Tarikat Nedir ?
D İ K K A T : Tarikat hakkında şunu en başta söyleyelim ki her tarikat Hakka götüren yol değildir. Her kendine şeyh denilen kimse de Hakkın rızasına götüren rehber değildir.
Tarikat, lügatte “yol” manasına gelir.
Tarikatların esasını tasavvuf bilgileri teşkil eder. Bu bilgilerin, insanlara
farklı şekillerde sunulmasından tarikatlar meydana gelmiştir. Tasavvuf
bilgilerinin hepsi Peygamber efendimizden gelmektedir. Bütün Eshab-ı kiram
radıyallahü anhüm, bu bilgileri silsile yoluyla kendilerinden sonrakilere
ulaştırdı. Hazret-i Ebu Bekr ile hazret-i Ali müstesna, diğer sahabeye ait
silsileler birkaç asır sonra kayboldu. Bin dört yüz seneden beri, ince bilgiler
ve marifetler, hazret-i Ebu Bekr ile hazret-i Ali’ye ait silsileyle gelmiştir.
İslamın ilk iki asrında hazret-i Ebu Bekr
ile hazret-i Ali’den gelen feyz ve marifetler insanların istidad ve
kabiliyetleri, tabiat ve mizacları ve değişik şartlara göre farklı tarzlarda
sunuldu. Neticede, hazret-i Ebu Bekr’e ait silsileden 9. asırdan itibaren;
hazret-i Ali’ye ait silsileden 12. asırdan itibaren ana tarikatlar ortaya
çıktı. Zamanla ana tarikatlar içerisinde manevi hususiyetleriyle temayüz
edenler (mürşid-i kamiller, tasavvufta yetişmiş ve yetiştirebilen yetkili
rehberler) bulundu. Bunlar da şartlara ve zamanlarındaki insanların durumlarına
göre ana tarikatın temel özelliklerine muhalefet etmeden, bazı değişiklikler ve
ilaveler yaptılar. Böylece ana tarikatların şubeleri ortaya çıktı. Bunlar da
tarikata hususiyetini veren o veli zatın ismiyle anıldılar.
Ayrıca İslamiyetin yayılmasında da bilfiil
hizmet gören tarikat mensubu zatlar, Hindistan ve Malay adalarına kadar gidip,
yerli halkın lisanlarını öğrendiler, aralarına karışıp, İslamı yaydılar.
İslamın yayılmasında hizmet veren böyle binlerce zattan biri de Ebu İshak
Kazeruni’dir (v.426/m.1034). Çin, Hindistan, İran ve Anadolu’da İslamiyetin
yayılmasında bütün gücüyle çalışan Kazeruni, kurduğu askeri birliklerle gazalar
tertip etti. Bu yüzden kendisine Şeyh-i Gazi dendi. Yirmi dört bin Yahudi ve
ateşperestin Müslüman olmasına vesile oldu. Ayrıca gazaya çıkan ordulardan önce
gidip fethe zemin hazırlayacak faaliyetlerde bulundular. Orduyla beraber
gittiklerinde konuşmalarıyle askerin moralini ve maneviyatını yükselttiler.
Yine fethten sonra o beldenin gayr-i müslim halkını İslamiyete ısındırmak için
çalıştılar.
Bunun içindir ki, İslam devletlerinde
halifeler ve sultanlar alimlere ve evliyaya daima kıymet vermişlerdir. Nitekim
Büyük Selçuklu Devletinin kurucularından Çağrı ve Tuğrul beyler, o sırada
yaşayan Ebu Said Ebü’l-Hayr hazretlerinin nasihatını ve dualarını almayı
ganimet bilirlerdi.
Tarikatların Türkiye Selçuklu Devletinin
kuruluş ve sonraki dönemlerdeki hizmetleri aynen devam etmiştir. Cemiyetin
manevi terbiyecileri olan tasavvuf büyükleri, Selçuklu sultanları tarafından
büyük kabul görmüşlerdir. Bu sebeple Necmeddin Bağdadi, Sultan İzzeddin
Selçuki’den; Şihabüddin Sühreverdi, Birinci Alaeddin Keykubad’dan; Behaeddin
Veled, Alaeddin Keykubad’dan çok hürmet görmüştür.
