TRUMP'ın Kudüs
kararını açıkladığı geçen çarşamba akşamından bu yana İsrail güçlerinin
saldırılarında 4 Filistinli şehit oldu, bin 487 Filistinli yaralandı, 150
Filistinli de gözaltına alındı. Kudüs, 9 Aralık 1917'de Osmanlının elinden
çıkarak İngiliz işgali sömürge yönetimine girdi. İsrail'in 1948'de batısını,
1967'de de doğusunu işgal etmesiyle Kudüs'ü Yahudileştirme faaliyetleri büyük
hız kazandı. İsrail 1980'de doğusuyla
batısıyla bütün Kudüs'ü "birleşik başkenti" ilan ederek ilhak
ettiğini duyurdu.
BM Güvenlik Konseyi, aynı yıl İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhak
ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan 478 sayılı kararı aldı. ABD, 6
Aralık 2017'de Kudüs'ü "İsrail'in başkenti olarak" tanıdığını
duyurdu. Uluslararası hukukun yasaklamasına rağmen Doğu Kudüs'te bugün 200
binin üzerinde Yahudi yerleşimci yaşıyor. Doğu Kudüs'te yaşayan 300 binin
üzerindeki Filistinlinin hiçbir ülkeyle vatandaşlık bağı bulunmuyor. Doğu
Kudüs'ün statüsü bugün Filistin-İsrailmeselesinin çözümünün önünde duran en
büyük engellerden biri olarak görülüyor.
İngilizlerin bundan tam 100 yıl önce bu hafta işgal ettiği
Kudüs, bugünlerde en zor zamanlarından birini yaşıyor.
Kudüs'te 9 Aralık 1917'den beri devam işgal, ABD Başkanı
Donald Trump'ın burayı "İsrail'in başkenti" olarak tanıma planıyla
yeni bir boyut kazandı.
Trump'ın Kudüs kararını açıkladığı geçen çarşamba akşamından
bu yana İsrail güçlerinin saldırılarında 4 Filistinli şehit oldu, bin 487
Filistinli yaralandı. İsrail güçleri Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de toplam 150
Filistinliyi gözaltına alındı.
Kadim Kudüs belki de artık tarihinde hiç olmadığı kadar
yalnız ve tenha.
Çünkü Batı Şeria'da yaşayan 3 milyona yakın Filistinli,
İsrail'in etraflarına ördüğü duvardan dolayı Kudüs'e giremiyor. Abluka
altındaki Gazze Şeridi'nde yaşayan 2 milyon Filistinlinin de Kudüs'e girişi yasak.
Vatanlarından sürülerek dünyaya dağılan 5 milyon civarındaki
Filistinli mülteci de en büyük rüyası olan Kudüs'e dönme imkanından yoksun.
Bugün İsrail işgali altındaki Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinli sayısı sadece
300 binin biraz üzerinde. Onlar da ev yıkımlarından tutuklamalara dek pek çok
tehdit ve zorluklarla karşı karşıya. Trump'ın kararı ise şehirdeki halkın
hissettiği öfke ve hayal kırıklığını daha da artırmış durumda.
İHTİYARLARIN DİLİNDEN KUDÜS'ÜN YAKIN TARİHİ
Eğer şehirde biraz yaşarsanız, İsrail'in Doğu Kudüs'ü işgal
ettiği tarih olan 1967'yi hatırlayan ihtiyarlardan, "Kudüs'e eskiden
Gazzelisi çilek getirir satardı, El Halillisi üzüm, Tulkerimlisi portakal
getirirdi. Kudüs tüm Filistinlilerin buluşma noktasıydı. Özellikle cuma günleri
surlarla çevrili bu kadim şehrin ana giriş kapılarından olan Şam Kapısı'nda
ülkenin her yerinden gelen insanlara rastlayabilirdiniz. Şimdi ise burada
kalabilenler bile Şam Kapısı'nda toplanmaktan çekinir oldu. Dükkanlar bile daha
hava kararmadan kepenk indiriyor. İşgal askeri her köşede ellerinde tetikte
bekliyor." şeklindeki serzenişleri sürekli duyarsınız.
