![]() |
Tamer Ashraf |
İran'daki protestolar şiddetlenerek devam ediyor.İran’da
hayat pahalılığını protesto için başlayan gösterilerin 5’inci gününde,
Cumhurbaşkanı Ruhani’nin barışçıl eylem çağrısı sonuç vermedi. Bir polis
merkezi ve askeri üsse silahlı saldırı düzenlendi. Olaylarda toplam 17
protestocu ve 2 Devrim Muhafızı öldü.
İRAN’ın kuzeydoğusundaki Meşhed kentinde, 28 Aralık’ta
yumurta fiyatlarının iki katına çıkmasını protesto amacıyla başlayan ve ülkeye
yayılan eylemlerin 5’inci gününde yine kan döküldü.
İran devlet televizyonu tarafından yapılan açıklamada,
protestolara katılan bazı silahlı göstericilerin, polis karakolları ve askeri
üsleri ele geçirmeye çalıştığı ancak “güvenlik güçleri tarafından
püskürtüldüğü” belirtildi. Bu karakol ve askeri üslerin hangileri olduğuna ve
saldırganların kimliğine dair ayrıntı verilmedi. Ayrıca bir bankanın
yağmalandığı, binaların camlarının kırıldığı, arabaların ters çevrildiği ve bir
itfaiye aracının ateşe verildiği duyuruldu.
2 DEVRİM MUHAFIZI ÖLDÜ
Gösterilerde; Tahran merkezinde ve çevresinde 10 gösterici
yaşamını yitirdi. Najafabad’da, 2 Devrim Muhafızı ile 2 gösterici öldü.
İsfahan’da da, 5 protestocu hayatını kaybetti. İran devlet televizyonu 1 Ocak'ı
2 Ocak'a bağlayan gece yaşanan gösterilerde 9 kişinin öldüğünü duyurdu. Böylece
olaylarda ölenlerin sayısı 28’e yükseldi. Gösterilere katıldığı için gözaltına
alınanların sayısı ise 377 olarak açıklandı. En fazla gözaltı başkent Tahran’da
yapıldı. Başkentte 200, Erak kentinde 100, İsfahan’da 60, Batı Azerbaycan
Eyaleti’nde 10 ve Rebatkerim İlçesi’nde 7 kişi gözaltına alındı. Ülkede,
Instagram ve göstericilerin organize olmak için kullandığı popüler mesajlaşma
aplikasyonu Telegram’a erişim engellendi.
GENEL GREV ÇAĞRISI
Gösterilerin 5’inci gününde eylemciler, ülke çapında genel
grev çağrısı yapıyor. Sosyal medya aracılığıyla yayılan ve işçileri bugün genel
greve çağıran afişte, #IranWideStrike etiketi kullanıldı.
İSTİFALAR BAŞLADI
Ekonomik şikâyetlerle başlayıp rejim karşıtı protestolara
dönüşen eylemlere yönelik orantısız şiddete tepkiler büyüyor. Sosyal medyada
yayılan bir paylaşımda, bir polisin mektup yazarak eylemcilerin yanında
olduğunu ifade ettiği ve istifasını sunduğu görüldü. Önümüzdeki günlerde Devrim
Muhafızları’ndan daha fazla istifa haberi gelmesi bekleniyor.
‘2009’DAN DAHA BÜYÜK OLABİLİR’
Nobel Barış Ödülü sahibi İranlı avukat Şirin Ebadi,
İran’daki eylemlerin kısa sürede sona ermesini beklemediğini, 2009’daki Yeşil
Dalga’dan daha büyük bir hareketlenme olabileceğini söyledi. İtalya’nın La
Repubblica Gazetesi’ne konuşan Ebadi, “İran’da çok ciddi bir ekonomik kriz
yaşandığı sır değil. Yolsuzluk tüm ülkede afallatıcı seviyelerde.
