BİZLER TÜRKİYE İÇİN VARIZ

Amacımız Bu ülkenin hepimiz için huzurlu ve yaşanabilir olması için yürütülen çabalara katkı sunmak.

Alevisiyle, Kürdüyle; gelenekselcisi, Atatürkçüsüyle; milliyetçisi, solcusuyla… Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bence, hepimiz daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyoruz.Daha onurlu, daha saygın, daha estetik, daha barışçı koşullarda birlikte yaşamak için bilgilendirme paylaşım yapıyoruz…

Günlük Haber Siyasi-Politik Yorum Platformu


Whatsapp ile paylaş

Kılıçtaroğlu Türk ordusunun tankları YPG'yi ezerken çıldırıyor, bize Tank-Palet nutukları atıyor


Kemal Kılıçdaroğlu her ne kadar fıkra gibi bir tip olsa da Türk siyaseti içinde sinsi bir konum tutmuş ve o yolda yürümektedir. Kaset kumpası ve tezgâhıyla devrilen Deniz Baykal’ın yerine getirilmesiyle başlayan sinsi süreçten sonra CHP bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun eliyle terör örgütlerinin hücre evine dönüştürülmüştür. Kemal Kılıçdaroğlu son günlerde yine bir sinsilik peşindedir. Tip fıkra, karakter sinsi…

Kemal Kılıçdaroğlu son günlerde Tank Palet Fabrikası’nın işletme hakkı üzerinden yoğunlaştırılmış bir propaganda yapmaktadır. Bir muhalefet partisinin genel başkanıdır. Eleştirme hakkı vardır. Ama 15 Temmuz’da FETÖ’nün ele geçirdiği ve darbe girişiminde bulunduğu tankları görünce kaçan, Türk Ordusunun tanklarıyla ezdiği terör örgütü pkk’ya her fırsatta sahip çıkan Kemal Kılıçdaroğlu söz konusu ise hakkı olmadığı gibi, buradaki sinsiliği de sorgulanmalıdır.

Türkiye gerçekten Milli Savunma Sanayiinde ciddi atılımlar ve üretimler yapmaktadır. Türkiye silahlı İHA ve akıllı mühimmatını üreten 6 ülkeden biri haline geldi. Bu üretimlerde son yıllarda terör örgütü pkk’ya büyük darbe vurmaktadır. Buna karşı çıkan ise hep CHP olmuştur. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanılan (SİHA) Silahlı İnsansız Hava Araçları’nın sivil vatandaşları vurduğu iftirasını atarak, Kemal Kılıçdaroğlu ise “Terör örgütüne destek olabilirler, terörist olabilirler ama orada silah olması lazım. O da yok.” diyerek milli üretim olan SİHA iftirasına destek olmuştu.



Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Özelleştirme olmayacak, sadece belli kısıtlamalar dahilinde işletme hakkı devredilecek” dediği halde sürekli Tank Palet Fabrikası üzerinden konuşmaya devam ediyor. Son olarak da bu konuda “Milliyetçilik bizim altı okumuzdan biridir. Milliyetçi olmak demek yedi düvelin önünde diz çökmemek demektir. Ülkücü olmak demek farkında olan bir Türkiye’yi inşa etme hedefindedir. Bu lafla olmaz, eylemle, çalışmakla olur. Bunları yapmayın. Bakın bütün fabrikaları sattılar, niye kapatıldı bu fabrikalar. Bu fabrikalar hangi şartlarda yapıldı. Sıra geldi silah fabrikasına. Tüm Türkiye duysun, Erdoğan’a çağrımdır, o sözleşmeyi iptal et, 50 milyon doları ben sana bulacağım kardeşim.” açıklamasını yaptı.

