Peşmergebaşı Barzani'nin referandum oyununun merkezinde
Kerkük yer almaktadır. Tarihi, kültürel ve siyasi olarak Kerkük'ün Barzani
Peşmergesiyle hiçbir ilgisi ve alakası olmadığı halde, bütün plan, bu kadim
Türk yurdu üzerinden yapılmaktadır. Barzani'nin asıl sahipleri olan ABD ve
İngiltere referandumun ertelenmesini istemelerinin temel amacı, Kerkük'ü bu
kanlı plana dahil edebilmektir. Nitekim, bunu ifşa etmişlerdir. Barzani'ye
ertelemenin karşılığı olarak Kerkük teklifi yapılmıştır. Sanki babalarının malını
bağışlıyorlar. Bütün dertleri, bütün çabaları ikinci bir İsrail olacak terör
devletine, Kerkük'ü dahil etmektir. Barzani'nin bu plana itirazı tamamen kendi
durumuyla alakalıdır. Siyasi olarak Kuzey Irak'da hiçbir gücü ve karşılığı
olmayan Barzani için bu referandum son ve tek çıkış kapısıdır.Kendisiyle
birlikte Irak'ı da, bölgeyi de ateşe sürüklüyor.
TÜRKİYE'NİN FELAKETİ OLUR
Kuzey
Irak'da bu referandumun yapılmasına ve buna bağlı olarak bağımsız bir Kürt
devleti, daha doğrusu İsrail uydusu bir terör devleti kurulmasına izin vermek,
Türkiye'nin felaketi olur. Nihayet bu gerçek fark edilmiş ve harekete
geçilmiştir. Keşke en başında sayın Devlet Bahçeli'nin teklifi dikkate alınsa
ve bu referandumun bir savaş sebebi sayılacağı ilan edilseydi. Emin olun, bu
kalleş peşmergebaşı şimdiye kadar çoktan sinmiş ve geri çekilmiş olurdu. Sayın
Cumhurbaşkanı ve Başbakandan gelen açıklamalar önemlidir, ama yeterli değildir.
22 Eylül'de toplanacak Milli Güvenlik Kurulu adres gösterilmiştir. Bu kadar
hayati bir meselede zaman kaybetmenin sebebini anlamamakta güçlük çekiyoruz.
Toplantıdan Barzani peşmergesinin anlayacağı dilden bir kararın çıkması yüksek
beklentimizdir. Böyle bir karar almaya her türlü hakkımız vardır. Tarihten
gelen haklarımızın yanında Ankara antlaşmasının da bize böyle bir imkan
sağladığı unutulmalıdır. 1926 Tarihli Ankara antlaşmasına göre, Irak toprak
bütünlüğünü kaybettiği an, Türkiye'nin Musul ve Kerkük üzerinde hakkı doğuyor.
KERKÜK HER ZAMAN HEDEFTE OLDU
Bu kanlı
planın hedefinde olan Kerkük her yönüyle bir sembol şehirdir. Binlerce yıllık
Türk yurdudur. Bizim için hayati önemdedir. Irak petrollerinin yüzde 40'ı bu
bölgededir. Bu özellikleriyle son yüz yılda hep hedefte olmuştur. Kahpe bir
İngiliz planıyla elimizden alınmış ve bu alçak oyunu bozmak için yapılan bütün
hamleler içimizdeki kalleşlerin çıkardığı isyanlarla sonuca ulaşamamıştır. Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'ün gözünü arkada bırakan hazin bir geçmişe sahiptir.
Kerkük'ün tarih boyunca nüfusun ezici kısmını, özbeöz Türk olan ve bölgede
"Türkmen" olarak değerlendirilen kardeşlerimiz oluşturmuştur. Arap,
Kürt ve Süryaniler'de bu şehirde yüzlerce yıl hiçbir sorun yaşamadan
varlıklarını sürdürmüşlerdir. Irak'ta Baas Partisi'nin 1968 yılında askeri
darbe ile hükümeti ele geçirmesinden ve Saddam'ın başa geçmesinden sonra
Kerkük'te yoğun şekilde "Araplaştırma" politikaları uygulandı. O
zaman da Türkmen kardeşlerimiz büyük kıyama uğradı. Yıldırma ve yok etme gayretlerinin
yanı sıra toplu katliamlar yapıldı. Hatta, Baas rejimi 1972 yılında kentin
ismini "Temim" olarak değiştirdi. Ardından Irak Petrol Şirketi'nde
çalışan Türkmen ve Kürtler görevlerinden uzaklaştırılıp yerlerine dışarıdan
getirilen Araplar yerleştirildi.
