Başbakan Yıldırım, "Dost ve müttefiklerimizden biz daha çok empati bekliyoruz. Bölgede yaptığımız bu fedakarlığın, bu büyük bedel ödemenin karşılığı bu olmamalıdır." dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, WOW Hotel Kongre Merkezi'nde
düzenlenen "21. Avrasya Ekonomi Zirvesi"nde konuştu.
Yıldırım, dünyanın çok hızlı değiştiğini ve hızlı bir
dönüşümün yaşandığını ifade etti. Bu sancılı süreçte küresel ve bölgesel
gerilimlerin belirsizliğini artırdığını belirten Yıldırım, bu durumun
ekonomileri de olumsuz etkilediğinin altını çizdi.
Çevre ülkelerde devam eden otorite boşluğu, istikrarsızlık,
iç savaş ve terör örgütlerinin, bölgenin istikrarına zarar verdiğine işaret
eden Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Bölgemizde bu sıkıntılar yaşanırken Türkiye ne
yapıyor? Türkiye'nin yaptığı şey çok açık. Bir yandan terörle mücadele yaparak,
hem Avrasya bölgesinin hem de Avrupa'nın güvenliğini sağlıyor. Çok büyük bir
mülteci sorununu tek başına göğüsleyerek, bölgemizde ve dünyada mülteci
sorununun daha da kötüleşmesinin önüne geçiyor. Diğer yandan da ülkeyi
kalkındırmak, ekonomimizi daha da güçlendirmek için kararlar alıyoruz, uygulamalar
yapıyoruz. Çok şükür bu mücadelemizde bugüne kadar başarıyı elde ettik. 15
yıldır biz bunu yapıyoruz ve 15 yılın her geçen yılı da bütün zorluklara
rağmen, istediğimiz hedeflere ulaşmakla sonuçlanıyor. Türkiye aralıksız olarak
büyüyen bir ülke. 2002'den 2017'ye kadar Türkiye, 2008 sonlarında başlayan
küresel krize rağmen, dünyanın küçülmeye başladığı yıllara rağmen, kesintisiz
yüzde 5,8 oranında büyümeyi başarmış bir ülkedir."
"Türkiye'nin emperyal hedefleri hiç olmadı"
Türkiye'nin Çin ve Hindistan'dan sonra dünyada istikrarlı
olarak büyümeyi sağladığını belirten Başbakan Yıldırım, ülkenin geçen yıl G20
ülkelerinde de büyümede bir numara olduğunun altını çizdi.
Başbakan Yıldırım, coğrafi konum, jeopolitik riskler ne
olursa olsun, Türkiye'nin uzun zamadır var olan güven, istikrar ve güçlü siyasi
iktidar sayesinde yurt içinde, bölgede ve küresel düzeydeki problemleri
göğüsleyebildiğini ve büyümeye devam ettiğini vurguladı.
Balkanlar'da yaşanan büyük acının üzerinden 23 yıl geçtiğini
hatırlatan Yıldırım, ancak bölgede istikrar ve güvenin halen istenen noktada
olmadığını söyledi. 1990'lı yıllarda başlayan savaşın ortaya çıkardığı yıkım ve
tahribatın halen tam olarak giderilmediğine işaret eden Yıldırım, şöyle
konuştu:
"O savaşın acılarını en iyi o bölgede yaşayan
dostlarımız bilir. Bugün Balkanlar'da barışın, güvenin, istikrarın
sürdürülebilir hale gelmesi için hepimizin üzerine büyük görevler düşüyor.
Çünkü Orta Doğu'da zaten yeterince sorunumuz var. Başka bölgelere de bu sorunun
yayılmasının önüne mutlaka geçmemiz gerekiyor. İşte bunun için Türkiye,
Balkanlar'da bu anlayışla hareket ediyor. Türkiye'nin emperyal hedefleri hiç
olmadı, bundan sonra da olmaz. Türkiye gittiği yere iyilik için, dostluk için,
barış için gider. Biz Balkanlar gelişsin, Türkiye gelişsin diyoruz.
Balkanlar'da kalıcı, sürdürülebilir istikrarın sağlanması, hem Türkiye'nin
geleceği hem Avrupa'nın geleceği hem de küresel huzur ve barış için lazım.
Unutmayalım, Balkanlar son 100 yılda üç büyük acı yaşadı. Birinci Dünya Savaşı,
İkinci Dünya Savaşı ve 90-91'de yaşanan iç savaş. Bunlardan çok büyük bedel ödedi.
Biz de bu bedeli ödedik."