Bu cümleleri kuran kim biliyor musunuz? Yerli ve milli silahlarla Afrin’deki teröristlere yapılan operasyona karşı çıkan Kemal Kılıçdaroğlu… Türk ordusunun mücadele ettiği terör örgütü YPG’yi “YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” diye savunan Kemal Kılıçdaroğlu… 50’ye yakın askerimizi şehit eden, sınır illerimize attığı bombalarla sivil vatandaşlarımızı şehit eden terör örgütü YPG’yi “YPG bize saldırmaz” diye savunan Kemal Kılıçdaroğlu…



ABD’nin tonlarca silah yardımı yaptığı terör örgütü YPG’ye bu derecede sahip çıkan, koruyan Kemal Kılıçdaroğlu’nun milli savunma sanayisiyle niçin bu kadar ilgili olduğunu anlamış değilim… Senin tarafın Türkiye’den yana taraf değil ama ısrarla Tank Palet Fabrikası’nın işletme hakkıyla niçin ilgileniyorsun?

“Tarafını seç Türk ordusu mu yoksa YPG mi?” deseler, yaptığın açıklamalarla YPG’yi tutacağın her halinden belli iken buradaki sinsiliğin nedir Kemal Kılıçdaroğlu? Silahla terörist vursak ona karşısın! Tankla terörist ezsek ona karşısın! Bombayla terörist imha etsek ona karşısın! Teröristlere kurşun yağdırsak ona karşısın!

O halde Milli Savunma Sanayindeki üretimlerde maddi olarak kendi dengesini kuracak Tank Palet Fabrikası’nın işletme hakkı üzerinden niçin yaygara yapıyorsun? MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli işte bu yüzden “Kılıçdaroğlu, Sakarya’daki tank-palet fabrikası üzerinden yalan inşa etmesin. Dönsün şanlı milli mücadele yıllarına bakmayı denesin. Bize milliyetçilik anlatmasın. Buna hiç teşebbüs ve tevessül etmesin. Kılıçdaroğlu kim oluyor da bize milliyetçilik ahkâmı kesiyor.” uyarısında bulunmuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu gerçekten ilginç bir siyasi kişiliktir. HDP ile ittifak yaparken, ittifak ortağı HDP “kürdistan’da kazanacağız” sözüne çıt diyemezken, Tank Palet Fabrikası üzerinden nutuklar atıyor. Silah niçin üretilir? Türkiye’ye gelebilecek saldırılarda ülkeyi korumak ve bu konuda caydırıcı olmak için…

Kemal Kılıçdaroğlu’na Tank Palet Fabrikası’nda üretilecek olan her şey pkk-ypg-pyd üzerinde imha etmek için kullanılacak desen karşı çıkar. Ama nutuklardan da vazgeçmiyor. Biz bu yüzden fıkra tipine gülüyor, sinsiliğine çok dikkat ediyoruz.

Biji, Heval, Zübük Mansur Yavaş portresi


2000 yılından bu yana Ankara’dayım. O tarihten 2005 yılına kadar Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nde Ortaöğretim Başkanlığı, Genel Sekreterlik ve bünyesinde çıkan dergilerde yöneticilik yaptım. 2005 yılında da MHP Genel Merkezi’nde “Basın Danışmanlığı” görevine başladım.

Bunu niye anlattım?

Şunun için…

Mansur Yavaş’ın Beypazarı Belediye Başkanı iken MHP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı yapılana kadar yüzünü hiçbir yerde görmedim. Ondan önce Yusuf isminde öğrenci bir arkadaşın Beypazarı’nda bir işi vardı. O zaman arayıp, o öğrenci arkadaşa Mansur Yavaş’tan randevu almıştım. O öğrenci arkadaş randevu günü Beypazarı Belediyesi’ne gittiğinde ise Mansur Yavaş önce yok çektirmiş, sonra arka kapıdan çıkıp kaçarken o öğrenci arkadaşa yakalanmıştı. Yani Mansur Yavaş arabasına binip giderken arkasından bakakalmıştı. Ankara’dan 100 km Beypazarı’na gidip, Beypazarı’ndan geri Ankara’ya 100 km geri dönen öğrenci arkadaşın hayal kırıklığı içinde “Reis bu adam tam bir Zübük” demesini hiç unutmam. Bugün niçin bol bol yalana başvurduğunu buradan anlayabilirsiniz.

MHP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı yapıldığında da MHP’nin başarısı için canla başla çalışmıştık. MHP’nin başarısını engellemek adına ona saldıran kişilere karşıda yine kalemimizle büyük bir mücadele vermiştik.

