Alparslan Türkeş'in, Sultan Alparslan'ın vefatından 845 yıl
sonra, O'nun hayata gözlerini yumduğu gün 25 Kasım'da dünyaya geldi.
"Başbuğ Türkeş doğumuyla adeta Alparslan'dan hem adını, hem ülküsünü
devralmıştır."
Alparslan Türkeş devletin ve milletin her alanda kalkınması,
yine kudret sahibi olması için düşünmeye başladı. "Erken başlayan gönül ve
beyin mesaisi, ileriki zamanlarda yazıya ve aksiyona geçirilmiş, 9 Işık
Doktrini ile somutlaşmış, milletimizle paylaşılan bir düşünce sistemi ve
kalkınma modeli halini almıştır."
"Alparslan Türkeş yüreğindeki millet ve vatan aşkıyla
harp okuluna girdi. Ağustos 1938'de teğmenliğini Atatürk tasdik etti.
Böylelikle Atatürk'ün imzasıyla asil Türk ordusunun şerefli bir subayı
olmuştur.Başbuğ 27 yaşında dişiyle, tırnağıyla mücadele ettiği ülkü yolunda
tabutluklarda işkenceye uğradı, tırnakları çekildi. 12 Eylül zindanlarında
susturulmak istendi. Ancak ne O'nu susturabildiler; ne de kutlu davasını yok
edebildiler.
1980 darbesine kadar Milliyetçi Hareket Partisi'nin 13 il
başkanı, 44 ilçe başkanı, çoğu ailesiyle birlikte katledildi. Binlerce ülkücü
şehit edildi. Ancak bunca saldırıya ve zulmerağmen ülkü çınarı büyüdükçe
büyüdü.
CESARETİN, FERASETİN, DİRAYETİN, İSLAM AHLAK VE
FAZİLETİNİN ETE KEMİĞE BÜRÜNMÜŞ HALİDİR
"Başbuğ Türkeş
şöyle der: "Ülküsüz insan dümensiz, pusulasız bir gemi gibidir. "
Alparslan Türkeş ülkü sahibi bir fikir ve hareket adamıdır. Cesaretin,
ferasetin, feragatin, dirayetin; Türklük gurur ve şuurunun, İslam ahlak ve
faziletinin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Genç yaşta gönlüne düşen sevdayı bir fikir hareketine
dönüştürmüş, zamanın ve mekanın kervanına katmıştır. Milliyetçilik fikriyatını
siyasetin merkezine oturtmuş, siyasi bir program haline getirmiştir.
Bu siyasetin merkezinde millet ve demokrasi vardır. Millet
ve milliyetçilik; çok partili demokrasiyi esas alan, kapsayıcı, toplayıcı,
hiçbir farklılığı ayrılığa, ayrıcalığa gerekçe saymayı reddeden bütünleştirici
bir anlayıştır bu. Bütün özellikleriyle, topyekün
varlığıyla ayrılık kabul etmeyen Türk milleti
anlayışı ve siyasetidir bu.Bu nedenle MHP; milleti bir bütün olarak referans
aldığı için etnikçiliğe ve ırkçılığa; demokrasiyi referans aldığı için de her
türlü totaliterliğe ve faşizme karşıdır.
Başbuğ Türkeş yalnız Türkiye için değil, tüm Türk Dünyası
için de bir lider olmuştur.O, Türk siyasetinin ve devlet hayatının mümtaz
şahsiyeti olarak Türk milletinin devletiyle, vatanıyla onurlu bir şekilde
kıyamete kadar yaşamasını ülkü edinmiştir.
"EMANETİ DEVRALAN KADROLAR BAYRAĞI DAHA İLERİYE TAŞIMAK
İÇİN MÜCADELE EDİYOR
"İleri görüşlü,
isabetli tespitleri, vatan millet sevdalısı bir devlet adamı vasfıyla
milyonlarca gencin yetişmesine vesile olmuş, bize Türk milliyetçiliği,
ülkücülük ve Milliyetçi Hareket Partisi
gibi büyük bir miras bırakmıştır.Milyonlarca seveni " Başbuğ Türkeş "
nidalarıyla yüreklerinde Yesevi ateşi, gönüllerinde Yunus sevgisi, bakışlarında
Fatih bakışı ve duruşlarında Atatürk duruşuyla kutlu yolu takip ediyorlar.
Emaneti devralan Ülkücü kadrolar bayrağı daha ileriye
taşımak için mücadele etmektedir. Mekanı nur olsun, şahidimdir dediği şehitler
yoldaşı olsun. Sözlerime son verirken Başbuğ Türkeş'in şu çağrısını büyük bir
onurla tekrarlıyorum: "Davran ey Türkoğlu davran. Elde kalan son vatan
parçasıdır. Bir bozkurt gibi davran. Gayrete gel, çalışmaya koyul. Eski günler
yeniden doğsun. Zafer ve şan bayrakları ufuklara doğru yeniden açılsın. Her
şeyin üstünde büyük Türkiye, Bizim bahtiyar Türkiye'miz yükselsin