On üçüncü asrın ortalarına doğru Konya’da
Evhadeddin Kirmani, Muhyiddin-i Arabi, Sadreddin Konevi, Celaleddin-i Rumi,
Mueyyedüddin el-Cündi, Saideddin Fergani; Tokat’ta Fahreddin bin İbrahim Iraki
(v.689/m.1289), Kayseri ve Sivas’ta Necmeddin Daye (v.654/m.1256) Anadolu’da
birlik ve beraberliğin mimarlarındandır.
Selçukluların son zamanlarında Moğol
istilasıyle devlet otoritesinin kalmadığı, cemiyet hayatının karışık olduğu
sırada tarikat, tasavvuf ehlinin nasihatları, huzurunu kaybetmiş insanlara
büyük bir teselli ve sükun kaynağı oldu. Tekkeler ve zaviyeler, birer huzur evi
durumundaydı. Bunun yanında devlet otoritesinin temininde büyük faydaları oldu.
Diğer taraftan bir kısım dervişler de Moğollar arasına girip, onları İslama
ısındırmak, yahut hiç olmazsa zulümlerini en aza indirebilmenin mücadelesini
veriyorlardı.
Bilahare, Osmanlı Devletinin kuruluşunda
büyük payı olan tarikat ve tasavvuf ehli, yükseliş dönemlerinde memleketin her
tarafında hizmet verdiler. Bilhassa Şeyh Edebali, Dursun Fakih, Geyikli Baba,
Emir Sultan, Somuncu Baba, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli ve
Akşemseddin’in hizmetleri çok büyüktür. Ancak son zamanlara doğru bu tarikatlar
ehliyetsiz kimselerin kontrolüne geçti. Böyle kimseler bu müessesenin yanlış
anlaşılmasına vesile oldular.
Yaklaşık yüz seneden beri, hakiki İslamalimlerinin bildirdikleri bu hakiki tarikat ve tasavvuf yolları unutuldu.
Tarikat ve tasavvuf adı altında birçok şeyler uyduruldu. Tekkelerde haramlar ve
bid’atler işlendi. Dinde cahil olanlar kendilerini şeyh ve mürşid olarak
tanıttı. Bazıları da sihir olarak yaptıkları, ağızlarına ateş alıp yanaklarına
şiş sokup çıkarmaya keramet dediler (Bkz. Tasavvuf). Böyle göz boyamaların
haram olduğu, İbn-i Hacer-i Mekki hazretlerinin Fetava-yı Hadisiyye kitabının
ve İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat’ının 266. mektubunda bildirilmiştir.
Nitekim, Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
“Bir kimsenin havada uçtuğunu ve deniz üzerinde yürüdüğünü yahut ağzına ateş
koyup yuttuğunu görseniz, fakat İslamiyete uymayan bir iş yapsa, keramet
sahibiyim dese de, onu büyücü, yalancı, sapık ve insanları doğru yoldan
saptırıcı biliniz!”
Tarikatler başlıca iki kısma ayrılır:
1. Sessiz zikir Zikr-i hafi yapan
tarikatlar: Bunlar hazret-i Ebu Bekr’den gelmiş olup, mürşitlerinin adına göre
Tayfuriyye, Medariyye, Bektaşiyye (hakiki olan), Nakşibendiyye, Ahrariyye,
Ahmediyye-i Müceddidiyye ve Halidiyye gibi isimler almışlardır.
2. Yüksek sesle zikir Zikr-i cehri yapan
tarikatler: Bunlar da, hazret-i Ali’den oniki imam vasıtasıyla gelmiştir. Oniki
imamın sekizincisi olan İmam-ı Ali Rıza’dan Ma’ruf-ı Kerhi almış ve Cüneyd-i
Bağdadi’nin çeşitli talebelerinin yolunda bulunan meşhur mürşidlerin adı
verilerek, kollara ayrılmışlardır. Böylece Ebu Bekr-i Şibli yolundan Kadiri ve
Şazili, Sa’di ve Rıfai, Ebu Ali Rodbari yolundan Ahmed Gazali ve Ziyaüddin Ebu
Necib-i Sühreverdi vasıtaları ile Kübrevi meydana gelmiştir. İmam-ı Ali’den
Hasan-ı Basri vasıtasıyle Edhemi ve bundan Çeşti doğmuş ve Bedeviyye de
Rıfaiyyeden hasıl olmuştur.
Tarikat
Aynı dinin içinde birtakım yorum ve
uygulama farklılıklarına dayanan, bazı ilkelerde birbirinden ayrılan, Tanrı'ya
ulaşma ve onu tanıma yollarından her biri:
"Mevlevi tarikatı. Bektaşi
tarikatı."-
Tarikatlar Nasıl Çalışıyor,Nasıl Eleman temin ediyor?