Pek çok kişinin beklentisinin aksine Avrupa ve ABD ile
2015’te yapılan nükleer anlaşma halka gerçek faydalar sağlamadı. Ayrıca İran’ın
çok fazla askeri harcaması var. Halk artık silaha daha fazla para harcanmasını
istemiyor. Yüksek işsizlik, yolsuzluk ve sansür ortamında gençler çok büyük
hayal kırıklığı yaşıyor. Ekonomik durum ve zenginlerle yoksullar arasındaki
büyük uçurum protesto gösterilerinin ardındaki ana neden” dedi.
AZERİLER DE SOKAĞA İNDİ
İran’da hükümet karşıtı gösterilere, Azeri Türkleri de
katıldı. Doğu Azerbaycan Eyaleti’nde bulunan Maragheh kasabasında bir grup
Azeri Türkü, Türkçe sloganlar ve bozkurt işaretleriyle hükümeti protesto etti.
RUHANİ’DEN UYARI
Olayların büyümesi üzerine İran Bakanlar Kurulu,
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani başkanlığında önceki gece acil bir toplantı yaptı.
Toplantı sonrası bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Ruhani, “İranlılar, İran
hükümetini protesto etmek ve eleştirmekte özgürdürler. Protestolar, İslam
Cumhuriyeti’ndeki durumun iyileşmesine yol açacak bir şekilde yapılmalı. Şiddet
ve kamusal alanlara zarar vermek eleştiri değildir. Ama eleştiri ve
protestoların ülkenin ve halkın durumunu iyileştirmesi için çaba harcamalıyız.
Hükümet vandallık yapan ve çevreye zarar veren gruplara tolerans
göstermeyecektir” dedi. İran Meclisi de olayları görüşmek üzere dün acil
toplandı.
TRUMP: İRAN’DA DEĞİŞİM ZAMANI
Ruhani’nin açıklamasından kısa süre sonra ABD ve İsrail’den
protestoları destekleyen açıklamalar geldi. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Sarah
Huckabee Sanders, “İran halkının kendilerini barışçıl şekilde ifade etme
hakkını destekliyoruz. Sesleri duyulmayı hak ediyor” dedi. ABD Başkanı DonaldTrump ise gelişmelere ilişkin dün ikinci Twitter mesajını paylaştı. Trump,
“İran Obama yönetiminin kendileriyle yaptığı berbat anlaşmaya rağmen her
seviyede başarısız oluyor. Büyük İran halkı yıllardır baskı altında yaşıyor.
Yiyecek ve özgürlüğe açlar. İnsan haklarıyla birlikte İran’ın varlığı
yağmalanıyor. Değişim zamanı” ifadelerini kullandı. Trump olayların ilk
günlerinde “Rejimin yolsuzluğundan ve yurtdışında terörizmi beslemesinden bıkan
İran vatandaşlarının barışçıl gösterilerine ilişkin haberler geliyor. İran
hükümeti, vatandaşlarının ifade hakkı da dahil her türlü hakkına saygı duymalı”
diye mesaj yayınlamıştı.
Donald J. Trump
✔
What a year it’s been, and we're just getting started.
Together, we are MAKING AMERICA GREAT AGAIN! Happy New Year!!
Donald J. Trump
Iran is failing at every level despite the terrible deal
made with them by the Obama Administration. The great Iranian people have been
repressed for many years. They are hungry for food & for freedom. Along
with human rights, the wealth of Iran is being looted. TIME FOR CHANGE!
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da, Twitter’dan
yayınladığı videoda, “İran rejimi, İranlılar ve İsrailliler arasında nefret
uyandırmaya çalışıyor. Başaramayacaklar. Bu rejim nihayet düştüğünde -ve bir
gün olacakİranlılar ve İsrailliler bir kez daha harika arkadaşlar olacak. İran
halkına özgürlük arayışında başarılar dilerim” dedi. İsrail İstihbarat Bakanı
Israel Katz ise protestoları desteklediklerini ancak başlamasına
müdahalelerinin olmadığını söyledi. Katz, “İran halkı özgürlük ve demokrasiye
geçişi sağlarsa, İsrail ve bölge üzerindeki çok sayıda tehlike yok olur”
ifadesini kullandı.
