BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

7 Kasım 2017 Salı

Veliaht Prens büyük kumar oynadı!

Veliaht Prens büyük kumar oynadı! Sonucu...
Beş aydır Riyad alışık olmadığımız sıklıkta dünya siyasetinin gündemine oturuyor. Temel sebebi, bölgesel kaosta yeni ve iddialı bir dış politika arayışında olması.
Yemen'de Husilerin attığı füzeler de Irak Başbakanı Abadi ile koordinasyon çabası da Lübnan'da Başbakan Hariri'nin istifası da Riyad'ın yakın ilgi alanında. Malum, Arap isyanları sırasında statükonun ağır topu olan Suudi Arabistan şimdilerde İran'ın sınırlandırılması projesinde lider ülke durumunda.
HEM ÜLKE HEM BÖLGE İÇİN...
Muhammed bin Selman'ın haziranda veliaht olmasıyla S. Arabistan, sonucu belli olmayan "sancılı bir dönüşüm" sürecine girdi. Ekonomi, iç siyaset ve resmi ideolojinin değişiminden "hırslı" bölgesel dış politikaya kadar birçok alanda genç veliahdın iddialı girişimlerine tanık oluyoruz. Hem ülke içinde hem bölgede oyun değiştirici rol üstlenmek istiyor.
Yemen savaşı, Katar krizi, 2030 vizyonu ve ılımlı İslam'a dönme söylemi ile Suud siyasetine damgasını vuran MBS, 4 Kasım'da da taht rekabetindeki muhtemel rakiplerini bitirme amaçlı "yolsuzluk operasyonu" ile kendini gösterdi.
Aralarında Kral Abdullah'ın iki oğlu Prens Türki bin Abdullah (Riyad Valisi) ve Prens Miteb bin Abdullah'ın (Milli Muhafız Kuvvetler) da olduğu 11 prens, 4 bakan ve çok sayıda eski bakan tutuklandı. Böylece, savuma, içişleri ve milli muhafızların kontrolünü ele alan MBS iktidarını şimdilik konsolide etti. Buna medya üzerindeki kontrolü ve geçenlerde tutuklanan din adamlarını eklediğinizde MBS'nin kral olmaya hazır hale geldiğini düşünebilirsiniz.
ABD, İsrail ve Körfez'in desteğini alan bu iktidar konsolidasyonu aynı zamanda kendini reform, yeni vizyon, kalkınma ve yolsuzlukla mücadele gibi güçlü söylem unsurlarına dayandırıyor. Ancak Suudi hanedanının yaşadığı taht kavgasının ve hangi neslin yöneteceği meselesinin kolayca durulması beklenmiyor.
Klasik Suud-Vahhabi ittifakı devam ettirilebilse bile MBS'nin iktidarının Suud hanedanı içinde çok sayıda muhalif üretmesi kaçınılmaz görünüyor. Kardeşler arasında korunabilen hanedan içi denge bu yeni tutuklamalarla geri dönülemez şekilde bozuldu.
İktidarı Selman ailesine geçirme iddiasındaki veliaht, hanedan içindeki rekabeti tümüyle sonlandırmak için radikal davranmak zorunda. Bunu başarabilirse Suud hanedanına uzun süreli bir istikrar getirebilir.
Ancak eğitimli gençleri ve kadınları yanına alan MBS'nin, Vahhabiliğin muhafazakâr temsilcilerini, baskı dışında, nasıl ikna edebileceğini göreceğiz. İhtiyaç duyduğu geniş koalisyonu Vahhabiliğin sert dili olmadan ne tür bir ideolojik zeminde üretebilecek? Daha önce de yazdığım gibi muhtemel cevap Arap milliyetçiliği gibi görünüyor.
Selefiliğin apolitik versiyonunu yeni bir Arap milliyetçiliği olarak formüle etmek çelişkili bir gayret olacak. Hem Yemen'den Lübnan'a, İran'ın Şiici ideolojisi ve milisleri ile mücadele edecek. Hem Vahhabi yayılmacılığın sert dilini yumuşatarak Batı ve İsrail ile uyumlu hale getirecek.
Hem içerideki muhalif Selefi siyasallaşmayı baskı altında tutacak. Hem de klasik ulemayı rahatsız etmeden gençlerin ve kadınların "reform" beklentilerini tatmin edecek bir formül lazım.

YA BÜYÜK BİR TEHLİKE YA İSTİKRAR

MBS'nin değişim arayışının en radikal boyutu ülkesini rantiyecilikten kalkınmaya taşıma isteği. Ve bunun bölgesel kaosun ve İran ile rekabetin içinde gerçekleştirilmek zorunda olması. Bu sebeple MBS'nin siyaseti Suud'a uzun süreli bir istikrarın yolunu da açabilir. Devletin bekasını tehlikeye sokacak bir türbülansa da sokabilir.

SONUCU BELİRLEYECEK ETKENLER

Sonucu belirleyecek olan şey, Suudun İran'ı sınırlandırma hedefini iç ve dış siyasetini konsolide ederek yürütebilme kapasitesinde yatıyor. Şimdilik Suriye, Yemen ve Lübnan'da gidişat kötü, Irak'ta henüz değişen bir şey yok.