"Tarikatlar
akıllı, paralı, eğitimli insan sever"
Adnan Oktar üzerine ders veren ABD'li uzman Dr. Janja Lalich
tarikat psikolojisini ve adam devşirme tekniklerini anlattı. Tarikatların
eğitimli, paralı ve zeki insanları hedef aldığını söyledi, "Önce size
sevgi bombardımanı yaparlar sonra kişiliğinizi yıkar yeniden inşa ederler"
dedi. Dr. Lalich'e göre özellikle dini tarikatlar yavaş yavaş eleştirel düşünme
yeteneğinizi elinden alıyor, korku ve paranoyayla hükmediyor. Lalich özellikle
ABD'de dini özgürlük bahanesiyle kimsenin bu tarikatları eleştiremediğinin de
altını çizdi.
Herkes sosyal medyada alay ediyordu ancak son operasyonla o
absürt görüntülerin ardındaki dehşet ortaya çıktı. Adnan Oktar ve çetesine
düzenlenen operasyon tarikatları bir kez daha spot ışığının altına koydu.
İnsanlar tarikatlara nasıl katılır? Bir kişi Mesih olduğuna diğer insanları
nasıl inandırır? Tarikat liderleri nasıl bir kişiliğe sahip? Akıllarda soru
çok... Biz de konunun önde gelen uzmanlarından olan bir isme Dr. Janja Lalich'e
Skype aracılığıyla ulaştık. Dr. Lalich Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nde
tarikatlar üzerine ders veriyor. Onlarca kitabı ve bir de tarikat mağdurlarına
yol gösterdiği araştırma merkezi var. Eski bir siyasi tarikat üyesi. Geçen yıl
öğrencilerine Adnan Oktar üzerine de ders vermiş.
Sıradan insanlar
neden tarikatlara katılıyor?
Çünkü bir anlamda hepimiz hayatta bir şeyler arıyoruz. Mutlu
bir evlilik, iyi bir hayat, yüksek gelir, dini anlam... Hepsi çok normal insani
arzular. Bu nedenle "tarikatlara katılanlar depresif, yalnız, garip,
dengesiz" demek doğru değil. Doğru yerde, doğru zamanda bir insanın
karşısına böyle bir grup çıktığında, herkes bir tarikat üyesine dönüşebilir.
Eğer siz ilk adımı atarsanız, tarikat için adam devşirenler işinde gerçekten
iyi tipler. Bir sonraki adımda ne yapacaklarını iyi bilirler.
"TARİKAT ÜYELERİNİN ORTAK ÖZELLİĞİ: İDEALİZM"
Tarikatlara katılanların ortak bir kişilik özelliği var mı?
Belki sadece tek bir özellik söyleyebilirim: İdealizm.
Herhangi bir şekilde, kendileri ya da başkaları için daha iyi bir dünya isteyen
kişiler- bu maddi ya da dini anlamda da olabilir- katılıyor. Tarikatlar bu
idealizmi çok iyi sömürüyor.
"TARİKATLAR ÖNCE KİŞİLİĞİNİZİ YIKIYOR SONRA YENİSİNİ İNŞA EDİYOR"
Peki özgüven eksikliği?
Hayır. Tarikattan ayrılırken özgüvenlerini kaybetmiş
olabilirler ama katılırken illa ki güvensiz insanlar olmalarına gerek yok.
Tarikatların yeni üyeyi doktrine etme sürecinde özgüven yıkılıyor. Çünkü size
şunu yapıyorlar: Kişiliğinizi parçalıyorlar. Kendinizden, önceki hayatınızdan
şüphe etmenize neden oluyorlar. Cevapların sadece tarikat liderinde olduğuna
sizi inandırıyorlar. "Geçmişin, ailen iyi değildi" diyorlar. Böyle
bir süreç sonunda kendi kişiliğinizi kaybediyorsunuz. Daha sonra tarikat
parçalarınızı, istediği şekilde yeniden bir araya koyuyor. Yani kişiliğinizi
yeniden inşa ediyor.
"DİNİ TARİKATLARDA ELEŞTİREL DÜŞÜNCEYİ BİR KENARA KOYARSINIZ"
Dini tarikatlara katılmada en önemli motivasyon uhrevi anlam arama mı?