Bu cümleler aslında Kudüs'ün içinde bulunduğu durumu gayet
açık bir şekilde ortaya koyuyor. Peki Kudüs'ü bu hale getiren süreç nasıl
başladı? Bu sorunun cevabı için yüz yıl öncesine gitmek gerekiyor.
9 ARALIK 1917'DE BAŞLADI
Müslümanların ilk kıblesi ve Hazreti Muhammed'in Miraç
yolculuğuna çıktığı yer olan Mescid-i Aksa ile Hristiyan ve Yahudilerin en kutsal
mekanlarına ev sahipliği yapan Kudüs, 1917'de Osmanlı egemenliğinden
çıktığından beri sıkıntılı günler yaşıyor.
İngiliz manda yönetiminin bir asır önce şehri işgal etmesi,
Filistinliler için de bir nevi sürgün ve savaşların başlangıcı oldu. İsrail'in
1948'de şehrin batısını, 1967'de de doğusunu işgal etmesiyle Kudüs'ü
Yahudileştirme faaliyetleri büyük hız kazandı.
Gazze'den 2005'te çekilen İsrail, o zamandan bu yana abluka
altında tuttuğu bölgede insani kriz yaşanmasına yol açarken, doğrudan ilhak ederek
başkenti ilan ettiği Doğu Kudüs ve askeri yönetim altında tuttuğu Batı Şeria'yı
Yahudileştirme politikalarını da sürdürüyor.
Suriye'de yaşanan iç savaştan yararlanan İsrail, iki yıl
önce de işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri'ni ilhak ettiğini duyurdu.
Filistinli Araplar, İsrail'in 1967'de Batı Şeria, Doğu
Kudüs, Gazze Şeridi, Sina Yarım Adası ve Golan Tepeleri'ni işgal etmesiyle
sonuçlanan 6 Gün Savaşı'nın başladığı 5 Haziran'ı "Yevmu'n Nekse"
(Kayıp Günü) adıyla anıyor.
Filistinliler Nekse'yi, 1948'de İsrail'in bağımsızlığını
ilan etmesi anlamında kullandıkları "Nekbe'nin" (Büyük Felaket)
devamı olarak görüyor.
Tam 50 yıldır devam eden İsrail işgalinin en yakıcı şekilde
hissedildiği yer ise hiç şüphesiz Doğu Kudüs.
ULUSLARARASI TOPLUMUN TAVRI
Doğu Kudüs'te yarım asırdır devam eden İsrail işgalinin
tarihçesi şöyle: Doğu Kudüs'ün statüsü Filistin-İsrail meselesinin çözümünün
önünde duran en büyük engellerden biri. Birleşmiş Milletler'in (BM) tarihi
Filistin topraklarını Yahudiler ve Araplar arasında pay etmek üzere yayımladığı
1947 tarihli planda, Kudüs'ün özel bir statüye tabi tutularak uluslararası
toplumun kontrolüne verilmesi öngörülüyordu.
Kudüs'e verilen bu özel statünün sebebi üç semavi din için
de kutsal şehir olmasından kaynaklanıyordu.
Siyonist güçler 1948'deki savaşta Kudüs'ün batısını ele
geçirdi. Ürdün'ün kontrolünde olan surlarla çevrili Doğu Kudüs'ü de 1967'de ele
geçiren İsrail, uluslararası hukuku ihlal ederek şehirde İsrail yasalarının
geçerli olduğunu ilan etti. İsrail, bu şekilde Doğu Kudüs'ü de fiilen ilhak
etmiş oldu.
İsrail meclisi 1980'de kabul ettiği bir yasayla Kudüs'ü
doğusuyla batısıyla İsrail'in "birleşik başkenti" ilan etti. Böylece
Doğu Kudüs'ün ilhakı resmiyet kazanmış oldu.