‘DIŞ MIHRAK İŞİ’
Bu açıklamaların ardından Tahran yönetiminden olayların dış
mihrakların müdahalesi sonucu başladığı iddiası geldi. İran Savunma Bakanı
Tuğgeneral Emir Hatemi, “İran’ın düşmanları, siyasi karışıkları ve protestoları
provoke ederek İslam Cumhuriyeti’nde güvensizlik yaratmak için ellerinden
geleni ardına koymuyor” diye konuştu.
‘İRAN’IN MESELESİ, DIŞ MÜDAHALE KABUL EDİLEMEZ’
Rusya, İran’da yaşanan gelişmelerin ülkenin iç meselesi
olduğunu vurgulayarak, “İran’daki durumu istikrarsızlaştırabilecek dış
müdahaleler kabul edilemez” açıklamasında bulundu. Rusya Dışişleri
Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, İran’da yaşanan gelişmelerin kan
dökülerek veya şiddet yoluyla tırmanmamasının umulduğu kaydedildi.
Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de, İran’daki
gelişmelerden endişe duyduğunu belirtti. Şiddet içeren eylemlerden
kaçınılmasını isteyen Gabriel, “İran hükümetine, göstericilerin haklarına saygı
gösterme, toplanmalarına müsaade etme, özgürce ve barışçıl bir şekilde
seslerini duyurmalarına izin verme” çağrısında bulundu.
BAHREYN UYARDI
Bahreyn’in ise vatandaşlarından “güvenlik koşulları”
gerekçesiyle İran’dan ayrılmalarını istediği bildirildi. Bahreyn Dışişleri
Bakanlığı tarafından yapılan ve ülkenin resmi haber ajansı BENA’da yayımlanan
açıklamada, “Bahreyn, istikrarsız güvenlik koşulları ve ülkedeki bazı kentlerde
yaşanan şiddet olaylarını dikkate alarak bütün vatandaşlarını hiçbir şekilde
İran’a seyahat etmemeye çağırıyor” denildi.
MUHARREM SARIKAYA: YUMURTADAN ÇIKACAKLAR
İRAN’daki eylemler; başlangıç yerleri, tarafları ve karşı
eylemcileri açısından tam çelişkiler yumağı...
Aykırılıkların içeriğine girmeden belirteyim, Ankara
gelişmeleri “kaygı ve dikkatle” izliyor.
PKK’nın İran’daki kolu PEJAK’ın ve Suudi Arabistan
desteğindeki grupların katkı vermesi, ABD ve İsrail’in destek mesajları
izleniyor.
Ankara, İran yönetiminin eylemleri bastırma gücüne dikkat
çekmekle birlikte, toplumsal hareketten çıkıp kitle eylemine dönüşmesinden kaygı
duyuyor.
Tahran yönetiminin daha ileri gitmeden eylemleri bastırma
gücü olduğuna vurgu yapılıyor.
Bu ihtimal yüksek olsa da 2009’daki eylemlerden sonraki en
geniş protesto hareketine tanıklık ediliyor.
Ayrıca muhafazakâr ağırlığıyla bilinen Meşhed’de başlayıp
aynı nitelikteki Kum gibi taşra illerinde yayılan gösterilerin omurgasını da
yakın zamana kadar rejime destek verenler oluşturuyor.
Orta gelirli kentli kesimin politik dürtmesini de içermiyor.
Ancak, “yumurta fiyatlarının iki katına çıkması”, “işsizliğin
artması” ve bunların “Suriye, Irak, Lübnan’daki askeri giderlere bağlanması”nı
içeren ekonomik taleplerin ötesine geçip, politik kitle hareketine dönüşmesi ihtimalini
içinde barındırıyor.
KİTLE HAREKETİ Mİ?