Bu tür tarikatlarda sizden en çok beklenen muhakeme
yeteneğinizi bir kenara koymanız. Tarikat lideri olan o her şeye muktedir
olduğu söylenen kişi ne diyorsa ona inanmanız beklenir. Eleştiren düşünce
yeteneğinizi zamanla bir kenara koyarsınız ve o şahıs ne diyorsa onu kabul
edersiniz.
"BİR YANDA CEZA, DİĞER YANDA ÖDÜLLENDİRME"
Dini olanlarda ve diğerlerinde geçerli olan bir diğer önemli
unsursa akran baskısı. Bu nedenle tarikatlar gruptur aslında. Çünkü akranlarımızdan
çok etkileniriz, eğer herkes bir şeyi yapıyor, hiçbir şeye itiraz etmiyorsa siz
de onlara katılırsınız. Çok soru sorarsanız eninde sonunda dışlanışınız.
"Bu soruyu sormak için çok erken, daha sonra sor" denilir. Sonra da
soruyu hatırlamazsınız bile. Özellikle dini tarikatların ambiyansı böyle: Boyun
eğmek. Boyun eğdikçe takdir görürsünüz, "harika bir tarikat üyesisin"
derler. Bir yanda ceza diğer yanda ödüllendirme. Şiddet içeren evlilikler gibi
düşünün. Bir gün eve çiçek getiriyor, ertesi gün dövüyor.
Peki insanların en zayıf anını mı kolluyorlar?
Kesinlikle. Bakın hepimiz zayıf varlıklarız, kırılgan olmak
bir hastalık değildir. Boşanırız, bir yakınımız ölür... Böyle anlarımızda
tarikat için adam devşirenler size yanaşabilir ve zayıflıklarınıza oynayabilirler.
Para, statü gibi daha maddi konular ne kadar etkili?
Tarikatlar size uygun yemi seçerler. Eğer para arıyorsanız
size parayla gelirler.
"TARİKATLAR AKILLI, EĞİTİMLİ, PARALI İNSANLARI İSTER"
Yani tarikatlara katılanlar aptal değiller diyorsunuz?
Hiç değiller. Bakın tarikatlar aptal insanları istemez.
İşlerini yürütecek, önemli bağlantılar sağlayabilecek, yetenekleri olan
kişileri isterler. ABD'de tarikatlar artık çok genç insanları hedef almıyor.
40'larında kariyeri olan insanları istiyorlar. Çok zeki ve zengin ailelerin
çocuklarını da hedef alıyorlar çünkü böylece paralarını çalabiliyorlar.
Evet Adnan Oktar için de aynısı geçerli...
Aptal, hasta insanları niye istesinler ki? Amaçları sizin
değil tarikat liderinin arkasını toplamak ve tarikatın büyümesini sağlamak.
EN ÖNEMLİ DEVŞİRME TEKNİĞİ: SEVGİ BOMBARDIMANI
En önemli adam devşirme teknikleri neler?
Daha çok arkadaş çevresi üzerinden ilerliyorlar. Çünkü bir
arkadaş diğerlerini ikna edebiliyor. Bazen de seminerler düzenleyip insanları
davet ederek yapıyorlar. Tabii ki bir de internet, sosyal medya var.
Ne söyleyerek insanları ikna ediyorlar?
En başta "sevgi bombardımanı" dediğimiz şeyi
yapıyorlar. Çok yakın bir fiziksel temas kurup gözlerinizin içine bakarak
"Çok farklısın, seni çok seviyoruz. Bize katılırsan çok özel bir insan
olursun." diyorlar. Katılırken size kendinizi çok iyi hissettirirler,
birden bir sürü dostunuz olmuş gibi düşünürsünüz. Diğer arkadaşlarınız da işin
içinde olduğu için kendinizi güvende hissedersiniz.
"TARİKAT LİDERLERİ HÜKMEDİCİ, OTORİTER, NARSİST"
Tarikat liderleri ne yapıyorlar da insanları peşlerinden koşturuyorlar?
Tarikat liderleri Donald Trump gibi (gülüyor). Otoriter,
hükmedici, kendine güvenen tipler. Sürekli yalan söyler ve kendilerini överler.