"Balkanlar'da risk sürüyor"
Başbakan Binali Yıldırım, Avrasya coğrafyasının her zaman
risklerin ortasında olduğunu da ifade etti. Avrasya'nın kültürler ve
medeniyetlerin buluştuğu bir coğrafya olduğunu belirten Yıldırım, bu coğrafyada
Balkanlar, Orta Doğu, Kafkaslar, Orta Asya, Karadeniz'in kuzeyinin bulunduğunu
kaydetti.
Bölgede, Suriye ve Irak'ta iç savaşın sürdüğünü ifade eden
Yıldırım, Kafkaslar'da Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığının devam ettiğini,
Filistin ile İsrail arasında sorunların sürdüğünü hatırlattı.
Balkanlar'da da her an istikrarın bozulmasına yönelik
risklerin bulunduğuna işaret eden Yıldırım, şöyle devam etti:
"Kuzeyde Kırım meselesi, Ukrayna-Rusya,
Gürcistan-Rusya, İran-Suudi Arabistan, Katar-Körfez ülkeleri... Say say
bitmiyor. Bütün dünyanın olayları Avrasya coğrafyasında oluyor? Bu coğrafyanın
ortasında Türkiye var. Türkiye'nin bir yandan Avrupa'ya bir yandan Asya'ya, iki
medeniyeti buluşturan uzlaştıran bir görevi var. Bu görevimizi nasıl yapıyoruz?
Terörle mücadelede yapıyoruz. Yani bu, Suriye'deki, Irak'taki, Orta Doğu'daki
oluşan savaşların sonucu ortaya çıkan veya çıkarılan terör örgütleri var. Bu
terör örgütlerinin dünyanın başına bela olmaması için Türkiye büyük bir
mücadele veriyor. Bizim Zeytin Dalı ile Afrin'e, Fırat Kalkanı ile Cerablus'a,
El Bab'a gitmemizin arkasında, Suriye'nin topraklarında gözümüzün olması yok.
Ne var? Terörü orada kontrol etmek, ortadan kaldırmak ve ülkemize gelmek
zorunda kalan kardeşlerimizin huzur ve barış içinde kendi bölgelerine gitmesini
sağlamak var. Bunu da başardık."
"Müttefiklerimizden daha fazla empati bekliyoruz"
Başbakan Binali Yıldırım, bugün Fırat Kalkanı bölgesine 140
bin kişinin döndüğünü ve normal hayata geçtiğini, yöre halkının çocuklarını
okullara gönderdiğini ve sağlık destekleri aldığını anlattı. Aynı durumun
Afrin'de de olacağının altını çizen Yıldırım, "Çünkü terör örgütü maalesef
zulmediyor oradaki insanlara. Ellerinden topraklarını alıyor, çocuklarını alıp
dağa götürüyor, çocuk yaşta ellerine silah veriyor. Kalem tutacak eller silahla
tanışıyor." dedi.
Bütün bunların üstesinden gelmek için büyük bir mücadele
verdiklerini ve bugüne kadar da başardıklarını ifade eden Yıldırım, sözlerini
şöyle sürdürdü:
"Bunun Avrupa'da takdir edilmesini beklerken ne çıkıyor
karşımıza? Aşırıcılık çıkıyor, İslam düşmanlığı çıkıyor, radikalizm çıkıyor.
Terör örgütlerine karşı muhabbet olarak bize dönüyor. Bunlar Türkiye'nin hak
ettiği şeyler değildir. Dost ve müttefiklerimizden biz daha fazla empati
bekliyoruz. Bölgede yaptığımız bu fedakarlığın, bu büyük bedel ödemenin
karşılığı bu olmamalıdır. Balkanlar'da da bu olmamalı, Orta Doğu'da da bu
olmamalı ve Türkiye'de de bu olmamalı. Balkanlar'da eğer sorun olursa,
huzursuzluk olursa Avrupa rahat mı olacak? Avrupa bu işten etkilenmeyecek mi?
Tabii ki etkilenecek."
"Tweetler atarak birbirlerini tehdit ediyorlar"
Başbakan Yıldırım, bu süreçte herkese ortak sorumluluk düştüğünü
belirterek, özellikle ellerinde büyük güç bulunan ülkelerin, Birleşmiş
Milletler'in daimi temsilcilerinin bugünlerde çok daha büyük sorumluluk altında
olduğuna işaret etti.