MHP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı oldu, kazanamadı. Ama MHP sayesinde onu Türkiye tanımıştı. Fakat karakteri ve cibiliyeti bu durumu kaldırmaya yetmedi. Tam 1 yıl sonra, büyük nankörlük ederek 12 Eylül 2010 referandumunda “MHP referandumda niye Evet demiyor?” diye MHP’yi sırtından hançerlemişti. MHP’yi CHP’leşmekle suçluyor, terörle mücadele etmiş komutan Engin Alan’ın MHP’ye katılmasını yerden yere vuruyordu. AKP ve FETÖ gazetelerinde “MHP barajlarda boğulacak” diye MHP’ye saldırıyordu. AKP ve FETÖ medyasının bir anda gözdesi olmuştu.

Herkes AKP’ye geçeceğini konuşuyordu. Çünkü MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye yazdığı o meşhur mektupta “Haziran ayından itibaren ülkede yeni bir parlamento teşekkül edecektir. Bizzat iktidar partisi tarafından restorasyon dönemi olacağı ilan edilen bu dönemde, ülkücülerin bulunmaması, bu süreçte etkili olamaması elbette kabul edilebilir bir durum değildir.”  cümleleriyle AKP’ye göz kırpıyordu.

O günlerde AKP-cemaat can ciğer kuzu sarmasıydı çünkü…

Fakat bir taraftanda "Bazı başka partilerdeki makamlar yüzünden hiçbir zaman ben davasını, partisini satacak adam değilim." diye televizyonlarda açıklamalar yapıyordu.

Mansur Yavaş’ın destek verdiği 12 Eylül 2010 referandumuna teröristbaşı Fethullah Gülen "İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak 'evet' oyu kullandırmak lazım." diyerek sahipleniyordu.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’de “Fethullah Gülen ölüleri mezardan kaldırıp oy kullandıracağına ABD'den gelerek 12 Eylül'de oy kullansın” diye sert tepki gösterdikçe Mansur Yavaş gibiler deli oluyordu. Mansur Yavaş bu tarihlerde, MHP üzerinde kullanıldıktan sonra 2014 yılına kadar ortadan kaybolmuştu. O kayboluş günlerinde bugün ortaya çıkan ve başına bela olan sahte senet işleriyle uğraşıyormuş…

17-25 Aralık operasyonlarından dolayı AKP-cemaat bu sefer kanlı bıçaklı olmuştu.

FETÖ bu sefer CHP’ye yanaşmıştı.

12 Eylül 2010 referandumunda - Ülkücü harekete yabancı dar bir kadronun elinden çıkan politikalarla "CHP'yle özdeş parti" suçlamalarına çanak tutan bir anlayış sergilenmiştir. İçinde maneviyatı barındırmayan bir milliyetçiliğin halk tarafından CHP'yle aynı kategoride değerlendirildiğini fark edemeyen bir siyaset tarzıyla bu hareketi iktidara taşıyamayız.” diyerek MHP’yi suçlayan Mansur Yavaş malum işareti alınca bu sefer CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmuştu. İlk işi ise Ülkücü-MHP’li kimliği bıraktığını “Bugün 40 yıllık geçmişimi geride bırakarak, CHP adayı olmamla, geride kalan bütün tartışmalar bitecektir. Örgütle birlikte, el ele çalışarak Ankara’yı kazanacağız.” sözleriyle açıklamak olmuştu.

Hz. Ali’nin "Renkten renge giriş, inançtan inanca geçiş, ahmaklığın alametlerindendir." sözünü de bu noktada hatırlatmak lazımdır.

2014 yılında CHP’den de kazamamıştı. O günden sonra yine ortalıkta gözükmüyordu. Sadece 2016 yılında CNN Türk’te bir programa katılmış HD(P)kk’nın çok istediği, CHP’nin getirme sözü verdiği “yerel özerklik” talebine “Mali özerklikten yanayım. Yerel yönetimler özerkliğini öncelikle Mali Özerklik yaparak belirlersiniz.” şeklinde destek vererek görünmüştü.