Buna karşılık BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 1980'de İsrail'in
Doğu Kudüs'ü ilhak ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan 478 sayılı
kararı kabul etti.
ABD dahil uluslararası toplum Doğu Kudüs'ü işgal altında
sayıyor. Öte yandan geçtiğimiz çarşamba gününe kadar hiçbir ülke Doğu veya Batı
Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımıyordu. Ta ki Trump'ın "Kudüs
İsrail'in başkentidir" yönündeki kararına kadar.
ABD, Trump'ın hamlesiyle Kudüs'ü "İsrail'in
başkenti" olarak tanıyan ilk ülke oldu. Uluslararası toplumun tepkisini
çeken Trump yönetimi, bölgenin kaosa sürükleneceği ve İsrail-Arap ihtilafının
daha da çözümsüz hale geleceği yönündeki uyarıları göz ardı etti.
İsrail'i tanıyan tüm ülkelerin büyükelçilikleri Tel Aviv'de
bulunuyor. Trump'ın kararına göre ABD, Büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e
taşıyacak. İsrail'in Doğu Kudüs'ü yasa dışı şekilde ilhak etmesi, uluslararası
hukuktaki "işgalci güç, işgal ettiği topraklar üzerinde hakimiyet hakkına
sahip değildir" ilkesinin ihlali anlamına geliyor.
HİÇBİR ÜLKENİN VATANDAŞI DEĞİLLER
İsrail'in Doğu Kudüs'ü fiilen ilhak etmesine rağmen burada
yaşayan Filistinliler İsrail vatandaşı sayılmıyor ve vatandaşlık haklarından
yararlanamıyor. Doğu Kudüs'te yaşayan 420 bin civarındaki Filistinli, İsrail
makamlarının verdiği "Kudüs Kimlik Kartı" ile şehirde sürekli ikamet
etme iznine sahip bulunuyor.
Söz konusu Filistinliler aynı zamanda Ürdün pasaportuna da
sahipler ancak bu pasaportlarda da vatandaşlık numarası bulunmuyor. Bu nedenle
tam olarak Ürdün vatandaşı da sayılmayan Doğu Kudüslü Filistinlilerin Ürdün'de
çalışma ve devlet hizmetlerinden yararlanma hakkı da yok.
Bir nevi arafta kalan Doğu Kudüs'teki yüz binlerce
Filistinli, ne İsrail ne Ürdün ne de Filistin vatandaşlığına sahip oldukları
için "devletsiz" yaşıyor.
14 BİN FİLİSTİNLİ DOĞU KUDÜS'TEN SÜRÜLDÜ
İsrail vatandaşlığı bulunmayan ancak İsrail makamlarının verdiği "Kudüs Kimlik Kartı" ile şehirde
sürekli ikamet izni olan Filistinlilerin, bu hakları da çeşitli bahanelerle
ellerinden alınabiliyor. Bu nedenle Doğu Kudüs'teki 420 binin üzerindeki
Filistinli her an doğdukları şehirden sürülme korkusuyla yaşıyor.
Doğu Kudüs'teki Filistinlilerin burada yaşamaya devam
edebilmeleri için İsrail'in belirlediği bir dizi talebi yerine getirmesi
gerekiyor. İster yabancı bir ülke, ister Batı Şeria olsun belli bir süre Doğu
Kudüs'ün dışında yaşayan Filistinlilerin ikamet izinleri iptal edilerek şehre
dönme hakları ellerinden alınıyor.
Doğu Kudüs'te ev yapmalarına izin verilmeyen Filistinliler
bu şekilde şehrin dışına çıkmaya zorlanırken, Kudüs dışında ikamet ettikleri
tespit edilenlerin de bir daha şehre dönmeleri yasaklanıyor. Aile üyelerinden
birinin İsrail'in "terör" olarak nitelediği saldırılara karışması da
tüm ailenin Kudüs'ten sürülme sebebi sayılıyor.
