![]() |
TAMER ASHRAF TÜRKİYE DİRİLİŞ POSTASI |
Türk Devlet geleneğindeki "Devlet" öyle sömürgeden
çıkma bir hâkimiyet alanı değildir.
Devlet Türklere, Tanrı vergisi bir emanettir. Milli namusun
ve şerefin kalesidir.
Adaletin temeli, toplumsal saadetin garantörüdür.
19. Yüzyıl salnamelerine şöyle bir baktığımızda dünyadaki
devlet sayısının 25'i geçmediğini görürüz.
1890 gibi bizim "dağılma devri" dediğimiz bir
tarihte bile dünyada birbiriyle elçi teatisinde bulunan devlet sayısı 11'dir.
Bunlardan biri de Osmanlı Devletidir.
Yani bir "devlet" vardır bir de
"devletçik" vardır. Irak'la, Suriye'yle, Sudan'la, Uganda'yla
Senegal'le, Umman'la Türkiye'yi kıyaslayamazsınız.
Bizde "Devlet"in kavramsal derinliği yanında,
gelenekten beslenen bir hâkimiyet felsefesi vardır.
Devir değişmiş, kurumlar yenilenmiş olsa da toplumda sofra
adabı gibi derinden derine yaşayan siyasi kültür, bu tarihi arka planı önemli
kılmaktadır.
Özellikle örgün bir siyasi eğitimin olmadığı zaman ve
ortamlarda halkın şifahi eğitimle aktardığı bu kültür, kanaatleri
etkilemektedir.
Kanaatler reyi şekillendirmekte, rey de siyasi iktidarı
belirlemektedir.
Siyasetçi zaaflarının ülkeyi hangi duruma düşürdüğünü, 15
Temmuz'da hepimiz gördük.
Bu sefer toplumun zaaflarına değineceğiz; çünkü mademki halk
idaresi vardır, milli egemenlik vardır; milli zaafların iktidara yansıması
"kaçınılmaz"dır.
Toplumun ahlaki, kültürel, dinsel, eğitsel ve ekonomik
zaaflarını kullanarak iktidara gelen ve kolay yöneten siyasetçiler, toplumun bu
zaaflarına pek değinmezler.
Halka: "Aslansınız, Kaplansınız!.." diyerek oy
toplanan çok partili demokratik rejimlerde de açıktan bir toplumsal zaaf
tespiti yapmak adeta imkânsızdır.
Türklerde "Devlet" yöneticiyeTanrı tarafından
verilen "adalet, dürüstlük, yiğitlik, cömertlik, bilgelik" gibi
meziyetlerin, toplumda karşılığını bularak siyasi hayata tatbik edilmesidir.
Bunun gelenekteki adı Tanrı'dan "KUT" almaktır.
Kağan öldüğünde yerine adaletsiz, korkak veya cimri bir
halef gelirse, Türk Boyları bu aileden "Kutun geri alındığına"
inanmakta ve yeni bir Kut sahibi kağan aramaktadır.
Türklerin tarihte en çok devlet kuran millet olmasının
arkasında yatan faktör, bu "yönetimde sürekli kalite arayışı"dır.
Çünkü Türk'ün düşmanı vardır. Türk'ün hayvanı vardır.
Türk'ün yurtluğa, barışa, il tutmaya ihtiyacı vardır.
Bu ihtiyaçları karşılayacak karizmatik bir
"Başbuğ" bulunamazsa, tümü atlı ve silahlı olan Türkler arasındaki
boy kavgalarına engel olmak, neredeyse imkânsızdır.
Devlet kavramının şekillendiği Orta Asya'da, Türk Boyları
adeta birer "askeri garnizon"dur. Bu yüzden de toplumun yönetici
zaafına tahammülü yoktur.
Dünya Tarihinde: "Barış zamanı kılıcını kınından bir
karış sıyırmanıntöredeki karşılığının ölüm olduğu" başka bir toplum
bulunmamaktadır.
Tarihten dersimizi alarak günümüze gelecek olursak…
"Cumhuriyet"in bilge bir yaklaşımla
"fazilet" olarak tanımlanması, toplumun bütün fertlerinin potansiyel
birer "hükümdar" olmasından kaynaklanır.
Eğer vecibelerini layıkıyla yerine getirirse herkes birer
"kral"dır…
Demokrasilerde, eskiden sadece krallara mahsus olan
"yönetim hakkı" halka açılmakla kalmamış, eğitiminden eğlencesine
kadar her alan kamulaştırılarak halkın tasarrufuna sunulmuştur.
Siyasi partiler, halkın karşısına tanrı vergisi meziyetlerin
yanında, şekillendirilmiş kariyer,üretilmiş çözüm önerileri ve projelerle
çıkmaktadır.
Halk da eskiden boy beylerinin kut sahibi kağanı teşhis
ettiği gibi bir kanaate ulaşmakta, herhangi bir fikre bağlanmakta ve tercih
ettiği partiyi, iktidar yapmaktadır.
Peki Alphonso Borgia gibi ensest ilişki yaşayan bir
yöneticinin Türklere krallık yapması mümkün müdür?
Değildir.
Amenofis gibi bir adaletsizin veya Neron gibi bir
ehlikeyfin, Türkler tarafından kut sahibiymiş gibi baş üstünde tutulması mümkün
müdür?
Değildir.
Öyleyse 2 bin yıllık monarşi döneminde bile hükümdarda
"Kut" aramış, ahlaksızlığa, ayyaşlığa, hırsızlığa ve yalancılığa prim
vermemiş Türk toplumunun, 70 yıllık demokrasi çağında içeni-kaçanı,
çalanı-çırpanı, yalanı-dolanı iktidarda tutması mümkün müdür?
Değildir.
İddia ediyorum ki uzayan AKP iktidarının birincifiili
sorumlusu, bir kamu idaresi dersinden çok daha sıklıkla evlerimize giren
"magazin medyası"dır.
Siz alkolü bayraklaştırırsanız…
Siz Halikarnas'ı, eski zaman Pompei'si gibi "tüketimin
kâbesi" yaparsanız…
Siz Cumhuriyetçilik adına kafa çeker, laiklik adına
dekolteyi derinleştirir, yırtmacı uzatırsanız…
Sizin önerdiğiniz yaşam tarzından da halkın değerlerine
yabancı otel cinayetleri, trajik intiharlar ve amca-yeğen rezaletleri aynı anda
çıkarsa…
"Devlet kuşu"nu başınızda göremezsiniz!..
Tanrı "Kut"u sizden alır ve bir başkasına verir.
İşte benim "toplumlara devlet kaybettiren zaaflar"
dediğim de, Milli sorumluluktan uzak Cumhuriyet sosyetesinin bu rezil halidir.