2019 yılında yine CHP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak karşımızdadır. Şimdi ise tek gündemi sahte senet konusu ve HDP’nin kendine olan desteğidir. Yerel yönetimler özerkliğine destek vererek zaten çoktan “BİJİ, HEVAL MANSUR” olmuştu.

Şimdi Mansur Yavaş’tan mağdur yaratarak sahte senet olayını kapatmaya ve HDP desteğini de gizleyerek Ankara’da başarı yakalamaya çalışıyorlar.

Ama biz sürekli şunu vurguluyoruz:

Sahte senet var =MAĞDUR

Vergi kaçırma var =MAĞDUR

Yalan beyan var =MAĞDUR

Sözleşme ve vekalet olmadan 3 milyonluk iş takibi var= MAĞDUR

Yargıdaki çetesiyle kaset ve görüntü karşılığı para isteme var= MAĞDUR

Şantaj var =MAĞDUR

Tehdit var=MAĞDUR

Mağdur tanımı sil baştan yapılmalı!

 HDP’nin desteği konusunu da ne kadar gizleseler de HDP’nin başındaki ne idüğü belirsiz adam ittifakı çok net itiraf etti.

Zaten Mansur Yavaş daha yolun başında iken “HDP ile görüşecek misiniz?” sorusuna “HDP ile görüşmeme ajanslar (CHP) karar verecek. Herkesle görüşürüm” diyerek Heval Mansur olmaya aday olduğunu göstermişti.

Fakat Türkiye genelinde olduğu gibi Ankara’da da HDP-CHP ilişkisine büyük tepki oluşunca bu işi sessiz sedasız yürütmeye çalışıyorlardı. Tabi HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli “Mansur Yavaş da bilecek ki seçilmişse HDP oylarıyla seçilmiştir. “ açıklamasını yapınca, Mansur Yavaş “Eyvah Ankara hayallerim gidiyor” diyerek anında “Terör örgütleriyle aralarına mesafe koyamayanlar bizden uzak olsun.” tepkisini gösterdi. Sonra CHP uyarmış olacak ki, bu sefer HDP’ye karşı yumuşayan "Ben HDP'lileri terörist olarak görmüyorum. Onların topluma kazandırılmasını düşünüyorum, tek adam pençesinden kurtarılmalı" açıklamasını yaptı.

Bu sefer de HDP’liler kudurmaya başladı.

HDP’li Hasip Kaplan "Mansur Yavaş, Seni öyle bir rehabilite ederiz ki feleğin şaşar. Aklın tavana vurur, Edepsiz..!" tepkisini gösterip tehdit etti.

HDP’li Hasip Kaplan’ın bu tehdidini CHP’li, İP’li sosyal medya trolleri, kendini uyanık sanan sol medya algı yaratmak için tam “Bakın bakın HDP’liler Mansur Yavaş’ı tehdit ediyor. Ne ittifakı?” diye kullanmaya başlamıştı ki, Mansur Yavaş “HDP’ye söylediklerimde dilim sürçmüş olabilir” açıklaması yaparak HDP karşısında tüm kanatlarını indirdi. HDP’nin tehditleri, CHP’nin uyarıları Mansur Yavaş’ı “Heval Mansur” noktasında tutmayı sürdürmüştür. Kulislerde konuşulan HDP’li bir yöneticinin Kemal Kılıçdaroğlu’nu arayarak “Mansur Yavaş’ı susturun” demesinden sonra, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da Mansur Yavaş’a “Sahte senet konusu başımızı ağrıtırken, bir de HDP desteğini kaybetmeyelim” dediği yönündedir.

Mansur Yavaş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olmak için herşeyi yapabilecek konumdadır. Bu yolda Heval Mansur da olur, Biji Mansur da…

Yarın “Çık git İmralı adasına Öcalan’la görüş” deseler uçarak gider…

10 yıl önce “Reis bu adam tam bir Zübük” diyen Yusuf isimli öğrenci arkadaşın dedikleri sizce haksız mı?

Elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin ama…



google-site-verification: google2afd6f3c8ec4d6d7.html