Türkiye tarihine "postmodern darbe" olarak geçen
ve toplum ile siyaset üzerinde derin postal izleri bırakan 28 Şubat'ı geride
bırakalı 22 yıl oldu. Kadınların başörtüsü olduğu için okullara sokulmadığı,
dinini vecibelerini yerine getirmek isteyen insanların adeta kamusal alandan
silindiği, var olan toplumsal düzeni korku ve tehlike mantığına endeksleyen
kararların kağıda döküldüğü günün adıdır 28 Şubat..
28 Şubat, 1997'de Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller
hükümetinin silahlı kuvvetler tarafından istifaya zorlanmasıyla yaşandı. 27
Mart, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinin aksine, askerler 28 Şubat'ta yönetime bizzat
el koymadı. Bunun yerine medya üzerinden bir savaş verildi. Askerlerin hükümeti
görevden zorla almaması da 28 Şubat'ın "post-modern darbe" olarak
anılmasına yol açtı. Askerlerin deyimiyle "demokrasiye balans ayarı"
yapıldı..
Necmettin Erbakan'ın genel başkanı olduğu Refah Partisi, tüm
medya baskısına rağmen 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmayı
başarmıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini
Erbakan'a vermemek için çok uğraşsa da sonunda mecbur kaldı. Refah'ın hükümeti
kurması ve Erbakan'ın Başbakan olmasıyla birlikte Türkiye'de toplu bir cinnet
senaryosu sahneye kondu. Halkın seçtiği bir partinin ülkeyi halk adına
yönetecek olması başta işadamları olmak üzere pek çok cenahı rahatsız etmişti..
TÜSİAD'ın, medyanın, askerlerin üçlü koalisyonuyla seçimle
gelen iktidar, korku senaryoları ve nihayetinde askeri tanklarla yıkıldı.
Ardından Refah Partisi kapatıldı, yöneticilerine siyasi yasak konuldu. Başarılı
bir algı operasyonuydu, çünkü bütün fatura da o günlerde darbe yapılan
insanlara kesildi. 28 Şubat'ta onlarca banka batırıldı, Türkiye milyarlarca
dolar zarara uğratıldı. Gayrı safi milli hasılanın üçte biri buharlaştırıldı.
Dönemin kuvvetli ve kudretli bir paşası '28 Şubat bin yıl sürecek' demişti. 28
Şubat bin yıl sürmedi şüphesiz ama ülkeye verdiği zararlar hala sürüyor..
UTANÇLARIN EN BÜYÜĞÜ "BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI"
Türkiye, 28 Şubat dönemi ile telafisi imkânsız bir döneme
girmişti. "Şeriat geliyor" şeklinde suni korku politikasının
ardından, özellikle başörtüsüyle okumak isteyenlere büyük bir linç kampanyası
başlatılmıştı..
Tek istekleri eğitimlerine devam etmek olan imam hatip ve
üniversite öğrencilerine okul kapıları birer birer kapanmıştı. 1997 'de Sivas
Cumhuriyet Üniversitesi başörtülü hemşirelik bölüm birincisi törene alınmaması
da o yıllarda yapılan zulmün sembolü oldu..
28 Şubat'ta okullara girmek isteyen başörtülü öğrenciler
adeta terörist muamelesi gördü binlercesi gözaltına alındı okul bahçesine dahi
sokulmadı..
İstanbul üniversitesi eşine rastlanmayan bir skandala imza
attı. Rektör Kemal Alemdaroğlu ve yardımcısı Nur Serter öğrencileri ikna
odalarına soktu ve zorla okula başörtüsüz girmeyeceklerine dair taahhütname
imzalattı..
11 Ekim 1998 yılında dünyanın en büyük sivil toplum eylemi
düzenlendi yüzbinlerce insan el ele tutuşarak özgürlük zinciri oluşturdu.
İstanbul merkezli bu eylem bütün Türkiye'ye yayıldı..
Eylemlerde gözaltına alınan birçok kişi gözaltına alındı.
Tutuklandı ve idamla yargılandı. Kız öğrenciler giremedikleri üniversitelerin
önlerinde aylarca eylem yaptılar. Polis çemberinde süren bu mücadele devlet
tarafından hep kırılmak istendi.. Tazyikli su ve coplarla yapılan müdahalelerde,
karnındaki bebeğini düşüren genç annelerin feryadı bile dinlenmedi..
Eğitim hakkı ellerinden alınan öğrencilere 2011 yılında AK
Parti döneminde üniversiteye geri dönme hakkı tanındı, 2014 Eylül'de kılık
kıyafet düzenlemesinin ardından 5'inci sınıftan itibaren başörtüsü hakkı geri
verildi. Bu düzenleme tek eğitim alanıyla sınırlı kalmadı kamuda çalışan
kişilere de başörtüsü hakkı verildi..
28 ŞUBAT'IN EN KARA LEKESİ
16 Ocak 1998'de kapatılan Refah Partisinin yerine Fazilet
Parti'si kurulmuş 99'da yapılan seçimlerde tam 111 milletvekili çıkarmıştı. Bu
vekiller arasından en dikkat çekeni ise Merve Kavakçı'ydı. Başörtülü olan Merve
Kavakçı'nın vekil seçilmesi ilk günden olay olmuş, Mecliste başörtüsüyle yemin
edip etmeyeceği tartışmaları başlamıştı..
