BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

10 Ekim 2017 Salı

ABD'nin Çarpık politikası ve Dünya Düzeni

SADECE HAKİKAT VE GERÇEKLER

Şükrü Alnıaçık
Ortadoğu Gazetesi 
Tarihçilik bir nevi, zaman içinde yapılan, vasıtasız bir yolculuktur.
Elinize kaynakları, belgeleri alır ve istediğiniz bir noktaya gidersiniz.
Sonra oradan günümüze doğru gelir, sonra başka zamanlara, daha gerilere gidersiniz.
Bu gidiş gelişler, sonunda buna merakı ve yeteneği olan bir Tarihçide, günümüzdeki olaylara bakarak geleceği tahmin etmek gibi bir meleke oluşturur.
En azından nazari bir yordama kabiliyeti kazandırır.
Bir süredir ABD'nin Türkiye'de ve çevresinde ne yapmaya çalıştığını merak ederek olanı biteni izliyoruz.
ABD'nin temel savunma doktrinleri ve tarihteki neden sonuç ilişkileri ışığında bölgemizi nasıl bir geleceğin beklediğini anlamaya çalışıyoruz.
ABD'nin son 72 yılda yaptıklarına bakıyoruz. İsrail'in Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki 70 yıllık çabalarını inceliyoruz.
Oradan Soğuk Savaş dönemi sonrasına geliyoruz.
CIA'nın sivil toplum örgütlerini kullanma merkezi olarak 1983'te kurduğu NED'i (National Endowment for Democracy) hesaba dahil ediyoruz.
Bunu, Soros'un "Açık Toplum" bütçesiyle karşılaştırıyoruz.
Sonra bunları, "Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika" projesiyle çarpıyoruz.
Ortaya çıkan tarihi hasılayı, FETÖ ve PKK'yla topluyoruz.
Üzerine Masonları, Lionsları, Rotaryenleri, dönmeleri ve kriptoları ekliyoruz.
Tarihçinin gördüğü sonuç ne yazık ki: "Bölme" işlemine doğru gidiyor.
ABD Türkiye'yi, kendi istek, amaç ve idealleri doğrultusunda yönetecek nitelik ve nicelikte bir yandaş kadro bulduğu anda Türkiye'yi vurmaktan çekinmeyecektir.
Türkiye'yi bütün olarak ele geçiremeyeceğini anladığında ise Vietnam benzeri bir Kuzey-Güney bölünmesi yoluna gidecektir.
Sonra da tahribat ve ölümleri uzaktan seyredecektir.
Kore'de, Vietnam'da, Yemen'de bunlar yaşanmış ve görülmüştür.
Geriye bir tek: "NATO üyesi bir ülkeye bunlar yapılır mı?" sorusu kalıyor.
Başta toprak bütünlüğü olmak üzere milli hedeflerden vazgeçmezseniz yapılır!
Türkiye de zaten son zamanlarda fiili olarak ağır ağır da olsa NATO'dan çıkmaktadır.
15 Temmuz'u, Büyükada'yı, FETÖ'nün iadesi meselesini, Halk Bankası olayını, Amerikan konsolosluk görevlisinin casusluktan tutuklanmasını son bir yıl içinde yaşadık.
İşte Patriot vermeyene karşı S 400'lerin alımı…
İşte Suriye'deki Amerika-PYD işbirliğine karşı Idlib'de Rusya'yla ortak operasyon…
Ve işte ABD'nin vizeleri durdurma hamlesine aynı cümlelerle misilleme yapılması…
Sizce ABD ne yapmaya çalışıyor?..
Bana göre "şahin" yerine "taklacı güvercin" peşine düşmüş görünüyor.
Türkiye düşerse Türk ve İslam dünyasının önümüzdeki Bin yıl boyunca hem İsrail hem de Vatikan için bir tehdit oluşturamayacağını biliyor.
Bu arada Hıristiyanlık Tarihinin en acı sahnesi olan III. Haçlı Seferinden hareketle:
"Selahaddin Eyyubi'nin torunlarını Haçlı askeri yapmış olmanın moralini" Papa'ya hediye etmek istiyor!
Eskiden olsa, bu yıkım planına karşı ılımlı bir Masonlar kabinesiyle veya bir "Özalizm" icat ederek ABD'nin gazını almak, makul bir yol olarak görülebilirdi.
Ancak kesin çözüm üretmeyi ertelemeye devam edersek çocuklarımıza miras olarak "kanlı bir kaos"tan başka bir şey bırakmayacağımız açıkça ortadadır.
Türkiye'nin toprak bütünlüğü üzerindeki tartışmaları ve hevesleri, bizim kuşak çözmelidir.
Çünkü "cinayeti" gören gözler bizimkilerdir.
Bunu, ABD'nin, yani PKK'nın, HDP'nin ve FETÖ'nün tuzağına düşmeyen, huzuru ve mutlu bir geleceği Türkiye'nin toprak bütünlüğünde arayan Kürt kardeşlerimizle el ele vererek yapmalıyız.
Alevileri de Milliyetçi bir teşekkürle kucaklamalıyız.
ABD'nin kafası son zamanlarda Vietnam günlerindeki gibi çalışmaktadır:
1- "Kürtleri silahlandırır, Türkiye'yle çatıştırırım!
2- Sonra ordudaki "dost unsurlar" vasıtasıyla askeri denge kurmaya çalışırım!
3- Uçuşa yasak bölgeler oluşturur, savaşı uzatırım!
4- Yetmezse kendim de hava desteği ve uzun menzilli füzelerle savaşa dâhil olurum!
5- Bu arada Kuzey Irak petrolünü ve doğalgazını, Hayfa'ya doğru akıtırım!
6- Kürtler başarılı olursa, onları kendime müttefik alırım.
7- Kaybederlerse Türkiye'yi bir 50 yıl geriye götürmüş olurlar; bir kez daha rahatlarım.
8- Her halükarda Müslüman, Türk kanı akıtmış olurum."
Bu güne kadar yaşanan olaylardan, tarihi tecrübelerden ortaya çıkarabileceğimiz kötü senaryo budur.
Bugüne kadar yaşanan olaylar ve gidişat, böyle bir gelecek tasvirine uygundur.
AKP iktidarının, ABD'yle oturup anlaşma imkânı kalmamıştır.
Anlaşma imkânı bulabilecek bir AKP karşıtı koalisyonunun da ülkeye bir faydası olmayacaktır.
Eğer sonunda yensek ve Amerikan Büyükelçisini, Saygon 1975'teki gibi bir binanın damından kovalasak bile, bu gidişat "Vietnam 1968"i hatırlatmaktadır!
Türkiye'nin acilen ideolojik omurgası olan, ABD'yle iyi geçinirken "uç liberal" Rusya'yla ve Çin'le yakınlaşırken "ön Sosyalist" olmayan, Milliyetçi bir iktidara ihtiyacı vardır.

Bu iktidar, MHP iktidarıdır.
google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html