Resmi kayıtlara göre sadece bin 781 mültecinin bulunduğu
Macaristan'da, 8 Nisan'da düzenlenecek olan parlamento seçimlerinin ana
konusunu sığınmacılar ve İslam oluşturuyor.
Başbakan Viktor Orban başta olmak üzere birçok hükümet
yetkilisinin, Avrupa'nın sığınmacılar tarafından istila edildiği, kiliselerin
kapatılarak yerlerine camilerin açıldığı, sığınmacıların yaşadığı bölgelerde
kendi kanunlarını yürürlüğe soktuğu gibi iddiaları, dikkatleri yaklaşık 3
yıldır sığınmacı konusunda katı siyaset izleyen Macaristan'a çekti
Yaklaşık 10 milyonluk bir nüfusa sahip olan Macaristan'da,
bin 781 mülteci ve 20 bin civarında Müslüman bulunmasına rağmen düzenlenen
sığınmacı karşıtı kampanyalar dolayısıyla, ülke sanki sığınmacılar ve
Müslümanların saldırısı altındaymış gibi bir hava estiriliyor.
Uzmanlar hükümetin, özellikle 2014 yılı sonbaharında
başlayıp ve 2015 yılı ilkbaharına kadar devam eden hükümet karşıtı protesto
gösterilerine karşı, dikkatleri ülkeyi 'istila etmek isteyen sığınmacılara'
karşı Macaristan'ı koruduğu şeklinde propaganda yürüttüğünü ve o dönem ciddi
anlamda kaybettiği oyu geri kazanmayı başardığını belirtiyor.
Macaristan-Sırbistan sınırına çekilen 174 kilometrelik tel
örgü ile Avrupa'nın korunamayacağını, sığınmacı akının Avrupa Birliği (AB) ve
Türkiye arasında 2016 yılında varılan mutabakat çerçevesinde durdurulduğunu
Macar hükümetinin de bildiğini kaydeden uzmanlar, sığınmacı karşıtı
propagandanın sadece iç siyasete yönelik olduğuna işaret ediyor.
Sığınmacıların 'Avrupa'yı işgal ettiği', 'Hristiyanlık
değerlerini tehdit ettiği' gibi argümanlar kullanan Başbakan Orban,
sığınmacıları neden kabul etmek istemediklerini yaptığı konuşmalarda şu şekilde
açıklamıştı:
''Batı Avrupa'da, eski büyük Avrupa ülkeleri, göçmen
ülkelere dönüştüler. Kültürel değerlerin değişmesi, Hristiyan kültürüne sahip
nüfusun azalmasıyla, büyük şehirlerin İslamlaşması günden güne ilerliyor.'',
''Müslüman sayısı her geçen gün daha da artacak. Avrupa tanınmaz hale
gelecek.'', ''Tel örgü inşa ederek, hukuki ve fiziki sınır korumasıyla, Sandor
Pinter (İçişleri Bakanı) ve polislerimizin olağanüstü çabalarıyla Güney
sınırlarımızı korumayı başardık. İslam dünyasının Güney'den bizi istila
etmesini engelledik. Bu bölgede Latin yani Batı Hristiyanlığının son
ülkesiyiz.''
Ülkede ılımlı siyasetçi olarak bilinen Macaristan Meclis
Başkanı Laszlo Köver, 8 Mart'ta katıldığı bir toplantıda, herhangi bir
araştırmaya dayanmayan sadece aşırı sağcılara ait olan 'Londra'da 2001 yılından
bugüne 500 kilisenin kapandığını, buna karşın 423 cami inşa edildiği''
iddiasını, gerçekmiş gibi dillendirip, faaliyet gösteren bir tane bile caminin
bulunmadığı Macaristan'ın bu durumdan kaçınması gerektiğini ima etmesi,
ülkedeki durumu ortaya koyuyor.
Başbakan Yardımcısı Zsolt Semjen ise nüfusun sadece yüzde
0,2'sini Müslümanların oluşturduğu Macaristan'da, sürekli olarak ülkenin
'şeriat tehlikesi' altında olduğunu öne sürerek, "Çocuklarım ve
torunlarımın şeriatın gölgesinde yaşamasını istemiyorum. Bir yerde Müslümanlar
toplu halde yaşadıkları zaman eninde sonunda İslam hukukunun yürürlüğe
sokulmasını isteyeceklerdir. Bu, sadece Müslümanlar için değil, o bölgede
yaşayan herkes için geçerli olacak. Biz Aziz Istvan'ın ülkesinin halifelik
olmasını istemiyoruz." şeklinde konuşması halkta Müslümanlara karşı
korkuyu körüklemesine neden olduğu belirtiliyor.