Eylem kırdan kente doğru yayıldığı için gücünü daha da
artırıyor
Çünkü daha önceki kentsel protestolara duyarsız kalan kesim
bu hareketi başlatanlar.
Daha önemlisi, hükümetin ekonomik uygulaması için
Cumhurbaşkanı Ruhani protesto edilirken, dini lider Hamaney de aynı oranda
nasibini aldı; Şah Pehlevi’ye övgüler düzüldü.
Bu da İran devletini, eylemleri farklı yöntemle bastırma
yoluna itti.
Motosikletleri ve çivili sopalarıyla tanınan paramiliter
grup Besiclerin saldırıp ölümüne neden oldukları kişiler aslında yakın geçmişe
kadar onlara destek olanlar.
Eyleme yardımcı olanlar ise onların bugüne kadar
kendilerinden saymadığı, ülkesi açısından “şeytan” gördüğü ABD, İsrail, Suudi
Arabistan...
Bu çelişkili durumdan nasıl sonuç çıkar bilinmez, ancak
kırsalda başlayan toplumsal hareketlerin hükümetler açısından en tehlikeli yönü
kitle hareketine dönmesidir; çünkü kitlenin aklı yoktur, yıkıcıdır.
İRAN’I FRENLER
Prof. Dr. Mitat Çelikpala ile dün sohbet ederken Suriye’de
DAEŞ’ın temizlenmesiyle birlikte bölgede ikinci raunda geçildiğinin belirtti,
“Amaç İran’ı içişleriyle meşgul edip dıştaki yayılmasını kırmak” dedi.
Prof. Dr. M. Akif Okur çelişkili yapısının eylemlerin
yayılmasının önündeki engel olduğunu vurguladı.
“PEJAK, ABD, İsrail gibi ekonomik argümandan çıkıp rejime
karşı muhalif ittifakın girişimi diye bakılırsa ayaklanan kitlede düşme
olur...”
İran üzerine çalışmalarıyla tanınan TOBB ETÜ’den Dr. Gülriz
Şen ise eylemlerde Şah dönemine atıf yapılmasına dikkat çekip ekledi:
“Kum’daki İslam’a aykırı sloganlar önemli. Orta sınıf Ruhani
ile rahatlamıştı, yoksul muhafazakâr kesim ekonomik nedenle ayaklandı. Askeri
harcamaların eleştirilmesi de önemli. Nereye varacağını kestirmek zor.”
İran’da başlayan eylemlerin nasıl sonuç doğuracağı,
iktidarın tutumuyla da paralellik gösterir.
Ancak İran yönetimini bölgedeki rahatlığından alıkoyar, içe
kapar...
Batı ve İran muhalifi bölge ülkeleri açısından da beklenen
sonucu doğurur...
ÖZCAN TİKİT: İRAN'DA NELER OLUYOR?
OTORİTER bir medya rejiminin olması nedeniyle olayların
manası ve nereye gidebileceği açısından anlaşılması hayli zor bir ülkedir İran.
Ülkeden haber alma imkânlarının kısıtlı olması, en çok da İran’da kaos
eşliğinde bir rejim değişikliği hayal edenlerin işine gelir. Yıllarca İran’ı
dünyaya ucube, zırcahil, sefaletin zirvede yaşandığı bir ülke olarak gösteren
malum kesimler, Tahran’ın yol açtığı bu bilgi kirliliğini bugün de kendi
amaçları doğrultusunda kullanıyorlar ne yazık ki.
Ülke, yönetimde bulunanların hatalı politik tercihleri ve
bunun sonucunda hızla yükselmeye başlayan hayat pahalılığına tepkinin sokağa
taşması nedeniyle çalkantılı bir süreçten geçiyor. Şaşırtıcı bir şekilde
tepkiler önceki olayların aksine dini otoritenin merkezi sayılan Meşhed ve
taşradan yükseliyor.
