BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

2 Mart 2018 Cuma

Zeytin Dalı Harekâtı'nı Engelleyemeyenlerin Yeni Oyunu


Tamer Ashraf
Suriye'de şartların birkaç ay öncesinde nazaran giderek değişmeye başladığı, istisnasız herkesin yeni bir hamlede bulunmaya başladığı yaşanan gelişmelerden açık şekilde görülüyor.
Türkiye, Rusya ve İran'ın garantörlüğünde Suriye krizine siyasi çözüm bulma çabalarının yoğunlaştığı dönemin hemen ardından başlayan Zeytin Dalı Harekâtı şüphe yok ki bölgede bulunan her ülkeyi yeni hamle yapmaya mecbur bıraktı.
Zeytin Dalı Harekâtı'nın şimdiye kadar başarılı bir askeri stratejiyle ilerliyor oluşu, özellikle Suriye'nin geleceğinde PKK'nın uzantısı PYD terör örgütünün varlığını öngören yahut arzulayan her ülkenin şimdiye kadar yürüttüğü hesaplarını değiştirmeye mecbur bıraktı.
Özellikle böylesi bir süreç içerisinde kimi ülkelerin açıktan, kimilerininse örtülü şekilde "PYD'yi PKK'dan ayırma" gibi akıl dışı bir plana sarılmış olmaları ve Türkiye'yi bu plana ikna edebilecekleri düşüncesi hali hazırda tedavüle sokulmak istenilen sinsi bir çaba olarak karşımıza çıkıyor.
TSK'nın Afrin bölgesiyle var olan sınır hattımızın tamamını terörist unsurlardan temizleyerek Cinderes ve Raco beldeleri başta olmak üzere Afrin kent merkezinde meskûn mahal operasyonları düzenlemeye koyulması hali hazırda kimi başkentlerde endişeyle takip ediliyor.

