![]() |
Tamer Ashraf |
Dünya gündemini ve kim ne derse desin Türkiye'yi şimdiden
çok güç durumda bırakan Peşmerge'nin trajik fotoğrafına bakarken, eski tarihler
ve hatalar da göz önüne geliyor.
Gerçekten de tarih sanki tekerrüre "uğruyor"...
Kürtler ve İsrail arasındaki ilişkiler aslında uzun yıllar
önce başlıyor.
Nitekim 1897'de toplanan Dünya I. Siyonist Kongresi'nde
Yahudilere 'Nil'den Fırat'a İsrail Devleti' hedefini işaret eden modern
Siyonizm'in babası Theodor Herzl, siyasi Kürtçülerle de ilk temas kuran Yahudi
liderdi. Herzl bu durumu hatıralarında açıkça itiraf ediyor.
Türkiye Kürtlerinden Abdullah Cevdet ile bağlantıya geçen
Herzl'in bu girişiminden sonra Irak'ın Kuzeyine Yahudilerin ilgisi artıyor.
İsrail'in Kürt isyancılara giderek artan desteğinin en
sembolik göstergelerinden biri Eylül 1968'de Mesud Barzani'nin babası Molla
Mustafa Barzani'in İsrail'e yaptığı ziyaret
gösteriliyor.
Barzani, kendisini kabul eden İsrail Savunma Bakanı Moşe
Dayan'a hediye olarak bir 'Kürt Hançeri' ile birlikte Türkmen şehri Kerkük'ün
petrol rafinerilerinin nasıl vurulabileceğinin planlarını da veriyor.
Daha sonra Mart 1969'da bu plan doğrultusunda yapılan bir operasyonla MOSSAD ve Peşmergeler Kerkük rafinerilerini bombalayarak, çalışamaz hale getiriyor.
Daha sonra Mart 1969'da bu plan doğrultusunda yapılan bir operasyonla MOSSAD ve Peşmergeler Kerkük rafinerilerini bombalayarak, çalışamaz hale getiriyor.
Bu operasyon CIA raporlarında da yerini alıyor.
Barzani'nin ziyaretinden sonra rafineri haritasına karşılık
İsrail de 'Altı Gün Savaşları' sonucunda elde ettiği savaş ganimeti Sovyet
yapısı silahları, Iraklıları öldürmek için, Tahran'daki İsrail askeri ataşesi
Yaakov Nimrodi aracılığı ile Kürtlere ulaştırılıyor.
Kendisini silah ve paraya boğan İsrail'in gücüne hayran
kalan Barzani, İsraillilere ortak bir seferberlik de öneriyor.
Barzani, İsrail ile ilişkilerinin devamında 1973'te Tel
Aviv'e ikinci kez ziyarette bulunuyor.
Kürtçe konuşan çocukluk arkadaşı, Irak Yahudilerinden
1950'den beri İsrail'de yaşayan David Gabayi'nin evinde kalıyor.
Saklanan bu ziyaretler, 28 Eylül 1980'de İsrail Başbakan'ı
Begin'in, İsrail'in Kürtlere para, silah ve eğitim sağladığını ilk kez
açıklaması ve 29-30 Eylül tarihli İsrail gazetelerinin Barzani'nin 1960'larda
ve 1970'li yılların başlarında İsrail'e birkaç gizli ziyaret gerçekleştirdiğini
yazmaları üzerine su yüzüne çıkıyor.
26 Nisan 2012 Yeniçağ'da
Aslında, tarih özellikle Orta Doğu'da bütün acı
yönleriyle tekerrür ediyor.
26 Nisan 2012'de Yeniçağ'daki yazımızın, değerlendirilmesi
gerekiyor:
"Başı sıkıştıkça Barzani, PKK'yı feda etmeye hazır olduğunu
çekinmeden ortaya atıyor.
Ortam değişince de kuzular kesilerek verilen ziyafetlerle,
PKK dostluğu pekiştiriliyor.
PKK'nın zaten hem ABD, hem de Barzani tarafından bir koz
olarak kullanıldığı açıkça biliniyor.
Üstelik, PKK'nın sözü
geçenler için, bir "vurucu güç" olduğu da hesaplanıyor.
Özellikle, Irak yönetimine, Türkiye'ye, İran'a ve Suriye'ye
karşı kullanılması da hesaplananlar arasında gösteriliyor.
Yine PKK kozunu masaya sürerek elini güçlendireceğini uman
Barzani, aslında, öncelikle Suriye'nin kıyılarından denize açılmak için bir
koridor elde etme hülyasını taşıyor.
'Arap Baharı'nı bir yıldan fazladır zorlayan taraflar ister istemez
bu projeye güç veriyor.
Oysa, denize açılma koridoru kazanan bir Barzani'nin PKK'dan
çok daha güçlü ve tehlikeli olacağı bir türlü akla getirilmek bile istenmiyor.
Ne var ki özellikle ABD ve İsrail'in bu tehlikeli projenin
yandaşı olduğu da hemen fark ediliyor.
Çünkü, bir bakıma; denize açılan koridor İsrail için bir
güvenlik kuşağı konumunu da bölgenin coğrafyasına kazandırıyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, öncelikle 'Arap Baharı'nın
devamlılığı ve muhtemel sonuçları, geniş zamanda bölgeye ve özellikle
Türkiye'ye büyük zararlar getireceğini öne sürmek için, ne uzman, ne diplomat,
ne asker, ne politikacı ve ne de kâhin olmayı gerektiriyor..."
Öne sürdüklerimiz
neredeyse bire bir karşımıza çıkıyor.
Şimdilerde ise, Türkiye'nin topraklarını dahi tehdit eden
uluslararası projeler tezgâhlanıyor.
Özellikle, adı yine geçmeye başlayan İdlib'e özenle
bakılması Türk kamuoyunu bekliyor.