Meclis geçici başkanı Septioğlu'na ise Atatürk'ün kıyafet
kararnamesi gösteriliyor ve Merve Kavakçı'nın başörtüsüyle meclise Genel
Kuruluna giremeyeceği, yemin edemeyeceği hatırlatılıyordu. İstanbul
Milletvekili seçilen Merve Kavakçı 2 Mayıs Pazartesi günü Yüksek Seçim
Kurulundan mazbatasını aldıktan sonra Meclisin açılış oturumuna katılmak için
Genel Kurul Salonuna geldi..
Merve Kavakçı'nın başörtüsüyle meclis Genel Kuruluna girmesi
üzerine Demokratik Sol Parti milletvekilleri sıralara vurarak ve yuhalayarak
protestolara başladılar. Meclisteki protestolardan en çok akılda kalan ise DSP
Genel Başkanı Bülent Ecevit ise Meclis kürsüsüne gelerek sarf ettiği şu
cümleler oldu: "Burası hiç kimsenin özel yaşam mekanı değildir. Burası devletin
en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına uymak
zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma
haddini bildiriniz!".
Hep siyasi yönüyle konuşulan 28 Şubat süreci, aslında
finansal ve ekonomik yönden de bir darbeydi. Karmaşık sosyal ve siyasal
atmosferi ile Türkiye'yi büyük ölçüde etkileyen darbenin rakamsal boyutu bugün
bile çözülmüş değil...
DÖNEMİN KUDRETLİ KOMUTANLARI
28 Şubat sürecinin şüphesiz baş mimarları Genelkurmay
karargâhındaki komutanlarıydı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de alan açması
ile siyasete her an müdahale edecek bir refleks geliştiren paşalar bir kısım
medyayı da Genelkurmay karargahından yönetiyordu.
Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı: 1932'de
Çankırı'da doğdu. 30 Ağustos 1994'te Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildi.
28 Şubat post-modern darbesi olduktan sonra Karadayı'nın dönemin Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'le işbirliği yaparak, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in
planladığı iddia edilen askeri darbeyi engellediği iddia edilmişti..
Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir: 28 Şubat'ın en önemli
komutanları arasında Çevik Bir ön plana çıkıyor. Bir'in, bu süreçte yargıya
Genelkurmay Başkanı adına talimatlar gönderdiği, ordu içinde faaliyet gösteren
'Batı Çalışma Grubu'nun başında olduğu iddia ediliyordu. Bir, daha sonra 1.
Ordu Komutanlığı'na tayin oldu. Bir, 28 Şubat sürecinde tankların Sincan'dan
geçmesini "Demokrasiye balans ayarı yaptık" şeklinde
değerlendirmişti..
Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu: 1934'te
Bilecik'te doğdu. "28 Şubat bin yıl sürer" sözüyle 28 Şubat'ın sembol
olacak sözünü söyleyen Kıvrıkoğlu, 28 Şubat'tan sonra İsmail Hakkı Karadayı'nın
yerine Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturdu. Kıvrıkoğlu, Genelkurmay
Başkanlığı görevini 2002 yılında bıraktı..
Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya: 1938'de Manisa'da
doğdu. 1996 Ağustos'undaki MGK toplantısında, "Aşırı dinci akımların
devletin geleceği konusunda tehlike oluşturduğunu düşünüyorum ve bunun üzerinde
görüşme açılmasını istiyorum" sözleriyle 28 Şubat'ın ilk işaretlerini
vermişti. İsteğini bir yıl aradan sonra tekrar gündeme getiren Erkaya'ya
Süleyman Demirel'den yanıt gelmedi. Erkaya, Ocak 1997'deki toplantıda,
"Görüyorum ki MGK gündeminde bu konu hala yok. İzninizle bir hususu
vurgulamak istiyorum. Aşırı dinci akımlar bugün Türkiye'nin en önemli ve
birinci öncelikli sorunu haline gelmiştir" dedi. Erkaya'nın bu talebi 28
Şubat 1997'de yapılan MGK'nın gündemine alındı. Erkaya 24 Haziran 2000'de hayatını
kaybetti..
Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi:1932'de Çorum'da
doğdu. 1955 yılında Harp Okulu'ndan asteğmen olarak mezun oldu. 1968 yılında da
Harp Akademisi'nden mezun oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde çeşitli
kademelerinde görev yaptıktan sonra 1978-1982 yılları arasında tuğgeneral,
1982-1986 yılları arasında tümgeneral, 1986-1992 yılları arasında korgeneral,
1992-1997 yılları arasında orgeneral rütbesiyle hizmet verdi. 28 Şubat
sürecinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapmaktaydı..
Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan: 28 Şubat'ın komuta
kademesine yer alan Abdullah Kılıçarslan 2003'te yapıldığı iddia edilen
'Balyoz' semineriyle de gündeme gelmişti. 28 Şubat döneminde Özel Kuvvetler
Komutanlığı Seferberlik ve Tetkik Kurulu Daire Başkanı olarak görev yapan
Kılıçarslan, 2003 yılında 11 Türk askerinin başına ABD askerlerince çuval
geçirilen 'Süleymaniye Baskını' sırasında Özel Kuvvetler Komutan Yardımcısıydı.
Kılıçarslan, MHP'den milletvekili adaylığıyla da gündeme gelmişti..
Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman: 1956 yılında Harp Okulu'ndan
asteğmen olarak mezun oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde çeşitli kademelerde
görev yaptıktan sonra 1980-1984 yılları arasında tuğgeneral, 1984-1988 yılları
arasında tümgeneral, 1988-1992 yılları arasında korgeneral, 1992-1996 yılları
arasında orgeneral rütbesiyle hizmet verdi. Orgeneral olarak 3. Ordu
Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı yaptı ve 1997 yılında bu görevden
emekli oldu. 29 Ağustos 1988 ile 27 Ağustos 1992 tarihleri arasında Milli
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı yaptı..
Ege Ordu Komutanı Doğu Aktulga: 28 Şubat Süreci'nin önde
gelen isimlerinden olan emekli Org. Doğu Aktulga, 1997–1999 yılları arasında
Ege Ordu Komutanı olarak görev yapmış ve görevini Orgeneral Çetin Doğan'a
devrederek emekli olmuştu. 28 Şubat Süreci'nde Ege Ordu Komutanı olan Org. Aktulga,
Batı Çalışma Grubu'nun önde gelen destekçilerindendi. Orgeneral Doğu Aktulga,
yakın geçmişte, Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararlarına yargı yolunun açılmasına
tepki göstermesiyle gündeme gelmiş; emekli olduktan sonra da yaptığı sert
açıklamalarla dikkat çekmişti..
Genelkurmay Sekreteri Erol Özkasnak: Emekli Tümgeneral Erol
Özkasnak, dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri. 2000 yılında kadro
yetersizliğinden emekli olana dek 28 Şubat konuşmalarında sürekli adı geçti.
Özkasnak, "Post-modern darbe olmasaydı, 1999 seçimlerinde bu netice
alınamazdı" sözleriyle de gündeme gelmiş, bir komutanın 28 Şubat'a
post-modern olarak tanımladığının altı çizilmiş ve Özkasnak da bu tanımı
doğrulamıştı. Özkasnak ayrıca, "28 Şubat bir kriz yönetimidir. Kriz
yönetiminin amacı; savaş veya bir çatışmaya girmeden isteklerinizi karşı tarafa
kabul ettirmektir. Bu amaç hâsıl oldu, yani kriz yönetimi başarı ile idare
edildi" demişti..
MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç: 1936'da İstanbul'da doğan
emekli Org. Kılıç, 1995 yılında orgeneralliğe yükselerek MGK Genel
Sekreterliği'ne, 28 Ağustos 1997 tarihinden itibaren Hava Kuvvetleri
Komutanlığı'na atandı. Dönemin Başbakan'ın Necmettin Erbakan'a 28 Şubat
kararlarını imzalaması için ziyaretlerde bulunan 28 Şubat döneminin Genel
Sekreteri İlhan Kılıç'tı. Org. İlhan Kılıç, 30 Ağustos 1999'da emekliye
ayrıldı..
Zırhlı Birlikler Eğitim Tümen Komutanı Erdal
Ceylanoğlu:Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, 28 Şubat sürecinde Sincan'da tank
yürütülmesi olayında adını kamuoyuna duyurmuştu. Ceylanoğlu 28 Şubat'ın simgesi
haline Sincan'daki tankların yürüten komutan olarak biliniyor. 30 Ağustos 2010
tarihinden geçerli olarak 1. Ordu Komutanlığı'na atanan Ceylanoğlu, aynı
tarihte Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atanan Orgeneral Avni Atilla Işık'ın
istifa etmesi üzerine yerine Kara Kuvvetleri Komutanı olarak atanmıştı..
DARBENİN ORTAĞI GAZETELER
Necmettin Erbakan'ın başbakanlığında kurulan REFAHYOL
koalisyon hükümeti dönemin komutanları ve Cumhurbaşkanı Demirel'in verdiği
destek ile iktidardan indirildi. Darbe sürecinde her türlü yayın organını ele
geçiren ve kendi isteğine göre yayın yaptıran Genelkurmay gazete manşetlerine
de el atmıştı. Hemen her fırsatta irtica ve şeriat yaygarası yapan 28 Şubat'ın
"bir kısım medyası" post-modern darbe sürecinin fiili yaptırımcısıydı
adeta..
Gazeteci İsmet Berkan, meydanın 28 Şubat'taki rolünü çok
açık bir şekilde şöyle ifade etmişti: "28 Şubat'ın ana aktörlerinden biri
de medyaydı ve medya olmasaydı 28 Şubat başarılı olamazdı. Medya neredeyse
gönüllü olarak psikolojik harekâtın parçası oldu. Hepimiz kullanıldık ve
kendimizi kullandırdık. 28 Şubat sürecinde hepimizin günahı var.".