![]() |
Tamer Ashraf |
Hepimiz Bilge Liderin, vatan kavramına vurgu yaptığı konuşmalarını pek çok kez dinledik.
Ama coğrafyanın "kader" olduğuna yapılan vurgunun ardından "jeo-politik, jeo-ekonomik, jeo-kültürel" gibi kavramları sıkça tekrarlanması, bana, daha açık bir görev davetiyesi, bir "seferberlik" çağrısı gibi geldi.
Ancak yüz yılda, iki yüz yılda bir görülen tarihi bir çağrı…
Karamanoğlu Mehmet Bey Fermanı gibi, Amasya Genelgesi gibi…
Bozkurt'un burnuna, 1277 ve 1919'la birlikte 1923, 1946 ve 1969 kokuları, aynı anda geliyor!
Beynimin zemin katında mukim "Tarih dede" bana: "Bu kurultay, tarihi bir Kurultay olacak" diyor.
Kaygı Veren Çelişkilerden Kurtulma Zamanı…
Artık MHP'nin varlık sebebi olan tarihi çelişkilerle yüzleşmeliyiz.
Bir Yemen türküsünde rediflerin dramı anlatılır:
"Yemen yolu çukurdandır, kara kazan bakırdandır./ Zenginimiz bedel verir; askerimiz fakırdandır."
Savaş zenginleri, çocuklarını Paris'te okutup hariciyeci yaparken ve daha Çanakkale gazileri başını sokacak bir dam bulamamışken Ankara Valisinin Serdengeçti'yi azarlayan sesi duyulur:
"Ulan öküz Anadolu'lu!.. Bu memlekete Komünizm gelecekse onu da biz getiririz!.."
Ardından, Necdet Sevinç'in ifadesiyle "Sırtı kalınların hovardalık çağında beli bükülen Anadolu köylüsü"nün ağzından bir "İsyanlı Sükût" yankılanır Mihriban şairinin dilinde:
"Gitmişti makama arzı hal için… 'Bey' dedi yutkundu eğdi başını… Bir azar yedi ki oldu o biçim!.. 'Vay' dedi yutkundu eğdi başını…"
Kızıl milyarder Osman Kavala'nın komünist olup, Türközü'nün gecekondu çocuğu Fikri Arıkan'ın antikomünist olması gibi çelişkiler vardır bu ülkenin mücadeleler tarihinde…
Sosyalist Enternasyonale karşı Milli Marşımızı, savunan Ülkücülere Mamak'ta dipçik zoruyla İstiklal marşı söyletilmesi gibi…
Ve askeri Savcı Nurettin Soyer'in oğlunun Sosyalist Enternasyonal üyesi CHP'den Seferihisar Belediye Başkanı olması gibi…
Ayaklar baş, başlar ayak olmuştur bu memlekette…
Tanzimat'ta, 1856 Islahat Fermanı'yla "Millet-i hâkime" vasfımızı kaybetmiş; bundan da haberimiz olmamıştı uzun süre…
1923'te yeniden millet-i hâkime olmuş; Atatürk ölünce yine siyasi eşraf tarafından itilip kakılmaya başlamışız!
1944'te başkaldırmış, 1969'dan sonra Başbuğ'la kuvvet bulmuş, hatta bir ara pazu gücünden korkulur olmuşuz.
1978'de Ankara'ya: "Moskoflardan Yankiden, Masonlardan yılmayan; ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz" diyerek giren 650 bin Bozkurt'u görünce muhannet yüreklerde bir çarpıntı başlamış!..
Başımızda yokluk, karşımızda enva-i çeşit gurkalar varken sonunda kendi ordumuzu çıkarmışlar karşımıza…
Asmışlar gencecik 9 kardaşımızı…
Kan kusmuş; "kızılcık şerbeti içtik" demişiz tarihin ezberleriyle…
Yetmez mi artık?..
Nüfus Coğrafyamızda Değneksiz Gezenler
Bakın bu ülkede Atatürkçülük adına başka neler yapılmış.
Küçük bir örnek vereyim.
Atatürk, 1927'de Cumhuriyetin ilk nüfus sayımında nüfusumuz 13 milyon çıkınca Hıfzıssıha tedbirleri almakla kalmamış, kampanyalar başlatmıştı.
O Milli İnkılap günlerinde teşvikler yapılmış; 5 çocuklu Türk annelerine madalyalar takılmıştı.
Peki sonra ne oldu?
Daha nüfusumuz ikiye katlanmadan, "milli beka" konusunda en ufak bir rezervi olmayan Jakoben kesimde sızlanmalar başladı.
1958'de bugünkü Türk Tabipler Birliği'nin HDP'li Başkanlarından jinekolog Selçuk Erez'in jinekolog babası Naşit Erez, "Türkiye Aile Planlanası Derneği"ni kurdu.
Hâlbuki Türkiye'nin nüfusu daha sadece 25 Milyon'du.
Bu "milli kürtajcılar" 27 Mayıs 1960 darbesinin sözde Atatürkçülerini ve onların zoruyla kurulmuş CHP-AP koalisyon hükümetlerini "Nüfus Planlaması" konusunda ikna ettiler.
Oysa 1960'ta Türkiye'nin Nüfusu sadece 27 milyondu.
Aynı tarihte coğrafyası Türkiye'nin yarısı kadar olan Almanya'nın nüfusu 73 milyondu.
Yani Türkiye'nin üç katıydı.
Yine aynı tarihte yüzölçümü Türkiye'nin üçte birinden az olan İngiltere'nin nüfusu, Türkiye'nin iki katı kadardı.
Çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine "insansız" hava aracıyla mı çıkılacaktı?..
Ana rahminde tüketilen bir millet, ülkülerine nasıl ulaşacaktı?
Kaygı ve Umut
Devlet Bey "coğrafya" dedikçe "beka" dedikçe benim aklıma bunlar geldi.
Bir de şu sorular…
Madem sağlık adına planlama yaptınız?..
Neden Urfa, Şırnak ve Ağrı'da doğurganlık hızı, yani ortalama çocuk sayısı: "4"ün üstünde iken Zonguldak, Eskişehir ve Çanakkale'de bu sayıyı "1,5'lara" kadar düşürdünüz?
TTB'nin son durumuna bakınca bunların neşterinden, narkozundan huylanmamak elde mi?..
Milletin gerçek iktidarına, hakiki hâkimiyetine giden yolu hızla açmamız gerekiyor.
18 Mart 2018 MHP Kurultayı, işte bize bunun müjdesini veriyor.