İsrailli insan hakları kuruluşu B'Tselem'in yayımladığı
verilere göre, İsrail 1967'den bu yana 14 bin Filistinlinin ikamet iznini iptal
ederek Doğu Kudüs dışına sürdü.
Buna karşılık İsrail, dünyanın neresinde olursa olsun tüm
Yahudileri İsrail'e gelerek Doğu Kudüs dahil istedikleri yere yerleşmeleri ve
vatandaşlık almaları için teşvik ediyor.
DOĞU KUDÜS'TE 200 BİN İLLEGAL YAHUDİ YERLEŞİMCİ YAŞIYOR
İsrail'in Doğu Kudüs'teki kontrolünü güçlendirme amacına
matuf Yahudi yerleşim birimleri projeleri, uluslararası hukuka göre yasa dışı
sayılıyor.
BM'nin aldığı çeşitli kararlara göre "işgalci bir gücün
işgal altında tuttuğu topraklara nüfus taşıması" yasak.
Bu yasağı hiçe sayan İsrail 1967'den beri Doğu Kudüs'te bir
düzineden fazla Yahudi yerleşim birimi inşa etti. Doğu Kudüs'teki bu yasa dışı
Yahudi yerleşim biriminde bugün 200 binden fazla Yahudi yerleşimci yaşıyor.
Polis ve asker tarafından korunan Doğu Kudüs'teki Yahudi
yerleşim birimlerine Yahudilerden başkasının girmesi yasak. Bazıları Filistin
mahallerinin tam ortasında bulunan bu yerleşim birimleri şehri sarmış durumda.
Sol eğilimli İşçi Partisi yönetimindeki İsrail hükümetinin
1967'de başlattığı Yahudi yerleşim yerleri inşa planları, daha sonra iş başına
gelen tüm hükümetler tarafından aralıksız sürdürüldü. İsrail yönetimi son
olarak geçen ay Doğu Kudüs'te Yahudi yerleşimciler için 15 bin yeni konut inşa etme
kararı aldı.
İsrail'in "Kanal 2" televizyonunun haberine göre
İsrail yönetimi, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimlerine
bugüne kadar 20 milyar dolar harcadı.
FİLİSTİNLİLERİN EV YAPMASI ENGELLENİYOR
İsrail'in bu yerleşim birimlerine eklediği her bir konut,
demografik yapının Yahudiler lehine değişmesi anlamına geliyor. İsrail
makamları bir yandan Yahudi yerleşim yerlerini genişletirken diğer taraftan da
şehirdeki yerleşik Arap nüfusun yeni konut inşa etmesinin önüne engeller
çıkarıyor.
Bir Filistinlinin İsrailli belediyeden ev yapmak için izin
almasının neredeyse imkansız olduğu şehirde, Filistinlilere ait 20 bin ev
"ruhsatsız olduğu" gerekçesiyle İsrail güçlerince yıkılma tehlikesi
altında bulunuyor.
Belediye ekipleri zaman zaman bu evleri yıkıyor ve yıkım
masraflarını da Filistinlilere ödetiyor.
ŞEHİR AYRIM DUVARI İLE FİLİSTİNLİLERDEN KOPARILIYOR
Doğu Kudüs'teki 420 bin Filistinlinin dörtte biri de 2003'te
inşa edilen Ayrım Duvarı nedeniyle şehrin diğer bölgelerine geçemiyor. Ebu Dis,
Ezeriye, Kufr Akab gibi yoğun nüfuslu mahalleler şehirden bu şekilde koparılan
beldeler arasında yer alıyor.
Ayrım Duvarı aynı zamanda Batı Şeria'daki 3 milyona yakın
Filistinlinin de Doğu Kudüs'e geçişini engelliyor. Abluka altındaki 2 milyon
nüfuslu Gazze Şeridi'nden de kimse ne Batı Şeria'ya ne de Doğu Kudüs'e
geçebiliyor. Böylece Doğu Kudüs tarihi hinterlandından koparılarak
Filistinlilerden izole ediliyor. (AA)