Sürekli çok önemli özellikleri olduğunu iddia ederler. Çoğu psikopat. Bir
yandan da karizmatik kişilik özelliklerine sahipler. Bu nedir? Karizma bir
sosyal ilişki kurma şeklidir. Karşınızdakiyle doğrudan bir bağ kurarsınız. Onun
duygularına, ihtiyaçlarına cevap verirsiniz. "Bu adam çok iğrenç nasıl
onun peşinden gidiyorlar?" diye düşünebilirsiniz. Ama başkaları aynı adama
bakıp "vay be ne harika biri" diyebilir. En başta bir grup takipçiyi
yakaladıktan sonra gerisi kolay. Bu etkiyi sürdürmek için özellikle dini
tarikatlarda mistik seanslar düzenlenir. Takipçilere liderin bir ışığı olduğu
saatlerce anlatılır.
Nasıl oluyor da liderin Mesih olduğu gibi daha ileri
seviyede şeylere inanıyorlar?
Bu adım adım yapılıyor. Yani toplantıya gidiyorlar ve
beyinleri yıkanıyor gibi bir durum yok. Yavaş yavaş iradeniz ve eleştirel
düşünceniz yok ediliyor. Mesela bazı tarikatların eğitim sistemi oluyor. Kendi
değerlerini ve düşüncelerini empoze ediyorlar. Öğrenmeye direnirseniz de
suçlanıp, aşağılanıyorsunuz. Bazen çılgın meditasyon, ilahi okuma yöntemleri
devreye girebiliyor. 20 saat boyunca İncil okutuyorlar zorla mesela. Bunca
irade kırıcı eylemden sonra biri çıkıp "ben Mesih'im" dediğinde,
"hayır değilsin" diyemiyorsun. Herkes Mesih olmadığını biliyor ama
kimse bunu diyecek gücü kendinde bulamıyor.
"KORKU VE PARANOYANIN KOMBİNASYONU KURALLARA UYDURUR"
Korku kitleyi kemikleştirmekte nasıl bir rol oynuyor?
Çok büyük bir rol oynuyor. Bu nedenle pek çok kıyamet
tarikatı var. "Ha bugün ha yarın kıyamet kopacak" diye üyelerini
korkutuyorlar. Sizi dış dünyayla korkuturlar "tarikattan ayrılırsan başına
kötü şeyler gelir" derler. Korku ve paranoyanın kombinasyonu kişilerin
kurallara uymasını sağlar.
Peki ya cinsel istismar?
Bir insanın sizin en özel yerlerinize dokunması, hele ki
kapalı bir grup içerisinde tabii ki önemli bir boyun eğdirme yöntemi. Cinsel
açıdan birini ele geçirdiğinizde o kişiyi tamamen kontrol altına alırsınız.
Bakın dayak, istismar, aşağılama bunların hepsi umudunuzu kaybettirir. Oradan
çıkacak gücü bulamazsınız. Mesela ben siyasi tarikat üyesiyken arabama binip
oradan uzaklaşabilirdim. Ama bir türlü yapamıyordum, kapıdan çıkamıyordum.
Çünkü psikolojik açıdan adeta donmuştum. Oradan ayrılırsam öleceğimi ya da
sefil olacağımı düşünüyordum.
Adnan Oktar'la ilgili teşhisiniz ne?
Patolojik bir tip, tanrı kompleksi var. Cinsiyetçi, kadın
düşmanı. Klasik bir tarikat lideri. Yalan söylüyor. Adnan Oktar'ı ABD'deki
NXIVM tarikatına benzettim. Kadınların kalçalarından damgalandığı, kafeslere
koyulduğu... Aynı psikopatik kişilik özellikleri var. Kadınların hepsinin
fiziksel özelliğini birbirine benzetmesi falan. Dışarıdan bakıldığında
gerçekten aptal görünüyor...
"DİNİ ÖZGÜRLÜK BAHANESİYLE KİMSE BU İNSANLARA BİR ŞEY SÖYLEYEMİYOR"
Evet, sosyal medyada özellikle çok alay konusu oluyor ama
altında yatan dehşet artık herkesin malumu.
Tam da bu nedenle yaptıkları pek çok tarikatın yanına kar
kalıyor. Çoğu kişi "aman bakın bir grup zararsız insan kendi aralarında
takılıyor, kimseye zarar vermiyorlar" diyor. Özellikle ABD'de dini
özgürlük bahanesiyle kimse bu insanlar hakkında kötü bir şey söyleyemiyor! Ama
perde arkasında büyük trajediler yaşanıyor. Bakın en masum görünen tarikat bile
insanlara zarar veriyor. Çünkü tarikat demek boyun eğmek, beyninizi kapatmak,
sömürü demek.