TÜRKMEN SOYKIRIMI YAPILDI
Irak'ın 2003
yılında ABD tarafından işgalinin ardından Kerkük yine hedef şehir oldu. Bu
işgalin asıl sebebine uygun olarak yine Türkmenler yok sayılırken, planlı
biçimde Peşmergebaşı Barzani'nin kontrolündeki Kürtler, Kerkük'e yoğun şekilde
yerleştirildiler. Şeytanın diğer oğlu Talabani'de bu kanlı oyunda yer almakta
gecikmedi ve şehrin demografik yapısını değiştirmek için akla gelebilecek her
türlü kahpelik yapıldı. Nüfus daireleri yakılıp Türkmen tapuları ve kayıtları
yok edildi. Sahipsiz kalan ve Türkmen kardeşlerimizin bu kalleşlik karşısındaki
feryadını, zamanın hükümeti ne yazık ki yeteri kadar duymadı ve bütün
uyarılarımıza rağmen, bu kepazeliğe müdahale edilmedi. O zaman sesimizi
yükseltebilseydik, bugün durum çok farklı olurdu. ABD işgali öncesi 850 bin kişinin yaşadığı
Kerkük'ün nüfusu, 2003 sonrası Barzani ve Talabani'nin yaptırdığı gayrimeşru
göçle neredeyse ikiye katlandı. Türkmenler yine sistemli bir şekilde soykırıma
tabi tutulurken, şehrin mahalle, cadde ve sokak isimleri dahi değiştirildi.
SURİYE'DE AYNI OYUN
ABD'nin
kanlı planının son aşaması ise IŞİD üzerinden gerçekleşti. Bu kanlı örgütü
piyasaya salan ABD, sonra da mücadele maskesiyle Barzani ve Talabani'ye her
türlü imkan ve desteği verdi. ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford,
Kerkük'de Barzani'yi ziyaret ederek, cüretini daha da arttırdı. Yeri gelmişken
bu kanlı planın aynıyla Suriye'yi de hayata geçirildiğini hatırlatalım.
Barzani'nin yerinde Salih Müslim, KDP'nin yerinde PYD var. Aynı oyun, aynı
kalleşlik, aynı sonuç. Her ikisi de Türk düşmanı, her ikisi de PKK uzantısı,
her ikisi de ABD uşağı, her ikisi de İngiliz ajanı, her ikisi de İsrail piyonu.
YANINIZDAYIZ GARDAŞ
Şimdi son
darbe indirilmek istenmektedir. Türkiye bu hazin ve hain gidişi daha fazla
seyredemez. Mutlaka harekete geçilmeli ve bu kanlı tezgah bozulmalıdır.
Türkmeneli namusumuza, Misak-ı Milli'nin hiç unutmadığımız çağrı ve sınırlarına emanettir. Daha önce
Barzani'den asla dost olmayacağını, olsa olsa yalnızca üzerine basıp
geçeceğimiz post olacağını söyleyen Sayın Devlet Bahçeli'nin şu sözlerini hiç
kimse unutmamalıdır: "Irak'ın toprak bütünlüğü bozulamayacaktır. Türk
devletinin kırmızıçizgileri örtbas edilemeyecektir. Irak Türkmenleri yok
sayılamayacaktır. Niyet sahiplerini uyarıyorum, gayri meşru referandum
yapılırsa bölgesel ve küresel fay hatları kırılacak, azdan az, çoktan ise çok
gidecektir. Ama unutulmasın ki, Kerkük'ün Türklük ruhu gasp edilemeyecek,
Türklükle özdeşleşen adını hiçbir alçak emel silemeyecektir. Tarihi Türkmen
yurtlarının statüsünü değiştirmek maksadıyla açık veya örtülü hiçbir pazarlık,
arayış, çaba, proje kabul edilemeyecektir. 'Gavim gardaş neredesin' diyor
Kerkük? Biz de; 'buradayız, yeri ve zamanı gelirse koşa koşa yanınızda oluruz
gardaş' diyoruz."