SADECE HAKİKAT VE GERÇEKLER
Nihayet aklı başında şeyler görmeye başladık mı ne? Hükümet,
Rusya ile Astana'da yaptığı anlaşmalar gereği İdlib'e yönelik askeri kararlar
alınca, ister istemez bu soru aklıma
geldi.
"Zararın neresinden dönülürse kârdır" diyen atalar sözü
gereği, Türkiye kayıplarını geri alma yolunda ilerliyor gibi.
İdlib
meselesi, bir gece ansızın Süleyman Şah Türbesi'nin sökülüp geri alınması kadar
önemli.
Neden biliyor musunuz?
Şundan..
Süleyman Şah Türbesi sadece bir mezardan ibaret değil.
Bir
sembol.
Aynı zamanda tarih..
Geçmişimiz ve Suriye'deki varlık garantimiz. Orası ile ayrılmaz bağımız
demekti. Onu Davutoğlu'nun sözde kahramanlığı gereği bir gecede sökünce tarihi
ve geçmişimizi de sökmüştük..
Gerileme dönemindeydik.
Suriye'yi o meşhur "yanılma" politikalarına
kurban etmiştik. Ve bu yanılmanın faturası tam da önümüzde duruyor. Bunun
sonucu olarak ÖSO ile birlikte PKK koridoruna bir yerde ara vermeyi başardık
ama tehlike sona ermemişti.
Herkes
biliyor ki Büyük Orta Doğu politikaları, önce Türkiye'nin etrafını ABD ve
İsrail'in istediği parçalara ayırıyor, sonra da sıra İran ve yine Türkiye'ye
geliyordu. Bunu hep yazdık ve anlattık. Bıkmadan usanmadan. Hükümetin bize olan
öfkesine rağmen ısrarla anlattık.
Şimdi
millî çizgiye gelmiş görünüyorlar.
Dolayısı ile de onların bu tutumunu ülkemiz ve milletimizin
bekası adına iyiye yormak da bizim görevimizdir.
İdlib,
Türkiye'nin geleceği açısından en kritik bölgedir. Orada, El Nusra, Ahhar'uş
Şam gibi terör örgütleri bir araya gelerek bir çatı örgütü kurdular. Tabir
yerinde ise kimin elinin kimin cebinde olduğu belli değil. Şu anda saatler
içinde dengelerin bozulabileceği bir yer..
Hiç
şüphesiz, İdlib'in karışık bir çeteler bölgesi olması değil sorun. Sorun,
Türkiye'nin güvenliği ve güneyinin sağlama alınması sorunu. Aynı zamanda Esad
yönetiminin yani Şam'ın toprak bütünlüğünü sağlayıp sağlamama sorunu. Dolayısı
ile Şam ve Rusya birlikte hareket ederek ABD'nin koridorunu engellemek
gayretindeler. Türkiye açısından da durum aynı sonuçları gösterdiği için
Astana'da yapılan görüşmelerde; Türkiye, İran ve Rusya ortak karara vardılar.
Dolayısı ile Şam yönetimi de bu kararın karşısında değil. Burada rakip durumda
olan ülke ABD. ABD, Akdeniz'e açılacak bir Kürt koridorunun peşinde ve bunun
engellenmesinden endişe ediyor. Ancak ABD'nin bir açmazı daha var. O da Barzani
meselesi. ABD, Barzani meselesinde de yeni bir durumla karşı karşıya. Eğer
Türkiye, İran, Rusya, Irak ve Şam yönetimi gerçek bir birliktelik sağlarsa
ABD'nin amacı kesinlikle gerçekleşmeyecek. Çünkü hedeflerine ulaşamayacak. İşte
tam bu noktada Türkiye'nin ikircikli bir politika izlemeden, millî çıkarları
yeniden tehlikeye atacak kararlara (hatalara, yanılmalara) fırsat vermemesi
şart. Bunu yapamazsa artık "kusura bakmayın yanılmışım" derse de
kimse affedecek cesareti gösteremez. Tarih de onları affetmez ve büyük bir
ihmalkârlıkla ve belki de ihanetle yazar.
İşte
böylesine önemli olan İdlib meselesi, çatışmaların başlamasıyla yeni bir boyut
da kazanabilir. Bu sebeple, iyi yönetilmesi gerekiyor. Çok daha önemlisi böyle
bir ortamda ülke içinde siyasi çatışmaların en aza indirilerek toplumsal
dikkatlerin millî meseleye odaklanması ve yüreklerin toplu vurması için çaba
sarf edilmesi icap ediyor.
Unutulmasın ki, AKP hükümetinin bundan sonra dış politikada kesinlikle
ve asla "yanılmışım, hata yaptım" deme hakkı da, tasarrufu da yoktur.
Çünkü bundan sonra yapılacak her hata, millî kayıpla sonuçlanır.
