SADECE HAKİKAT VE GERÇEKLER
![]() |
Şükrü Alnıaçık Ortadoğu Gazetesi |
Tarihçilik bir nevi, zaman içinde yapılan, vasıtasız bir
yolculuktur.
Elinize kaynakları, belgeleri alır ve istediğiniz bir
noktaya gidersiniz.
Sonra oradan günümüze doğru gelir, sonra başka zamanlara,
daha gerilere gidersiniz.
Bu gidiş gelişler, sonunda buna merakı ve yeteneği olan bir
Tarihçide, günümüzdeki olaylara bakarak geleceği tahmin etmek gibi bir meleke
oluşturur.
En azından nazari bir yordama kabiliyeti kazandırır.
Bir süredir ABD'nin Türkiye'de ve çevresinde ne yapmaya
çalıştığını merak ederek olanı biteni izliyoruz.
ABD'nin temel savunma doktrinleri ve tarihteki neden sonuç
ilişkileri ışığında bölgemizi nasıl bir geleceğin beklediğini anlamaya
çalışıyoruz.
ABD'nin son 72 yılda yaptıklarına bakıyoruz. İsrail'in
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki 70 yıllık çabalarını inceliyoruz.
Oradan Soğuk Savaş dönemi sonrasına geliyoruz.
CIA'nın sivil toplum örgütlerini kullanma merkezi olarak
1983'te kurduğu NED'i (National Endowment for Democracy) hesaba dahil ediyoruz.
Bunu, Soros'un "Açık Toplum" bütçesiyle
karşılaştırıyoruz.
Sonra bunları, "Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey
Afrika" projesiyle çarpıyoruz.
Ortaya çıkan tarihi hasılayı, FETÖ ve PKK'yla topluyoruz.
Üzerine Masonları, Lionsları, Rotaryenleri, dönmeleri ve
kriptoları ekliyoruz.
Tarihçinin gördüğü sonuç ne yazık ki: "Bölme"
işlemine doğru gidiyor.
ABD Türkiye'yi, kendi istek, amaç ve idealleri doğrultusunda
yönetecek nitelik ve nicelikte bir yandaş kadro bulduğu anda Türkiye'yi
vurmaktan çekinmeyecektir.
Türkiye'yi bütün olarak ele geçiremeyeceğini anladığında ise
Vietnam benzeri bir Kuzey-Güney bölünmesi yoluna gidecektir.
Sonra da tahribat ve ölümleri uzaktan seyredecektir.
Kore'de, Vietnam'da, Yemen'de bunlar yaşanmış ve
görülmüştür.
Geriye bir tek: "NATO üyesi bir ülkeye bunlar yapılır
mı?" sorusu kalıyor.
Başta toprak bütünlüğü olmak üzere milli hedeflerden
vazgeçmezseniz yapılır!
Türkiye de zaten son zamanlarda fiili olarak ağır ağır da
olsa NATO'dan çıkmaktadır.
15 Temmuz'u, Büyükada'yı, FETÖ'nün iadesi meselesini, Halk
Bankası olayını, Amerikan konsolosluk görevlisinin casusluktan tutuklanmasını
son bir yıl içinde yaşadık.
İşte Patriot vermeyene karşı S 400'lerin alımı…
İşte Suriye'deki Amerika-PYD işbirliğine karşı Idlib'de
Rusya'yla ortak operasyon…
Ve işte ABD'nin vizeleri durdurma hamlesine aynı cümlelerle
misilleme yapılması…
Sizce ABD ne yapmaya çalışıyor?..
Bana göre "şahin" yerine "taklacı
güvercin" peşine düşmüş görünüyor.
Türkiye düşerse Türk ve İslam dünyasının önümüzdeki Bin yıl
boyunca hem İsrail hem de Vatikan için bir tehdit oluşturamayacağını biliyor.
Bu arada Hıristiyanlık Tarihinin en acı sahnesi olan III.
Haçlı Seferinden hareketle:
"Selahaddin Eyyubi'nin torunlarını Haçlı askeri yapmış
olmanın moralini" Papa'ya hediye etmek istiyor!
Eskiden olsa, bu yıkım planına karşı ılımlı bir Masonlar
kabinesiyle veya bir "Özalizm" icat ederek ABD'nin gazını almak,
makul bir yol olarak görülebilirdi.
Ancak kesin çözüm üretmeyi ertelemeye devam edersek
çocuklarımıza miras olarak "kanlı bir kaos"tan başka bir şey
bırakmayacağımız açıkça ortadadır.
Türkiye'nin toprak bütünlüğü üzerindeki tartışmaları ve
hevesleri, bizim kuşak çözmelidir.
Çünkü "cinayeti" gören gözler bizimkilerdir.
Bunu, ABD'nin, yani PKK'nın, HDP'nin ve FETÖ'nün tuzağına
düşmeyen, huzuru ve mutlu bir geleceği Türkiye'nin toprak bütünlüğünde arayan
Kürt kardeşlerimizle el ele vererek yapmalıyız.
Alevileri de Milliyetçi bir teşekkürle kucaklamalıyız.
ABD'nin kafası son zamanlarda Vietnam günlerindeki gibi
çalışmaktadır:
1- "Kürtleri silahlandırır, Türkiye'yle çatıştırırım!
2- Sonra ordudaki "dost unsurlar" vasıtasıyla
askeri denge kurmaya çalışırım!
3- Uçuşa yasak bölgeler oluşturur, savaşı uzatırım!
4- Yetmezse kendim de hava desteği ve uzun menzilli
füzelerle savaşa dâhil olurum!
5- Bu arada Kuzey Irak petrolünü ve doğalgazını, Hayfa'ya
doğru akıtırım!
6- Kürtler başarılı olursa, onları kendime müttefik alırım.
7- Kaybederlerse Türkiye'yi bir 50 yıl geriye götürmüş
olurlar; bir kez daha rahatlarım.
8- Her halükarda Müslüman, Türk kanı akıtmış olurum."
Bu güne kadar yaşanan olaylardan, tarihi tecrübelerden
ortaya çıkarabileceğimiz kötü senaryo budur.
Bugüne kadar yaşanan olaylar ve gidişat, böyle bir gelecek
tasvirine uygundur.
AKP iktidarının, ABD'yle oturup anlaşma imkânı kalmamıştır.
Anlaşma imkânı bulabilecek bir AKP karşıtı koalisyonunun da
ülkeye bir faydası olmayacaktır.
Eğer sonunda yensek ve Amerikan Büyükelçisini, Saygon
1975'teki gibi bir binanın damından kovalasak bile, bu gidişat "Vietnam 1968"i
hatırlatmaktadır!
Türkiye'nin acilen ideolojik omurgası olan, ABD'yle iyi
geçinirken "uç liberal" Rusya'yla ve Çin'le yakınlaşırken "ön
Sosyalist" olmayan, Milliyetçi bir iktidara ihtiyacı vardır.
Bu iktidar, MHP iktidarıdır.