermiyorsun? niye cevap vereceğim? Yunansa yunandır, Rumsa Rumdur,
bu ülkede Rum var mı? Var, Yunanlı var mı? Var, işte ne biliyim Ermeni
vatandaşımız var mı? Var, herkes var benim de secerem belli yani. İmamoğlu
ailesini kime sorsan Trabzon’da tanırlar. Seceresinin nereden geldiğini, ben
şimdi oturup da seceremi mi anlatacağım? Kime? Aklı kıt bir belediye başkanına,
“aklı kıt”, “cahil”, iftira atıyor ya. Kim derse ona “aklı kıt” derim, kim
derse bakın.
Ahmet Hakan: Diyor ki “Bir Yunan medyasında bir haber
çıkmış, Ekrem İmamoğlu İstanbul’u fetheden Yunanlı diye, Ekrem İmamoğlu nereli?
Trabzonlu, e niye cevap vermiyor bu habere? Ben Trabzonluyum kardeşim bana nasıl
böyle bir şey dersin” diye.
Ekrem İmamoğlu: Siz anladınız ne demek istediğimi diyor
böyle göz işareti yapıyor, iyi izleyin o zaman.
Ahmet Hakan: Ben izledim, 80 defa izledim.
Ekrem İmamoğlu: Yani “Yunanistan’daki bir yerel gazeteye
Ekrem İmamoğlu ne için cevap vermedi? Anladınız onu.”
Ahmet Hakan: Anladınız onu demiyor.
Ekrem İmamoğlu: İzleyin, izleyin.
Ahmet Hakan: Peki beraber izleyelim programdan sonra.
Ekrem İmamoğlu hem
hakaret ediyor, hem de söylenenler ortada iken resmen yalan söylüyor. Buyurun o
videoyu tekrar tekrar herkes izlesin. Bakın bakalım Ekrem İmamoğlu’nun dediği
gibi mi?
Ahmet Hakan, “maddi
hataların neden büyük bir çoğunluğu Binali Yıldırım’ın aleyhine?” diye
sorduğunda Ekrem İmamoğlu itiraf gibi “O
bilgisayar başındaki insanların hatası.” açıklamasını da yaparak aslında
oyların çalınma sistemini de göstermiştir.
CHP geçersiz oyların yeniden sayılması için AKP'nin yaptığı
başvurunun kabulünün hukuka aykırı olduğu ve durdurulmasını talep ettiği halde
bunu inkâr eden şu diyaloğu yaşattı.
Ahmet Hakan: Neden "oylar yeniden sayılsın"
demediniz, neden itiraz ettiniz oyların tümünün sayılmasına?
Ekrem İmamoğlu: İtiraz etmedik biz.
Ahmet Hakan: Siz dilekçe vermediniz mi tümü sayılmasın diye?
Ekrem İmamoğlu: Tabii ki.
Ekrem İmamoğlu’na niye güvenilmez gözüyle baktığımı bu programda
bir kez daha anladım.
Ekrem İmamoğlu “kazanan” olmak için her yola başvuracak, her
türlü karanlık odaklarla işbirliği yapacak karakterde birisidir. Mazbatasını
alır almaz “Demirtaş’ın çizgisini çok beğeniyorum” demesi aslında onun çakma
bir Trabzonlu ve Karadenizli olduğunun ispatı olmuştu. Trabzon’a HDP giremezken
“HDP aday çıkarmıyor beni destekliyorsa, HDP seçmeninin başımın üstünde yeri
var” diyen Ekrem İmamoğlu üzerinden Trabzon ve Karadenizlilik tartışması bile
zaman kaybıdır.
Ekrem İmamoğlu bir projedir. Ama kendinin dediği gibi “Ben
bir projeyim. Tümüyle bir proje aslında, bu proje Atatürk Cumhuriyeti’nin projesi.”
şeklinde değil…
Ekrem İmamoğlu Atatürk’ün miras bıraktığı Türkiye
Cumhuriyetini bölmek ve parçalamak isteyenleri başının üstünde taşıyan, onların
çizgisini çok beğenen bir projedir.
Öyle bir proje ki Ahmet Hakan gibi 2-3 gazeteci daha soru
sorarsa dağılıp gidecek…
Ne diyordu o meşhur şarkının sözlerinde…
Of bu ne sinir bu öfke
Aman bir telaş bir acele
Herkes birbirini boğacak
Bu gidişle sonumuz ne olacak
Şişt şişt sakin ol sinirlerine hâkim ol
Şişşt Şiişt sakin ol sinirlerine hâkim ol
Sana armağan ediyoruz bu şarkıyı Ekrem İmamoğlu…