Üstelik yapılan binlerce TIR'lık askeri malzeme, silah, mühimmat ve eğitim desteğine rağmen PKK/PYD'li teröristlerin TSK ve ÖSO karşısında varlık gösteremeyişi, Suriye'nin diğer bölgelerinden yapılan terörist takviyelerine rağmen harekâtın Türkiye'nin kendi planlamaları doğrultusunda ilerlemesi aynı başkentlerde kafaları karıştırdı.
Zira ortada bulunan sadece herkesin hakkını teslim ettiği Türkiye'nin askeri başarısı değil, aynı zamanda iç kamuoyunda ve siyasi zeminde var olan kararlılıktır.
Türkiye'de, milletin tüm devlet organlarıyla Zeytin Dalı Harekâtı'nın belirlenen hedefe ulaşarak Afrin'in tamamıyla teröristlerden arındırılması konusunda aynı hissiyatı paylaşması, daha ilk günden itibaren türlü oyunlarla bu harekâtın yolundan saptırılabileceğini düşünen çevreler açısından hesapların baştan yapılması zorunluluğunu doğurdu.
Çünkü gelinen noktada herkes Türkiye'nin kararlılığını gördü ve dahası terörle mücadele anlamında haklı ve meşru olan çabalarımızın Afrin'le sınırlı kalmayıp, Suriye'nin diğer bölgeleri için de devam edeceği gerçeğini anladı.
İçerisinde bulunduğumuz süreç ise bu anlayışın kabullenemeyişi ve hazımsızlığın yarattığı endişeyle bir dizi karşı yeni hamlelerin yapılmaya çalışıldığını her yönüyle işaret ediyor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde geride bıraktığımız hafta Şam nahiyesi içerisinde kalan Doğu Guta başta olmak üzere alınan bir aylık çatışmaları durdurma kararının farklı şekilde yorumlanması ve yansıtılması gayretleri de şüphe yok ki bu çabaların ürünüdür.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'nün, çatışmaların durdurulması gerektiği alanın Afrin'i de kapsadığını belirtmesi, daha evvel "Afrin'deki PKK/PYD'liler bizim Suriye ve IŞİD'le mücadele politikamızın kapsamında değil" ifadesiyle sorumluluk almaktan kaçınan tutumlarının, şimdi dolaylı yoldan "sahadaki partnerimiz" dediği teröristleri koruma altına almaya yönelik yeni bir girişimin ürünüdür.
Oysa BM Güvenlik Konseyi'ne getirilen kararın ana gerekçesi Doğu Guta'da rejimin muhaliflere yönelik ağır saldırıları karşısında sivilleri korumak amaçlıydı.
Ancak mevzuyu bazı çevreler bir anda ve ısrarla Afrin'e getirip dayamak ve Türkiye'nin ilerleyişini kesmek adına kullanmak üzere değerlendirmeye koyuldular.
Evvela Türkiye'nin icara ettiği Zeytin Dalı Harekâtı'nın ana gerekçesinin BM'de alınan ve hali hazırda var olan uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde terörle mücadele anlamında yürütülen meşru bir operasyon olduğunu belirtmek gerekir.
Türkiye Suriye'de var olan iç savaşın tarafı olarak Afrin'e operasyon düzenlemekten öte kendisini tehdit eden terör varlığını ortadan kaldırmak üzere çabalarını sürdüren bir ülkedir.
Bu gerçek bilinmesine karşın şimdiki dönemde bazı çevreler Türkiye'yi oyalamak ve uluslararası çevrelerde şaibe yaratarak Afrin'deki PKK/PYD terör örgütü varlığını koruma altına alabilmeyi arzuluyorlar.
Yakın süre içerisinde basına yansıyan kimi iddialara göre ABD, İngiltere ve Fransa'nın, Suriye konusunda gizli bazı görüşmeler yaparak yeni dönemle alakalı sürdürülecek ortak politika oluşturma çabalarında PKK/PYD'yi Türkiye'den koruyabilmeyi planladıkları iddialarıyla, BM'den çıkarılan kararla ilgili yaratılan gündemin birbiriyle örtüşüyor oluşu kuşkuları artırmıştır.
Dahası aynı üç ülkenin neredeyse benzer ifadelerle Esad rejimine karşı "kimyasal silah kullandığı iddialarının gerçek olması durumunda" askeri harekât düzenleyeceklerini ilan etmeleri de Suriye konusunda iddia dâhilinde olan gelişmelerin somut hale dönüşmeye başladığının göstergesidir.
Elbette Esad rejiminin, muhaliflere ve sivillere karşı kimyasal silah kullanmaları kabul edilebilecek bir konu değildir ve karşılığını bulmalıdır.
Ancak içerisinde bulunduğumuz böylesi bir dönemde hamle üstünlüğünü yitiren ve Suriye'de IŞİD'in varlığını gerekçe göstererek bulunan ülkelerin şimdi kaybettikleri üstünlükleri yeniden elde etme anlamında yeni bir gündeme sarılmış olmaları dikkatlerden kaçırılmamalıdır.
Şayet bu bahis gerçek olursa Rusya'nın yaşananlar karşısında nasıl bir tepki vereceği ile rejimin müdavimi konumundaki İran'ın atıl bir durumda kalacağı sorusunun cevabı ne yazık ki belirsizdir.
Öyle görünüyor ki Suriye krizi bitmek bir yana dursun, aradan geçen zaman zarfında giderek daha karmaşık ve her kesim açısından risk unsuru yükselen sonuçlar doğurmaya devam edecek.

Bu şartlar altında Türkiye'nin kendi belirlediği hedefe yönelik var olan kararlılığından sapmadan önünde var olan istikamette yoluna devam etmesi elzemdir.
Başkalarının hesabı olduğu bir gerçek ancak Türkiye kendisine yönelen tehditleri ortadan birer birer kaldırdıkça elinin güçlendiği ve sesinin daha gür bir şekilde çıkarak kendisini tehdit eden bölgesel hesapları bozduğu da açıktır.

Zeytin Dalı Harekâtı'nı Engelleyemeyenlerin Yeni Oyunu

İsmail Özdemir / Ortadoğu Gazetesi Yazarı
google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html