BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

5 Eylül 2017 Salı

Milletlere Devlet Kaybettiren Zaaflar

TAMER ASHRAF
TÜRKİYE DİRİLİŞ POSTASI 
Türk Devlet geleneğindeki "Devlet" öyle sömürgeden çıkma bir hâkimiyet alanı değildir.
Devlet Türklere, Tanrı vergisi bir emanettir. Milli namusun ve şerefin kalesidir.
Adaletin temeli, toplumsal saadetin garantörüdür.
19. Yüzyıl salnamelerine şöyle bir baktığımızda dünyadaki devlet sayısının 25'i geçmediğini görürüz.
1890 gibi bizim "dağılma devri" dediğimiz bir tarihte bile dünyada birbiriyle elçi teatisinde bulunan devlet sayısı 11'dir.
Bunlardan biri de Osmanlı Devletidir.
Yani bir "devlet" vardır bir de "devletçik" vardır. Irak'la, Suriye'yle, Sudan'la, Uganda'yla Senegal'le, Umman'la Türkiye'yi kıyaslayamazsınız.
Bizde "Devlet"in kavramsal derinliği yanında, gelenekten beslenen bir hâkimiyet felsefesi vardır.
Devir değişmiş, kurumlar yenilenmiş olsa da toplumda sofra adabı gibi derinden derine yaşayan siyasi kültür, bu tarihi arka planı önemli kılmaktadır.
Özellikle örgün bir siyasi eğitimin olmadığı zaman ve ortamlarda halkın şifahi eğitimle aktardığı bu kültür, kanaatleri etkilemektedir.
Kanaatler reyi şekillendirmekte, rey de siyasi iktidarı belirlemektedir.
Siyasetçi zaaflarının ülkeyi hangi duruma düşürdüğünü, 15 Temmuz'da hepimiz gördük.
Bu sefer toplumun zaaflarına değineceğiz; çünkü mademki halk idaresi vardır, milli egemenlik vardır; milli zaafların iktidara yansıması "kaçınılmaz"dır.
Toplumun ahlaki, kültürel, dinsel, eğitsel ve ekonomik zaaflarını kullanarak iktidara gelen ve kolay yöneten siyasetçiler, toplumun bu zaaflarına pek değinmezler.
Halka: "Aslansınız, Kaplansınız!.." diyerek oy toplanan çok partili demokratik rejimlerde de açıktan bir toplumsal zaaf tespiti yapmak adeta imkânsızdır.
Türklerde "Devlet" yöneticiyeTanrı tarafından verilen "adalet, dürüstlük, yiğitlik, cömertlik, bilgelik" gibi meziyetlerin, toplumda karşılığını bularak siyasi hayata tatbik edilmesidir.
Bunun gelenekteki adı Tanrı'dan "KUT" almaktır.
Kağan öldüğünde yerine adaletsiz, korkak veya cimri bir halef gelirse, Türk Boyları bu aileden "Kutun geri alındığına" inanmakta ve yeni bir Kut sahibi kağan aramaktadır.
Türklerin tarihte en çok devlet kuran millet olmasının arkasında yatan faktör, bu "yönetimde sürekli kalite arayışı"dır.
Çünkü Türk'ün düşmanı vardır. Türk'ün hayvanı vardır. Türk'ün yurtluğa, barışa, il tutmaya ihtiyacı vardır.
Bu ihtiyaçları karşılayacak karizmatik bir "Başbuğ" bulunamazsa, tümü atlı ve silahlı olan Türkler arasındaki boy kavgalarına engel olmak, neredeyse imkânsızdır.
Devlet kavramının şekillendiği Orta Asya'da, Türk Boyları adeta birer "askeri garnizon"dur. Bu yüzden de toplumun yönetici zaafına tahammülü yoktur.
Dünya Tarihinde: "Barış zamanı kılıcını kınından bir karış sıyırmanıntöredeki karşılığının ölüm olduğu" başka bir toplum bulunmamaktadır.
Tarihten dersimizi alarak günümüze gelecek olursak…
"Cumhuriyet"in bilge bir yaklaşımla "fazilet" olarak tanımlanması, toplumun bütün fertlerinin potansiyel birer "hükümdar" olmasından kaynaklanır.
Eğer vecibelerini layıkıyla yerine getirirse herkes birer "kral"dır…
Demokrasilerde, eskiden sadece krallara mahsus olan "yönetim hakkı" halka açılmakla kalmamış, eğitiminden eğlencesine kadar her alan kamulaştırılarak halkın tasarrufuna sunulmuştur.
Siyasi partiler, halkın karşısına tanrı vergisi meziyetlerin yanında, şekillendirilmiş kariyer,üretilmiş çözüm önerileri ve projelerle çıkmaktadır.
Halk da eskiden boy beylerinin kut sahibi kağanı teşhis ettiği gibi bir kanaate ulaşmakta, herhangi bir fikre bağlanmakta ve tercih ettiği partiyi, iktidar yapmaktadır.
Peki Alphonso Borgia gibi ensest ilişki yaşayan bir yöneticinin Türklere krallık yapması mümkün müdür?
Değildir.
Amenofis gibi bir adaletsizin veya Neron gibi bir ehlikeyfin, Türkler tarafından kut sahibiymiş gibi baş üstünde tutulması mümkün müdür?
Değildir.
Öyleyse 2 bin yıllık monarşi döneminde bile hükümdarda "Kut" aramış, ahlaksızlığa, ayyaşlığa, hırsızlığa ve yalancılığa prim vermemiş Türk toplumunun, 70 yıllık demokrasi çağında içeni-kaçanı, çalanı-çırpanı, yalanı-dolanı iktidarda tutması mümkün müdür?
Değildir.
İddia ediyorum ki uzayan AKP iktidarının birincifiili sorumlusu, bir kamu idaresi dersinden çok daha sıklıkla evlerimize giren "magazin medyası"dır.
Siz alkolü bayraklaştırırsanız…
Siz Halikarnas'ı, eski zaman Pompei'si gibi "tüketimin kâbesi" yaparsanız…
Siz Cumhuriyetçilik adına kafa çeker, laiklik adına dekolteyi derinleştirir, yırtmacı uzatırsanız…
Sizin önerdiğiniz yaşam tarzından da halkın değerlerine yabancı otel cinayetleri, trajik intiharlar ve amca-yeğen rezaletleri aynı anda çıkarsa…
"Devlet kuşu"nu başınızda göremezsiniz!..
Tanrı "Kut"u sizden alır ve bir başkasına verir.

İşte benim "toplumlara devlet kaybettiren zaaflar" dediğim de, Milli sorumluluktan uzak Cumhuriyet sosyetesinin bu rezil halidir.
google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html