Benzer şekilde Macaristan Devlet Bakanı Janos Lazar'ın aynı
tarihte Viyana'yı ziyaret edip, sosyal medya hesabında yayınladığı bir videoda
dünyada en güvenli şehirlerden birisi olan Viyana’nın göçmenler, yabancılar ve
Müslümanlar tarafından kötü bir yere dönüştürüldüğü, hükümetin gelecek ay
düzenlenecek olan seçimleri kaybetmesi durumunda Macaristan'ın da benzer bir
hale dönüşebileceğini iddia etmesi tepkilere neden olmuştu.
Macar yetkililerin açıklamalarına nadiren de olsa
uluslararası alandan tepki geliyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde Birleşmiş
Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad El Hüseyin, temel
özgürlüklerin dünyanın her yerinde gerilemeye başladığına dikkat çekmiş,
yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın ise Avrupa için utanç verici olduğunu
vurgulayarak örnek olarak Başbakan Orban'ın "Dış görünüşümüzün
(rengimizin) diğer ırklarla karışmasını istemiyoruz." sözünü göstermişti.
Liberalizm ve küreselleşmeyi eleştiren siyasetçiye 'Müslüman oldu'
suçlaması
Macar medyası, 2015 yılındaki sığınmacı krizi sonrası
Macaristan'da yükselen yabancı ve Müslüman karşıtlığını, seçimler öncesi
Türkiye üzerinden daha da körüklemeye çalışıyor. Macaristan'da sığınmacı
karşıtı ortamda bundan en büyük nasibi ise Türkiye ile iyi ilişkilere sahip
olmayı savunan bir siyasetçi alıyor. Türkiye ile iyi ilişkiler kurulmasını
destekleyen ve halihazırda Macaristan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanlığını da yürüten, Macaristan parlamentosunda üçüncü büyük parti
konumundaki Jobbik Partisinin Genel Başkanı Gabor Vona, Türkiye ziyaretinde,
Türkiye ve Türklerle ilgili bazı olumlu ifadeler kullanınca, ülkedeki birçok
yayın organı tarafından Müslüman olmakla "suçlandı".
Vona ve eşinin Türkiye ziyareti sırasında -İstanbul'u
ziyaret eden diğer turistler gibi- Türkiye'nin simgelerinden olan Sultanahmet
Camisi önünde çektirdiği fotoğrafın, bazı yayın organları tarafından Vona'nın
ve eşinin Müslüman olduğunu ispatladığını iddia etmesi, Macaristan'daki
medyanın bir kesiminin Türkiye ve İslam üzerinden algı operasyonu yapmaya
çalışmasına örnek olarak gösterilebilir.
Vona, Türkiye ziyaretinde yaptığı konuşmada, "Yanlışa
cesurca karşı gelen ve Allah'tan başka hiç kimseden korkmayan Atilla'nın
torunlarıyız", "Küreselleşme ve liberalizmin karanlığında insanlığın
son umudu İslam", "Biz Macarlar, Turan halkıyız ve bizim
kardeşlerimiz Turan halklarıdır" gibi ifadeler kullanmıştı.
Vona'nın söz konusu açıklamaları dolayısıyla sadece bazı
yayın organlarında değil, iktidar partisi Yurttaş Birliği de (Fidesz) sosyal
medya hesabından paylaştığı bir videoda, Vona'nın Türkiye ziyaretinden bazı
fotoğrafların eşliğinde şu iddialarda bulunmuştu: ''Son günlerde Gabor Vona'nın
yeni görüntüleri ortaya çıktı. Jobbik Genel Başkanının, radikal İslamcılarla
Allah'ı övdüğü görülüyor. Kendisine göre İslam, insanlığın son umudu. Bu
düşünceler tehlikeli. Vona, Hristiyan kültürümüzü reddediyor.''
Jobbik Partisinin logosunda yer alan çifte haçı çevreleyen
ve İslamla alakası olmayan kırmızı çizgiyi İslam'ın sembolü olduğunu iddia eden
bir Macar gazetesi ise ''Jobbik'in logosunda neden İslam sembolü var?''
manşetini attı.
Terör örgütleriyle ilişkisi olduğu iddiasında bulunan medya
organlarına karşı dava açan Vona'yı haklı bulan mahkeme, söz konusu iddialarda
bulunan basın organlarını para cezasına çarptırmıştı.