Normal şartlar altında İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin,
bu süreçte tepkileri yatıştırabilecek bir rol oynaması beklenirdi. Ancak
vaziyet Ruhani’nin de tepkilerin hedefinde olduğuna işaret ediyor.
Oysa Ruhani birkaç yıl öncesine kadar, bugün protesto
gösterisi yapan kesimin en büyük umuduydu. Rejim 2009’da Mahmud Ahmedinejad’ın,
refomcu aday Mir Hüseyin Musavi karşısında galip geldiği şaibeli seçimi iptal
etmeyi reddetmişti. O vakit başlayan gösteriler de gayet kanlı bir şekilde bastırılmıştı.
Ancak şaşırtıcı bir şekilde 2013’teki seçimde aynı İran rejimi, aklını başına
aldığına dair tutum takınarak Hasan Ruhani’nin 16 milyon değişim yanlısının
oylarıyla iktidara gelmesine izin vermişti. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney’in
bu süreçte Ruhani’ye verdiği destek 2009’da ezilen küskünlere yönelik bir
açılım olarak okunmuştu.
Hayal kırıklığı yaşayan halka “umudun” simgesi olarak
pazarlanan Ruhani’nin en büyük zaferiyse ABD ve diğer 5 büyük devletle
imzalanan nükleer anlaşma olmuştu. 2015’te anlaşmanın imzalandığı gün İran’da
bayram havası esmiş, özellikle Ruhani’ye destek vermiş reformcu kesimde
geleceğe dair umutlar zirveye çıkmıştı. O gün için beklenen şey, bu anlaşmanın
etkisiyle İran’ın bankalarda dondurulmuş yüz milyarlarca dolarının kullanıma
açılması ve uluslararası yaptırımların kalkmasıyla birlikte ülkede ekonominin
canlanıp işsizlik ve enflasyon gibi sorunların çözüm yoluna girmesiydi.
Aslında benzeri bir beklenti İran yönetimi tarafından da
satın alınmıştı. Tahran, satın aldığı bu senaryoya göre planlar hazırlayıp
cesur hamleler yaptı. Bunun en açık göstergesi, rejimin bölgesel dış politika
konularında attığı adımlara yansıdı. Gayet savurgan bir yol izlenerek henüz
gelmeyen paranın hayaliyle hesapsız harcamalar yapıldı.
İran’ın Suriye’deki Esad rejimine verdiği askeri ve ekonomik
yardımlar, 2015’te Batı’yla yapılan bu anlaşmadan sonra zirveye çıktı. Aynı
dönemde Yemen’e, Lübnan’a ve Irak’a el atıldı. Bu ülkelerdeki rejim ve milis
güçlere verilen askeri ve ekonomik destekler içeride zaten büyük bir sıkıntıda
olan ekonomiye ağır darbeler indirdi.
ABD’de Başkan Donald Trump’ın 2017’de iktidara geldikten
sonra nükleer anlaşmayı onaylamayı reddetmesiyse önceden harcanan paranın İran
hazinesine girme ihtimalini iyice düşürdü. Pozitif senaryoların suya düşmesi,
halkta hayal kırıklığını artırdı. Günün sonunda ayağını yorganına göre uzatmayı
bilmemiş her devlet gibi İran da faturayı kendi halkına kesti. İçerideki kaos
ve karmaşa hali de zaten böyle başladı.
Elbette ki bu durum İran’ın mevcut krizin altında kalıp
boğulacağı anlamına gelmiyor. Geçmişte büyük güçlükleri aşmasıyla bilinen İran,
bu sorunu da aşacaktır muhtemelen. Ancak öncelikle ülkedeki ateşe benzin
dökmeye çalışan diğer devletlere duyulan öfkenin, içeride meşru taleplerle gösteri
yapan halka yönelmesinin engellenmesi gerekiyor. Zira bölgede son dönemde
tanığı olduğumuz tüm krizler, rejimler bu yolu tercih edince sorunların
aşılmasının daha da zorlaştığını gösteriyor.