BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

12 Eylül 2017 Salı

Ya 12 Eylül'ü Devlet Yapmadıysa!..

Biz 12 Eylül'le doğru dürüst hesaplaşmadık!

Bekir'i işkenceyle öldürenlerden, Ahmet'i, Mustafa'yı, Cengiz'i, Ali Bülent'i, Cevdet'i, Fikri'yi, Selçuk'u, Halil'i, İsmet'i asanlardan, darbe yapabilmek için sokağı kızıştıranlardan, sonra gelip ensemize dipçikle vuranlardan hesap sormadık.

Çünkü biz "12 Eylül'ü devlet yaptı" sanıyorduk.

Siyaset bölününce, basın bölününce, üniversite, öğrenci, öğretmen bölününce, memur, işçi, polis, bekçi bölününce geriye tek parça bir "asker" kalmıştı.

O yüzden, biz bu yalancı hakemi "devlet" belledik.

Öyle ya, sadece devletin tankı olurdu… 

İşte tanklar da sokaktaydı!

Böyle hem sağa, hem sola aynı anda vurmayı yapsa yapsa devlet yapardı!

Önce onlar bizi susturdular, sonra da biz kendimiz sustuk.
Çünkü karşımızda "devlet" var sanıyorduk!..

Oysa bize o dipçiği vuran devlet değildi!..

15 Temmuz 2016 öncesinde TSK'daki kritik noktaları nasıl FETÖ ele geçirdiyse, 12 Eylül 1980 öncesinde de TSK'yı Masonlar ele geçirmişti.

Bunlar sadece Carter'ın değil, aynı zamanda, o eli meşaleli dul kadının çocuklarıydı!

12 Eylül'de gafil avlanmıştık.

15 Temmuz'da ise tecrübeliydik, aynı delikten bir kez daha ısırılmadık.

Bir "mason" lafıdır döner dolaşır memlekette… 

Adına cilt cilt kitaplar yazılır.

İn midir, cin midir, gizli örgüt müdür, cinayet şebekesi midir? Mafya mıdır, değilse nedir?

Hiç sorgulanmaz!.. 

Sadece hikâyesi anlatılır.

Darbe olur, gizli açık bütün dernekler kapatılır. Onlara dokunan olmaz.

Memleket yıkılsa; onların burnu bile kanamaz!

Halktan yetki almamışlardır. Seçimlere katılmamışlardır. Bütçeleri hesapsızdır.

Kurultayları, tüzükleri, senetleri, ortada yoktur, kökleri dışardadır.

Üzerlerinde Emniyet'in, dernekler masasının denetimi de yoktur.

Atatürk Mason localarını boşuna mı kapatmıştır?

12 Eylül 1980'den sonra 67 Vilayeti "Atatürk… 

Atatürk" diye diye gezerek milleti Atatürk'ten soğutan "darbecilerin Masonluğu" neden hiç sorgulanmamıştır?

Bugün, kendisi de Bilgi Locasının sekreterliğini yapmış eski bir Mason olan ve sonradan uyanarak milletini uyandırmaya çalışan Yüce Katırcıoğlu'nun e-posta adresime gönderdiği bilgilere dayanarak "Masonluk-12 Eylül ilişkisi"ne değineceğim.

Yazdıklarını, kırk yıldır yaşadıklarımızla birleştirince: "Bizi Masonların vurduğu" net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Katırcıoğlu, askeri tesislerdeki Masonik semboller konusunda Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcılığına yaptığı başvuruda "Kenan Evren'in Masonluğu" hakkında ayrıntı vermektedir.

O'na göre: "Kenan Evren, Kore'deki Türk tugayında görev yaparken masonluğa girmiştir."

Suç duyurusunda ayrıca: "Kenan Evren'in 30 Ağustos 1980'de emekli olması gerekirken, Demirel'in bir dizi "emekliye ayırma" operasyonundan sonra 1977'de Kara Kuvvetleri Komutanı, 1978'de ise Genelkurmay Başkanı olduğu" anlatılıyor.

Süleyman Demirel'in Masonluğu sır değil… "Uykuda" veya uyanık… 

Bunu hepimizi az çok biliyoruz. Bizim için şurası daha mühim:
"12 Eylül 1980 darbesi öncesinde, Deniz Kuvvetleri Komutanı olması gereken Arif Akdoğanlar'ın yerine daha kıdemsiz; fakat üst düzey Mason olan Nejat Tümer, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına atanmıştır."

Tıpkı,15 Temmuz öncesinde Personel'deki FETÖ'cülerin yaptığı atamalar gibi...

Bir nevi "usta-çırak" ilişkisi!..

12 Eylül Başbakanı Bülent Ulusu'nun yüksek dereceli bir mason olması da tesadüf değil...

Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın 12 Eylül'e sayılı günler kala yaptığı ABD ziyareti de…

Kenan Evren'in "eyaletler"den bahseden ilk Devlet Başkanı olması, bizim "İsrail- Masonluk-12 Eylül ilişkileri"ni dikkate almamız için açık bir dayanak noktasıdır.

Evren'in, "eyalet" talebini PKK dan da önce dile getirmesi, vatanın selameti için unuttuğumuz 12 Eylül'ü, milletin bekası için yeniden sorgulamamızı bir zorunluluk haline getirmiştir.

Çünkü dün 12 Eylül'ü yapan Masonlar, bugün de İsrail Kürdistan'ına Türkiye'den parça koparmaya çalışmaktadır.
Terörle mücadele etmek başka, Masonla mücadele etmek başka şeylerdir.

FETÖ'nün PKK'yla aynı 12 Eylül döneminde büyümesi ve sonunda işbirliğine gitmesi, önemli bir karinedir.

PKK'nın 12 Eylül'den 2 yıl önce kurulup, 40 yıldır bitirilememesi de bu açıdan bakınca "daha anlaşılır" olmaktadır.

TSK'nın, 7.500 şehit verdiği halde PKK'yı bitirememesinin sebebi, memlekette bir "güç regülatörü"nün varlığıdır.

Bu regülatör, Masonluktur!
Masonlar, Türk devletinin gücünü baskılamış, enerjisini azaltmıştır.

Aksine hareket edenleri bir şekilde ortadan kaldırmış, sonra da güç tasfiye nöbetini, Ergenekon ve Balyoz davalarıyla "Takkeli Masonlar"a, yani FETÖ'ye bırakmıştır!

12 Eylül'de bize o dipçiği vuranlar, MHP'yi Siyonist planlarının önündeki en büyük engel olarak gören Masonlardır!

Türkiye'nin 12 Eylül'le geldiği bu noktadan geriye dönüp bakınca, olanı biteni başka türlü izah etmenin imkânı yoktur.

Şükrü Alnıaçık / 2017-09-12 09:43:15
google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html