Coğrafyanın tamamı büyük bir savaşa sürükleniyor!

Suudi Arabistan’daki siyasi ve ekonomik tasfiye ile ilgili çok çarpıcı bir gerçek ortaya çıktı.
Suudi Arabistan'daki krizin altından, Katar krizinin mimarı, Birleşik Arap Emirlikleri'nin Türkiye karşıtı politikalarını ve 15 Temmuz darbe girişimine verdiği destekle gündeme oturan Muhammed bin Zaid çıktı.

TÜRKİYE DÜŞMANI

Muhammed bin Zaid’in azılı bir Türkiye düşmanı olması, 15 Temmuz darbe girişimine bile destek vermesi, coğrafyada Türkiye’ye ait ne varsa hedef alması, Türkiye karşıtı terör örgütlerine açık destek vermesi, Yaser Arafat’ın katillerinden Muhammed Dahlan üzerinden her cephede Türkiye’ye saldırılar planlaması ve uygulaması endişeleri arttırıyor.

PRENS SELMAN'I ETKİSİ ALTINDA TUTUYOR

Muhammed bin Zaid, Türkiye’yi hedef alan çokuluslu müdahalelerin tamamının ortağı olmuştur. Aynı kişinin, yeni eksenin bölgedeki taşıyıcısı olduğunu, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ı etkisi altında tuttuğu ortaya çıktı.

ZAİD ÜZERİNDEN BÜYÜK BİR SAVAŞ PLANLANIYOR

S. Arabistan’a bir BAE modeli önerdiğini ve bunun kabul gördüğünü, projenin arkasında tamamen İsrail ve ABD olduğunu da görüyoruz. Birileri Muhammed bin Zaid üzerinden coğrafyanın tamamını büyük bir savaşa sürüklemeye çalışıyor, ülkeleri bölme planları yapıyor.

Türkiye, Katar’a dikkat etmeli

Körfez'deki kriz sonrası ABD'nin takındığı 'yeni Katar tavrı' Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından dikkatle takip edilmesi gerekiyor.
ABD Hazine Bakanlığı’ndaki gelişmeleri takip eden kaynaklar ABD ile Katar arasında ilginç gelişmeler yaşandığını ve Türkiye’nin kendi ulusal güvenliği açısından bu gelişmeleri yakından takibe alması gerektiğini belirtiyor.

KOPARABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEYE BAŞLAYABİLİR

Bu kaynak, Katar’ın Amerika’yla ilişkilerini düzeltmek için bir atılım içinde olduğunu, birtakım adımların atıldığını ve Katar’ın, Zarrab davasında olduğu gibi kendinden istenilen şeyleri söylerse ABD’den kolaylıklar koparabileceğini düşünmeye başlayabileceğine dikkat çekti.
Amerikan Hazine Bakanı Steven Mnuchin, kısa süre önce Körfez ülkelerine resmi bir ziyaret yaptı. Daha önce zaten Dışişleri Bakanı Rex Tillerson oradaydı.

TRUMP ÇOK ÖNEM VERİYOR

Mnuchin’in bu ziyaretinde bir süredir üzerinde çalışılmakta olan “Terörist Finansmanını Hedefleme Merkezi”nin (Terorist Financing Target Center) açılışı yapıldı. Amerikan kaynaklarına göre Trump’ın çok önem verdiği bu projenin hayata geçirilmesi için Katar, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri birlikte çalıştılar. Merkezde incelemeye alınan örgüt finansmanları listesinin içinde El Nusra’nın da olduğunu söylüyorlar.

KATAR YENİ DENGELER İÇİN GİREBİLİR

Bu gelişme, Katar’ın bölgede yeni dengeler içine girmeye başladığını gösterebilir deniyor.

KATAR TÜRKİYE ARASINA ABD GİREBİLİR

Bu gelişmenin yanında Amerika, Katar’a F-15 uçakları satışının önünü de açmaya başladı.
Bütün bu gelişmeler Katar ile ona sahip çıkmış olan Türkiye’yi de karşısına alan Amerikan yönetiminin Katar’la yeni bir anlayış oluşturma sürecine girdiğini gösteriyor.
Buradaki kaynaklar, geçmişte bölgede ve özellikle Suriye’de birçok ortak işe imza atmış olan Türkiye ile Katar’ın arasına Amerika’nın bu aşamada girmesinin Türkiye açısından bazı istenmeyen problemler doğurması olasılığından bahsediyorlar.

Suudi Arabistan'da gerçekten neler oluyor?

Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 yazarı Mehmet Acet, S.Arabistan'da yaşanan son gelişmelerin arka planını kaleme aldı.
Yemen’den binlerce kilometre uzaktan gönderilen bir balistik füze, Riyad’a düşmek üzereyken havada imha ediliyor. (Gerçekten böyle bir şey oldu mu emin değilim ama böyle açıklandı.)
İçinde Suudi Prenslerden birinin de bulunduğu bir helikopter düşürülüyor, helikopterden kimse sağ çıkamıyor.
Lübnan Başbakanı Hariri, ülkesinden ayrılıp Riyad’da vardıktan sonra orada bir açıklama yapıp “Babama yaptıklarının aynısını bana da yapmak istiyorlar, hayatım tehlikede” deyip görevinden ayrıldığını söylüyor.
Ve aynın gece, bombanın büyüğü patlıyor.
Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın direktifiyle onlarca eski, yeni bakan, eski Kralların oğulları olan Prensler göz altına alınıp 5 yıldızlı bir otele kapatılıyor.
Aramızda, bütün bunların aynı gün olduğunu öğrendikten sonra, bu olup bitenleri birbirinden bağımsız gelişmelermiş gibi düşünecek kadar saf olanımız var mı?
Suudi Arabistan’ı iyi tanıyan bir arkadaşımın tespitleri üzerinden ilerleyelim:
“Bu ülkenin iki temel direği var.
1-Binlerce üyesi bulunan Suudi ailesinin iç bütünlüğü.
2-Vahhabilik üzerine oturan dini otoritenin gücü.”

PEKİ ŞİMDİ NE OLUYOR?

“32 yaşındaki genç Veliaht Prens Muhammed Bin Selman, bu iki direğe de savaş açmış durumda.”
O halde bu ne demek?
Yeni bir ruh üzerine yeni bir devlet kurmak gibi bir şey demek.
1 gece de yaşanan yukarıda sıraladığım hadiseler zincirinin yorumuna gelince.
Benim kişisel değerlendirmem şu:
Diğer hadiseler, Veliaht Prens’in aile içi temizliği daha rahat yapabilmesi için kendisine omuz veren aktörler tarafından zaman ayarlı bir şekilde devreye sokulmuş görünüyor.
Karşımızda tam anlamıyla istihbarat gücüyle devşirildiği izlenimi veren senkronize olaylar zinciri var.
Yemen’den gelen balistik füzenin Riyad üzerinde oluşturduğu korku iklimi, veyahut bir aile üyesinin düşen/düşürülen bir helikopterde hayatını kaybetmesi, büyük ‘yolsuzluk operasyonunda’ direnme ihtimali bulunan diğer aile üyeleri üzerinde nasıl bir psikolojik travma bırakmıştır acaba?
Veliaht Prens temizlik harekatı yapacakken ona omuz vermek isteyen ‘akıl vericiler’ bunun uygun bir iklimde gelişmesi için şartları oluşturmuş olamazlar mı?
Belli ki, bugüne kadar genellikle 70 yaş üstü Krallar tarafından yönetilen Suudi Arabistan’da 30 yıl boyunca iktidarda kalması hedeflenen 32 yaşındaki Veliaht Prens için bir mıntıka temizliği yapılıyor.
Tabi, ışıklı kürenin içinden daha neler çıkacağını bu mıntıka temizliği yapıldıktan sonra göreceğiz.

ANKARA’NIN İTİDALLİ TUTUMU

Peki, Türkiye Suudi Arabistan’daki bu gelişmelere karşı nasıl bir tutum sergileyecek?
Şunu söyleyebilirim:
‘Çıkacak ürün’ konusunda ciddi endişeler olsa da, itidalli tutum devam edecek gibi görünüyor.
Olayın patladığı sıcak saatlerde bir televizyon kanalında konuşan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın ilk beyanatı tepki koymak biçiminde değil, durum tespiti mahiyetinde oldu.
Şöyle dedi Kalın:
“Zihniyet yapısı nasıl değişecek, bununla ilgili adımlar atmaya çalışıyorlar. Bir tarafta yeni bir kral ve sonrasıyla ilgili bir takım siyasi düzenlemeler yapılıyor. Bir 2030 vizyonu var. Böyle bir sürü konuları var. Umarız Suudi Arabistan'ın barışına katkı sağlayacak bir süreç yaşanır burada.”
Bu tutum, Ankara’nın bir süre daha Suudi Arabistan’daki gelişmelere müdahil olmadan, tepki vermeden ihtiyatlı bir şekilde hareket edeceğinin bir işareti olabilir.
Böyle bir tutum alınmasında şu an için sayısız faydalar olduğunu da belirtmek lazım.
5 Haziran’da Katar’a yönelik darbe girişimi sırasında akıllıca bir yaklaşım sergileyen Ankara, Katar’ı yedirmemekle birlikte ‘hakemlik rolünü’ başarıyla oynayarak krizin derinleşmemesine ciddi katkı da sağlamıştı.
Bu son gelişmelere dönük olarak da sükunet telkin eden, yapıcı bir tutum sergilenmesi yine büyük önem taşıyor.
Bununla birlikte bu meselenin ileriye dönük ciddi alt üst oluşlara, bölgesel savaşlara sürükleyici riskler taşıdığını akılda tutmak lazım.

Ortadoğu’da Pandoranın kutusu açıldığı zaman, o kutunun içinden iyi şeyler çıktığı pek görülmemiştir, o yüzden.
google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html