Yıldırım, sözlerini
şöyle sürdürdü:
"Yaptıkları ne? Tweetler atarak birbirlerini tehdit
ediyorlar. Dünyanın, bölgenin geleceğini sizin karşılıklı atışmanıza,
milyonlarca insanın yok olmasına seyirci mi kalacak bu millet? Efendim, 'Benim
daha iyi füzem var.' Yok öbürü diyor, 'Benim daha iyi füzem var. Gönder
bakalım.' 'Göndermezsen şöyle olur.' Sokak kavgası... Sokak kabadayıları gibi
kavga ediyorlar ama sonucu kim ödüyor, bedeli kim ödüyor? Garip gureba. Sivil
insanlar ödüyor. Onun için zaman, rekabet zamanı değildir. Zaman, bölgede
yaraları sarma zamanıdır, bir araya gelme, 'Sen daha güçlüsün, ben daha
güçlüyüm.' kavgasını bir kenara bırakma zamanıdır. El ele vererek gerçekten
Suriye'nin de Irak'ın da toprak bütünlüğünü sağlayarak terör örgütleriyle çifte
standart yapmadan, terör örgütleri arasında sıralama yapmadan topyekün mücadele
zamanıdır. Biz Türkiye olarak bunu yapıyoruz. Başından beri bunu yapıyoruz. Ama
bunun da başarılabileceğini gösterdik. Suriye'de, Irak'ta, Türkiye'de
gösterdik. Çok açık. Kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok. Ama
başkalarının da bizim toprağımıza göz koymasına asla müsamaha göstermeyiz.
Böyle de bir hassasiyetimiz var. Her ülkenin aynı hassasiyeti var."
"Dünyanın parmakla sayılan ülkeleri arasına gireceğiz"
Yıldırım, "Dünyanın parmakla sayılan ülkeleri arasına
gireceğiz" dediklerini ifade ederek, satın alma paritesine göre
Türkiye'nin 13. sırada olduğunu, ilk 10'a girme hedefine adım adım gidildiğini
söyledi.
Türkiye'nin geçen 15 yılda 190 milyar doların üzerinde
doğrudan yatırım aldığını belirten Yıldırım, "Nasıl geldi bu insanlar. 190
milyar dolar. Borsaya para yatırma değil. Fabrika açma, iş kurma, doğrudan
yatırım, uzun vadeli. Üretim yapıyor, istihdam sağlıyor. Peki bu 2002'den
önceki 15 yılda ne kadardı? 15 milyar dolar. Yılda 1 milyar dolardan neredeyse
ortalama 12 milyar dolara yıllık yükselmiş. Bu neden oluyor? Güçlü iktidardan
dolayı oluyor, güvenden dolayı oluyor, istikrardan dolayı oluyor."
değerlendirmesini yaptı.
"Göstergelerle sorunumuz yok"
Türkiye'nin göstergeleriyle ilgili hiçbir sorun olmadığını,
benzer ülkelerin hepsinden daha iyi durumda bulunulduğunu dile getiren
Yıldırım, şöyle devam etti:
"Reel büyüme Çin'den ve Hindistan'dan sonra art arda
2017'ye kadar yüzde 5,8 olarak gerçekleşti. Olmasaydı zaten Türkiye 15 yılda
230 milyar dolardan 850 milyar doların üzerine çıkmazdı. Bir büyüme öyküsü var.
Sonuca da yansıyor. Kişi başı milli gelir 3 bin dolarlardan 10 bin doların
üzerine çıkmazdı. Türkiye büyümede kapsayıcılığı da sağladı. Son 10 yılda, yani
küresel krizin başladığı 2008'den bu tarafa yaklaşık 9 milyon vatandaşımıza iş
sağladı, aş sağladı. Bu Avrupa Birliği ülkelerinin tamamının sağladığından
fazla. Ülkelerin durumunu gösteren bir başka büyüklük kamu borcu. Türkiye'nin
kamu borcu 15 yıl önce yüzde 70'lerden fazlaydı. Şu anda yüzde 28. Bizim
benzerimiz ülkeler var, gelişmekte olan ülkeler. Gelişmiş ülkelerin çok daha
fazla borcu var. Ama onlara 'Niye borcun var bu kadar' diye soran yok. Onlar
dünyanın sahibi olarak kendilerini görüyor. Canları sıkıldıkça 'Sana şu kadar
vergi koydum' diyor. 'Demir çeliğe bu kadar vergi koydum, şunların girişini
yasakladım' diyor. Ekonomik savaşı başlatıyor. Bunun bedelini kim ödüyor? Diğer
ülkeler ödüyor. Demek ki idarecilik de sorumluluk gerektiriyor. 'İstediğim işi
istediğim zaman yaparım, istediğim kararı veririm' demek iyi idarecilik demek
değildir. Aldığınız kararların sadece kendi ülkenizi değil, başka ülkelere ne
gibi sonuçlar doğuracak bunu da hesap etmeniz lazım."