Jobbik, Türkiye ile iyi ilişkileri savunuyor
Daha önce Macaristan Parlamentosuna taşınan, 1915 olaylarına
ilişkin Ermeni iddialarına yönelik tasarısı, Macar Meclisi Dış İlişkiler
Komitesi'nde hükümet partisi Fidesz ve Jobbik'in oylarıyla reddedilmişti.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne uygulanan ambargonun
haksızlık olduğunu belirtip kaldırılmasını isteyen Jobbik, Mavi Marmara baskınının
hemen ardından da Macaristan Ulusal Meclisinde İsrail’i kınayan bir bildiri
okumuştu.
Jobbik ayrıca, Ermeni güçlerinin, 26 Şubat 1992'de
Karabağ'ın Hocalı kasabasında 83'ü çocuk, 106'sı kadın 613 sivili katletmesinin
25. yılı dolayısıyla mesaj yayımlamıştı.
Anketler: Jobbik ikinci parti olacak
Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, 8 Nisan'da
düzenlenecek olan seçimlerde, şu an da hükümette bulunan Fidesz (Macar Yurttaş
Birliği) ve Hristiyan Demokratik Halk Partisi (KDNP) koalisyonun yaklaşık yüzde
45 oranında oy alarak birinci geleceği tahmin ediliyor.
2014 yılındaki seçimleri üçüncü sırada bitiren Macaristan
Jobbik Partisinin ise yüzde 20 civarında oy alarak ana muhalefet partisi olması
bekleniyor. Halihazırda ana muhalefette bulunan Macaristan Sosyalist
Partisi'nin (MSZP) ise seçimlerde yaklaşık yüzde 15 oy alarak üçüncü,
Demokratik Koalisyonu (DK) yüzde 8 ile dördündü, Macar Yeşiller Partisi'nin ise
yüzde 7 ile beşinci sırada bitirmesi bekleniyor.
199 sandalyeye sahip Macaristan Ulusal Meclisine 5 partinin
yüzde 5'lik barajı aşarak girmesi bekleniyor.
BM ve Soros'a da sığınmacı suçlaması
Macaristan hükümeti, Birleşmiş Milletler ve Macar asıllı
Amerikalı iş adamı George Soros'un Macaristan'a sığınmacıları getirmek
istediğini de iddia ediyor. Örneğin Başbakan Orban, BM'nin sığınmacı krizinin
çözümü için hazırladığı taslağın Soros'un ''planı'' ile birebir benzerlik
gösterdiğini, ülkesinin görüşmelerden çekilebileceğini belirterek, ''BM'nin göç
taslağı sanki Soros planından kopyalanmış. Göç taslağının açıklanmasından sonra
hükümet söz konusu doküman ile ilgilenecek. Görüşmelerden çekilip çekilmeme
kararını daha sonra verecek.'' şeklinde konuştu.
Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijjarto
ise 25 Ocak'ta yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in göçe
destek verdiğini iddia edip, ''BM Genel Sekreteri, hükümetlerin göçü
desteklemesini istiyor ama biz bunu reddediyoruz. Macar hükümeti, göçün kötü ve
tehlikeli olduğunu düşünüyor.'' diye konuştu.
Macaristan'ın sığınmacılara karşı aldığı önlemler
Macaristan, sığınmacılara karşı alınan önlemler kapsamında
Vişegrad Grubu'ndaki ortakları Çekya, Polonya ve Slovakya'nın desteğiyle
sınırlarına asker ve polis takviyesi yapmıştı. Macaristan, sığınmacı akınını
durdurmak amacıyla Sırbistan ve Hırvatistan sınırlarına jiletli tel örgü
çekmiş, sınır bölgelerinde olağanüstü hal ilan ederek yasa dışı geçişler için
uygulanan cezaları artırmıştı.
Parlamentoda geçen yıl kabul edilen yasayla aralarında
çocukların da olduğu sığınmacıların, iltica başvurusu süresince sınırda
oluşturulacak kamplarda tutulması zorunlu kılınmış, ülke genelinde yakalanan
sığınmacıların da tel örgülerle çevrili sınırdan Macaristan dışına çıkarılacağı
duyurulmuştu.
Sivil toplum kuruluşları ise Macar güvenlik güçlerini,
ülkeye girmeye çalışan sığınmacılara şiddet uygulayarak Sırbistan'a geri
göndermekle suçluyor.
AB'nin sığınmacı krizine çözüm olarak sunduğu kota sistemi
kapsamında bin 294 mülteciyi kabul etmesi öngörülen Macaristan hükümeti,
2016'da referandum düzenlemiş ve halka, "AB'nin, Macar vatandaşı olmayan
kişileri, Ulusal Meclisin onayı olmadan Macaristan'a yerleştirmesine karar
vermesini kabul ediyor musunuz?" sorusu sorulmuştu.