Binali Yıldırım, Amerika'nın başlattığı bir ekonomik savaş
olduğunu dile getirerek, buna cevap veren Çin gibi ülkeler bulunduğunu, bunun
da belirsizlikleri artıran başka bir faktör olduğunu söyledi.
Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 28,
aynı durumda olan ülkelerin oranının ise yüzde 48 olduğunu vurgulayan Yıldırım,
Türkiye'nin emniyetli bir alanda olduğunu vurguladı.
Yıldırım, kamu açığında da durumun iyi olduğunu, gayrisafi
milli hasılanın yüzde 2 civarında seyrettiğini, benzer ülkelerin ise yarısından
az olduğunu belirterek, "Bankaların özkaynak yeterlilik oranı yine mevcut
ülkelerinkinin iki katı. Yüzde 16,7, kriter yüzde 8. Yüzde 8'in altında olursa
Maastricht kriterlerine göre risk alanı oluşuyor. İki katının üstünde, batık
kredilerde yüzde 3'ün altındayız. Firmaların sayısı artıyor, ihracatçıların
sayısı artıyor. PMI dediğimiz yani satın alma yöneticileri endeksi bu ay da
arttı, artmaya devam ediyor. Yüzde 51,5. Bütün göstergeler olumlu." diye
konuştu.
Ayrıca yatırım ortamını iyileştirici birçok tedbir aldıklarını
ifade eden Yıldırım, Türkiye'de şu anda aynı günde şirket kurulup çalışmaya
başlandığını söyledi. Sene sonundaki, iş yapma kolaylığı bakımından ilk 20
içerisinde yer alma hedeflerine ulaşmak için yasal düzenlemeler yaptıklarını
dile getiren Yıldırım, teşvik sisteminde de çeşitliliğe gittiklerini aktardı.
"135 milyar liralık 23 projeye olur verdik"
Bölgesel teşvikler yanında teknolojik katma değeri yüksek
ürünlere özel teşvik verildiğini dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu:
"İki gün önce Sayın Cumhurbaşkanımızın riyasetinde 135
milyar liralık 23 projeye olur verdik. Ne olacak böylece? Bu 19 firma 135
milyar liralık bir yatırım yapacak. 19 firma yatırım yapacak. 34 bin doğrudan
çalışan olacak. 134 bin de dolaylı olarak o sektöre hizmet eden çalışan olacak.
Cari açığa, yani ithalata verdiğimiz o ürünler için ödediğimiz paralarda düşme
olacak. Bu yatırım kararının verenler laf olsun diye vermiyor. Milyar
dolarlardan bahsediyoruz. Neye karar veriyor? Ülkenin geleceğine karar veriyor.
Ülkenin geleceğini parlak, güvenli görüyor ve bu yatırım kararını veriyor. Bu
günlerde maalesef bölgemizde yaşanan bu gelişmeleri fırsat bilerek ekonomimiz
üzerinde bazı spekülasyonlar yapıldığını görüyoruz. Bizim ekonomimizle ilgili
bu göstergelerin dışında 3 tane konumuz var. Birisi enflasyon, birisi faiz, bir
diğeri de kur, kurlardaki dalgalanma. Bunlarla ilgili bazı sığ, bilimsel temeli
olmayan, gerçeklikten yoksun değerlendirmeler var. Bu vesileyle milletime
vereceğim mesaj şudur; 2017'de olduğu gibi 2018'de de büyümeyi sürdürülebilir
şekilde devam ettireceğiz. Soğutma falan yok. Aşırı ısıtma da yok. Kararında
büyüme devam edecek. Hedeflediğimiz orta vadedeki planda, hedeflediğimiz büyüme
oranını devam ettireceği. Onun altına değil üstüne çıkabiliriz."
"Enflasyonla mücadelede rehavete kapılmadık"
Yıldırım, enflasyonla mücadelenin büyük önem taşıdığını
vurgulayarak, bu konuda hiçbir zaman rehavete kapılmadıklarını dile getirdi.
Enflasyonun yatırımcının kararını da vatandaşın ekonomisini
de etkilediğini ifade eden Yıldırım, "Dikkatimiz üzerinde olacak.
Enflasyonun yükselmemesi için alınması gereken anlık tedbirler, orta-uzun
vadeli tedbirler alıyoruz, almaya devam edeceğiz." diye konuştu.